Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 HAZİRAN 1998 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Türkiye Deprem Vakfı 2. Başkanı Prof. Tezcan binalann mühendislik hatalanndan yıkıldığını söyledi
4
Deprem tasanmını bilmiyoruz'
İstanbul Haber Servisi - Türkiye Dep-
rem Vakfı 2. Başkanı Prof. Semih Tezcan,
Türkiye'de deprem sonucu yıkılan bina-
lann eksik malzemeden değil, mühendis-
lik hatalanndan kaynaklandığını iddia et-
ti. Türkiye'deki 27 inşaatmühendisliği fa-
kültesinin sadece 3'iinde depreme karşı
dayanıklılığı arttırma tekniklerin ders ola-
rak okutulduğunu, bu derslenn dahi seç-
meli olduğunu belirten Semih Tezcan,
"Mühendisleriraizdeprem tasanmını bü-
miyor'" dedi.
Prof. Semih Tezcan, Adana'daki dep-
rem sonrasında ortaya atılan, müteahhit-
lerin inşaatlarda eksik malzeme kullandı-
gı iddialannın doğru olmadığmı savundu.
Uzun yıllar deprem bölgelennde incele-
melerde bulunduğunu, buralarda yıkılan
binalann eksik malzemeden değil mühen-
dislik hatalanndan kaynaklandığının tes-
pıt edildigini belirten Tezcan, en büyük
depremlerden biri olan Erzincan depremi
ile ilgili yapılan incelemede birtek müte-
ahhitin dahı suçlu bulunamadığını söyle-
di.
Nukleer tehlike
• Türkiye Deprem Vakfı 2. Başkanı Prof. Semih Tezcan, daire satın alacak olanlann
müteahhitten yapılann depreme dayanıklılığını gösteren sertifikası olup olmadığını sormasını
istedi. Böylesine bir sertifikayı üniversitelerin ve Türkiye Deprem Vakff nın verebileceğini
belirten Tezcan, "Bir buzdolabı alınırken garanti belgesi isteniyor da deprem sertifikası neden
istenmiyor" dedi.
Depremlerin zararlannın en aza indiril-
mesi için geliştirilen tekniklerin Türkı-
ye'deki okullarda öğretilmediğini savu-
nan Tezcan, 27 okuldan sadece 3'ünde
deprem dersı okutulduğunu, ancak bu
derslerin dahi seçmeli olduğunu söyledi.
Türkiye'deki okullarda. Alman okulla-
nndaki ders programına göre program ha-
zırlandığını, hiç deprem olmayan bir ül-
kenin programının değil; Japonya, Ispan-
ya gibi ülkelerdeki ders programlannın
dikkate alınması gerektiğıni belirten Tez-
can, "Bu iilkelerde binalar depreme kar-
şı sigortahdır" dedi
Adana'daki depremin insanlann depre-
me karşı duyarlılığını arttırdığını, ancak
bir hafta sonra bunun da unutulacağını ve
depreme karşı önlemlerin geliştirilmeye-
ceğini vurgulayan Tezcan. daire satın ala-
cak olanlann müteahhitten yapılann dep-
reme dayanıklığını gösteren sertifikası
olup olmadığmı sormasını istedi. Böyle-
sine bir sertifikayı üniversitelerin ve Tür-
kiye Deprem Vakfi'nın verebileceğini be-
lirten Tezcan. "Bir buzdolabı alınırken ga-
ranti belgesi isteniyorda deprem sertifika-
sı neden istenmiyor" dedi.
Depreme karşı ilgisizltk
Yapılann depreme ne kadar dayanıklı
olduğunu gösteren ölçümler yaptıklannı,
Türkiye genelinde bırçok kamu kuruluşu
için bu çalışmayı yürüttüklerını belirten
Tezcan, ancak özel kesımden pek fazla is-
tek gelmediğını söyledi. lstanbul'da özel
kesimden gelen yaklaşık 15 kadar ıstek
üzenne >aptıklan ölçümlerde söz konu-
su yapılann depreme dayanıksız çıktığı-
nı açıkladı. HayriKozakçıoğlu'nun İstan-
bul Valisi olduğu dönemden valiliğin is-
teğı üzenne Şişli Etfal Hastanesi'nde de
bu ölçümü yaptıklannı anlatan Tezcan,
"İnsanlan paniğe sürüklememek lanm.
Biz hesaplanmızı İstanbul için beklenen en
yüksek7 şjddetindeki bir depremegöreya-
pıyoruz. Bu hastanemiz de böylesine bir
depreme karşı dayanıksız çıkto" dedi.
Şişlı Etfai, SSK hastanelen ve diğer
hastalerin depreme karşı dayanıklığının
arttırılabileceğini, ancak bunun ıçın IO
mılyon dolar gerektiği için bir çalışma ya-
pılamadığını belirten Tezcan, daha sonra
şunlan söyledi: "Dünyada meydana gel-
miş büyük depremlerin istatiksel verileri-
ne göre ve en muhafazakârtahminle İstan-
bul'da meydana gelebilecek 7 şiddetinde-
ki bir depremin ekonomik kaybı 25 milyar
doiar olacaknr. Bir milvon yapıdan 75 bi-
ninin ağır hasar. 200 bininin de orta dere-
cede hasar göreceği tahmin edilmektedir.
Buradan hareketle en az 15 bin ölü ve 45
bin de yaraiı olacaknr. Bu en i>imser tah-
mindir. fstanbul'un Marmara sahil kıyısı
birinci derecede, Taksim ve gerisi ise ikin-
ci derecede depremden zarar görecek böl-
geleridir. Bö\ lesi bir verde bulunan ve ol-
dukça büyük bir hastane olan Şişli Etfal
Hastanesi'nin, yaraklara m üdahale etinek
açısından önemi çok büyüktür. Ne yank
ki tstanbul depreme haar değildir."
Tezcan. yapılann depreme dayanıklı-
ğının ölçümünü metrekaresi 6 dolardan
yaptıklannı, 10-15 milyar liralık bir daire
için yaklaşık 150 milyon lira tutan böyle
bir masraf fazla olmaması gerekirken yi-
ne de insanlann kaçındığını anlatarak
*Böyle bir kalite kontrolü için bu masraf
fazla olmasa gerek. Çünkü hayat söz ko-
sunudur" dedi
Baü riski gösteriyor
yetkilîler saklıyor
• Türkiye için hazırlanan 'risk analiz raporu'
Avrupa'da tartışıhrken, Türkiye'de yetkililer yeni
ve resmi deprem haritalanm saklayıp eski
haritalarla kamuoyunu aldatıyorlar.
ÜMİTOTAN
İZMİR - Nükleer tekno-
lojiden "bihaber" yetkililer,
Silifke ve Akdeniz yöresin-
de yapılan deprem analizle-
rini görmezden gelip. Akku-
yu'nun 1. derecede riskli
alanlar içine alındığı yeni
resmi haritalan saklayıp,
bölgeyi risksiz alanda göste-
ren Bayındırlık Bakanlı-
ğı'nın eski haritalanyla ka-
muoyunu aldatırken, Avru-
pa Parlamentosu'na sunulan
"Türkiye İçin Risk Analiz
Raporu" korkunun boyutla-
nnı tüm açıklığıyla sergili-
yor. Yapılan bilimsel analiz-
lenn sonuçlanna yer verilen
rapora göre, önümüzdeki 40
yıl içinde Akkuyu-KÖrfe-
zi 'ne 100 kilometre mesafe-
de, 7'den daha şiddetlı bir
deprem olasılığı yüzde 30
olarak görülüyor.
Adana'da yaşanan deprem
büyük üzüntülerle birlikte
önemli sorulan da gündeme
getirdi. Adana yöresi çevre
örgütlen, bölgede kurulacak
bir nükleer santralın toplu
ölümlere davetıye olacağını
belirtırlerken, doktor Karl
Buckthought un hazırlayıp
Avrupa Parlamentosu'na
sunduğu rapor. Türkiye'nin
bugüne değin yaşadığı dep-
remlere ve bundan sonra da
yaşanabilecek fdaketlere
dikkat çekiyor.
Türkiye'nin sismik riski-
nın Iran'a değin uzanan
Anadolu fay kınğından kay-
naklandığı, bu fay kmğının
dünyanın en korkunç dep-
remlerine neden olduğu be-
lirtilen raporda, 1939 Erzin-
can, 1953 Yenıce. 1962,
1968ve 1978 Iran, 1970 Ge-
diz, 1983 Erzurum deprem-
lerinde binlerce kişinin yaşa-
mını yitirdiğine dikkat çeki-
lerek şu görüşlere yer verili-
yor:
"Tecrübeler göstermiştir
ki. Türkiye'deki depremkr.
derinlikleri toprağın 4-40 ki-
lometre altına uzanan dep-
remlerdir. Bu rür depremler
son derece vıkıcıdır. Bü)ük
çapta hasarİan 200-500 kilo-
metre arasuıda etkili olmak-
tadır. Akkuyu Körfezi ile il-
gili olarak \aptığımız analiz-
İerde önümü/deki 40 > ü için-
de bu bölgeve 100 kilometre
uzakhkta 7 veya daha yük-
sek ölçekte bir depremin or-
taya çıkma olasılığı yüzde
30'dur. Elde olan verilere gö-
re Akkuyu'yu önemli ölçüde
etkfleyen en şiddetii deprem
4 Nisan 1872'de mevdana
gebniştir. Depremin merkez
üssü Akkuyu'ya 30 kilomet-
redir ve 75 şiddetindedir."
ABD Ulusal Yer Bilimi
Deprem Bilgi Merkezi'nden
bilgilerle desteklenen ve
1700 yıllanndan başlanarak
yapılan araştırmalann da
yer aldığı raporun sonuç bö-
lümünde, Türkiye'nin Ak-
deniz Bölgesi'nde kurulacak
bir nükJeer santralın güven-
liği konusunda ciddi kaygı-
lar taşındığı vurgulanıyor.
ANAP'tan 2 önemli öneri
Malzemeden çalanın
rıdısatı ahnacak
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - ANAP, yaz ayla-
nyla birlikte artan trafik ka-
zalan ve Adana'da meydana
gelen deprem üzerine hare-
kete geçti. ANAP, alkollü
araç kullananlann sürücü
belgelerinin iptal edilerek
bir daha ömür boyu sürücü
belgesi verilmemesi ile mal-
zemeden çalan müteahhidin
ruhsatının elinden alınma-
sma ilişkin iki yasa önerisi
hazırlamayabaşladı. ANAP
Genel Başkan Yardımcısı
Agâh Oktay Gûner, Grup
Başkanvekili Uğur Aksöz
ile birlikte bir basm toplan-
tısı yaptı. ANAP Başkanlık
Divanı'nda alınan ve Grup
Yönetim Kurulu'nda be-
nimsenen kararlan açıkla-
yan Güner. Adana'daki dep-
rem dolayısıyla bir kez da-
ha Türkiye'de devletin, hü-
kümetin varlığı ve yurttaşla-
nn yalnız olmadığının anla-
şıldığını söyledi. Demokra-
sinin sorumsuzluk ve geve-
zelik rejimi olmadığını kay-
deden Güner, yan yana iki
binadan bin sapasağlam du-
rurken diğerinin yerle bir ol-
masının insan sorumsuzlu-
ğunun açık ömeği olduğunu
dile getirdi. Güner, üniversi-
te hocalanndan, mimar ve
mühendis odalanndan gö-
rüş alarak, malzemeden ça-
lan müteahhitlerin ruhsatla-
nnın elinden alınmasına
ilişkin yasa önensi hazırla-
yacaklannı bildirdi. Güner,
inşaatlardaki her kademede,
her katta belediye ve Bayın-
dırlık Bakanlığı'nın izninin
alınmasmı da zorunlu hale
getirmek istediklerini söy-
ledi.
Yaşam yeniden kurulmaya çalışılnor Adana'da... Halk çadırlarda sabahlarken, enkaz alündan canlı çıkabilir düşüncesiyle kurtarma çahşmalan sürüyor.
Yaralar sarılırkenÇETİN YİĞENOĞLU
ADANA - Depremden sonra ikinci gün. Korku
duygusu da gitgide yok olmaya yüz tutmuş. Yeri-
ni kaygıya bırakıyor. Bu kaygıyla yaşamaya alış-
mış insanlar. Dahası. yollarda. refujlerde gecele-
ri geçirenler bu iğreti yaşamlannın tadını bile çı-
karmaya çalışıyorlar. Kavşaklardaki havuzların
kıyılanna çadır konduranlar, tatil yörelerindekı
gibi davranıyor, hiç unutamayacakları 'deprem
tatili'nın tadını çıkarmaya çalışıyorlar. Aynı apart-
manda on yıldır yaşamalanna karşın birbırıni ta-
nımayanlar. tanışıp kaynaşmanın insancıl sıcaklı-
ğının aynmına vanyorlar.
Gezici satıcılar depremin yarattığı pazar ola-
naklanndan oldukça memnunlar. Bir depo benzin
için beş-on milyon rüşvet vererek güvenli yerlere
'gidenler' sarsıntılarda Richter ölçeğinin daradan
düşmeye başladığını duydukça bırer ikişer kente
dönmeye başladılar.
Gündemin bınnci konusu deprem. Doğrular.
yanlışlarkonuşuluyor. Kamu görev lılerinın ıyı ni-
yetli çabalannın deneyimsizliklerinden kaynakla-
nan telaşla birçok şeyi arapsaçına döndürdükleri
anlatılıyor. Elektriklerin kesilmesinin rastlantı ya
da anza sonucu olsa bile doğru olduğuna dikkat
çekilirken telefon sisteminin iflası. normal koşul-
larda günde otuz cenazenin kaldırıldığı Adana'da
deprem kurbanlannın defhinde görülen becerik-
sizlik üzerinde duruluyor.
Yaşam yeniden kurulmaya çalışılıyor Ada-
na'da... Her dakika olağanüstülügün gölgesı silı-
niyor. Genel kaygı yeni bir sarsıntı olup olmaya-
cağı. bir de enkaz altından çıkacaklarla ölü sayı-
sının artıp artmayacağı çızgisinde odaklanıyor.
Bazı yüreklerde ise acı hükmünü sürdürüyor.
Adana. ekonomı alanındaki gerileme nedenıy-
le yıldızı sönmeye yüz tutmuş, unutulmuş bir kent.
Ama ganbanlann. göçerlerin gözbebeğı.
Yıllardan sonra deprem sayesinde 'devlet rica-
li'nin ilgisini çekebildi. Cumhurbaşkanından hü-
kümet üyelerine. pani lıderlerine dek tüm yetkı-
lilerin odak noktası oldu. birkaç gün için bile ol-
sa... Yetkililer yaralann sanlacağını söylediler, yı-
kılan bınalann yapımcısı müteahhıtlerden he&ap
sorulacağına dair sözler verdiler. Doğrudur. yara-
lan sarmak garibanlara üç beş kuruş vermekse
verilecektir. Soruşturma da açılacaktır müteah-
hitler hakkında. Ama büyük olasılıkJa sonuç alı-
namayacaktır. Çünkü de\Teye bürokrasi canavan
girecektir. Bunun için de dosyanın bilirkişi mües-
sesesine havalesı yetecektir. Böylece gerçekler
bürokrasi labirentinde yıtecektir. 'Birtektuğlanm
biledüşmemesi'yle öğünülen kuzey Adana'da son
yıllarda yapılan apartmanlann üst birkaç katınm
kaçak-ruhsatsız olduğu gündeme bile getınlme-
yecektir. Afet geçti ya, insanlar bir daha başlan-
na böyle bir şey gelmeyeceğini düşünerek ilk \ ar-
dım bilgilenni öğrenmeyecek, yıne 'Allah'a e-
manet' yaşayıp gıdecektir.
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
Aydınlanma ve Klasikler
Aydınlanma, ınsanlıktanhınin "dönüm noktası"6\r.
Aradan birkaç yüzyıl geçtikten sonra, işın önemi kıs-
men unutuluyor. Insanlığın bu zor, fakat onurlu nok-
taya nasıl geldiği pek anımsanmıyor. Hatta unutulmak
isteniyor, anımsanmamak isteniyor.
Unutulmak isteniyor. Zira eğer unutulmazsa. bu
"aydınlığı" kimlerin karartmak istediğı de anımsana-
cak. Aydınlanma kavgasının "kimlere" ve "nelere"
karşı ve "nasıl" yürütüldüğü anımsanacak.
Yaşadığı "toplumsal düzenin", hiçbir kavga veril-
meden kazanılmış olduğunu sanan ve bunun yitiril-
mesi olasılığını akıldan uzak tutan kimılerı, bu sava-
şımın sürekli olarak gündemde tutulmasından rahat-
sızlık duyuyorlar. Oysaki "aydınlanma savaşımı" gü-
nümüzde de süren ve sürmesı gereken bir savaşım.
"Aydınlanmanın" anlammı ve değerini kavrayabil-
memiz için, aydınlanmanın "öncesini" bilmemiz ve
değeriendirmemiz gerekir.
Gerçekten; aydınlanma, ortaçağın karanlığında or-
taya çıktı ve kör inanç ve hurafeyle "kararmış" bulu-
nan insan zihnine, bilımin ışığıyla aydınlık götürdü.
Bugünkü değeryargılarımız ve bilincımizle baktığı-
mız zaman, insanlığın eski tarihının de pek "pariak ol-
madığını" görürüz. Gerek "haklar" ve gerekse "özgür-
lükler" açısından, salt ufak bir azınlığın her zaman ra-
hat olduğunu saptayabilıyoruz. Fakat o dönemde hıç-
bir "iletişimi" olmayan. bilgısiz ve bilınçsiz kıtleler,
muhtemelen bunun rahatsızlığını duymuyorlardı.
Ortaçağ, ya da bir başka deyişle "karanlık çağ",
gerçekten karanlık bir çağ ıdi. Kilisenin mutlak bir
baskı ve hâkımiyeti altında yaşanırdı. Siyasal otorite-
nin kaynağı da Kilıse olduğu ıçın, tam anlamıyla "fe-
okratik" bir düzen geçerlıydi. Ortaçağ "eşıtsızlikçı"
birdüzendi. Insanların "eşıtsızliği" üzerine kurulmuş-
tu.Tann'nm insanlann bir kısmını "yönetmek", bırkıs-
mını da "yönetilmek" için yarattığına ınanılırdı. Ve bu
"eşitsiz düzen" hiç kuşkusuz, Kilise tarafından onay-
lanan ve desteklenen bir düzendi. Ve "ayncalıklılann"
ayncalığı, elbette Kilise tarafından onaylanıyorve pro-
pagandası yapılıyordu.
Bu karanlık çağ, yüzyıllarca, hatta bin yıl sürdü. Fa-
kat nasıl "herağacın kurdu kendınden olursa", bu dü-
zenin içinde de düzenin sonunu hazırlayan gelişme-
ler oluyordu.
Tüccarlar, tarihin bilebildiğimiz en eski evrelerin-
den berı vardı. Fakat günümüz anlamında "buquva-
zi", Haçlı seferleriyle oluşmaya başlamış, yenı kıtala-
nn keşfi ve buralardan gelen kıymetlı madenlerin tı-
caretiyle palazlanmış ve nıhayet "kıta /ç/"ticaretle, ta-
rih sahnesinde güçlü bir sınıf olarak yer almışlardı.
Ekonomik bakımdan güçlenen burjuvazi, "yöne-
timde" pay isteyince, kıyamet koptu. "Eşıtsızlık" Xe-
melinedayanan feodal düzen içinde, herkesın "rolü"
belirlenmiştı. Ve bu düzen, '"Tannsal" bir düzen ola-
rak varsayıldığı ıçın, "değışmez" bir düzendi. işte bu
aşamada burjuvazı, "Eşıtsız feodal felsefenin" belı-
ni kıran yeni bir felsefe ortaya attı. Bu felsefeye ay-
dınlanma felsefesı ve bu sürece de "Aydınlanma" di-
yoruz.
Aydınlanma, kör ınanç ve hurafelerın yenne, ozgür
düşünce ve bilimi geçirerek, insan kafasının aydınla-
tılması demektir. insanlar arasındaki eşıtsizliğe karşı
çıkarak ve bunu "mahkûm ederek", insanlann "do-
ğuştan hür ve eşit" olduğu düşüncesının egemen kı-
lınması demektir.
Bu anlayışa göre, insanlar arasındaki farklarsalt "bi-
çimsel" farklardır. Omeğın kimisı kadın, kımisı erkek;
kımısı beyaz, kimisi siyah, kimısi sarı; kimisı uzun. ki-
misi kısadır... Fakat bunların tümü biçimsel farklardır.
Aydınlanma felsefesine göre, insanlann "doğuştan
kazanılmış ve vazgeçilmez" haklan vardır. Temel hak
ve özgürlükler adını verdığımız bu haklar, hiç kımse
tarafından "gaspedilemeyeceği" gibi, kimse bundan
vazgeçemez. "Siyasal haklar", yanı "seçme ve seçıl-
me özgürlüğü" bunlann başında gelır.
Aydınlanma felsefesine göre, "meşru" bir iktidar, ne
"Tanrı'ya", ne de "zorbalığa" dayanır. Meşru bir yö-
netımın tek kaynağı vardır kı; bu da, "halkın özgürira-
desldir". Ve bu açıdan aydınlanma; hem günümüz an-
lamında demokrasının, hem de laiklığin başlangıcıdır.
Aydınlanma felsefesinı besleyen, eski Yunan felse-
fesi ve özgür düşüncenin ürünü olan, felsefi ve ede-
bı çalışmalar olmuştur. Bunlara toplu olarak "klasik-
ler" adını veriyoruz.
Burjuvasını oluşturamayan bir toplum olarak Türk
aydınlanması, ancak Mustafa Kemal'ın öncülüğün-
de gerçekleşen bir süreç içinde ortaya çıktı. Ve "kla-
sikler" ancak aydınlanma devrimi başarıldıktan son-
ra, bu devrimi "perçınlemek" için devlet tarafından ya-
yımlanmaya başlandı. Fakat ne hazın bir durumdur
ki, bu aydınlanmanın ürünü olan demokrası yolunun
iktkJara getirdiğı Demokrat Partı'nın ilk ışı, bu klasık-
lerin yayınını durdurmak ve dejenere etmek oldu.
Toplumumuz, yeniden aydınlanmanın gereksınımi
içinde. Ve "Cumhuriyet" mütevazı koşullan içinde,
önemli bir adım atıyor. Her salı günü sızlere armağan
edilecek bir "klasik'', aydınlanma bınasına konulan bir
tuğla olacaktır.
Bugün Platon'un "Sokrates'in Savunması" verili-
yor. Aslında Sokrates'in savunması, ınsanın savun-
masıdır. llkeleriyle, dürüstlüğüyle ve aydınlık kafasıy-
la Sokrates, günümüze de ışık tutuyor.
Anlamayanlara, ne desek boş...
ÖDP^DE\ DEPREM MAĞDURLARI İÇİN KAMPAMA
'Sorumlu aynı zihniyet'tSTANBUL/tZMİR(Cumhuriyet)- Öz-
gürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel
Başkanı LfukLras. Adana'da 131 yurttaşuı
ölümüne neden olan depremin sonuçlann-
dan, yerel yönetimlerin meslek odalan ile
uyumlu bir çalışma yapmaktan kaçınma-
sıyla ilgili zihniyetlerin sorumlu olduğunu
belirtti.
Uras. aynca ÖDP'nin Adana'da deprem-
den mağdur olan yurttaşlann ihtiyaçlanna
yönelik bir kampanya başlattığını, Genel
Başkan Yardımcısı Yıldınm Kaj-a başkan-
lığında bir heyetin deprem bölgesinde bu-
lunduğunu bildirdi.
Uras, yaptığı yazılı açıklamada, inşaat
projelerine yönelik mesleki denetimi mi-
mar ve mühendis odalanna yaptırmayan ye-
rel yönetimlerin, depremin sonuçlannı da-
ha da ağırlaştırdıklannı kaydetti.
Türkiye'nin deprem bölgesinde olduğu
unutulmadan, denetim ve planlamaya yöne-
lik düzenlemelerin hızla uygulamaya geçi-
rilmesini isteyen Uras. bu konuda yapılma-
sı gerekenlerle ilgili olarak şu görüşlere
yer verdi:
"Yerel yönetimlerin o\ ve rant hesaplan
ile da\ ranmalannı engeilemek için yurttaş
denetiminin ve uzman müdahalesinin ger-
çekleştirikceği mekanizmalann oluşturul-
ması gerekiyor. Deprem bölgesinde nükleer
santral gibi büyük bir felakete >ol açacak ya-
tirunlardan derbal vazgeçilmesi \e sorumlu
müteahhitlerle soruımuz vetkililerin yargı-
ya intikal ern'rilmesi gerekiyor."
tstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşa-
virler Odası Başkanı (İSMMMO) Yahya
Ankan da yaptığı yazılı açıklamada. dep-
remde çoğunlukla kamu binalannın çök-
mesinin, ülkedeki denetimsızliği gözler
önüne serdiğini söyledi.
İstanbul Eczacı Odası Başkanı Erkan
Onsel de Adana depreminin acısını paylaş-
tığını belirterek devlet ve yerel yönetimle-
rin kaçak-yasadışı yapılaşmayla mücadele
etmesi gerektiğini söyledi. Her nükleer de-
nemenin ardmdan bir dizi deprem olduğu-
nu belirten Önsel, bu güç göstenlerinin bir
an önce sonlandınlmasını istedi.
İstanbul Büyükşehir Beledıyesı de dep-
rem bölgesine acil yardım ekibi ve ekıp-
manlan gönderdi.
tzmır Büyükşehir Belediye Başkanı
BurhanÖzfatura. Adana'da meydana ge-
len depremin çarpık ve kaçak yapılaş-
mayla faciaya dönüştüğünü belirterek
Türkiye'nin. hırsızmüteahhitlenn korun-
duğu bir ülke olduğunu söyledi. Önüne
gelenin yüklenicılık yaptığını ve gece-
kondulaşmanın da önlenemediğini belir-
ten Özfatura, sadece ruhsatsız yapılann
değil. ruhsatlı yapılann da yeniden de-
netlenmesi gerektiğine dikkat çekti.
Deprem söylentisi
Gaziantepy
te
halksokağa
döküldü
G AZİAıNTEP (AA) - Adana ve
çevresinde etkili olan depremin
ardından "15 dakika sonra deprem
oiacak" telefonlan ve anons
söylentileri yayılan Gaziantep'te halk
sokağa döküldü. Evlerinden
sokaklara ve parklara koşan
Gazianteplilere böyle bir olayın
olmadığını anlatmaya çalışan
güvenlik güçleri zor anlar yaşadılar.
Tüm çabalara karşın halkın ikna
edilmesınde başan sağlanamaymca,
Vali Muammer Güler. yerei radyo ve
televizyonlara yönelik basın
toplantısı düzenledi. Dünyada
depremi önceden haber verecek bir
teknolojinin geliştirilemediğine
dikkati çeken Güler, halkı, hırsızlara
karşı duyarlı olmaya çağirdı. Valinin
açıklamalanna rağmen ikna
olmayaniar. parklardaki
bekleyişlerint uzun süre devam
ettirdiler.
Ceyhan'da korku sürüyor
SAVAŞ KÜRKLÜ
CEYHAN - Deprem çok şeyi al-
dı Ceyhan'dan, Ceyhanlıdan. Kimi
oğlunu, kızını. kardeşini, anasını.
babasını kaybetmenin büyük acı-
sını yüreğinde hıssedıp gözyaşla-
n dökerken, kimileri de e\inin, eş-
yalannm, yani canının yongası
olan malını yitirmenin üzüntüsünü
yaşıyordu. Bunlan yaşarken de
korkuyordu Ceyhanlı. Nasıl kork-
masın ki. Yüzlerce ailenin yaşa-
mını sürdürdüğü koca apartmanlar
yerle bir olmuş, binlerce kişinin
oturduğu yüzlerce ev ve apartman-
da büyük hasar meydana gelmişti.
6.3 şiddetındekı depremin hemen
ardından gelen 60' ın üzerindekı
sallantı ve "Daha arkası var" den-
mesi ise korkunun artmasına yar-
dımcı oluyordu sanki.
Daha çok Çamlıyol'da görülü-
yordu depremin ızleri. Yol boyun-
ca sıralanan Uğur, Bahçeciler ve
Toktamış, en fazla can kaybının
saptandığı apartmanlardı. 6-7 kat-
lı bu apartmanlardan şimdiye ka-
dar 20'yeyakıncesetçıkanlmıştı.
tlk anda ve kurtarma çahşmalan
sırasında sağ çıkanlan 12 kişi ise
teselli oluyordu bir yerde. Ne var
ki korkunç gerçek hâlâ bekleniyor-
du. Bir duyuma göre Uğur Apart-
manı'nda kadırüann "altın günü"
düzenlediği 4. kata henüz ulaşıla-
mamıştı. Bu kata gelindiğinde or-
taya çıkacak olası korkunç man-
zara bekleniyordu. Eğer söylentı-
ler doğru ise bir dairede toplanan
en az 20-25 kadın ve cocuğun ce-
sedi ile karşılaşılacaktı. Başka bir
kötüduyum Bahçecilerapartmanı
içindi. Bir kadının görünen cese-
dine 2 gündür ulaşılamayan Bah-
çeciler'in güney tarafindaki daire-
lerinde 12, kuzeydeki dairelerinde
ise 10 kişinin olduğu söyleniyor-
du. Toktamış ise yerle bir olması-
na karşm sanki "ucuz" atlatmışh
depremi. Çıkanlan ceset sayısmın
8'de kahnası, depremin Ceyhan'a
verdiği zarar düşünülürse azdı bi-
le.
Ceyhan'da kurtarma ve enkaz
kaldırma çahşmalan sürüyor. O-
lay yerine gelen Cumhurbaşkanı
Süleyman DemireL Başbakan Me-
sut Yıimaz, tçişleri Bakanı Murat
Başesgioğlu, Sağlık Bakanı H. tb-
rahim Ozsoy, Bayındırlık Bakanı
YaşarTopçu yakınlannı kaybeden-
lere başsağlığı dılediler, "Geçmiş
oisun. Yaralannızsanlacak" dedı-
ler. Ne kadar inandırabıldiler se\-
diklenni yitirenleri. evi. barkı yok
olanlan? Pek inandıramadılar gö-
rüntüyebakılırsa. Çünkü Ecevitve
eşi Rahşan Hanım'ı inandırama-
dıklan görüldü. Halk içindekileri
döktü. Bir kez daha kandınlmak
istemedığini bağıra bağıra anlat-
maya çalıştı. "Bulun hırsızlarumil-
Jetincanına,parasuıa kı\anlan bu-
lun"dendi. Ecevitortamıngergin-
liğini sezdi. Söz \erdi. "Acınuzbü-
yük" dedi. "Yaralannızsanlacak.
Evleriniz yapılacak" dedi. fşte ne
kadar inandırdı onu anlamak zor
oldu.
Ceyhanlı korkuyor. Ceyhanlı te-
dirgin. E\ine giremiyor. Sarsıntı
olmadan oluyormuş gibi panikle-
yenler. sinir kriz geçiren. hastane-
lere kaldınlanlar oluyor. Ne tarafa
gidersek gıdelim. depremin ızleri-
ni her yerde, her binada. her duvar-
da görebiliyoruz. Ceyhanlının yü-
züne bakınca durumunu, ne de-
mek istediğini anlamak ise aslın-
da zor olmuyor. Ama zaman ne
gösterecek bilemiyoruz. Bu en-
kazlar, bu yan yıkılmış zarar gör-
müş apartmanlar ve evlerde izler
yok oiacak mı? Hele heleCeyhan-
lının yüzündeki ifade?..