Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 MAYIS 1998 SALI
12 KULTUR
Sahnede 559
Brecht'le 30 yıl
GILERÇETİN
Komün Günleri"nm Madam Cabet'i.
Iç Kuruşluk Opera'nın Bayan Peacha-
um'u. Şvayk Hitier'e Karşı'nın Bayan
Kopekhası Gisela May .. Yaklaşık elli
beş yıldır sahnelerde olan. 1962-92 ara-
smda tam otuz y11 boyunca Brecht>orum-
layan Ma>. Onuncu Uluslararası Istanbu]
Tiyatro Festi\ali"ne katılarak Brecht ve
Brel parçalannı yorumladı. Hiçbir müzik
.eğitımı almamasına karşın besteci Eısler'in
keşfryle tiyatro ve müzik kariyerini bir ara-
da gotürmeye başlayan May. kendisini
şarkî söy lev en bir oyuncu olarak görüyor.
*Her şeyden önce bir oyuncuyum ben,"
divor. Programında Brecht ve Brel'i bir
araya getıren May. bu ıki ısmi böyle bir
projede buluşturan ortak noktanın insan
sevgıleri ve topluma vönelıkeleştirel ba-
kışlan olduğunu vurguluyor. 76 yaşın-
dakı Gisela May ıle programından önce
- ^aklaşıkotuzyıl boyunca Brechtmun-
lannda n>l aldınız. Yirminci yüzyıl tiyat-
rosunda çok önemli bir yeri olan >azan
siz nasıl değeriendiriyorsunuz?
Brecht benım ıçın bu yüzyılda Alman
dılının en anlamlı dramatik yazan. Bırey-
sel kaderlerle ilgılenıyor \e bu bıreysel
kaderlen genel bırtoplumsal yapı üzen-
ne oturtuyor. Seyircmın hem kalbıne hem
de aklına seslenıyor. Genellikle soğuk ve
uzak sıfatlanyla tanımlanırancak benim
ıçin en sıcak yazarlardan biri.
-Gününıü/insanının Brecht'e yakla-
şımı nasıl obnah. nasıl okuyup sahneleme-
li>iz Brecht'i?
Ikı Dünya Savaşı yaşadığı ve faşizm-
den kaçması gerektığı ıçın temalart hep
faşızme karşı oldu yazann Bu tür fikir-
aklaşık elli beş
yıldır sahnelerde
olan. 1962-92
arasında Brecht
yorumlayan May, 10.
Uluslararası îstanbul
Tiyatro Festivali'ne
katılarak Brecht ve
Brel parçalannı
yorumladı. Gisela
May.
onlan buluşturan
ortak noktanın insan
sevgileri ve topluma
yönelik eleştirel
bakışlan olduğunu
söylüyor.
lergünümüzde de maalesefyenıden teh-
lıkeli akımlar haline gelmeye başladı.
Brecht şu anda ıçınde yaşadığımız kapı-
talıst toplumu da ırdeledı ve bugün de hâ-
lâ geçerlılığıni koruyan doğru gozlemler-
de bulundu. Işsizlik sorununu çok önce-
den gördü \ e dikkat çekti bu soruna. Te-
me! noktalan vurguladı hep Bu neden-
le onun yapıtlannda hâlâ geçerlilığıni ko-
ruyan butoplumsalnoktalannıvıvurgu-
lanması gereklı bence. Alışılmadık bir
şekilde miizığı deoyunfanna kartı ve ben
bu nedenle bır oyuncu olarak Brecht sah-
nelemekten bü>âik zev k alıyorum Yırmı-
li yıllann sonlannda ben küçükken evde
Üç Kuruşluk Opera"yı dinlerdik Hay-
randım bu yapıta. ama o zamanlarda yıl-
lar sonra bir gün benım de bu yapıtı sah-
neleyebileceğimı düşünmüvordum.
- Televizyon vesinema çakşmalannızda
var?Stzin icuı kamera kanşında olmanın
ve sahnede olmanın farkı?
Izleyiciyledogrudan bağlantı kurduğu-
nuz tiyatro. elbette gösteri sanatlannın
anası. Sahnedevken insan seyircıyı alda-
tamaz. numara yapamaz ama kamera kar-
şısında böyle bir olanağınız var. Öteyan-
dan televizyon sızeçok hızlı ve kolay bir
üngetırebılıyor. Beş yıldır çektiğimızpo-
lisiye dızı on üç sezon boyunca sahnele-
dığim "Cesaret Ana ve Çocuklan"ndan
çok daha fazla ün getırdı bana.
- Pek çok uluslararası tiyatro vüksek
okullannda dersler veriyorsunuz? Bizi
dersterinizkonusunda aydınlaür mısınız?
Herhangı birokulla doğrudan bağlan-
tım yok. ama pek çok okulda seminerier
veatölyeçalışmalan düzenliyorum. Bun-
lar bir ikı hafta sürüyorlar, ama o kadar
yoğun bir çalışma oluyor kı o dönemde
başka hıçbır şeyle ılgilenmiyorum. Bu-
gün dünyada genç bırçok öğrencınin öz-
geçmişinde Gisela May'in öğrencısı ya-
zar. Bu benı çok mutlu ediyor.
- Bu seminerlerde 'Brecbt'in sarkılan
nasıl söylenir?" sorusunun yaıutını an-
yorsunuz? Bu sorunun yanıbnı özedeye-
bilir misiniz?
Söz konusu parçalar, Brecht imzası ta-
şıyınca elbette içerik önem kazanıyor,
ama besteleri kesinlikJe göz andı etmemek
gerek. Bestecilerin üretim süreçlerinde ne
düşündüklennin de mutlaka ışın içine
katılması gerekiyor. Örneğın KurtVVeiD'm
melodileri çok denndir. Bunlann keyfi-
ne vararak söylemek gerekir onun bes-
telerinı. Hans Eisftrve Paul Dessau'da ise
ritim önem kazanıyor. Brecht'in parça-
lan çoğunlukla oyunlanndandır. Ben ön-
ce uzun yıllar Brecht söyledım. ama sah-
nede hiç Brecht oyımu yorumlamadım.
Çoğunlukla Schiller ve Shakespeare gi-
bi yazarlann yapıtlannı sahneliyordum.
Ama bir gün Brecht şarkılannı ıyj yorum-
layabilmek ıçin oyunlan da oynamam
gerektiğini fark ettim. Ancak oyunlann-
dan çıkarak anlayabilirdim onu. Ondan
sonra da otuz yıl Brecht tiyatrosuna ada-
dım kendimı.
- Geiecekk ilgili planlannız neler?
Yaprnak ıstediğım o kadar çok şey var
kı! Sonbaharda Köln'de orkestrayla Eis-
ler yorumlayaeağız. Vıyana ve Prag'da
kurslanm var. Yaz avlannda da AJman-
ya'nın batısında bir turneye çıkacağım.
- Eklemek istedikJeriniz?
Avustralya ve Amerika'ya. Tokyo'ya
gıtmıştım, ama Türkıye'ye daha önce hiç
gelmemiştim. Benim ıçin bırsürpnz ol-
du. Ama önemli bir festival olduğunu
duymuşîum. Menajenm bana teklif edin-
ce hiç düşünmeden kabul ettım. Türk ız-
leyıcısini hiç tanımıyorum. Bu nedenle
bu akşamı merakla beklıyorum. Mil-
va'dan sonra Brecht yorumlamak sanınm
çok ilginç olacak. Çünkü Milva'nın
Brecht'i çok Italyan bir Brecht. ben ıse
Almanca Brecht'ı sunacağım Türk ız-
leyicilere.
Gülünç Kibarlar ile ' 17. yüzyıl metniyle doğaçlamanın mutlu evliliği'
Moüere'in etkisiniyaratmak
Salman Riişdii, Hindistanın arük Gand-
hi'nin volundan çıktığını vurguluyor.
'Hindu
milliyetçiliği
körükleniyor!
y
GLUHAN UÇK.4N
STOÇKHOLM - lsveç"in en büyük
sabah gazetesı Dagens Nyheter'e bir yazı
yazan Ingilız yazar SaJman Rüşdü.
Hindistan"ın artık Gandhi'nın yolundan
çıkmış olduğunu. iktıdardaki BJP
partisinin yönetımi altında Hindu
milliyetçiliğinin körüklendiğini belirtti.
Gandhi'nin düşünce şeklinin, laik devlet
anlayışınm giderek kendi ülkesı ıçınde
unutulmaya başlandığını da vurgulayan
Rüşdü şu görüşe yer \erdi:
"Gandhi'nin çözûmleri. çok eski
efsanelerden vola çıkarak bir Hint kimliği
varatmaktan kavnaklanıyordu. Efsane
kahramanlan. Hindistan'ın halkçı ve
dinsel içerikli tarihindeki olav lar ve
denn imlerk' elde edilen bilgiler onun
felsefesinin temel kav nağını
oluşturuvordu. Ama >iirümedi. Hint
politikasında kısmen de olsa bir rol
o> naıııış olan Gandhi yanlısı son
politikacı JP Narayan'dı. Narayan. 1974-
77 vıllaruıda İndira Gandhi'nin kovduğu
sıknöııetinıin kaimasında \e Gandhi'nin
düşiirüunesinde önemli rol ov namıştı.
Güoümüz Hindistan'ında Hindu
millivetçiliği. BJP partisivle \e onun
gangster benzeri yardakçısı Shıv Sena
elivle şekilleniyor. Son seçim
kampanvasında ne Gandhi'nin adı gecti
ne de onun felsefesinden bahsedildi. Bu
sekterci politikaya kapılmavanlann çoğu
ise. Gandhi düşmanı ve sekterciük kadar
tehlikeli bir başka güce bovun eğdi:
Parava."
Salman Rüşdü. günümüz Hindistan'mın
serbest pazar ekpnomisinin kurallan \e
kapıtalizmın koşullanyla
vönlendınldığını \e buna karşı çıkan
kımse kalmadığını da belirtti. Rüşdü,
Indıra Gandhfnın. "Gandhi'nin
sözlerinden çok vaşama şekli onun
mesajını iletivordu" sözüne de \er
verdıkten sonra vazısmı şöyle bitırdi:
"Artık onun mesajıv la daha çok
Hindistan'ın dışında ilgilenilivor. Albert
Emsteın, Gandhi'den övgiiyle söz ederdi.
\1artin Luther Kıng JR. Dalai Lama ve
dünyanın biitün banş öncüleri onun
izinden yürümüşlerdi. Bir ülkeyi
kazanabilmek için kendi kozmopoh'tliğini
feda eden Gandhi. öldükten sonra bir
dünva vatandaşı haline geldi.
Onun ruhu belki de hâlâ çevik. akılcı.
sert. kurnaz ve -evet- etik ö/elliğini
gösterebilir ve global Ylc-kültüriine
(Mac-kültürüne de) teslim olnıamızı
engellevebilir. Bu şeni imparatoıiuğa
karşı akılcıhk. sofuluktan daha i\i bir
silahtır çünkü. \a o pasif direniş
meselesi? Bakafam arök."
• "Moliere'in oyunda
kullandığı mutsuzluk, trajedi,
başansızlık gibi duygular
hâlâ güncelliğinı koruyor.
Bizim hoşumuza giden.
oyunculanmızın doğaçlama
stiliyle 17. yüzyıl metni
arasındaki sürtüşme. Umanz
ki bundan mutlu bir evlilik
ortaya çıkmıştır."
NURDAN CİHANŞÜMUL
10. L'luslararası tstanbul Tiyatro Fes-
tıvalı kapsamında \önetmenlığinı Je-
rome Deschamps \ e Macha MakeieflTm
yaptığı Moliere'in "Gülünç Kibarlar'
adlı oyunu sahnelenıyor. Fransa'yla
buluşma projesı kapsamında Desc-
hamps et Deschamps'ın sahnelediğı
tek perdelik. kırk beş dakikalık oyun-
da kendılennı reddeden ikı soy lu hanım-
dan ıntikam almak içın markı kılığına
soktuklan uşaklannı kullanan ıkı ada-
mın öyküsü anlatılıyor. Oyunun so-
nunda ise iki adam kaçmak zorunda ka-
lırken, iki genç kız da yaşamlannı kız
kurusu olarak sürdürüyor. Fransıztiyat-
rosunda önemli bir yere sahip olan
Deschamps ve MakeierT'in ilk klasik
o>oınu "Gülünç Kibarlar" Macha Ma-
keieffbu oyunun bugüne dek en çok ba-
şan kazanan oyunu olduğunu söylü-
yor.
Jerome Deschamps. önceden görsel
oviinlar sahneledıklennı belırterek ne-
dçn Gülünç Kibarlan seçtıklerini şö>-
leanlatıyor " Öncelikle Moliere'üı bu
oyunu mizah duygusu açısından okluk-
ça güçlü. Moliere bunu zamanında sah-
nelediginde çok önemli cn uncularta bir-
liktc çalışmışn. Bu oy unculan komik
bir şekildesahnedegörmek insanlan eğ-
Jerome Deschamps ve Macha Makeieff. (Fotoğraf: LJĞUR DEMİR)
k'ndirmisri. Bizde bu nokiadan v aklaş-
nk; çünkü bi/inı oyunculanmız da Fran-
sa'da iyi tanınmış oyuncular. Bu save-
de Molfctere'in zamanında yarattığı et-
kiyi yeniden v aratacağımızı düşündük.
Diğer neden ise bu oyunun pek tercih
edilen bir oyun olmaması v a da oynan-
dığında farkJı bir şekilde oy nanması.
Fransa'da Moliere'in oyunlanndaki
fars kısımlanndan utanılıyor ve bu kı-
sımlar çıkartılarak oynanıyor. Aynca
ovuneular. doğaçlama yapmalan ge-
rektiğini bilmivor. Biz ise bunu bilen
oyuncularla ovnuyoruz."
Macha Makeieff ise oyunun, oyun-
culara doğaçlama yapma şansı verdi-
ğıni vurgulayarak aslında oyunda iki me-
tın olduğunu söy lüyor "Borincisi 17.yüz-
vılda yazümış olan esas metin. Ovun
aktöıiere doğaçlama vapmalanna ola-
nak verdiğinden artı bir metin gibi oiu-
yor. Aynca bu oyunda karamsaıiık söz
konusu. Oyunun başlangıcında bütün
karakterler birtakım hayaUere sahip
ve bu hayaller bir şekilde ayaklar ahî-
na alınmış. Doğaçlamaya dayanan bir
oyıınla bu duygular birbirinidengefiyor"
Deschamps ise oyunun ruhunun do-
ğaçlamajı gerektiğini belırterek ken-
di oyunculannın yaptığı doğaçlama-
lardan yararlandıklannı bunun da de-
ğişıklık saynlmayacağını anlatıyor. Desc-
hamps avnca Moliere'in de oyuna yaz-
dığı önsözde salt metnin yeterli olma-
yacağının altını çızdığini söylüyor.
Macha Makeıeff oyunun oldukça
klasik bir uyarlama olmasına karşın
karamsarlık duygusu \e kınlan hayal-
ler gibi evrensel değerlerin varlığını
koruduğundan söz ediyor: "Mobere'in
o> unda kullandığı mutsuzluk, trajedi,
başansı/lık gibi duygular hâlâ güncel-
liğini koruyor. Bence Mouere'in hâJâ
geçeıii oünasının nedeni bu. İnsanhk
trajedtsinden öyle bir şekilde söz ediyor
ki. bunun içindeki komik yanı ortaya çı-
karabiliyor. Moliere'in metinleri pek
çok şekilde yorumlanabilir. Moliere,
oyunculara önem veren onlan tanıyan
ve bu anlamda da doğaçlamalan oyu-
nun bir parçası halinegetiren biryazar."
Jerome Deschamps. bu oyunun as-
lında kendi tarzlanndan çok da uzak-
ta olmadığının altını çizerek şunlan
söylüyor: " Aslında birtakım ortaknok-
talar var. Tamamen kendi tarzunızdan
kopuk bir şey degil. Bizim hoşumuza gi-
den, oyunculanmızın doğaçlama stiliy-
le 17. yüzyıl metni arasındaki sürtüşme.
L'manz ki bundan mutlu bir evlilik or-
taya çıkmıştır. Grubumuzun beiii bir tar-
u varve bu da oyuna vansıdı. Sonuçta
önceki oy unlardan farklı bir şey oldu.
Moüere'in dilini güncelleştirerek,qyun-
culuk tar/ımızla biriestirdik."
Moliere'in oyunlannın yalnızca söz-
cükldre dayanmadığını anlatan Desc-
hamps sözcük oyunlanna gırmeden de
bırşeyleranlatilabıleceğinibelırtıyor.
-Moliere'in oy unlannın esprisi bu. Bu
yüzden oyundaki fars bölümleri atildı-
ğında Moliere'e ve oyuna tam anlamıy-
la ihanet olur. Moliere'in söylemek is-
tediklerini fazla sözcük oyunlanna gir-
meden de iletibildiğimizi düşünüyo-
rum." Makeieff ise oyunu ba§ka baş-
ka ülkelerde sahnelediklerinde iyi tep-
kileraldıklannı anlatarak oyunda ikı ay-
n dil katmanı olduğundan söz ediyor:
"Halkın kullandığı dil ve saray diline öy-
künen, ancak bir şekilde saraya ulaşa-
manuş insanlann kullandığı dil. Sözciik-
lerarasındaki farklılıkanlaşılabiliyor ve
komedi de bundan doğuyor."
Jerome Deschamps ve Macha Ma-
keief yıllardır birlikte çalışıyorlar ve
birbirlerini tamamladıklarını düşünü-
yorlar. "Gülünç Kibarlar"ı önümüzde-
ki günlerde \'iyana'da sahneleyecek
olan ıkili daha sonra Offenbach'ın bir
operasını sahneleyecek.
Jııles Laıırens'in Türkiye seyahatiKültürServisi - Yapı Kredi Kül-
tur Sanat Yayıncılık, istanbul Fran-
sız Kültür Merkezi ve Paris Güzel
SanatlarAkademisi ışbirliğı ile dü-
zenlenen sergıde. 1846-1*849 yıl-
lan arasını Türkıve \e Iran'da ge-
çiren Fransız ressam Jules La-
urens'm. Pans Güzel Sanatlar Aka-
demisi koleksıyonunda bulunan ve
dönemin Türkiye manzaralanndan
oluşan suluboy a eserleri sergılenı-
yor.
Resim eğıtımıni MontpellierGü-
zel Sanatlar Akademisi'nde ta-
mamlayan ve 1842'de Paris'e ge-
len Jules Laurens. coğrafyacı Xa-
vier Hommaire de Hell'e eşlik et-
mek amacıy, la çıkar Türkiye seya-
hatıne. Fransız hükümeti tarafindan
Karadenız, Hazar Denızi ve bu de-
nızlere komşu topraklarda bılımsel.
coğrafi ve tarihi araştırmalar yap-
makla görevlendinlen coğrafyacı
Xav ıer Hommaıre de Hell, yanın-
da kansı Adele Hommaire de Hell
ve ressam Jules Laurens olmak
üzere, 1846 Hazıranfnda lstan-
bul'a gelirler. Bir yıl kadar İstan-
bul'da kalan. Bursa. Iznik, Gemlık.
Sapanca gıbı yakın çevrede ınce-
leme ve belgeleme çalışmalannı
siirdüren ekıp. 28 Haziran I847'de
Istanbul'dan aynlır. Üsküp, Ereg-
li, Amasra, Sinop, Gerze, Samsun,
L'me. Perşembe, Ordu, Giresun.
Tırebolu. Trabzon, Erzurum, Har-
put. Dıyarbakır, Bıtlis ve Van'ı kap-
sayan büyük bir seyahat gerçek-
leştirır. Jules Laurens, güzergâh
bo) unca yerleşim yerlerinden ha-
rabelere. çeşmelerden kalelere, mı-
man detaylardan güğüm ve halıla-
ra kadar her şe> i resmeder Kuru
ve suluboya çalıştığı resimlerin bir
bölümünü de Fransa'v a döndükten
sonra > ağlıbo>a olarak tamamlar.
Mektuplan ıle 1901 'de öldüğu yıl
yayımlanan "Atölyeler Öyküsü"
başlıklı kitabında yolculuklan sı-
rasında karşılaştığı tüm güçlükle-
n gülümseyerek aşmasım bilen Ju-
les Laurens Istanbul'u "Bütünüy-
le büyülü ve Binbir Gece Masalla-
n'na layik" bir kent olarak görür.
Laurens, çeşitli yazılannda da. tut-
kuyla v aptığı resimlennde de Tür-
kıye'ye karşı yapmacık olmayan
bir coşku sergıler. İstanbul 'dan 5
Ocak 1847tanhınde>azdığımek-
tup. çalışma koşullan konusunda
bir fıkır venr: "Çalışnıalanmı so-
kaklarda koşuştururken. kayala-
nn tepesinde, yağmurun ya da bu-
naJücı sıcağın albnda, dimdikayak-
ta ya da yere çömelmiş. yorgun ar-
gın ya da cesareti kınlmış, binbir bi-
çimsiz durumda yapıyorum."
Christine Pelter, katalogda yer
alan yazısmda Laurens'in öncelik-
le bir manzaracı olduğunu v urgu-
lavarak. doğuştan Akdeniz'le içli
dışh olduğu ıçin. geçtiğı kentlerin
şiirini algıladığını belirtir. La-
urens'ın. Poussin geleneğinde ye-
tişmiş olmasının getırmiş olduğu
"tarih ressamlığı" eğıtimınm etki-
sine değınır " Resimlerindegerçek-
liklerini yitirmeden uyumlu bir dü-
zenleme içinde değerlendirilen ya-
pılar bir röportaj oluşturduklan
kadar tarihe gömülmüş j a da yok
olma volundaki imparatoıiuklar
üzerine bir düşünme eylemidirter.
Laurens'in resmindeki şey. belki
de seferinden tek başuıa dönen bir
Argonot'un trajik görevini gözler
önüne seren bir geçmiş özlcmjdir."
Çalışmalann büyük bir bölümü,
coğrafyacı Hommaire de Hell'in
1854 yılında Paris "te basılan "Vb-
yage en Turauie et en Perse" (Tür-
kıye'ye ve Jran'a Seyahat) adlı ki-
tabında yayımlanır. Bu seyahate
ılışkın büyükyağlıboyaeserlerıse
Fransa'nın çeşitli müzelennde ser-
gileniyor.
Yapı Kredı Kazım Taşkent Sa-
nat Galensfnde düzenlenen ser-
gı. Paris Güzel Sanatlar Akademi-
si koleksıyonunda bulunan. Jules
Laurens'in Türkiye seyahatıne ılış-
kin 153 desenden 91 'ıni kapsıyor. Sinop, Eski Cami, kalem, suluboya.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Yiten Aşk Romanları
Aşk romanlannı sever misiniz?
Aşk romanlannı yalnız hanımlar okur sanılır. Ger-
çı çokluk hanımlar okur ama aşk romanı okuyan pek
çok erkek okur da tanıdım.
Bir dönemin okuru onlar, artık geçmişe kanştı ka-
nşacak bir dönemin.
Evterde kitaplara daha sık rastlanırdı. Etajerde, ayak-
lı kitaplıkta. kapağı camlı kıtaplıkta. Bahçede. hasır
masanın üstünde, gelişigüzel, sayfalan açık, rüzgâr
yapraklandınyor sayfalarını.
Hıçkınk, kaç baskı yapmıştır, araştırdınız mı? Bu
kara sevda romanı yurdun dört bir yanına ulaşmış.
Doğan çocuklara ille Nalân, Kenan adı verilmiş.
Nalân ve Kenan, romanın baş kişileri.
Ama Kerime Nadir, dünyamızdan sessiz seda-
sız göçtü. Cenazesı kalkarken Şişli Camii avlusu
bomboştu. Oysa eserleri filme alınmış, milyonlarca
seyircıye ulaşmış. ünlü yıldızlanmıza biraz daha ün
kazandırmıştı.
Denizde kotra gezintıleri anlatmış romancının ce-
nazesi ayazh, buz gibi bir gündeydi. Galiba orada,
o ıssızlıkta düşündum. Yiten aşk romanları...
Üç büyük imza: Kerime Nadir, Muazzez Tahsin
ve Esat Mahmut. Büyuklüklerinı edebıyat tarıhimız
pek onaylamaz. Üçünün de 'edebî' değer taşıma-
dığı ılen surülmüştür.
Dönemin okurları, bu savı önemsememiş olacak-
lar. Üçü de hemen hiçbir romancımızın kavuşama-
dığı bir okur kalabalığına ulaşmış.
Esat Mahmut Karakurt'un Çö/c^e Bir Istanbul Kı-
zı romanı, 1926 tarihlı bu romantîenim ellilere. alt-
mışlara rastlayan çocukluğumda bjle popülerdi.
Ne vardı romanda? Kim ne dersedesin, şimdi de
hatıriadığım, duyumsadığım bir aftnosfer vardı.
Esat Mahmut'ta aşk bir yandan da 'espiyonaj'
öykuleriyte sarmaşır. Heyecan söz konüsudur. Ama
Muazzez Tahsin Berkand, yalnızca 'platonik' aşkı di-
le getirmiştir. Bin bir darboğazdan geçen 'evli' çrft,
yatak odası kapısına geldığınde roman 'mutlu son 'la
noktalanıverir. Çölde Bir İstanbul Kızı'nın ya daSo-
kaktan Gelen Kadın'm o iştahlı sevişme sahnelen-
ne Muazzez Tahsin asla yanaşmaz.
Kerime Nadir'de aşk hem cinsellik edinmıştır hem
de romantizminden kopmamıştır. Ama son kitapla-
nndan birinde, anılannı yazdığı Romancının Dunya-
s/'nda Kenme Nadir, değişen hayat üzerinde durur.
Aşk sona ermiştir ona göre. O büyük aşklar, kara-
sevdalı aşklar. Birbınne kavuşamamak acısının ye-
rine. 'bir başkasını bulurum' düşüncesı geçmiştir.
Öyle miydi? Bu yüzden mi aşk romanı yazılmıyor-
du artık?
Ama Batı'da hâlâ yazılıyor. Adeta bir tıcaret ko-
lunda çalışılır gibi yazılıyor.
Edebiyatımızda başka aşk romancıları da var.
Çoktan unutulmuş Burhan Cahit Morkaya'nın/\y-
ten'iniokumuştum;yoksaNişanlılar mıydı; benden
bile siliniyor. Oğuz Ozdeş'in aşk romanlan var.
Ethem Izzet Benice'nin aşk romanlannı oku-
dum, hepsıni. Necatigil ondan söz açarken "hal-
kın aradığı- okuduğu, tekrar tekrar bastlmış roman-
lar"yazan diyor. Beş Hasta Var'ı, Istırap Çocuğu'nu
ben de tekrar tekrar okumuştum.
Bir ara, kıtaplığımda yer kaimadı diye, bu roman-
lann çoğunu kapının önüne. koydum. Sonra pişman
oldum, sahaf sahaf dolaşıp yeniden edindım.
Hepsinın kapaklarına bayılırım. Kapak resimliyse,
ille güzel bir genç kadın ve yakışıklı bir erkek. Yok,
resimsizse, grafik düzenlemede baygın renkler, ör-
nekse Samanyolu'nun kapağında günbatımı renk-
leri ıç ıçe geçmiştir.
Aşk romanı yazan Refik Halid, okurianna "tatlı sa-
ailer" geçirtmek istedığıni söyler. Refik Halid 'ın ola-
ğanustu Türkçesı bu romanlar boyunca da varlığı-
nı korumuştur. Okuyun, Bugünün Saraylısı'ru, o 'ro-
man Türkçesı'ne hayran kalırsınız. Dışi Örümcek'\,
Nilgün'l&ri de okuyun, okumuşsanız yeniden oku-
yun, anlatış ustahğı yürek oynatır hep.
Cemal Süreya, popüler edebiyatımızın yabana
atılmaması gerektiğini yazmıştı. Birfolklorzenginli-
ği yakalıyordu aşk romanlannda. Cemal Süreya'nın
yazılannı ne kadar çok özlüyorum.
Galiba aşk romanlannı da ozlemişim.
Adlannı unuttuğumuz daha nıce aşk romancıları,
bir gün sizler için hiç olmazsa bir antoloji hazırlana-
maz mı? "Aşk ve Karasevda Romanlan Ântolojisi..."
Birkaç sayfanız yaşasa...
Takvimde İz Bırakan:
"Güneş batmak üzere idi. Kollanmızı balkonun ke-
nanna dayamış, akşamın yeryerpembe biresmer-
liğe boğduğu uçsuz bucaksız kırlan seyre dalmış-
tık. Marmara kızıl renklerle tutuşuyor, beyaz duvar-
lann çevirdiği ağaçlıklı bahçeler ve şuraya buraya
bırakılmış zaıifkuş kafeslerine benzeyen köşkler, ağır
ağır gecenin esmer tülüne bürünüyordu." Kerime
Nadir, Günah Bende mi? 14. basım, 1961, Inkılap
ve Aka Kitabevlerı.
BUGUN
• BORL'SAN KÜLTÜR V E SANAT MERKEZİ'nde
saat 19.00'da Ece fdil (şanl ve Önder Ankın (gitar)
katıldığı klasik müzik konsen dinlenebılır.
• MARMARA ÜNİ\TRStTESİ FRANSIZCA
KAMLı \'ÖNETtMİ Bahar Şenliği kapsamında
Tarabya Kampusu'nda 14.00-16.00 arası Cenk ve
Erdem'ın katıldığı Müebbet Muhabbet başlıklı
söyleşı, 16.00-18.00 arası Bülent Somay. Ünsal Oskay
ve Hasan Bülent Kahraman ın 'Kültür Ne Zaman
Popüler Oldu' başlıklı panel. 18.00-20.00 arası Zeld
Demirkubuz'un katıldığı söyleşı. 20.00- arası Blue
Blues band, İndians. İstanblues ve Southern
Comfort'un katıldıâı rock eecesj yer alıyor.
• İSTANBUL İL HALK KÜTÜTHANESİ'nde saat
14.00'te Tansu Bele'nin yöneteceğı. Tufan Ata
Türkydmaz, Meral Dalaman ve \usuf Çotuksöken'in
katılacağı 'Gençlik ve Edebiyat" başlıklı panel
izlenebilır.
• BELGESEL SİNE,MACIL\R BİRLİĞİ nde
Mehmet Eryümazın yönettığı Bir Sinemada Bir
Dolunay adlı belgesel göstenîıyor. (292 39 84)
• GOETHE ENSTİTÜSÜ'nde saat 18 30da Ercan
Karakaş'ın yöneteceğı ve Freimut Duve'un katılacağı
'Medyanın Ozgürlüğü veSorumluluğu' başlıklı panel
yer alıyor.
10. ULUSLARARASI İSTANBUL TİYATRO FESTİVALİ
BUGUN
• AKM Büvük SaJon'da saat 20 30 da Jerome
Deschamps ve Macha Makeieff in yönettığı Gülünç
Kibarlar adlı oyun ızlenebılir
YARIIV
• Taksim Sahnesi'nde saat 20.30'da Ankara Sanat
Tiyatrosu'nun sahnelediği ve Rutkay Aziz'ın
yönettığı .\krep adlı oyun yer alıyor.