28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURIYET 9 MAYIS 1998 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Türkiye'yi Atatürkiye Yapmak... M. İSKENDER ÖZTURANLI Hukukçu A daktsizTann.Tan- ^ ^ n değildir." Bu tüm- ğ ^ L ce Öripidies"indir. L^J^ Ve İsa'dan önce ğ ^ L söylenmiştir. Dö- *A>- J L . nem, çok tannlı bır dönemdır. Bilindiği gibi o dönemin tannlann- dan kimisı adaletli. kimisi de adaletsiz- dir. İçlerinde suç işleyenler bile vardır. Örneğin Zeus, Titanlar'la savaşarak Kro nos'un egemenliğine son vermiş, Olym- pos'un sultanı olmuştur. Dahaönce Kro- nos da. babası Uranos'un erkeklik orga- nmı tırpanla keserek onu güçsüz duru- ma düşürmüştür. Tırpanı veren de L'ra- nos'un kansı Gaia'dır. Ilyada destanında Homerosun tann- lan insanlar arasındaki savaşlara tüm güçleriyle kanşmışlar. Akhalarla Tro- yahlann dövüşlerine katılmışlardır. Bu- nu da gizli yapmışlardır. Kendilerini gös- termeden oklannı yağdınruşlardır in- sanlann üstüne. Tannlardan Aphrodit ve Ares. Troyalılardan yana, Hera ve At- hena ise Akhalardan yana ağırlıklannı koymuşlardır. Diomedes. Tann Athe- na'nın yardımıyla savaş tannsı Ares'i yaralamıştır. Belki de bu nedenlerle Öri- pıdes. "Adaletsiztann,taıındeğUdir~de- mıştır. Sokrates'in tannsı başka. Platon'un- ki başkadır. Epiküros,bır tann değildir, insanlığa ve dostluğa tapan bir kişidir. Yaşamı boyunca dostluğun şarkısını, mutluluğun türküsünü söylemeye çalış- mıştır. Tann olmadığı halde, izdaşlan ona tann gözüyle bakmışlar, tannyı se- ver gibi sevmişlerdir. Tek tann dönemine, Aristotaks'le ulaş- tnıştır ınsanoğlu. Aristotales, tek tann dü- şüncesine akıl yoluyla erişmiştir. Tek tannlı büyük dinler daha sonra çıkmış- tıronaya. Ve artık adaletsiz tanndan söz edilmez olmuştur. Tek tannya tapan in- san, onun adaietli olması gerektığini de benimsemıştir. Adaletsiz tannnın varlı- ğını hic mi hiç dûşünmemiştir. tnsanlık tarihı. bugüne değin iki ana düşünce biçimine tanık olmuştur. Kimi dönemlerde ve yörelerde bu iki dizge- den (sistemden) biri ötekinden üstün tu- tulmuştur. Bunlardan biri idealizm,öte- kiyse materyalizmdir. "Önce Tann var- dı" diyenlerle, "Önce doğa vardı" di- yenlerin çatışmasıdırbu. Bu çatışmagü- nümüzde de sürmektedir. Kimi gün gel- miş. bilimsel gerçekleryadsınmış. kimi dönemlerdeyse dınsel duygular incitil- miştir. Ne var ki, ne inanç düşünceyi. ne de düşünce inancı tutsaklaştırabümiştır. Bu durum, özgürlüğün doğal bir so- nucu sayılmahdır. Düşünce özgürlüğü de. vicdan özgürlügü de insan oölunun vaz- geçemeyeceği özgürlüklerdendir. Nasıl tüm düşünceler insanlığın bilincinden çıktıysa. tüm dinler de insanlığın bağnn- dan çıkmıştır. Doğrusu istenirse. dünya yüzünde salt gerçek diye bir şey yoktur. Auguste Comte"un çok doğru belirle- mesiyle söyleyecek olursak "Tek salt gerçek biliyorum. o da salt gerçek diye birşeyinolrnadığKİır." Bilimin değişken- liğine karşın. dınde değişmez kurallar var- dır. Bu kurallan benimseyen insanlann inanç özgürlüğünü tartışmak. doğal bir davraruş değildir. .Öyle anlaşılıyor ki insanlık. belki da- ha yüzyıllar ve binyıllar boyunca bu ça- tışma içinde yaşayacak. bu tartışmayı sürdürecektir. Bu tartişmada yan tutma- yan tek ideolojı laiklik'tır Laikler. dün- yanm heryennde dine de. bilime de say- gılı olmuşlar. düşünce özgürlüğünü sa- vunduklan kadar inanç özgürlüğünü de savunmuşlardır Düşünceye ve inanca aynı uzaklık ve yakınlıkta durmuşlardır. Bunedenledirki Atatürk devrimi,la- iklik ilkesini benimserken bu gerçeği gözden uzak tutmamıştır. Türk de\Tİm- cileri çok iyi bilmekteydiler ki. insanlık tarihinde "dinkrin rolü büvüktür vebü- yük olmakta devam edecektir." Devrimin karşı çıktığı din değildir, din- sel gerkiliğin yarattığı bağnazlık ve yo- bazlıkür. Çünkü yobazlık yeryüzünü ka- na boyanuştır. Vfeerdemlerinen güzdi obn hoşgörüyü ortadan kakürmayı amaçla- mıştır. Pascal ı din adına. Montaigne'i ah- lak adına. MolBere'i hem din. hem ah- lak adına aforoz eden yobazdır. Işte tarihten ders almasını bilen Tfirk devrimcileri, çıkardıklan yasalarla dine değil, din devleti düşüncesine karşı çık- mışlar. dinın siyasallaşmasını önlemeye çalışmışlardır. Ama hiçbirzaman "safbir inanç ve tapuıç öğretisi oian dinin ken- disine miidahaleetmemişlerdir.'" Atatürk devnmi. kişiyi tannsıyla başbaşa bırak- mış. dinin yerinin tapınaklar ve vicdan- larolduğunu savTinmuştur. Laikliğin "di- ne karşı savaşımbr sonucunda değil.bağ- nazbğa karşı savaşımlar sonucunda ka- zanıldığmı" çok iyi gözleyen Türk dev- rimcileri. tüm düşüncelere ve tüm inanç- lara saygılı olmuşlardır. Bunun tersini söy- leyenler ihanet içindedirler. Görülüyor ki Atatürk devrimi, dinin temel öğelerine. ibadet ermeye ve etme- meye. kısacası inanç özgürlügünün tö- züne (cevherine) ilişkin yasaklar getir- memiştır. Bazı ülkelerde görülen din düşmanı bir politikaya, "dini kökünden kazımak isteven kaba bir matervatiznTe Türk devriminde yer yoktur. Devrim, gericiliğe karşıdır yalnız. Dinin duygu alanından siyaset alanına geçirilmesine karşıdır. Dinsel alanda gerici ve ilerici çekişmesinin "temelsizvesaçma" oldu- ğu kanısındadır. Gerçekten. "dinle dü- şünceyi karşı karşıya getirmek doğru bir davramş değildir. Din, inanç alanıyla U- gili birşeydir. İleri vegeri isedüşünce ala- nına girer.'" Girmelidir de. Atatürk ideolojisinin temel görüş ve çizgisi budur. Bu görüş, Türk ulusunu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıracak güç ve niteljktedir. Ne yazık ki Ata- türk'ten sonra gelmiş geçmiş tüm siya- sal iktıdarlar, bu çağdaş çizgiden az ya da çok uzaklaşmışlar. ülkeyi bugünkü içinden zor çıkılır bir duruma sürükle- mişlerdir, Dinsel bağnazlığı. köktendin- cilik adı altında yeniden gündeme getir- mişlerdir. Bu çıkmazdan kurtulmanın tek yolu "yeniden Kuvayı MilHye", "yeniden Ata- türkçülük" ve "Yeniden Kemalizm"dir. Atatürk'ün eğitim politikasını yeniden uygulama alanına geçirmektir. Türk top- lumu ancak Atatürk devriminin coşku- suna yeniden ulaşabıldiği takdirde siya- sal bağnazlıktan da, dinsel bağnazlık- tan da kurtulabilir. Türkiye'>i Atatürkiye yapma uğraşı bu coşkunun teçıelidir. ARADABİR MUZAFFER GÜRBOĞA Eğiıimci- Yazar Hoşgöpü: Sevginin Kardeşi Olumsuz olaylar karşısında tepkimiz genelde söylenme biçiminde olmaktadır. Tepki vermek sağlıkh bir durum, ama tepkinin dile getirilişi yan- lış. Şikâyet etme yerine açık iletişim kurmayı de- nesek, çözüme katkı yapmış olacağız. Duygula- rımızı dıle getireceğiz. Ancak aklımızı duygutann önüne geçirmek zorundayız. Bilimsel olarak iyi duygulara, iyi beden kimya- sının eşlik ettlği kabul ediliyor. Kötü duygular so- nucu toplumsal adrena/'imiz bir hayli yüksek. Te- levizyondahabeıieröylegeçiliyorki.hepşiddet... Örneğin adliye koridorlarındaki şiddet görüntüle- rinı sık izler olduk. Yanılmıyorsam Adliye Koridor- ları diye bir dizi-belgesel çalışması bile var. Futbol maçlarında olaylan görüyoruz. Spor kar- şılaşmaları bir dostluk, bir birleştirici öğe olması gerekirken, fanatizm bu noktada da uç vermek- te. Bunlar hep eğitimsizliğin sonucu. Eğ'rtim diz- gemiz sağlıklı öfkeyi öğretmiyor. Gençlerimize bizden istedikteri yaratrcı eğitimi verebiliyor muyuz? Toplumsa! katılımcılıklannı si- yasal alanlarda kullanabiliyorlar mı? Siyasa (poli- tika) bir anlamda yaşamın yönlendirilmesidir. Ki- şisel öfkelerimizi sürekli dile getiriyoruz. Yetmiyor, kısır döngüyü kırmak gerekiyor. Kendimizi kimi yanlışlardan ayıklamalı, kendimize ve dışarıya kar- şı berraklaşmış net tavırtı olmalıyız. Daha az yar- gılamak, yargılamak yerine anlamayı denemeli- yiz.Toleranssınırlanmızı geniştutmanın sayısızya- rarları var. Önyargılı tutumlann, siyah-beyaz, iyi- kötü, dost-düşman gibi toptancı yaklaşımlann so- nucu bunlar. Bugünün doğrusunun yannın yanlışı olabilece- ğini düşünmeliyiz. Sevgili Uğur Mumcu'nun de- diği gibi bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyoruz. Aslmda farklı düşünce sağlıklıdır. Çocukiarımı- zı eğitirken, dayatıyoruz hep (empoze ediyoruz). Tartışmayı saygıda kusur olarak görüyoruz. İki zıt ortakta buluşabilir. Daha doğrusu ortak yönler öne çıkanlıp çoğaltümalıdır. llişkilerimize böylelikle ni- telik (kalite) gelmiş olur. Başkalannın ürettiklerin- den de mutlu olabilmeliyiz. Sadece kendi istedi- ğimiz görüşlerin değil, bütün görüşlerin tartışılma- sını saygıyla karşılamalıyız. Herkes birbirini incit- memek için sorumlu tavrı gösterebilmeli. Eğer in- sanm kendine güveni yoksa bu sorumluluğu taşı- ması kuşkuludur. Ailemizde çocuklara karşı hoşgörülü müyüz? Çocuk eğitiminde demokrat tavnmızı koyabiliyor muyuz? Aile içinde demokrasi yoksa, toplumda demokrasiyi boş yere aramayın. Demokrasi bir anlamda her şeyin tartışılmasıdır. Çocukla kurdu- ğumuz diyologda çocuk hep "Peki baba" diyor- sa durup düşünmeliyiz. Bu ilişkide bir hata ara- maiıyız. TARTIŞMA İyi ki Özal'a Anıtmezar... bdülme cit 1839 yılında tahta çıktı. 1861 yılında öldü. Saltanatı boyunca ulusu ve yurdu için hiçbir iş yapmadı. Fakat Dolmabahçe Sarayı'nı, Beykoz Kasn'nı, Küçüksu Kasn'nı dış ülkelerden aldığı borç para ile inşa ettirdi. Hatta Küçüksu Kasn'nı yeterince süslü bulmadığı için dışına süslemeler eklettirdi. Halk tarafından sevilmedi. eceli ile öldü. Kardeşi Abdülaziz 1861 yılmda tahta çıktı. 15 yıl saltaçat sürdü. Beylerbeyi Sarayı ık Çırağan Sarayfnı aynı yöntemlerle yaptırdı. 1876 yılında ayaklanma ile tahttan indirildi ve intiharetti. Halk tarafından hiç sevilmedi. Bugün bu saraylardan hangisi gezilse ve bu konuda nerede söyleşi biraz koyulaşsa, bu iki padişahın yurdumuza ve ulusumuza hayn dokunmadığı ve devlet parasını kişisel zevk ve keyfinde kullandığı konu edilir. Hangi ciddi kitap karıştınlsa aynı bilgilere rastlanır. Kısaca, bu saraylar bu iki padişahın kötü yönetimlerinin simgesi olarak bugün halen ayaktadır ve bu iki yeteneksiz padişahın kötü tarafları ile anılmasına sonsuza değin vesile olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti 9. cumhurbaşkanını yaşıyor. Geçmişlerin arasında renksiz ve tam ehil olduğunu söyleyemeyeceğimiz insanlar var. İyi niyetli ve gösterişten uzaİctılar. Görevlerini elverdiğince yaptılar ve iddialı olmadıklarından genelde çok büyük hatalar da yapmadılar. Bugün sakin mezarlarında ebedi uykularını uyuyarak tarihin derinliklerine yavaş yavaş gömülüyorlar. tki türlü insan unutulmaz: Çok iyiler ve çok kötüler. Hele arkalannda silinmeyen izler bırakmışlarsa, iyiler iyilikleri kötüler kötülükleri ile ebediyyen anılacaklar. İyiler kadar kötüler de unutulmamalıdır. Unutulmamalıdır ki ilerisi için ders alınabilsin. İyi ki Turgut Özal'a ANAP'ın üstün gayretiyle anıtmezar yapıldı. Anıtın tam Özal'a yakışır ve onu gerçek anlamda simgeleyen birçok eğri sütunu var. Ancak bu anıt bu hali ile yeterli anlam taşımıyor. Tam anlam kazanabilmesi için sütunlara ad verilmelidir: T.C.'nin bölünmez bütünlüğünü tartışma sütunu, hanedan sütunu. devlet memurunu rüşvete teşvik sütunu, tarikatlan kollama ve yüceltme sütunu. haksız kazanç ve rûşvet sütunu, adam kayırma ve prens sütunu, hayali ihracat sütunu, anayasayı delme sütunu gibi. Böylece Turgut Özal'ı bütün yönleri ile hep hatırlayacağız ve hiç unutmayacağız. Gelecek kuşaklar da onu bütün bu üstün özellikleri (!) ile tıpkı, Abdülmecit ve Abdülaziz gibi, sonsuza değin ve hayırla anacaklar! İyi ki Turgut Özal'a anıt mezar yapıldı. Şimdi sıra, Tann gecinden versin, Çiller ile Erbakan'ınkinde. ANAP bu inceliği de gösterecektir. Korav Tarakçıoğlu ıısenız, mucıap , r _ . e Worid'e girmelisiı uperonııne vvorld, tam size göre bir dünya. Superonline World'ü, son bir ayda, "bîtaraf olmayanlar" yaklaşık 31 milyon kez ziyaret etti. Haber, ekonomi, politika, spor, hava durumu, referaf sohbet magazin, anket, sosyal yaşam, kültür-sanat, seri ilanlar, astroloji... her şey "Türkiye'nin internetteki en kapsamlı Türkçe bilgi ve iletişim merkezi" Superonline VVorld'de. ^ *-' • t Ky^/IN LI I N t ^Konesi ohun olmosın, ınterne ^\ gezen herkese açık. j Adres: www.superonlin< K R E D I I N T E R N E T U R U L U S U D U R 300 ' AŞKIN YAYINEVININ TÜM KİTAPLARINDA OKÎTAL GÖKDEMÎR INDIRIM BAŞLAMIŞTIR 10 MAYIS - 30 HAZİRAN INDIRIM BAŞLAMIŞTIR 10 MAYIS-30 HAZİRAN Duzentedıgımiz geleneksel ındirim kampanyomızda okurtonmızla buluşmaktan onur duyanz., Aııııemın Ajüattıkları SrVASBİRİNCİ ASLhTHUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1995,542- ' 1996 1017 Davacılar Mehmet Koylan Vd.leri tarafın- dan. davalılar Nafiye Ecevit Vd.leri aleyhine açılan tapu iptali ve tes- cil davasında verilen karar sonunda: Davalı Cemal Yılmaz Ecevit vekilinin Yargıtay'ca onama ilamı verilen ka- rann tashihi isteminde bulunmuş olup, Yargı- tay 8. Hukuk Dairesi Başkanlığfnın 9.3.1998 tarihve 8956- 2396 sayılı ilamı ile tas- hihi karar isteminin red- dine karar verilmiştir. Bunca aramalara rağ- men bulunamayan ve tebligat yapılamayan davalılar Mediha Ece- vit, Bekir (Ebubekir) Ecevit"e iş bu Yargıtay ilam özeti tebliği ilan olunur. Basm 18393 İLANEN TEBLİGAT PAZARCIKİCR-4 MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN KAMBtYO SE^fETLERl ÜZERtNE HACİZ YOLU tLE YAPILACAK TAKİP TALEPLERİNDE ÖDEME EMRİ DosvaNo: 1998 29 1 Alacaklı ve varsa vekilinin adı, soyadı ve adresi: Mehmet İCör- kun. Alı oğlu. Cumhurivet Mahallesı Nariı f Pazarcık - Kahramanma- ra^. 2- Borçlunun ve vana kanuni temsilcisinin adı. soyadı ve adre- si: Mehmet Yelken. Maksutuşaği Köyii. Pazarcık/ Kahramanmara^. 3- Alacağın Tûrk parası ile tutarı, faız mıktan ve ışlemeye başladıgı gün: Takip tanhı olan 26.2.1998 tanhı itıbanyla 1.250 000.000 TL'nın. 26.2.1998 tanhınden tamamen tahsüıne kadar ışleyecck O o76 faizı ile yapılan harç ve masraflann bırlıkte tahsıh talebidir 4- Senet ve tarihi: 20.11.1995 tanzım. 20.8.19% vadelı 150.000.000 TL. meblağlı. 25 11.1995 tanzım, 2.7.1996 vadelı 595.000.000 TL meblağlı. 25 11.1995 tanzim. 1. 10 1996 \adeh 325.000.000 TL. meblağlı. 20 11.1995 tanzım. 10.9.1996 vadelı 180.000.000 TL. meblağtı toplam 4 adet emre muharrer senet. Yukanda yazılı alacağm tahsili için aleyhi- nıze yapılan ıcra takıbınde. adresınıze gdndenlen Omek 163 no'lu öde- me emri teblig edilememis ve zabıta tahkıkatı netıcesınde de yenı adre- sınız tespit edilemedığinden ödeme emnnın ılanen tebliğine karar v enl- mıştır. Yukanda yazılı bon; •> e masraflan ışbu ödeme emnnın teblığı ta- rihinden ıtıbaren 20 gün ıçensmde ödemenız. takıbın dayanağı senetler kambiyo senedı nıtelığmi haız değılse 25 gün ıçensmde mereiye şikâ- yet etmeniz, takıp dayanağı senet altındakı ımza sıze aıt değil ise. bunu 20 gün içinde açıkça bır dılekçe ile tetkık mercune bıldırmeniz, aksı tak- diıde ıcra takıbmdeki kambiyo senedi altındaki imzanın sizden sadır sa- yıiacagı ve imzanızı haksız yere inkâr eder ısenız sözü edılen senedm dayanağı takip konusu alacağın %10 oramnda para cezasına mahkûm edileceginız, borçlu olmadığmız \eya borcun ıtfa \eya ımhal edıldığı veya alacağın zaman aşımına uğradığı hakkında ıtırazınız \ar ıse bunu sebepteri iİe biriikte 20 gün ıçensınde icra tetkik merciıne bır dılekçe ile bildirerek roerciden ıtırazm kabulüne dair bır karar getırmedığımz tak- dirde cebn icraya devam olunacağı ve itiraz edılmediğı ve borç ödenme- digı takdirde 10 gün ıçensmde llK'rnn 74. maddesı daıresınde mal be- yanında bulunmanız. bulunmaz ısenız hapısle tazyık olunacagınız, hiç mal beyamnda bulunmaz ve hakıkate aykın beyanda bulunursanız ha- pisle cezalandınlacagınız ıhtar olunur. 19.3 1998 Basın 13267 PENCERE Çiçek ve İnsan Ruhat Mengi'nin Sabah'taki köşe yazısı beni uzun uzun düşündürdü; doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı. Okurlarını uyarmış Mengi: "Bazı uyanık çiçekçiler, ödediğiniz paranın on- da biri etmeyecek çiçekler gönderiyor veya hiç göndermeyebiliyor. Çiçeği aldığınızda mutlaka teşekküredin ve kötü bir çiçekse, çekinmeyin, bu- nu da biraz anlatın. Siz göndermişseniz atınıp alınmadığını, nasıl bir çiçek olduğunu karşı tara- fa sorun." Vay sen misin bunu yazan!.. Çiçekçilerden de- ğişik tepkiler gelmiş, kimisi çiçek göndermiş, ki- misi saldırganlaşmış; Çiçekçiler Odası Başkanı aramış, Uluslararası Çiçekçilik Kurumu devreye gir- miş. Güzel bir meslek dayanışması; ama, şu ya da bu bakkalın hile yapması bütün bakkalları ayağa kaldınrmı?.. Gazetecinın görevi gerçeği yazmaktır. • Anadolu göreneklerinde çiçeklerin kendine öz- gü dilleri var; fulya aşkın sona erdiğini, badem çi- çeği bahan, küpe çiçeği çılgınlığı, hanımeli sakın- calı ilişkileri, akasya inceliği, menekşe sevecenli- ği, karanfil ateşli aşkı, fulya sevdanın bittiğini, şa- kayık ırtancı, zakkum ölümü, yasemin tensel tut- kuyu. ful çiçeği içten bağlılığı, gelincik teselli duy- gusunu, beyaz karanfil uzaktan aşkı, sümbül se- vincı vurgular. Peki, bu çiçekler günümüz insanlarına ne söy- lüyoriar? Osmanlı şairi kaç yüzyıl 'gül' üzerine ne dizeler döktürdü. Ahmet Haşim'in karanfile ilişkin dize- leri, duyguları yeniledi: Yarin dudağından getirilmiş Bir katre alevdir bu karanfil, Ruhum acısından bunu bildi. Ya gül için ne diyor Haşim: Bir gamlı hazanm seherinde, Israra ne hacet yine bülbül? Bil kalbimizin bahçelerinde, Can verdi senin söylediğin gül. • Çiçek, doğada değil, ama, insan ilişkilerinde susuzluktan kuruyormu?.. Şarlo'nun "AshZaman- lar" filmine bir sayfa daha mı ekleniyor?.. Maki- neleşen ılişkilerin duygusuz dişlileri arasında ezi- liyor mu çiçekler?.. Patron sekreterine buyuruyor: - Şehnaz Hanım 'a çiçek yollayın!.. Şöyle paha- lı tarafından olsun!.. Sekreter Hanım telefonu açıyor: - Alo, çiçekçi mi?.. - Buyrun!.. - Şehnaz Hanım'a çiçek gidecek, şöyle okkalı bir karma sepet yapın!.. - Neler koyalım? - Canım ben mi bileceğim, siz bu iş için para alıyorsunuz, güzel bir şey yapın işte!.. • Letafet Hanım, bahçesinde özene bezene ye- tiştird'rği çiçeklerden bir sabah makasla kestikle- rini, komşusuna nasıl sunardı?.. • - Gülün mevsimidir.. .»^«* »«. - Sağ olun komşum!.. Letafet Hanım nerede?.. Toplumda kaç Letafet Hanım kaldı?.. Yaşam değişti, insan ilişkilerinde duygu alışverişini de örgütleyen piyasa, çiçek tra- fiğinde sevdayı, dostluğu, yakınlığı fiyatlara bağ- ladı. Ama, bu örgütlenmede piyasanın kurallannı bo- zan çiçekçiler çoğalırsa ne olur?.. llişkiler de bozulabiür!.. Cenazelerin ve düğünlerin arttığı günlerde çiçek- çiler iyi satış yaparlar; insanlann birbirlerini daha çok sevdikleri anlamına mı gelir bu?.. TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ'NDEN DUYURULUR Biıiığimizin 35. Olağan Genel Kurulu 15-16 Mayıs 1998 tarihlerinde saat: 14.00'te TMMOB'de (Konur Sokak No: 4/1 ANKARA) aşağıdaki gündemle toplanacaktır. Bu toplantıda çoğunluk sağlanamazsa Genel Kurul 22-23 Mayıs 1998 günleri saat: 09.00'da DSİ Genel Müdürlüğü Toplantı Salonu'nda (Yü- cetepe/ANKARA) çoğunluk aranmaksızın topla- nacaktır. Seçimler 24 Mayıs 1998 Pazar günü Konur Sokak No: 4 Kat: 5'te TMMOB binasında saat: 09.00-17.00 arasında yapılacaktır. Delegelerin oda kimlik kartlan ile katılmaları rica olunur. GÜNDEM: 1. Açılış ve divan seçimleri, 2. Saygı duruşu ve Anıtkabir Çelenk Komisyonu seçimi, 3. Yönetim Kurulu Başkanının konuşması 4. Konukların konuşmalan, 5. Komisyonlann seçimi, 6. Çalışma. mali ve denetleme kurulu raporlarının okunması, tartışılması ile 34. dönem yönetim kurulunun akianması. 7. Komisyon raporlannın görüşülmesi ve karara bağlanması, 8. Dilek ve öneriler, 9. Yüksek onur, denetleme ve yönetim kurulu adaylannın açıklanması. Joksim:(212)249 52 11 249 52 17 k—*-.. C °P*>/: V]6 >39] 5] 3 0 ACeniOSt Anfaıro: (312) 4A0 56 00 MAVI YOLCULUK' 6 - 19 rviayıs özeı Tatrn F*ar»siyort Kışı Ba^ı ooo.ooo BUDAPEŞTE 1 6 - 1 9 Mayıs (4 gün - 3 gece) -470» MALEV Hovoyollon ife... OK konaklama, Sehir Turu, Transferler dahil.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle