Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 KASIM 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Harran Üniversitesi'nde türban genelgesine uymayan 20 kişinin görevine son verildi
Oğrenci taıikat kıskacındaÖZCANGÜNEŞ
ŞA>XIURFA- "Nurculann
kurtanlnuş bölgesi" olarak tanınan
Harran Üniversitesi'nde türbanlı 20
görevlinin ışine son verildi. Tûrbanla
mücadelede valilik engeline
takjldıklannı öne süren üst düzey bir
üniversite yetkilisi. "Bizün dışunızda
ŞanJıurfa'daki hiçbir kurumda
tûrbanla ilgili ciddi uygulama yok.
Urfa'nın üstündeki örtüyü yırtnk. Bu
örtüyü kaldırmaya çakşıyoruz" dedi.
Harran Üniversitesi'nde öğrenim
gören 4 bin öğrencinin de dini
cemaatlann pençesinde olduğu
açıklanmasını istemeyen bir üniversite yetkilisi, eski rektör Servet Armağan döneminde
Nurculann ele geçirdiği üniversitedeki kadın çalışanlann birçoğunun türbanlı olduğunu, kız öğrencilerin
"sıriıf geçmek için kapanmak zorunda kaldığma" dikkat çekerek kurumda bu yıl gerçekleştirilen kılık
kıyafet uygulamasının gericilerle bunlara destek veren bazı il yöneticilerini rahatsız ettiğini söyledi.
belirtildi. YÖK'ün, Nurcu rektör
Servet Armağan'ı görevden aJması ve
MGK'nin uyanlan sonucu Harran
Üniversitesi'nde başlatılan irtica ile
mücadele, genci örgütlerin tepkisini
çekiyor. Aralannda üç araştırma
görevlisi ile bir doktorun da
bulunduğu 20 türbanlı çalışanın
üniversiteyle ılişiğinin kesilmesi ve
birçok türbanhnın başını açmak
zorunda kalraası ûzerine gericiler,
ünıversitede protesto gösterileri
düzenlerken MHP il örgütü de Rektör
MahmutSert'in görevden alınması
için imza kampanyası başlattı.
Adının açıkJanmasını istemeyen bir
üniversite yetkilisi, eski rektör
Armağan döneminde Nurculann ele
geçirdiği üniversitedeki kadın
çalışanlann birçoğunun türbanlı
olduğunu, kız öğrencilerin "sınrf
geçmek için kapanmak zorunda
kakuğma" dikkat çekerek kurumda
bu yıl gerçekleştirilen kılık kıyafet
uygulamasının gencilerle bunlara
destek veren bazı il yöneticilerinin
rahatsız ettiğini söyledi.
"Karanlık güçlerin örgütiendiği
ünhersitede, irticanın birçok
fraksryonunun halen buhınduğumı"
anlatan yetkili, şöyle konuştu:
"Ünhersitede akademik süs verilerek
dini faahyetler, cemaat toplantılan
Prof. özkaya
'Oğrenci
dolması
gereken
bidon
degil'
CELAL YILMAZ
tZMİR - Otoriter eğitim
modelinin, öğrencileri dol-
durulması gereken 'bidon
ve>-a kap' gibı gördüğü,
kafalan 'aktarma sistem-
le' doldurulan öğrencilerin
bu bilgileri amacına uygun
olarak kullanamayacaklan
savunuldu. Prof. Tayfun
Özkaya, bilgiyi birlikte
üretmeye dayalı 'özgürleş-
tirici ve diyalogcu eğitim
modeü'ne geçilmesi ge-
rektiğini söyledi.
Ezberciliği de içine alan
otoriter eğitime 'bankacı
eğitim modeti' adının ve-
rildiğini belirten Prof. Dr.
Tayfun Özkaya, bu yön-
temde bilginin bir yatınm
aracı olarak değerlendiril-
diğini vurgulayarak şunla-
n söyledi:
.^ "Oğrenim görenler bi-
rcr banka veznedan gibi
çeşitli konuiarda bilgi mev-
duatı kabul edeıier. Gerek-
tigi zaman da çıkanp kul-
lamrlar. Bu anla>ış bilgiyi,
ona sahip olanlann verebi-
leceği bir şey olarak görür.
Oğretmen öğrenciyi doldu-
rulması gereken bidonlar
veya kaplar gibi görmekte-
dir. Bu anlayışta insan pa-
sif bir varlıktır: eğitim sü-
recinin nesnesidir, öznesi
değildir. Oğretmen kapla-
n ne kadar çok doldurur-
sao kadariyi biröğretmen-
dir. Kaplar da ne kadar pı-
sınksa ve doldurulmalan-
na izin veriyorlarsa, öğren-
ei de o kadar iyidir. Öğren-
ciler 'yatınm nesneleri',
öğretmende'yatınmcı'dır.
Bu sistemde öğrenciler bil-
güerin koieksiyoncusu \-eya
arşivcileri hatinegeune, on-
lan raflara dizme firsatına
sahiptirier. Fakat son tahfil-
debu yaniışyoldaki sistem-
de, yaraocılık, dönüşüm ve
bilgi yoksunluğu nedeniyle
rafa kaldınlan bizzat in-
sanlardır. Otoriter eğitim
sisteminin bu tanımını Bre-
zflyalı ünlii eğjtimri Paulo
Freire yapmıştır. Kendisi
de BrezUya'da 1965 yılında
bu vöntemin karşıtı olan
katüımcı eğitimi, yani 'öz-
gürleştıncı ve diyalogcu'
modeli kullanarak binlerce
köylüyü, arkadaşlanyla
birlikte eğitmiştir."
Katüımcı eğitim siste-
minde, kendine güveni ol-
mayan, bağnaz insan tipi
yerine bilgiyi birlikte üre-
ten birey kimliğine geçile-
ceğini belirten Özkaya,
'diyalogcu eğitim'le yeni
bir form doğacağmı sa-
vundu.
Özkaya, "Öğrenci-öğ-
retmen ve öğretmen-öğ-
renci kimliği bu modelle
gerçekleşecektir" diyerek
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ezbersiz eğitim öğren-
cilerin zevkle ders çalışma-
lanna yol açmaktadır. Var
olan sistemde ders çahş-
mak eziyete benzemekte-
dir.Ezbersiz,diyalogcu eği-
tim eğm'ciyizorlamaktadır.
Ancak, başanküğında çok
daha fazla bir doyum elde
edilecegi açıktır. Birçokla-
nnca "aktifeğitim' diyede
tammlanan bu yaklaşım,
öğrencinin katkısını arttv-
rarak ders sırasında eğiti-
cinin daha az fiziksel güç-
le, işi daha iyi başarmasına
yol açmaktadır."
Gazeted Gökmen toprağa verildiANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Yakalandıgı çift taraflı
zatürreeden
kurtulamayarak
yaşamını yitiren
gazeteci-yazar Yavuz
Gökmen, dün
Kocatepe Camisi'nde
kılınan cenaze
namazının ardından
Cebeci Asri
Mezarlığı'nda toprağa
verildi. fmam Kadir
TemeJ, cenaze namazı
kılmalannın uygun
oimadığını belirterek,
erkeklerle saf tutan
kadınlan aiandan
çıkardı. Gökmen için
uzun zamandır
yazariığmı yaptığı
Hürriyet gazetesi
önünde ilk tören
düzenlendi. Hürriyet
gazetesi Genel Yayın ,
Yönetmeni Ertuğrul
Özkök, 15yılhk
dostunu kaybetmenin
acısını yaşadığını
belirterek, "Böyle bir
törendc konuşmak çok
zor. O bir arkadaştı, o bir insandı ve o bir
gazeteciydT dedı. Törenın ardından
Kocatepe Camisi'nde cenaze namazı
kılındı. Cenaze namazına, TBMM Başkanı
Hikmet Çetin, Başbakan Mesut Yılmaz,
Başbakan Yardımcısı Bûlent Ecevit, FP
lıderi Recai Kutan, DYP lideri Tansu ÇDler.
CHP lideri Deniz BaykaL kapatılan RP'nin
lideri Necmettin Erbakan, bakanlar,
milletvekılleri, hakkında hapis cezası
Yavuz Gökmen'in cenazesi uzun yıOar çakştığı Hürriyet gazetesinin Ankara Bürosu'nun önünden uğuriandı.
kesinleşen eski Istanbul Bü\ükşehir
Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan,
Sezen Aksu ve NDüfer'in de aralannda
bulunduğu sanatçılar ile Gökmen'in
yakınlan ve dostlan katüdı.
Namazı kıldıran imam Temel, kadınlann
cenaze namazı kılmasının caiz oimadığını
belirterek, kadınlann aiandan aynlmalannı
istedi. Arka sıralardaki kadınlan da uyaran
Temel'in, kadınlann tamamen aiandan
çıkmasını bekledikten sonra namazı
kıldırması dikkat çekti.
Çiller, cenaze arabası camiden
aynhncaya kadar bekledî. Yılmaz'ın
makam arabasının yanında duran
Erbakan'ın, Yılmaz'uı arabaya doğru
yönelmesi üzerine oradan hızla aynldığı
gözlendi. Gökmen, cenaze namazının
ardından Cebeci Asri Mezarlığı'nda
toprağa verildi.
AMERÎKA ATATÜRK DERNEĞ1 BAŞKANI HÜDAİ YAVALAR
t4iati'a'ktanmdıkçasaygııi}xııuhnmti(kr'
BARIŞ DOSTER
Amerika Atatürk Derneği Baş-
kanı Hüdai Yavalar, "Yabancüar
Atatürk'ü bizdeki çok Idşiden daha
iyi anlamışlar ve onu tanıdıkça da
savgılan, hayrannklan artayor" de-
di!
Derneklerinin ABD'de Türkiye
için lobi yapan en saygın ve
etkili kuruluş konumunda ol-
duğunu belirten Yavalar, çe-
şitli çalışma ve temaslar için
geldiği Istanbul'da, sorulan-
mızı yanıtladı. Ingilizce adı
Atatürk Society of America
(ASA) olan derneğin 1995
yılında çok sayıda akademis-
yen, işadamı ve aralannda
Kongre üyelerinin de bulun-
duğu Amerikalı politikacıla-
nn bir araya gelmesiyle baş-
kent Washington DC'de ku-
rulduğunu belirten Yavalar,
yıllardır Anıtkabir'in ağaç-
landırma ve bahçe düzenlemeleri-
nin kendileri tarafından yapıldığı-
nı söyledi.
Yavalar, derneğin kurulduğu dö-
nenıde Türkiye'den ABD'ye de\ let
eliyle yollanan üniversite ögTenci-
lerinin şeriatçı ve bölücü çalışma-
lannı belirleyerek bunlara anında
tepki gösterdiklerini kaydetti. Ya-
valar, "Bu öğrenciler en çok döne-
min YÖK Başkanı olan ve ardın-
dan da DYP'den milletvekfli seçi-
len Prof. Dr. Mehmet Sağlam döne-
minde yollandılar. Bu gençler In-
ternet'e girerekAtatürk'e,cumhu-
rhete, orduya hakaret ediyorlardı.
Ne yazık ki devletin yılda her biri-
sine 40 bin dolar harcadığı bu genç-
lerin büyük bölümü şeriatçıydr
diye konuştu. Dönemin Milli Eği-
ğunu, hakkında karalama kampan-
yası açıldığını vurgulayarak yargı
yoluna başvurduğunu ve tüm dava-
İarı kazandığı tazminatlan Ata-
türkçü derneklere verdiğini anlat-
tı. Yavalar, "Şeriatçı basın öylesine
yaiancıve cahil ki ABD'de en kiiçük
bir suçu olan bir kişinin demek ku-
ramayacağını, hele hele böylesine
.üdai Yavalar, düzenli olarak
Atatûrk'ü tanıtan paneller, konferanslar
düzenlediklerini, burslar verdiklerini,
öğrenci okuttuklannı, ABD*îi
siyasetçiler nezdinde lobi yaptıklannı,
Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne tıp
kitaplan yolladıklannı vurguladı.
tim Bakanı Nevzat Ayaz'm ABD
gezisi sırasında durumu kendisine
ilettiklerini ifade eden Yavalar, o
dönemde bu gençlerin çalışmala-
nyla ilgili olarak her biri 80 sayfa-
dan oluşan 29 dosyayı Türkiye'de
basın da dahil olmak üzere ilgili
yerlere ilettiklerini ifade etti.
Amerika Atatürk Demeği Baş-
kanı Yavalar, çalışmalan nedeniy-
le şeriatçı basının boy hedefi oldu-
önemli ldşfleri de bûnyesindetopla-
yan bir oluşuma başkanlık edeme-
yeceğini bilmiyorlar" dedı.
Düzenli olarak Atatûrk'ü tanıtan
paneller, konferanslar düzenledik-
lerini, burslar verdiklerini, öğren-
ci okuttukJannı, ABD'li siyasetçi-
ler nezdinde lobi yaptıklannı, Gül-
hane Askeri Tıp Akademisi'ne tıp
kitaplan yolladıklannı vurgulayan
Yavalar. "Çatalca'da Nadir Nadi,
Uğur Mumcu,Aziz Nesin, Muam-
mer Aksoy ve Bahriye Üçok gibi
aydmiar adına ağaçlandırma yap-
tüc Türk-Amerikan Connecticut
Cemiyeti olarak 29 Ekim'de
ABD'de cumhuriyetin Uan edildiği
ve ana>asanın vazıldığı >er olan
Hartfort'tagöndere Türk bayrağı-
nı çektik. Onümüzdeki günlerde
düzenleyeceğimiz panele
Tûrkiye'den Prof. Dr Emre
Kongar, ABD'den de kars.it
fildr olarak CIA'ya yakuıb-
ğr>la bilinen Paul Henzeka-
tüacak" diye konuştu.
Yıllardır Cumhuriyet ga-
zetesini okuduğunu belirten
Yavalar, "Cumhuriyet ro-
man gibi, kısa sürede bitmi-
yor" dedikten sonra sözleri-
ni şöyle sürdürdü:
"ABD'de de köktenci Hı-
ristnanlar giderek gttçleni-
yorlar. Üniversiteierle sürek-
li tcmas halindeyiz. Hiçbir
partiyle ilişkimiz ounadığmdan
Türkiye için en etkin lobiyi biz ya-
pıyoruz. lyanlanmız üzerine
YÖK Başkaıiı Prof. Dr. Kemal Gü-
rüz çok sayıda şeriatçı öğrenciyi
yurda geri çağınü. Halkmuza umut
vermek lazını. Türkiye'nin akıfcı
politikalar izlemesi, uluslararası
ilişkilerde dost-düşman aynmnun
değil, ulusal çıkarlann olduğunu
unurmaması gerekli."
yapuıyordu. tlahiyat Fakühesi
aracılığr. la cemaat adamlanna
doktora bile verdiler. Biz cumhuriyeti
tehdit eden irticaya karşı, özellikle de
kılık kryafet konusunda her türlü
önlenıi ahyoruz. Ancak bizim
dışımızda kenrteki hiçbir kurumda bu
konuda ciddi bir uygulama yok.
Türban karşıtı uygulamalanmızın il
tönetimine bağlı diğer kuruluşlan
sıkuıtıya sokacagı görüldü. Çünkû,
yann birikri çıkıp, •Ünıversitede
türban yasaklandı, siz neden
yapmıyorsunuz' diyecektir. Bu
nedenle, 'Üniversite uygulamayı
yapıyor, ama bakın neler oluyor.
Toplumun hassasiyetine
dikkat edilmiyor' demek
için otay çıkmasına göz
yumuluyor. Türbana
destek veren bu yöneticiler,
kendilerine kalkan
hazıriıvorlar. Takıyye
yapıyorlar."
Vali Şahabettin Harput'un
YÖK'ün şeriatçı olduğu
gerekçesiyle görevden
aldığı eski rektör Servet
Armağan 'ı geçen mart
ayında kente getirdiğini,
resmi koruma ve araç
vererek televizyoniarda
konuşturduğunu öne süren
yetkili, şunlan söyledi:
"Armağan çıkıp, devletin
kendine ne kadar büyük
haksızhk yapOğını anlatü.
Devletin bir valisi, yine
devletin görevden aldığı
eski bir rektörü getirip
devlete karşı konuşrurmalı
mı? Bu doğru mu?
Ünivershenin şimdiki
rektörüne olumsuz tavır
alıp bunu yaparsanız,
buradan bazı mesajlar
çıkar. Bizim türban
konusunda da valilikk
sıkmtımız var. Eylemlerin
önlenmesi için polisin
üniversite}e girmesine izin
verdik ve dedik ki; alkış,
slogan hiçbir şeye izin
vermeyin. Kaülan
öğrencilerin adlaruu bize
bildirin. Ama istediğimizin
aksine, eylemierin önüne
biMnçli şekikie geçilmedL
Sürekü hale geürilerek
üniversite >iprablmaya
çahşıldL Bunun üzerine
valiöğe sert bir yaa
yazmamız sonucu, o tarihe
dek 50 öğrenciyi
dağrtmajanlar 6 ekimde
150-200 kişivi 2 dakikada
dağıtnlar. Onlar da
'Üniversite türbanı
kaldırmayı başanrsa biz
ne duruma düşeriz'
dfişüncesi var. O zaman
tüm birikimleri yıkümış
olacak. artık tarikat,
cemaat bitecek. Bu onlann
işine gelmiyor."
Yerel yöneticilerin kentte
sosyal alanlar açılmasına
izin vermeyerek
öğrencileri dini
cemaatlerin kucağına
attıklannı belirten
üniversite yetkilisi, "Biz
okullardaki gerici
faali>etleri engelledik.
Ama dış bağlantılar sıkmtı
yaraoyor. Okulla hiçbir
bağlanüsı olmadan gelen
öğrenci, bannacak yer ve
alternatif sosyal alan
olmaymca burada
cemaatle bağlantılı
duruma geliyor. Tüm
kapılan kapatıp, cemaat
kapısını açık bırakmışlar.
Çocukiann başka şansı
yok. Şanlıurfa'da dini
>>
akıf,dernekve
cemaatlerin jüzlerce
dairesi var. 7 bini aşkın
öğrencimizden 3-4 bini
dini cemaatlerin
pençesindedir. Bizim tek
başımıza yapabileceğimiz
bir şey yok. Vali ile
belediye başkanıyla
ideolojik ve siyasi bir
çekişmeye giremeviz" diye
konuştu.
Yatağanlılar zehir solumaya devamediyor
Yatağan Termik Santrah, Danıştay kararla-
nna karşın anayasava aykın olarak alman
Bakanlar Kuruhı karanyla çahşünunaya de-
vam edivor. Muğla'daki tanm alanlanm, or-
manları tahrip ettiği ve çevTesinde yaşayan-
lann sağfağuu ciddi ölçüde bozduğu gerekçe-
siyle açüan kapatma davalannda, zararlan
atanan bih'rkişi raporlanyla da saptanan Ya-
tağan Termik Santrafa için en azmdan desüff-
rizasyon (baca fılrresi) ünitelerinin tamam-
lanması bekleniyor. Aksi halde Türkiye'nin,
yöre insammn tzmir ÇevreHareketiAvukat-
lan aracüığıyla İnsan Haklan Mahkemesi'ne
yaptığı başvuru nedeniyle devletin tazminat
ödemesini gerektiren bir başka karanyla sar-
süacağı ka>dedihyor. Yatağanhlar, öncelikle
Türk hükümetinin kendi yurttaşına sahip
çıkmasını ve santrahn ya kapaülmasmı ya dâ
zararsız bir hale getirilmesini istiyoıiar.
ARAYIg
TOKTAMIŞ ATEŞ
Solcu Olmak...
Geçen haftalarda, gündemin birinci sırasını sü-
rekli olarak işgal eden Öcalan "paranoyası", de-
ğişik yorumlara ve hareketlere zemin oluşturdu.
Yazılı ve görüntülü kitle iletişim araçlarının, ya-
ni gazete ve televizyonlann inanılmaz sorumsuz-
luğunun ve "koltuğunu kurtarmak" isteyen 55. hü-
kümetin, meseleyi olduğundan fark/ı bir biçimde
sunma çabalarının ardından gelen tepkilerin,
"başka bkmecraya dökülebileceği" korkusu, şü-
kürter olsun ki gerçekleşmedi. Zaten k/tle iletişim
araçlan da ne yaptıklannı kısa sürede anladılar ve
"Aman ha.." diye manşet atmaya başladılar.
Eskjler, "Bennerdeyim, ağamnerde..", gibisin-
den bir şeyler söylerier. Ben bu gelişmeler sonra-
sında, HADEP'in önemli bir işlevi olabilecegini ve
bir "yumuşama" sağlayarak Güneydoğu'nun ve
Kürt kökenli kimi yurttaşlarımızın sorunlarını siya-
sal alanda çözebileceğini umut ederken onlar, ga-
rip bir "öcalan propagandasına" ginştiler.
Bu konudaki yanlışlıkları, Italya'nın tutumunu,
vb. konulan bir başka yazımda ele almak istiyo-
rum. Bugün meseleyi "solculuk" bağlamında de-
ğerfendireceğim.
Kimileri PKK hareketini "sol" bir hareket olarak
görür ve değeriendirir. Sanıyorum Italyan komü-
nistleri ve Yeşilleri de bunlan solcu zannediyor. P-
KK'nin, "PartiKarkeran Kurdistan", yani "Kürdis-
tan Işçi Partisi" adının baş harflerinden oluşması,
bu yanlışlığı körüklüyor. Ama unutmamak gerekır
ki; Hitler'in partisinin adı da benzer bir ad idi!
National Sozialistische Deutsche Arberters Partei-
Milliyetçi Sosyalist Alman Işçi Partisi"...
Ve zalimlikte öcalan'ın Hitler'den pek de geri
kalmadığını düşünüyorum. Elindeki olanaklarta bu
kadannı yapabildi...
Bir partinin adı, o partinin ideolojisi konusunda
bir fikir verebilir ama, bazen isimle tutum arasın-
da çok ciddi farklar bulunabilır. Kaldı ki PKK'nin
yirmi yıllık geçmişi, günümüz anlamında bir siya-
sal parti görüntüsü değil, bir terör örgütü görün-
tüsü vermektedir.
Geçen hafta Sayın Hulki Cevizoğlu'nun prog-
ramında Istanbul Milletvekili sevgili BülentAkar-
calı, özellikle PKK ve öcalan'ın solculuğu ve
Marksistliğini ön plana çıkarmaya çabaladı. Sayın
Akarcalı, PKK'nin söylemi ne olursa olsun, eyle-
minin "ırkçı" olduğunu bilmezmi? Elbette bilir. Fa-
kat AB'nin muhafazakâr milletvekillerini ve parti-
lerini etkileyebilmek için bu yolu seçmişti herhal-
de. Gerçekten, Avrupalı siyaset insanlarının mu-
hafazakârlan da PKK hareketini, aynen solcular gi-
bi "sol" bir hareket olarak görüyorlar.
Farklı bağlamlarda anlatmıştım, solcu olmak,
"Ben solcuyum" demekle olmaz. Birileri, birileri-
ni "solcu" olarak isimlendırerek onları solcu ya-
pamazlar. Insanlara "solcu hüviyeti" veren, her-
hangi bir büro da yoktur. Sempati duyanlar bir ya-
na, eylem içinde olanlann solcu olmalannın bazı
kıstaslan vardır.
Solcu olmak, bir toplumdaki ekonomik ve siya-
sal yapıyı, geniş bir tabana yaymak için çabala-
mak demektir. Yani daha dengefi ve adil bir gelir
paylaşımı ve ekonomik fırsat eşiüıği ve daha öz-
gür bir siyasal katılım için çabalamak, solculuktur.
Bir başka ifadeyle söylersek, günümüz koşul-
lannda solcu olmak, ekonomik ve siyasal demok-
rasiyi, tüm kurum ve kurallanyla yaşama geçirmek
için çabalamak demektir.
PKK'nin ve öcalan'ın neresi solcu?
Kendi örgüt yapısı içinde bile, ayaküstü yapılan
bir sorgulama sonrasında en yakın adamlannı kur-
şuna dizdiren bir örgüt ve lideri, solcu olabilir mi?
Yanından bile geçemez...
Uyuşturucu kaçakçılığından ve haraçtan sağla-
dığı geniş ekonomik olanakları, salt lıder kadro-
nun lüksü için kullanan bir örgütün, solla ne rlgisi
olabilir?
Ne derece doğrudur bilemeyiz ama, Avrupa'nın
uyuşturucu trafiğinin yüzde kırkını PKK'nin denet-
lediği söyleniyor. Bu oran biraz abartılmış olsa bi-
le, uyuşturucu ticaretine ve hatta üretimine giriş-
miş olan bir örgütün, solculukla ilgisi olabilir mi?
Solculuğu bir yana bırakın, böyle bir örgütün, si-
yasal örgüt sayılması bile mümkün değildir. Böy-
lesi bir "insanlık suçu "na katılan bir örgüt, olsa ol-
sa "çete" olarak isimlendirilebilir.
Peki Italyan solculan tüm bunları bilmiyorlar mı?
Elbette biliyorlar ama, 19. yüzyılda yasadışı ılan
edilen sol hareketlerin yöntemlerini günümüzeta-
şıyan böylesi hareketlere karşı, nostaljik biryakın-
lık duyuyortar. Bundan 150-200 yıl önce sol sava-
şım, silahlı bir savaşım idi. Bugün sol savaşım de-
mokrasi mücadelesidir.
Peki, ya bizim "solculara"(!) ne demeli? Bunu
daha sonra değeriendireceğim.
cetni Mühendisleri Odası
'3.köprüulaşım
sorununu çözmez
tstanbul Haber Servisi -
TMMOB Gemi
Mühendisleri Odası
Genel Sekreteri Metin
Koncavar, îstanbul
Boğazı'ndaki ikı
köprünün, kentiçi
ulaşunındaki payının
sadece yüzde 11
olduğunu belirterek
üçüncü bir köprünün
yapılmasına karşı
olduklannı söyledi.
Metin Koncavar, yaptığı
açıklamada, bilimsel
gerçekler ve dünyadaki
uygulamalara
bakıldığında en ucuz ve
en güvenli ulaşım
sisteminin denizyolu
olduğunu ve
demiryoluna göre 2 kat,
karayoluna göre de 10
kat daha azenerji
harcaması gerektirdiğini
kaydetti. Köprülerve
yeni otoyollann yeşil
alanlann ve ormanlann
yağmasına, su
kaynaklannı tehdit eden
yapılaşmalara yol
açtığını savunan
Mühendisleri Odası
Genel Sekreteri
Koncavar, trafik
kazalannda binlerce
insanın yaşamını
vitirdiğine de dikkat
çekti. Koncavar,
denizyolu ulaşımmda bu
tür sorunlann "yok"
denecek kadar az
olduğunu belirtti.
Metin Koncavar. "Bütün
bunlardan dolayı.
ülkemizdeki toplu
ulaşımda. en ekonomik,
en güvenli ve en sağhklı
sistcm olan denizyoluna
ağıriık verilmesi gerekir''
dedı. Istanbul 3. Boğaz
Köprüsü'nün. arazı
kamulaştırma bedelleri
ile 1.2 milyar dolara mal
olacağına dikkati çeken
Koncavar, "Oysa kentiçi
toplu ulaşımda
kullanuabilecek ve kendi
tersanelerimizde inşa
edilecek yoicu
gemilerinin maliveti 4-8
milyon dolar düzeyinde.
Bir köprü bedeline
yüzlerce yeni gemi inşa
edilebilir" görüşünü
savundu.