Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 1998 PERŞEMBE
14 KULTUR
Sebastien Gökalp'in '14 Ünlü Kadın' başlıklı sergisi 20 Aralık'a dek Dulcinea'da
Yaraücı 'yanlarıyla' 14 kachnESRA ALİÇAVUŞOĞLU
"Resimlerim genedikle fotoğrafik görüntüyegön-
derme yapar. Resimlerimde basmda daha önce yer
almış ya da kullanılıp atüan fotoğraf maldneleriyle
çekilrniş fotoğraflar yeniden kuilanılır. Bu, resimle-
rin imgesel açıdan çok büyük bir değer içermedjği-
nin göstergesidir. Resimlerimde anlarmak istedigim
ashnda "kaygılandıran yabancılaşma' ve gündelik
yaşamın rahatsızhğıdırf
Çağdaş sanatlar için özgür bir mekân Dulcinea
ikincı sergisi için Fransa'dan bir sanatçıya Sebasti-
en Gökalpe açıyor kapılannı. Sergiyi gezerken his-
settiğiniz ilk duygu tıpkı bir bulmaca çözer gibi
'yüzleri' olmayan resirnlerin kimlere ait olduğunu
bulma dürtüsü. Çünkü Sebastien Gökalp'in 14 ün-
lü kadın serisi, 14 sanatçının sanatsal yaranmda
kullandıklan ellenne ve çocuk dünyaya getirdikle-
ri kalçalanna odaklaruyor. Gökalp'in yazar, res-
sam, sinemacı ve oyunculardan; Adalet Ağaoğhı, Si-
mone de Beauvoir, Annie Dillard. Marguerite Du-
ras, Eli/abeth II, Gisck Freud, Juüette Greco, Ire-
ne JoüoML urie, Frida Kahlo, Joan Mitchell, Jean-
ne Moreau, Tezer Ozlü, Christine PascaJe ve Mart-
he Roberfın gazete kupürlerinden yararlanarak
oluşturduğu resimleri 20 Aralık'a dek sergilenecek.
'Fotoğraflar nasıl tabloya dönüşebiür?'
Sebastien Gökalp'in '14 İ'nlü Kadın' çahşması;
Gtrhand Richter'in And> \\ârhol'un 1964Guggen-
heim sergisi '13 most wanted men'den esinlenmiş
'48 ünlü erkekportresi'ni çağnştınyor. Richter, re-
simlı bir ansiklopediden gelişigüzel seçtiği erkek-
leri resmetmişti. Sebastien Gökalp, bu işlemi ter-
sine çevirerek sanat dünyasının önemli kadın kişi-
liklerini aktanyor izleyiciye.
'Ünlü insanlargeneldeerkektir' sözüyle bağlan-
tılı olarak Gökalp, kendisının kadınlar üzerinde
odaklanarak dikkati kadın sanatçılara çekmek iste-
diğini belirtiyor. Portrelerin reaJist olma özellikle-
rinin altını çizen sanatçı, şunlan söylüyor: " Bu ça-
hşmalar ashnda birer portre çahşması degil. Fortre
• "îzleyici
tabloda önemli bir
insana bakıyor
ama onun yüzünü
görraüyor.
Izleyicinin bu
aşamada
kendisine
soracağı ilk
soru 'neden'?
Bu sorunun
cevabıise
yaşadığımız
ortamda birçok
imgenin farkına
varmadan
yaşanıyor olması.
îçimizde
hissettiğimiz o
neden sorusunun
cevabını
bilmiyoruz, bu da
yaşamın bir
tuhaflığı."
adı üstünde daha çok insan yüzleri üzerine odakla-
nır, kahpsaldır... Ama bu sergide 14 kadın sanatçı-
nın yüzlerini göstermiyoruın."
Çalışmalannı fotoğraflardan degil, gazete ku-
pürierinden oluşturan sanatçı, genelde gazetelerde
gösterilen imgelerin fazla dikkate değer ımajlarol-
madığmı, yazıyı görselleştirmede araç olarak kul-
lanıldıgını vurgulayarak gözden kaçan bu imgenin
Gökalp,
resmertigi kadın
sanatçılann
özeüikleiki
detayına dikkat
çeldyor:
Biçimleyici olan
ellerine ve
yaraücı
vücutlanna-.
Serginin temeiini
'kimlik'
sorgulaması
oluşturuyor.
TaMolardan
vüzleri
kaldırarak
aslında temsil
edilen kişilerin
kimliklerini
farklı yönlere
>öneltiyor.
aynntılanyla buluşturmayı amaçlıyor izleyiciyi.
Gökalp resmettiği kadın sanatçılann özellikle iki de-
tayına dikkat çekiyor Biçimleyici olan ellerine ve
yaratıcı vücutlanna... Serginin temeiini 'kimlik'
sorgulaması oluşturuyor. Gökalp'in tartışmaya aç-
tığı ilk soru; tablolann kendi kimliği ve kendileriy-
le ilişkisi üzerine. Sanatçı tablolardan yüzleri kal-
dırarak ashnda temsil edilen kışilenn kimliklerini
farklı yönlere yöneltiyor.
Sebastien Gökalp, 14 kadını belirlerken, özel-
likle sevdiği ve duygusal bağı olan sanatçılar olma-
sına dikkat etmiş. "Resmetöğim çoğu sanatçı taıu-
dıgım, sevdiğim sanatçılar. Onlar üzerine çanşmak
daha zevklL Bazılannı tanımryorum, ama uzaktan
algrfayabilhorum. Ünlü kadın olarak Margaret Thatc-
her'ı da resmedebilirdim ama onu yapmamak bir
seçimdL Daha çok fotoğraf üzerinden cahştığım için
fotoğrafla girdiğim ilişki ve onu nasıl algıladığırn
çok önemli. Bu fotograftan nasıl bir tabtoya dönüş-
türebilirim diye düşünüyonım."
Sebastien Gökalp'in resimleri montaj değil, bir
röprodüksiyon, ama empresyonist bir üslup özelli-
ği de taşımıyor. Gazete kupürlerinin resme dönüş-
türülmüşbiçimleri..." Genelde birobjeyiahnz,ona
bakanz veonun resmini yapanz. BensefotoğraAse-
çiyorum. Ressamlar model üzerinde çalışııianü, gü-
nüfDÜzde obje, ıtesne dediğimiz şey ashnda imgenin
ta kendisL lmajlar nesneolmuşdurumda.Çahşma-
larun ashnda figürasyon üzerine bir düşünce, sor-
gulama."
Sebastien Gökalp'in resimkrinde dikkat çeken
bir diğer nokta ise resimlerin siyah-beyaz yapıla-
rak fotoğrafik göndermelerde bulunması. izleyici-
ye etkin rol yükleyen sanatçı, içimizde var olan, ama
bir türlü anlatamadığımız bir rahatsızlığı ortaya çı-
karmayı amaçlıyor. "Ashnda benimortayaçıkarmak
istedigim şey şu: tzleyici tabloda önemli bir insana
bakryon ama onun yüzünü görmüyor. tzJeyicinin
bu aşamada kendisine soracağı ilk soru' neden' ? Bu
sorunun cevabı ise ya$adtgımız ortamda birçok im-
genin farkına varmadan yaşanıyor olmasL içimiz-
de hissettiğimiz o neden sorusunun cevabını bilmi-
yoruz, bu da yaşamın bir ruhafhğL^
Sergide yer alan yabancı sanatçılann resimleri-
ni Türkiye'de, Türk sanatçılann resimlerini ise Fran-
sa'da tamamlayan Sebastien Gökalp. soyadından
da anlaşılacağı gibi Türk asıllı. Türkiye ile arasın-
dan babasının dışında sanatsal bir yakınlık da var.
Fransa'da tanıştığı ilk sanatçılann Türkler olması
da Türkiye'yle olan bagını güçlendiriyor sanatçı-
nın. Gökalp resimlerinde, geleneksel olarak ilk gö-
ze çarpan noktayı kırarak, izleyiciyi başka bir yö-
ne çekmeyi başanyor. Sanatçı, Türkiye'de kadımn
bugünkü durumunu oldukça karmaşık olduğu gö-
riişünde. "Kadınuı Türk toplumundaki rolü o ka-
dar karmaşık Id; başbakan da olabüryor, bambaş-
ka yerierde de_ Müthiş bir tezathk var. Bu açıdan
bu soruyu Türkiye'de sormak, Fransa'da sorinak-
tan daha anfaunh oJdu."
(Dulcinea, çağdaş sanatlariçin özgür mekân: Her
gün 13.00-20.00, perşembe 18.00-00.00 (pazarha-
riç) Bodnım kat. meşelik sokak 20 Beyoğlu. Tel:212
245 10 71- http://www.dulcinea.org /art@dulcu-
nea.org)
Kültür Bakanlığı, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası 'nda değişiklik öngören bir taslak hazırladı
Sanal ortamda telifhakkı gündemde
BAHAR TANRISEVER
ANKARA - Kültür Bakanlığı, sansür eleştirileri ne-
deniyle uygulamasını ertelediği Fikir ve Sanat Eserle-
rinin Işaretlenmesine tlişkin Yönetmelik uyannca, ken-
disine ait olan hologram verme yetkisini meslek bir-
liklerine bırakmayı planlıyor. Kültür Bakanlığı 'nca Fi-
kir ve Sanat Eserleri Yasası'nın bazı maddelerinde de-
ğişiklik yapılmasına ilişkin olarak hazırlanan yasa ta-
sansı taslağı, fıkri hak ihlallennde hapis ve para ceza-
lannın arttınlması ile ihtisas mahkemelerinin kurulma-
sını öngörüyor.
Kültür Bakanı Istemihan Talay, teknik düzeyde ya-
pılan çalışmalar sonucunda Fikir ve Sanat Eserleri Ya-
sası 'nın bazı maddelerinin imzalanan uluslararası söz-
leşmelere uymadığının belirlendiğini kaydetti. Yasada
kültür ve sanatla ilgili kesimlerin eleştirilerine yol açan
eksikliklerin bulunduğunu belirten Talay, 1 yıl süren
çahşma sonucunda değişiklik öngören bir yasa tasan
• Bakanlık, kendisine ait olan
hologram verme yetkisini meslek
birliklerine bırakıyor. Hazırlanan yasa
taslağı ile Avrupa Konseyi
direktiflerine uyum sağlayacak
biçimde düzenlemeler yapıldı.
taslağı hazırlandığıru bildirdi.
Alınan bilgiye göre taslak ile Avrupa Konseyi direk-
tiflerine uyum sağlayacak biçimde değiştirilrnesi ge-
reken konulara yönelik düzenlemeler yapıldı. Radyo-
televizyon, tnternet ve benzeri ortamlarda kullanılan
eserlerde telif hakkının korunması gündeme gelirken
fikri hak ihlallerinde hapis ve para cezalan arttınldı.
Süreli olmayan yayımlarda korsanlığın önlenmesi ama-
cıyla kullanılacak "Gfivenlik HoJogramı"nın, Kültür Ba-
kanlığı'nın yanı sıra meslek birlikleri aracılığla da sa-
tılabilmesini öngören taslak, fikri haklarla ilgili ihti-
sas mahkemelerinin kurulmasını hükme bağhyor.
Komşu hak sahiplerine de meslek birliği kurma yo-
lu açan taslağın, eserler arasında koruma süreleri iti-
banyla var olan eşitsizliği gidereceği savunuldu.
Içişleri Bakanhğı'nca tüm valiliklere gönderilen ya-
zıda da eser ile sahibinin her türlü haklannm korun-
ması amacıyla korsan baskılann engellenmesi, bu tür
yayımlann toplanarak gerekli yasal işlemlerin yapıl-
ması ve herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesi is-
tendi.
Kültür Bakanlığı, korsan yaymcılığa karşı önlem
olarak getirdiği Fikir ve Sanat Eserlerinin tşaretlenme-
sine tlişkin Yönetmelik'in uygulanmasını, eleştiriler üze-
rine Nisan 1999'akadarertelemişti. Süreli olmayan ya-
yımlar, ses ve görüntü taşıyıcılan. disk. disket, taşıyı-
cı ortamlar-medya, bilgisayarprogramlan ve güzel sa-
nat eserlerini kapsayan güvenlik hologramı uygula-
ması halen isteğe bağlı olarak yürütülüyor.
Oxford Universitesi Yayınlan, modern şiir yapıtlannı yayın listesinden çıkarttı
Kâr getirmeyen şiîr gözden düştü
Kültür Servisi-Oxford Universitesi Ya-
yınlan yayıncılığını yaptığı şairlere kısa bir
mektup göndererek modern şıir yayınlan
listesindeki yapıtlan arhk yayımlamayaca-
ğını açıkladı. Bu ani değişiklik öncesinde
şairlere" herhangi biruyanda bulunulmaz-
ken karar konusunda yirmi yıldır modern
şiir yayınlan listesinin hazırlanmasında
çalışan şiir editörüne bile danışılmadı.
Listede yer alan 40 şaire gönderilen
mektupta yayınevinin içinde bulunduğu
zor koşullar nedeniyle belirli bölümlere
yeterli ilgiyi gösteremediklerine değinili-
yor. Oxford Universitesi Yayınlan bundan
sonra akademik yayınlara ve okulun müf-
redatı için gerekli olan kitaplara öncelik ve-
recek.
Otuz yıldır üniversitenin yayınevi ile ça-
lışan şair PeterPorter, Ingiltere'nin en ön-
de gelen akademik yayınevinin modern
edebıyatı gözden çıkarmasını ciddi yayın-
cılık anlayışı adına büyük birkayıp olarak
değerlendirdi.
Geçen Istanbul TÜYAP kitap fuannın
da konuğu olan Porter, yayınevinin VMords-
vrorth ve Coteridge gibi şairlerle idare et-
meye çalıştığına dikkat çekiyor: 'Ahnanka-
rardan sadece modern şiir etldJeniyor. Ya-
yınUsteierinden Shakespeare'içıkaramaz-
lar elbette. Karar modern şinierin yayun-
lanmarnasuun ötesinde de pek çok anlam
taşıyor. İngiltere'de yayıncılık alamnda her
şe\in daha da düze>sizleştigi görülüyor. Bir
üniversitede bile herkesin düşündüğü tek
şejkâr.'
1979 yılından beri yayınevi ile birlikte
çalışan şair D. J. Enright da şıir yayınla-
nndan sorumlu kişinin haftada sadece bir
gün çalıştığına değinerek bu yaymlann
üniversite için büyük bir gider oluşturma-
dığını vurguluyor.
"Yayıneviııin bütcesinden çokbüyük bir
• Şair Peter Porter,
lngiltere'nm en önde geîen
akademik yayınevinin
modern edebiyatı gözden
çıkarmasını ciddi yayıncılık
anlayışı adına büyük bir
kayıp olarak değerlendirdi.
Karann pek çok anlam
taşıdığını ve yayıncılık
alamnda her şeyin daha da
düzeysizleştiğini vurguladı.
paraaynlmıyorşöryayınlan için.Zaten so-
nın bu \ayuilann zarar etmesi degU üni-
versitenin kânna bir katkıda bulunmama-
SLAsbnda bu şiirlerin tanınmıiçin yeterin-
ce para ayırmadıkJannı itiraf ediyoriar.
Sonrada kalkıpkitaplarsanlmı>ordiyeya-
yınlan durdunıyoıiar. Çok komik bir du-
rum."
Oxford Oniversitesi'nin şairlere gön-
derdiği mektupta, ellerindeki listeden her-
hangi bir şairle kontrat imzalamayacakla-
n, yeni basım yapmayacaklan vurgulanır-
ken ellerinde var olan kitaplan, yayınlan
arasında sergilemeye devam edecekleri
söyleniyor. Üniversite şu anda listeyi tes-
lim edebileceğı iyi bir yayınevi anyor.
Oxford Universitesi Yayınlan'nın mü-
zik, telif haklan ve Incil Yayınlan direk-
törü Andrew Pütter, karan çok geç aldık-
lannı, ancak modem şiir yayınlannın yüz-
de doksanının geçen yıl 200 kopyadan faz-
la satmadığnu belirtiyor: 'Kitapiaruı pek
çoğu ancak birkaç tane saüldı. Kitaplar,
ancak çok büyük indirimler yaparsak gi-
derierini karşılayabiliyoriar. Aralannda
kârgetiren başanlı kitaplarobada modern
şjüierrtiTkininbütcesifli karşılamjwr. Üni-
versitearttkbizden rkariiştereyöneunemi-
zi istiyor.'
Şair Carole Sarvamurti de bunun inanıl-
maz birgelişme oldugunadeğiniyor. "EBm-
de basıma hazır bir kitap vanü. Kontraü
göndermediklerinde bir şeyler olacağuu
anlamıştım. Oriörd Universitesi gibi bir
kurumun modern şiiri gözden çıkarabile-
ceğini düşünemezdim bile. Bir üniversite-
ye ait olan yayınevinin şiirin genel \ aym lis-
tesindeki önemini fark etmemesi çokilginc.
1918'den beri izledikleri liste Fabler'le bir-
likte ülkenin en i\i şiir listeshdi. Edebiya-
ün bazı dallan kâr amaçlı degildir. Bir üni-
versite de bunun farkında olmaİMÜr."
Lawrence'ın
yazdığı aşk
şiiri satıldı
Kurrür Servisi - D. H.
Lawrence'ın yazdığı ve
bugüne dek hiçbir yerde
yayımlanmamış bir aşk şiiri,
kısa süre önce Christie's'de
düzenlenen bir muzayedede
1840 pounda satıldı.
Lawrence'ın 1916yılmda
yazıldığı tahmin edilen şiirde
doğa benzetmeleri kullanılarak
romantik aşkın gücü lirik bir
dille anlatılıyor.
Christie's kitap bölümünde
uzman olarak çalışan VTctoria
Lynne, şiirin Lawrence'ın
döneminde yazılan tipik aşk
şiiri özellikleri taşıdığını
söylüyor. Lynne, aynca
Lavvrence'm bu şiiri eşi için
yazdığını ve eşini cennet
olarak betimlediğini belirtiyor.
Lawrence bu aşk şiirini bir
arkadaşının kendisine
imzalaması için getirdiği 'Love
Poeams and Others adlı
kitabın arka kapağına yazmış
ve kitabı imzalamış.
Christie'sde satılan aşk şiirini,
o dönemde sürmekte olan 1.
Dünya Savaşı'na katılan
askerlere ve denizcilere ithaf
etmiş. Yetkililer şiirin yazılı
olduğu kitabın Lawrence'ın bir
arkadaşının Hindistan'daki
evinde bulunduğunu söylüyor.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
İstanbul Ağlıyor!
Çanlar Istanbul için çalıyor. Bunlar tehlike çan-
lan ve hiç susmadılan Bu yüzyılın ilki herhalde, 31
Mart 1909'du. Ardından, 15-16 Mart 1920. Itilaf dev-
letlerinin işgali geldi. Daha sonra 1950'ler çıktı or-
taya. Bir betonlaşma ve sanki bir "intikam" alma.
Sonra, sonra ise doğal ve tarihi yapısını "rant'a çe-
virme "kumazlığı"...
Bundan yirmi gün önce, Cumhuriyet gazetesi-
nin arka sayfasında, Oktay Ekinci, "Istanbul'a
seçimköprüsü"başlıklı yazısında, Istanbul'u bek-
leyen "yeni bir cinayeti" haber veriyordu.
Oktay Ekinci yıllardır bu gazetede, Istanbul'un
nasıl yağmalandığını, tarihi dokusunun ve doğal gü-
zellikîerinin nasıl ranta çevrildiğini (özellikle de Da-
lan-Özal ikilisinin); bunların hukuk dışı olduğunu
ve "yasalann hiçe sayılarak" yapıldığını yazmıştır.
Yazmıştır da ne olmuştur; yetkililer, ilgililer, hü-
kümetler, kenti yönetenler ne yapmıştır? Tam ter-
sine. Işte üçüncü Boğaz köprüsü ihaleye çıkartıl-
mak üzere:
"7993 yılında, Prof. Doğan Kuban başkanlı-
ğındaki 3 Numaralı Koruma Kurulu, Boğançi'nin
artıkhiçbiryerinden 'köprü geçirilemeyeceğine' ka-
rar vermiş ve Kültür Bakanlığı da karan destekle-
yerek ilgili tüm kuruluşlann buna uymasının 'ya-
sal zorunluluk' olduğunu bildirmişti."
(Yazının tamamı bende var; isteyen olursa seve
seve gönderirtm!)
"Üçüncü köprü", iki köprünün arasında yer alı-
yor. Bir ayağı Bebek-Amavutköy (sanınm Akınt Bur-
nu civarında) öteki ayağı ise Kandilli-Vaniköy ara-
sında. Sonuç olarak Boğaz'ın orta yeri, "rant" ta-
rafından işgal tehdidi altında...
Oysa bu kent, biricik bir kentti; dünyada benze-
ri olmayan bir kentti. Ashnda hâlâ da öyle olduğu
ileri sürülür. Ne var ki bu kenti "yaşanmaz" ve çir-
kin bir kent haline getirmek için yanşıldı.
Istanbul'un öyküsü çok eskilere dayanır; 300
bin yıl öncesine kadar gider. İlk kent kuruluşu, yak-
laşık üç bin yıl kadar önce bugünkü Kadıköyü'nde
(Kadıköy değil Kadıköyü olmalı) kurulan ve "Kör-
Ier Ülkesi" olarak adlandınlan Kalkhedon kentidir.
Trakya yakasındaki Byzantion kenti ondan on ye-
di yıl sonra kurulmuştur.
Kuruluş konusunda aynı bilgileri veren, tarihçi Bod-
rumlu Herodotos ile Amasyalı coğrafyacı Strabon
aynı görüşü savunuriar
"Anadolu yakasında ilk kenti kuran Kalkhedon-
lular kör olmalıydılar! Kör olmasalardı, karşı kıyı-
da böylesine elverişli ve güzel bir yer dururken ge-
lip oraya yerleşmezlerdi." (Kentler Kenti Istanbul,
haz: Mine Soysal).
Belki de Kalkhedonlular kör değildi de, estetik
ve etik değeriere sahiptiler. Karşıdan gördükleri, ruh-
lanna iyi gelen o görkemli güzelliği bozmayıp, bak-
mayı seçtiler. Kim bilir!
Oktay Ekinci, üçüncü Boğaz köprüsünün, pet-
rol tankerlerinden bile daha acımasız ve 'kalıcı'
tahribat yapacağını; ve de bunun, yüzyılımızın en
acımasız kentsel cinayeti" olacağını belirtiyor.
Sormak gerekir, niye Eminönü ile Üsküdar ara-
sındaki hazır olan "demıryoiu tüp geçiş" projesi
yaşama geçirilmiyor? Niye Istanbul metrosu bir tür-
lü bitmek bilmiyor?
Oysa tarihin sayfalannda dolaştığımızda görü-
yoruz ki, ta 1860'larda Fransızlar zamanın hükü-
metine Sarayburnu-Üsküdar arasında demiryolu-
nun geçtiği çelik tüp geçit projesi sunmuş. Yine,
20. yüzyılın başında Fransızlar ve Almanlar, Osman-
fı hükümetine, Beyazıt-Taksim-Şişli güzergâhı için
çeşitli metro projeleri sunmuşlar. (Bkz. Istanbul'un
Eski Haritalan, Haz: Cahrt Kayra).
Yüz yıldan fazla bir zaman geçmiş, kenti rahat-
latacak, büyük bir soluk getirecek, ne metromuz
var, ne de tüp geçidimiz var!
Görüşler farklı olabilir, kimileri Boğaz'a üç değil,
on üç köprü yapılmasını savunabilir. Ancak, etik
ve estetik değerler açısından baktığımızda, değil
üçüncüsü, öteki ikisi bile "fazla"d\r.
Bu yüzden, Boğaz'a üçüncü köprüyü yaptırma-
mak için tüm sivil toplum kuruluşlanna, aydınlara,
sağduyulu politikacılara, medyaya (bazı medyaya!)
büyük görev düşüyor. Hiç kuşkusz ki, en büyük so-
rumluluk da Mimarlar Odası'na...
Yaklaşık beş yıl kadar önce kırka yakm kültür ve
sanat örgütünün katıldığı Çağdaş Istanbul Platfor-
mu'nu oluşturmuştuk. Tarihin biricik kenti olan Is-
tanbul'un sorunlanna sahip çıkmaktı amaçlanan.
Ne yazık ki, sürmedi, dağıldı. Şimdi böylesine bir
yapıya ne kadar da gereksinim var...
Çünkü, Istanbul ağlıyor!
Vroje-İş' sergisi ve paneli
• Kümır Servisi - Uluslararası Plastik Sanatlar
Derneği, 1998 sanat etkinlilderi 'Proje-Iş' sergisini, 27
Kasım-12 Aralık 1998 tarihleri arasında Marmara
Universitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sergi Salonu'nda
gerçekleştirecek. Plastik sanatlar alamnda gizli kalan
üretimin gün ışığına çıkanlacağı, sanatçının bugüne
kadar gerçekJeştirmeyi düşleyip de ekonomik,
sosyolojik, politik nedenlerle gerçekleştiremediği ya da
günün teknolojisiyle gerçekleşmesi olanaksız
projelerin de birer 'proje-iş' olarak izleyiciyle
buluşmasını sağlayacak olan bu sergiye 19 sanatçı
katılıyor. Adnan Çoker'in 1965'te tasarladığı tiyatro
kostümlerinden Turan Erol'un Michelangelo'nun tavan
fresklerine müdahale etme düşlerine; Özdemir Altan,
Hüsamettin Koçan. Ali Teoman Germaner'in açık alan
ve heykel tasanmlanna; Canan Beykal'ın Mars
gezegenine gönderilmek üzere hazırladığı CD
ROM'undan Gülsün Orhon'un sular altına gömülen
galeri ve Tomur Atagök'ün çağdaş bir sanat müzesi
hayaline kadar uzanan bir geçmiş-gelecek buluşmasını
yansıtan Proje-lş sergisi, bir panelle desteMenecek.
'Sanatta Ütopya' başlıklı panel cuma günü saat 15.30-
17.30'da Marmara Universitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Konferans Salonu'nda Ali Akay'ın
yöneteceği bu panele Canan Beykal, Kürşat Bumin ve
Emre Zeytinoğlu konuşmacı olarak katılacak.
Kent Oyuncuları, Çehov'un
'Martı'sını sahneliyor
• Kültür Servisi - Kent Oyunculan, Anton Çehov'un
Martı adlı oyununu sahneliyor. Moskova Modern
Sanatlar Tiyatro Okulu'nun çağdaş, dinamik rejisörü
ve sanat yönetmeni Jossif Raikhelagaouz tarafindan
daha hareketli ve komedi unsurunun daha ağır bashğı
bir anlayışla sahnelenen Martı, 5 Aralık'tan itibaren
seyirciyle buluşacak. Oyunda Yıldız Kenter, Müşfik
Kenter, Şükran Gügör, Mehmet Birkiye, Kadriye
Kenter, Tilbe Saran, Ayhan Kavas, Köksal Engür,
Melissa Kenter ve Durul Bazan rol alıyor. Oyunun
dekor tasanmı Duygu Sağıroğlu'na, kostüm tasanmı
ise Sevim Çavdar'a ait.