22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 EYLUL 1998 PAZAR HABERLER Demirel, Diyanbakjp'a gidiyor • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanı Süle>man Demirel. bazı açılış ve temel atma törenlerine katılmak. çeşith etkinliklerde bulunmak ilzere bugün Diyarbakır'a gıdecek. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezı'nden venlen bılgiye göre Demirel, ilk olarak Batıkent'te bir lise ve ilköğretim okulunun açılış törenine katılacak. HADEP'ten Barışa Çağnı' mitingi • ADANA (AA) - Halkın Demokrası Partısi'nce (HADEP)düzenienen "BanşaCağn" Mitingi. Adana'dayapıldı. HADEP Genel Başkan Yardımcısı Osman Özçelık, partısının Adana II örgütünce düzenlenen mıtıngde, "üüneydoğu ınsanının zorunlu olarak büyük ijehirlere göç ettığını; buralarda ışsızlik. bannma, eğitim ve sağlık sorunlanyla sıkıntı içinde yaşadığını" belırttı. BayındırTıp Merkezi ödülleri • ANKARA (Cumhuriyet Biirusu) - Bay ındır Tıp Merkezi 3. Tıp Ödülleri Bilkent Otel'de düzenlenen törenle sahiplenni buldu. Törene. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. TBMM Başkanı Hıkmet (,'etın. Sağlık Bakanı Halıl Ibrahım Özsoy. Tunzm Bakanı İbrah'ım Gürdal, YÖK Başkanı Kemal Gürüz \e İhsan Doğramacı katıldı. Bu yıl Bayındır Tıp Merkezi "Hızmet Ödülü'nü Prof. Dr. Altan Onat. "Bılim Ödülü"nü Doç. Dr. Levent Türkeri. "Teşvık Ödülü"nü ıse Doç. Dr. Semih Keskil aldı Uluğbay: En başarılı il Yozgat • YOZGAT (.\A)-Millı Eğıtim Bakanı Hıkmet L'lugbay. 8 yıllık kesintisiz eğitim uygulamasında, Yozgat"ın en başanlı il olduğunu söyledi. Erdoğan Akdağ \ e Müzeyyen Çokdeğerlı tarafından yaptınlan ilköğretim okullan ile Mıllı Eğitim Bakanhğı tarafından yaptınlan anaokulunun açılışını yapan Milli Eğitim Bakanı Hıkmet Uluğbay, Yozgat'ın 8 yıllık eğitimde gösterdiği başannın artarak devam etmesi ıçın gerekli yardım \e desteğın >apılacağını söyledi Türban tartışması • ÇA\ CT.MA (Cumhuriyet) - Çaycuma Atatürkçü Düşünce Derneği'nin açılışına katılan Devlet Bakanı Hasan Gemici. birtakım genci güçlerin Atatürk ılkelerıne saldırmak istediğini ve bu nedenle Türkiye'yi Afganistan ve Iran benzeri bir yönetime çekmeye çalıştıklanru söyledi. Gemici, "türban tartışmalan mutlaka çözümlenecektir. Okullanmızda üniversitelerimizde türban krizi, dinı siyasete alet etmek isteyen, Türkiye'yi ortaçağ karanlıgına sürüklemeyi hedefleyen birtakım güçler tarafindan körükleniyor. Laik ve demokratik Türkiye Cumhunyeti'nin yasalanna herkes uymak zorundadır. Türkiye Cumhunyeti'nin devrim yasalan var ve herkes uymak zorundadır" dedi. İP'den kutlama • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Işçi Partisi (İP), Atatürk"ün 'Halkçılık Programı"nı TBMM'ye sunmasının \e 'Halkçılık Beyannamesi'nin duyuruluşunun 78. v ıldönümü nedeniyle îstanbul'un ardından Ankara'da da toplantı düzenledi. İP Ankara tl Başkanlğı'nca dün Türk-lş Konferans Salonu'nda düzenlenen toplantı. Erkan Yücel Halk Tiyatrosu'nca "Halkçılık Programı"nın TBMM'ye sunulmasını konu alan oyunun sahnelenmesiyle başladı. Bölge ülkeleri ulus devlet olmak için komşusundanfarklı olmak zorunda 'Bizi bağımsız bıraktılar' SUNUŞ 1980 'lerin sonıında Sovyetler Birliği 'nin çözülmesiyle birlikte Orta Asya cumhuriyetleri de coğrafyadaki yerini aldı. Moğolistan 'ın başkenti Ulanbatur'danbaşlayıp adım adım Gürcistan 'a geldinı. Tarihi eski, veni ülkelerin sorunları-olanakları- • • zbekjstan'ın başkenti Taşkent'ten, Otanhi şehn Semerkand'a gidıyo- ruz. tkı yanımız pamuk tarlası. El- malar dallan yıkıyor. Toprağı ge- niş bulmuş, \a> ıla yavıla akan Sırderya'vı geçtik. Az sonra kocaman bir tabela: "Kazakistan" Yanında da bayrağı... Şaşırdım... Taşkent-Semerkand yolunun 23 kilomet- relik bölümü Kazakistan sınırlan ıçmde kal- mış. Yoludolaştırsalarolmaz. kapatsalarol- maz... Çarey i, bu tür > ollarda birbırlerinm sı- nın içinde kalan bölümlen. "on yıllıgına ki- ralamakta" bulmuşlar.. Orta Asya cumhuriyetlen arasındaki sı- nırlann. etnik ayrıma dayalı çizildiğini söy- lemek olanaksız. Nüfus dağılımı da bunu ortaya koyuyor. Her bırinin ötekınde "soy- daşı" \ ar. Bağımsızlığın savaşla değil, çözülmeyle gelmesi ülke sınırlannı da aynı doğallıkla oluşturmuş. Topraktaki iç içelik. doğal pa> laşım, kim- lik için de geçerlı mi? Çok yanıtlıbirsoru... L'lusal kımlik? Dızıye "Orta(daki) Asya ÜlketerP başlı- ğı koymamıza neden olan olgulardan bin... Lenin'den Marco Pblo'va kadar tarihte bölgeye ilişkin araştırma yapanlar, düşünce ortaya koyanlar. gezenler Hazar'dan Çın Seddı'ne kadar olan. yüzölçümü dört mil- yon kılometrekareyi bulan bölge için tek sözcük kullanmışlar: "Türkistan.'' Sözünü ettığımız coğrafyada bugün beş devlet var. Her bırinın yönetimınde dikkatı çeken çabalardan bıri şu: "Uusyaratmak." Özbek. Kırgız, Kazak. Türkmen, Azeri... Ikı nehir arasında toprak anlamına gelen Sırderya ıle Amu Derya arasındakj Özbekıs- tan coğrafyasmda hemen her yerleşim yeri- nin girİ!}-çıkı$ındaDe\ let Başkanı İslam Ke- riniov imzalı sözler var. "Özbekistan Keleceği Büyük Davlatnr" Kımı yerlerde de şu sözler asılı: "Vatanı sevmek imandandır." Altında da kaynak: "Hadis'tan." Türkmenıstan'da benzer sözlerin altında. Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenba- şı'nın adı var. Adım başı. "Halk-Vatan- TürkmenbaşL" Şehirlerarası yollarda da neredeyse kılo- metre taşı kadar çok. "Türkmenbaşriı. "Türkmenistaıı*'lı yazı var: *Dünya Dursun Sen Dur Türkmenistan." "Yaşasın Garasızlık ve Bharap Türkme- nistan." "Ağzıbirtik, Asudaylık. Cebislik." Kazakıstan ve Kırgızıstan'da da devlet başkanlannın adıyla bütünleşen yapılar var ama. adını dağa-taşa yazdırmada birinci sı- ravı Türkmenbaşı alıyor. Yettsin geçen yıl- lardaki Rusya'h Orta Asya zırv elennden bi- rinde Saparmurat Türkmenbaşf natakılmış: "Süpermurat Türkmenpaşa!" Cöçebelikten ulus devlete Söz Türkmenistan'dan açılmışken devam edelim. Bayrağında beş halı motifi var. Ül- kede yaygın beş aşireti temsıl ediyor: Teke. Yamut. Ersan. Salır. Sank. Yönetımde ayncalık ıddıalan olursa bu şöyle dıle getınlıyor: "Tekeler fazla kaynhyor!" Kırgızıstan'm bayrağındaki belirleyici simge ıse "çadır tepesL" Bölgede ilk yerleşik yaşama Özbekistan geçti. Kentlerin tarihi 2500 yılı buluyor. Öte- kilerde ise göçebelik yakın geçmişe kadar devam ettiği gibi, bugün de toplumsal yaşam kültürünün kökenini bu öz oluşturuyor. Dev- gelecek beklentileri birbihne çok benziyordu. Bu yüzden diziyi ülkelerle değil, konularla bölümledim. Uluslaşma süreci, Türkiye'nin bölgedeki yeri, Rusya 'nin konıımu, dinci eğilimler ve bölgenin geleceği olmak üzere beş bölüm halinde gözlemlerimi aktardım. Bu dizi yazısı, bilimsel inceleme değil, geziselgözlem... Şair Ömer Hayyam'la özdeşleşen Semerkant şehrinde bir pazar yeri. let başkanlan ülkelerinm bu yapısını da dık- kate almak durumunda kalıyor. Moğolistan'dan Hazar'akadargeçerlı or- tak sımgelerden bıri çadır. Özellıkle kırsal kesimde günlük yaşamda kullanılan malze- melenn çoğu yüzyıllardırdeğişmemiş. Ko- nu müzelerdi. bir yöneticı takıldı: "Burada müzdik eşya bulmak biraz zor. Zira. bin j ıl önceki akrierinçogu hâlâ gün- lük kullanımda_." Asya cumhuriyetlennın ayakta kalması- nı sağlayacak temel unsur, bağımsızlık duy- gusunun yerleşmesi, bunu sağlamak için de ulus bilincınin kökleşmesi gerekıyor. Bunu kökJeştırmek ıçın, -komsudanfarklnE-po- lıtıkası ızlenıyor. Güçlü olmak için birbirle- rine yaslarunak durumundalar. bağımsız devlet olmak için birbirlerinden farklı ol- duklannı kanıtlamak durumundalar. Bunu çelişkı olarak tanımlamak çok doğru olmaz. Belki de "iç içe girmiş doğnılar" demek ye- nnde olur. Konu birbirine yaslanmak olunca iki uç öne çıkıvor: Panıslamızm. Pantürkizm. Her ikı kavram da çok eski \e çok yeni. Eski; kölderi yüzyıllara, bin yıla dayanıyor. Yeni; 1990'larla birlikte değışen bölge coğ- rafyasında hangi kavram öne geçerse, du- rumdan sadece bölge değil çe\ resi de etki- lenecek... Bugünkü ülke yönetimleri iki kavrama da, "ulus devletyaratnıanın" rakibi gözüy- le bakıyor. Orta Asya başkentlerinin tümünde "ortak yerier" var. Bunlann başmda "Lenin müze- leri" geliyor. Bağımsızlık sonrası bu müze- ler daha çok "ulusal tarih müzesi"ne dönüş- türülmüş. "ulusaJbilinç"gelişiminin birhal- kası haline getırılmış. Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te ise du- rum bıraz farklı. Çuy Caddesi üzerindeki eski Lenin Müzesı'nin bugünkü adı aynen şöyle: "Memlakat Tarihh IMüzesi". Müzenın önündekı Lenin heykeli duru- yor. Kaldırmak ıstemışler. halk karşı çık- mış. Bu tepkinin bir yansıması olarak ıçen- de de fazla oynama yapılmamış. Müze be- deli on sumu ödedıkten sonra ıçeri yönelir- ken iki görevli birden daha ışıklı sol köşe- dekı bölümü gösterdi... Oradan başlamak bir bakıma "zorunlu". Gınşinde beş metreye iki metre bir halı. Tam ortasında Demirel. onun iki vanında .4kaye\.INazarbay«. Kenmov, Türkmenba- şı... Devamında Kırgızıstan'ın bağımsızlık sonrası attığı adımlar, Akayev 'ın sözleri... Bol ışıklı bu bölümden sonra Lenin Mü- zesi'ne geçilıyor. Lenin. Marx, Engebhey- kelleri. temsili mıtıng fıgürlen... Dolaştığım ülkelerde pek çok kişiv le "ba- ğunstztık sonrası ulusal bilincT konuşrum. En ılgınç yanıtı Bişkek'te aldım. "Adım önemli değil, muhalifolmak hâlâ sorun" dı- yen bir ünıversite öğrencısı şunlan sövledı: "İşin özü bizi bağımsız bıraktılar. Eski dö- nemin j önetkileri önce ne j apacağız diy e ka- ra kara düşündüJer. Sonra bağımsız devlet olmanın gereklerini yerine getirmeve çaltşû- lar-" Keçiyolunun belirlediği sınırlar Kazakistan'ın durumu ötekilerden bıraz daha farklı. Ülke nüfusunun vüzde 40"ı Rus. yüzde beşı Alman, Kırgız, Özbek, Uygur... Yüzde45'ı Kazak. Ülkenın Rusya'yayakın kesımlerinde ise Rus nüfus yer yeryüzde 60- 70'i buluyor. 1990'lann başındakı başkent Almatı gü- neyde. Çin sınınna yakın ve ülkenin yeraltı zenginliklerinin olduğu batı kesime uzak Bu y üzden başkent değıştirildi ve Kazakis- tan'ın orta-kuzeyıne düşen Astana oldu. Gerek Kazakistan gerekse öteki ülke sı- nırlannın hangi mantıklı gerekçeye dayana- rak çızıldığı çok net değil. Tarih yazımı da halen devam ettığı için. bu konudakı bulgu- lar da ham. Almatı'da bir yetkiliden dınle- dığim o ki, Kazakistan'ın kuzey sınırlan hayvanlannı otlatan göçebelenn oluşrurduk- lan patıkalar dikkate alınarak çizilmış. Göçebe yaşamın "doğasr, katı sınırlan reddediyor! Gezı boyunca "miDiyetçi" eğilimlerle kar- şılaşınca aklıma şu soru geldı: "Komünistpartitektigüıinyerini miüivet- çiliği kullanan parti tekligi mi alır?" Her ülkede dozu farklı ama, milhyetçilık vazgeçilmez bir unsur. Bunu besleyecek pek çok "haklT etmen de var. Bıri şu; "Arük ağabe> istemijoruz!" Bu yaklaşım öncelıkle Rusya'ya yönelık olarak kullanılıyor. Ama, temel amaç şu- "Rusya dinlesin, Türkiye anlasın." Azerfaaycan 40 milyondur!' Milliyetçiliğin etkin olduğu ülkelerin ba- şında Azerbaycan geliyor. Pek çok yerde, "Yedi mihon nüfuslu Azerbaycan" dey ınce, sözüm kesiidi: "Hayır_ 40 milyon nüfuslu Azerbaycan. Güncyi neden saymıyorsunuz—" Bakû'den Tiflis'e trenle gıderken, Azer- baycan-Gürcistan sınınndaki kontrolde önümdekı haritayı gören Azeri görevli, sı- nav yaparmış gıbı sordu: -Azerbaycan nerede? Gösterdim... -Sınırlan, sınırlan... "Bak tşte, Hazar'ın batısu İran'ın kuze- yL." Haritayı önüne aldı. Hazar'ın güneyine indi, Tebnz'ı özenle bulup devam etti... tran'daki 25-30 milyon dolayındakı Aze- ri, Azerbaycanlılann ilgi odağı. tran'ın bu yüzden Ermenistan'la ilişki içinde olduğu. Azerbaycan'ın öteki yerler- deki sorunlarla uğraşmaktan güneye baka- mayacak hale gelmesini istedıği. düşüncesi etkin. Halk Cephesi'nin lideri Ebulfez Elçi- bey'ın gücünün kökenlerinde toplum için- de bu yaklaşımın zemin bulması var. Elçıbey'le Bakû'de Halk Cephesi'nin kendısıne kiraladığı evde iki saat kadar soh- bet ettim. Odasındaki harita yukanda sözü- nü ettiğim "Büyük Azerbaycan"ı gösteri- yor. Kırmızı ağırlıklı hantanın üzerinde be- yazla yazılı "Tebriz" ilk göze çarpan oluyor. Ben haritaya bakınca, sesıni yükseltti: "Bütöv (bütün) .\zerbaycan." Kendisini "milliyetçi sağ" olarak tanım- layan Elçibey'ın üç ilkesi var: -Türklük. -Çağdaşhk. -İslam. Aliyev "Pantürkiznr tarumını kabul et- mıyor. Savunması şöyle: "Bir Alman. kendi ülkesinin daha iyi ol- masını isterse ona Panalman mı diyorlar? Bir lngiliz aynı şeyi yaparsa ona Paningiliz mi diyorlar? HayTr." Elçibey'in odasırun bir köşesinde de ha- lıya işlenmiş Atatürk portresi var. Fotoğra- fi çekerken seslendi: "Mustafa Kemal'i az tebrik ettik_" SÜRECEK NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR ocalislar(5 cumhuriyetcom.tr Dünya Basın Konseyleri Bir- liği 4. Genel Kurulu, Cumhur- başkanı Süleyman Demi- rel'in açış konuşmasıyla baş- ladı. Hemen Demirel den son- ra söz alan, eski ingiliz Basın Konseyi Başkanı Kenneth Morgan, konuşmasının ba- şında ilginç bir noktayı vurgu- ladı. Morgan özetle şunları söyledi: "Cumhurbaşkanı'nin, Meclis Başkanı'nin, Başba- kan'ın, Başbakan Yardımcı- sı 'nin bu kongreye ilgi göster- melerine, bize ev sahipliği et- melerine teşekkür ediyorum. Ancak ben devlet ve basın arasındaki ılişkinin bu kadar yakınlaşmasından yana deği- lim. Politikacılarla gazeteciler arasındaki ilişki, meslek ve ha- ber alma ilişkisinin ötesine geçmemelidir." Morgan'ın dikkat çektiğı bu ilişki, aslında basın ahlak ilke- leri açısından evrensel bir il- keyi içeriyor. Ancak anlaşılıyor ki Ingiliz gazeteci, Türkiye'de- Devlet ve Basın ki kongrenin devlet ilişkisinin boyutlarından hoşlanmamış. Aslında Türkiye'de bu ilke en fazla ihlal edilen ılkelerin belki de başında geliyor. Bu ülkede "itibarlı" gazete- ci olmak, devletin başındaki yöneticilerle "sıkı-fıkı" olmak anlamına geliyor neredeyse. Bu yüzden yükselen, piyasa- da prim yapan gazetecilerin "devletlû" ile ilişkisi, onlann te- mel niteliği haline geliyor. Dün- ya Basın Konseyleri Birliği Kongresi'nin de bir meslek ku- rumu olarak sanırım buna dik- kat etmesi gerekiyor. Devlet ve basın arasındaki denge, bizim ülkemizde hep meslek ilkelerinin aleyhine oluşuyor. Örneğin, bu konuda en çok gündeme getirilen ko- nu: "Milli çıkarlar". Bu ülkeyi yönetenler, kendi belirledikle- ri politikalara "milli çıkar" adı- nı veriyorlar. Gazetecilere de buna uymaları gerektiğini em- poze ediyoriar. Bu noktadan itibaren, gaze- teci-devlet ilişkisi yeni bir şe- kil alıyor. Siz artık, belirlenmiş bu "milli çıkariar"a uyacaksı- nız. Türkiye'de uzun yıllardır gazetecilik yapıyoruz. Bu ül- keyi yönetenler,''milli çıkarlar" adını verdikleri politikaların so- nunda iki askeri darbeye, Gü- neydoğu'da binlerce insanı- mızınyaşamınıyitirdiği "düşük yoğunluklu savaş "a neden ol- dular. Gelirdengesini altüst et- tiler. İşin acı verici yanı: Türki- ye'de "güvenilir" gazetecilik yapmak, ne yazık ki devletle "iyi ilişkiler" üzerıne kuruluyor. Bu da evrensel ölçülere uyma- yan "devlet yanlısı", "iktidar destekçisi" bir basının doğ- masına neden oluyor. Dünya Basın Konseyleri Birliği Kong- resi'nde belki bunun evrensel ölçüleri bol bol konuşulacak. Ama bütün bu seremonik konuşmalar bitince yeniden kendi gerçeğimize döneceğiz, yine devletle "iyi ilişkisi" olan gazetelerin transfer piyasala- rını altüst ettiklerini görerek hayıflanacak ve umutsuzluğa düşeceğiz. Gazeteci arkadaş- larımızın bir kısmını ise sırf dü- şüncelerini söyledikleri için cezaevine yollamaya devam edeceğiz. Kongre devam ederken, biz Türkiyeli gazeteciler daha çok medyadaki yeni alım- satımla- n konuşuyoruz. Hangi gaze- te, hangi TV kime satılmış? Kım bu değiş- tokuş sırasında ne kadar transfer bedeli ka- zanmış? Bunlar daha ilgi çe- kici konular olarak gündeme damgasını vurdu. Türkiye'de "basın özgüriü- ğü ve medya etiği" konulu toplantıları dünyanın gözü önünde düzenlemek belki de paradoks. Çünkü Türkiye bu konuda özürlü. Ancak işin bel- ki de ilgi çekici yanı, buraya gelen herkesin, bizim içinde yaşadığımız gerçeği büyük öl- çüde bilmeleri. Buna rağmen bazı Türk gazetecileri, "milli onur"u kurtarmak için yaşadı- ğımız olumsuzluklara gerekçe arıyorlar. Burada yaşadıkları- mız, biryönüyle baktığımız za- man evrensel özellikler taşı- yor. Bu evrensel gerçeklik için- de, basın özgürlüğünün bu kadar geri olmasının bir ölçü- de sorumlusunun biz gazete- ciler olması. Kendimize do- kunmadıkça, özgürlük ihtiya- cı hissetmiyoruz. Bunun bir meslek sorumluluğu olduğu- nu kabul etmek istemiyoruz. Kongrede bunları konuş- mak mümkün mü? Konuşacak mıyız? Sendikacılar: Diker yanlış hedef gösterdi '3,5 trilyonluk yolsuzlııkta sorumlu TKF CELAL YILMAZ İZMİR- ANAP Manı- sa Millervekili Tevfik Di- ker'in Soma Ege Linyıt Işletmeleri'nin (ELİ) kö- mür havzalannda faaliyet gösteren bir şirketin dev- lete aıt 3.5 trilyon liralık kömürü sınır tecavüzüyle çıkararak haksız kazanç sağlamasına yönelik ELl'yi hedef alan açıkla- malannın eksik ve yanlı olduğu savunuldu. İddı- alara göre yolsuzluğun asıl sorumlusu Türkiye Kömür Işletmeleri (TK.1) Genel Müdürlüğü. ELİ üzerinde REFAH- YOL döneminde başla- yan, ANASOL-D hükü- metiyle hız kazanan siya- si kadrolaşma ve baskılar sürüyor. Hüsamlar Madencilik ve Ticaret AŞ'nın (HÜS- TAŞ) Önen-Eynez Hav- zası'nda 1990 yılından itibaren üretime geçtigını ve 1998'e kadar devîete aıt 3.5 trilyon lıralık kö- mürü sınır tecavüzüyle çı- kararak haksız kazanç sağladığını doğrulayan Türkiye Maden İ:J Sendı- kası Genel Merkez Toplu Sözleşmeler Sekreten Fikret Bengisu ve Maden- Sen Soma Şube Başkanı Hulusi Ceyhan. sorumlu- luğun ELt Bölge Müdür- lüğü'ne. dolayısıyla da çalışanlara yüklenmeye çalışıldığına dikkat çektı- ler. Sendikacılar,"Soma ANAPİlçeÖrgütü'nceve- rilen eksik ve yanlış bilgi- lere dayanarak kurumu ve dolayısıyla çahşanlannı suçlu gösteren Tevfik Di- ker'in açıklamalan, ku- rum üzerinde siyasi üs- tünlük saglamayayöneük birajitasyomJur" görüşü- nü dile getirdıler. Bengisu ve Ceyhan. HÜSTAŞ'a aıt Önen-Ey- nez Havzasf ndaki üçgen biçimli alanın ELİ'ye ka- zandınlması ve bu konu- da TKJ tarafından gere- ken çabanın gösterilmesi konusunda Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun rapor- lan olduğunu anımsata- rak şu açıklamayı yaptı- lar: "1985-89yıllan arasın- daki raporlarda HÜS- TAŞ'ın sahip olduğu ala- nın sınır tecavüzüyle ka- çak üretime neden olaca- ğı belirtilerek, ELİ'ye ka- zandırılması için TKİ Ge- nel Müdürlüğü'nce giri- şimlerde bulunulması is- teniyordu. Bu doğrultuda ELİ Bötge Müdürlüğü de 17 Haziran 1986 tarihin- deki yazısıy la söz konusu alanın kuruma kazandı- nlması konusunu TKİ'ye bildirmiş, ancak, hiçbiriş- lem vapılnıamışür. Tam tersine, HÜSTAŞ'ın üç- gen biçimindeki alanı 24 Nisan 1989'da yapılan protokolledörtgen biçimi- ne dönüştürülerek firma- nın 199ü'da üretime geç- mesine olanak sağlarımış- ûr." ELt'nin 21 Haziran 1991 'de HÜSTAŞ'ın sınır tecavüzü yapabileceğı uyansıyla TKl'den dene- tım yetkisi aldığını v urgu- layan Bengisu v e Ceyhan, yapılan üç denetımde sı- nır tecavüzü olduğunun saptandığını veraporlann da TKJ've gönderildiğmı belirterek şöyle devam et- tiler: "1992-95 ve 98 tarihü komisyon raporlan TKİ'ye ulaştınlmıştır. TKİ son raporun ardın- dan 27^. 1998 tarihü y azı- sında mahkeme aracılı- ğıyla bilirkişi incelemesi yapılmasını istemiş ve bu doğrultuda da cumhuri- yet savcılığına suç duyu- rusunda hulunulnıasını talimallandırmıştır. ELİ Bölge Müdürlüğü. Soma Asliye Hukuk Mahkeme- si'ne 98/47D. iş sayılı dos- ya ile tespit davası açmış- tır. Bilirkişilcrce düzenle- nen raporun 5. maddesin- de HL'STAŞ'uı ruhsat sı- nırlan dışında üretim yap- öğı saptanmıştır. ELİ'nin bilirkişi raporuna dayana- rak 98/387 dosya numara- sıyla HÜSTAŞ aleyhine aynı mahkemede da>a açılmıştır. Mahkeme da- valı şirketin talebi üzerine bir bilirkişi heyeri daha oluşturmuş, duruşma bu raporun değerlendirilme- si için 21 Eylül 1998 % e er- telenmiştir. KİT'lerin po- litikalarını. 233 nolu KHK'nin 9-2 maddeleri- ne göre TKİ yönetim ku- rullan belüier. Bu neden- ,,,iç ^ 5 triKonluk z^rani| oluşmasından Diker'in id-^ dia ettiği gibi ELİ Bölge Müdürlüğü değil. TKİ Genel Müdürlüğü sorum- ludur. Aynca. HÜSTAŞa yaptınm uygulama yetki- si de,3213 sayılı madenya- sasının 11. maddesine gö- reEnerji ve Tabii Kay nak- lar Bakanhğı Maden Da- iresi'ne aittir. ELİ dene- timlerini düzenli olarak yapmış olup, sınır teca- vüzlerini TKİ'ye bildir- miş, buna karşın 1998 v> lına kadar hukuksal iş- lemlerin yapılması için ELİ'ye yetki verilmemi$- tir. Bakanuk maden daire- si de yetkilerini Hİ STAŞ için kuUanmamıştır. Buna rağmen ANAP Soma İlçe Örgütü'nün dilekçesine dayantlarak Savın Diker tarafindan kanıuoy u yan- uş bilgilendirilmekte, üç kez sürgüne giderek mah- keme karaıianyla yeni- den görevine iade edilen ELİ Bölge Müdürii Rıfat Dağdelen hedef alınarak kurum üzerinde siyasal üsrünJüksağlanmayaçalı- şdmaktadır." Slnema ÖğrencileTİ Kısa Füm Destek ProgTamı Proje Yan^ması Cumhuriyefin 75. Yılı onuruna gerçekleşarilecek olan "1. Dhıalararaaı Sinema - Tarih Bnluşması" kapsamında yer alan, Sinema öğrencileri Kısa Film Destek Programı Proje Yanşması'nın başvuru sûresi 29 Ektm 1998 Ptrştmb* gününe kadar uzatılmıştır. Aynntlll Bilgi İçin : Türsak Vakfi, Q. Erol Demek Sk. HanifHan,ll/2 8072 Beyoğlu/İST. Tel-Falu: (0212) 231 67 70/244 52 51 TC BattMunlık TanıtTna Fcru TAŞKIŞLA GÜNÜ DAVETİ İ.T.Ü. Mimarlık Fakültesi mezunları ile 26.09.1998 Cumartesi günü, Saat: 10.30 - 16.00 arasında Taşkışla'da buluşuyoruz. Mezunlanmızı bekliyoruz. İ.T.Ü. Mimarlık Fakültesi Dekanlığı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle