Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 KASIM 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Kayıt dışı ekonomi hacminin 1997'de 16 katrilyon liraya yaklaştığını söyleyen Prof. Dr. Osman Altuğ:
'Devlet kara para aracısı'BARANUNCU
Kayıt d:şı ekonomi ve kara pa-
ra uzmanı Prof. Dr. Osman Ahîığ.
u>gulamaya konulan kara paraya-
sasının eksık ve yetersiz olduğu-
nu söyledı. Altuğ. Türkiye'de ka-
yıt dışı ekonomi hacminin 1997
yıhnda 16 katrilyon liraya yaklaş-
tığını ve devletin kara para aklan-
masına aracı olduğunu ileri sür-
dü. Marmara Üniversitesi Muha-
sebe ve Finansman Anabilim Da-
lı Başkanı Prof. Dr. Osman Altuğ.
"kara paranın aklanmasını önle-
me" vasası \e kayıt dışı ekonomi-
nin dururnu hakkında Cumhuri-
yet'in sonılannı yanıtladı.
Türkıye'nın. 24 Ocak 1980 yı-
hnda serbest piyasa ekonomisıy-
le kalkınacağını ilan ettiğini belir-
ten Prof. Dr. Osman Altuğ, bu tip
kalkınmanın en önemlı ayağı olan
kontrol mekanizmalanrıın işletil-
memesi nedeni> le Türkiye kalkın-
masının kayıt dışı ekonomıye da-
yandınldıgını söy ledi. Altuğ. Tür-
kiye'nin bu tip kalkınmadan hâlâ
vazgeçmedığmı belirterek "Kara
paranın aklanmasının önlenmesi
yasasuun tasariandıktan 8 yü son-
ra gecikmeyle vürüriüğe gjrmesi-
nin nedeni budur" dedi.
Geç kalan "kara paranın aklan-
masının önlenmesi yasası" ıle ka-
ra para ka\ ramının Türk yasalan-
na ilk kez girmesinin önemli oldu-
ğunu söylej en Altuğ. v asanın içe-
riğinın eksık \e yetersiz olduğunu
iddia etti. Altuğ. Türkıye'nin, im-
za attığı anlaşmalardaki kara para
tanımını eksık yorumladığını söy-
ledi. Kara parantn. OECD'nin oluş-
turduğu Mali Eylem Grubu'nca
kanunlann suç saydığı füllerden el-
de edilen her türlü ekonomik fay-
da ve değer olarak tanımlandığını
vurgulayan <\ltuğ şunlan söyledi:
"4208 sayılı yasa bu genel dii-
zenlemeden u/aklaştı. Öört tane
îemeitanunavollamavaparaksa-
dece bu kanunlann ihlali sonucun-
da elde edilen parayı kara para
kapsamına aldı. Bu kanunlar Kül-
tür ve Tabiat Kav naklannı Koru-
ma Kanunu. Organ Nakli Kanu-
nu. ateşieyici ve keski silahlara iliş-
kin yasa ve naylon fatura ile ilgili
yasa maddesidir. Örneğin rüşvet
ve volsuzlukla ilgiü bir kanun var
olduğu M,in bu konular kara para
kapsamına alınmadı. \ asa dışı ku-
mardan ve gecekondu vağmasın-
dan elde edilen paralar da bu ya-
Müzayedeler
Satışa sunulan tablo. antika gıbı
eseriere değerınin çok uzennde
paralar odenıyor.
Yabancı bankalar:
Kara para, paranın kaynağının
sooılmadığı yabancı ulke bankalanna
aktanlıyor Bırçok ulkede bankadan
bankaya hesap aktanmı üst lımitı
bulunuyor.
Borsa
Borsa ışlemlennın hamılıne yürütül-
mesınden dolayı hısse senettennın
alım ve satımlannda yuklu mıktarlarda
kara para kullanılabılıyor
Hazine Bonosu
Devlet, ıç borçlanmasını
sağladığı Hazine Bonosu ve
devlet tahvılı satışlannı
hamılıne yapıyor. Kara para
aklayıalan, bono ve tanvil
satın alryor Daha sonra para
devtetın verdığı yuksek faızle
beraber kara para sahıbıne
gerı dönüyor.
Gayrimenkul
Kara para gaynmenkul alım ve
satışlannda yoğun olarak kullanılıyor.
Faturalar
Kara para kullanılarak yapılan
alışvenşlerde faturalar tutarlannın çok
üzerınde şışırilerek yazılıyor. Aradakı
fark kadar para aklanmış oluyor.
Paravan şirketlere borç
Kara para sahıbı kendı kurduğu
paravan şırkete borç venr. Bu para
dışandan gelen kredı olarak göstenlır.
Bır başka yol da şırketın çıkarttığı
tahvıllenn hamıline satış yoluyla şırketı
kuran kışı tarafından alınmasıdır.
Kumartıaneler
Elde bulundurulan kara paraya kaynak
gosterebılmek ıçın paranın kumarda
kazanıldığına daır kâğrt alınıyor.
Kumartıaneter. fiş vermedığınden
kolaylıkla bu kâğıdı verebıliyor Ancak
kumartıaneler 1998 yılının Şubat ayında
kapatılacağından, kara paranın borsaya
ya da ıç borç senetlenne kaydınlması
bektenıyor.
o c
ooo
Eski Mali Sube Müdür Salih Cüngör: Yürütme hukuk dışı
Eskı Istanbul Mali Şube Müdürü Salih Güngorün
kara para uygulamalanyla ilgiü sorulanzıza şu yanıtı
verdi: ''Kara paranın aklanmasını önleme yasasına
bağlı olarak bir v önetmelik ha/ı rlandı. \ncak vürür-
iüğe 1 Ocak 1998 tarihinde girecek. Kanun çıkarun-
ca, uygulama vönetmeliğini de çıkartmak gerekiyor.
Bütün diğer ülkelerde araştırmava yetkili polis ve
savcılık olduğu halde, Türkiye'de yetkinin Mali-
ye Bakanlığı birimlerinden özel olarak kurulan
ekonomik bir kurulca paylaştınlmasına karar ve-
rildi. Bu kurula hem hakim, hem savcı. hem de
polis yetkisi verilmiştir. Yönetmelikte birde *şüp-
heli gördüğü hesap hareketlerini inceler'şeklinde bir
madde var. Şiiphe hukuk dışı bir kavramdır. Ka-
nunun ve yürütmesinin bu durumundan sivasi
çıkar elde etmek mümkündür."
Kara para nedir?
Kara para. kayıtlı olmayan eko-
nomik faaliyetlerin sonunda elde
edilen değerler ve kazanımlar. Ka-
ra para kayıt dışı olması nedeniyle
vergiye tabi değil. Böylelıkk piya-
sada dönen paranın kara para ola-
rak adlandınlan ve faturasız olan
kısmmdan dev let payını alamıyor.
Kara para aklama yöntemlerinden
biri olan dev lete iç borç verme yo-
luyla devletin bütçesinde açık yara-
tılıyor. Devlet, sıcak para olarak ad-
landınlan ve nereden geldığinı bı-
lemediği paralan borç olarak aldık-
tan sonra geriye yüksek faizle ödü-
yor. Kayıtlı ekonominin küçülmesi
vergisizlik demek. Bu borçlanma-
ya yol açıyor. Faiz demek. enflas-
yon demek. Paradaki sıfirlann art-
ması demek Gelır dağılımının bo-
zulması demek. Kayıtdışı ekonomi-
nin bir başka zaran ıse vergı veren-
lerle vermeyenler arasında haksız re-
kabet doğurması. Kayıt dışı ekono-
mi, tüketicıyi koruma yasalannın
ve ışçilerin sosyal haklannın uygu-
lanamamasına yol açıyor.
Kara para merkezleri
Dünyada kara pa-
ra merkezleri "legıl"
\e "ilkgal" olmak
üzere ıkiye aynlıyor.
"Legal ülkefer" ara-
sında tsviçre, Dani-
marka, Lüksemburg.
Yunanistan bulunu-
yor. Bu ülkelenn ka-
ra parayla mücadele
yasaları olmasına
karşın bankacılık sis-
temlerinde paranın
nereden geldiği so-
rulmuyor. lsvıçre geçen yıl uy-
gulamaya koyduğu kanunla ban-
kacılık sistemindekı boşluğu dol-
durmaya çalıştıysa da bankalan-
na gelen paranın sahıbı hakkında
vatandaşı olduğu ülkeden tebligat
geldiği durumlarda parayı kabul
etmiyor. "tllegal ülketer" arasın-
da ıse Altın Hılal olarak adlandı-
nlan Afganıstan ve Pakistan ara-
sında kalan bölge, Altın Cçgen
olarak arulan Mynamar, Laos ve
Tayland gibı bölgeler bulunuyor.
Güney Amerika ve Karayipler'de
de Kuzey Amenka ve AvTupa'dan
gelen kara paranın
bankalar aracılığıy-
la aklandığı bilini-
yor. 1997 başında,
OECD'ye bağlı Ma-
li Eylem Grubu, Or-
ta Asya ile Avrupa
ve Amenka arasın-
dakı kara para trafi-
ğinin en serbest böl-
gesi olarak nitelen-
dirdiği Türkıye'nin
kara para aklama
merkezlerinin başın-
da geldiğini belırtmiştı.
Dünyada kara paraya savaş aç-
mış ülkeler. nakıt işlemlerde araş-
tırma sının koyarak kara paranın
önüne gecmeye çalışıyor. Bazı ül-
kelerdeki hesap araştırması yap-
ma sının şöyle: AB 15 bin ECU,
tngiltere 5 bin pound, ABD 10
bin dolar, ltalya 20 bin lıret. Bu
mıktarlan aşan nakıt ışlemlerde be-
van \e kimlik tespitı uvgulamasi
var. Türki>'e'de 2 milyar lırayı aşan
işlemlerde kimlik tespıtı uygula-
ması yapılıyor. Bu miktann 5 mil-
yar liraya çıkanlması gündemde.
sanın içinde yer almrvor."
Batıdaki kara para aklamanın
yüzde 30'lara çıkan bir maliyeti-
nin olduğunu belirten Altuğ. "Dün-
yada kara parav ı kazanmak kolav.
vıkamakzor; Türkht'deist ikiside
kolay" dedı. Altuğ. gelişmiş ülke-
lenn kara para sorununu, kontrol
ayağını sağlamlaştırarak çözdük-
lennı vurguladı.
Dev letın v ergi ödeyenlerden al-
dığı parav ı. kaynağını bılmediğı
kişilere faız ödeme yoluyla aktar-
dığını ılen süren Altuğ, "Devlet
tcmi/Jik ile kirtilik arasında bir tra-
fik memunı konumunda.GeneDflc-
ledeçaldığı düdüklerle kirliliğevt-
şil ışık vaknuş oluyor" dedı.
Altuğ, finans kesiminin de ka-
ra parayla olan ilgisini şu sözlerle
anlattı: " Devlet kamu kesiminden
borçahrkendoğrudan borçlannu-
yor. Bankalar aracı olarak devre-
ye giriyor. Bankalar verdikleri fa-
izin çok daha üstünde bir faiz ora-
nrv la deviete verivor. Böy lelikle fl-
nans kesimi de kara paradan pa-
v ını alıyor. Kara parayla ilgili bir
\asanın işlemesi mümkün degiL"
Batıda kayıt dışı ekonominin,
ekonomi içındeki payının çok kü-
çük oranlarda kaldığını belirten
Altuğ, Türkiye'de kayıt dışı eko-
nominin 1996 yılına göre 8 katril-
yonu geçmiş durumda olduğunu
söyleyen Altuğ. bu rakamın 1997
yıhnda 16 katnlyona yaklaştığını
ılerisürdü. Altuğ, 1996yılmdaor-
taya çıkan vergi kaybı ve kaçağı-
nm 2 triryon cıvannda olduğunu ıle-
ri sürdü. Türkiye mıllı gelınnin
yüzde kırkının kayıt dışı olduğu-
nu savunan Altuğ, Türkiye'ye 10-
12 milyar dolarlık yabancı kara
para gınşı olduğunu iddıa etti.
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA
E
kımDevrımi'nın(6-9
Kasım) 80. yıldönü-
münü çok ılginç bir
ortamda yaşadık.
Dünya ekonomisinde şid-
detli bır mali kriz var. Dünya-
nın ikincı büyük ekonomisı,
Japonya şıddetli bir reses-
yon ve "Asya Kaplanlan "nın
en yırtıcısı Güney Kore gide-
rek derinleşen ve tüm ulus-
lararası mali sistemi tehdıt
eden bır krız yaşıyor.
Yüksek ışsızlik. açlık. dün-
yanın bırçok yerinde savaş-
iar, yenı ortayaçıkanlann ya-
nı sıra, gerı gelen eski salgın
hastalıklar. doğal dengenın,
ıklimsel trendlerın giderek
hızla bozulması. çevre kirten-
mesi yüzünden günlük yaşa-
mın bır parçası haline gelen
kanser... Insanlık, frenı pat-
larrgş bır arabada yokuş aşa-
ğı ve artan bır hızla bır bilin-
meze dogru gidiyor. Dünya-
yı kapıtalıst ılişkılerçerçeve-
sinde yönetmek iddiası için-
de olanlar bır başansızlıktan
diğerine koşuyor, sıkıştıkça
çalışanlardan fedakârlık is-
tıyor, alamadığı yerde zora,
silaha başvuruyor.
Ancak en önemlisi umut-
suzluk. Bugün var olan sos-
yal, ekonomik ilişkilerin te-
mel karakierinın degiştiril-
mesının mümkün olmadığı,
piyasa ekonomisinden baş-
ka seçenek bulunmadığı,
bunu planlama ve toplumsal
mülkiyetle kontrol etmeye
kalkmantn başansızlığa mah-
kûm olduğu inancı, düşün-
se! üretım araçlannı kontrol
edenler (medya) tarafından
yaygın bır şekilde savunulu-
yor, adeta bir sağduyu hali-
ne gelıyor. Bu inancın en bü-
yük kanıtı ıse "sosyalizmin"
1989 yılında öldüğüdür.
Bu "kanıt", aslında, 80 yıl
önce, Rusya'da "zamansız
bir şekilde, bir darbeyle ve
monolıtik bır parti tarafın-
dan gerçekleştırilmeye ça-
lışıldığı" ıçin sosyalizmin.
baskıcı, terorist bır rejime
yol açtığı saptamasıyla da
desteklenıyor. Eğer bütün
bunlar dogruysa. ınsanlığın
bu yüzyıldakı büyük "top-
lumsal kurtuluş" seruveni-
nin. aslında bıryanılgı oldu-
ğunu kabul etmekten başka
çare kalmıyor.
Bu soru şu varsayıma da-
yanıyor: SSCB ve Doğu Blo-
ku ülkelen sosyalistti. Şım-
dı, madem kı sosyahzmden
bahsedıyoruz, öyleyse,
Manc'ın, biz ınsanlan kendi-
lerı hakkındakı fikırlehnden
hareketle değil, yaptıklarına
bakarakyargılarız sözleriyle
işe başlayalım Sonrasosya-
lızmin. doğrudan üretıcıle-
rin, toplumsal mulkıyet ve
80. Yılında Ekim Devrimiplanlama aracılığıyla, de-
mokratik bır şekilde kendi
kendilerini yönettiklen ve kü-
resel bir sistem olan kapita-
lizmin yerine düşünülen bir
sosyo-ekonomık sistem ola-
rak tarif edıldiğını hatırlaya-
lım. Bu ıkısını yan yana ko-
yarak yukarıdakı soruya ce-
vap vermeyi deneyelim. Gö-
receğiz ki 1989'da üretim
araçlannın devlet mülkiye-
tini kontrol eden bürokrat bir
tabaka tarafından, baskı ve
terörle yönetilen bir toplu-
mu sosyalıst olarak tanımla-
de kendı topraklanndaki di-
renişi bastırmak için
SSCB'nin sosyalist olduğu-
nu savunmaya devam et-
mesi gerekiyordu. Bugün
sosyalist geleneğı yeniden
canlandırmak isteyenlerin
bu yalanı reddetmelen gere-
kiyor 1989'dayıkılansiste-
min sosyalızmle uzaktan ya-
kından alakası yoktu.
"Yıkılan sosyalızm olma-
yabilir ama bu, sosyalizmin
gerçekleşebıleceğini gös-
termez. InanmıyorsantzEkim
Devnmi dediğiniz olaya ba-
Ekim devrimi gösterilerle kutlandı.
mak kolay olmayacaktır. Bu
toplumda planlamanın sa-
dece bu bürokrasinin bir bö-
lüşüm yöntemı olduğunu ve
toplumsal mülkiyetle değil,
bürokratik bır devlet mülki-
yetıyle karşı karşıya olduğu-
muzu da göz önüne aldığı-
mızda, SSCB ve Doğu Blo-
ku ülkelenni sosyalist ola-
rak tanımlamak daha da zor-
laşacaktır. Ancak sosyalist-
ler uzun yıllar bu zorlukları
görmezden geldiler, hem Ba-
tı ülkelerinin yöneticilerinin,
hem de Sovyet bürokrası-
sinın ortak yalanını, söz ko-
nusu ülkelenn sosyalist ol-
duğunu kabul ettiler. Sov-
yet bürokrasisinın, iktıdannın
meşruiyetinı korumak için
bu yalana gereksinımi vardı.
Batı kapitalizmının de hem
sosyalızmı kötülemek, hem
kınız." Bu teorik olarak meş-
ru bir itıraz. Buna cevap ver-
meye başlamak için ıse Ekim
Devnmı'ne yönelik eleştinle-
re değinmek gerekiyor.
"Ekim Devnmi zamansız
bırdevrimdir": Bu önerme-
nin en büyük hatası, devrı-
min bir avuç insan tarafından
yapılabıleceği gibi felsefi ola-
rak idealist, siyası olarak
Blankist/darbeci bir anlayı-
şı benımseyerek işe başla-
masıdır. Devrim(ler) doğal
birer afet gibi, kendıliklerin-
den, kitlesel bir başkaldın, bir
kaos olarak, toplumsal sis-
tem, ekonomık-politik ve ide-
olojık bir knz içinde dağıl-
maya başladığında oluşur-
lar. Bu kriz içinde siyası, hat-
ta ekonomik iktıdar el de-
ğiştirebılır. Ekim Devrimi Rus-
ya'nın küresel bır krızle ça-
kışan derin toplumsal krizi
içinde başladı. Çarlık iktida-
n yıkıldı, sosyalistler bu ge-
ri kalmış ülkede iktidara, Av-
rupa'da devrim olacak ve
gelişmiş ülkelenn işçıleri yar-
dıma gelecek varsayımıyla
talip oldular. Lenin, Troçki,
hatta Stalin (1924'ten ön-
ce), Rus devrimını sadece
bir başlangıç, Avrupa'da
benzer bır süreç başlamaz-
sa yenilmeye mahkûm bır
süreç olarak gördüler. Avru-
pa'da devrim beklerken ha-
yal mi görüyorlardı?
Kasım 1918'deViyanave
Budapeşte'de işçi ayaklan-
malan, Mart 1918'de Maca-
rıstan Sovyetlen, 1919-22
yıllarında Italya'da fabrıka
konseyleri ve ayaklanmalar:
Paris'te, Lyon'da, Kopen-
hag'da, Belçika'da ayaklan-
malar, Bulgaristan'da Sov-
yetler ortaya çıktığını ve
Uoyd George'un korkuyla.
"Tüm Avrupa devrimci bir
ruhladoludur... Varolan dü-
zenin politik, sosyal ve eko-
nomik özellikleh, Avrupa'nın
birucundan dığehne, kitle-
nin eylemlehyle sorgulanı-
yor" dediğını haüriarsak, Rus
devrimi sırasında iktidara ta-
lip olanların, kendi kısıtla-
malannı olduğu kadar, ken-
dilerine açık olanakları da
çok iyi bildiklerini, hıç de ha-,
yal âleminde yaşamadıkla-
nnı, Rus devriminin zaman-
sız değil, ama yalnız kalmış
birsosyalist girişim olduğu-
nu görebiliriz.
"Ekim Devrimi birdarbe-
dir." Bu gorüşü savunanlar
devrim ve iktidar diyatektiği-
ne ilişkin en önemli kuralı
unutuyoriar. Diderot'nun ifa-
delerini kullanırsak, "Iktida-
n kılıç zoruyla alabilirsiniz,
ama ûzerine oturamazsınız".
İktidara talip olan bır grup
insan, hele bunu var olan
ekonomik ve siyasa) ilişkı-
lere karşı deniyoriarsa, iktı-
dan alabılmek ve iktidarda
kalabilmek için mutlaka bir
sosyal sınıfa dayanmak zo-
rundadırlar. Rusya'da bir
avuç devrimci nasıl oldu da
bu tarihı yasaya galebe ça-
labildi dersiniz. Sonra bu bir
avuç "darbeci" nasıl oldu
da iktidarda kalabıldi, Batılı
ülkelenn desteğine sahıp bir
Çartık ordusunu yenerek bir
iç savaşı kazanabildiler? Bu
sorulann cevabı darbe tezı-
ni yadsımaya yeter de artar
bıle.
"Ekim Devnmi, asken di-
siplinli monolitik bir parti ta-
rafından gerçekleştırildı. Bu
da ister istemez Stalinızme
yolaçtı." Bir partinin tek ba-
şına bır devrimi gerçekleş-
tırmesinin mümkün olma-
ması bir yana, bu monolitik
parti iddiası tanhsel gerçek-
lerle asla bağdaşmaz. Bırin-
cısı, Bolşevik Parti tarihi bo-
yunca sürekli fraksiyon sa-
vaşlannın alanı olmuş, şid-
detli aynlıklar yaşamış, he-
men hepsi birer siyasi oto-
rite olan, Lentn. Troçki. Plek-
hanov, Martov, Buharin,
Svedlov, Zinovtev gıbı kim-
seye mudanası olmayan
sosyalistler tarafından yö-
netilmeve calısılmıstır. As-
keri disiplin bir yana, devri-
min tam ortasında Parti Mer-
kez Komitesi, Petrograd Ko-
mitesi'nin çıkardığı bir ga-
zetenin editörtüğüne müda-
hale etmek istediğinde Pet-
rograd Komitesi'nin taba-
nında oylama yapmak zo-
runda kalmıştır.
Lenın ve Zinoviev, ayak-
lanma çağnsı yapılacak gün,
yani Ekim Devrimi'nın tarihi
üzerinde bile anlaşamamış-
lar. Zinoviev ayaklanma ta-
rihıni, kamuoyuna açıklamış;
Lenın tarafından ıhanetle
suçlanmış, ama devrim sıra-
sında partinin MK'sinde kal-
maya devam etmtş; kımse
7ınnvıpv'i ölriürmeve kalk-
mamıştır.
Parti, Ekim Devrimi ara-
sında partıyı yönetmiş olan
Merkez Komitesi'nin üyele-
rinin hemen hepsının Stalin
döneminde (1928-36) kat-
ledılmelerınden sonra mo-
nolitik bır hale gelmıştır. An-
cak bu, Rusya'da hızlandı-
rılmış sanayileşme denen
sürecı, ama aslında işçılenn
siyasi iktidardan uzaklaştınl-
malannı, Stalınızmın devnme
ıhanetini ve bürokrasinin ik-
tidannın kurulmasını ıncele-
yen bır başka yazının konu-
su olmak zorunda.
Ekim Devnmı'nın 80. yıl-
dönümü, resmi tarihın et-
kilerinden kurtulmak ve sos-
yalist geleneğı daha bir
soğukkanlılıkla değeriendir-
mek ıçin yeni bir fırsat oluş-
turuyor. Umarım kul-
lanabiliriz.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
f
Myrtus Communis'
Yazının başlığı, yapraklan, yaz kış yeşil kalan,
beyaz çiçekli bir ağaç olan mersin ağacının adıdır
(TDK Türkçe Sözlük. s. 825). Bu da nereden çıktı
demeyin: Türkıye'nin irili ufaklı 70 dolayında üniver-
sitesi içinde Mersin Üniversitesi ilginç bir konum ka-
zanıyor da ondan.
Mersin Üniversitesi. yeni kurulan üniversiteler
içinde değışik bir çızgi tutturuyor, bilimsel özgürlük
ve üniversıte özerkliği çerçevesınde bir kurvmsalya-
pılanma gösteriyor. Bu nokta çok önemlidir. Çun-
kü Mersin'deki kurumsal yapılanma, üniversiteleri
tek kalıptan çıkmışçasına birbirine benzer kılmaya
uğrayan YÖK anlayışı ile tam anlamıyla çelişiyor. Bu
çelışki son aylarda iyice su yüzüne çıkmış bulunu-
yor ve ilginçtır Mersin Üniversitesi, YÖK'ün on al-
tıncı kuruluş yıldönümünde, neredeyse tek başına
YÖK'e karşı savaşım veriyor. Mersin'de ilginç bırb;-
lim ortamı deneyimi yaşanıyor; daha doğrusu oluş-
turulmak istenıyor.
Bu değişık oluşum korunmalıdır. Çünkü toplumun
olumluyönde değişimini sağlayacak olan bu tür açı-
lımlann yaşama geçirilmesi ve çoğalmalandır.
Üniversitenın variık nedeni bilgı üretimidır. Bilgi
üretimı, öncelikle ortam işidir.
Ülkemizin yükseköğretim kurumlannda bilimsel-
likle bağdaşmayan uygulamaların çok yaygın oldu-
ğu biliniyor. Eğrtim ve öğretimin niteliğinın yetersiz
kaldığı yadsınamaz. Bu nitelik yetersizlıkleri, doğal
sonuçlannı veriyor. Çoğu büyük kent dışı üniversı-
telerde, tutuculuk, bağnazltk ve kurumsal katılık en
belirgin özelliklerdir. Bu yapılanmaözgıürdüşij'nce-
ye yaşam hakkı tanımıyor; bu nedenle de bilimsel
üretim ya hıç yeşeremıyor ya da çok sınırlı kalıyor.
Oysa tutuculuğu, bağnazlığı ve geri kalmışlığı
yenmenin tek bır çıkış yolu vardır, o da bilimsel ve
sanatsal üretim, daha çok üretımdir.
Mersin ağacı da bilimsel özgürlük ortamını ya-
ratmayı başardığı ve buna dayalı olarak bılgi üreti-
minde atılım yapabildiği ölçüde gelişecek ve daha
da önemlisi obur üniversitelerin, özellıkle de büyük
kent dışı üniversitelerin biçimlenişini etkileyebile-
cektir. Mersin Üniversitesi, yöresel bilım ve tekno-
loji desteklerini yanına aldığı, onlarla iç içelik kazan-
dığı ve bunu ulusal ve uluslararası düzleme taşıma
başansını gösterdiği ölçüde kalıcılık kazanacak ve
etkisini arttıracaktır.
• • •
Geçen günlerde yükseköğretimde göriilen kimı
gelişmeler büyük olumsuzluklar ıçeriyor.
Sayılan, hıçbır kayıt ve sınırtanınmadan arttınlan
özel üniversiteler. her gün taban puanlarını biraz
dahadüşürereköğrenci kayıtlarını surdürüyor. Top-
lumsal bilimlerde olduğu kadar fen bılimlen, tip ve
mühendislik dallannda da eğitimin nıteliğini göz ar-
dı eden bır uygulama yaşanıyor. Bu uygulama. dü-
zeltilmesi olanaksız bireysel ve toplumsal olumsuz-
luklar, birikimli yıkımlar yaratacak özelliklertaşıyor.
Bu genel olumsuz gidiş bir yana, geçen günler-
de, üstelik yenı kurulan özel üniversitelerden aslan
payını alan istanbul'da çok ilginç bir yükseköğre-
tim olayı yaşandı. Basına yansıdığına göre, bır özel
vakıf üniversitesi, bu dönem 500 yüksek lisans öğ-
rencisi kaydetti.
Bu üniversitenin gerek öğretım öyeleri, gerekse
kitaplık ve öbür altyapı yeterliliklerinin bu tür bir ünı-
versite sonrası eğitime ne ölçüde olanak verdiği ya
da ülkenin insan kaynaklan açısından bu uygulama-
nın artı ve eksi yönlerinin neler olduğu, araştınlma-
sı gereken önemli konulardır.
Burada üzerınde düşünülmesi gereken bir baş-
ka nokta var. Bu uygulamaya bir öğretim üyesi tek
başına karşı çıkıyor ve bu öğretim üyesı üniversite-
nin kurucusu tarafından silahla tehdıt edıliyor; edı-
lebiliyor.
Oğretim üyesinin bu uğraşısında yalnız bırakıl-
ması gerçekten çok büyük bir toplumsal eksiklik ve
ilkellıktir, daha doğrusu ülkemizdeki kurumlaşma
ve örgütlenme düzeyinin azgelişmişliğinin çok so-
mut bir göstergesidir. Bu öğretim üyesinin verdiği
uğraşıyı aslında öğretim elem'anlan sendika ve der-
nekleri, ülkenin bilimsel gelışmesini sağlamakla gö-
revli tüm kurum ve kuruluşlar ve genel kamuoyu üst-
lenmeliydi.
•••
Özetle, ülkenin bilimsel gelişmesıni, yalnızlaşan
kurum ve bıreylerin çabalarıyla, bu çabalar ne ka-
dar saygın ve erdemli oluriarsa olsunlar, sağlama ola-
nağı yoktur; tam tersine olumlu, özgürlükçü ve bi-
limsel çabalann desteklenmesi bir zorunluluktur.
Gelişmenin toplumsalhğı ancak böyle bir dayanış-
ma ile sağlanabilir.
Bugün 10 Kasım 1997
Musla'a Kenal Atatjr< 1881 -1938
Atatûrtc'ön araımzdan aynhfinm
59. yılı
• 10 Ktsıntlaı snvılama n fcnaa vtrmt
Cuınhuriyttınıchı la* dojrumııu n
çıjiıjlık rarityû»8mû2 ketılnMk nl
Ulyıluttan ümmtOİBe danü{ sûrtcl
kı^latılmıj mı*r?
Luan ytrinı SnTI koy». "Ml, p p
yinttmı, uyguıı zımını n ıftlirtijini mi
kollmaktıdır?
Çağdaş eilbnn y»w tesilnet mi
MnKneMeiir?
Kadıntınnmn ÇJJ*?au sirtlııutori
* ûztârtçtyi yot ıtm« nnfHMUcma
altpnalı tan aıMlr?
* AytlıaM t* |«lw«k içllı, 10 Kjtımlar
sal kna*ttfwa |ial«rt
şe^ler-
: r ;opu
•3«ı a:
Muslûtrar-
Hahfe
ugraş; r
dıtrrayı
fabas rda
ya fiı: »e
Sk aıcaKb.iıs.noeayınsUbeKtısıoatılif
ÇAĞD4Ş YAŞAMD DESTEKLEME
DER.\EÇİ GK»:L r
>f BITİA ŞlHffiLEktİ
KOZAKLIKADASTRO MAHKEMESI
Sayr- Esas No. 199634
Davacı Mehmet Hanifi Tuncer Da\alılar: Yurdagül. Mer-
yem. Mine, Yusuf. Ahıze Erdoğan, Pakize. Aysel, Nazmı Er-
doğan Da\a Tesbıte ltiraz • Yukardaadı geçen davacı tarafın-
dan davalılar aleyhme Kozaklı llçesı. Karahasanlı Kasabası.
Kızılağol mevkımde kaın 115 ada 15 parsel sayılı taşınmaz
hakkında mahkcmemizc tesbıte itiraz davası açılmış olup tes-
bıt malıklennden Pakize, A>sel. Nazmı Erdoğan'a çıkanılan
davetıyenın bıla teblığı lade edildiğı adı geçenlcnn tum arama-
lara ragmen açık adreslennın tesbıt edılemedığınden ılanen
tebligat yapılmasına karar verılmiş olup. adı geçenlenn dunış-
ma gunü olan 3 12/ 1997 gunu saat 9 00'da dava ile ılgılı tum
delıllen ıle hazır bulunmalan ve\a kendilerini bır vekılle tem-
sil ettirmelen ak^ı halde da\a>a yokluklarındd devam olunup
karar \crıloccğı ılanen tcblığ olunur Ba»ın 47588