25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
' 11 AĞUSTOS 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOM Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'e çıkan ihracatçılar, ANASOL-D'nin zamlanndan söz edemedi Dıracat krizine parite gerekçesi HAYRİYE MENGÜÇ İhracatçılar, asgan ücret ve akaryakıt zamrruyla üretim maliyetlerinin arttığı- nı ifade etmelerine karşın. Başbakan Yar- dımcısı Büknt Ecevit'le yaptıklan gö- rüşmede, zor duruma düşmelerinin ge- rekçesini, uluslararası piyasalara bağlı olarak Alman Markı'nın ABD Dolan karşısında değer kaybetmesini gösterdi- ler. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TtM) Başkanı Okan Oğuz, Ecevit'e parite ko- nusunu aktardıklannı belirtirken "Akar- yakıt zammı ve asgari öcretteld arüş marktald gerilemeyle birleşinde eylül ayındazorbirdönemegirilecektir*' dedi. TtM Başkanı Oğuz. parite dışında iç piyasadaki zamlar ve asgari ücretteki ar- tış dikkate alındığında, ıhracatçılann ey- lülde kânndan fedakârlık yapmak zorun- da kalacaklannı söyledı. Türkiye Giyim Okan Oğuz Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı TüranSangüUeıse " Mark Ue ihracat ya- panlar perişan" diye konuştu. Sangûlle, yûkselişini sürdüren dolar- mark paritesi nedeniyle rnarkla ihracat yapan şirketlerin haziran ayı sonu itiba- nyla yüzde 24 eksilerde olduğunu belirt- tı. Aslında bu yükselişin uluslararası pa- ra politikalanna bağlı olduğunu söyle- yen Sangûlle, şöyle konuştu: "Dolar- mark paritesini değiştinneniz mümkün değfl. Bu tip zarara uğrayan ihracatçda- • Dolann mark karşısındaki değer artışından olumsuz etkilenen ihracatçılar, Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'e çıkarak eylül ayında kriz sinyali verdiler. ihracatçılar, kriz beklentilerinde etken olan asgari ücret ve akaryakıt zamlannı ise gündeme getirmediler. nn nasıl destekleneceği konusunu, hiikü- met yetkililerivle \ apöğımız toplanülar- da gündeme getirdik. Çözüm kesin ola- rak ortaya konmuş değil. Ama yine de bükümet bize, mark yerine dolaıia ihra- cat yapmavı tavsiye ediyor." Bayındır Menkul Değerler Fon Müdü- rü Hikmet Baydar ise "Markla ihracat yapanlar eğer ithalaüannı dolar baanda yapıyorlarsa zor duruma düşeıier. Onun dışında markla ithalat yapan Idşinin zor duruma düşmesi söz konusu değil" dedı. TuranSangüDe Alman ekonomisinın dolar-mark parite- sinin yükselmesi nedeniyle zarar görme- diğini, aksine Almanya'nın üretim mal- lan fıyatlannın dolar bazında düştüğünü ifade eden Hikmet Baydar, "Dolayısyia Almanya'mn rekabet imkânı var. Ikinci- si Türkiye'den AJmarrya'ya ihracat ya- pan fîrmalar, Ahnanya'daki olumlu ge- Bşmeye bağb olarak ürünlerini daha ra- hat satabüecekler" diye konuştu. Bu konuda sıkıntıya düştüklerini ifa- de eden firmalann dolar-mark paritesi- ne göreriskJeriniortadan kaldırma yön- temlerini öğrenmedıklerini belirten Hik- met Baydar. "Bu tip şikâyetierde bulunan firmalann birçoğu 'hedging', yani riski ortadan kakhrma yöntemleri hakkında bilgi sahibi değü" dedı. Dünyanın hiçbır gelişmiş ekonomisinde böyle farklı kur cinsinden ıthalat-ihracat yapan firmala- nn ortaya şikâyetle çıkmadığını belirten Baydar, şunlan söyledi: "Halbuki dolar-mark paritesine göre riski ortadan kakurmanm birçok yönte- mi var. Bu yöntemleri öğrenirlerse, dolar bazında olan taahhütleriyle Alman mar- kı cinsinden olan alacaklanru karşılaşü- np 'Benim riskim pante cinsinden bu' deyip opsiyon ve fiıtııre pryasalannda ya- pacaklan kontrada lersine bir pozisyon tutup, riskJerini çok cüzi bir komisyorüa ortadan kaldırmalan mümkün. Bunlan yapmadıklan için şikâyetçi oluyorlar." ÇIFTÇI DOSTU SADULLAH USUM! TMO Özefleştirınecflere Ders Verdi• ANKARA-Toprak Mahsulleri Ofi- si ile daha önceki yıllarda haraç-me- zat satılan tanmsal KlT'lerin ne kadar gerekli ve önemli birer kuruluş olduk- lan, peşin para ile yapılan buğday alımlarından sonra bir kez daha an- laşıldı... Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller dönemlerinde, Türk çiftçisi uzun yıllar özel sektörün oyuncağı haline geldi. lliğine kemiğine kadar soyuldu... Iki ortak eğer bu yıl da iş başında kalsaydı, çiftçinin ayağında pantolonu bile kalmayacaktı. Zira, birçoğu borçlarını ödeyebilmek için, tarlasını, traktörünü, hayvanlannı ve hatta evlerini bile satmak zorunda kaldı. Bir kısmı hâlâ mahkeme ve ic- ' ra kapılarında malını. mülkünü satıl- maktan kurtarmak için çırpınıyor... Tansu Çiller ve Erbakan hükümet- leri, çiftçiyi koruyan tanmsal KlT'leri ve Tanm Satış Kooperatifleri'ni çalı- şamaz hale getirdiği için piyasalar tamamen tüccar ve sanayicinin eli- ne geçti. Onlar da bu ortamdan ya- rarlanarak çiftçinin hakkı olan para- ları kendi kasalanna aktardılar. Erbakan ve Çi'ler ikilisi, buğday tüccarı daha çok kazansın diye Top- rak Mahsulleri Ofisi'nı.. pamuk, zey- tinyağı, incir ve üzüm tüccarı daha çok kazansın diye TARİŞ, Çukobir- lik, Antbirlik'L fındık tüccarı daha çok ' kazansın diye Fiskobirlik'L ayçiçeği tüccan daha çok kazansın diye Trak- yabirlik gibi kuruluşları sabote etti... Çiftçinin öz malı olan bu kuruluşlar, tüccar ve sanayicinin daha çok ka- zanmasını sağlayacak biçimde uy- gulamalara zorlandılar... Aynca, devletin ve çiftçinin öz ma- lı olan bu kuruluşları halkın gözünden , düşürebilmek ve batırabilmek için her türlü iftira kampanyasını başlat- tılar. Hakkı olan kredileri almasını en- gellediler. Dahası var... Özel sektöre sağlanan düşük fa- izli kredileri çiftçi kuruluşlanndan esirgediler... Bu arada en bü- yük iftiralara maruz kalan çiftçi kuruluş- lanndan biri deTop- rak Mahsulleri Ofisi idi. 1980 yılına ka- dar buğday üretici- sini soyulmaktan koruyan ofis öylesi- ne olayların içine çekildi ki, çiftçi ta- rafından bile lanet- lendi... Köy kahve- lerinde Refah ve Doğru Yolcular buğday üreticisinin Çiller ve Erbakan TMO'nun destekleme alımlannı engelledi. soyulmasının nedeni olarak ofisi göstermeye çalıştılar... Türkiye'nin en değerli kuruluşlanndan biri olan ofisin yönetimine getirilenler hakkın- da zaman zaman çeşitli söylentiler yayıldı. Haklarında dava açılanlar ol- du. Hükümetlerin iş başına getirdiği bu bürokratlar ofisin mazisine gölge düşürdüler. Ofisin tepesine yöneticileri atayan hükümetti. Ofisin buğday alımlann- da çiftçi yerine özel sektörü koruyan uygulamalan yaptıran hükümetlerdi. Altın yumurtlayan tavuktan farksız olan foprak Mahsulleri Ofisi'nin