Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15MAYIS1998CUMA
12 KULTUR
Krzysztof Zanussi, filmlerinde insanlann iradelerini nasıl kullandıklannı anlatıyor
'Seçiminıizle özgürleşiyoruz'ASLISELÇUK
Ünlü Polonyaiı yönetmen
Krzysztof Zanussi. 17. Uluslara-
rası lstanbul Film Festivali'ndey-
di. Uluslararası yanşma bölümü-
nün fılmlerini değerlendiren jüri-
nın başkanlığını da yaptı geçen
günlerde. Varşova doğumlu Za-
nussi. Varşova Üniversitesi fizik
bölümünii bitirip. 1950'li yıllann
sonlanna doğru amatörce fümler
çekmeye başladı. bu- _ _ _ _ _
nunla da yetinmeyerek
Polonya'nın ünlü sine-
ma okulu Lodz'a girdi.
1966'daçektiği'Death
ofa ProvindaT (Bir Taş-
ralınınÖlümüiadhbi-
tirme filmiyle Venedik
başta olmak üzere bir-
çok film festivalinde
ödüllerkazandı. Polon-
televizyonu içinya
196^'degerçekleştırdi-
ği ikinci kısa metraj fil-
mi 'Face to Face' (Yüz
Yüze) sonralan çeke-
ceği uzun metraj filmlerinin öz-
gün özelliklenni taşıyan öğeler-
den oluşuyordu: Düşünceleri. duy-
gulan. tntkulan sergileyen kame-
ranm kullanımı. düşüncelerinden
çok duygulanyla. tutkulanyla ha-
reket eden kişilikler. Dırenış eyle-
minın koyu bir partizanı olan Za-
nussi. komünizmın 1980 sonlan-
na dogru yenilgiye uğramasıyla
yurtdışına gitti. fılm çalışmalannı
Polonya dışında sürdürdü. Bir se-
narist de olan Zanussi filmlerinin
senaryolannı kendi yazmaktadır.
- Polonya'mn 80'lerdeld Daya-
mşnıaeylemi içindeoMunuz.'Cont-
ract" (Evtilik Sözleşmesi-1980) ad-
b filminizde komünist sisteme olan
eleştirilerinizi açıkça ortaya koy-
dunuz. Bu neredeysesizin tüm fflm-
bir
entelektüelim,
benim için
sorun budur.
Aydın olmak
zordur.
Çünkü ne
anlatacağımı
gayet iyi
biliyorum.
lerinizdeki özü de olustunıyor. Bu
anlatnnı seçmeyi niçin yeğliyorsu-
nuz?
K. ZANUSSİ -Yaşantım boyun-
ca 30 film çektim. elbette hepsi
ayru konuyu işlemivordu. bazı füm-
lerimin konusu farklıydı. Sözünü
ettiginız film •Contract' ıse toplum-
sal bir içerikteydi. toplumsal sorun-
laradeğiniyordu. Bu filmimde ko-
münist ideolojınin \ e komünist ah-
lakın şaşırtıcı çöküşünü ırdeledim.
ı Bu filmimi çok seve-
nm. Komünist siste-
min çözülüşünü fark
ettim. filmimde bunu
yansıttım. Filminin
sponsorluğunu komü-
nist sıstem yapmıştı.
fakat sonunda fılmi hiç
sevTnediler.
- Kendilerini deşti-
ren bir filme para mı
yanrmıs, oldular böv-
İeHkle?
Bu soru hayatımızın
sonuna kadar cevapla-
mamız gereken bir so-
ru. Bu çelişkı açıklanması zor bir
ikilem taşnor. Komünist sistem
yöneticileri birşekılde liberal hat-
ta demokrat olduklannı kanıtla-
mak amacıyla filmime para yatır-
mış. yardım etmiştı. Oysa bu sa-
vunmalannda pek dürüst sayılmaz-
lardı, zonınlu kaldıklan için so-
nuçta bu şekilde davranmışlardı.
Kalabalıklara eleştıriye açık ol-
duklannı göstermek istıyorlardı.
Bu tür eleştirilere tümüyle kapalı
olsalardı rüşvete, ahlaksızlıga. yoz-
laşmaya karşı olmadıklannı ima
etmişolacaklardı. Film gösterime
girdi ve onlar sustular. Beğenme-
diklerini kolaylıkla ve açıkça söy-
leyemiyorlardı. 'Contracfa çekil-
mesı için para koymuş olmaktan hiç
memnun kalmadılar dıvebılirim
nomik gelişme içindeyiz. En bü-
yük değişim ise insanlarda oldu, on-
İar artık obje değiller. Kendi yaşan-
tılanndaki sorumlulukJannı elleri-
ne almış durumdalar, kendi tarih-
lerinin öznesi durumundalar. Ko-
münist sistemden çıktığımız za-
man Polonya'da bir patlama ya-
şandı, herkes bir şeyler yapmaya
başladı. kendi yaşamlan için gere-
ken kararlan ellerinde tutmaya baş-
ladılar. Bence bu en büyük deği-
şikliktir toplumumuz
için.
- Polonya sineması
dünvamn önemli sine-
malanndan biri. Polon-
ya'dan Andrzej Wajda,
Krzysztof Kieslowski
ve siz başta olmak üze-
re, pek çok etkiti yönet-
men çıkü. Şu anda fflm-
lerinizi gerçekieştirnıek
insanlann
seçimleri,
yaşamlanndaki
en belirgin
dramatik
öğelerdir.
içinhaıSolaııaUanısa- SeçimlenrtllZİe
hipsiniz? özgürlüğümüzü
geliştiririz.
Yeni projesi 'ölüm veölüm süreci' üstüne. (Fotoğraf: KADER TLJCLA)
nşılan konulann sistemin değişimi
ile başka bir boyuta geçeceğini dü-
şünüvorlank Gördüğümüz filmle-
re, aldığınuz haberlere bakınca ay-
nı sorunlann devam ertiği söv lene-
bilir, öyle değil mi?
Artık sorunlar aynı değıl, deği-
şık \,apıdalar. Komünist sistem yö-
netimdeyken çok büyük bırekono-
mik çöküş yasandı. Şımdi ise Po-
lon>a'da tam tersine büv ük bir eko-
-90'larda Sovyetier Birliği dağıl-
dı. Poloma başka bir v önetime ka-
vuştu. Fakat şimdi tartişılan konu-
lar. kişiler değişmiş de olsa nere-
deyse öncekiler kadar umutsuz ve
karmaşık. Sizolanlariçin nedüşü-
nüyorsunuz?
tnsanlığın sorunlan hiç basit ola-
bilir mi.\.
- Polonyalılar ve komünist sis-
temde vaktiyle vaşamış olanlar tar-
Batı Avrupa ülkele-
rindeki sinemalann ola-
naklanna biz de sahi- ~™™™™™™
biz. Filmler devlet, özel televiz-
yonlar ve devlet televizyonunun
sağladığı kredilerle çekilıyor. Asıl
sorunsa fılm çekmek değil, filmin
dağıtımını yapmak. Polonya'dada
Amerikan majorlan egemen oldu-
gu için onlardan film paketleri sa-
tın alıyorlar, sinema salonlarını
Amerikan filmleri ile bloke edi-
yorlar. Polonya filmlerinin vızyo-
na girmesi gün geçtikçe daha da
zorlaşıyor.
- Yeni projeteriniz saıunm ki var.
Sizi bugünlerde hangi konularUgi-
lendiriyor?
Evet. var. Tüm yaşantım boyun-
ca ilgilendiğim temalarla ilgileni-
yorum. Gelecek projem ölüm ve öl-
mek süreci üstüne. Bunlar sonsu-
za dek sürecek olan temalar. Her
zamanki gibi senaryomu tek başı-
ma yazıyorum.
-Filmlerinizinana teması nedir?
Güç bir soru bu. Biz sanatçılar
için yaptığımızın çok bilincinde
olmamız aslında iyi bir şey değil.
olmamak belki çok daha iyi diye-
bilirim. Yaratma aşamasında be-
lirginleşmiş bir bılinç sanatçılar
için bir çeşit tuzak oluyor. Holly-
vvood'da bir deyim vardır: eğer fil-
minizle vermek istediğiniz mesa-
• jı açık seçik biliyorsa-
nız film çekmeyin
telgraf çekin derler.
Ben bir entelektüelim.
benim için sorun bu-
dur; aydın olmak zor-
dur. Çünkü ne anlata-
cağımı daima gayet iyi
biliyorum. Anlataca-
ğımın kesinlikle bilin-
cindeyim. böyle de
davranmak zorunda-
yım. Benim için ka-
çınmam gereken çok
tehlikeli bir tuzak bu
~ " ~ ^ ~ durum.
Çalışırken öyle bir an gelir ki
kendinizi filminize diyaloglaryaz-
mak yerine, röportaj yaparken sar-
fettiğinız cümlelen yazmaya baş-
larken bulursunuz, doğrudan me-
sajlar vermeye başlarsınız; bu ger-
çek bir teHike demektir. Filmlerim-
deki insanlann seçimlenni. seçim-
lenyle bırlikte iradelerini nasıl kul-
landıklannı anlatmayı seviyorum.
tnsanlann seçimleri yaşamlann-
daki en belirgin dramatik ögeler-
dir, seçimlerimizle özgürlükleri-
mızi geliştiririz. Ya da tam tersi
olabilir. lşte benim ana temalanm
bunlardır, diger filmlerimde anlat-
tıklanma gelince, onlann yorumu-
nu bu sanatm eleştırmenlerine bı-
rakıyorum ve kanımca onlarda iyi
çalışmalardır...
Etkinliklerle 'DışandakVKültür Servisi - tstanbul British Council
ve lstanbul Bılgi Üniversitesi Sinema ve
Televizyon Bölümü 16-23 Mayıs tarihleri
arasmda 'Outsiders-Dışandaki" konulu bir
proje gerçekleştiriyor.
lstanbul Bilgi Üniversitesi'ndegerçekleş-
tirilecek olan proje kapsamında film gös-
terimleri. konferanslar. sergiler. gösteriler\e
konserler yer alacak. 16-20 Mayıs tarihleri
arasında yer alacak olan yabancı ve Türk fılm
gösterimleri ise ücretsizolarak gerçekleşe-
cek. Proje kapsamında Baz Luhrmann'ın
Romeo ve Juliet. Mathieu Kassovitz'in La
Haine, Slava Tsukerman'ın Liquid Sky.
FritzLang'ın M. ve Scarlet Street. Laurens
C. Posrman'ın Midnight Breaks. John
Fordun The Searchers. Rainer VVerner
Fassbinder'in Veronika Voss. Michael Po-
vvçllin Peeping Tom. Nicolas Roeg'in The
Man \Vlıo Fell to VVorld ve Walkabout, Mo-
maruOshil in Ghost ın the Shell. VasiliPic-
hul'un Little \'era. OmerKavur"un Anayurt
Oteli, Banş Pirhasan ın Lsta Benı Öldür-
sene adlı filmlen izlenebılecek.
21 Mayıs Perşembe günü saat 12.30"da
ıse toplumda "dışanda olmak" konusunun
ırdeleneceğı konferans ba^layacak. Bılgi
Üniversitesi Rektörü Asaf Sai\aş Akat ve
British Council yöneticisi Martin Fryer'in
konuşmalany]aba>la\acak konferansın ilk
gününde Chiris Rumford "Dışanda Olma-
nın tmkânsızlığf, Nabi Ava'Öteki Türki-
ye\ .\su Aksoy "Gecekondudan Varoşlara-
Istanbul'daSos>al Dışlama". .AB.'Vkaj "Mar-
jinalliğin Sınırlan Nasıl Tanımlanır?" Hü-
seyin ,\lptekin'Dışandan Biri Olarak Sa-
natçı", Ferda Kesldn 'Öteki \e Ayincı Pra-
tikler', Elif Gülen 'Dışlanmışlann Şehn"
konulu bildırileri okuyacak.
Konferansın ikinci günü ise saat 11.30'da
başlayacak. Rana Tekcan 'Bir Başkasının
Yaşamını Yeniden Kurmak: Biyografı Üze-
nne BırÇalışma'. DenizDerman 'Yönet-
menlerKadın Yönetnıenler BilgeOlgaç'.
CeyianOrhun 'Kadınsı Değerlerin Dışlan-
ması'. Kutlu Çanboğlu 'Türkiye'deki Cin-
sel Azınhk Kimliklerin Sorgulanması'. .\nıs
Viımrul "Marjinallik. Etkinlik ve Kimlik".
RıfatN. Bali -Çifte Marjinallik:Yahudi Ce-
maati", Gün Orgun "Sömürgecilık Sonrası
Yazınında Marjinallik ve Kozmopolitan-
lık'. Ayhan Kaya'Yapısal Dışlanma ve Ber-
lindeki Hip-Hop Gençlik' konulu bildirile-
rini sunacak. Yiğiıhan ^enicioğhı, Öyldi Po-
toğlu ve Ayşe Dodanirnın "Kimliklerim ve
Ben" başjıklı gösterisi ise 12.30'da gerçek-
leşecek.
Konferansın üçüncü gününde Sinema \e
Dışanda olmak konusu irdelenecek. Saat
10.00'da başlayacak olan konteransta Z.
Tül Akbal Sualp' Kapı Eşıklerinde, Kuşat-
malarda. Korkunun Yüzünden Dışandaki',
AliyeF.Mataracı 'Dışandaki Chaplin'. Def-
ncSuman "Küçük Vera". Duygu Erim 'Nef-
ret". EyiemKaftan 'Olum^allık. Dışandan-
lık ve tktidar". Defne Kayalar 'Romeo ve
Juliet' konulu bildırilerini okuyacak. Saat
13. OO'te Tüna Erdem \e Selim E\üboglu'nun
Doğaçlama Film Okumalan' başlıkh söy-
leşisi izlenebilir. Aynı gün saat 14.30'da ise
Ömer Ka\ur. Banş Pirhasan \e Cem Tay-
lan' tn katıldığı 'Dışandaki ve Sinema' baş-
lıklı panel gerçekleşecek.
Proje süresince Ekûn Ma|den,AslıAkın-
a \e Esat Başak'ın sergileri görülebilir. Baz Luhrmann'ın Romeo ve Juliet'i gösterime sunulacakfilmlerarasında.
Harlem'den lstanbul^a müzikal köprü
'lstanbul' adlı albümde iki müzik kültürü harmanlanıyor
HÜLYATUNÇAĞ
Nev\ Ybrk'tan tromboncu Cnüg Harris ile
Istanbul'dan Roman klarnetçi Barbaros Er-
köse'nin yollan aslında iki, üç yıl önce yine
bir Pozitif konserinden sonra kesişmışti...
Konuştuklan ortak dil müzikti... Farklı kök-
lerden ve kültürlerden gelen bu iki sanatçı,
birbirlennden o denli etkilendiler ki müzik
birikimlerini karşılıklı akıtmaya karar verdi-
ler... Yine katalizör Pozitif gençleri oldu
(Mehmet Uluğ, Cem Yegül ve Ahmet liluğ
üçlüsü)... Craig Harris ve Barbaros Erköse
Project. 1997 yılındakı 7. Akbank Jazz Fes-
tivali için yaratıldı. Ardından Harris. Erkö-
se ve Pozitif bu sıradışı projeyi belgelemeye
karar \erdiler:..
Doublemoon Records için Imaj Srüd-
yolan'nda gerçekleştirilen spontan ve
yoğun çalışmanın sonucu ise eklektik
bir albüm oldu: "İstanbuT...
45 yaşındaki Craıg Harns, Long
Island - Hempsteadli... Ancak caz
müziğinin Harlem'de doğduğuna
inanıyor; gerçek, modem caz mü-
ziğinin... 1986 yıhndan buyana
kurduğu u
Tailgater's Tales" ve
"CoJdSvveat" toplulukJanyla inan-
cından ödün vermeden yaptığı albüm-
leri. caz yelpazesinin modern Funk-Jazz
kanadında yer alıyor. Harris'in ilgi alanı
bu kadar değil. Tüm duyargalannı Harlem'den
yola çıkarak dünya müziğine uzatıyor... Af-
rıka, A\xıstralya derken Türkiye...
Ne tür müziği seversek sevelim Erköse
kardeşlenn sanatına saygı duymamak olası
değil...
Klarnetçi Barbaros Erköse, akademik bir
eğitim altnamasına karşın doğaçtan bir vir-
tüöz yeteneğine; .Azerbaycan geleneksel mü-
ziklerinin birikimine sahip...
'•İstanbul" albümü de bu iki sanatçının. Cra-
ig Harns ve Barbaros Erköse'nin yetenek ve
birikimlerinin kesiştiği nokta...
Yanlarında, yıllarca aynı müzik görüşleri-
ni paylaştıklan müzisyen dostlan Al McDo-
weü (bas), AH Görgülü (darbuka), An" Perret
(tuşluçalgılar). BfllW'hite(gitar). CalvinJo-
nes (bas). Carla Cook (vokal). Damon Du-
ew1ıite (davul). Keh-vn BeU (gitar), Mehmet
Erdem (ut), Oğuz Büyükberber (bas klar-
net). Serdar Lçar (kanun). Tony Levvis(da-
vul). Şaban Erköse(darbukal...
Craıg Harns "'İstanbul'* albümü için oluş-
turduğu topluluğuna "Nation oftmagination"
adını vermiş... Türk, Ro-
Barbaros Erköse ve Craig Harris
man. soul, rap. reggae, folk müziklerinı har-
manladığı hayal ülkesi ise tstanbul...
Albüm on iki parçadan oluşan uzun bir
çalışma...
Yesari Asım .\rso>'un nostaljik "Çamlı-
ca"sı. bıze ilk kısa sinyali \eriyor. Çamlı-
ca'dan Güney Afrika'ya... Sözlerinı şarkıcı
Sekou Sundiata'nın yazdığı. Craig Harris
bestesi "Mandela". Nelson Mandela'va bir
sunu... Parçada. Güney Afrika ritmine dar-
bukacı Şaban Erköseoryantal bir tatkatıyor.
"Dijiribludu'", Craig Harris'in Harleme dö-
nükbirçalışması aslında... Albümde buzen-
ci ruhuna farklı bir noktadan girip onunla
bir süre bütünleşip daha sonra yoluna gıden
oyun havası. "Haval flkesi'"nin eklektik ama-
cının yansıması...
Darbukacı Şaban Erköse bu kez, Craig
Harris ve Nation of lmagmation'a bir reggae'de
katkıda bulunuyor "Big Body Girl". 7
l
*Harlem"de New Yorklu ve Istanbullu
müzisyenler bir kez daha buluşuyor. Yine
Carla Cook'un yumuşak. zenci ru-
hundan kopup gelen vokalleri...
"Cab"de Ne\\ York taksileri be-
timleniyor... lstanbul taksilerin-
den ne farktvar ki...
u
Zoupv "de belki de ilk kez
birbirinden çok değişik çal-
gılarbirarayageiiyor. Avust-
ralya yerlilerinin uzun üflemeli çalgı-
sı "Didgeridoo'". klarnet. kanun ve dar-
buka...
"İstanbur albümünün en güzel. en ıç-
ten parçalarından biri de "Love"... Carla
Cook'un lirik sesine. klarnette Barbaros
Erköse. gitarda KeKyn Bell. basta Al McDo-
\vell. davulda Tony Levv is. tuşlu çalgılarda Ali
Perret, bas klarnette Oğuz Büyükberber, ut-
ta Mehmet Erdem. darbukada Ali Görgülü.
kanunda Serdar Uçar eşhk ediyor...
"Mandıra"da Barbaros Erköse toplulu-
ğunun Roman tadını tattıktan sonra Nev\
York ve İstanbul arasında gidip gelen Funk-
Oryant bir Craıg Harns bestesi; "Dreamti-
me'-.
Trombonda Craig Harris. vokalde Carla Co-
ok. basta Al McDovvell. davulda Tony Le\v ıs,
gitarda Kelvyn Bell, tuşlu çalgılarda Ali Per-
ret'inyorumladığı "SongforaFriend". Har-
ris'm eklektik bir bestesi...
"İstanbul" albümü, New York ve İstanbul
müzik kültüninün harmanlanmasında öncü-
lük yapan Pozitif ekibine bir teşekkür par-
çasıylanoktalanıyor; "Pozitif.bırhiphop...
Birbirıyle ilgisiz gibi görünen caz müzi-
ğinin Majör- Minör'leriyle Türk müziğinin
modal çizgisini birleştiren nokta. doğaçlama...
"İstanbul" albümü bu flörtün ne ilki ne de
sonuncusu... İçten. ıleriye dönük \e bilinçlı
bir yansıması...
'2.Dr.Nejat Eczacıbaşı Ulusal
Beste Yarışması' sonuçlandı
Birincilik Uçarsu
ve Manav'ın
Kültür Servisi - tzmir Kültür
ve Sanat Eğitim Vakfi tarafından
düzenlenen 'Dr. Nejat Eczaaba-
şı Ulusal Beste Yanşması'nda bi-
rincilik ödülünü genç besteciler
Özkan Manav v e Hasan Uçarsu
paylaştı.
İKSEV Başkanı Fıliz Eczaa-
bası Sarper, Seçici Kurul Başka-
nı îlhan Usmanbaş; üveler^'alçın
Tura, Ali Doğan SinangiL İstemi-
han Taviloğlu, Ren-
gim Gökmen. Erol
Erdinç ve Hikmet
Şünşek ile düzenle-
diği basın toplantı-
sında. yanşma sonuç-
lannı açıkladı. Tür-
kiye'de müzik alanın-
da yapılan tek ve ük
beste yarışmasına
1996yıhnda24, bu
yıl ise 13 eserin ka-
tıldığınıbelirten Sar-
per "Klasikmüakda-
ğannuza37eser kazandırdık. İK-
SEV ülkemizin çağdaş ve aydın-
lık geleceği için çahşmava devam
edecektir.' Seçici Kurul Başkanı
Îlhan Usmanbaş da yanşmaya ka-
tılan 13 eseri seçerken adıl ve iyi
niyetli davrandıklannı ıfade ede-
rek 6esenn ilk 3 dereceyi paylaş-
tıklannı söyledı. Binncilik ödülü-
nü halen ABD'de müzik alanın-
da yüksek lisans eğitimi gören
Özkan Manav ve çalışmalannı
Ankara'da sürdüren geçen yılın
birincisi Hasan Lçarsu'nun aldı-
gını kaydeden Usmanbaş, halen
Hasan Uçarsu
ABD'de yaşayan piyanist Kâmran
İnce ve Nejat Başeğmezler'in ise
ikincilik ödülüne değer görüldü-
ğünü, Ankara Devlet Opera ve
Balesi sanatçısı Tevfîk Akbaşh ve
Hacettepe Üniversitesi Devlet
Konservatuvan yüksek lisans öğ-
rencisi Ayşe Önder'ın de üçün-
cülüğü pav laştığını bildirdi. Dev-
let Sanatçısı Hikmet Şûnşek de
yanşmanın öneminın bilinmedi-
ğini savunarak "Bir
devlet sanatçısı ola-
rak utanç duyuyo-
rum; devletin yap-
ması gerekeni başka-
lan yapıyor. Kültür
BakanhğL kendiyap-
ması gereken işj vapa-
madığı için utanç
duymah" dedi.
Orkestra şefı Ren-
gim Gökmen de ya-
nşmada derece alan-
ların kamuoyunda
görülme ve duyurulma şansı ol-
madığını belirtti.
Nejat Eczacıbaşı anısına dü-
zenlenen yarışmada dereceye gi-
renlere ödülleri, 14 Haziran'daki
12. Uluslararası İzmır Festiva-
li'nin açılış konserinde verilecek.
Binncilik ödülünü alan iki yapıt,
ilk kez bu konserde yorumlanacak.
Yanşmada birincılığe değer gö-
rülen eser sahiplerine 500'er mil-
yon. ikincilere 375'er milyon,
üçüncülere ise 250'şer milyon li-
ra ödül venlecek. Yanşma 2 yıl-
dabiryapılacak.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Bir Gençlik Başyapıtı
Ansiklopedilerde, sözlüklerde, şurda burda rastla-
dığım bir kitap vardır: Hikâye. Yeni yazımıza aktanl-
madığından yıllaryıh okuyamadığım, merakettiğim bir
kitap.
Halid Ziya Uşaklıgil'in bu inceiemesıni Nur Gü-
rani Arslan hem yeni yazımıza aktarmış, hem de öl-
çülü, üslûba bağlı bir sadeleştirmeyle, aal metinle sa-
deleştirdiği koşut metni okura sunmuş. Hikâye'yi Ya-
pı Kredi Yayınlan yayımladı. Hazırtayanın ve yayıne-
vinin emeklerine teşekkür etmek istiyorum.
Hikâye, Halid Ziya'nın gençlik verimlerinden. Nur
Gürani'nin vurguladığı gibi, neMa; ve Siyah, neAşk-
ı Memnu kaleme getirilmiş. Roman sanatına vurgun,
yirmi yaşındaki Halid Ziya coşumculukla gerçekçiliği
karşılaştırmak ereğinde.
Yapıt yüz on yıl önce bir gazetede tefrika edilmiş.
Yüz on yıl öncesinin Türk edebiyatında roman sayfa-
lannı gözümüzün önüne getirmeye çalışalım. Ahmed
Mrthat Efendi kıyısından köşesinden roman sanatın-
da iz sürüyor, Namık Kemal'den bizdeki romanlara
bazı itirazlar gelmiş ama, Sergüzeşt henüz ününe ka-
vuşmamıştır.
Hikâye okunduğunda, Halid Ziya'nın ilk romanlan-
mızdan hoşnut kalmadığı açık seçik ortaya çıkıyor. Oy-
sa Bir Yazın Tarihi adlı nefis uzun öyküsünde Sami-
paşazade Sezai imzalı Sergüzeşt'ten büyük övgüy-
le, hayranlıkla söz açar.
Roman sanatıyla yeni tanışan Osmanlı insanı için
Hikâye şaşırtıcı bir inceleme. Halid Ziya Uşaklıgil'in çok
genç yaştayken bu sanat üzerine çılgıncasına kafa yor-
duğunu kanıtlamakla kalmıyor, Aşk-ı Memnu roman-
ctsındaki büyük yazınsal yeteneği de gözler önüne se-
riyor.
Realizmi savunan, romantizmden uzaklaşılması ge-
rektiğini öne süren Halid Ziya, romantizmin dile geti-
rişlerinden büsbütün kopmuş da değildir. Zaten Ser-
vet-i Fünûn edebiyatının en büyük başansı da, ben-
ce, burada, bu romantizm-realizm çatşma ve kaynaş-
masında aranmalıdır.
Gerek Halid Ziya'da gerek Mehmed Rauf imzalı Ey-
lûröe gerçekçilik dar bir olay örgüsü çevresinde ruh
çözümlemelerine açılışla yorumlanabilir. Gerçekçilik
denektaşı kabul edilmiş, ama romantizmin esintilerin-
den -yazariann ileri sürdüğünce- uzaklaşılmamıştır. Bel-
ki de örnek alınacak bir sentez söz konusudur.
Hikâye'de de özellikle Fransız romancılarının yapıt-
lanna bu perspektiften yaklaşılıyor.
Harikulâde bir Flaubert ("Flober") bölümü var. Bih-
ter"\ yaratmış romancı, Madame Boya/y'nin trajik ya-
şamını tutucu bir toplum için yeniden yorumluyor
"Madame Bovary hikâyelerde rastlanan fahişeler
gibi fuhuşlanndan başka bir şeyleri görünmeyen ka-
dınlardan değildir. Onu incelemekle insan namuslu
bir kadının kalbinde fuhşun nasıl büyüdüğünü, nasıl
bazı olaylar sonucunda ejder kesilerek saflık duygu-
sunu yuttuğunu görür, mutsuz bir eşin kalbinden çı-
kan feryatlara, safbirkadını fuhuş pisliğine atan üzün-
tülere tanıklık eder, gözünûn önünde bir hayat döner,
bütün o sahneler duygu gözünde canlanır; bir kadı-
nın en özel duygulannı, ruhunun en derin gariplikle-
rini öğrenir."
• Evet, bu satıriar yüz on yıl önce yazılmıştır. Bugün
bize kolay gelebilir, edebiyatla, roman sanatıyla haşır
neşir herkesin yazabileceği satırlar gibi görünebilir. Ne
var ki, yüzyıl öncesinin Osmanlı-Türk dünyasında Ma-
dame Bovary romanı hemen hiçbir şey ifade etmez-
ken, Halid Ziya, bu roman kişisini nasıl alımlamamız
gerektiğine işaret etmektedir...
Okullanmızda Türk Edebiyatı dersleri birer şema,
birer kalıp. birer bilmece-dil olmaktan kurtanlabilse,
edebiyatımızın bir anda nasıl ufuk kazandığı da orta-
ya çıkacak. Ben oJsam, Halid Ziya'nın gençlik başya-
pıtı Hikâye'yi yan ders yılı boyunca okul kitabı yerine
okutur, öteki yan yılda da Haikj Ziya'dan usta işi bir
romanla bu incelemeyi oranlardım.
lyimser ütopya mı?
Takvimde h Bırakan:
"Insanlanmız, kâğıtpeçete ile tuvaletkâğıdı arasın-
daki organlan için çalışıyor. Bu marketlerde temizlik
kâğıtlanna aynlan raflann uzunluğu, kitap raflannın on
katı. Okumuyorvz ki, yazmayı öğrenelim!" Vural Sö-
zer, Dil Haşlama, Barajans Yayınlan, 1997.
Vasıf Öngören anılıyor
• Kültür Servisi - Oyun yazan, yönetmen, kuramcı
Vasıf Öngören 14. ölüm yıldönümünde anılıyor. Bu yıl
aynca 60. doğum yılı da kutlanan sanatçmın anısına 17
Mayıs Pazar günü saat 13.00'te Yaşam Radyo'da "Asiye
Nasıl Kurtulur' adlı yapıtı seslendirilecek. Ongören'in
Ankara Biriik Sahnesi. lstanbul Şehir Tiyatrolan ve
Birlik Sahnesi'nde birlikte çalıştığı oyoınculann
katılacağı seslendinne öncesinde sanatçının Türk sanat
dünyasındaki yen ve önemi konuşulacak.
Pentagram Bursa'da
• Kültür Servisi -1988 yılında kuruian ve
bugüne dek 'PentagTam'. 'Trail Blazer", 'Anatolia',
'Popçular Dışan' adlı 4 albüm yayımlamış olan heav^
metal grubu Pentagram, bugün saat 21.00'de Bursa
Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu'nda bir konser
verecek. Bursalı dinleyicileriyle yedi yıllık bir aradan
sonra yeniden buluşacak olan Pentagram vaz aylannda
da dünyaca ünlü gruplarla Avrupa turnesine çıkacak.
K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K
K Â M t L M A S A R A C I