18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 HAZİRAN 1998 PERŞEMBE 12 KULTUR - Bilge Friedlander'ın sergileri Galeri Nev ve Ercümend Kalmık Vakfı'nda yer alıyor Hepimiz gibi bir kum tanesi...AHU ANTMEN Sezonun son giinlerinde i- ki sergiyle gündeme gelen Bilge Civelekoğlu Friedlan- der ile Ercümend Kalmık Müzesi'nde "Alün KuraT başlıklı enstalasyonu için ha- zırlıklannı yaparken tanıştık. 40 yılını Amerika'da geçiren Friedlander'a dair ilk göz- lem. o gün, enstalasyon içın kullanacağı kumu parmak- lan arasından geçirirken ya- şadığı haz. Büyülenmiştik... Özellikle 1980'li yıllardan başlayarak sanatinda doğa- kültür etkileşimini bir kadı- nın bakış açısıyla ele alan ve doğal malzemelerle çalışan Bilge Friedlander, doğaya ve sanata yaklaşımı, yaşamda- ki varlıgı. bilinci itibanyla "kum tanesi" bir insan. Va- roluşun özünü kavrayan işte bu yaşamsal duruşu. sanatı aracılıgıyla dışavuran Bilge Friedlander. "Alün KııraTda izleyicisiyle insanın doga varlığının gizini paylaşıyor; şu sıralar Galeri Nev'de sü- ren ikinci sergisi "Hatııia- mayı Hatirla*da ise kişisel geçmişini büyüteç altına ala- rak her bir kum tanesinin "fark ettiğini" gözler önüne seriyor. 'Çocukluğunun ormanT Galeri Nev'deki "Haürla- mayı Hatirla", son bir yılını Istanbul'da geçiren Bilge Friedlander'ın, bu süreçle yitirdigi kardeşi Erol'un anı- sma gerçekleştirilen, olduk- ça kişisel bir sergi. Sanatçı bu sergide geçmişe dönüyor B•ilge Friedlander, 'Altın Kural'da izleyicisiyle insanın doğa varlığının gizini paylaşıyor. 'Hatırlamayı Hatırla'da ise kişisel geçmişini büyüteç altına alarak her bir kum tanesinin 'fark ettiğini" gözler önüne serivor. ve dünü bugüne getiri>or. Eski fotoğraflar. fotoğrafta- ki aile bireylerinin bir za- manlar kullanmış oldugu nesneler ve eskinın büyüsü- nü taşıyan bu zaman sinıge- leri aracılığıyla sanatçının hatırladıkları... Sergi. bir günce niteliğinde. Dolayı- sıyla mekân da artık bir ga- leri degil: Her izle> icinın. sergi aracılığıyla kendi geç- mişine dönerek yükledigi enerjı yoluyla güncel bir za- man tapınağınadönüşen Ga- • leri Nev. herkesin orada dü- şünerek bıraklığı anıların sessiz tanıgına dönüşmüş. Bilge Friedlander. bu ser- gısineyerleştirdiği fotoğraf- lar ve nesnelerin yanı sıra doğal bir malzeme olan ke- çeyi de metaforolarak kulla- nıyor. Insaneliyleişlenmesi- ne karşın doğal varlığı bo- zulmayan keçe, lstanbul-Sı- \as-Iskenderun üçgeninde yaşamını sürdürmüş Civele- koğlu ailesinin kiiltürel izle- rinin taşıyıcısı oluyor. Bu açıdan bakıldığında yine do- ğa-kül!ür etkileşimini görii- nür kılan Bilge Friedlan- der'ın "Haürlamayı Hatır- la" sergisınin bir diğer ilginç yanı da kişiselden yola çıka- rak vardıgı ortak belleğimiz. Sergi, Galeri Nev'in kapısın- dan giren her bir "kum tane- sTne yaşatmavı başardıgı ki- şisel geçmiş yolculuklannın yanı sıra Türkiye Cumhuri- yeti'nin de ilk yıllanna doğ- ru bir arayışı sergiliyor. Fo- toğraflarda ve nesnelerde iz- ledığimiz, bir ailenin geçmı- şı ölduğu kadar. Cumhuri- yetin ilan edildiği vıllarda kendilerine \e dünyaya \eni bir bakışla bakmayı öğrenen bireylerin ortak deneyimı. 1925-1958 yıllannı kapsa- > an bu siyah-beyaz görüntü- lerle izleyici arasında kişise- li aşan bir ruhsal bağ bulun- masının bir diğer nedeni de bu. "Bunlar masum olduğu- muz \ ıllardı. Bi/ler bü) ür- ken Türki>e Cumhurheti de bizler gibi gençti \e ha\at. saçlanmıza taküğımız bü- yük beyaz kurdelelerte kutla- nıjordu." Muhtemelen ser- giye giden herkesin geçmi- şinde büyiik bevaz bir kurde- le sar. annesinin. ablasının yadakendisinintaktığı... Bu noktada izleyiciye yine kum tanesi varlıgını hıssettiren Bilge Friedlander. sergiledi- ği fotoğraflara yazdığı resi- maltlanyla, sergiye adını ve- ren öneri gibi "naürlamayı hanrüyor'*-. Hatırlamayı ha- tırlarken bugünün pencere- sinden baktıgı eski fotoğraf- ları okuyup. yorumluyor. Belleğin, gizemiyle oynu- >or. bellek kırıntılan taşıyan fotograf ve nesnelerin sırla- nnı çözmeye çalışıyor. Bu bağlamda, sergıdeki anahtar nesne. fotoğrafların çoğunu çekmiş olan babasının eski siyah fotograf makinesi Fri- edlander'ın geçmişı aracılı- ğıyla hatırlamayı hatırlarken kendi geçmişimizdeki so- mut-soyut deklanşör sesleri 30. yılını albümle kutlayan Moğollar 'ın Yapı Kredi konseri yarın 21.15 'te 'Anadolu Rock'uı babalanAçıkhava'da CLMHUR CANBAZOĞLL Yapı Kredi Sanat Festivali'nin bu gece- ki konugu "Anadolu Rock"m babası Mo- ğollar. Otuz yıl önce Anadolu ezgilerini Batılı anlayışla bir sentez halinde heın kentsoylu hem de kırsoylu insanımıza a>- nı anda ulaştırmayı hedefleyerek >ola çı- kan grup. uzun bir süre ara vermişti bu yü- rüyüşüne. Aşağı yukarı beş kuşak onların yerli filmlerde kullanılan parçalarınt din- ieyerek büyüdü ve çoğu ezberlediklen bu parçalann Moğollar'a ait olduğunu bile- medi. Sonra kavuşma vakti geldi ve 1993 yı- 1ında Cahit Berkay. Taner Öngür ve Engin Yörükoğiu aralarına genç yetenek Serhat Ersöz'ü de alarak yola yeniden ko>uldu- lar. Yenı rota enstrümantal parçalann ya- nında suya sabuna dokunan bir söylemle de müzik yapmaktı. 1994'te lssızlığın Or- tasında'yla Sıvas'ta yakılan aydınlarımızı anan Moğollar, )996'da Dört Renk albü- mündeki BişeyYapmab'ylaapolitizeedil- miş. tepkisizleştirilmiş halkı duyarlı olma- ya davet etmişti. 1998 tarihli yeni albüm 30. Yü'da ise muhalefetin dozu iyice artmış durumda. Bu yeni albümden dört sözlü parça. bir de enstrümantal Toprak Ana'yı (beste Ca- hit Berkay) yorumlayacaklar Açıkhava'da. Albümdeki sözlü parçalar, anonim Hudey Hudey'ın heavy rock'a kaçan yorumu. 1998 Türkiyesi'nin panoramasını çizen Turguf Berkes'in sözlerine Cahit Berkay'ın yazdıgı Kanıtlar Kanatlı adlı beste. Taner Öngür'ün altın madeni için doğadan vaz- geçmeyen Bergamalı köyliilerin direnişını anlatan Mansur Bakı'nın sözlerini yazdı- ğı ÖlükrAltınTakarını?adlı bestesi veyi- ne Turgut Berkes'in kokuşmus. adalet dü- zenıni sorgulayan sözlerine Berkay'ın >az- dığı Bir İkri BirGeridi>e sıralanıyor. Moğollar'dan aldığımız bilgiye göre konserlerde en fazla ilgi gören parçalar- dan, grubun klasıklerinden birkaçını ufak değişıkliklerle sunacaklarmış bu gece. Ör- neğin 7/8 9/8 daha özgün şekilde. cura ila- vesiyle yorumlanacakmış. Moğollar 30. Yıl adını verdikleri albüm- lerini ılkbahardan bu yana çeşitli konser- lerle tanıtıyorlar. Açıkhava"daki konserde ortava koyacaklan performansın iyi olaca- ğını gösterıyor bu gelişme: çünkü daha ön- ce parçalar oturmadan verilen bu çaptaki konserlerde grup bazen istenılen çızgiyi yakalayamama nskivle karşı karşıya kalı- yor, işi klasikler kurtanyordu. Geçen a> Avrupa'da konserler \erdiler \e Köln. Londra. Paris. Bielefeld. Ham- burg. Basel'de çaldılar. Sıra konserlerin Türkiye bölümüne geldi: 4 Haziran'da Bur- 1998 tarihli yeni albüm '30. Yıl'da muhalefetin dozu i>ice artmış durumda. sa Açıkhava Tiyatrosu'nda Çağdaş Gaze- tecıler Derneği'nin tertiplediği gecede \e lstanbul Lisesi'ndesahneyeçıktıktan son- ra yarın saat 21.15"te Açıkhava'da müzik- severlerle olacaklar. Ardından 18 Hazi- ran'da Fatsa konseri var programlannda. Tabii en anlamlı konserlerden birini de 3ü Temrnuz'da başlayacak Bergama Dünya GençlikFestivaB'nin açılışında verecekler. Bu festi\ale Dario Fo'nun da gelebileceği >ö\lenı\or. Açıkhava'daki konserlerin bilet fiyatla- rına bir kez daha deginmek istiyoruz. Mo- ğollar genellikle gençlerin dinlediği bir grup: bukitlenin bir bölümübelki 1.5 mil- yonluk biletlerden alabilir. ama dört mil- yon TL verebileceklerin sayısının fazla ol- duğunu zannetmiyoruz. İşte bu tip konser- lerde sponsor gücünün daha fazla öne çı- kanlıp bilet fiyatının indirilmesi festivalin itici gücü olacaktır \e o arzu edilen kala- balıklar Açıkhava'ya toplanacaktır bizce. Tunç Başaran 'Kaçıklık Diploması' adlı son filminin çekimlerine başlıyor Bir maııik depresifin kurtuluş öyküsüKültür Servisi - Yapımcılığını Mine Film'in, yönetmenliğini Tunç Başaran' ın üstlendiği ve Ay- şeNU' in gerçek yaşamöyküsünden uyarlanan 'Kaçıklık Diploması" J» adlı film, önceki gün düzenlenen »• birbasıntoplantısıylatanıtıldı. Bir kadmın içine düştügü manik dep- resyon bunalımından yalnızca kendi gücü ile kurtulup iyileşme- sinin konuedildiği filmin senaryo- su Tunç Başaran'a ait. Filmde bir yandan öykünün kahramanı Nil'in hastalığından kendisini kurtarma- sı anlatıhrken bir yandan da Tür- kiye'nin 1940'lardan günümüze kadar olan sosyal ve politik geliş- mesi de gözler önüne serilecek. Filmin başrollerini ise Ayda Ak- sel. Selçuk Yöntem ve Meriç Başa- ran oynayacak. Türk-Fransız ve Macar ortak yapımı gerçekleştiri- lecek olan film için Avrupa Kon- seyi filmleri destekleme fonu olan Eurimages'dan 1 milyon 200 bin Fransız Frangı tutannda destek sağlanıyor. Sesli olarak çekilecek olan filmin altı haftalık çekimleri- ne bugün başlanıyor. Başaran, kitabı okuduğunda ki- tapta yer alan bazı kahramanlardan çok etkilendiğini ve Kaçıklık Dip- loması nıçekmeyebundan dört yıl önce kararverdiğinı söyledi. *Ka- dının bu hastahğı ycnmesindeki en önenıli pa> kendineduyduğu sevgL Film, Erasmus'un Deliliğe Övgü adlı kitabında yer alan 'kendini tümden sevene delı deriz. Kendini sevmeyen başka birini sevebilirmi' söylemiyle başlıyor. Filmin özeti de bu aşağı yukan" diyor Başaran. iı>nw>ı hdabundan bir iki ay öncesine kadar Türkan Şora> ve Halil Ergün'ün rol alma- sı bekienivordu, ancak çıkan an- laşmazlıklar sonucu gerçekleşe- medi. Başaran. Şora> 'ın filmde rol almama nedenini şöyleaçıkladı: "Şoray'la bundan 1.5 yıl önce irti- bata geçtim, ancak küçük anlaş- mazfaklar vüzünden vollarunız av- Kaçıkuk Diploması'nda bir >andanövkünün kahramanı Ayşe Nil'in hastalığından kendisini kurtarması anlatıhrken bir yandan da Türkiye'nin 1940"lardan günümüze kadar olan sosval ve politik gelişmesi gözler önüne serilecek. Filmin başrollerini ise Ayda Aksel. Selçuk Yöntem \e Meriç Başaran oynayacak. (Fotöğraf: UĞUR GÜNYÜZ) nkfa. Şoray,senaryo>ııolaıduktan sonra bazı isteklerini dik getirdi ancak miimkün değildi. Vaşadığı tedirginliği sette vaşamaınak için vuzgeçtik." Başaran Ergün'ün senaryoyu okuduktan sonra bu rolün kendisi ıçın uygun olmadığını düşündüğü için ayrıldığını vurgulayarak 'muncu senanovu okuduktan sonra mnamakisteryadaistemez. Buna saygı duyanm.Ergün'e de s»gı duynyorum. Ancak bu rol be- nim kişiliğinıe uymadı di\e bir şey söz konusu ounamah. Önenıli olan oyunculuk" dedı Başaran, konuşmasında Aksel ve Yöntem ikilisinin iyı tiyatro oyuncusu olmalan nedeniyle. filmde de başanlt olacağına inan- dığını vurguladı:"Filme büyük katkılan olacağım biliyonım. Bu filmde şimdiye kadar du>madığım bir heyecan taşıyorum. Bu sadece böyle bir film yapacağımdan kay- naklannuyor, Aksel ve ^ öntem gi- bi iyi iki oyuncuyla çalışmamdan kaynaklanıyor". Filmde gerçek isimler kullanıl- mayacak Selçuk Yöntem senar- yoyu okuduktan sonra çok heye- canlandığını belirterek "Önce se- naryoyu bir roman gibi okudum. Sonrabir senaryo olarak değerlen- dirdim. Yaşamdan bir kesit Tunç Bey'in ortava koyduğu senaryo." diye düşüncelerini açıkladı. Yöntem'le uzun süredir aynı sahneyi paylaşan Ayda Aksel de Yöntem'le sahne üzerinde çok özel bir elektrik yakaladıklannı vurguladı. yankılanıyor belleğimızde. Bu noktada belki Bilge Friedlander'ın "çocukluğu- nun ormanı"ndan Ercü- mend Kalmık Müzesi'ndeki yetişkin coğrafyaya geçme- liyiz. "AtonKural"ensialas- yonunun öyküsü ilginç: Ge- çen yıl. BM Çağdaş Sanat Merkezi'nde gerçekleştiri- len "GoM Exchange" etkin- liğinde kendisi için manevi anlamda çok değerli bir nes- neyi \erip. bir başkası için önemli olan ve etkınliğı ger- çekiştiren sanatçılann altm- la kapladığı cetveli alan Bil- ge Friedlander, Ingilizcede cetvel anlamma gelen "ru- ler" sözcüğünden yola çıka- rak kural anlamına gelen "rule" sözcüğüne varmış, -golden rule" ya da Türkçe- si>le "alün kural" işte böy- le bir sözcük oyunuyla doğ- muş. Manevi bir varlığın al- tınla kaplanarak maddı bir "defer" kazanması oyununu bir simge olarak ele alan Bil- ge Friedlander, Ercümend Kalmık Müzesi'nde; kum, taş, papatya, eski ok uçlan gibi malzemeler kullanarak kendi "altin kural"ına dair ipuçları veriyor. "Alün Ku- ral" da en az "Habrlamayi Haürla" denli "kişisel" bir sergi aslında: sanatçı, bu kez kişilikoluşumunun ve ruhsal l *bahçesi"nin kapılannı ara- lıyor. "Alün Kural"ın izleyiciye aktardığı düşünsel temelin yanı sıra bir "mekân şiiri" olduğu da söylenebilir. Mi- mar Ayşe Orbay'ın yeniyle eskiyi, içeriyle dışanyı bir- leştirdiği müzenin galerisin- de Bilge Friedlander da iç mekân ilebahçearasında ki- mi izleyicinin hemen, kimi- sinin dikkatli bir gözlem so- nucu fark edebildiği bir iliş- ki kurgulamış. Sözgeümi dı- şanda, Kilyos'tan getirilen taşlarla gerçekleştirilen yer- leştirme, cam aracılığıyla içerideki dairesel kum tepe- sinin üzerine yansıyarak il- ginç bir biçimde dışanyı bir- leştiriyor. Bahçedeki havu- zun içindeki papatyalar, kum ve taş yanında suyun varlığmı da enstalasyona ka- tıyor ve yapıtın zamansal boyutuna işaret ediyor. Me- kâna özgü bir enstalasyon olan "Alün Kural'", Ercü- mend Kalmık Müzesi'nden kaldınldıktan sonra yalnızca izleyicisinde bıraktığı izler- le yaşayacak. Geçmişe yolculuk Ilk resim derslerini 1950'lıyıllardaSabriBer- kel'den alan Bilge Friedlan- der. 1959yıhndaNewYork Cni\ersitesi'nde sanat eğiti- mı için gittiği ABD'de yaşa- dı, çalıştı. üretti yıllardır. Sa- natçıyı Türkiye'de ilk kez 2. Uluslararası lstanbul Biena- li'nde gerçekleştirdiği "Gü- gamış" dizisiyle tamdık. 1994 yılında ise Galeri Nev'deki "Rumi'nin Ay Bahçesi" sanatmda Dogu mitolojisinden esinlenen, ta- rihe göndermeleryapan. do- ğayı \ e kültürü araştıran. ka- dın olmanın verdiği esinle çalışan bu sanatçıyı. biraz daha yakından gözlemeola- nağı verdi Türk izleyicisine. Bu bağlamda "Hatırlamayi Haürla" ve "Altın Kuraİ" sergileri, >oırtdışında Türki- ye'de olduğundan daha çok tanınan bu başanlı sanatçı- mızın Türk sanat ortamında kendisini bir anlamda orta- va koyma. açığa vurma giri- şimi olarak da değerlendiri- lebilir. Her iki sergisindede kökenlerine inen ve hem kiiltürel. hem psikolojik geçmişine doğru bir yolcu- luğa çıkan Bilge Friedlan- der, kendisine yaratma dür- tüsü veren etkenlere dair ipuçlanyia donatıyor izleyi- ciyi. 1990'lann sonuna geldi- ğimiz şu günlerde hâlâ vah- şi kapitalizmin yönlendirdı- ği teknoloji şımanğı dünya- mızda doğaya dair söz söy- leyen. kültür ve doğa arasın- da köprüler kuran, zamanı mevsimler gibi yaşayan. belleğini sürekli taze tutma- ya çalışan ve keşfe çıkıp bul- duğu doğal varlıklann büyü- sünü başka insanlarla pay- laşmayaçalışan Bilge Fried- landerin her iki seTgisi de iz- lenmeyı bekliyor... "Haür- lamayı Hahrla" 20 Hazi- ran'a dek Maçka'daki Gale- ri Nev'de. "Alün KuraT 13 Haziran'a dek Gümüşsu- yu'ndaki Ercümend Kalmık Müzesi'nde. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Dil Üzerine insan kolay kolay bazı şeylerden vazgeçemez. Ço- cuğundan, anne-babasından ve anadilinden. Bazen, az sayıda da olsa, anne-babasım dışlayan, çocuğu- nu dışlayan insanlara rastlarsınız. Ama anadilini dış- layan kimseler mılyonda birdir. Anadil bambaşka bir şeydir. Nermi Uygur, birçok denemesinde (Dilin Gücü) anadilin biricikliğini, öne- mini dile getinr. Bir süredir, Türkçe dışardan gelen sözcük bombar- dımanında. Herdildeolduğu gibi, Türkçededeyaban- cı sözcükler var. (Osmanlıca, Farsça, Fransızca.) Ellilerden sonra, Amerika ile sıkı fıkılığın sonucu ola- rak ingilizce sözcüklenn girişı yoğunlaşmış. (ingilizce- de de Fransızcadan, Latinceden gırmiş birçok sözcük var.) Dile yabancı sözcüklerin girmesi kadar doğal baş- ka bir şey yok. Ama bunun nasılı, yoğunluğu ve biçi- mi önemli. Örneğin alfabemızde "q, x, w" harflerinın olmama- sına karşın; ne hikmetse birçok sözcükte (hadi özel ad- lan ayn tutalım) kullanıyoruz. Bız kullanmasak da, yaz- dığımız gazete, dergi, yayın organı kullanıyor! Daha önce de yazdığım gibi, dilimızin korsan harf- leri bunlar: q, x, w. (Daktilolarımızda, şimdılerde bilgi- sayarlanmızda var!) Şovsözcüğü, niye, "show"olarakyazılırbirtürlüan- lamıyorum! • • • 1983'ten sonra yapısı değiştirılen Türk Dil Kurumu, dilimize giren yabancı sözcüklere, işlevi gereği karşı- lıklar buluri Bu karşılıklann bir kısmı kullanıma girer; bir kısmı da girmez. "Medya ça<?/"nın başlamasından önce, ede- biyatçılann kullanımı, okul kitaplan, radyo ve gazete- ler, sözcük seçiminde, sözcük kullanımında önemli etkenlerdi. Ancak şimdi en önemli etken tetevızyon ve radyo (şimdi bambaşka bir konumda). Televizyonlardaki, radyolardaki programlar. Sonra reklamcılann dili. Ürünlerin markası, vb... Türk Dil Kurumu, yabancı sözcüklere karşılık bu!~ mayı sürdürecek. Ancak, öylesine hızlı bir dönemde yaşıyoruz ki, yabancı bir sözcüğü duymanızla kullanı- ma girmesi bir oluyor. Istediğiniz kadar karşılık bulun. Karşılığın, doğru yanlış, gerekli gereksiz olması bir yana, herşeyden ön- ce "iş işten geçmiş" oluyor. Kitap okuma, özellikle Türk yazan okuma oranı çok düşük olduğundan, sözcüklerin dile girişi, ister iste- mez "medya" ile sınırlı kalıyor. Okul döneminde de -edebiyat kitaplannın yoksun- luğunu bir kenara bırakahm- benzer bir durum oldu- ğundan, yanı edebiyat kitaplarına, edebiyata karşı cid- di bir ilgi olmadığından, en temel kaynaklar gazete, radyo ve televizyon oluyor. Özellikle yaşlan 25-35 arasında olanlann, çok sayı- da İngilizce sözcük kullandığına tanık oluyoruz. Oldu- ğu gibi, anlamıyla, sesletmesiyle, bire bir kullanıyor- lar! Niye ise? "Yabancı sözcükleri", televızyonda ve radyoda, "durmadan konuşan" sunuculardan (dj, vj mı deme- liyim) duyunca; ara sıra okuduğu gazetenin kimi ya- zarmdan da okuyunca, böylece "yeni insan", "yeni sözcük" kazanıyor... • • • Karşılıklar bulurken, mantığı doğru oluşturmak ge- rekir. Bu yalnızca dilin kurallanyla, yapısıyla, söyleyiş ve kullanım biçimiyle ilgıli değil; üzerine binmiş ya da bindirilmiş anlamıyla da ilgili olmalı... Dilin içınde ıster ıstemez yabancı dillerden gelen sözcükler olacaktır. Önemli olan, bunlan, anadilin man- tığına göre kullanmak, yazmak, söylemektir. Nitekim bu, öte yandan -bazen- sözcük zenginliği de demek- tir. Demem o demek ki, kimı zaman gelir, bir yazıda - özellikle edebı bir türde- sözcük yehne, kelime dersi- niz: Bir romanda, bir şiirde "dılin akışı"size bu sözcü- ğü kullandınr. Ayrıca, eski ve yeni diye bilinen bazı sözcüklerin, aralannda küçük de olsa anlam farkları varsa, her iki- sinı ya da her üçünü kullanmanın, bana göre yaran var- dır. Yeni bir sözcük kullanmak uğruna, kavram alanla- nnı tek bir sözcüğe ındirmek, edebıyatı da kısırtaştınr. Bir sözcüğün, yıllarca yüklendiği anlamı da silmemek gerekir. Örneğin edebiyat sözcüğü gibi, aşk gibi, ta- rih gibi... Zaten dilin kendi diyalektiği, süreç içinde o ayıkla- mayı yapar. (Ya da yapıyordu!) Şimdilerde durum fark- lı: -genel olarak- medyanın kötü dilinin kurbanlanyız! Bodrum Çevre Filmleri Festivali'nde Büyük Ödül Ana ve Oğlu'mın • Kültür Servisi-4 Haziran'da başlayan 2. Uluslararası Bodrum Çevre Filmleri Festivali, önceki akşam OASIS Kültür Merkezi'nde düzenlenen bir törenle sona erdi. Festivalin büyük ödülü olan 'Altın Akdenizfoku'nu ünlü Rus yönetmen Alexandr Sokurov'un 1997 yapımı 'Ana ve Oğlu' filmine verdi. Özel ödül ise, uzayda çekilen ilk uzun metrajlı film olan Andrei Ujica'nın yönettiği Alman-Rus ortak yapımı 'Şimdiki Zamanın Dışında' ve Ciro Cappeliari'nin yönettiği Arjantin-Alman ortak yapımı 'Flamingo Zamanı' arasında paylaştınldı. Sinema Yazarlan Jürisi (SİYAD) ise Jacques Deschamps'ın yönettiği Fransız yapımı "Derin Sular Durgun Akar'ı ödüllendirdi. Festival izleyicisinin oylanyla belirlenen Halk Jürisi Ödülü'nü Peter Lalovic'in yönettiği Yugoslav yapımı "Bazı Kuşlar Uçamaz', Gençlik Ödülü'nü ise Muammer Özer'in yönettiği 'Hollywood Kaçaklan' adlı film kazandı. Belgesel Jürisi de En iyi Belgesel olarak Anh Crutcher'ın yönettiği, Brezilya-ABD yapımı olan "Yakoona'yı seçti. Aynca Nick Upton'un yönettiği tngiltere yapımı 'Böcek Çılgınlığf filmi Seçici Kurul Özel Ödülü'ne değer görüldü. Osmanlı ve Türk Yahudileri' konulu araştırma yarışması • Kültür Servisi - Şalom gazetesınin düzenlediği 'Osmanlı ve Türk Yahudileri' konulu araştırma ve incelemeler yanşması sonuçlandı. Prof. Mehmet Ali Kılıçbay. Prof. Ilber Ortaylı, Prof. Niyazı Öktem. Prof. Mete Tuncay ve Slvyo Ovadya'dan oluşan seçici kurul. yanşmaya tngiltere'den katılan Mary Altabev "in 'Judao Spanish in Turkish Social Context" konulu araştıımasını birincıliğe. Yusuf Besalel'in 'Osmanlı ve Türk Yahudileri' adlı araştıımasını ikincıliğe, Macaristan'dan Pal Fador'un "The Crisis in Ottoman Jewish Relations' konulu araştıımasını üçüncülüğe layık gördü. Bunların dışında üç çalışma da mansiyon ödülüne layık bulundu. Yanşmaya katılan araştırmalardan bazılan Şalom gazetesi tarafından kitaplaştınlacak. Yarışmanın ödül töreni bugün saat 18.00-20.00 arasında Gözlem Gazetecılik'te gerçekleştirilecek. (247 30 82)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle