Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 TEMMUZ 1998 PAZARTES
OLAYLAR VE GORUŞLER
Bretton Woods ve Küreselleşmeye Açılan Kapılar
Prof. Dr. ERDOĞAN SORAL
B
retton Woods'da uluslarara-
sı para sistemi olarak kabul
edilen "Altm kambiyo Sis-
temi'nin" başarılı olması,
üçsorunaçözüm getirmesi-
ne bağlıydı. Bınncısi "Uhıs-
lararası Ödemeler Dengesi" sorunuydu...
tkinci Dünya Savaşı'nda yıkıntıya dönüş-
müş Avrupa kapitalizminin yeniden yaşa-
ma geçirilip Avrupa ile Atlantikötesi ülke-
ler arasındaki ekonomikyaptsal uyumu sağ-
lamak. kısa dönemde gerçekleşmesi ola-
naksız bir düş olarak görünüyordu. Dogru-
su ABD'nin de böyle bir şeyi düşlediği bek-
lenemezdi. Acaba neden? Soruyu yanıtla-
mak için sistemin temel ilkelennden bazı-
lannı anımsamak yeterlidir.
• Anlaşmayla ABD Dolan'nın değen
belli miktardaaltınabağlanıyordu. l.ABD
Dolan'nın 14 ayar altın cinsinden değeri
0.889 gr.altınlaeşdegersayılıyordu. Cye ül-
keler ellenndekı dolarlan Vİerkez Banka-
sı aracılığıyla ABD Merkez Bankası Siste-
mi'ne sunduklannda dolann karşılığını al-
tın olarak alabilecekJerdi. Bu inanca ABD
tarafindan kendilerine verilmişti Böylelik-
le dolar altına bağlı bir anahtar para, ABD
bir Dünya Devleti oluyordu.
• Buna karşın anlaşmayı ımzalayan ül-
keler ellerindeki dolar. dolar üzerinden ya-
zılmıştaşınırdeğerlervb. rezervleriniABD
Merkez Bankası Sistemi'ne rehin olarak
yatıracaklardı. Dünya ticaretinin gereksin-
diği yeterli miktarda anahtar parayı ABD.
Bretton NV'oods'da kurulmalanna karar ve-
rilen bugünkü Dünya Bankası ve Uluslara-
rası Para Fonu (IMF) aracılıgıyla Dünya
Para Piyasalarına sunacaktı. Böylelikle
ikinci sorun da çözümlenmiş oluyordu.
• Üye ülkelenn paralannın degerleri. do-
lann altına göre belırlenmiş olan değennin
yüzde 1 üst ve yüzde 1 alt eşiklerinden olu-
?an bir tünel içûıde degişim gösterebilecek-
ti. Enflasyonla parasının ıç değerı düşen ül-
kenin parası IMF onayı ile degeri yüksek
ülkelenn paralanyla satın alınıp piyasalar-
dan çekilerek enflasyon düşürülecekti.
• Enflasyon nedeniyle paralannın dış
değerini düşürroek (devalüasyon) isteyen
ülkeler. böyle bir karan ancak İMF'den izin
alarak uyğulayabUeceklerdi. Amaç, üye ül-
kelenn para polırikaJannı biraraç olarak kuJ-
lanıp spekülatif kazançlarelde etmelerini,
haksız rekabete gitmelerini \e anahtar pa-
ranın değerüıi düşürecek eylemlere giriş-
meleriııi önlemektiVe böyielikle üçüncü so-
run da çözümlenmiş olacaktı.
Oyun içinde oyun
Anlaşmadan taraflar memnundu. Yıkıl-
mış Avrupa ülkeleri için anlaşma bir can-
kurtaran simidi gibiydi. Duran çarklar ye-
niden dönmeye başiayacak, dayanılmaz acı-
lardan süzülüp gelmiş Avrupa'nın kederli
insanlan yeniden iş ve aş bulabileceklerdi.
ABD'nin üretimi artacak, Avnıpa'nın
gereksindiği her türde malı betiriediği fiyat-
lasaüp(ihracat), Avxupa'nın üreteceği mal-
landeğerliparasıy1a ucuza satın alacaktK ıt-
halat)... Çünkü dış ticaret hadleri (bir an-
lamda nisbi fiyatlar) o günlerde doğal ola-
rak ABD'den yana çalışıyordu. Ne varki de-
niz, ABD'nin düşlediğinden daha erken tü-
keniyordu. Acaba neden?
Avrupa ekonomileri beklenenden daha
hızlı bir gelişme sürecine girmişti.. Savaş-
ta altyapısı ve üretim mallan donanımı ya-
kılıp yıkılmış perişan Avrupa'nın elinde
güvenebilecegi bir tek dayanak kalmıştır.
O da ölümden kurtulup evine dönen yü-
rekli emekgücüdür. Amerikan teknolojisi-
ni en az onun kadar etkin bir biçimde kul-
lanan ve ondan daha düşük ücretleçalışan
bu emek gücii, iş disiplini ve özvensiyle
ABD ile Avrupa arasmdaki vaptsal uyumu
bir süre için de olsa sağlamayı başarmıştır.
Nasıl? Dünya üretimi hızla artmakta, Av-
rupa ürünleri pazarlara akmaktadır.. Artan
üretimi tüketiciye taşıyacak paraaltına bağ-
h ABD Dolandır. ABD yeterli dolan bas-
makzorundadır. Avrupa, sistemin tökezle-
diğinin farkındadır. Dolarbollugu ABD'yi
iki açıdan olumsuz yönde etkilemektedir.
Nasıl? Avrupalılar bir yandan rezervlerin-
deki dolarlann(*) bir kısmını altına dönüş-
türüp dolar şişkinüği yaratarak ve ABD pi-
yasalanndaki enflasvonist eğilimleri kam-
çılayarak tıcuzlamıs, dolarla, pahalı altın
üzerinden spekülatif ranüan sağlamakta, öte
yandan değer yitiren ABD Dolan'nı kendi
girişimcilerine ulusal paralanna uyguladık-
lan kredi faizlerinden daha düşük faizler-
le vererek ucuz fınansman elde ermektedir-
ler.
• Bretton Woods uygulamalanndan iki
taraf önemli deneyımler ve kazanımlarsag-
lamıştır. Avrupa çevresel (peripherique) ül-
keler toplulugu olarak Atlantikötesiyle ya-
nşamayacagını anlamış, çok uçlu birbütün-
lükkazanmanın geregine inanmıştır. Bu da
ancak Avrupa'nın birfcşmesiyle gerçekle-
şebilirdL ABD kapitalizmin çok yüzlülügü-
nü eski Avrupalılardan bir kez daha öğren-
miş oluyordu. ABD düştüğü kuyudan bir
şekilde çıkabilirdi. Parasının dış değerini dü-
şürüp (devalüasyon) Bretton Woods kapı-
lannı sonuna kadar kapatmakla. Bu adımı
atmadan önce Avrupalılara iki öneri görü-
recektir. Birincisi, tünelin üst ve alt eşikle-
rini yüzde 2.25 oranında genişleterek Av-
rupa paralanna daha geniş bir alanda dal-
galanmak olanagını saglamaktır. Dolarşiş-
kinliğinin yaramğı baskryı üzerinden bir öf-
çüde kaidırarak enflasyonu Avnıpalılarla
paylaşmaktır... Başanlı olmamıştır. Ikinci-
si Avrupa'nın "oyun senaryobnyfaT para-
lan aşın değer kazanmış ülkelerine baskı
kurarak onlan paralannm dış değerini dü-
şürmeye (revalüasyon) ikna etmektir. Bu-
nu da yeterli düzeyde sağlayamamıştır.
1971 yıhnda ABD ataga geçıyor. Tek
yanlı bir kararla ulusal parasının ahiuılaolan
bağını kopanyor. Altın kambiyo sistemi çö-
küyor. Dolar. serbestpiyasadadalgalanma-
ya bırakılıyor. ABD'nin ödemeler dengesi
açıklan artık altın yerine dolarla ödenme-
ye başlıyor.(**) ABD ikinci adımı atıyor.
18 Arahk 1971 tarihü Smithsonian anlaşma-
sı ile ABD, dolann dış değerini düşürüyor.
Dünya Devleti tahtından indinlen ABD,
tüm kartlannı kanp yeniden açacağı 1974
yılına kadar dünya sahnesinden çekıliyor.
• 1974 yılına dünya yeni bir bomba ha-
beriyle giriyordu. Bombayı kimin, hangi
amaçla attıgı bilinmiyor... Fİarnpetrol fiyat-
lan Dünya Petrol Üreticileri Örgürü OPEC
tarafindan varil fiyatı olarak yaklaşık 2
ABD Dolan'ndan ilk aşamada 20, daha
sonra 35 dolara kadar yükseliyor. Avru-
pa'nın petrol üretmeyen gelişmiş kapitalist
ülkeleriyle. petrolsüz Japonya ve üçüncü
dünya ülkeleri. bu soğuk petrol duşuyla ne
yapacaklannı şaşınyor. Maliyet enflasyo-
nu Avrupa'nın gelişmiş kapitalizmini anın-
da yakalıyor. Bretton Woods'un '^apsal eko-
nomik uyumu*" Avrupa'da yerini tekrar
uyumsuzluga bırakıyor. Üretimde birim
maliyet fiyatlan yükseliyor.. Avrupa kapi-
talizminin dünya ekonomisi içindeki pazar
paylan düşüyor... Gelişmiş sanayi ülkele-
rinin ödemeler bilançolan açıklar vermeye
başlıyor. Avrupa kapitalizminin Atlantikö-
tesine göre teknolojikyetersizfiğigünyüzü-
ne vuruyor. Petrolsüz Japonya teknolojide-
ki üstünlüğü ile petrol bombasımn şokunu
Avrupa'ya göre daha hafıf atlatırken, Av-
rupa enflasyon içinde durgunluğun bedeli-
ni hafif dalgalanmalarla günümüze kadar
ödemeye devam ediyor. Sosyal devlet ayak-
ta kalmak için direniyor, fakat "i^sizUk"
önlenemiyor. Avrupa'nın gelişmiş sanayi ül-
keleri yeni dünya düzeni içindeki yerlerini
anyor, bulmakta sıkıntı çekiyorlardı..
Yapısal ekonomik işsizliği aşmak için
çareyi Avrupa Birliği'nde buluyorlardı...
Avrupa Parası'nın (Euro) gereksindigi re-
el gücü "küreseUeşme" sürecinde dünya
pazarlanndaki paylannı arttırmada görü-
yorlardı. Çünkü küresselleşmeyle başlatı-
lan ~>araoeı>ık«nT
' Dünyanm yeniden pay-
laşımından öte bir anlam taşımıyordu.
Atlantikötesinde ABD acaba ne yapıyor-
du? ABD Avrupa'yı yapısal sorunlanyla
başbaşa bıraktıktan sonra iki önemli adım
atıyordu.. Amerika kıtası salt Kuzey Ame-
rika'dan ibaretdeğildL. Küreselleşmenin ilk
adımlan varsıl dogal kaynaklara sahipGü-
ney Amerika'da atılabilirdi. Öyle de yapıl-
dı. ABD'nin öncülüğünde Güney Ameri-
ka'nın dogal kaynak zengini bazı ülkeleri-
ni kucaklayan "NAFTA" kuruldu. Meksi-
ka petrollerini işleten ve Meksıka Devleti
tarafindan yönlendirilen dev şirketin hisse
senetlerinin büyük bölümü ABD sermaye-
si tarafindan satın alındı.. Fordizmin katı-
lıklannakarşı geliştirilen "E$nekBirikiııın
kalıbı içinde dünyaya savrulan sermaye bü-
yük ölçüde Güney Asya'da yuvalandı. Kü-
reselleşmenin ilk ürünleri Güney Asya'da
alındı...
ABD deneme yanılma yöntemiyle küre-
selleşme ile oynamayabaşlamıştı... Bu kez
küreselleşme kapsammda 1971'de indiril-
diği "Dünya Devİeti" tahtına daha güçlü, da-
ha deneyimli ve daha akılcı davTanış bi-
çimleriyle oturmak istiyordu... Japonya
"NAFTA'dan" ürkmüş, paylaşımm dışmda
kalmamak için o da Asya-Pasifik Ekonomik
Işbiriiği Örgütü'nü (APEC) kurmuştu.
ABD 1980'den sonraaçrıgı kartlarla baş-
lattığı "küreselleşme" oyununu anında de-
ğerlendiriyordu. Başanlan ve başansızhk-
lan belleğe alıyor, normatif ve pozMf söy-
lemler içeriginde her birini enine boyuna sor-
guluyor, küreselleşmeyi kura!laştınyordu_
Meksika bozgununu utusal devletin sırtına
yükhîyor, dev letsiz bir küreselleşmede dev-
letin rolünü kimin üstleneceğini tartışmaya
açıyordu. Doğal olarak ulusal devletin yeri-
ni küresel fırmalar alacakü. L lusal bağun-
szhğı kim konıyacaktı? Ulusal savunma, ül-
kemizin "Genç tş Adamlan Derneğj" Sa-
yın Genel Başkanf nın birtelevizyon kana-
lında önerdiği gibi, ulusal egitim ve ulusal
sağlık hızmetleriyle birlikte özelleştinlip
küresel şirketierin güdümüne mi ahnacak-
tı? Yoksa ulusal sınıriar da aşılıp onlar da
mı küreseUeşecekti? Bu sorulara yanıt ara-
nıyordu. Yanıtlar küreselleşmenin gelece-
ğinde saklıydı. Gelecegi bırakıp günümü-
ze dönüldüğünde"küreseileşme'' neydi? Bu
sorununyanıtını"EsnekBİRtKl.'VlvıeDûıı-
yayaSavrulan SERMAYE" başlıklı gelecek
yazımızda vermeye çalışacağız.
(*) Avrupa 'ya akan dolara "Avrupa
Dolan " denilmiştir.
(**) Prof. Dr. Erden öney: Uluslararast
Para Sistemi, Sf. 145, Sevinç Matbaası
1980.
ARADABİR
İSMAİL NACAB
Yeni Bip Batıni Tehlikesi
Tarikatlar, 28 Şubat süreciyle birlikte tarihteki se-
lefleri Batınilerin politikalarını ihya etmeye çalışı-
yoriar. Bu konuda, kendi aralannda üstü kapalı ola-
rak anlaşmış durumdadırlar.
Bilindiği gibi, Batınilerde gizlilik, daha doğrusu
takıyye esastı. Siyasi ve dini hedefleri için ikiyüz-
lü davranır, "ser" verir, ama "sır" vermezlerdi. Ta-
rihte, gelecekteki amaçları için ilk kez takıyye po-
litikasını kullanan ve onu kurumlaştıran Batıniler-
dir.
Işte günümüzdeki tarikatlar, yani (neo) Batırn-
ler; mevcut koşullar karşısında bu politikayı yeni-
den yürürlüğe koyma kararı aldılar. Örneğin, Fet-
hullah Gülen, "Küçük Dünyam" adlı anılar kita-
bında, "Taktik ve stratejiler söylenmez. Söylen-
diği an, onun bir taktik olma hüviyeti ortadan kal-
kar; stratejiler sadece tatbik edilir. Bazan da bu
stratejinin, işin başında bulunan insandan başka
hiç kimse tarafindan bilinmemesi gerekir" diyor.
Şu son aylarda, adı etrafındaki tartışmalann art-
ması karşısında da, 'Gerekirse bir mağaraya çe-
kilirim" diyor. Bir insanın. bir Müslümanın kendi-
sine yakıştıramayacağı mağara hayatı gibi birya-
şam biçimi de Batınilere aittir. Nitekim, onların ön-
deri Hasan Sabbah, Alamut Kalesi'ne taşındı ve
Büyük Selçuklulara karşı oradan mücadele etti.
Onun içindir ki, çığ gibi büyüyen bu büyük teh-
like karşısında, başta siyasal kadrolar olmak üze-
reherkesin yeniden düşünmesi gerekiyor. Dini, çı-
kariarına alet eden tarikatlara karşı mücadele et-
mek için, irtica ile mücadele etmek için, özgür ve
demokratik bir ortamda aklı, bilimi ve gerçek Is-
lamı esas alan yeni bir düşüncenin insanlanmıza
sunulması gerekiyor. Yani, saltanat yönetimleriy-
le tarikatların korumasında oluşmuş olan tarihsel
dini sorgulayan bir Rönesans sürecine gereksini-
mimiz var. Yoksa, "Atatürk'e laf söyletmem" di-
yen bazı tarikat reislerine sahip çıkmakla bir yere
varamayız.
ÜSKÜDAR 2. SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
İLANENTEBIİGAT
996/756
Davacı Sabn Günata vekili tarafindan davalılar Se-
vınç Ertuğrul (Koç) ve ark. aleyhine açılan izale-i şuyu
davasında: Mahkememizin 9.6.1998 tarih ve 996/756 -
988/485 sayılı ilamı ile Ümraniye, Koçullu köyü. 1 paf-
ta. 81 parsel sayılı 15984 m2 miktarlı tarlanın umum
arasında satılarak ortaklığın gıderilmesine karar veril-
miş olup. işbu karar ilan tarihinden itibaren 15 gün son-
ra adresi tesbit edilemeyen Sevinç Ertuğrul (Koç)'a teb-
liğ edilmiş sayilacagı. yasal süre içinde adı geçen dava-
lı tarafindan temyız edilmedigi takdirde hükmün kesın-
leşecegi ilanen tebliğ olunur.~3.7.1998 Basın: 33051
KÜÇÜKÇEKMEÇE SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Sayı: 1997 1760 Es.
Davacı Istanbul Büyükşehır Beledıye Başkanlığı vekili Av. Han-
dan Özer iarafından davalı Erkan Tûmer aleyhine mahkememızde
açılan ecrimisil davası nedeniyie yapılan duruşmasının verilen ara
karan gereğince. Davalı Erkan Tûmer adına çıkanlan davetiyenin
bila tebliğ iade edildiği. adresinde tanmmadığı ve başkaca adresi ol-
madıâmdan; yukanda laraflan ve konusu yanlı davanın duruşması
15.1(X 1998 günü saat 09.30'a bırakılmış olup. belli edilen gün ve sa-
atte davalmın duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekille
temsıl etrirmesi. gelmediğı takdirde yargılamanın HUMK'nun 213
ve 377 maddesi sereâınce yokluğunda devam edilip karar verilecegı
ilanen tebiiğ olunur ~30 6.1998 " Basın: 33042
Sistem Tartışmalan
S
on günlerde devletin yö-
netım sistemi baştan aşa-
gı tartışılmaktadır. Cum-
hurbaşkanımız "başkan-
hk sistemi"nı gündemde
tutmaktadır. Sisteme ço-
mak sokmak isteyen maîum siyasal
partiler de desteklemektedir. Bazı hü-
kümet üyeleri ile başta odalar ve bor-
salar birlikleri olmak üzere çok kim-
se de aksaklıklann devletteki yönetsel
(idari) sistemden kaynaklandıgını, üs-
tüne basa basa söylemektedir. Sonuç
olarak sistemdeki aksaklıgın nedeni
egemen güç olan TBMM'ye dayan-
maktadır. Çünkü idaredeki aksaklık-
IaT yasa ile çözömlenir. Yasayı ise
TBMM yapar.
Medyada her Tann'nın günü sayı-
lamayacak kadar aksaklık. yolsuzluk.
yetersiz uygulamalar sergilenmektedir.
Bunlann çoğu yerel görülmekle bera-
ber aslmda geneldir. Şikâyet edebile-
ceğiniz merciler yasalardakı yetersiz-
likler nedeniyie eli kolu bağlı durmak-
tadır. En küçük uvuşmazlıklar(trafik,
arazi-sınır tecavüzü, idari uygulama-
lar...) yargıya gittiğinden çözüm aylar
ve yıllar sonra ancak alınabilmektedir.
Şehirlerin temizliğinden su sorununa,
çevre güzelliklerinin yok edilişine ka-
dar her şey belirsiz. Böyle olunca da
parasal, siyasal ve bilek gücü olanla-
ra kalıyor sorunu çözmek. Devlet gü-
cünün yeterli olduğu bir ülkede, senet-
çek tahsilat çetesinin lafı mı olurdu?
Ister istemerbu tûr-işlere devletin me-
murfan da bulaşmaktadır. Bunu gören
vatandaşın da güveni sarsılmaktadır.
Herhangi bir kentin, beldenin tari-
hi ve turistik güzelliği, yeteneği üç beş
kunışluk rant yüzünden devlet tara-
findan tahrip ediliyorsa, korunamıyor-
sa; sistem işlemiyor. sistem sakat di-
yenlere egemen gücü elinde bulundu-
ranlann kızmaya hakkı olamaz, olma-
malı. Bugün Türkiye kılık kıyafet ya-
sasını değiştirmekle, bunu sorun etmek-
le uğraşıyorsa acınacak haldeyiz de-
mektir. Benzeri sorunlar dünyanın ka-
bile toplumlannda bile yaşanmaktadır.
1923'ten sonraki yedi yılda dünyada
eşi benzeri görülmemış yenilikleri yap-
mış Türkiye Cumhuriyeti'nin, bugün
ipe sapa gelmez sorunlarla karşı kar-
şıya bulunmasının tek bir ızahı vardır:
Egemen gücü elinde bulunduranlann
iyi niyetten yoksun olmalan. Bu dav-
ranışm en belirgin örneğini; siyasi par-
tilerin iktidarda iken başka, muhale-
fette iken başka davranmalannda; K.u-
ran kurslanna. tmam-hatip liselerine
göz kırpan partililerin ne kendileri ne
de çocuklan bu yerlere gitmedikleri gi-
bi doğru dürüst ibadet bile yapmadık-
lannı da görmekteyiz. Hiç kimsenin
inancı bizi ilgilendirmez. Ancak
cemaziyelevvelini bildiklenmız bizi
enayi yerine koymasmlar. Dürüst ol-
sunlar, demokrat olsunlar yeter.
Başkanlık, yan başkaniık sistem-
leri tartışılıyorken,oldu olacak, yan uy-
gulamaya geçirilmiş olan hilafeti de
başkanlıkla olmadı, yan başkanlıkla tar-
tışalım... Nasıl olsa ikisinden biri
yaşama geçınlınce hilafet de ona mon-
te edilecektır 1980-1983 yillannda
Kenan Evren'in bafkanlık sistemin-
den çok mu memnundunuz?-
MUSTAFA AKSOY/BOLU
KÜÇÜKÇEKVIEÇE SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1997/1762
Davacı Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili Av.
Handan Özer tarafindan davalı Hüseyin Sarıkaya aleyhine
açılan ecrimisil davacısı nedeniyie. Davalı Hüseyin Sankaya
adına çıkarılan davetiyenin bila tebliğ iade edildiği, adresinde
tanınmadığı ve başkaca adresi olmadığından; yukanda taraf-
lan ve konusu yazılı davanın duruşması 15.10.1998 günü sa-
at 09.30"a bırakılmış olup, belli edilen gün ve saatte davalının
duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil
ettirmesi, aelmediğı takdirde yargılamanın HUMK'nun 213
ve 377 maddesi aereâınce yokluğunda devam edilip karar ve-
rileceğı ilanen te"bliğ''olunur. 30.6.1998 Basın: 33043
üzin eyiR ne eksiği
YATAŞ DANIŞMA MERKEZLERİ VE BAĞLI OLAN ILLER: ADANA (0-322) 322 68 68 (HATAY) • ADAPAZARI (0-264) 278 10 79 • AFYON (0-272) 215 42 52 • AGRI (0-472) 215 28 65 • AKSARAY (0-382) 212 59 54 - 213 26 06 •
AMASYA (0-368) 513 33 67 • ANKARA (0-312) 351 88 00 (5 hat) (ÇANKIRI. ISPARTA.K1RIKKALE)- ANTAKYA (0-326) 216 15 94 • ANTALYA (0-248) 243 02 03 (BURDUR) • BALIKESİR (0-268) 245 93 14 - 242 31 31 • ÇORUM
(0-364) 213 22 54- DENİZLİ (0-258) 261 39 15 • DİYARBAKIR (0-412) 221 50 60 - 221 24 49 (BATMAN, HAKKARİ, MARDİN, SIIRT. ŞIRNAK) • ELAZIĞ (0-424) 218 34 72 - 237 88 91 (BİNGÖL, BITLIS, MUŞ. TUNCELİ. VAN) •
ERZİNCAN (O-44S) 214 90 33 (3 hat) (ARDAHAN. IĞOIR. KAHS) • ERZURUM (0-442) 218 82 02 - 235 05 40 • ESKİŞEHİR (0-222) 221 09 99 (BİLECİK. KÜTAHYA) • GAZİANTEP (0-342) 220 70 31 - 220 20 11 (KİÜS. ŞANLIURFA) •
GİRESUN (0-454) 212 74 19 (3 (Mİ PBX) (OHDU) • ISTANBUL (0-216) 309 54 10 (PBX) (BARTIN, BOCU. BURSA. ÇANAKKALE. EDİRNE, KARABÜK, KIRKLAREU. KOCAEÜ, TEKİROAĞ. YALOVA. ZONGULOAK) • 1ZMİR (0-232)
853 13 00 - 853 13 13 (AYDIN. MANİSA, MUĞLA, UŞAK) • KAHRAMANMARAŞ (0-344) 231 42 19 -KARAMAN (0-338) 213 50 71 (2 hat) • KASTAMONU (0-366) 214 19 31 • KAYSERİ (0-352) 245 04 00 (20 hat) (KIBRIS, KIRŞEHİH)
• KONYA (0-332) 251 04 14 (2 hat) - MALATYA (0-422) 322 76 66 - 325 46 61-68 (AOIYAMAN) • MERSİN (0-324) 327 39 60 (5 hai) • NEVŞEHİR (0-384) 213 75 05 • NIĞDE (0-388) 213 44 26 • RIZE (0-464) 213 18 73 (3 hat)
(ARTVİN) - SAMSUN (0-362) 266 67 29 (TOKAT) • SIVAS (0-346) 225 05 05 • SİNOP (0-368) 261 15 44 • TRABZON (0-462) 321 22 03 - 321 17 36 (BAYBURT. GÜMÜŞHANE) • YOZGAT (0-354) 217 23 66
arında olabil«c«k
z Törk LfcraıTdır.Bu kımpanyı TC
dcfifikliklcr fiyat
Sansr* ** Ticırct Bakınhtı'nın 2S H ı
ara a/nen yanııtılacıktır. Talepler stok
I 994 tarlh
Oret*
rlh *e 2I940 »ayılı tcb!!| hükümlerin* U7|un olarak rapılmaktadır. Fiyttlara KDV dahMdlr.
Dlanakları dahitjnde karıılanacakctr. Bu kampan/a Yataf A-Ş.'nin sabit fiyat {arantiti altındadıı
x
Fiyatlar
CUMHUIÎİYET'TEN
ÖKÜRLARA
ORHAA ERİNÇ
Memur ve Emeklilere
Yargısız İnfaz
Memur maaŞ katsayısının temmuz ayından ge-
çerli olarak yüzde 20'lik bir zam oranı sağlayacak
düzeyde belirlenmesini isteyen hükümet kanatla-
n, hem kendilerini hem de çalışanlarla emeklileri
zor durumda tnraktılar.
Önce niye hükümet kanatları dediğimizi açıkla-
yalım.
Bildiğiniz gibi koalisyon ANAP, DSP ve DTP'den
oluşuyor, CHP de kimi konularda dışandan des-
tek veriyor.
ANAP'ın zam konusundaki tutumu, Bay Ozal'ın
işçi düşmanlığı üe iŞini bilen memur sevgisinin sür-
dürücüsü olduğunu gösteriyor.
Enflasyon; emekli, dul ve yetimlerle kamu çalı-
şanlannın özverisiyledüşürüfmeli, oturdukları yer-
de para kazananlarla teşvikten yarartandınlarriar gün-
lerini gün etmeyi sürdürmelidir.
ANAP, koalisyonun en büyük partisi olduğu için
öznel biçimde belirlediği enflasyon oranını tuttur-
mak amacıyla yine gerçeklere dayanmayan öznel
değerlendirmelerle zam oranını düşük tutmak is-
temektedir. Hatta ortaklarına danışmadan IMF'ye
bu yolda söz vermiş olmayı da doğal saymakta-
dır.
DSP ise Maliye Bakanlığı kendisinde olduğu için
biraz da bütçe açığını düşünerek ANAP'la açıktan
ters düşmemeye özen göstemnektedir.
Bu yapı içinde koalisyonda söz söyleyebilecek
tek parti kalmaktadır: DTP.
Bay Cindoruk, hem IMF'ye söz verilirken ken-
dilerine danışılmamış olmasının acısını çıkarmak-
ta hem de memur, emekli, dul ve yetim- öksüzden
yana görünen bir tutum izlemektedir.
Diğer partilerin ise söyleyecek ve inandıncı ola-
cak sözleri yok gibidir. Sıfır zam mucidi Bayan Çil-
lef ile o dönemdeki ortağı CHP zaten bu konuda
geçmişte sınıfta kalmışlardır.
Her bütçe dönemi başlangıcında görevde olan
hükümet; işçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ez-
dirmeme türküleri söyleyerek zam oranlannı düşük
tutmuştur. Ama istatistikler, verilen sözlerin gerçek-
leşmediğini göstermektedir.
Türk-lş Araştırma Merkezi'nin verilerine göre
1991 yılı 100 sayıldığında reel emekli aylıkları en-
deksi şöyle olmuştur:
1992
E.Sandığı 100.3
SSK 97.6
Bağ-Kur 143.4
1993
98.6
93.2
138.6
1994
76.7
72.7
108.8
1995
68.7
69.3
107.2
1996
84.1
83.4
169.4
Bağ-Kur zamlanndaki oran yüksekliği, bu kurum-
dan ödenen emekli aylıklannın diğerlerine oranla
çok düşük olmasından kaynaklanmaktadır.
Gerçekler böyleyken ANAP'ın direnmesini anla-
mak olası değildir. Yalnızca kamu görevlileri ve
emekliler değil, alım gücündeki düşüş yüzünden :
esnaf da zam oranının düşük tututmasından ya-.;
kınmaktadır.
Umutlar şu günlerde Bay Cindoruk'a bağlan-
mıştır. Ancak o da gerçeği pek görememektedir.
Büyük ortağı ile pazarlık yaparken vergi oranında-
ki indirimi dikkate alarak zam oranının yüzde 36 ol-
masını kabul edebileceklerini söylemektedir. Göz
ardı ettiği gerçek ise emekli, dul ve yetim-öksüz-
lerin vergi indiriminden yararlanma olanağının bu-
lunmamasıdır.
Enflasyonu azdıran basiretsiz politikacılar baka-
lım bu kez de kendilerini memur ve emeklilerin sır-
tından aklayabilecekler mi?
•
Makedonya'daki trafik kazasında yaralanan Mil-
liyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Rkret BHa'nın sağ-
lık durumunu Cumhuriyet çalışanları da yakından
izliyor. Arkadaşımızın bir an önce iyileşerek göre-
vine dönmesini diliyor ve bunu başaracağına ina-
nıyoruz.
•
Vergi reformu yasa tasarısının TBMM Genel Ku-
rulu' ndaki görüşmelerini parlamento büromuzda-
kı arkadaşlanmız izledi.
•
Aiper Ballı, istihbarat birimleri tarafindan hazır-
lanan ve irticanın ülkenin en büyük metropolü Is-
tanbul'da ulaştığı boyutları gözler önüne seren ra-
poru haberleştirdi.
•
ErdemirYönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Argü-
den'in, danışmanı olduğu 2 şirketin Erdemir'le or-
tak üretim yapması nedeniyie yaşanan bunalımı Dür-
dane Kırçuval okurlanmıza duyurdu.
•
Lale Sanibrahimoğlu, gelecek yüzyılın enfor-
masyon ve ıstihbarata dayalı olası savaşlarına yö-
nelik olarak TSK'nin Türksat'tan uydu kiralama ha-
zıriıklannı okurlanmıza aktardı.
•
GAP'ta yeniden yapılanmayı öngören yasal dü-
zenleme hazırlıklannı ve GAP Aksiyon Planı'nı Emi-
ne Kaplan yazdı.
•
Hal Yasası'nm çıkmasının ardından yapılması
gereken çalışmalann Izmir'deki sebze ve meyve da-
ğıtımının yüzde 90'ını elinde bulunduran mafyaya
takılmasını Merih Ak haberleştirdi.
•
Turizmciler, durgun giden sezon için iç turizme
önem verilmesini istiyor. Mehmet Emin Berber Mar-
maris, Yusuf Ozkan da Çeşme'deki turizmcilerin
bu konudakı görüşlerini yansıttılar.
Büyük kentlerde insan sağlığını tehdit eden bo-
yutlara u aşan
"gürültü kirtiliği'Ye ilgili haberi Sa-
adet Uslu h t o r i a d l
a a
Varoşlardakj z o r |u ekmek kavgasını ve bu kav-
gayı veren ınSa
nların hayata nasıl umutsuz baktık-
lannı Bertan Ağanoğlu dile getirdi.
•
Şeriatçılarm gerçek yüzlerini ortaya çıkaran ki-
taplar ve yazarlan hakkında son zamanlarda "di-
ne hakaret etjjldiği" gerekçesiyle açılan davaları
Devrim Sevimay haberleştirdi.
•
Yeşılay veAMATEM tarafindan yapılan araştır-
malara gore Türkiye uyuşturucu kullanıcılarının
yüzde 43'unu 15-20 yaş arasındaki gençlerin oluş-
turduğunu v9 Türkiye'nin hızla "uyuşturucu mer-
kezı halıne geldiğini Alper Turgut aktardı.
önümüzd^j pazartesiye kadar gönlünüzce bir
naîta geçırrren
i2 d j
|e
ği v e sa
ygıiarımızla.