Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 MAYIS 1998 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
15
Beethoven
Yazar Ayla Kutlu anlattı. îstan-
bul da bir özel lisede konuşma ya-
pıyormuş. Beethoven 'den söz aç-
mış.
Boş bulunmuş, "Beethoven 7 ta-
nıyorsunuz değil mi?" diyecek ol-
muş.
Oğrenciler bir agızdan " Tanıyo-
nız" diye bağırmışlar. Ayla Kutlu,
içi rahat devam etmiş:
"Beethoven 'in de kafası benimgi-
bi matematiğe basmazmış. Bö'lme-
yi, çarpmayı pek beceremezmiş..."
Bakmış salonda bir suskunluk, bir
şaşkmlık.
Anlaşdmış ki, öğrencilerin tanıdık-
lan "Beethoven"başkaBeethoven.
Hani, çocuk fılmindeki köpek var
ya, o.
Külnirelsıglığın "Putetik Senfo-
nisi"yani..
ISIK KANSU
Çocuklardan küreselleşme masalları33 çocuk geçti Türkiye den. Nepal den,
Kamboçya dan, Pakistan'dan,Hindistan 'dan.
Filipinlerden geldiler. Erzurum'da, Anka-
ra da ince sesleriyle haykırdılar:
"Çocuk işçiliğine son. Çocuk sö'mürü-
süne son."
Çocuk işçiliğine karşı küresel yürüyüşe
çıkmışlardı. "Küreselleşme" masallanm
taşıddar ülkemize. Örneğin, Hindistanlı
çocuğun bü'yüklere anlattığı öykünün giri-
şi, biiyülü binbir gece masallarına hiç ben-
zemiyordu:
"9yaşındaydım. Benimle birlikte 20 ka-
dar çocuğu halı atölyesine kapattılar. 6
yıl sonra güneş yüzü görebildik."
Prof. Dr. Gürhan Fişek. çocuklan sağ-
lık denetiminden geçirdi. lkisinde romatiz-
mava bağlı kalp rahatsızhğı çıktı.
türk-lş. Hak-lş, DtSK, TESK ve KESK 'in
desteklediğiyürüyüş için hazırianan bmşür-
deki şu tümceler, insanın beynine soğuk bir
çivi gibi çakılıyor:
"Çocukluk, oyun oynamak, öğrenmek,
büyümek, aile ve arkadaşlardan zevk al-
mak demektir. Çocukluk, bütün çocukla-
rın potansiyellerini geliştirmek için bir
şansa sahip olmaları vegeleceklerine iliş-
kin parlak planlar kurmaları demektir.
Fakat birçok çocuk için çocukluk kayıp bir
rüyadır. Dünya üzerinde tahminen 250
milyon çocuk, narin kemikleri ve hassas
ruhları henüz hazır değilken çalışmak zo-
runda kalıyor. Onlar sabahın erken saat-
lerinden karanhk çökene kadar çalışıyor.
Belki Flavia yı Rio sokaklannda gelip ge-
çen turistlere çiçek satarken, Mohan 'ı Mir-
zapuryakınlarındaki kararmtş halıfabri-
kasında kamburu çıkmış olarak bulabilir-
siniz, Ya da Esther'i Kairobi'nin orta sı-
nıfevlerinin odalannt süpürürken izleye-
bilirsiniz, 10 ntilyonlarca genç, çocuk iş-
çinin çalıştığı dünyanın herhangi birye-
rinde günün her saniyesinde, çalışan ço-
cuklar için güneş kesinlikle batmaz,"
II,.—fa..|ı, ı
Yerııoe KararMahkeme, Özer Vçuran
Çiller'i "görevini kötüye
kullanma" sıtçuna katıldıgı
gerekçesiyleönce 5 ay hapis
cezasına çarptırdı.
Ardmdan "duruşmalar-
dakidurumu vegeçmişİM"
göz önünde buiunduran he-
yet, mahkûmiyetipara ceza-
sına çevirerek erteledi.
Özer Vçuran Çiller'in
"duruşmalardakidurumu-
ıtıı" bir hatırlayalun.
Özer Bey, bir önceki du-
ruşmada "Evimin adresini
tam olarak bilmiyorum"
demişti.
Ne yapsın gariban?
Okadarçokevvar ki, han-
gi birinin adresini aklında
tutacak...
Karikatürün diliIVezih Danyal 'ın triiyük özverisi ve ka-
rarlıhğı sonucu doğan Kahkatür Vak-
fı 'nın düzenlediği Uluslararası Karika-
tür ve Kültür Festivali nin dördüncüsü de
başladı. Bu yıl Semih Poroy, yılın kari-
katiircüsü seçildi. Bedri Koraman usıa-
ya da onur armağanı verildi.
Festival, 12 Mayıs'a değin sürecek.
Bugün saat 13.00 te Alman Kültür Mer-
kezi ndeyapdacakolan "KarikatürSem-
pozyumu "nda vabancı konuk kahkatür-
cüler bildirilerini sunacaklar.
Ingiltere den Stephen Mumberson un
gönderdiği bildiri dikkat çekici. Mumber-
son, Kralll. George'un "Küstahlığı için
kazığa geçirilmeyi hak ediyor! Şu heri-
fln beş para etmez îşlerini çekin gö'zü-
mün önünden " dediği karikatürist Wil-
liam Hogart'tan (1697-1764) bu vana
tngiliz karikatürünün nelerle ilgilendiği-
ni aktarırken. yakın geçmişten de örnek
veriyor: "İngiliz politikacılar bir za-
manlarseçmenleri açıkça satın alırlar-
dı ve seçimler de kısa dönemlik birey-
selya da toplumsal çıkar sağlayan Sen
benim sırtımı kaşı, ben de seninkini ko-
mik oyunundan başka birşey değildi Ho-
garth 'ın hayaleti, İngilizpolitikasınt iki-
yüz yıl geriye götüren Thatcher hükü-
meti sırasında kuşkusuz durmadan çi-
zerdL Sığtrlarımızgibi, hatktmız da de-
lidana hastalığına tutulmuştu. Ekono-
mimizjn hali haraptı, nüfusun çoğun-
luğuna işyoktu, ama Thatcher 'a oy ve-
renlerher nasdsa mucize eseri köşeyidö-
nüyordu. Sağlık, eğitim ve sosyal hizmet-
ler ise hepyetersiz kalıyordu. Tıpkı, gü-
neyyarunküre ülkelerinin kapitalist dü-
zende şişip şişip balon gibipatlama ha-
yallerine benzer yüce yamlsamalann
yaşandığıyülardı. Gözü doymazlık, ulus-
tan sağacak meme bulamadığı gün tn-
giliz halkı uyanacak, ama heyhat, yar-
dımına koşacak kimse olntayacak."
Sanat evrenseldir. Ingiltere 've bak.
Türkiye yiçiz...
Yüksel Endeğer
yazıyor
Tek Fjlmlik
Festival!
Film başladı.
Hani şu herkesin "daha ön-
ce de görmüştük" dediği film.
"Hababam Sınıfı" gibi, "Süt
' Kardeşter" gibi, "Şekerapre"
gibi, "NeşeliGünler" gibi, "Gü-
len Gözler" gibi herkesin birçok
kere gördüğü bu film yine ay-
nı jenerikle başladı. Yine vata-
nını, milletini seven gençler, ko-
münist militanlartarafından kış-
kırtıldı. Yine gürbüz kalpleri
"Tûrk! Türk!" sesleriyle atan
milliyetçilere saldırılar yapıldı.
Hatta solcu gençlerden biri,
bu saldırılar sırasında kendini
feda ederek, ülkücü bir vatan-
severin savunma amaçlı çekil-
miş bıçağının üzerine atladı ve
hayatını kaybetti.
Amaç: Milliyetçileri zor du-
rumda bırakmak. Ama başa-
ramayacaklar! Bu komünist ya-
pımı filmin finali, Türk milliyet-
çilerine ve Amerikan politikası-
na kin besleyenler için hüsran-
la bitecektir. Filmin sonu bu-
dur.
Onlar sermayenin düşma-
nı...
Sana diişman, bana düş-
aç*cevapl
Bana stk sık sorarlar "As-
keriiğinizi nerde yaptınız?"
Bu soruya pek cevap ver-
mek istemem. Bu isteksizli-
ğimi yanlış yorumlayanlar ol-
duğunu duydum. Asker kaça-
ğiokJuğumuiddiaedenbuak-
ItevveHer fena haJde yanılıyor.
Çünkü ben askerliğimt aslan-
lar gibi yaptım. Hero de Vtet-
nam'dal
Evet, askerliğimt Vıet-
nam'da, Amerikan Ordu-
su'nun şerefli bir üyesi olarak
ve de kısa dönem yaptım. Bu-
nunta da gurur duyanm.
12 Eylül'den sonra komü-
r«zm ütetinden kurtutdum ve
Amerikan pasaportuna sahip
oldum. Vatandaşı olduğum
her tki ülkenin değerti yetkili-
teri karşılıklı antayış gösterdi
ve bana da askerliğimi Vıet-
nam'dayapabilme, bu saye-
de de Amerikan toplumunu
daha tyi anlayabilme şansı
doğdu.
Gerçi ben gittigimde viet-
nam'da savaş mavaş kalma-
mtştı ama, yok kaisa mıydı
btrde.
man, dotara-marka düşman!
Eski dostum Özer Çiller,
"Görevi kötü kullanmaya az-
/f>öfftrrneAr"stiçatıdan 5 ay ha-
pis cezasına çarptırıldı. Sonra
bu ceza paraya çevrildi
(1.916.666 TL), sonra da erte-
lendi. Özer Çiller, böylece "fe-
cilli hapis" yemiş oldu. Ne di-
yelim, geçmiş olsun.
Bir ülkede suç işleyen herkes
cezalandınlır. Olması gereken
de budur. Ama... Aması var!
Eğer, yasalan "servef düş-
manlığına" alet ederseniz, ülke-
deki herzenginliği kurutur, her
türlü gelişmenin önünü tıkar-
sınız.
Çiller Ailesi'yle güzel günle-
rimiz geçti. Sonrayollanmız ay-
rıldı. Şu süreçte Özer Bey'den
pek hazzettiğimi söyleyemem.
Fakat konu, kişileri aşan bir
konu. O ya da bu, sırf şu yolla
veya bu yola servet edindi di-
ye rahatsız edilecek ve mahke-
me mahkeme sürünecekse,
zenginler toplanıp hep bera-
ber başka bir ülkeye yerleşir
efendim! Gerekirse çeker gi-
deriz.
Sırada televiıyon
muvar?
Vay canına! Radyo Cumhu-
riyet yayına geçti! Kulaklarıma
inanamıyorum!
Cumhuriyet'in radyo kurma-
sı beni çok şaşırttı. Bu, atılıma
kapalı dinozorlarla dolu kuru-
mun bu tür bir girişimde bulun-
ması çok ilginç.
Gerçi, kurdukları radyonun
da aynen gazeteleri gibi silik,
renksiz ve vizyonsuz olacağı-
na eminim.
Yine de medyatik açıdan
"büyüme" yolunda bir adım
olarak kabul ediyorum bu ola-
yı. Bakarsınız yann birgün Cum-
huriyet TVde kurulur!
Fakat radyoda program yap-
mam için bana neden herhan-
gi biröneri gelmedi, anlamış de-
ğilim. O radyoda yerim oldu-
ğuna inanıyorum. Sesimle o
yapıya can veririm, ruh veri-
rim. Vermekle kalmam, muh-
telif reklam alırım.
Ayrıca Cumhuriyet, Inter-
net'te de yerini aldı. Orda da
özel bir muamele istemek hak-
kımdır.
Fakat atılım için 74 yıl bek-
leyenler, hakkımı verirler mi,
verirlerse kaç yıl sonra verirler
bilmiyorum.
Yeni Dünya Düzeni Fıkraları
- Susuyoruz, "Susma, sustukça sıra sana gelecek" diyorlar.
Konuşuyoruz. "Ağzı olan konuşuyor" diyorlar. Ne yapacağız?
- Demek ki, içinden konuşacaksın!
• • •
- Konsensus nedir?
- Ben hazıra "kon"ucam, "sen sus!"
Şeffaf
vizyonunuz
Sanayi Bakanı Ya-
lım Erez çıkışyapmış,
"vizyon "oluşturacak-
mış.
Son 20yıldır ne çek-
tiysek. bu "vizyon "
denen şevden çektik
zalen.
Halk, vizyon mizyon
istemiyor.
Vizyon her neyse
besbelli: Pazarda ta-
ze fasulvenin kilosu
500 binTL (Ülke yö-
neticileri anlasın di-
ye dipnot: 2 dolar),
bezelvenin kilosu da
250 b'ın TL (l dolar).
Yalım Erez, "şef-
faf'lık istiyormuş.
Daha nasıl şeffafolu-
nacak ki?
Susuriuk davasında
tutuklu sanık kalma-
dı. 10 bin dolan bas-
lıran şirket. stratejik
bir kuruluş olan Pet-
rol Ofisi 'nin gizli bil-
gilerini mcığına cıncı-
ğına dek öğrendi.
Yalım Erez, medya-
mı: aracılığıyla çağrı
yapıyormuş: "Hare-
ketsizliğikıralım, söy-
lediklerimize aktivite
kazandıralım."
Bu sözlerigörev bi-
len, enerji dağıtım şir-
ketlerinden cep tele-
fonlarına, çimento
sektöriinden bankacı-
lığa değin heralanda
son derece "aktif"
olan medyamız toz
kaldırıyor.
Ne tozu? Davul to-
HAYVANLAR ÎSMAİL GILGEÇ
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak(qturk.net
ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI
H A R B İ SEMtH POROY
TARIHTE BüGUN MÜMTAZ ARIKAS
^ ^ ^ ANNELER GÛNÛ..
^ ^ ^ ^ ^ ^ A f90f'DE BOGİİN, İLKANNELER SÛ-
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ K WÜ KUTIAMDI. Bieteşit: AMEIHKA'-
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ A NlN PHILAOELPHtA EYALETINDE >*-
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ V ÇAMAKTA OLAtJ ANNA SAevtS AD-
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ u Bitt &enç KIZIH, KAreerriĞf
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ P ANNgSİNİM ÖUIM GÜfJÜNÜ, 7ÜM
I ^ ^ ^ B ^ ^ ^ B AMUELEJ? İÇjfJ g/G SAY6I VES&_
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H Sİ eÜNÜ OLA&AK eBNELLEŞTİd'.
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ MBYİ 0ÛŞÜHMESİYL£ "AUNELBR.
O ^ H ^ B GÜfjÛ" Fkfiİ POĞMUÇTU. KISA SÜ-
^ H ^ ^ E L *£&& SU FİIC/e YAYGINLAŞAMK,
^ ^ ^ ^ • ^ ^ 1314'TENSONIZA, MAYIS AYIMIN
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ İKINCİ PA2AR GÜUÜ, Ö/>JC£ AM£
^ ^ ^ ^ ^ RİKA'DA VE GİO£REK TÜU DÜNYA-
^ ^ PA "AHNBLEÜ GUNÛ* OLMUfri/..
9 Mayıs
SOVYETB/RL/KL£Rİ SIVASTOPOL'UGERİALDI..
Mİ
-r^ 1944'7£ BUGVN. SOVYBr BİBLİKLE&
ÖSK. SİVASTOPOL KENrfUt ALMAN İS-
•p^Lir^ 6ALİN0EU KuertgMtfn. 1941
^iM\w HA2İZANIHOA ALA4AAI OJZ-
•^^LıSy^J DlUAKmN SOVY£TL£je SfS-
m&YW<ğğJİ LİĞİ'Me "8A#8A(Z.Q£SA HA-
f fs&rjYİ BEtATt" IL£ SALO//İMASI
' *inr§M\ SONUCU £İVASTt>POL PA
^•SSİJm /$GALE U6RAMIŞT/. ANCAK
I^HCTa^C SOVYBTtER, 1942 SONLAKI-
' TT^tMlliftj. «A<,İS6ALCİL&& KAK
^ . â S S o B ı
S l
SALD/GILAR OLJ-
GÖRÜŞ
SADULLAH USUMİ
İşçi Alımı Rize'yi Karıştırdı
Başbakan Mesut Yılmaz'ın ili Rize'de her gün ye-
ni bir bomba patlıyor... Arkasından da kızılca kıya-
met kopuyor. Yaş çay yaprağı alım fiyatı üzerinde-
ki heyecanlı tartışmalara bir yenisi daha eklendi.
Tam genel seçimlerin gündeme yerleştiği günlerde
hükümet ÇAY-KUR'a 5 bin geçici işçi kadrosu ver-
di. Hesap belliydi... 5 bin işçi kadrosu ile Rizelilerin
gönlü almacak ve seçimlerde de oylar ANAP'a aka-
caktı. Ancak, evdeki hesap çarşıya uymadı. Zira, 5
bin geçici kadro için 40 bine yakın insan başvurun-
ca işe girme yarışı başladı ve işler karıştı. Rize ve il-
çelerinde partiler ve işe girmek isteyenler birbirine
düştü... Şimdi, binlerce insan, ANAP'ın ve ANAP'lı
yöneticilerin kapılarını aşındırıyor.
ANAP il ve ilçe örgütleri, ÇAY-KUR'a almacak ge-
çici işçilerin tamamının kendileri tarafından tespit edil-
mesini istiyor... Koalisyon ortağı olan DSP ve DTP
il ve ilçe örgütleri de, 5 bin kişilik kadrodan kendi-
lerine belli bir kontenjan tanmmasında tsrar ediyor.
CHP il örgütü ise, işçilerin ahmlarının mutlaka adil
birsistemebağlanması için mücadele veriyor... il Baş-
kanı Turgut Karafazlı kura ve benzeri bir koşul ge-
tirilmezse, ANAP il ve ilçe örgütlerinin kendi yandaş-
lannı kayıracaklarını ve bu yüzden 40 bine yakın Ri-
zeli gencin hakkının yeneceğini ileri sürüyor...
Mesut Yılmaz ile Devlet Bakanı Eyüp Aşık da to-
pu ANAP il ve ilçe örgütlerine atmış. Ateşe elini sok-
mak istemiyor. Hatta, işçiyi seçmekle görevli ÇAY-
KUR bile müdahale etmekten çekiniyor. Çünkü, ko-
nu artık çok hassas hale gelmiş. Başbakan ile hal-
kın ve ÇAY- KUR'un arasına hiç kimse girmek iste-
miyor...
Ateşten gömlek
Başbakan Mesut Yılmaz, "Ben kadrolan gönder-
dim. Siz neyaparsanızyapınız" havasında... Müda-
hale ettiği anda, işe alınamayan 35 bin kişi ve aile-
lerinin ANAP'a düşman olacağını çok iyi biliyor...
Devlet Bakanı Eyüp Aşık da "Sahibinin ses/"nden
farksız... Seçimlere yaklaşırken oy getirmesi plan-
lanan 5 bin işçi kadrosu. ANAP Rize il ve ilçe örgüt-
lerini köşeye sıkıştırdı. Diğer partiler sessiz kalsalar
bile ANAP kendi içinde karışacak... Ayrıca, büyük
bir ihtimalle Refah Partisi-Doğru Yol ortaklığı döne-
minde Çalışma Bakanlığı'nda yaşanan sınav yolsuz-
luklan iddialan gibi tartışmalar başlayacak...
CHP'nin bu olup bitenler karşısında suskun kal-
mayacağı ve işi büyüteceği kesin... işçi alımları sı-
rasında bir haksızlık olduğu takdirde, CHP Rize il ör-
gütü olayı genel merkeze taşıyacak ve konunun
Başbakan Mesut Yılmaz ile Deniz Baykal seviye-
sinde çözülmesini isteyecek. Belki de işe alınma-
yan 35 bin gencin hakkını aramak için davalar açı-
lacak...
Rize ve biraz da Trabzon'da en önemli gündem
maddesi işçi alımı... Toplu mahallerde, kahvelerde
ve hatta lokantalarda işçi alımı tartışmalan, çay alım
fiyatı ile ilgili beklentileri bile gölgede bıraktı. 5 bin
geçici işçi alımına önceleri sevinen ANAP'lı yöneti-
ciler şimdi kuşkuiçindeler... Partililer arasında "5 bin
kişiyi sevindireceğiz, ama buna karşılık 35 bin gen-
Cf ve ailelenni gücendireceğiz. Bu olay partimizin ba-
şına çok büyük bir dert açacak" diyenlerin sayısı gi-
derek artıyor... Ama, artık işçi alımından da vazgeç-
mek mümkün değil. Zira, okyaydan çıktı, halka mal
oldu. Vazgeçildiği anda, tüm Rize ve Trabzon yöre-
si tepki gösterecek...
Herkes patlamaya hazır bomba gibi
CHP Rize il Başkanı Turgut Karafazlı, 5 bin işçi alı-
mı konusunda şöyle diyor: "Rize 'de büyük çapta iş-
sizlik var. Hele, gençterin farnamı çalışamadığı için,
üç-beş kuruşluk harçlık için hâlâ babalannın eline ba-
kıyor. 120 gün sürecek geçici işçilik için ÇAY-KUR'a
yapılan 40 bin başyuru, Rize bölgesindeki işsizliğin
en büyük kanıtıdır işçi ahmlarında ANAP örgütünün
etkili olması, büyük bir haksızlık olacaktır. Ortaklaşa
bir yol bularak haksızlığa meydan vermemeliyiz..."
Nitekim, ÇAY-KUR Genel Müdürü de söylentiler
yoğunlaşınca sessizliğini bozmak zorunda kaldı. Bir
basın toplantısı yaparak. işçilerden bir kısmının ku-
rasız alınacağını doğruladı... Genel müdürün verdi-
ği bilgiye göre. daha önceki yıllarda ÇAY-KUR'da ça-
lışmış olanlar işe alınırken kuraya tabi tutulmayacak...
Ancak, Rizelileri genel müdürün bu açıklaması da
rahatlatmadı... Kuşkular devam ediyor... CHP il Baş-
kanı Turgut Karafazlı bu konuda da şunları söyledi:
"Başvuranlann tamamı kuraya tabi tutulmadıkça,-
kayırma ve haksızlık önlenemez. Genel müdür, da-
ha önce ÇAY-KUR'da çalışanların kurasız alınaca-
ğını söylemekle haksızlığın yolunu açıyor... Eski def-
terlernasıl bulunacak? Bu/unsa bile 40 bin müraca-
at sahibinin kayıtlan nasıl incelenecek?.. Üstelik,
haksızlığa uğrayanlar bu kayıtlara nasıl ulaşacak?..
Bu yöntem haksızlığa şimdiden hazırianan bir kılıf-
tır."
Rize'de herkes patlamaya hazır bir bomba gibi.
Gelişmeleri dikkatle izliyor. Bu nedenle, sonradan
üzüntü verici gelişmeleri yaşamamak için, Mesut Yıl-
maz'ın duruma müdahale etmesi ve 40 bin kişinin
hakkını koruyacak bir sistem önermesi gerekiyor...
1 2 3 4 5
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S
SOLDAN SAĞA:
1/Birdenfazlate-
rimi olan cebirsel
ifade. 2/ Metin
Eloğlu'nunbirşi-
irkitabı... "Birde
— şışesınde ba-
lık olsam" (Or-
han Veli). 3/ Bir
sanatyapıtındaiş-
lenenanakonu... °
Gûmüşün simge- j
si... Kale hende-
ği. 4/ Bilimsel 8
araştırmalarda g
kullanılanbırde-
ney hayvanı... Yünden dö-
vülerek yapılan kalın ve ..
kaba kumaş. 5/ Göçücü
balıklann Akdeniz'den Ka- 2
radeniz'eçıkması.6/Gü- 3
vence. II Bir renk.. Bar- 4
\oimelementininsimgesi. ,.
8/ Köpek... Güney Ana-
dolu'dayaşayanTürkmen- 6
ler arasında yaygıntelli bir 7
çalgı.9/Polisinsokakgös- g *"
teriienni bastırmak için _ j
kuilandığı zırhlı araç... 1s- I
kambil oyunlannda kâğıt atma sırası.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/ Kaza ya da başka bir olayı karadakilere bildirmek için ge-
milerden denize salınan içi mektuplu şişe... Kalın bükülmüş
sicim. 2/ Eski Yunan mimarlığında müzik \e tiyatro göste-
nlerinin sunulduğu yapı... Madencilikle ilgili bir kuruluşu-
muzunkısayazılışı.3/ Bel bölgesindebirdenbirebeliren ağ-
n. 4/ Küçük mağara... Osmanlılarda önceleri halktan yalnız
olağanüstü durumlarda, sonraları ise sürekli olarak toplanan
vergi. 5/ Değerli madenlerin saflık derecesi... Bir nota. 6/ Bir
çalgı... "Gönlürne teselli kendimde buldum —ile teskin
ettim özümü" (Âşık Veysel). II Eski dilde su... Köy oyunla-
nnı yöneten kimseye verilen ad. 8/ Kaba. biçimsiz... Bir bağ-
laç. 9/ Zayıf, cılız... Kendisine inanılan. sır verilen kimse.