24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 HAZİRAN 1998 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Türkiye Deprem Vakfı 2. Başkanı Prof. Tezcan binalann mühendislik hatalanndan yıkıldığını söyledi 4 Deprem tasanmını bilmiyoruz' İstanbul Haber Servisi - Türkiye Dep- rem Vakfı 2. Başkanı Prof. Semih Tezcan, Türkiye'de deprem sonucu yıkılan bina- lann eksik malzemeden değil, mühendis- lik hatalanndan kaynaklandığını iddia et- ti. Türkiye'deki 27 inşaatmühendisliği fa- kültesinin sadece 3'iinde depreme karşı dayanıklılığı arttırma tekniklerin ders ola- rak okutulduğunu, bu derslenn dahi seç- meli olduğunu belirten Semih Tezcan, "Mühendisleriraizdeprem tasanmını bü- miyor'" dedi. Prof. Semih Tezcan, Adana'daki dep- rem sonrasında ortaya atılan, müteahhit- lerin inşaatlarda eksik malzeme kullandı- gı iddialannın doğru olmadığmı savundu. Uzun yıllar deprem bölgelennde incele- melerde bulunduğunu, buralarda yıkılan binalann eksik malzemeden değil mühen- dislik hatalanndan kaynaklandığının tes- pıt edildigini belirten Tezcan, en büyük depremlerden biri olan Erzincan depremi ile ilgili yapılan incelemede birtek müte- ahhitin dahı suçlu bulunamadığını söyle- di. Nukleer tehlike • Türkiye Deprem Vakfı 2. Başkanı Prof. Semih Tezcan, daire satın alacak olanlann müteahhitten yapılann depreme dayanıklılığını gösteren sertifikası olup olmadığını sormasını istedi. Böylesine bir sertifikayı üniversitelerin ve Türkiye Deprem Vakff nın verebileceğini belirten Tezcan, "Bir buzdolabı alınırken garanti belgesi isteniyor da deprem sertifikası neden istenmiyor" dedi. Depremlerin zararlannın en aza indiril- mesi için geliştirilen tekniklerin Türkı- ye'deki okullarda öğretilmediğini savu- nan Tezcan, 27 okuldan sadece 3'ünde deprem dersı okutulduğunu, ancak bu derslerin dahi seçmeli olduğunu söyledi. Türkiye'deki okullarda. Alman okulla- nndaki ders programına göre program ha- zırlandığını, hiç deprem olmayan bir ül- kenin programının değil; Japonya, Ispan- ya gibi ülkelerdeki ders programlannın dikkate alınması gerektiğıni belirten Tez- can, "Bu iilkelerde binalar depreme kar- şı sigortahdır" dedi Adana'daki depremin insanlann depre- me karşı duyarlılığını arttırdığını, ancak bir hafta sonra bunun da unutulacağını ve depreme karşı önlemlerin geliştirilmeye- ceğini vurgulayan Tezcan. daire satın ala- cak olanlann müteahhitten yapılann dep- reme dayanıklığını gösteren sertifikası olup olmadığmı sormasını istedi. Böyle- sine bir sertifikayı üniversitelerin ve Tür- kiye Deprem Vakfi'nın verebileceğini be- lirten Tezcan. "Bir buzdolabı alınırken ga- ranti belgesi isteniyorda deprem sertifika- sı neden istenmiyor" dedi. Depreme karşı ilgisizltk Yapılann depreme ne kadar dayanıklı olduğunu gösteren ölçümler yaptıklannı, Türkiye genelinde bırçok kamu kuruluşu için bu çalışmayı yürüttüklerını belirten Tezcan, ancak özel kesımden pek fazla is- tek gelmediğını söyledi. lstanbul'da özel kesimden gelen yaklaşık 15 kadar ıstek üzenne >aptıklan ölçümlerde söz konu- su yapılann depreme dayanıksız çıktığı- nı açıkladı. HayriKozakçıoğlu'nun İstan- bul Valisi olduğu dönemden valiliğin is- teğı üzenne Şişli Etfal Hastanesi'nde de bu ölçümü yaptıklannı anlatan Tezcan, "İnsanlan paniğe sürüklememek lanm. Biz hesaplanmızı İstanbul için beklenen en yüksek7 şjddetindeki bir depremegöreya- pıyoruz. Bu hastanemiz de böylesine bir depreme karşı dayanıksız çıkto" dedi. Şişlı Etfai, SSK hastanelen ve diğer hastalerin depreme karşı dayanıklığının arttırılabileceğini, ancak bunun ıçın IO mılyon dolar gerektiği için bir çalışma ya- pılamadığını belirten Tezcan, daha sonra şunlan söyledi: "Dünyada meydana gel- miş büyük depremlerin istatiksel verileri- ne göre ve en muhafazakârtahminle İstan- bul'da meydana gelebilecek 7 şiddetinde- ki bir depremin ekonomik kaybı 25 milyar doiar olacaknr. Bir milvon yapıdan 75 bi- ninin ağır hasar. 200 bininin de orta dere- cede hasar göreceği tahmin edilmektedir. Buradan hareketle en az 15 bin ölü ve 45 bin de yaraiı olacaknr. Bu en i>imser tah- mindir. fstanbul'un Marmara sahil kıyısı birinci derecede, Taksim ve gerisi ise ikin- ci derecede depremden zarar görecek böl- geleridir. Bö\ lesi bir verde bulunan ve ol- dukça büyük bir hastane olan Şişli Etfal Hastanesi'nin, yaraklara m üdahale etinek açısından önemi çok büyüktür. Ne yank ki tstanbul depreme haar değildir." Tezcan. yapılann depreme dayanıklı- ğının ölçümünü metrekaresi 6 dolardan yaptıklannı, 10-15 milyar liralık bir daire için yaklaşık 150 milyon lira tutan böyle bir masraf fazla olmaması gerekirken yi- ne de insanlann kaçındığını anlatarak *Böyle bir kalite kontrolü için bu masraf fazla olmasa gerek. Çünkü hayat söz ko- sunudur" dedi Baü riski gösteriyor yetkilîler saklıyor • Türkiye için hazırlanan 'risk analiz raporu' Avrupa'da tartışıhrken, Türkiye'de yetkililer yeni ve resmi deprem haritalanm saklayıp eski haritalarla kamuoyunu aldatıyorlar. ÜMİTOTAN İZMİR - Nükleer tekno- lojiden "bihaber" yetkililer, Silifke ve Akdeniz yöresin- de yapılan deprem analizle- rini görmezden gelip. Akku- yu'nun 1. derecede riskli alanlar içine alındığı yeni resmi haritalan saklayıp, bölgeyi risksiz alanda göste- ren Bayındırlık Bakanlı- ğı'nın eski haritalanyla ka- muoyunu aldatırken, Avru- pa Parlamentosu'na sunulan "Türkiye İçin Risk Analiz Raporu" korkunun boyutla- nnı tüm açıklığıyla sergili- yor. Yapılan bilimsel analiz- lenn sonuçlanna yer verilen rapora göre, önümüzdeki 40 yıl içinde Akkuyu-KÖrfe- zi 'ne 100 kilometre mesafe- de, 7'den daha şiddetlı bir deprem olasılığı yüzde 30 olarak görülüyor. Adana'da yaşanan deprem büyük üzüntülerle birlikte önemli sorulan da gündeme getirdi. Adana yöresi çevre örgütlen, bölgede kurulacak bir nükleer santralın toplu ölümlere davetıye olacağını belirtırlerken, doktor Karl Buckthought un hazırlayıp Avrupa Parlamentosu'na sunduğu rapor. Türkiye'nin bugüne değin yaşadığı dep- remlere ve bundan sonra da yaşanabilecek fdaketlere dikkat çekiyor. Türkiye'nin sismik riski- nın Iran'a değin uzanan Anadolu fay kınğından kay- naklandığı, bu fay kmğının dünyanın en korkunç dep- remlerine neden olduğu be- lirtilen raporda, 1939 Erzin- can, 1953 Yenıce. 1962, 1968ve 1978 Iran, 1970 Ge- diz, 1983 Erzurum deprem- lerinde binlerce kişinin yaşa- mını yitirdiğine dikkat çeki- lerek şu görüşlere yer verili- yor: "Tecrübeler göstermiştir ki. Türkiye'deki depremkr. derinlikleri toprağın 4-40 ki- lometre altına uzanan dep- remlerdir. Bu rür depremler son derece vıkıcıdır. Bü)ük çapta hasarİan 200-500 kilo- metre arasuıda etkili olmak- tadır. Akkuyu Körfezi ile il- gili olarak \aptığımız analiz- İerde önümü/deki 40 > ü için- de bu bölgeve 100 kilometre uzakhkta 7 veya daha yük- sek ölçekte bir depremin or- taya çıkma olasılığı yüzde 30'dur. Elde olan verilere gö- re Akkuyu'yu önemli ölçüde etkfleyen en şiddetii deprem 4 Nisan 1872'de mevdana gebniştir. Depremin merkez üssü Akkuyu'ya 30 kilomet- redir ve 75 şiddetindedir." ABD Ulusal Yer Bilimi Deprem Bilgi Merkezi'nden bilgilerle desteklenen ve 1700 yıllanndan başlanarak yapılan araştırmalann da yer aldığı raporun sonuç bö- lümünde, Türkiye'nin Ak- deniz Bölgesi'nde kurulacak bir nükJeer santralın güven- liği konusunda ciddi kaygı- lar taşındığı vurgulanıyor. ANAP'tan 2 önemli öneri Malzemeden çalanın rıdısatı ahnacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ANAP, yaz ayla- nyla birlikte artan trafik ka- zalan ve Adana'da meydana gelen deprem üzerine hare- kete geçti. ANAP, alkollü araç kullananlann sürücü belgelerinin iptal edilerek bir daha ömür boyu sürücü belgesi verilmemesi ile mal- zemeden çalan müteahhidin ruhsatının elinden alınma- sma ilişkin iki yasa önerisi hazırlamayabaşladı. ANAP Genel Başkan Yardımcısı Agâh Oktay Gûner, Grup Başkanvekili Uğur Aksöz ile birlikte bir basm toplan- tısı yaptı. ANAP Başkanlık Divanı'nda alınan ve Grup Yönetim Kurulu'nda be- nimsenen kararlan açıkla- yan Güner. Adana'daki dep- rem dolayısıyla bir kez da- ha Türkiye'de devletin, hü- kümetin varlığı ve yurttaşla- nn yalnız olmadığının anla- şıldığını söyledi. Demokra- sinin sorumsuzluk ve geve- zelik rejimi olmadığını kay- deden Güner, yan yana iki binadan bin sapasağlam du- rurken diğerinin yerle bir ol- masının insan sorumsuzlu- ğunun açık ömeği olduğunu dile getirdi. Güner, üniversi- te hocalanndan, mimar ve mühendis odalanndan gö- rüş alarak, malzemeden ça- lan müteahhitlerin ruhsatla- nnın elinden alınmasına ilişkin yasa önensi hazırla- yacaklannı bildirdi. Güner, inşaatlardaki her kademede, her katta belediye ve Bayın- dırlık Bakanlığı'nın izninin alınmasmı da zorunlu hale getirmek istediklerini söy- ledi. Yaşam yeniden kurulmaya çalışılnor Adana'da... Halk çadırlarda sabahlarken, enkaz alündan canlı çıkabilir düşüncesiyle kurtarma çahşmalan sürüyor. Yaralar sarılırkenÇETİN YİĞENOĞLU ADANA - Depremden sonra ikinci gün. Korku duygusu da gitgide yok olmaya yüz tutmuş. Yeri- ni kaygıya bırakıyor. Bu kaygıyla yaşamaya alış- mış insanlar. Dahası. yollarda. refujlerde gecele- ri geçirenler bu iğreti yaşamlannın tadını bile çı- karmaya çalışıyorlar. Kavşaklardaki havuzların kıyılanna çadır konduranlar, tatil yörelerindekı gibi davranıyor, hiç unutamayacakları 'deprem tatili'nın tadını çıkarmaya çalışıyorlar. Aynı apart- manda on yıldır yaşamalanna karşın birbırıni ta- nımayanlar. tanışıp kaynaşmanın insancıl sıcaklı- ğının aynmına vanyorlar. Gezici satıcılar depremin yarattığı pazar ola- naklanndan oldukça memnunlar. Bir depo benzin için beş-on milyon rüşvet vererek güvenli yerlere 'gidenler' sarsıntılarda Richter ölçeğinin daradan düşmeye başladığını duydukça bırer ikişer kente dönmeye başladılar. Gündemin bınnci konusu deprem. Doğrular. yanlışlarkonuşuluyor. Kamu görev lılerinın ıyı ni- yetli çabalannın deneyimsizliklerinden kaynakla- nan telaşla birçok şeyi arapsaçına döndürdükleri anlatılıyor. Elektriklerin kesilmesinin rastlantı ya da anza sonucu olsa bile doğru olduğuna dikkat çekilirken telefon sisteminin iflası. normal koşul- larda günde otuz cenazenin kaldırıldığı Adana'da deprem kurbanlannın defhinde görülen becerik- sizlik üzerinde duruluyor. Yaşam yeniden kurulmaya çalışılıyor Ada- na'da... Her dakika olağanüstülügün gölgesı silı- niyor. Genel kaygı yeni bir sarsıntı olup olmaya- cağı. bir de enkaz altından çıkacaklarla ölü sayı- sının artıp artmayacağı çızgisinde odaklanıyor. Bazı yüreklerde ise acı hükmünü sürdürüyor. Adana. ekonomı alanındaki gerileme nedenıy- le yıldızı sönmeye yüz tutmuş, unutulmuş bir kent. Ama ganbanlann. göçerlerin gözbebeğı. Yıllardan sonra deprem sayesinde 'devlet rica- li'nin ilgisini çekebildi. Cumhurbaşkanından hü- kümet üyelerine. pani lıderlerine dek tüm yetkı- lilerin odak noktası oldu. birkaç gün için bile ol- sa... Yetkililer yaralann sanlacağını söylediler, yı- kılan bınalann yapımcısı müteahhıtlerden he&ap sorulacağına dair sözler verdiler. Doğrudur. yara- lan sarmak garibanlara üç beş kuruş vermekse verilecektir. Soruşturma da açılacaktır müteah- hitler hakkında. Ama büyük olasılıkJa sonuç alı- namayacaktır. Çünkü de\Teye bürokrasi canavan girecektir. Bunun için de dosyanın bilirkişi mües- sesesine havalesı yetecektir. Böylece gerçekler bürokrasi labirentinde yıtecektir. 'Birtektuğlanm biledüşmemesi'yle öğünülen kuzey Adana'da son yıllarda yapılan apartmanlann üst birkaç katınm kaçak-ruhsatsız olduğu gündeme bile getınlme- yecektir. Afet geçti ya, insanlar bir daha başlan- na böyle bir şey gelmeyeceğini düşünerek ilk \ ar- dım bilgilenni öğrenmeyecek, yıne 'Allah'a e- manet' yaşayıp gıdecektir. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Aydınlanma ve Klasikler Aydınlanma, ınsanlıktanhınin "dönüm noktası"6\r. Aradan birkaç yüzyıl geçtikten sonra, işın önemi kıs- men unutuluyor. Insanlığın bu zor, fakat onurlu nok- taya nasıl geldiği pek anımsanmıyor. Hatta unutulmak isteniyor, anımsanmamak isteniyor. Unutulmak isteniyor. Zira eğer unutulmazsa. bu "aydınlığı" kimlerin karartmak istediğı de anımsana- cak. Aydınlanma kavgasının "kimlere" ve "nelere" karşı ve "nasıl" yürütüldüğü anımsanacak. Yaşadığı "toplumsal düzenin", hiçbir kavga veril- meden kazanılmış olduğunu sanan ve bunun yitiril- mesi olasılığını akıldan uzak tutan kimılerı, bu sava- şımın sürekli olarak gündemde tutulmasından rahat- sızlık duyuyorlar. Oysaki "aydınlanma savaşımı" gü- nümüzde de süren ve sürmesı gereken bir savaşım. "Aydınlanmanın" anlammı ve değerini kavrayabil- memiz için, aydınlanmanın "öncesini" bilmemiz ve değeriendirmemiz gerekir. Gerçekten; aydınlanma, ortaçağın karanlığında or- taya çıktı ve kör inanç ve hurafeyle "kararmış" bulu- nan insan zihnine, bilımin ışığıyla aydınlık götürdü. Bugünkü değeryargılarımız ve bilincımizle baktığı- mız zaman, insanlığın eski tarihının de pek "pariak ol- madığını" görürüz. Gerek "haklar" ve gerekse "özgür- lükler" açısından, salt ufak bir azınlığın her zaman ra- hat olduğunu saptayabilıyoruz. Fakat o dönemde hıç- bir "iletişimi" olmayan. bilgısiz ve bilınçsiz kıtleler, muhtemelen bunun rahatsızlığını duymuyorlardı. Ortaçağ, ya da bir başka deyişle "karanlık çağ", gerçekten karanlık bir çağ ıdi. Kilisenin mutlak bir baskı ve hâkımiyeti altında yaşanırdı. Siyasal otorite- nin kaynağı da Kilıse olduğu ıçın, tam anlamıyla "fe- okratik" bir düzen geçerlıydi. Ortaçağ "eşıtsızlikçı" birdüzendi. Insanların "eşıtsızliği" üzerine kurulmuş- tu.Tann'nm insanlann bir kısmını "yönetmek", bırkıs- mını da "yönetilmek" için yarattığına ınanılırdı. Ve bu "eşitsiz düzen" hiç kuşkusuz, Kilise tarafından onay- lanan ve desteklenen bir düzendi. Ve "ayncalıklılann" ayncalığı, elbette Kilise tarafından onaylanıyorve pro- pagandası yapılıyordu. Bu karanlık çağ, yüzyıllarca, hatta bin yıl sürdü. Fa- kat nasıl "herağacın kurdu kendınden olursa", bu dü- zenin içinde de düzenin sonunu hazırlayan gelişme- ler oluyordu. Tüccarlar, tarihin bilebildiğimiz en eski evrelerin- den berı vardı. Fakat günümüz anlamında "buquva- zi", Haçlı seferleriyle oluşmaya başlamış, yenı kıtala- nn keşfi ve buralardan gelen kıymetlı madenlerin tı- caretiyle palazlanmış ve nıhayet "kıta /ç/"ticaretle, ta- rih sahnesinde güçlü bir sınıf olarak yer almışlardı. Ekonomik bakımdan güçlenen burjuvazi, "yöne- timde" pay isteyince, kıyamet koptu. "Eşıtsızlık" Xe- melinedayanan feodal düzen içinde, herkesın "rolü" belirlenmiştı. Ve bu düzen, '"Tannsal" bir düzen ola- rak varsayıldığı ıçın, "değışmez" bir düzendi. işte bu aşamada burjuvazı, "Eşıtsız feodal felsefenin" belı- ni kıran yeni bir felsefe ortaya attı. Bu felsefeye ay- dınlanma felsefesı ve bu sürece de "Aydınlanma" di- yoruz. Aydınlanma, kör ınanç ve hurafelerın yenne, ozgür düşünce ve bilimi geçirerek, insan kafasının aydınla- tılması demektir. insanlar arasındaki eşıtsizliğe karşı çıkarak ve bunu "mahkûm ederek", insanlann "do- ğuştan hür ve eşit" olduğu düşüncesının egemen kı- lınması demektir. Bu anlayışa göre, insanlar arasındaki farklarsalt "bi- çimsel" farklardır. Omeğın kimisı kadın, kımisı erkek; kımısı beyaz, kimisi siyah, kimısi sarı; kimisı uzun. ki- misi kısadır... Fakat bunların tümü biçimsel farklardır. Aydınlanma felsefesine göre, insanlann "doğuştan kazanılmış ve vazgeçilmez" haklan vardır. Temel hak ve özgürlükler adını verdığımız bu haklar, hiç kımse tarafından "gaspedilemeyeceği" gibi, kimse bundan vazgeçemez. "Siyasal haklar", yanı "seçme ve seçıl- me özgürlüğü" bunlann başında gelır. Aydınlanma felsefesine göre, "meşru" bir iktidar, ne "Tanrı'ya", ne de "zorbalığa" dayanır. Meşru bir yö- netımın tek kaynağı vardır kı; bu da, "halkın özgürira- desldir". Ve bu açıdan aydınlanma; hem günümüz an- lamında demokrasının, hem de laiklığin başlangıcıdır. Aydınlanma felsefesinı besleyen, eski Yunan felse- fesi ve özgür düşüncenin ürünü olan, felsefi ve ede- bı çalışmalar olmuştur. Bunlara toplu olarak "klasik- ler" adını veriyoruz. Burjuvasını oluşturamayan bir toplum olarak Türk aydınlanması, ancak Mustafa Kemal'ın öncülüğün- de gerçekleşen bir süreç içinde ortaya çıktı. Ve "kla- sikler" ancak aydınlanma devrimi başarıldıktan son- ra, bu devrimi "perçınlemek" için devlet tarafından ya- yımlanmaya başlandı. Fakat ne hazın bir durumdur ki, bu aydınlanmanın ürünü olan demokrası yolunun iktkJara getirdiğı Demokrat Partı'nın ilk ışı, bu klasık- lerin yayınını durdurmak ve dejenere etmek oldu. Toplumumuz, yeniden aydınlanmanın gereksınımi içinde. Ve "Cumhuriyet" mütevazı koşullan içinde, önemli bir adım atıyor. Her salı günü sızlere armağan edilecek bir "klasik'', aydınlanma bınasına konulan bir tuğla olacaktır. Bugün Platon'un "Sokrates'in Savunması" verili- yor. Aslında Sokrates'in savunması, ınsanın savun- masıdır. llkeleriyle, dürüstlüğüyle ve aydınlık kafasıy- la Sokrates, günümüze de ışık tutuyor. Anlamayanlara, ne desek boş... ÖDP^DE\ DEPREM MAĞDURLARI İÇİN KAMPAMA 'Sorumlu aynı zihniyet'tSTANBUL/tZMİR(Cumhuriyet)- Öz- gürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkanı LfukLras. Adana'da 131 yurttaşuı ölümüne neden olan depremin sonuçlann- dan, yerel yönetimlerin meslek odalan ile uyumlu bir çalışma yapmaktan kaçınma- sıyla ilgili zihniyetlerin sorumlu olduğunu belirtti. Uras. aynca ÖDP'nin Adana'da deprem- den mağdur olan yurttaşlann ihtiyaçlanna yönelik bir kampanya başlattığını, Genel Başkan Yardımcısı Yıldınm Kaj-a başkan- lığında bir heyetin deprem bölgesinde bu- lunduğunu bildirdi. Uras, yaptığı yazılı açıklamada, inşaat projelerine yönelik mesleki denetimi mi- mar ve mühendis odalanna yaptırmayan ye- rel yönetimlerin, depremin sonuçlannı da- ha da ağırlaştırdıklannı kaydetti. Türkiye'nin deprem bölgesinde olduğu unutulmadan, denetim ve planlamaya yöne- lik düzenlemelerin hızla uygulamaya geçi- rilmesini isteyen Uras. bu konuda yapılma- sı gerekenlerle ilgili olarak şu görüşlere yer verdi: "Yerel yönetimlerin o\ ve rant hesaplan ile da\ ranmalannı engeilemek için yurttaş denetiminin ve uzman müdahalesinin ger- çekleştirikceği mekanizmalann oluşturul- ması gerekiyor. Deprem bölgesinde nükleer santral gibi büyük bir felakete >ol açacak ya- tirunlardan derbal vazgeçilmesi \e sorumlu müteahhitlerle soruımuz vetkililerin yargı- ya intikal ern'rilmesi gerekiyor." tstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşa- virler Odası Başkanı (İSMMMO) Yahya Ankan da yaptığı yazılı açıklamada. dep- remde çoğunlukla kamu binalannın çök- mesinin, ülkedeki denetimsızliği gözler önüne serdiğini söyledi. İstanbul Eczacı Odası Başkanı Erkan Onsel de Adana depreminin acısını paylaş- tığını belirterek devlet ve yerel yönetimle- rin kaçak-yasadışı yapılaşmayla mücadele etmesi gerektiğini söyledi. Her nükleer de- nemenin ardmdan bir dizi deprem olduğu- nu belirten Önsel, bu güç göstenlerinin bir an önce sonlandınlmasını istedi. İstanbul Büyükşehir Beledıyesı de dep- rem bölgesine acil yardım ekibi ve ekıp- manlan gönderdi. tzmır Büyükşehir Belediye Başkanı BurhanÖzfatura. Adana'da meydana ge- len depremin çarpık ve kaçak yapılaş- mayla faciaya dönüştüğünü belirterek Türkiye'nin. hırsızmüteahhitlenn korun- duğu bir ülke olduğunu söyledi. Önüne gelenin yüklenicılık yaptığını ve gece- kondulaşmanın da önlenemediğini belir- ten Özfatura, sadece ruhsatsız yapılann değil. ruhsatlı yapılann da yeniden de- netlenmesi gerektiğine dikkat çekti. Deprem söylentisi Gaziantepy te halksokağa döküldü G AZİAıNTEP (AA) - Adana ve çevresinde etkili olan depremin ardından "15 dakika sonra deprem oiacak" telefonlan ve anons söylentileri yayılan Gaziantep'te halk sokağa döküldü. Evlerinden sokaklara ve parklara koşan Gazianteplilere böyle bir olayın olmadığını anlatmaya çalışan güvenlik güçleri zor anlar yaşadılar. Tüm çabalara karşın halkın ikna edilmesınde başan sağlanamaymca, Vali Muammer Güler. yerei radyo ve televizyonlara yönelik basın toplantısı düzenledi. Dünyada depremi önceden haber verecek bir teknolojinin geliştirilemediğine dikkati çeken Güler, halkı, hırsızlara karşı duyarlı olmaya çağirdı. Valinin açıklamalanna rağmen ikna olmayaniar. parklardaki bekleyişlerint uzun süre devam ettirdiler. Ceyhan'da korku sürüyor SAVAŞ KÜRKLÜ CEYHAN - Deprem çok şeyi al- dı Ceyhan'dan, Ceyhanlıdan. Kimi oğlunu, kızını. kardeşini, anasını. babasını kaybetmenin büyük acı- sını yüreğinde hıssedıp gözyaşla- n dökerken, kimileri de e\inin, eş- yalannm, yani canının yongası olan malını yitirmenin üzüntüsünü yaşıyordu. Bunlan yaşarken de korkuyordu Ceyhanlı. Nasıl kork- masın ki. Yüzlerce ailenin yaşa- mını sürdürdüğü koca apartmanlar yerle bir olmuş, binlerce kişinin oturduğu yüzlerce ev ve apartman- da büyük hasar meydana gelmişti. 6.3 şiddetındekı depremin hemen ardından gelen 60' ın üzerindekı sallantı ve "Daha arkası var" den- mesi ise korkunun artmasına yar- dımcı oluyordu sanki. Daha çok Çamlıyol'da görülü- yordu depremin ızleri. Yol boyun- ca sıralanan Uğur, Bahçeciler ve Toktamış, en fazla can kaybının saptandığı apartmanlardı. 6-7 kat- lı bu apartmanlardan şimdiye ka- dar 20'yeyakıncesetçıkanlmıştı. tlk anda ve kurtarma çahşmalan sırasında sağ çıkanlan 12 kişi ise teselli oluyordu bir yerde. Ne var ki korkunç gerçek hâlâ bekleniyor- du. Bir duyuma göre Uğur Apart- manı'nda kadırüann "altın günü" düzenlediği 4. kata henüz ulaşıla- mamıştı. Bu kata gelindiğinde or- taya çıkacak olası korkunç man- zara bekleniyordu. Eğer söylentı- ler doğru ise bir dairede toplanan en az 20-25 kadın ve cocuğun ce- sedi ile karşılaşılacaktı. Başka bir kötüduyum Bahçecilerapartmanı içindi. Bir kadının görünen cese- dine 2 gündür ulaşılamayan Bah- çeciler'in güney tarafindaki daire- lerinde 12, kuzeydeki dairelerinde ise 10 kişinin olduğu söyleniyor- du. Toktamış ise yerle bir olması- na karşm sanki "ucuz" atlatmışh depremi. Çıkanlan ceset sayısmın 8'de kahnası, depremin Ceyhan'a verdiği zarar düşünülürse azdı bi- le. Ceyhan'da kurtarma ve enkaz kaldırma çahşmalan sürüyor. O- lay yerine gelen Cumhurbaşkanı Süleyman DemireL Başbakan Me- sut Yıimaz, tçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu, Sağlık Bakanı H. tb- rahim Ozsoy, Bayındırlık Bakanı YaşarTopçu yakınlannı kaybeden- lere başsağlığı dılediler, "Geçmiş oisun. Yaralannızsanlacak" dedı- ler. Ne kadar inandırabıldiler se\- diklenni yitirenleri. evi. barkı yok olanlan? Pek inandıramadılar gö- rüntüyebakılırsa. Çünkü Ecevitve eşi Rahşan Hanım'ı inandırama- dıklan görüldü. Halk içindekileri döktü. Bir kez daha kandınlmak istemedığini bağıra bağıra anlat- maya çalıştı. "Bulun hırsızlarumil- Jetincanına,parasuıa kı\anlan bu- lun"dendi. Ecevitortamıngergin- liğini sezdi. Söz \erdi. "Acınuzbü- yük" dedi. "Yaralannızsanlacak. Evleriniz yapılacak" dedi. fşte ne kadar inandırdı onu anlamak zor oldu. Ceyhanlı korkuyor. Ceyhanlı te- dirgin. E\ine giremiyor. Sarsıntı olmadan oluyormuş gibi panikle- yenler. sinir kriz geçiren. hastane- lere kaldınlanlar oluyor. Ne tarafa gidersek gıdelim. depremin ızleri- ni her yerde, her binada. her duvar- da görebiliyoruz. Ceyhanlının yü- züne bakınca durumunu, ne de- mek istediğini anlamak ise aslın- da zor olmuyor. Ama zaman ne gösterecek bilemiyoruz. Bu en- kazlar, bu yan yıkılmış zarar gör- müş apartmanlar ve evlerde izler yok oiacak mı? Hele heleCeyhan- lının yüzündeki ifade?..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle