23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 KASIM 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Harran Üniversitesi'nde türban genelgesine uymayan 20 kişinin görevine son verildi Oğrenci taıikat kıskacındaÖZCANGÜNEŞ ŞA>XIURFA- "Nurculann kurtanlnuş bölgesi" olarak tanınan Harran Üniversitesi'nde türbanlı 20 görevlinin ışine son verildi. Tûrbanla mücadelede valilik engeline takjldıklannı öne süren üst düzey bir üniversite yetkilisi. "Bizün dışunızda ŞanJıurfa'daki hiçbir kurumda tûrbanla ilgili ciddi uygulama yok. Urfa'nın üstündeki örtüyü yırtnk. Bu örtüyü kaldırmaya çakşıyoruz" dedi. Harran Üniversitesi'nde öğrenim gören 4 bin öğrencinin de dini cemaatlann pençesinde olduğu açıklanmasını istemeyen bir üniversite yetkilisi, eski rektör Servet Armağan döneminde Nurculann ele geçirdiği üniversitedeki kadın çalışanlann birçoğunun türbanlı olduğunu, kız öğrencilerin "sıriıf geçmek için kapanmak zorunda kaldığma" dikkat çekerek kurumda bu yıl gerçekleştirilen kılık kıyafet uygulamasının gericilerle bunlara destek veren bazı il yöneticilerini rahatsız ettiğini söyledi. belirtildi. YÖK'ün, Nurcu rektör Servet Armağan'ı görevden aJması ve MGK'nin uyanlan sonucu Harran Üniversitesi'nde başlatılan irtica ile mücadele, genci örgütlerin tepkisini çekiyor. Aralannda üç araştırma görevlisi ile bir doktorun da bulunduğu 20 türbanlı çalışanın üniversiteyle ılişiğinin kesilmesi ve birçok türbanhnın başını açmak zorunda kalraası ûzerine gericiler, ünıversitede protesto gösterileri düzenlerken MHP il örgütü de Rektör MahmutSert'in görevden alınması için imza kampanyası başlattı. Adının açıkJanmasını istemeyen bir üniversite yetkilisi, eski rektör Armağan döneminde Nurculann ele geçirdiği üniversitedeki kadın çalışanlann birçoğunun türbanlı olduğunu, kız öğrencilerin "sınrf geçmek için kapanmak zorunda kakuğma" dikkat çekerek kurumda bu yıl gerçekleştirilen kılık kıyafet uygulamasının gencilerle bunlara destek veren bazı il yöneticilerinin rahatsız ettiğini söyledi. "Karanlık güçlerin örgütiendiği ünhersitede, irticanın birçok fraksryonunun halen buhınduğumı" anlatan yetkili, şöyle konuştu: "Ünhersitede akademik süs verilerek dini faahyetler, cemaat toplantılan Prof. özkaya 'Oğrenci dolması gereken bidon degil' CELAL YILMAZ tZMİR - Otoriter eğitim modelinin, öğrencileri dol- durulması gereken 'bidon ve>-a kap' gibı gördüğü, kafalan 'aktarma sistem- le' doldurulan öğrencilerin bu bilgileri amacına uygun olarak kullanamayacaklan savunuldu. Prof. Tayfun Özkaya, bilgiyi birlikte üretmeye dayalı 'özgürleş- tirici ve diyalogcu eğitim modeü'ne geçilmesi ge- rektiğini söyledi. Ezberciliği de içine alan otoriter eğitime 'bankacı eğitim modeti' adının ve- rildiğini belirten Prof. Dr. Tayfun Özkaya, bu yön- temde bilginin bir yatınm aracı olarak değerlendiril- diğini vurgulayarak şunla- n söyledi: .^ "Oğrenim görenler bi- rcr banka veznedan gibi çeşitli konuiarda bilgi mev- duatı kabul edeıier. Gerek- tigi zaman da çıkanp kul- lamrlar. Bu anla>ış bilgiyi, ona sahip olanlann verebi- leceği bir şey olarak görür. Oğretmen öğrenciyi doldu- rulması gereken bidonlar veya kaplar gibi görmekte- dir. Bu anlayışta insan pa- sif bir varlıktır: eğitim sü- recinin nesnesidir, öznesi değildir. Oğretmen kapla- n ne kadar çok doldurur- sao kadariyi biröğretmen- dir. Kaplar da ne kadar pı- sınksa ve doldurulmalan- na izin veriyorlarsa, öğren- ei de o kadar iyidir. Öğren- ciler 'yatınm nesneleri', öğretmende'yatınmcı'dır. Bu sistemde öğrenciler bil- güerin koieksiyoncusu \-eya arşivcileri hatinegeune, on- lan raflara dizme firsatına sahiptirier. Fakat son tahfil- debu yaniışyoldaki sistem- de, yaraocılık, dönüşüm ve bilgi yoksunluğu nedeniyle rafa kaldınlan bizzat in- sanlardır. Otoriter eğitim sisteminin bu tanımını Bre- zflyalı ünlii eğjtimri Paulo Freire yapmıştır. Kendisi de BrezUya'da 1965 yılında bu vöntemin karşıtı olan katüımcı eğitimi, yani 'öz- gürleştıncı ve diyalogcu' modeli kullanarak binlerce köylüyü, arkadaşlanyla birlikte eğitmiştir." Katüımcı eğitim siste- minde, kendine güveni ol- mayan, bağnaz insan tipi yerine bilgiyi birlikte üre- ten birey kimliğine geçile- ceğini belirten Özkaya, 'diyalogcu eğitim'le yeni bir form doğacağmı sa- vundu. Özkaya, "Öğrenci-öğ- retmen ve öğretmen-öğ- renci kimliği bu modelle gerçekleşecektir" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Ezbersiz eğitim öğren- cilerin zevkle ders çalışma- lanna yol açmaktadır. Var olan sistemde ders çahş- mak eziyete benzemekte- dir.Ezbersiz,diyalogcu eği- tim eğm'ciyizorlamaktadır. Ancak, başanküğında çok daha fazla bir doyum elde edilecegi açıktır. Birçokla- nnca "aktifeğitim' diyede tammlanan bu yaklaşım, öğrencinin katkısını arttv- rarak ders sırasında eğiti- cinin daha az fiziksel güç- le, işi daha iyi başarmasına yol açmaktadır." Gazeted Gökmen toprağa verildiANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yakalandıgı çift taraflı zatürreeden kurtulamayarak yaşamını yitiren gazeteci-yazar Yavuz Gökmen, dün Kocatepe Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından Cebeci Asri Mezarlığı'nda toprağa verildi. fmam Kadir TemeJ, cenaze namazı kılmalannın uygun oimadığını belirterek, erkeklerle saf tutan kadınlan aiandan çıkardı. Gökmen için uzun zamandır yazariığmı yaptığı Hürriyet gazetesi önünde ilk tören düzenlendi. Hürriyet gazetesi Genel Yayın , Yönetmeni Ertuğrul Özkök, 15yılhk dostunu kaybetmenin acısını yaşadığını belirterek, "Böyle bir törendc konuşmak çok zor. O bir arkadaştı, o bir insandı ve o bir gazeteciydT dedı. Törenın ardından Kocatepe Camisi'nde cenaze namazı kılındı. Cenaze namazına, TBMM Başkanı Hikmet Çetin, Başbakan Mesut Yılmaz, Başbakan Yardımcısı Bûlent Ecevit, FP lıderi Recai Kutan, DYP lideri Tansu ÇDler. CHP lideri Deniz BaykaL kapatılan RP'nin lideri Necmettin Erbakan, bakanlar, milletvekılleri, hakkında hapis cezası Yavuz Gökmen'in cenazesi uzun yıOar çakştığı Hürriyet gazetesinin Ankara Bürosu'nun önünden uğuriandı. kesinleşen eski Istanbul Bü\ükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sezen Aksu ve NDüfer'in de aralannda bulunduğu sanatçılar ile Gökmen'in yakınlan ve dostlan katüdı. Namazı kıldıran imam Temel, kadınlann cenaze namazı kılmasının caiz oimadığını belirterek, kadınlann aiandan aynlmalannı istedi. Arka sıralardaki kadınlan da uyaran Temel'in, kadınlann tamamen aiandan çıkmasını bekledikten sonra namazı kıldırması dikkat çekti. Çiller, cenaze arabası camiden aynhncaya kadar bekledî. Yılmaz'ın makam arabasının yanında duran Erbakan'ın, Yılmaz'uı arabaya doğru yönelmesi üzerine oradan hızla aynldığı gözlendi. Gökmen, cenaze namazının ardından Cebeci Asri Mezarlığı'nda toprağa verildi. AMERÎKA ATATÜRK DERNEĞ1 BAŞKANI HÜDAİ YAVALAR t4iati'a'ktanmdıkçasaygııi}xııuhnmti(kr' BARIŞ DOSTER Amerika Atatürk Derneği Baş- kanı Hüdai Yavalar, "Yabancüar Atatürk'ü bizdeki çok Idşiden daha iyi anlamışlar ve onu tanıdıkça da savgılan, hayrannklan artayor" de- di! Derneklerinin ABD'de Türkiye için lobi yapan en saygın ve etkili kuruluş konumunda ol- duğunu belirten Yavalar, çe- şitli çalışma ve temaslar için geldiği Istanbul'da, sorulan- mızı yanıtladı. Ingilizce adı Atatürk Society of America (ASA) olan derneğin 1995 yılında çok sayıda akademis- yen, işadamı ve aralannda Kongre üyelerinin de bulun- duğu Amerikalı politikacıla- nn bir araya gelmesiyle baş- kent Washington DC'de ku- rulduğunu belirten Yavalar, yıllardır Anıtkabir'in ağaç- landırma ve bahçe düzenlemeleri- nin kendileri tarafından yapıldığı- nı söyledi. Yavalar, derneğin kurulduğu dö- nenıde Türkiye'den ABD'ye de\ let eliyle yollanan üniversite ögTenci- lerinin şeriatçı ve bölücü çalışma- lannı belirleyerek bunlara anında tepki gösterdiklerini kaydetti. Ya- valar, "Bu öğrenciler en çok döne- min YÖK Başkanı olan ve ardın- dan da DYP'den milletvekfli seçi- len Prof. Dr. Mehmet Sağlam döne- minde yollandılar. Bu gençler In- ternet'e girerekAtatürk'e,cumhu- rhete, orduya hakaret ediyorlardı. Ne yazık ki devletin yılda her biri- sine 40 bin dolar harcadığı bu genç- lerin büyük bölümü şeriatçıydr diye konuştu. Dönemin Milli Eği- ğunu, hakkında karalama kampan- yası açıldığını vurgulayarak yargı yoluna başvurduğunu ve tüm dava- İarı kazandığı tazminatlan Ata- türkçü derneklere verdiğini anlat- tı. Yavalar, "Şeriatçı basın öylesine yaiancıve cahil ki ABD'de en kiiçük bir suçu olan bir kişinin demek ku- ramayacağını, hele hele böylesine .üdai Yavalar, düzenli olarak Atatûrk'ü tanıtan paneller, konferanslar düzenlediklerini, burslar verdiklerini, öğrenci okuttuklannı, ABD*îi siyasetçiler nezdinde lobi yaptıklannı, Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne tıp kitaplan yolladıklannı vurguladı. tim Bakanı Nevzat Ayaz'm ABD gezisi sırasında durumu kendisine ilettiklerini ifade eden Yavalar, o dönemde bu gençlerin çalışmala- nyla ilgili olarak her biri 80 sayfa- dan oluşan 29 dosyayı Türkiye'de basın da dahil olmak üzere ilgili yerlere ilettiklerini ifade etti. Amerika Atatürk Demeği Baş- kanı Yavalar, çalışmalan nedeniy- le şeriatçı basının boy hedefi oldu- önemli ldşfleri de bûnyesindetopla- yan bir oluşuma başkanlık edeme- yeceğini bilmiyorlar" dedı. Düzenli olarak Atatûrk'ü tanıtan paneller, konferanslar düzenledik- lerini, burslar verdiklerini, öğren- ci okuttukJannı, ABD'li siyasetçi- ler nezdinde lobi yaptıklannı, Gül- hane Askeri Tıp Akademisi'ne tıp kitaplan yolladıklannı vurgulayan Yavalar. "Çatalca'da Nadir Nadi, Uğur Mumcu,Aziz Nesin, Muam- mer Aksoy ve Bahriye Üçok gibi aydmiar adına ağaçlandırma yap- tüc Türk-Amerikan Connecticut Cemiyeti olarak 29 Ekim'de ABD'de cumhuriyetin Uan edildiği ve ana>asanın vazıldığı >er olan Hartfort'tagöndere Türk bayrağı- nı çektik. Onümüzdeki günlerde düzenleyeceğimiz panele Tûrkiye'den Prof. Dr Emre Kongar, ABD'den de kars.it fildr olarak CIA'ya yakuıb- ğr>la bilinen Paul Henzeka- tüacak" diye konuştu. Yıllardır Cumhuriyet ga- zetesini okuduğunu belirten Yavalar, "Cumhuriyet ro- man gibi, kısa sürede bitmi- yor" dedikten sonra sözleri- ni şöyle sürdürdü: "ABD'de de köktenci Hı- ristnanlar giderek gttçleni- yorlar. Üniversiteierle sürek- li tcmas halindeyiz. Hiçbir partiyle ilişkimiz ounadığmdan Türkiye için en etkin lobiyi biz ya- pıyoruz. lyanlanmız üzerine YÖK Başkaıiı Prof. Dr. Kemal Gü- rüz çok sayıda şeriatçı öğrenciyi yurda geri çağınü. Halkmuza umut vermek lazını. Türkiye'nin akıfcı politikalar izlemesi, uluslararası ilişkilerde dost-düşman aynmnun değil, ulusal çıkarlann olduğunu unurmaması gerekli." yapuıyordu. tlahiyat Fakühesi aracılığr. la cemaat adamlanna doktora bile verdiler. Biz cumhuriyeti tehdit eden irticaya karşı, özellikle de kılık kryafet konusunda her türlü önlenıi ahyoruz. Ancak bizim dışımızda kenrteki hiçbir kurumda bu konuda ciddi bir uygulama yok. Türban karşıtı uygulamalanmızın il tönetimine bağlı diğer kuruluşlan sıkuıtıya sokacagı görüldü. Çünkû, yann birikri çıkıp, •Ünıversitede türban yasaklandı, siz neden yapmıyorsunuz' diyecektir. Bu nedenle, 'Üniversite uygulamayı yapıyor, ama bakın neler oluyor. Toplumun hassasiyetine dikkat edilmiyor' demek için otay çıkmasına göz yumuluyor. Türbana destek veren bu yöneticiler, kendilerine kalkan hazıriıvorlar. Takıyye yapıyorlar." Vali Şahabettin Harput'un YÖK'ün şeriatçı olduğu gerekçesiyle görevden aldığı eski rektör Servet Armağan 'ı geçen mart ayında kente getirdiğini, resmi koruma ve araç vererek televizyoniarda konuşturduğunu öne süren yetkili, şunlan söyledi: "Armağan çıkıp, devletin kendine ne kadar büyük haksızhk yapOğını anlatü. Devletin bir valisi, yine devletin görevden aldığı eski bir rektörü getirip devlete karşı konuşrurmalı mı? Bu doğru mu? Ünivershenin şimdiki rektörüne olumsuz tavır alıp bunu yaparsanız, buradan bazı mesajlar çıkar. Bizim türban konusunda da valilikk sıkmtımız var. Eylemlerin önlenmesi için polisin üniversite}e girmesine izin verdik ve dedik ki; alkış, slogan hiçbir şeye izin vermeyin. Kaülan öğrencilerin adlaruu bize bildirin. Ama istediğimizin aksine, eylemierin önüne biMnçli şekikie geçilmedL Sürekü hale geürilerek üniversite >iprablmaya çahşıldL Bunun üzerine valiöğe sert bir yaa yazmamız sonucu, o tarihe dek 50 öğrenciyi dağrtmajanlar 6 ekimde 150-200 kişivi 2 dakikada dağıtnlar. Onlar da 'Üniversite türbanı kaldırmayı başanrsa biz ne duruma düşeriz' dfişüncesi var. O zaman tüm birikimleri yıkümış olacak. artık tarikat, cemaat bitecek. Bu onlann işine gelmiyor." Yerel yöneticilerin kentte sosyal alanlar açılmasına izin vermeyerek öğrencileri dini cemaatlerin kucağına attıklannı belirten üniversite yetkilisi, "Biz okullardaki gerici faali>etleri engelledik. Ama dış bağlantılar sıkmtı yaraoyor. Okulla hiçbir bağlanüsı olmadan gelen öğrenci, bannacak yer ve alternatif sosyal alan olmaymca burada cemaatle bağlantılı duruma geliyor. Tüm kapılan kapatıp, cemaat kapısını açık bırakmışlar. Çocukiann başka şansı yok. Şanlıurfa'da dini >> akıf,dernekve cemaatlerin jüzlerce dairesi var. 7 bini aşkın öğrencimizden 3-4 bini dini cemaatlerin pençesindedir. Bizim tek başımıza yapabileceğimiz bir şey yok. Vali ile belediye başkanıyla ideolojik ve siyasi bir çekişmeye giremeviz" diye konuştu. Yatağanlılar zehir solumaya devamediyor Yatağan Termik Santrah, Danıştay kararla- nna karşın anayasava aykın olarak alman Bakanlar Kuruhı karanyla çahşünunaya de- vam edivor. Muğla'daki tanm alanlanm, or- manları tahrip ettiği ve çevTesinde yaşayan- lann sağfağuu ciddi ölçüde bozduğu gerekçe- siyle açüan kapatma davalannda, zararlan atanan bih'rkişi raporlanyla da saptanan Ya- tağan Termik Santrafa için en azmdan desüff- rizasyon (baca fılrresi) ünitelerinin tamam- lanması bekleniyor. Aksi halde Türkiye'nin, yöre insammn tzmir ÇevreHareketiAvukat- lan aracüığıyla İnsan Haklan Mahkemesi'ne yaptığı başvuru nedeniyle devletin tazminat ödemesini gerektiren bir başka karanyla sar- süacağı ka>dedihyor. Yatağanhlar, öncelikle Türk hükümetinin kendi yurttaşına sahip çıkmasını ve santrahn ya kapaülmasmı ya dâ zararsız bir hale getirilmesini istiyoıiar. ARAYIg TOKTAMIŞ ATEŞ Solcu Olmak... Geçen haftalarda, gündemin birinci sırasını sü- rekli olarak işgal eden Öcalan "paranoyası", de- ğişik yorumlara ve hareketlere zemin oluşturdu. Yazılı ve görüntülü kitle iletişim araçlarının, ya- ni gazete ve televizyonlann inanılmaz sorumsuz- luğunun ve "koltuğunu kurtarmak" isteyen 55. hü- kümetin, meseleyi olduğundan fark/ı bir biçimde sunma çabalarının ardından gelen tepkilerin, "başka bkmecraya dökülebileceği" korkusu, şü- kürter olsun ki gerçekleşmedi. Zaten k/tle iletişim araçlan da ne yaptıklannı kısa sürede anladılar ve "Aman ha.." diye manşet atmaya başladılar. Eskjler, "Bennerdeyim, ağamnerde..", gibisin- den bir şeyler söylerier. Ben bu gelişmeler sonra- sında, HADEP'in önemli bir işlevi olabilecegini ve bir "yumuşama" sağlayarak Güneydoğu'nun ve Kürt kökenli kimi yurttaşlarımızın sorunlarını siya- sal alanda çözebileceğini umut ederken onlar, ga- rip bir "öcalan propagandasına" ginştiler. Bu konudaki yanlışlıkları, Italya'nın tutumunu, vb. konulan bir başka yazımda ele almak istiyo- rum. Bugün meseleyi "solculuk" bağlamında de- ğerfendireceğim. Kimileri PKK hareketini "sol" bir hareket olarak görür ve değeriendirir. Sanıyorum Italyan komü- nistleri ve Yeşilleri de bunlan solcu zannediyor. P- KK'nin, "PartiKarkeran Kurdistan", yani "Kürdis- tan Işçi Partisi" adının baş harflerinden oluşması, bu yanlışlığı körüklüyor. Ama unutmamak gerekır ki; Hitler'in partisinin adı da benzer bir ad idi! National Sozialistische Deutsche Arberters Partei- Milliyetçi Sosyalist Alman Işçi Partisi"... Ve zalimlikte öcalan'ın Hitler'den pek de geri kalmadığını düşünüyorum. Elindeki olanaklarta bu kadannı yapabildi... Bir partinin adı, o partinin ideolojisi konusunda bir fikir verebilir ama, bazen isimle tutum arasın- da çok ciddi farklar bulunabilır. Kaldı ki PKK'nin yirmi yıllık geçmişi, günümüz anlamında bir siya- sal parti görüntüsü değil, bir terör örgütü görün- tüsü vermektedir. Geçen hafta Sayın Hulki Cevizoğlu'nun prog- ramında Istanbul Milletvekili sevgili BülentAkar- calı, özellikle PKK ve öcalan'ın solculuğu ve Marksistliğini ön plana çıkarmaya çabaladı. Sayın Akarcalı, PKK'nin söylemi ne olursa olsun, eyle- minin "ırkçı" olduğunu bilmezmi? Elbette bilir. Fa- kat AB'nin muhafazakâr milletvekillerini ve parti- lerini etkileyebilmek için bu yolu seçmişti herhal- de. Gerçekten, Avrupalı siyaset insanlarının mu- hafazakârlan da PKK hareketini, aynen solcular gi- bi "sol" bir hareket olarak görüyorlar. Farklı bağlamlarda anlatmıştım, solcu olmak, "Ben solcuyum" demekle olmaz. Birileri, birileri- ni "solcu" olarak isimlendırerek onları solcu ya- pamazlar. Insanlara "solcu hüviyeti" veren, her- hangi bir büro da yoktur. Sempati duyanlar bir ya- na, eylem içinde olanlann solcu olmalannın bazı kıstaslan vardır. Solcu olmak, bir toplumdaki ekonomik ve siya- sal yapıyı, geniş bir tabana yaymak için çabala- mak demektir. Yani daha dengefi ve adil bir gelir paylaşımı ve ekonomik fırsat eşiüıği ve daha öz- gür bir siyasal katılım için çabalamak, solculuktur. Bir başka ifadeyle söylersek, günümüz koşul- lannda solcu olmak, ekonomik ve siyasal demok- rasiyi, tüm kurum ve kurallanyla yaşama geçirmek için çabalamak demektir. PKK'nin ve öcalan'ın neresi solcu? Kendi örgüt yapısı içinde bile, ayaküstü yapılan bir sorgulama sonrasında en yakın adamlannı kur- şuna dizdiren bir örgüt ve lideri, solcu olabilir mi? Yanından bile geçemez... Uyuşturucu kaçakçılığından ve haraçtan sağla- dığı geniş ekonomik olanakları, salt lıder kadro- nun lüksü için kullanan bir örgütün, solla ne rlgisi olabilir? Ne derece doğrudur bilemeyiz ama, Avrupa'nın uyuşturucu trafiğinin yüzde kırkını PKK'nin denet- lediği söyleniyor. Bu oran biraz abartılmış olsa bi- le, uyuşturucu ticaretine ve hatta üretimine giriş- miş olan bir örgütün, solculukla ilgisi olabilir mi? Solculuğu bir yana bırakın, böyle bir örgütün, si- yasal örgüt sayılması bile mümkün değildir. Böy- lesi bir "insanlık suçu "na katılan bir örgüt, olsa ol- sa "çete" olarak isimlendirilebilir. Peki Italyan solculan tüm bunları bilmiyorlar mı? Elbette biliyorlar ama, 19. yüzyılda yasadışı ılan edilen sol hareketlerin yöntemlerini günümüzeta- şıyan böylesi hareketlere karşı, nostaljik biryakın- lık duyuyortar. Bundan 150-200 yıl önce sol sava- şım, silahlı bir savaşım idi. Bugün sol savaşım de- mokrasi mücadelesidir. Peki, ya bizim "solculara"(!) ne demeli? Bunu daha sonra değeriendireceğim. cetni Mühendisleri Odası '3.köprüulaşım sorununu çözmez tstanbul Haber Servisi - TMMOB Gemi Mühendisleri Odası Genel Sekreteri Metin Koncavar, îstanbul Boğazı'ndaki ikı köprünün, kentiçi ulaşunındaki payının sadece yüzde 11 olduğunu belirterek üçüncü bir köprünün yapılmasına karşı olduklannı söyledi. Metin Koncavar, yaptığı açıklamada, bilimsel gerçekler ve dünyadaki uygulamalara bakıldığında en ucuz ve en güvenli ulaşım sisteminin denizyolu olduğunu ve demiryoluna göre 2 kat, karayoluna göre de 10 kat daha azenerji harcaması gerektirdiğini kaydetti. Köprülerve yeni otoyollann yeşil alanlann ve ormanlann yağmasına, su kaynaklannı tehdit eden yapılaşmalara yol açtığını savunan Mühendisleri Odası Genel Sekreteri Koncavar, trafik kazalannda binlerce insanın yaşamını vitirdiğine de dikkat çekti. Koncavar, denizyolu ulaşımmda bu tür sorunlann "yok" denecek kadar az olduğunu belirtti. Metin Koncavar. "Bütün bunlardan dolayı. ülkemizdeki toplu ulaşımda. en ekonomik, en güvenli ve en sağhklı sistcm olan denizyoluna ağıriık verilmesi gerekir'' dedı. Istanbul 3. Boğaz Köprüsü'nün. arazı kamulaştırma bedelleri ile 1.2 milyar dolara mal olacağına dikkati çeken Koncavar, "Oysa kentiçi toplu ulaşımda kullanuabilecek ve kendi tersanelerimizde inşa edilecek yoicu gemilerinin maliveti 4-8 milyon dolar düzeyinde. Bir köprü bedeline yüzlerce yeni gemi inşa edilebilir" görüşünü savundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle