Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 OCAK 1998 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
'Postacı'nın başan reçetesini yineleyen güzelim Italyan köy yaşammdan tablolar sunan yeni bir ortak yapım
Roseanna için bir mezar, per favore!
Marcello'yla Roseanna (Je-
an Reno'yla Mercedes Ruehl).
Trivento adlı küçük bir ltal-
yan kasabasında yaşayan. bir-
bırlerine hâlâ ılk günkü kadar
tutkun. âşık bir çifttir. Bir sü-
re önce lazlannı topraga ver-
mış olmalannın acısını içleri-
ne gömmüş çiftin yaşamı. bu
kez de hasta Roseanna'nm
ufuktaki ölüm haberinin kas-
vetiyle kararmıştır. Lokanta
sahibı. saf, patavatsız v e telaş-
çı Marcello"nun denn bir aşk-
la sanp sarmaladığı sevgilı ka-
nsı Roseanna'nın son arzusu.
kızmın yanına gömülmek ve
olası ölümünün ardından ko-
caman yürekli kocasını. lo-
kantayı çekip çeviren, bece-
rikli, açık sözlü. güzel kız kar-
deşi Cecılia'yla (PöUy \Val-
ker) başgöz etmektır! Ne var
ki kılisenin yanmdaki kasaba
mezarlığında sadece 3 boş
mezar kalmıştır ve bunu öğ-
rendikten sonra. Azrail'e kar-
şı mücadeleye gırişmiş Marcello'nun bü-
tün işi-gücü. vöredeki olası ölümlere en-
gel olmaya çalışmaktır! Gözü toprağa ba-
kan, yaşlı kasaba sakmlerini ölümden ko-
ruma ve ölmekte olanlan da ne yapıp edıp
yaşatma misyonunu üstlenen Marcello-
muzun biricik amacı. sevgili kansı Rose-
anna'nın son istegini yerine getirmektir...
Amenkan sermayesiyle ltalya'mn kır-
sal kesimınde tngiliz, Amerikalı. ltalyan
ve Fransız oyuncularla çekilmiş olan ve
daha ikincı uzun fılmini gerçekleştiren
bir lngiliz yönetmenin imzasını taşıyan
'Roseanna's Grave - Roseanna'. tam bir
Avrupa yapımı, şirin bir romantik kome-
di denemesı ola-
rak keyifieizleni-
yor bir çırpıda.
Karısının son ar-
zusunu yenne ge-
tirmek içın çırpı-
nan ve giderek
tüm yöre sakin-
lerinin sağlık me-
leğine dönüşen. habire kiminin sigarası-
na kiminin içkisine kanşan Marcello'nun
sınır tanıma>an, >oğun çabaları üstüne
gelişen. şirinlık muskası takmış bu neşe-
li. duygu yüklü. sevimli güldürü, mezar-
lıktaki bir defin töreninde, ip üstünden
R o s e a n n a
Roseanna's Grave / Yönetmen: Paul Weiland / Senaryo: Saul Turteltaub
/ Kamera: Henry Braham / Müzik: Trevor Jones / Oyuncular: Jean Reno,
Mercedes Ruehl, Polty Vvalker, Mark Frankel, Luigi Diberti, Giuseppe
Caderna, Renato Scarpa, Trevor Peacock, Roberto Della Casa / Ingılte-
re-ltalya ortak yapımı (Pinema)
mezarlara gül yaprağı serperken denge-
sini yitinp düşme tehlıkesı yaşayan bir ip
cambazının, kısa bir süre önce seyrettiği-
mız Banş Pirhasan'ın 'Lsta Beni Öldür-
sene'sıni anımsatan gösterisıyle açılıyor.
İp cambazının sonunda dengesını sağla-
dığı bu başlan-
gıç. aslında yer
yer içtenlikli bir
mizah tavnvla,
taşkın bir kome-
di yaklaşımı ara-
sında gide gete
dengesini ve kı-
vamırtı bulan ftl-
min anlatımındaki dramatik öğeyle ko-
medıyı kaynaştırmanın üstesınden geldı-
gını de çağnştınyor. Sanki 2-3 mevsim
öncesinde, bütün dünyada umulmadık bir
başan kazanan, hatta en iyi yabancı film
Oscan'yla taçlandınlan, Michael Rad-
ford'un sıcak ve yalın 'Fosta-
cı'smın oldukça esinlendirdiği
ızlenımı veren 'Roseanna'nın
senarjosunu şimdiye kadar
yapımcı olarak bildiğimiz
Amenkalı Saul Turteltaub ka-
leme almış, 'Postacı'nın ma-
lum başan reçetesini yineleye-
rek. Italya'nın kırsal kesimin-
de geçen filmin sevimli, sıcak,
canlı karakterlen, traji-komik
öğeler ıçeren, masalımsı hikâ-
vesı, îtafyan kır ve köy yaşa-
mından yansımalar getiren hoş
nmosferı ve kimi gerçekten
omık sahnelen. 'Roseanna'yı
bu haftanm filmleri arasmda
öne çıkan>or bizce. Tabii. Je-
an Reno - Mercedes Ruehl çif-
tının. Marcello'yla Rosean-
na'nın masallara yakışır cins-
ten, karşılıklı aşkını inanılır ve
canlı kılan performanslanyla,
>an rollerdeki çoğu ltalyan
o> unculann katkılan da fılme
.ok şev katıyor. Örneğin Lu-
igi Diberti genelde Marcel-
lo"dan hiç hazzetmeyen, me-
zarhğın yanmdaki arazisini bir
türlü kiliseye devrermeyen,
> ıllardır Roseanna'ya duydu-
ğu aşkı kalbine gömüp hayata
küsmüş, aksı. cımri, lanet ka-
saba zenginı rolünde çok ıyi. Yıllar önce
yapılmış yüklü bir \urgun parasının giz-
lice emanet edıldiğı, görünürde sade bir
hayat süren, o\sa çok masraflı yaşayıp
Romalı fettan, uyanık bırdilberden met-
res bile tutmuş, kasabanın bankeri ve Mar-
cello'nun da yakın arkadaşı Rossi rolün-
deki Roberto Della Casa ve peder Bramil-
la rolündekı Giuseppe Caderna da öyle.
Bir de yıllarını hapıste geçirdikten sonra
çıkıp bankerden parasını alamayarak o
hırsla öte tarafa. müte\efFa bankerin ya-
kasına yapışmaya giden. belalı Iaccopo-
ni rolündekı tngıliz Trevor Peacock da ol-
dukça sempati topluyor.
Cıvık bir Bond parodisi
Duvarlarla birlikte ideolojılerin
de göçrüğü. teknolojinin akıl almaz
boyutlarda geliştigi her alanda tüke-
timin pompalandığı, 21. yüzyılın
eşiğindeki günümüzün dünyasma -•
uydurulmuş, 196O'lı yıllann dün-
yayı kötülerden sürekli kurtaran.
majestenin hizmetindeki gözüpek,
uçkuru düşük, yenilmez ünlü gizli
ajan 007'nin (Pierce Brosnan sure-
tiyle) yeni serüvenlerini aktaran ve
bu arada BMW, Ericsson, vb. mar-
kalann da bol bol reklamını yapan
son James Bond filmi "Yann Asla
Ölmez"in gösterimi sürerken bir de
James Bond parodisi film var sine-
malarda: "Austin Powers - Ajanlar
Kralı". TV ekranını komedyen fab-
rikasına çeviren "Saturda>' Nlght
Live"dan yetişerek 5 yıl öncesinin
gişe şampıyonu "Wayne'in Diinya-
sı" filmiyle şöhret kuşunu yakala-
yan Kanada - Torontolu oyuncu Mi-
ke Myers" ın senaryosunu yazıp ya-
pımcılığına katılarak basrolünü de
üstlendiğı "AustinFmvers-Ajanlar
Kralı", James Bond parodisi olma-
sınm yanı sıra 196O'lı yıllann cin-
sel özgürlük dalgasıyla da dalgası-
nı geçiyor.
Gündüzleri moda fotoğrafçısı.
gecelerı casus olan. seks takıntılı
Austin Povvers'ın (Mike Myers) pe-
şine takıldığı, ezeli düşmanı doktor
Evil'in (yine Mike Myers oynuyor),
199O'lı yıllardaçözülmeküzere, 30
yıllığına kendini dondurmasıyla
kahramanımız da aynı işlemı kendi-
ne uygular.
Günümüzün Londrası'ndabuzla-
n çözülen \ e kafası hep belden aşa-
ğı çalışan gizlı ajanımız, 1960'lar-
dakı partnerinin (Mimi Rogers) kı-
zı olan Vanessa Kessington'la (Eli-
A j a n l a r K r a l ı
Austin Powers
International Man of -
Mystery / Yönetmen: Jay
Rodch / Senaryo: Mike
Myers / Kamera: Peter
Deming / Müzik: George S.
Clinton / Oyuncular: Mike
Myers, Elizabeth Hurtey,
Michael York, Robert
VVagner, Mimi Rogers,
Seth Green, Charles
Napier, Fabiana Udenio,
Mindy Sterling / 1997 ABD
(Özen Film)
zabeth Hurley) birlikte. Birleşmış
Milletler'i tehdit ederek dünyanın
merkezine nükleer bir bomba salla-
yacak kötü doktorla mücadelesine
devam eder ve iğrenç biçımde, sü-
rekli asıldıgı, dilber Vanessa'nın
kalbini de kazanır sonunda...
Seyirciyi adeta zaman tünelin-
den geçirerek. pop(üler) kültürün
ortaya saçıldıgı. degişim rüzgârlan-
nın estiği, cinsel özgürlüğün yay-
gınlaştığı. o nostaljık 196O'lı yılla-
ra götürüp yeniden 1990'lann so-
nuna getiren *•Austin Powers". ilk
bakışta kaba saba, itici gelen, ca-
susluk ve macera fılmi türünün bey-
lik klişeleriyle oynayan. zekâ geri-
liği gösteren bir film izlenimi uyan-
dırsa da kimi niteliklere sahip bir
eglencelik olarak yer yer güldürü-
yor meraklısını yine de.
Günümüzden 1960'lara bakıp
son 30 yılın getirdiği farklılıklan
karikatürize ederek, değişen tavır.
anlayış ve değerlere değinerek eg-
lendirmeyı hedefleyen "Ajanlar
Kralı"nda zevksizliği, bayağılığı
öne çıkaran bir tarz belirgin. Bu aşi-
n ve kitsch tarza baştan gıcık kap-
• tıysam da giderek makaraları koy-
verdim, dünyanın en sinir, şapşal,
çağdışıkalmış.dinozorajanınınçe-
şitli abuk sabukluklanna, kaba esp-
rilerine.
Gerzek yüzünden orman gibi, gür
göğüs kıllanna ve sürekli patlattığı,
sekse. kadınlara ilışkin. maço 'in-
ci'lerine kadar. son derece antipatik
gizlı ajan Austin Powers'ın serüven-
lerini aktaran bu James Bond paro-
disi. bir buçuksaatlik bir mizah-eğ-
lence terapisi uyguluyor meraklısı-
na. Bond kızı rolüne soyunmuş. mo-
del ve işkadını Elizabeth Hurley'in
yanı sıra birtakım kısa rollerde boy
gösteren Michael York, Robert
VVagner, Carrie Fischer, Rob Lowe,
Christian Slater, Tom Arnold gıbi
ünlülerin de renk kattığı "Austin Po-
»ers-Ajanlar Kralı"nı, i> ı-kötü ka-
rakterleri birden canlandıran,
'umutsuz vaka'. lngiliz asillı. sinir.
sarsak komik Mike Myers sürüklü-
yor.
Şarkılanyla tanınmış. Amerika-
lı besteci Buch Bacharach'ın da
kendisi olarak göründüğü, 1960"la-
nn beylik casus filmlerine bir çeşıt
saygı niteligindeki "Ajanlar KralT,
aşın tutulmuş, zevksiz. abartıh, de-
mode, 'psikedefik' ve dan-dun tar-
zına katlanabilenleri yer yer güldü-
rebilen, gelecekte kült- film olma-
ya aday, sinir mi sinir bir eglencelik
özetle.
"Austin Powers"ın Kaliforniyalı
yönetmeni Jay Roach adını şimdi-
den belleyebeliriz, belki yeni bir Ed
VVood geliyor ufukta...
1990'lann yetim Robin Hood masahBu hafta kısmetimiz komedı-
den >ana açıldı. Bugün gösteri-
me girecek olan 'Shooting Fish-
Oltada Balık Çantada Keklik"
de lngiliz yapımı. yeni bir gül-
dürü çıktı şansımıza. Son dö-
nemde yine saygın bir konuma
erişen lngiliz sinemasının yeni
yetenekli yönetmenlerinden Ste-
fanSchvvartz'ın. sürekli beraber
takılan ve aynı 'sarayyavrusu gi-
bi lüks bir e\ de, bir eli yağda bir
eli balda yaşamak' rüyasını pay-
laşan. özel teşebbüsçü iki uya-
nık ve kafadar gencin serüven-
lerini hikâye ettigi 'Shooting
Fish\ son dönemde sayılan ar-
tan. adında balık geçen. alçak-
gönüllü. ilginç sayılacak film-
lerden bıri.
Yönetmen ve yapımcı Stefan
Schwartz ve Richard Holmes
ikilisinin yazdığı senaryo, zen-
ginlenn gitgıde daha da zengin-
leştıği günümüzde. kullanılma-
yan bir gaz istasyonunu mesken
tutmuş aç gözlü Londralılardan
punduna getirip para sızdıran,
uluslararası şırket-holdinglerin
Oltada Balık Cantada Keklik
Shooting Fish / Yönetmen: Stefan
Schwartz / Senaryo: S.Schwartz, Richard
Holmes / Kamera: Henry Braham / Müzik:
Stanislas Syrevvicz / Oyuncular: Dan
Futterman, Stuart Tovvsend, Kate
Beckinsale, Claire Cox, Nickolas Grace,
Peter Capaldi, Phyllis Logan, Ralph
Ineson, Jane Lapotatre / 1997 ingiltere
(Pinema)
muhteris patronlarını oltaya ge-
tirerek bir güzel yolan, henüz
daha yirmili yaşlarını süren,
yoksulluktan çok çekmiş, yetim
büyümüş. becerikli üçkâgıtçı ve
paragöz iki gençle, Dylan-Jez
ikilisiyle. ikisinın de kendi tarz-
lannda abayı yaktığı fıstık bir
sekreter olarak aralanna kanşan.
ailevi nedenlerle yüklüce bir
miktardaki parayı şiddetle ge-
reksinen, bir yandan da tıp ög-
renimi gören. hem akıllı. hem de
güzel cin gibi bir genç kızın.
soylu bir aileye mensup Geor-
gie'nin (lngiliz sinemasının
hem güzel hem de yetenekli, ye-
ni kadın oyuncularından Kate
Beckinsale) akla hayale gelmez.
kibar dolandırıcılık hikâyeleri
üstüne kurulu.
Kendilerine '1990'lann Robin
Hoodlan' nıtelemesını yakıştı-
ran sahtekâr ikilimizin zengin-
den alıp yoksula verme tıraşla-
rını yemeyen Georgie de çok
geçmeden ekibe dahil oluyor.
Birbirlerini tamamlavan iki
genç kahramanımızdan. agzı laf
yapan. ikna edici ve etkilevici
konuşan. ama alfabeyle arası
pek iyı sayılmayacak. yakışıklı
Ch'lan (Dan Futterman). 5 yıldır
postu Londra'ya sermiş bir
Amerikalı.
Teknık konulara yatkın. kafa-
sı bilimsel çalışan. zeki ama son
derece utangaç ve tutuk. Beat-
les-Oasis kanşımı tarzda kesil-
miş saçlan ve el becerisiyle gö-
ze çarpan. lngiliz Jez (lrlanda-
lı Stuart Tovvnsend de Britan-
ya'nm gelecek \aat eden aktör-
lerinden biri) ise ıkilinin geri
plandaki motoru aslında. Gele-
cekteki mutlu yaşamları için,
dolandırıcılıktan kazandıkları
paralan kilitli çelik kasa gıbı ba-
vullarda istifleyen Dylan-Jez
ıkilisi. önce yemi oltaşa takıyor
ve oltayı salınca da >eme üşü-
şen. burnundan kıl aldırmaz, ki-
bırli ve bencil kimi büyük balık-
ları güzelce tuzağa düşürüvor-
lar. Oltadaki yem, kimi zaman
(filmin başındakı gibi), kla\ye-
yi tamamen ortadan kaldırarak
her türlü sesı anında \azıya çe-
viren bir sisteme davanan bilgi-
sayar satışı olur. kimi zaman
Andrevv Lloyd Weber"in yeni
müzikaline iki bılet. kimi zaman
çatı ızolasyonu. kimi zaman da
kendı enerjisıni kendı üreten.
uzunca çubuk şeklindeki flore-
san lamba gıbi yeni buluşlar...
Reklamlannda 'Dört Nikâh
BirCenaze'den beri vapılmış en
eglenceli komedi gibisinden
beylik klışelerle tanıtılan 'Olta-
da Balık', 'Trainspotting" sonra-
sı günümüz lngiliz sinemasının
çok önemli sayılmasa da ilgisiz
kalınamayacak ürünlerinden.
Özürlü kardeşiyle, reddedilen
girişken Dylan'ın ilk görüşte(!)
âşık oldugu ablasını (Claire
Cox) sokaga düşmekten, evsiz
kalmaktan kurtaran Georgie'yle
utangaç Jez'in mercimegi fınna
verdikleri mutlu bir sona bagla-
nan 'Shooting Fish', 'Brit-
pop'tan örnekler veren müzikle-
ri, genç. enerjik üç başrol oyun-
cusu. 'Roseanna'yı da görüntü-
lemiş olan kameraman Henry
Braham' ın renkli görüntüleri ve
hafif, uçarı anlatımıylayaggibi
kayıyor kaymasına, ancak dört
dörtİük bir başan degil kesinlik-
le. Hatta kimi zaman hayal kınk-
lıgı yaratan sahnelere de rastla-
dıgımız bu filmin oltasına takıl-
maktan çokça da rahatsız olma-
dım dogrusu. Alışılmış deyişle
iyi vakit geçirmeye birebir, oya-
layıcı, taze ve nahif bir fantezi
sa> ılacak 'Oltada Balık', tngiliz
işi. canlı ve yeni bir güldürü iz-
lemek ısteyenlere ögütlenebilir.
KEDİ GOZU
VECDt SAYAR
Kendini Isıtan Soba
Ankara'da bir arkadaşımdan duyduğum bir sö-
zü size aktarmış mıydım, anımsamıyorum. Ama
bugün size anlatacaklarıma o kadar denk düşü-
yor ki anlatmış olsam bile yinelemek istıyorum.
Sevgili Onat'ın kulakları çınlasın...
Söz, Kültür Bakanlığı'ndan açılmıştı. "Burada
hummalı bir faaliyet var gibi görünüyor. Ama or-
tada bir sonuç yok. Tıpkı yalnızca kendini ısıtan
bir soba gibi.." demişti.
Bu tanımlama, yalnızca Kültür Bakanlığı için de-
ğil, başka kurumlar için de doğru olsa gerek. Mec-
lis'in haline baksanıza. Yüzlerce sorun, yüzlerce
yasa önerisi ortada dururken kendi koltukları ile
uğraşıyorlar.
Tabii kedileri ilgilendiren sorunların başında kül-
tür alanına sağlanacak destekler geliyor. Kültür
alanına yapılacak yatırımların vergiden düşülebil-
mesini sağlayacakyasa, kültür ürünlerinden alınan
rüsum ve vergilerin, belediyelere değil, kültür ala-
nına dönmesini sağlayacak yasa değişıkliğı. (Bu
konuda Kültür Bakanı Istemihan Talay'ın çaba-
lanna kedilerin tüm gücüyle destek vereceğinden
kimsenin kuşkusu olmasın) düşünce özgürlüğü-
nün önündeki tüm engellerin kaldırılması gibi alı-
nabilecek pek çok önemli karar var.
Ama parlamentodan tık yok.
Hazine, kültür alanına verilecek destekleri 'lüks'
olarak görüyor ve elinden geldiğince budamaya
çalışıyor.
Ama iş siyasi partilere destek sağlamaya gelin-
ce, 5 trilyonluk yardım şıp diye çıkıveriyor. Nasıl
anımsamam, "kendini ısıtan soba" tanımlaması-
nı.
• • •
Geçen hafta Fransa'da bir yıl boyunca sanatçı-
lanmızın ve sivil toplum örgütlerinin gösterdiği ça-
balardan örnekler vermiştim.
"Kendini ısıtan soba"mızın gücü bunları ısrtma-
ya da yetmedi elbette.
Herkes kendi olanakları ile yaptı, ne yapabilirse.
Devlet seyırci kalmakla yetindi. Ama bir yandan da
bizzat Dışişleri Bakanımız ağzından "dış dünyada
imajımızın ne kadar kötü olduğu" ifade edildı. De-
ğerli bir kültür adamı olan, kültür girişiminın bir
üyesi olarak kültür alanında devletin neler yapma-
sı gerektiğini pek güzel anlatan ismail Cem, Dı-
şişleri Bakanı olarak kültür alanından yararlanama-
dı her nedense.
Eski Kültür Bakanı Mesut Yılmaz'ın başbakan,
şair Bülent Ecevit'in başbakan yardımcısı oldu-
ğu siyasi iktıdarın kültür-sanat alanındakı politika-
sı, neredeyse REFAHYOL iktidarını aratacak...
Kendi ideolojileri çerçevesinde yoğun bir kültür
seferberliği başlatan REFAHYOL hükümetı, dış
dünyada da aynı politikanın uzantısı bir tanıtım
atağının hazırlıkları içindeydi. Osmanlı devletinin
700. yılını dünya çapında etkinliklerle kutlamak
için girişimleri başlatmışlardı.
Yeni hükümetten ne beklenirdi? Çağdaş kültü-
rümüzün ulaştığı evrensel boyutları dünyaya an-
latacak bir tanıtım politikasını uygulamaya koy-
maları, ülkenin sanat ve kültür potansiyeftni bu a-
maç için seferber etmeleri değil mi? ' ' -'
Ne gezer?
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 75. yıldö-
nümü olan 1998 yılında, dünyanın çeşitlı merkez-
lerine bir kültür-sanat çıkarması yapmak. bu prog-
ramı "Osmanlı'nın 700. yılı" etkinlikleri ile bütün-
leştirerek, etkin bir tanıtım politikası uygulamak
düşünülemez miydi? Türkiye'nin aydınlık yüzünü
tüm dünyaya tanıtmak için bundan daha ıyi bir
olanak bulunabilir miydi?
Kuşkusuz bütün bunlardüşünüldü. Önerilerge-
liştirildi. Sonuç, ortada hâlâ bir şey yok. Tasarruf
tedbirleri, siyasi partilere yapılan yardımlara yan-
sımıyor da kültürel projelere yansıyor her neden-
se...
Ve işte 1998'e girdik. Cumhuriyet'in 75. yıhna iliş-
kin bir tek proje hayata geçmemiş durumda. Ay-
nı şey Osmanlı yılı için de geçerli. Ortada bir "Top-
kapı sergisi" lafı dolaşıyor. Ama hâlâ bu sergınin
içeriği belirlenmemiş durumda. Fransız makamla-
rı, "Gazetelerde Paris'te Topkapısergisiaçacağı-
nızı okuyoruz da hangi salonda açacaksınız aca-
ba" diye meraklanıyor.
Bizim cenahta ise sorun yalnızca para değil. Bu
etkinliklere karar verecek komısyon kimierden
oluşmalı, hangi bakanlığa bağlanmalı diye düşü-
nüp duruyoruz hâlâ. Geçen yıl içinde kaç komis-
yon toplandı, kaç kez dağılıp yenisı toplantıya çağ-
rıldı bir bilseniz. Dışişleri bende olmalı yetkiler di-
ye diretiyor. Kültür kendine düşen rolün ne olaca-
ğını bir türlü bilemiyor. Başbakanlık, kooreiınas-
yon bende kalmalı deyip bir devlet bakanlığını gö-
revlendiriyor. Ama ortada hâlâ belırlenmiş bir pro-
je yok. Daha kötüsü, bu projeleri saptaması gere-
ken uzman bir kurul yok.
Tabii ki ahşkanlıklarımız değişmiyor. Siyasiler ve
bürokratlar, "Madem ki parayı biz vereceğiz, dü-
düğü de biz çalmalıyız" diye düşünüyorlar besbel-
li... Uzmanlığa ne zaman saygı duyulmuş ki bu ül-
kede...
Bütün bu karmaşada en doğru saptama gene
Cumhurbaşkanı Demirel'den geliyor. Tarih Vakfı'nın
önerilerini dinleyen cumhurbaşkanı, Cumhuriyet ve
Osmanlı yılları ile ilgili etkinliklerde koordınasyonun
Tarih Vakfı'nca yapılmasını istiyor. Bu doğrultuda
bir Bakanlar Kurulu karan imzaya açılıyor. Ama bir
tüiiü bu imzalartamamlanamıyor...
Ve 1998 yılı aldı başını gidiyor. Cumhuriyet kut-
lamaları için kararlar yıl sonuna yetişir mı dersinız?
Bu alanda kaçırılan fırsatlar o kadar çok ki say-
makla bitmez, işte "Uluslararası Sanat Olimpiyat-
lan"n\n ilkinin Türkiye'de düzenlenmesine ilişkin
proje, cumhurbaşkanının tüm desteğine karşın
bürokrasi engeline takılıveriyor. Hem de REFAH-
YOL döneminde değil, bu hükümet döneminde.
Bir başka örnek isterseniz. bu yıl Lizbon'da ger-
çekleşecek olan 'Expo '98'. Bu konuda da gere-
ken ödenek bir türlü çıkmıyor. Ve her konuda ol-
duğu gibi bu konuda da çok geç kalıyoruz.
Ne yapalım, 'sooa'nın kendini ısıtmaktan baş-
ka işlere vakti kalmıyor...
BUGÜN
• AKSANATsaat 12.30'da Laserdiskten Cari
OrfTun Carmına Burana konseri. saat I9.oo'da
Abelard ve Heloise isimli oyun yer alıyor.
• YELKOVAN TURİZMcie sa'at20.00'de tsmet
Arasan'ın yönettiği 'Son Sesler' isimli belgesel
izlenebilır.
• İSTANBUL DE\ LET SENFONİ ORKESTRASI
saat 19.00'da AKM'de bir konser venyor
• CRR'de saat 20.00'de The Feenist Balalayka
toplulugu dinlenebilir.