pa- ra musluklannı kesen gene hükü- metlerdi... Ama gazeteler ve hükü- met çevreleri öylesine yalan, yanlış söylentiler yaydılar ki sonuçta suçla- nan ve dışlanan, hiçbirgünahı olma- yan ofis ve çalışanları oldu... Ofisin bazı üst düzey yöneticileri için söylenenlerin tamamını reddet- mek elbette mümkün değil! Arala- rında iyileri olduğu kadar kötü yöne- tenler de çıktı. Çiftçiyi ve ofisi büyük sıkıntılara ve zararlara maruz bıra- kanlar oldu. Bu uygulamalar sırasında Toprak Mahsulleri Ofisi işe yaramaz bir ku- ruluş olarak kamuoyunatanrtıldı. Hü- kümetler tarafından kasıtlı olarak yüksek faizlerie borçlandırılan ofis, devletin ve milletin bütçesini kemiren asalak olarak göstenldi. Amaç, ofisi yok etmek ve hububat piyasasını ve çiftçiyi tamamen özel sektörün insa- fına terk etmekti... Nitekim Turgut Özal, Tansu Çiller ve Necmettin Erbakan dönemlerin- de bu iftira kampanyası tuttu. Hem ofis, hem de milyonlarca Türk çiftçi- si zarar gördü. Bu arada milyonlar- ca tüketici de soyuldu. Zira, ofis sa- dece çiftçiyi değil, piyasalarda den- ge sağlayarak tüketiciyi de koruyor- du. Ofis devre dışı kalınca, özel sek- töryıllarca çiftçinin elinden buğdayı- nı ucuz fıyatlarla topladı ve ekmeği Türk halkına yüksek fıyatlarla yedirdi. Böylece hem çiftçi- nin hem de tüketici halkımızın hakkı olan trilyonlarca li- ra, tüccar ve sana- yicılerin kasalanna aktı... Daha da kötüsü "Köylü kentliyi sö- mürüyor" sloganla- n ile buğday üreten çiftçi ve ekmek tü- keten halkımız kar- şı karşıya getirilmek istendi. Buğdaya verilen taban fiyat- lar aslında maliyeti- nin çok altında ol- duğu halde, sanki çok yüksekmiş gi- bi gösterildi. Taban fiyatların ekmek fiyatlannı yükselttiği iddia edildi. Ne yazık ki yüksek tirajlı gazetelerimiz de bilerek veya bilmeyerek bu oyu- na geldiler. Yalan yanlış yorumlar ya- ptldı, haberler yayımlandı. Günde 5 veya 10 ekmek almak zorunda bu- lunan yurttaşlanmız çitfçiye düşman edildi... Aslında zarar eden ve fakirleşen çiftçiydi. Paralan kazanan da buğday stokçulan idi... Türkiye Ziraat Odala- rı Biriiği yöneticileri de hükümetlere yararianabilmek için bu yanlış politi- kalara alet oldu. Içinden ve dışından darbe yiyen çiftçi ise örgütsüz oldu- ğu için bu gerçekleri kamuoyunaan- latamadı. Hem kendisi, hem de tü- ketici yıllarca soyuldu... Eğer Toprak Mahsulleri Ofisi 1980 yılı öncesi uygulamalannı sürdürebil- seydi ve diğer ülkelerde olduğu gibi tanma gereken desteği verebilseydi, ne çiftçi, ne de tüketici bu denli so- yulacak ve herkes hakkına razı ol- mak zorunda kalacaktı. Nitekim, yeni hükümet bu yıl, geç kalmış olmakla biriikte Toprak Mah- sulleri Ofisi'ne çalışacak ortamı ha- zırtadı. Türkiye'nin çeşitli bölgelerin- de ofis peşin para ile buğday alımla- rına başladı. Geçmiş yıllarda peşin para alabilmek için buğdayını düşük fiyatlaria tüccara kaptıran üreticiler, şimdi ofis merkezlerinin önünde uzun kuyruklar oluşturuyor. Buğda- yını teslim edenlerde birkaç gün için- de paralannı alabiliyorlar. Çiller yıllarca, Erbakan da başba- kan olduktan sonra Toprak Mahsul- leri Ofisi'nin destekleme alımlan en- gellendi. Kaynak ve krediler başka alanlara kaydınldı. Bütün bunlarya- pılırken çiftçiye hep "Parayok" den- di. Ancak Erbakan ve Çiller iş başın- dan gider gitmez para da bulundu, kaynak da... Tüm ofis merkezlerine her hafta Ankara'dan para geliyor ve alımlar da sürüyor... Çiftçi de peşin para aldığı için memnunL Ancak bu memnuniyet eşeğini kaybedip bulan Hoca'nın sevincin- den farksız. Zira, hükümetin ilan et- tiği taban fiyatlar buğday maliyetinin çok altında. Çiftçinin elinegeçen pa- ra, yaptığı masrafı karşılamıyor. Ay- rıca arka arkaya gelen son zamlar işı çığrından çıkardı. Maliyetlerdahada yükselecek. Ama çiftçimiz o kadar ezilmiş ki kendi malının parasını peşin alabildi- ği için buruk bir sevinç yaşıyor. Türk çiftçisini bu hallere düşüren Çiller ve Erbakan ikilisi bakalım bu insanlan- mızın yüzüne nasıl bakacak? Aynca Toprak Mahsulleri Ofisi'nin milyonlarca buğday üreticisine getir- diği rahatlık da "özelleştirme şampi- yonlan"na ders olmalıdır... 54. HÜKÜMETİN AĞIR EK0N0MİK MALİYETİ Türk cumhuriyetlerine yatırımda tlyonluk. KByeae yarayat safHıkarsa^ Paranıza yön veren dergi Borsanın boynu ? fc buku ^ ^ • " ^ E K O N O M İ K TREND HER PAZAR BAYINIZDEN ALMAYI UNUTMAYINIZ CAMİ ÇIKIŞI EYLEMLERININ ARDINDAKI GERÇEKLER UĞUR MUMCU SUİKASTININ GERÇEK İPUÇLARI RAPORLAR ARASINDA NASIL GÖZDEN KAÇTI? ORMAN YANGINI TARTIŞMALARI BİTMEK BİLMİYOR DÜNYA GENÇLİĞİ DİRENİŞİN VATANI KÜBA'DA BULUŞTU BORSA KUBBESİNDE HOŞ BİR SEDA: TUNCAY ARTUN • NA1L GUREU GAZEDLERE YONEUK SALICHRILARA KARSI BAYRAK ACIYOR • TÜRKİYE ENFORMASYON ÇAGI m NEREStNDE? • S4BAN0 OAN GELECEĞIN UNIVERSITESI t GARIPÇILER DEVLET ŞAJRI WVDI? • EMNIYET MUDURLUGLINDEN ULAŞTIRMA BAKANL1ĞTNA NECDET MENZIR t BVICRE BANKALARINDA NA2 HESAPLARI I • ANKARAKUUSIVEMUSAKARTINÇ1ZGILERI —I Noktı Dergiıi, internet Web Adresiıhttp. »u».med;ate\Lcomr>okla Nokta Dergisi, E-Mai Adresi: n.jktalö mediaieM.com T.C. HOPA ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1996/221 Esas. Davacı Nurten Gülçıçek vekılı Av. Necdet Aydın tarafından davalı Alı Gülçıçek aley- hine açılan boşarana davasının yapılan açık yargılaması sırasında venlen ara karan uya- nnca; Aşağıda açık kımlıği yazılı davalı Ali Gülçiçek'in adresi tespit edılemedığınden dava dilekçesi ve duruşma günü teblığ edılememiş olup, aşağıda adı geçen davalının du- ruşma günü olan 09.09.1997 günü saat 09.30da duruşmada hazır bulunması ya da ken- dinı bir vekille temsil ettirmesi, aksi halde dosyada toplanan delillere göre karar verile- ceği hususu ve duruşmanın yokluğunda yapılarak karar verileceği hususu davetiye ye- rine geçmek üzere ılanen tebliğ olunur. Teblıgat yapılamayan davalı: Ali Gülçiçek, Hı- zır oğlu, 1962 d.lu, Hopa Başoba köyü nüfusuna kayıtlı, halen Gülçiçekler Kıraathane- sı, Gürsü/Bursa Basın: 30941 ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Nasıl Bir Devlet? Kültürümüzde devlet kavramının özel bir yeri var. Devlet, geleneksel olarak "ana" ve "baba" sözcükleriyle biriikte düşünülür. Siyasal yapı esas olarak "yukandan aşağıya doğru biçimlendiğin- den, sanattan spora, köylere yol yapımından en büyük holdinglere parasal destek vermeye uza- nan, toplumsal ve ekonomik yaşamın hemen tüm alanlannda devletin azya da çokyeri ve etkisi var- dır" "Devlet verir" anlayışı, yakın yıllara dek, top- lumun tüm birimlerinde egemendi. Bu yerieşik devlet anlayışı, 1980'lerde, gelişmiş ülkelerde esen çok güçlü "serbestpiyasacı" rüz- gârlann da etkısiyle büyük ölçüde sarsıldı; özü pek değişmese de biçim ve görüntüsüyle büyük deği- şime uğradı. Daha doğrusu, kamuoyunda "Dev- let değil piyasa verir" görüşü egemen kılınmak is- tendi; devlet kapısının kapatıldığı vurgulandı. Ar- tık, ekonominin düzlüğe çıkmasının "tek yolu" devletten kaçmaktı; devlet küçültülmeliydi. En iyi devlet en küçük devletti. Devlet, elinde ne var ne yoksa "satmalıydı"; eğitim ve sağlık dahil en te- mel toplumsal hizmetleri özel girişime bırakmalıy- dı. Devletin görevi, yasal düzeni, iç ve dış güven- liği sağlamakla sınırlı kalmalıydı. Türkiye, 1980sonrasını "Devlet verir" anlayışın- dan "Piyasa verir" anlayışına "dönüşümün" çal- kantılanyla geçırdi. Bu sırada, piyasa düzeninin "kurallan ve kurumlan henüz oluşmadığından " en aşın serbest piyasa yanlılan, "devleti yağmaladı- lar"; serbest piyasa değilse de "serbest talan" egemen kılındı. • • • Yeni hükümetin kurulmasıyla biriikte, devlet- pi- yasa ilişkileri, kaçınılmaz olarak yeniden gündeme gelecektir. Tam da bu sırada, Dünya Bankası, "7997 Dün- ya Gelişme Raporu"nu yayımladı. Raporun alt başlığı, "Değişen Dünyada Devfef"tir. Rapor, içlerinde Türkiye'nin de bulunduğu 69 ülkede "devlete bakış" üzerine yapılan kamuoyu araştırması ile devlet-ekonomik gelişme ilişkileri- nin tarihsel açıdan incelenmesine dayanıyor. Bu eklektik yaklaşımla da doğru bir yönteme dayan- dığı izlenimini veriyor. Devletin "beş temel görevi", yasal düzeni oluş- turmak; makroekonomik istikrarı da içeren ekono- mi politikası çerçevesi sağlamak; temel sosyal hiz- metler ve altyapı alanında yatınm yapmak; zayıf- lan ve çevreyi korumak biçiminde sıralanıyor. Devletin bu ışlevlerini yerine getirmesi ise açık- tır ki, kullandığı paraya, yani bütçe olanaklanna ve "kurumlannın işleyişine, yani bürokratik yapılan- masına" doğrudan bağlıdır. Devletin ekonomideki yerini, toplam ulusal ge- lirden yıllık bütçesiyle kullandığı pay olarak tanım- layan rapor, geçen yüzyıl boyunca bu payın "ge- lişmiş ekonomilerde" yüzde 10'lardan yüzde 50'lerin üzerine çıktığını, bu artışın Ikinci Dünya Sa- vaşı sonrası, özellikle de son yirmi yılda büyük bo- yutlar kazandığını özenle sergiliyor. Yalnız Avrupa ve Kuzey Amerika'nın değil, "sonradan kapitalist- leşen" Uzakdoğu ülkelerinin de güçlü devlet yo- luyla başanya ulaştıklannı belirtiyor. Buna karşılık, azgelişmış/gelişmekte olan ülke- lerde, "devlet bütçesinin ulusal gelirpayı", en çok yüzde 20'lere yükseliyor, son on yıl boyunca da azalma eğilimine giriyor. Bilindiği gibi, Türkiye'de devletin ulusal gelirden bütçe yoluyla kullandığı pay yüzde 20-25 dolayında; yani OECD ülkeleri or- talamasının "yarısından az"dır. Rapor, ek olarak "güvenilir, saydam, etkin işleyen bir devlet bürok- rasisinin" ekonomik ve toplumsal gelişme için ge- rekli önkoşul özelliğı taşıdığını doğru olarak vur- guluyor. Rapor, bu bağlamdaen önemli politikaönerme- sıni, "insana ve altyapıya yatınm" üzerine yapıyor; bu tür yatınmlann "getirisinin yüksek" olduğunun altı çiziliyor: "İyi işleyen piyasalar, genellikle ekonominin ge- reksinimi olan mal ve hizmetleri sağlamanın en et- kin yoludur, ancak herzaman değil. Piyasalar, da- ha açık bir deyişle, kamu mallan ve toplumun bü- tünü için büyük yan etkileri olan özel mallar (gibi) bir dizi ortak kullanım malını yeterince sağlaya- maz... Temiz hava, sağlıklı su, temel eğitim, halk sağlığı, ucuz ulaşım ve iletişim... Ömeğin kızların eğitilmesi, kadının ve çocuklannın daha sağlıklı ve düşük doğum oranlanyla bağlantılıdır... Temel eğıtimin devlet kaynaklanyla finansmanında ısrar edilmesini, çok kimse, Doğu Asya ülkelerinin eko- nomik gelişmelerinın köşetaşı sayar" (s.51 -52). Dünya Bankası, rapor ile, 1980 sonrasındaki "piyasacı" tutumun da "kaçtığını" açıkça belirti- yor. Bizdeki "Devletküçültülsün"korosunave "ki- mi solculara" özellikle duyurulur. GÖNEN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Sayı: 1997-29; İlan metnı Hâkim: Nejal Özbek 24820 - Kâtıp- Zafer Dinç 416 Davacı Tansel Aras vekilı Av. Hakan Batit tarafindan da- valı Melek Gökmen aleyhıne mahkememızde açılan alacak davasının yapılan açık yargılamasında venlen ara karan geregınce' Tüm aramalara rağmen Bahkesır ili, Gönen il- çesı, Sanköy. Orta Mah. Bağlar Sokak No: 10 adresinde ıkamet eden davalı Melek Gökmen'e dava dilekçesi ve duruşma gününün ılanen teblığine karar venldığinden. Dava dilekçesinde özetle davacı Tansel Aras'a davalı Melek Gökmen'ın (Sepetoğlu) 280.000.000.- TL borcun- dan dolayı açılmış olan alacak ile ılgili açılmış olan davada dilekçesinın ve duruşma gününün ılanen tebliği ıstenmekie. Davalı Melek Gokmen"e (Sepetoğlu) 9.10.1997 tarihınde saat 09.10'da Gönen Aslıye Hukuk Mahkemesı'nde 1997'29 esas sayılı dava dosyasında duruşmada hazır bulunması ve\ a kendisinı bir vekille temsil ettirmesi duruş- maya gelmediğı veya kendisinı bir vekille temsil ettirmediği takdırde yargılamaya gıvabmda devam olunacağı ve karar venleceğı hususu (HUMK'nın 213 ve 371. maddelen) ve 7201 sayılı Teblıgat Kanunu"nun 28. maddesı gereğıncı ilanen tebliğ olunur. 29.5.1997 Basın: 28298 ESKİŞEHİR ASLİYE 3. HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN Sayı: 1995'66E., 1997 590 K. Davacı Adile Moskopp vekıli tarafından davalı Dıeter Wılhelm Moskopp aleyhine mahkememize açılan boşan- ma karannm tenfızi davasının yapılan açık yargılaması sonunda: Davaran kabulü ile Eskişehır ilı, merkez Yaka- kayı köyü 195. 03 cilt. 48 sayfa, 179 kütük sıra no'da nü- fusa kayıtlı bulunan Osman ve Hatıce kızı 14.02 1939 do- ğu"lu Adile Moskop ile Alman tebaalı Dieter Vvilhelm Moskopp'un boşanmalanna ılışkin verilen 6 Nısan 1997 tarihınde kesınleşen Koblenz Aslıye Hukuk Mahkeme- si'nın 4.8.19 7 6 tanh, 2 R 112/76 sayılı karannın a>Tien tenfızine daır mahkememızın 16.7.1997 tarih, 1995/66 E. 1997*590 K. sayılı ılamı ile kararvenlmış olup, ışbu karar ilan tarihinden itibaren yedı günlük bekleme müddeti so- nunda başlayacak, 15 günluk süre içensınde temyız edıl- medıği takdirde kesınleşeceğı hususu adresi tespit edile- meyen davalı Dieter Wılhelm Moskopp'a ılanen tebliğ olunur. 23.7.1997 Basın: 35097
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle