14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 NİSAN 1998 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Çanakkale Boğazı'nı Yeniden Savunabilmek... Prof. Dr. A. METE TUNCOKU ODTÜ, Uluslararası /Iişkiler Bölümü Öğretim Üyesi A raya giren günlerie uza- yan Kurban Bayramı tatili nedeniyle geldi- ğim Çanakkale'de, nice- dir aklıma takılıp kuş- kular yaratan bir soru- nu, Çanakkale Boğazı'na köprü yapıl- masını yeniden düşünmek ve bununla il- gili olası gelişmeleri bir kez daha değer- lendirmek olanağı buldum. Açıkça be- lirtmeliyim ki, endişe ve korkulanm da- ha dagüçlendi... Bilindiği gibi, Çanakkale Boğazı'na iki yakayı birleştirecek bir köprü yapı- mına ilişkin çalışmalar neredeyse son aşa- masına gelmiş durumdadır. Gerekli pa- rasal destek sağlanınca yapımın başla- yacagı da belirtilmektedir. Istanbul'a yapılan iki dev köprü gibi, Çanakka- le'ye yapılacak bir köprünün de giderek yoğunlaşan ulusal ve uluslararası kara ulaşımını hızlandınp zaman ve para ba- kımından tasarruf sağlayacağı ve şehir- leşmeyle ilgili sorunlara çözüm getire- ceği ileri sürülmektedir. Köprü yapılarak nerede 'şehirleşme ve ulaşım'a kalıcı çözümler bulunabilmiş- tir konusu. yanıtını uzmanlann bilece- ği bir soru olup burada tartışılmayacak- tır. Bizi ilgilendiren başka sorunlar var- dır Omegin daha şimdiden, köprü ve çev- re yollannın geçeceği olası yerlerde, As- ya-Avrupa yakasında geniş topraklar, tarla ve meyve bahçeleri ile zeytinlikler parsellenip kapatılmış durumdadır. San- ki herkes soluğunu tutmuş, köprü yapı- mını bekliyor. Ardından hızlı bir şehir- leşme, daha doğrusu yoğun bir yazlık ya- pımı ve bununla birlikte doğal-tarihsel dokunun hızla yok edilip betonlaşması başlayacaktır. Tıpkı bir zamanlar. her biri birer doğa ve tarih cenneti olan Amasra. Erdek, Kuşadası, Bodrum, An- tah/a, Alanya ve Mersin'de olanlar gibi... Kara ulaşımını hızlandınp kolaylaş- tırmak için. Çanakkale BoğazTnın iki ya- kasını bir şekilde bağlamanın kaçınılmaz olduğunu anlayabiliyor ve böyle bir bağ- lantıya gerek yok demiyorum. Tersine, bunun önemine ve yararlanna da içten- likle inaniyorum. Burada asıl sorgula- yıp irdelemek istediğim, bu bağlantıyı sağlamanın tek yolunun ille de köprü olup olmadığı noktasıdır. Örneğin Çanakka- le Boğazf nda, iki yakayı deniz altın- dan bağlayacak bir tünel daha iyi bir çö- züm olamaz mı? Hem raylı hem de mo- torlu ulaşım amacıyla işleyecek böyle bir proje için Boğaz'ın genişleyip sığlaştı- ğı ve akıntılann iyice yavaşjadığı Geli- bolu-Lapseki arasında herhangi bir yer düşünülemez mi? Ülkemizde ulaşım ve yapı sektörü, deniz altından geçecek bir tünel projesini gerçekleştirecek düzeye çoktan erişmiştir. Böyle bir çözüm, ilk elde şu yararlan sağlayacaktır kanısın- dayım: • Avrupa ve tstanbul üzerinden gelen yoğun trafık daha ileriye götürülüp çev- re yolu Çanakkale şehrine kadar girme- den, Biga-Çan üzerinden ve kestirme olarak Edremit Körfezi'ne ulaşabilir. Böylece Boğaz'ın Ege'ye açılan iki ya- kasında bulunan tarihsel ve doğal örtü de yıkım ve ardından gelecek yazlık ya- pımıyla hızlanacak çeşitli çevTe sorun- lanndan da korunmuş olacaktır. • Aynca günümüzde Çanakkale Ece- abat ve Kilitbahir köyü arasında hizmet veren arabalı vapur ve yolcu motorlan da çalışmaya devam edebileceklerdir. İstanbul'daki benzerlerinin neredeyse tümünün kaldınldığı, Sayın Mümtaz Soysal'ın güzel deyişiyle, o öpülesi ge- mileri koruyup yaşatmak çok mu zor bir şeydir? Böylece, çoğumuz için geç- mişin acı tatlı anılannı taşıyan bu son ge- mileri. bir anılar buketi olarak gelecek kuşaklara sunabilsek güzel olmaz mı? • Öte yandan, şu andaki projeye gö- re yapılması amaçlanan ve Kilitbahir-Sa- rıçay arasında bağlantıyı sağlayacak köprü ve çevre yollan tam 83 yıl önce bugün. 25 Nisan 1915'te başlayan Ça- nakkale Kara Savaşlan'nın tek hedefi olup. günümüzde Milli Park alanı için- de kalan Kilitbahir Platosu \ e yakın çev- resinde, kaçınılmaz bir şekilde geniş yı- kım \ e değişikliklere yol açacaktır. O te- pelerdedir ki başta Viustafa Kemal ol- mak üzere binlerce yiğit askerimiz. kah- ramanca çarpışıp kanı ve canı pahasına birdestan yaratarak Çanakkale'yi, İstan- bul 'u ve bütün ülkemizi yabancı düşman- lara karşı savunup geçit vermemişti. Ge- ne o topraklar ki bugün, yüzlerce adsız şehide mezar görevi yapmaktadır... Sanmm birçok kişi bu satırlardan hoş- lanmayacak ve bunu, pişmiş aşa su kat- mak diye tanımlayacaktır. Yine biliyo- rum ki, atalanmızın bir zamanlar sallar- la geçtiği bu mübarek Boğaz'ı bizler in- şallah yürüyerek geçeceğiz diyerek ha- masi edebiyat yapan bir kısım siyasiler de tünel fıkrinden pek hoşlanmayacak- lardır. Çünkü. çelik ayaklar üzerinde yükselen köprünün tersine, bir tünele parti flamalan. bayraklar ya da liderle- rin boy boy resimlerini asarak seçmen kitlesinin saf milli duygulanna seslene- mezsiniz. Oysa gerçekte aynı siyasiler şunu bilmelidirler ki, Çanakkale Boğa- zı'nı. deniz altından geçecek bir tünel- le bağlayıp tarihsel ve doğal çevreyi ko- rumak, kendilerini gelecek kuşaklann gö- zünde yüceltecek ve kalıcı bir saygınlık kazandıracaktır. Boğaz'da yapılacak bir köprünün ge- tireceği olası sorunlan Mimarlar ve Mü- hendisler Odası başta olmak üzere, bir- çok meslek kuruluşu da ileri sürüp köp- rü yapımına karşı öteden beri eleştirel biryaklaşım sergilemektedirler. Çanak- kale halkı başta olmak üzere, toplumu- muzun önemli bir kesimi de bu konuya karşı duyarlıdır. Sanıyorum soruna asıl sahip çıkacak olan da Çanakkale'nin aydın ve bilinçli kamuoyu başta olmak üzere, tüm sivil toplum kuruluşlan ve il- gili çevrelerdir. Tıpkı Bergama'da. Muğ- la'da ve Trakya'da olduğu gibi... Hem şunu da unutmamalıyız ki bun- dan 83 yıl önce, her şeyin çok daha zor olduğu 1915'inokaranlıkkoşullannda bile Çanakkale'yi düşmana karşı koru- yanlar da başta Atatürkümüz olmak üze- re bizim dedelerimizdi. Aynı şeyi. 2000'li yıllann eşiğinde olduğumuz şu günler- de, en doğal haklanmızı kullanıp yasal yollardan bizler de yapamaz mıyız? Böy- lece, köprü ve onunla kaçınılmaz olarak gelecek olan tarihsel ve doğal örtünün yıkımı başta olmak üzere birçok çevre sorununa karşı aynı topraklan savuna- rak bu kez gerçek anlamda çağdaş bir direniş sergileyemez miyiz? Ben ülke- mizde, Türkiye'yi gerçekten seven, ta- rih, kültür ve doğa bilincine sahip kitle- lerin varlığına inanıyorum. Şunu bir kez daha belirtelim ki. Çanakkale Boğazı \e çevresinde yapılacak bir köprü ve geniş çevre yolu ağına karşı korumayı amaçladığımız şey. eski ve zengin geç- mişimizden devraldığımız zengin do- ğal ve tarihsel uygarlık kalıtıdır(mira- sıdır). Hani şu her fırsatta haklı olarak övünüp dışanya karşı gururla sergileyip turist çekmeye çalıştığımız eşsiz zen- ginliklerimizdir. Gönülistiyorkibubü- yük kalıtı. gelecek kuşaklara daha çağ- daş ve güzel örneklerle bezenmiş ola- rak devredelim. Doğrudur. tüm bu yazdıklanmız duy- gusallıktır ya da konuya ilgisiz kalma- maktır. Ancak bir o kadar da gerçek an- lamda çağdaş v e Batılı olmanm getirdi- ği sorumlulukturkanısındayım. Ilgilile- re bir kez daha seslenelim ve şunu so- ralım: Çanakkale Boğazı'na çelikvebe- ton ytğau,esterikten voksun bir köprü ve binlerce kilomctrclik bir çevre yolu yeri- ne bir tünel \apmak çok mu mantıksız ve olanak dışıdır?.. Tek seçenek gerçek- ten köprü müdür?_ Tabip Odalan Seçimlerinde... Prof. Dr. O R H A N ARIOĞUL tstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkam K aynaklanmızın paylaşımında toplu- mumuzun gönencinın ön planda tu- tulduğu yıllarda. cumhuriyetimizi kuran siyasal kadrolar, kısıtlı ola- naklara karşın, sağlık alanında çok önemli başanlar elde etmişlerdi. O dönem yanm yüzyıl geride kaldı. 2000'li yıllara girerken, ülke ulusal gelirinin yansının, nüfusumuzun beşte bir- lik kesimince tüketilmesi ve sağlığa aynlan bütçe payının gittikçe azaltılarak yüzde 2.6'lara inmesi gibi gerçeklerle karşı karşıyayız. Kaçınılmaz olarak, bunlar sağlık alanındaki gös- tergelere eşitsizlikler ve karmaşa olarak yansıyor. Sağlık hakkı, insanlarımız tarafından "talepedil- mesigereken" türden temel bir hak olarak değil de, adeta verildiği kadarla yetinilen türden haklardan biri olarak kabul edildiğinden, hükümetler, sağlık sektöründe daha fazla bir yatınm yapmaya gerek görmüyorlar. Bilinçli olarak yaratılan karmaşa, tüm bozuklu- ğun pazar ekonomisi araçlanyla tedavi edilebile- ceğinin gerekçesi olarak kullanılıyor. Bu da bir ide- olojik çerçevede topluma kabul ettirilmeye çalışı- Bellona'da h Gerçek Kalite Daha Güzel Çizgiler En Uygun Fiyat «• Peşin Fiyatına ana. Benzersiz Bellona'lar, şimdi benzersiz kampanya avantajlarıyla sizi bekliyor. Sakın kaçırmayın. lıyor. Yatınm teşvikleriyle ve kredilerle geliştiril- meye çalışılan özel sağlık sektörünün, ülkemizin bütünü için geçerli olan sağlık göstergelerini, çağ- daş beklentiler doğrultusunda gelıştirdiğine dair bir bulgu henüz yok. Tersine bu alandaki başıboşluk karmaşayı daha da arttınyor. Azalan bütçe payına karşın vatan- daşlann cebinden yaptıklan sağlık hacamalan ar- tıyor. Nedeni, aşın ilaç tüketimi ve gereksiz tek- noloji kullanımı. Sağlık, ki- şinin cebinden para harca- yarak satın alabileceği bir meta haline dönüştürülme- ye çalışılıyor. Check up kampanyala- nna katılmayanlar neredey- se hasta ilan edilecek. MR çektirmeyenler ayıplanır durumageldi. Hekimler. bu yanlışlık- lar komedisinin aktörleri durumuna dönüştürüldü. Oyunu seyredenler, sahne- leyicileri değil, hep oyun- culan kınamaya koşullan- dırıldı Oysa, mesleğin gelenek- lerini ve etik değerlerinı ko- rumada hekimlerin önem- li sorumluluklan var. Daha doğru bir anlatımla, bu il- kelere hekimlerin dışında sahip çıkacak başka bir meslek grubu ya da oluşum yok. Geçmişte Türk Tabiple- ri Birliği ve Tabip Odalan, sağlıktaki eşitsizliklerin ve karmaşanın boyutlannı ve bunun gerisindeki siyasal, toplumsal ve ekonomik ne- denleri tekrar tekrar vurgu- ladı Sağlık hizmetlerinde TTB değerlerini açıkladı. Bunlar "•doğrulann" savu- nulması idi. Bütün bu de- ğerlerniçin benimsenip ya- şama geçirilemedi? Bu de- ğerler, sağlık politikalannı yürütenlerce neden ciddiye alınmadı? Kanımca bunun bir tek nedeni olabilir: Hekimle- rin güçlü bir meslek örgü- tü oluşturmayı başarama- ması. Dile getirilen doğrulann gerisinde kitlesel bir hekim desteğinin yaratılamaması. O nedenle, meslek örgütü- nün hekimlerin birlikteli- ğini sağlayabilecek adımla- n atması şart. Sadece doğ- rulan dile getirerek sorum- luluktan kaçmak mümkün değil. Tabip Odalan olarak bu gerçeği anlamak ve üye- lerimize anlatmak zorun- dayız. Bunun için Tabip Oda- sı'nın gerçek anlamda hem demokratik hem kitle hem de meslek örgütü olması gerekiyor. Içinde her görüşün bir zenginlik olarak banndınl- dığı, ama uç ve azınlık gö- rüşlerinin hekimlerin genel görüşüymüşgibi pazarlan- madığı birdemokratikliği, hekim sayısmın tamamına erişen bir kitleselliği, üst birimlerinden alt birimlere çok sayıda kişinin katkısı ve emeği ile oluşturulan bir •örgütselyapı'yı tabip oda- lan nda gerçekleştirmek zo- rundayız. Hekimlerin ve tabip oda- lannın bunu başarabilecek olgunluğa eriştiğini sevi- nerek görüyor \ e yeni seçim döneminin bunu somutlaş- tırmasını diliyorum. PENCERE Batılılaşma ve Aydınlanma... Tanzimat "Batılılaşma"d\r... Cumhuriyet "Aydınlanma"\.. • Avrupalı, bir ülkeyi sömürgeleştirmek için han- gi araçları kullanırdı?.. Demiryolu.. Elektrik.. Telefon.. Telgraf... Çoğu geri sömürge ülkesi otomobili sömürge- cinin aracı olarak tanıdı.. Sömürmek için alışveri- şe gerek vardt, alışverişi yapmak için alım-satım hukukuna!.. Sömürge ister istemez Batılılaşıyordu. • "Koca"yada "öüyü/("diyeanılan Mustafa Re- şit Paşa "Tanzimat Fermanı "nın mimandır. Şina- si, Reşit Paşa için yazdığı manzumede der ki: "Bildirir haddini sultana senin kanunun." Reşit Paşa, Padişah'a karşı "büyük" görünse de, Ingiliz Elçisi Lord Stratford Canning'in karşısın- da "küçûktü. 1839 Tanzimat Fermanı, Lord'un bas- tırmasıyla çıkmıştı. Babıâli paşaları, Ingiliz Elçi- si'nin karşısında el pençe divan idiler. Ama Tanzimat "Batılılaşma" değil miydi?.. Hiç kuşkusuz... Ancak şeriata uygunluğu ileri sürülüyordu; Os- manlı'da din devleti geçeriiydi, aklın özgürlüğünü savunacak devlet adamı yoktu, Aydınlanma'nın A'sı, Laikliğin L'si dile getirilemezdi. Yan-sömürge Osmanlı, cumhuriyete dek böyle geldi. • Aydınlanma'da, akıl inançtan, bilim dinden ba- ğımsızlaşır; uygarlık tarihinde felsefenin gerçek- ten felsefe olduğu süreç başlar; din devleti aşıldı- ğı için insan haklan ve demokrasi hayata geçirilir; laiklik (ya da sekülarizm) yaşam biçimine dönü- şür. 1923 Devrimi "Aydınlanma"d\r. Tanzimat "Batılılaşma"d\r. Tanzimat'ın taklitçiliği, Batılılaşma'yı sömürge- ciliğe indirgeyen Lord Stratford Canning'in Mus- tafa Reşit Paşa üzerindeki buyurganlığında ken- disini gösteriyor. 1923 Devrimi'nin laik cumhuriyetiyle Osmanh'nın Tanzimat'ı arasında uçurum var. • '•! Cumhuriyetin Aydınlanma Devrimi, Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra Inönü dönemınde de sürdü. Aydınlanma yolunda iki büyük girişim var: Milli Eğitim Bakanlığı'nın "Dünya Klasikleri"r\i çe- viri seferberiiği... Ve Köy Enstitüleri... inönü'nün Türkiye'yi Ikinci Dünya Savaşı dışın- da tutabilmesi, tarihsel yazgımızı ikinci kez sap- tadı. Bizim için banşın belirteyici anlamı, bugün da- ha iyi anlaşılıyor. 21 'inci yüzyıhn eşiğinde, 60 mil- yonluk Türkiye Cumhuriyeti'ni bile yok etmek rü- yasryla birteşen ıç ve dış güçler, Ikinci Dünya Sa- vaşı'ndan sonra yeniden çizilen dünya coğrafya- sında bize nasıl bir haritayı yakıştıracaklardı?.. • Türkiye 21 'inci yüzyıla umutla yaklaşıyor. 60 milyonluk ülkede, kırk yıl süren karşıdevrimin "tahribatı" ne olursa olsun, toplumun taze, aydın- lık, çağdaş ve zinde güçleri, çoğunluğu oluşturu- yoriar. Irtica ve aynlıkçılığa karşı bilinçlenme hızlanıyor. 21 'inci yüzyıl, hoş geliyor, sefa geliyor. C A G D A S Y A Y I N L A B ÇAĞ1NIN TANI6I Û( YAZAI 2. BASI » 0 000 TL KUIİUY01AYIVETAIİRAT MMPLARI 4 BASI 550 000 TL SANCILIYILLAI SOKAKLAI 4. BASI 3K0OOTI KUZU POSTUNDA KURT 2. BASI 600 000 n. ZAHJAKSARADAIULAniKAR 2. BASI 600 000 TL »İN MI0NUNUN KAZLARI 2. BASI 6OO0O0TL Â$IKKADIMARSOKAİI 2. BASI 900 000 TL JERUT mku 600 000 TL SEVDANIN ADRESİ BELLİ DEĞİl 1000 000 TL Çağ Pazartama A.Ş. Türicocağı Caddesı No:39/41 (34334) Cağaloğlu-lstanbU Tel: (0212) 514 01 96 Yaşam Boyu Oğrenim Bilim Merkezteri " PA N E L " İTÜ Mimarlık Fakültesi, 109 No.lu Konferons Salonu Taşkışlo-Taksim 25 Nisan 1998, Soat 14.30-19.00 KonuşmooMf \ ' Joost Douma (President/Nortfen Light CoCteskjıvHoHand. * Dr. Soroj Ghose (Chairmon/Scıence City- Calcuttajndia; * Prof. Dr. Orhon Güvtnen (Müste*ar/DPT-Antara| * Prof. Dr. Esin İnan (Öğr Ûyeii/İTÜ • lstanbui| Ponel Yönöfcisi * Prof Dr. Celol Şengör (Öğr Üyesi/lTÛ • Islonbul]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle