14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 9 OCAK 1998 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER SilahlıÇete... HALIT ÇELERK C eza Yasasrnm 168. mad- desi silahlı çete kurma su- çunu cezalandınyor. Bu madde, 12 Mart faşizmi ve özellıkle 12 Eylül faşiz- mi dönemlerinde yoğun uygulama gördü. Daha sonralan biraz seyrek de oîsa uygulamalar sürdü ve son olarak da TBMM'de slogan atıp pankart açan üniversite öğrencilerine uygulandı. Son zamanlardaki yargılamalar ve oluş- turulan kararlar, yürürlükteki yasa mad- deleri ve yasa koyucunun amaçlanyla uy- gulama arasmda bir uyum bulunup bu- lunmadığ) sorununu gündeme getırdı. Uy- gulamalar kamuoyunda, hukuk çevrele- rinde ve basmda tartışmalara neden oldu. Ortaya çıkan adaletsız ve kamu vicdanı- nı tedirgin eden kararlar bu tartışmalann daha da süreceğıni gösteriyor. Bir sınırlı yazı çerçevesinde silahlı çete hakkındaki hukuksal durumu, yasa, kaynak yasa ve yüksek mahkeme kararlan açısından özet- lemeye çalışmakta yarar görüyoruz. Suçun niteliği 168. maddeye göre "Herkim 125,131, 146,147,149ve 156. maddeterdeyazıh cü- rünık'ri işlemek için silahlı çeteteşkil eder ve çetede amirliği. kumandayı veya husu- si bir vazifeyi haiz olursa 15 seneden aşa- ğı olmamaküzere ağır hapis cezasına ma- hûmolur. Çetenin sairefradı lOyüdan 15 yda kadar ağır hapis cezasıyla cezalandı- nlır." Bu maddenin gönderme yaptığı 125 ve öteki maddeler, Ceza Yasası'nın en ağır cezalannı içermekte ve ölüm. ömür boyu ağır hapis ve 15-20 yıl ağır hapis ce- zalannı getirmektedir. 168. maddenin dü- zenlemesine göre Ceza Yasası'run 125, 131,146,147.149 ve 156. maddelerinde gösterilen suçlar silahlı çete yöneticı ve mensuplan ıçin amaç-suçu oluşturmak- ta (gaye-suç) ve çeteninyöneticisi ve üye- leri silahlı çeteyi bu amaçlara ulaşmak maksadıyla oluşturmuş bulunmaktadır- lar. Başka bir deyişle 168. maddenin ka- bul amacı; devlet topraklannın tamamı- nı ya da bir kısmını yabancı bir de\ letin hâkimiyeti altına koyma (125). askeri olan veya devletin silahlı kuvvetlerinın hız- metine tahsis edilmişbulunan gemileri. ha- va vasıtalannı. nakil vasıtalannı, yollan. depolan. müesseselen kjsmen veya ta- mamen tahrip etme (131), anayasa düze- mni ortadan kaldırma, Büyük Millet Mec- lisi'ni zor kullanarak iskata (düşürme), görevini yapmaktan men'e kalkışma (146), Bakanlar Kurulu'nun görev yapmasını engelleme (147), halkı, silah, yıkıcı-bo- ğucu gazlar \e parlayıcı maddeler kulla- narak isyana ve mukateleye (toplu kınm) teşviketme (149). cumhur hakkında su- ikastta bulunma (156) amaçlanndan bi- risini gerçekleştirmek için kurulan silah- lı çeteyi ve mensuplanm cezalandırmak- tır. Suçun oluşma koşullan: Yasaya, dokt- rine, Yargıtay. Askeri Yargıtay daire ve daireler kurulu kararlanna göre bir olay- da 168. maddenin uygulanabilmesi için kimi öğelerin (koşullann) gerçekleşmesi gerekmektedır. 1- Başta. sanık durumunda olan kişi- lerin, silahlı cemiyeti, yani çeteyi, 168"in başında sayılan 125. İ31. 146, 147, 149 ve 156. maddelerde yazılı ve yukanda açıklanan amaç-suçjan ısjemek maksadı\ - la kurmuş veçete>"e üyeobnuşolmalan ge- rekir. Bu amaç (kast), silahlı çeteyi oluş- turma suçunun manevi öğesidir, koşulu- dur. Böyle bir amaç yoksa suç da oluşma- yacaknr. Buradaki suç kasdı genel bir kast değil özel bir kast'tır. Yani maddede sayı- lan suçlan eylemsel olarak işlemeyi he- defleyen bir kast'tır. Çeteye üye olarak katılanlann da bu amacı bilmeleri ve be- nimsemeleri gerekir. "Çetenin muayyen bir maksad için ku- rulması gerektiğjnden bu suç için 'genel kasd" yeterli değUdir, 'özel kast' da ara- nacakor. Genel kasd 'silah' için de mev- cut olmaİKİır. Çeteningayevemaksaduun kaolanlarca da bitinmesigerekUdüf (1) Bu nokta uygulama açısından dıkkatle ince- lenmeli ve gözönünde bulundurulmalı- dır. 2- Silahlı olmak: Silahlı çetenin çoğu- nun silahlı ohnalan, katılanlar da dahil si- lah kullanmasını bilmeleri gerekir. Çün- kü amaç-suçu işleme aşamasında başan- lı olabilmelen çetenin çoğunluğunun si- lahlı olmasına ve silah kullanmasını bil- mesine bağlıdır. Amaç-suçu işleme ola- nağı yoksa, silah ve lojistik durum buna elverişli değilse suç oluşamayacaktır. "Çetenin silahlı olması şarünm tahak- kukunda (gerçekleşmesinde) çeteyi teşkil eden efraddan (bire> lerden) birkaçının si- lahlıolması kâfi midir.değil midir? mese- lesi münakaşa edilmiştir. Bizce silahlı ol- ma kaydı cürrnü teşkil eden esbabtan (ne- denkrden) olmak itibariyle cürmün te- hakkuku için herhalde çeteyi teşkil eden cfradın kâffesi (hepsi) silahlı olmabdır_Ro- ma kanununda silahlı çete teşkil etmek için herhalde on veya onbeş kişinin mev- cudiyetifarzolunuyordu. Kanunumuzbu ciheti hâkimin takdirine bırakmışür." (2) "Silahlı çete'dc çoğunluğun silahlı olma- lan zorunludur" (3). Yine Askeri Yargıtay Daireler Kurulu kararlanna göre "Çete, devietin emniye- tine karşı belli suçlan işlemek için kuru- lan çokfailli. silahlı (çoğunluğun silahlı ol- ması asıldır). organize bir teşkilator. Çe- teye katılanlar, maddede "çetenin sair ef- radı" olarak gösterilmiştir. Bunlann. çete- nin gayesini bilerek örgüte girmelerilazun- dır. Aksitakdinfc maneviunsuryönünden bir suç oluşamaz" (4). 3- Çete'de askeri organizasyon: Türk Ceza Yasası'na kaynaklık eden ttalyan Ceza Yasası'nın hazırlayıcılanndan Etesi- na bu konuda "Silahlı çetede muntazam ve askeri revabrt (bağlanb, disiplin) olma- lıdır. Silahlar mevcuttur. İrrikâp etmekis- tedikleri cürüm devetin emniyetine karşı- dın" dıyor. (5) Ülkemizın yetıştırdiği büyük hukukçu ve cezacı Prof. Dr. FarukErem'e göre, "Bu suç sadece birden ziyade kimsenin birleş- mesişeklinde düşünülemez. Maddede zik- redilen amirlik. komuta, hususi vazife gi- bi kavramlara ve nihayet sadece kaulma haline bakıhrsa cemiyet ve çetenin az ve- ya çok bir hiyerarşıyi, teşkilatı gerektır- dıği sonucuna varmak lazundır. Taarruz ve mukavemete hazır_~ hak gelmiş bir teşkilat bahis konusudur." (6). Yine As. Yarg. Daireler Kurulu'nun yerleşik kararlanna göre "maddede yan- h cürümleri işlemek maksadiyte çoksayı- da kişilerin iradelerinin birleşmesi ve sis- temli, hiyerarşık bir organizasyonun mev- cudjyeti çetenin en beurgin özcfliğjdir" (7). Ozetlemek gerekirse, bugüne kadar açılmış ve açılacak soruşturma ve dava- larda açıklanan suç öğelerinın, amaç ve koşullann, amaca ulaştıncılığı belli olan silah. araç ve gereçlennin, askeri, hiyerar- şık bir organizasyonun, emir ve kuman- da düzeninin bulunup bulunmadığının araştınlması ve sonuca göre kararlar oluş- turulması adalet açısından ve yasa koyu- cunun amacma uygun düşecektir. (1/ Prof. Faruk Erem. Ceza Hukuku, Hu- susıHükümler. 1968, Cl.sa: 129. TıneAs. Yarg. I.D.K. 25/6/980 T. 197-232 Es. ve Kar. (2) As. Yarg. I.D. 25/6/980 T. 197-232 Es. ve Kar. (3) Türkve ttalyan Ceza Kanunlan Açık- laması. Adlive Vekâleti. 1927 cilt: 2sa: 70. (4)As. Yarg. DairelerK. Kararlan. 3/12'981 T. 141-140 ve 130-136 S. Kararlar. (5) Türk Italyan Ceza Kanunlan Açıkla- ması. Adlıye Vekâleti, 1927,Cilt: 2 sa: 70. (6) Prof. Faruk Erem. Aynı vapıt, sa: 126. (7)As. Yarg. I.D. 21/10'98lf, 388-373esas ve K. savılı. ARADABİR Av. FtKRET İLKİZ Cinayeti 'keşfettik' "Metin'e Metin Bir Metin : Metin'in kafasında bir darp var I Polis karakolundan morga kadar I Mos- mor I Bir darbe var I yüreğimizde, beynimizde I So- ruyor bir işaret fışeği I Biz ölerek mi yaşamayı I öğ- reneceğiz hâlâ..." Şair Can Yücel, genç gazetecinin yaşamını dokuz mısraya sığdırdı... Gazeteciler; 1996 yılı temmuz ayında 600 gazete- cinin imzaladığı bir "metirTİ başbakana arz ettiler. Ga- zetecilerin faili meçhul namlular önüne süaılmelerini, öldürülmelerini, hapse atılmalannı, canlarının canile- re teslim edildiğini, böyle bir ortamda görev yaptık- larını, can ve görev güvenliklerinin olmadığını bu met- neyazmışlardı. Tarihe "not" düştüler. Gazeteciler, Me- tin'in öldürüldüğüne dair cinayet "davasının" takip- çisi olacaklannı anlatmışlardı. Söylediklerini yaptılar ve yapıyoriar. Sayın başbakan bu metni hatırlıyor mu- sunuz? Eyüp Kapalı Spor Salonu'nda yapılan "keşifte" ci- nayeti gördüm. Vahşet ve ötümün dayaodrriaz detı- şetine tanık oldum. Başbakan, Adalet ve İÇişleri Ba- karu; sizin ve bizim kollukguçlerimizin;sırf gazeteci okluğu için "özel muamele çekerek" insan canı al- masına, kafasını kırarak "adam ökJürmesine" hiç ta- nık oldunuz mu? Biz olay yerinde, adım adım yapı- lan "canlandırma" tatbikatında bu gerçeğe "tanık" olduk. Kafa kınlan, tekme atılan, cop kullanılan cina- yet mekânında tebeşirle "kan akan" yeri işaretledik. Özel muamele çekilen merdiven altını adımladık. Met- reyle ölçtük. Yere yattık. Banklar arasına tanık yatır- dık. Tıpkı "cinayetin" işlendiği gün gibi. Tanıklara so- rular sorduk. Gözleri kapalı mıydı, açık mıydı? Yürü- yebiliyor muydu? Yüzünde kan var mıydı? Metin'in, etrafında kaç polis vardı? 7-8 mi yoksa 8-10 kişi mi? "Cinayeti" gördük. Yargıda gerçeği anyoruz. Kim ma- sum, kim suçlu ise adaletin terazisini dengede tuta- lım istiyoruz. Fadime Göktepe'nin yanık, ama di- rençli ana yüreği yüreğimizde, kardeşlerinin "dehşet acısı" ellerimizde ve sırtımızda, sadece "hukukun cübbesi"; gerçeği araştınyoruz. Bizim belimizde"s/- lah" yok. Etrafımızda silahlı "korumalanmız" yok. Mahkemede avukat olarak cübbe giyiyoruz. Aklımı- za "namlulann ucundan çıkacak kurşunlarla" korun- mak gelrniyor. Çantamızda dosyalarımız, dilekçele- rimiz ve kanunlanmız var. Hak verin, ana yüreği kabanp eğer sözünü yargı ça- tısı altında bile sakınmadan söylüyorsa, evlat acısı- nın yüreğine düşen kor yakmasıdır. Sesimiz müdahil avukat olarak birazcık gür çıkıyorsa, yüreği yanık Fa- dime ananın ve Metin'in kardeşlerinin avukatı oldu- ğumuzdandır. Afyon Adliyesi'ndeki duruşma salonu- nun küçüklüğündendir. Bu kadar acıyı dindirecek bü- yüklükte duruşma salonu olmadığındandır. Hiç kim- se rahatsız olmasın. Biz davada tarafız, "müdahil avukatlığı" seçtik. "Nümayiş" veya bir üye yargıcın deyişiyle "şov" yapmak değildir bizim işimiz. 9/10 Ocak günü, sizin adamlannız Metin'in gözal- tna alınmadığını, duvardan düştüğü için öldüğünü açık- lamışlardı... Hatırlıyor musunuz? Geçen yıl, Başbakan olarak 48 polis memurunun 24 Temmuz'daki duruşmada hazır olması için Içişle- ri Bakanı'na "talimat" vermiştiniz. "Sanıklan getirin, duruşmada hazır olacaklar"... Afyon'da hıçbir sanık duruşmada hazır değildi. Başbakan olarak sizi ve Içışleri Bakanınızı dinlememişlerdi. Talimatlannıza uy- madılar. Ama iki "kadın" yargıç; hukuka, yargıya, adalete küçücük, ama onurlu katkılanyla yargılama sürecini, dosya içeriğini uygun hale getirirken vicda- ni kanılannı "karara" dönüştürdü. Yargılama süreci bu dev adımlarta kısaldı. Siz bu aşamayı hatırlamazsınız. Ama şu sözlerinizi herhalde unutmadınız. Demiştiniz ki "Teslim olacaklar, ama linç edilmekten korkuyor- lar, cezaevinde korunmak istiyorlar..." Sizin, talimat verdiğiniz tarihte değil, ama kendilerinin saptadığı gün ve saatte "gıyabi tutuklular" cezaevi'ne gittiler. Kimse, kimseyi linç etmedi. Tutuklu sanıklar ceza- evinde, tutuksuz sanıklar ise bellerinde"fabanca" ile "keşifte" ve cinayet mahallindeydi. Ve yine bir kısım beli silahlılann "koruma görevi" yaptığını gördük. Ke- şifte savcıyı gördüm, oradaydı. Yargıçlar vardı. Tanık- lardan birisi ölümle tehdit edildiği için haykınyordu. Yargıçlar yazılı dilekçe istedi. Savcı "sesi" duymadı, sözlü olarak şikâyet ediyoruz dedik... Sonra bir da- ha savcıyı da göremedik. Adalet Bakanı "silahla" keşfin yapıldığı cinayet mahallıne girilemeyeceğini ve olayın soruşturulaca- ğını açıkladı. Soruşturun görelim. Içişleri Bakanı ko- nuştu... Sayın başbakan siz konuştunuz. Cumhurbaş- kanı, "Metin Göktepe'nin ölümü" için Türkiye'nin "ayıbıdır" demişti. Hatırlıyor musunuz? Sahi sizler şiir okumayı sever misiniz? Ben şair Can Yücel'in daha çok şiir yazmasını istiyorum. Şiiri çok seviyorum. Ama cinayet şiirlerini hiç sevmiyorum. Bizler, yüreğimizde ve beynimizde mosmor bir dar- be ile ölerek yaşamayı "cinayet mahallinde" gördük. Gelin ve dayanabilirseniz siz de "vanşet ve dehşet verici cinayeti" görün, yaşayın ve ondan sonra ko- nuşun... Aksi takdirde susun!.. Cahit Arf ve Lise Öğrencisi S anınm 1954 Nisan sonu idi, bir lise öğrencisiyim. Aklıma bir matematik sorusu takılmıştı: Bir köpek, birini kovalıyor. Ne kadar sürede yakalar? Köpek, belli bir hızla, doğruca kaçan kişiye koşuyor? Sürekli kaçanın bulunduğu yöne koşmakta. Kaçan. başlangıç anında köpeğin bulunduğu yere dik doğrultuda, değişmez hızla koşmakta... Ne kadar sürede yakalanır? Çözüm için bilgim yeterli değil. ^ ^ Yîne'de'Bîr şeyTef" ~ yapmalı... "Olay bir doğrutizerindeol$a, u x " > kavuşma süreleri Tı=L/ (V1+V2) ve T2=L/(Vı-V2) olurdu. Dik doğrultuda kaçtığma göre: Bu iki süre arasında, bu iki sürenin ortalaması civarında olmalıdır" dıye düşünerek T=(Tı+T:)/2=L / Vı(Vıî- V2 2 ) değerini buldum. Bulduğum kaba çözüm içıme sinmedi: "Acaba gerçek çözüm nasıkur" diye araştırdım. Sonunda yüce insan Cahit ArTa ulaşmışım. Arf bana: "Sen garip bir lise öğrencisisin. Çözerim ama anlamazsın. İ ç yıl daha okuman gerek.- Seninle uğraşamam.." demedı. Birkaç soru sordu. Türevi bile bilmedığimi öğrendi. Biraz konuştu: "Haftaya geL Biraz düşüneyim. Sen de daha iyi anla> abilmen için biraz ileri konulan çalış" diyerek benı uğurladı. Bir hafta çalıştım; ama bir şey öğrenemediğimi, anımsıyorum. Karatahta başında. uzun uzun aynntısı ile hesap yaptı. Ne yazık ki defterime not almayı düşünememişim. Anladığım dilde nefis bir şarkı söyleyerek resim yapan bir ressamı izler gibi süre akıp geçti. "Bakalım! Senin T.C. İLAN ŞİŞLİ4.ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN 1996/112 Davacı Ahmet Ci- bo tarafından açılan gaiplik davasının ya- pılan dunışması so- nunda: İstanbul. Kâğıtha- ne ilçesi, Sanayi Ma- hallesi, Cilt No: 010/02, Sayfa No: 43, Kütük Sıra No: 28'de nüfusa kayıtlı bulunan Ahmet oğlu, 10.07.1975 doğumlu Ercan Cibo'nun MK'nin 31. maddesi gereğince gaipliğinin tespitine, Yargıtay yolu açık olmak üze- re 25.12.1997 tari- hinde karar verildiği ilan olunur. 06.01.1998 Basın: 315 bukiuğun çözüm nasıl" dedi. Arf'ın yüksek metamatık ile bulduğu ile benim kabaca bulduğum aynı çıkmaz mı? Arf. "Eşimle buluşacağım... Seni de bırakajım" dedi. Taksim- Şan Sıneması ka\ şağına arabası ile bırakmak inceliğini gösterdi. tlk konuşmamızda "Bir düşün bakalım. bir elektrik ampulünü, iki a>Ti yerden yanıyorsa söndürmek; sönükse yakmak için nasıl bir düzenek kurmair diye sormuştu. Bir hafta düşündûm. Çözemedim. İkinci görüşmemizde; şekil çizerek gösterdi. Sonra: "Düşün bakalım; 'Bir lambayı beş on yerden sönükse yakmak; yanıksa söndürmek için bir düzenek kurabiUr mi\iz" dıye sordu. Hâlâ çözemedim. Ama genlerime mi işledi nedir? Şimdi iki oğlum, bilgisayar mühendisliği doktora çalışması yapmakta... Bir lise öğrencisinin hevesini kırmamak, ona zaman ayırmak... Özenle ilgilerrmek... Ancak Arf gibi bir yüce kişinin harcıdır. Onu, daha nice gönül borçlanmla ve son çabalanmı sunamamanın sızısı ile özleyeceğim. MUSTAFA KEMAL OYMAN Yük. tnş. Mûh. PENCERE Cezaevlerindeki Açlık Grevlepi... ^ "Cumhuriyet Dinozor" mizah dergisinin son sa- yısında kapak karikatürü, cezaevlerindeki açlık, grevlerine aynlmış; olay iki tümceyle açıklanıyor: "Erzurum Cezaevi'ndeki açlık grevi, 47'nci gü- nüne girdi... Ne gazetelerde bir satır haber var ne de Adalet Bakanlığı'ndan bir açıklama... * Perşembe günü -dün- çıkan Cumhuriyet'in 5'in- ci sayfasında baş haber: "Erzurum E ve özel tip cezaevlerinde 370 tutuk- lunun başlattığı açlık grevi, 49'uncu gününe gir- di. K , ^ 15 eylemci ölüm sınınnda..." { Haberin özeti: "Cezaevinde 370 hükümlünün ve tutuklunun başlattığı 'dönüşümlü açlık grevi', An-, kara ve Istanbul'dan gelen kurulların yaptıklan gi-\ hşimlere karşın sürüyor. ÖDP, ÇHD ve İHD yetki- lilerinden oluşan dokuz kişilik kurulun, grevcileradı-, na savcılık ve cezaevi yönetimiyle yaptıklan görüş-[ meler sonuçsuz kaldı. Cezaevi Savcısı Numaa Eroğlu, eylemcilerin kendi iradeleriyle hareket et- mediklerini söyleyerek eylemlerin dışandan yöne-. tildiğini açıkladı." Cezaevlerinden mektuplar alıyorum... Yeni bir şey değil; otuz yıldan beri ceza ve tutu- kevlerine düşen gençlerden mektuplar alırım.* 1960'lar, 1970'ler, 1980'ler böyle geçti; 1990'lıyıl-; larda yine ceza ve tutukevlerinde gençler, yine ey-' lemler, yine açlık grevleri ve yine mektuplar, mek-! tuplar, mektuplar... | Ancak bu kez mektuplarda bir değişiklik mi var?..; Mektup sanki içtenlikle yazılmış değil gibi... Söz-' cüklerin sıcaklığını soğutan gölgeler seziliyor satır! aralannda; ama, ne olursa olsun, bir şey değişmez,', Erzurum'da demir parmaklıklar ardında yaşamını; tehlikeye atan bir genç varsa, en yakın ilgiyle, en- sıcak yürekle eylemcinin konumu üzerine eğilip! derdini anlamaya çalışmak gerekir. r« >} • » ] Yetkililer diyortar ki: • ^t "Açlık grevleri, terörist örgütün dışandan verdi~< ği buyruklarta düzenlenen dışa dönük eylemlerdirf, ceza ve tutukevlehndeki koşullar bahane..." \ O zaman açın cezaevlerini, yansız gözlemci ku- rulları gezsinler, koşullan görsünler, kamuoyuna! açıklasınlar, gerçekler ortaya dökülsün... { • Arkası 17. Sayfada ' Özdemir SABANCI (15 Mayıs 1941-9 Ocak 1996) Seni, Haluk Görgün'ü ve Nilgün Hasefe'yi saygıyla anıyoruz... Açtığın yoldan yürüyerek ideallerini gerçekleştirmeye devam ediyoruz. S A .=.IANCI TOPLULUĞU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle