27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 KASIM 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Kayıt dışı ekonomi hacminin 1997'de 16 katrilyon liraya yaklaştığını söyleyen Prof. Dr. Osman Altuğ: 'Devlet kara para aracısı'BARANUNCU Kayıt d:şı ekonomi ve kara pa- ra uzmanı Prof. Dr. Osman Ahîığ. u>gulamaya konulan kara paraya- sasının eksık ve yetersiz olduğu- nu söyledı. Altuğ. Türkiye'de ka- yıt dışı ekonomi hacminin 1997 yıhnda 16 katrilyon liraya yaklaş- tığını ve devletin kara para aklan- masına aracı olduğunu ileri sür- dü. Marmara Üniversitesi Muha- sebe ve Finansman Anabilim Da- lı Başkanı Prof. Dr. Osman Altuğ. "kara paranın aklanmasını önle- me" vasası \e kayıt dışı ekonomi- nin dururnu hakkında Cumhuri- yet'in sonılannı yanıtladı. Türkıye'nın. 24 Ocak 1980 yı- hnda serbest piyasa ekonomisıy- le kalkınacağını ilan ettiğini belir- ten Prof. Dr. Osman Altuğ, bu tip kalkınmanın en önemlı ayağı olan kontrol mekanizmalanrıın işletil- memesi nedeni> le Türkiye kalkın- masının kayıt dışı ekonomıye da- yandınldıgını söy ledi. Altuğ. Tür- kiye'nin bu tip kalkınmadan hâlâ vazgeçmedığmı belirterek "Kara paranın aklanmasının önlenmesi yasasuun tasariandıktan 8 yü son- ra gecikmeyle vürüriüğe gjrmesi- nin nedeni budur" dedi. Geç kalan "kara paranın aklan- masının önlenmesi yasası" ıle ka- ra para ka\ ramının Türk yasalan- na ilk kez girmesinin önemli oldu- ğunu söylej en Altuğ. v asanın içe- riğinın eksık \e yetersiz olduğunu iddia etti. Altuğ. Türkıye'nin, im- za attığı anlaşmalardaki kara para tanımını eksık yorumladığını söy- ledi. Kara parantn. OECD'nin oluş- turduğu Mali Eylem Grubu'nca kanunlann suç saydığı füllerden el- de edilen her türlü ekonomik fay- da ve değer olarak tanımlandığını vurgulayan <\ltuğ şunlan söyledi: "4208 sayılı yasa bu genel dii- zenlemeden u/aklaştı. Öört tane îemeitanunavollamavaparaksa- dece bu kanunlann ihlali sonucun- da elde edilen parayı kara para kapsamına aldı. Bu kanunlar Kül- tür ve Tabiat Kav naklannı Koru- ma Kanunu. Organ Nakli Kanu- nu. ateşieyici ve keski silahlara iliş- kin yasa ve naylon fatura ile ilgili yasa maddesidir. Örneğin rüşvet ve volsuzlukla ilgiü bir kanun var olduğu M,in bu konular kara para kapsamına alınmadı. \ asa dışı ku- mardan ve gecekondu vağmasın- dan elde edilen paralar da bu ya- Müzayedeler Satışa sunulan tablo. antika gıbı eseriere değerınin çok uzennde paralar odenıyor. Yabancı bankalar: Kara para, paranın kaynağının sooılmadığı yabancı ulke bankalanna aktanlıyor Bırçok ulkede bankadan bankaya hesap aktanmı üst lımitı bulunuyor. Borsa Borsa ışlemlennın hamılıne yürütül- mesınden dolayı hısse senettennın alım ve satımlannda yuklu mıktarlarda kara para kullanılabılıyor Hazine Bonosu Devlet, ıç borçlanmasını sağladığı Hazine Bonosu ve devlet tahvılı satışlannı hamılıne yapıyor. Kara para aklayıalan, bono ve tanvil satın alryor Daha sonra para devtetın verdığı yuksek faızle beraber kara para sahıbıne gerı dönüyor. Gayrimenkul Kara para gaynmenkul alım ve satışlannda yoğun olarak kullanılıyor. Faturalar Kara para kullanılarak yapılan alışvenşlerde faturalar tutarlannın çok üzerınde şışırilerek yazılıyor. Aradakı fark kadar para aklanmış oluyor. Paravan şirketlere borç Kara para sahıbı kendı kurduğu paravan şırkete borç venr. Bu para dışandan gelen kredı olarak göstenlır. Bır başka yol da şırketın çıkarttığı tahvıllenn hamıline satış yoluyla şırketı kuran kışı tarafından alınmasıdır. Kumartıaneler Elde bulundurulan kara paraya kaynak gosterebılmek ıçın paranın kumarda kazanıldığına daır kâğrt alınıyor. Kumartıaneter. fiş vermedığınden kolaylıkla bu kâğıdı verebıliyor Ancak kumartıaneler 1998 yılının Şubat ayında kapatılacağından, kara paranın borsaya ya da ıç borç senetlenne kaydınlması bektenıyor. o c ooo Eski Mali Sube Müdür Salih Cüngör: Yürütme hukuk dışı Eskı Istanbul Mali Şube Müdürü Salih Güngorün kara para uygulamalanyla ilgiü sorulanzıza şu yanıtı verdi: ''Kara paranın aklanmasını önleme yasasına bağlı olarak bir v önetmelik ha/ı rlandı. \ncak vürür- iüğe 1 Ocak 1998 tarihinde girecek. Kanun çıkarun- ca, uygulama vönetmeliğini de çıkartmak gerekiyor. Bütün diğer ülkelerde araştırmava yetkili polis ve savcılık olduğu halde, Türkiye'de yetkinin Mali- ye Bakanlığı birimlerinden özel olarak kurulan ekonomik bir kurulca paylaştınlmasına karar ve- rildi. Bu kurula hem hakim, hem savcı. hem de polis yetkisi verilmiştir. Yönetmelikte birde *şüp- heli gördüğü hesap hareketlerini inceler'şeklinde bir madde var. Şiiphe hukuk dışı bir kavramdır. Ka- nunun ve yürütmesinin bu durumundan sivasi çıkar elde etmek mümkündür." Kara para nedir? Kara para. kayıtlı olmayan eko- nomik faaliyetlerin sonunda elde edilen değerler ve kazanımlar. Ka- ra para kayıt dışı olması nedeniyle vergiye tabi değil. Böylelıkk piya- sada dönen paranın kara para ola- rak adlandınlan ve faturasız olan kısmmdan dev let payını alamıyor. Kara para aklama yöntemlerinden biri olan dev lete iç borç verme yo- luyla devletin bütçesinde açık yara- tılıyor. Devlet, sıcak para olarak ad- landınlan ve nereden geldığinı bı- lemediği paralan borç olarak aldık- tan sonra geriye yüksek faizle ödü- yor. Kayıtlı ekonominin küçülmesi vergisizlik demek. Bu borçlanma- ya yol açıyor. Faiz demek. enflas- yon demek. Paradaki sıfirlann art- ması demek Gelır dağılımının bo- zulması demek. Kayıtdışı ekonomi- nin bir başka zaran ıse vergı veren- lerle vermeyenler arasında haksız re- kabet doğurması. Kayıt dışı ekono- mi, tüketicıyi koruma yasalannın ve ışçilerin sosyal haklannın uygu- lanamamasına yol açıyor. Kara para merkezleri Dünyada kara pa- ra merkezleri "legıl" \e "ilkgal" olmak üzere ıkiye aynlıyor. "Legal ülkefer" ara- sında tsviçre, Dani- marka, Lüksemburg. Yunanistan bulunu- yor. Bu ülkelenn ka- ra parayla mücadele yasaları olmasına karşın bankacılık sis- temlerinde paranın nereden geldiği so- rulmuyor. lsvıçre geçen yıl uy- gulamaya koyduğu kanunla ban- kacılık sistemindekı boşluğu dol- durmaya çalıştıysa da bankalan- na gelen paranın sahıbı hakkında vatandaşı olduğu ülkeden tebligat geldiği durumlarda parayı kabul etmiyor. "tllegal ülketer" arasın- da ıse Altın Hılal olarak adlandı- nlan Afganıstan ve Pakistan ara- sında kalan bölge, Altın Cçgen olarak arulan Mynamar, Laos ve Tayland gibı bölgeler bulunuyor. Güney Amerika ve Karayipler'de de Kuzey Amenka ve AvTupa'dan gelen kara paranın bankalar aracılığıy- la aklandığı bilini- yor. 1997 başında, OECD'ye bağlı Ma- li Eylem Grubu, Or- ta Asya ile Avrupa ve Amenka arasın- dakı kara para trafi- ğinin en serbest böl- gesi olarak nitelen- dirdiği Türkıye'nin kara para aklama merkezlerinin başın- da geldiğini belırtmiştı. Dünyada kara paraya savaş aç- mış ülkeler. nakıt işlemlerde araş- tırma sının koyarak kara paranın önüne gecmeye çalışıyor. Bazı ül- kelerdeki hesap araştırması yap- ma sının şöyle: AB 15 bin ECU, tngiltere 5 bin pound, ABD 10 bin dolar, ltalya 20 bin lıret. Bu mıktarlan aşan nakıt ışlemlerde be- van \e kimlik tespitı uvgulamasi var. Türki>'e'de 2 milyar lırayı aşan işlemlerde kimlik tespıtı uygula- ması yapılıyor. Bu miktann 5 mil- yar liraya çıkanlması gündemde. sanın içinde yer almrvor." Batıdaki kara para aklamanın yüzde 30'lara çıkan bir maliyeti- nin olduğunu belirten Altuğ. "Dün- yada kara parav ı kazanmak kolav. vıkamakzor; Türkht'deist ikiside kolay" dedı. Altuğ. gelişmiş ülke- lenn kara para sorununu, kontrol ayağını sağlamlaştırarak çözdük- lennı vurguladı. Dev letın v ergi ödeyenlerden al- dığı parav ı. kaynağını bılmediğı kişilere faız ödeme yoluyla aktar- dığını ılen süren Altuğ, "Devlet tcmi/Jik ile kirtilik arasında bir tra- fik memunı konumunda.GeneDflc- ledeçaldığı düdüklerle kirliliğevt- şil ışık vaknuş oluyor" dedı. Altuğ, finans kesiminin de ka- ra parayla olan ilgisini şu sözlerle anlattı: " Devlet kamu kesiminden borçahrkendoğrudan borçlannu- yor. Bankalar aracı olarak devre- ye giriyor. Bankalar verdikleri fa- izin çok daha üstünde bir faiz ora- nrv la deviete verivor. Böy lelikle fl- nans kesimi de kara paradan pa- v ını alıyor. Kara parayla ilgili bir \asanın işlemesi mümkün degiL" Batıda kayıt dışı ekonominin, ekonomi içındeki payının çok kü- çük oranlarda kaldığını belirten Altuğ, Türkiye'de kayıt dışı eko- nominin 1996 yılına göre 8 katril- yonu geçmiş durumda olduğunu söyleyen Altuğ. bu rakamın 1997 yıhnda 16 katnlyona yaklaştığını ılerisürdü. Altuğ, 1996yılmdaor- taya çıkan vergi kaybı ve kaçağı- nm 2 triryon cıvannda olduğunu ıle- ri sürdü. Türkiye mıllı gelınnin yüzde kırkının kayıt dışı olduğu- nu savunan Altuğ, Türkiye'ye 10- 12 milyar dolarlık yabancı kara para gınşı olduğunu iddıa etti. DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA E kımDevrımi'nın(6-9 Kasım) 80. yıldönü- münü çok ılginç bir ortamda yaşadık. Dünya ekonomisinde şid- detli bır mali kriz var. Dünya- nın ikincı büyük ekonomisı, Japonya şıddetli bir reses- yon ve "Asya Kaplanlan "nın en yırtıcısı Güney Kore gide- rek derinleşen ve tüm ulus- lararası mali sistemi tehdıt eden bır krız yaşıyor. Yüksek ışsızlik. açlık. dün- yanın bırçok yerinde savaş- iar, yenı ortayaçıkanlann ya- nı sıra, gerı gelen eski salgın hastalıklar. doğal dengenın, ıklimsel trendlerın giderek hızla bozulması. çevre kirten- mesi yüzünden günlük yaşa- mın bır parçası haline gelen kanser... Insanlık, frenı pat- larrgş bır arabada yokuş aşa- ğı ve artan bır hızla bır bilin- meze dogru gidiyor. Dünya- yı kapıtalıst ılişkılerçerçeve- sinde yönetmek iddiası için- de olanlar bır başansızlıktan diğerine koşuyor, sıkıştıkça çalışanlardan fedakârlık is- tıyor, alamadığı yerde zora, silaha başvuruyor. Ancak en önemlisi umut- suzluk. Bugün var olan sos- yal, ekonomik ilişkilerin te- mel karakierinın degiştiril- mesının mümkün olmadığı, piyasa ekonomisinden baş- ka seçenek bulunmadığı, bunu planlama ve toplumsal mülkiyetle kontrol etmeye kalkmantn başansızlığa mah- kûm olduğu inancı, düşün- se! üretım araçlannı kontrol edenler (medya) tarafından yaygın bır şekilde savunulu- yor, adeta bir sağduyu hali- ne gelıyor. Bu inancın en bü- yük kanıtı ıse "sosyalizmin" 1989 yılında öldüğüdür. Bu "kanıt", aslında, 80 yıl önce, Rusya'da "zamansız bir şekilde, bir darbeyle ve monolıtik bır parti tarafın- dan gerçekleştırilmeye ça- lışıldığı" ıçin sosyalizmin. baskıcı, terorist bır rejime yol açtığı saptamasıyla da desteklenıyor. Eğer bütün bunlar dogruysa. ınsanlığın bu yüzyıldakı büyük "top- lumsal kurtuluş" seruveni- nin. aslında bıryanılgı oldu- ğunu kabul etmekten başka çare kalmıyor. Bu soru şu varsayıma da- yanıyor: SSCB ve Doğu Blo- ku ülkelen sosyalistti. Şım- dı, madem kı sosyahzmden bahsedıyoruz, öyleyse, Manc'ın, biz ınsanlan kendi- lerı hakkındakı fikırlehnden hareketle değil, yaptıklarına bakarakyargılarız sözleriyle işe başlayalım Sonrasosya- lızmin. doğrudan üretıcıle- rin, toplumsal mulkıyet ve 80. Yılında Ekim Devrimiplanlama aracılığıyla, de- mokratik bır şekilde kendi kendilerini yönettiklen ve kü- resel bir sistem olan kapita- lizmin yerine düşünülen bir sosyo-ekonomık sistem ola- rak tarif edıldiğını hatırlaya- lım. Bu ıkısını yan yana ko- yarak yukarıdakı soruya ce- vap vermeyi deneyelim. Gö- receğiz ki 1989'da üretim araçlannın devlet mülkiye- tini kontrol eden bürokrat bir tabaka tarafından, baskı ve terörle yönetilen bir toplu- mu sosyalıst olarak tanımla- de kendı topraklanndaki di- renişi bastırmak için SSCB'nin sosyalist olduğu- nu savunmaya devam et- mesi gerekiyordu. Bugün sosyalist geleneğı yeniden canlandırmak isteyenlerin bu yalanı reddetmelen gere- kiyor 1989'dayıkılansiste- min sosyalızmle uzaktan ya- kından alakası yoktu. "Yıkılan sosyalızm olma- yabilir ama bu, sosyalizmin gerçekleşebıleceğini gös- termez. InanmıyorsantzEkim Devnmi dediğiniz olaya ba- Ekim devrimi gösterilerle kutlandı. mak kolay olmayacaktır. Bu toplumda planlamanın sa- dece bu bürokrasinin bir bö- lüşüm yöntemı olduğunu ve toplumsal mülkiyetle değil, bürokratik bır devlet mülki- yetıyle karşı karşıya olduğu- muzu da göz önüne aldığı- mızda, SSCB ve Doğu Blo- ku ülkelenni sosyalist ola- rak tanımlamak daha da zor- laşacaktır. Ancak sosyalist- ler uzun yıllar bu zorlukları görmezden geldiler, hem Ba- tı ülkelerinin yöneticilerinin, hem de Sovyet bürokrası- sinın ortak yalanını, söz ko- nusu ülkelenn sosyalist ol- duğunu kabul ettiler. Sov- yet bürokrasisinın, iktıdannın meşruiyetinı korumak için bu yalana gereksinımi vardı. Batı kapitalizmının de hem sosyalızmı kötülemek, hem kınız." Bu teorik olarak meş- ru bir itıraz. Buna cevap ver- meye başlamak için ıse Ekim Devnmı'ne yönelik eleştinle- re değinmek gerekiyor. "Ekim Devnmi zamansız bırdevrimdir": Bu önerme- nin en büyük hatası, devrı- min bir avuç insan tarafından yapılabıleceği gibi felsefi ola- rak idealist, siyası olarak Blankist/darbeci bir anlayı- şı benımseyerek işe başla- masıdır. Devrim(ler) doğal birer afet gibi, kendıliklerin- den, kitlesel bir başkaldın, bir kaos olarak, toplumsal sis- tem, ekonomık-politik ve ide- olojık bir knz içinde dağıl- maya başladığında oluşur- lar. Bu kriz içinde siyası, hat- ta ekonomik iktıdar el de- ğiştirebılır. Ekim Devrimi Rus- ya'nın küresel bır krızle ça- kışan derin toplumsal krizi içinde başladı. Çarlık iktida- n yıkıldı, sosyalistler bu ge- ri kalmış ülkede iktidara, Av- rupa'da devrim olacak ve gelişmiş ülkelenn işçıleri yar- dıma gelecek varsayımıyla talip oldular. Lenin, Troçki, hatta Stalin (1924'ten ön- ce), Rus devrimını sadece bir başlangıç, Avrupa'da benzer bır süreç başlamaz- sa yenilmeye mahkûm bır süreç olarak gördüler. Avru- pa'da devrim beklerken ha- yal mi görüyorlardı? Kasım 1918'deViyanave Budapeşte'de işçi ayaklan- malan, Mart 1918'de Maca- rıstan Sovyetlen, 1919-22 yıllarında Italya'da fabrıka konseyleri ve ayaklanmalar: Paris'te, Lyon'da, Kopen- hag'da, Belçika'da ayaklan- malar, Bulgaristan'da Sov- yetler ortaya çıktığını ve Uoyd George'un korkuyla. "Tüm Avrupa devrimci bir ruhladoludur... Varolan dü- zenin politik, sosyal ve eko- nomik özellikleh, Avrupa'nın birucundan dığehne, kitle- nin eylemlehyle sorgulanı- yor" dediğını haüriarsak, Rus devrimi sırasında iktidara ta- lip olanların, kendi kısıtla- malannı olduğu kadar, ken- dilerine açık olanakları da çok iyi bildiklerini, hıç de ha-, yal âleminde yaşamadıkla- nnı, Rus devriminin zaman- sız değil, ama yalnız kalmış birsosyalist girişim olduğu- nu görebiliriz. "Ekim Devrimi birdarbe- dir." Bu gorüşü savunanlar devrim ve iktidar diyatektiği- ne ilişkin en önemli kuralı unutuyoriar. Diderot'nun ifa- delerini kullanırsak, "Iktida- n kılıç zoruyla alabilirsiniz, ama ûzerine oturamazsınız". İktidara talip olan bır grup insan, hele bunu var olan ekonomik ve siyasa) ilişkı- lere karşı deniyoriarsa, iktı- dan alabılmek ve iktidarda kalabilmek için mutlaka bir sosyal sınıfa dayanmak zo- rundadırlar. Rusya'da bir avuç devrimci nasıl oldu da bu tarihı yasaya galebe ça- labildi dersiniz. Sonra bu bir avuç "darbeci" nasıl oldu da iktidarda kalabıldi, Batılı ülkelenn desteğine sahıp bir Çartık ordusunu yenerek bir iç savaşı kazanabildiler? Bu sorulann cevabı darbe tezı- ni yadsımaya yeter de artar bıle. "Ekim Devnmi, asken di- siplinli monolitik bir parti ta- rafından gerçekleştırildı. Bu da ister istemez Stalinızme yolaçtı." Bir partinin tek ba- şına bır devrimi gerçekleş- tırmesinin mümkün olma- ması bir yana, bu monolitik parti iddiası tanhsel gerçek- lerle asla bağdaşmaz. Bırin- cısı, Bolşevik Parti tarihi bo- yunca sürekli fraksiyon sa- vaşlannın alanı olmuş, şid- detli aynlıklar yaşamış, he- men hepsi birer siyasi oto- rite olan, Lentn. Troçki. Plek- hanov, Martov, Buharin, Svedlov, Zinovtev gıbı kim- seye mudanası olmayan sosyalistler tarafından yö- netilmeve calısılmıstır. As- keri disiplin bir yana, devri- min tam ortasında Parti Mer- kez Komitesi, Petrograd Ko- mitesi'nin çıkardığı bir ga- zetenin editörtüğüne müda- hale etmek istediğinde Pet- rograd Komitesi'nin taba- nında oylama yapmak zo- runda kalmıştır. Lenın ve Zinoviev, ayak- lanma çağnsı yapılacak gün, yani Ekim Devrimi'nın tarihi üzerinde bile anlaşamamış- lar. Zinoviev ayaklanma ta- rihıni, kamuoyuna açıklamış; Lenın tarafından ıhanetle suçlanmış, ama devrim sıra- sında partinin MK'sinde kal- maya devam etmtş; kımse 7ınnvıpv'i ölriürmeve kalk- mamıştır. Parti, Ekim Devrimi ara- sında partıyı yönetmiş olan Merkez Komitesi'nin üyele- rinin hemen hepsının Stalin döneminde (1928-36) kat- ledılmelerınden sonra mo- nolitik bır hale gelmıştır. An- cak bu, Rusya'da hızlandı- rılmış sanayileşme denen sürecı, ama aslında işçılenn siyasi iktidardan uzaklaştınl- malannı, Stalınızmın devnme ıhanetini ve bürokrasinin ik- tidannın kurulmasını ıncele- yen bır başka yazının konu- su olmak zorunda. Ekim Devnmı'nın 80. yıl- dönümü, resmi tarihın et- kilerinden kurtulmak ve sos- yalist geleneğı daha bir soğukkanlılıkla değeriendir- mek ıçin yeni bir fırsat oluş- turuyor. Umarım kul- lanabiliriz. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK f Myrtus Communis' Yazının başlığı, yapraklan, yaz kış yeşil kalan, beyaz çiçekli bir ağaç olan mersin ağacının adıdır (TDK Türkçe Sözlük. s. 825). Bu da nereden çıktı demeyin: Türkıye'nin irili ufaklı 70 dolayında üniver- sitesi içinde Mersin Üniversitesi ilginç bir konum ka- zanıyor da ondan. Mersin Üniversitesi. yeni kurulan üniversiteler içinde değışik bir çızgi tutturuyor, bilimsel özgürlük ve üniversıte özerkliği çerçevesınde bir kurvmsalya- pılanma gösteriyor. Bu nokta çok önemlidir. Çun- kü Mersin'deki kurumsal yapılanma, üniversiteleri tek kalıptan çıkmışçasına birbirine benzer kılmaya uğrayan YÖK anlayışı ile tam anlamıyla çelişiyor. Bu çelışki son aylarda iyice su yüzüne çıkmış bulunu- yor ve ilginçtır Mersin Üniversitesi, YÖK'ün on al- tıncı kuruluş yıldönümünde, neredeyse tek başına YÖK'e karşı savaşım veriyor. Mersin'de ilginç bırb;- lim ortamı deneyimi yaşanıyor; daha doğrusu oluş- turulmak istenıyor. Bu değişık oluşum korunmalıdır. Çünkü toplumun olumluyönde değişimini sağlayacak olan bu tür açı- lımlann yaşama geçirilmesi ve çoğalmalandır. Üniversitenın variık nedeni bilgı üretimidır. Bilgi üretimı, öncelikle ortam işidir. Ülkemizin yükseköğretim kurumlannda bilimsel- likle bağdaşmayan uygulamaların çok yaygın oldu- ğu biliniyor. Eğrtim ve öğretimin niteliğinın yetersiz kaldığı yadsınamaz. Bu nitelik yetersizlıkleri, doğal sonuçlannı veriyor. Çoğu büyük kent dışı üniversı- telerde, tutuculuk, bağnazltk ve kurumsal katılık en belirgin özelliklerdir. Bu yapılanmaözgıürdüşij'nce- ye yaşam hakkı tanımıyor; bu nedenle de bilimsel üretim ya hıç yeşeremıyor ya da çok sınırlı kalıyor. Oysa tutuculuğu, bağnazlığı ve geri kalmışlığı yenmenin tek bır çıkış yolu vardır, o da bilimsel ve sanatsal üretim, daha çok üretımdir. Mersin ağacı da bilimsel özgürlük ortamını ya- ratmayı başardığı ve buna dayalı olarak bılgi üreti- minde atılım yapabildiği ölçüde gelişecek ve daha da önemlisi obur üniversitelerin, özellıkle de büyük kent dışı üniversitelerin biçimlenişini etkileyebile- cektir. Mersin Üniversitesi, yöresel bilım ve tekno- loji desteklerini yanına aldığı, onlarla iç içelik kazan- dığı ve bunu ulusal ve uluslararası düzleme taşıma başansını gösterdiği ölçüde kalıcılık kazanacak ve etkisini arttıracaktır. • • • Geçen günlerde yükseköğretimde göriilen kimı gelişmeler büyük olumsuzluklar ıçeriyor. Sayılan, hıçbır kayıt ve sınırtanınmadan arttınlan özel üniversiteler. her gün taban puanlarını biraz dahadüşürereköğrenci kayıtlarını surdürüyor. Top- lumsal bilimlerde olduğu kadar fen bılimlen, tip ve mühendislik dallannda da eğitimin nıteliğini göz ar- dı eden bır uygulama yaşanıyor. Bu uygulama. dü- zeltilmesi olanaksız bireysel ve toplumsal olumsuz- luklar, birikimli yıkımlar yaratacak özelliklertaşıyor. Bu genel olumsuz gidiş bir yana, geçen günler- de, üstelik yenı kurulan özel üniversitelerden aslan payını alan istanbul'da çok ilginç bir yükseköğre- tim olayı yaşandı. Basına yansıdığına göre, bır özel vakıf üniversitesi, bu dönem 500 yüksek lisans öğ- rencisi kaydetti. Bu üniversitenin gerek öğretım öyeleri, gerekse kitaplık ve öbür altyapı yeterliliklerinin bu tür bir ünı- versite sonrası eğitime ne ölçüde olanak verdiği ya da ülkenin insan kaynaklan açısından bu uygulama- nın artı ve eksi yönlerinin neler olduğu, araştınlma- sı gereken önemli konulardır. Burada üzerınde düşünülmesi gereken bir baş- ka nokta var. Bu uygulamaya bir öğretim üyesi tek başına karşı çıkıyor ve bu öğretim üyesı üniversite- nin kurucusu tarafından silahla tehdıt edıliyor; edı- lebiliyor. Oğretim üyesinin bu uğraşısında yalnız bırakıl- ması gerçekten çok büyük bir toplumsal eksiklik ve ilkellıktir, daha doğrusu ülkemizdeki kurumlaşma ve örgütlenme düzeyinin azgelişmişliğinin çok so- mut bir göstergesidir. Bu öğretim üyesinin verdiği uğraşıyı aslında öğretim elem'anlan sendika ve der- nekleri, ülkenin bilimsel gelışmesini sağlamakla gö- revli tüm kurum ve kuruluşlar ve genel kamuoyu üst- lenmeliydi. ••• Özetle, ülkenin bilimsel gelişmesıni, yalnızlaşan kurum ve bıreylerin çabalarıyla, bu çabalar ne ka- dar saygın ve erdemli oluriarsa olsunlar, sağlama ola- nağı yoktur; tam tersine olumlu, özgürlükçü ve bi- limsel çabalann desteklenmesi bir zorunluluktur. Gelişmenin toplumsalhğı ancak böyle bir dayanış- ma ile sağlanabilir. Bugün 10 Kasım 1997 Musla'a Kenal Atatjr< 1881 -1938 Atatûrtc'ön araımzdan aynhfinm 59. yılı • 10 Ktsıntlaı snvılama n fcnaa vtrmt Cuınhuriyttınıchı la* dojrumııu n çıjiıjlık rarityû»8mû2 ketılnMk nl Ulyıluttan ümmtOİBe danü{ sûrtcl kı^latılmıj mı*r? Luan ytrinı SnTI koy». "Ml, p p yinttmı, uyguıı zımını n ıftlirtijini mi kollmaktıdır? Çağdaş eilbnn y»w tesilnet mi MnKneMeiir? Kadıntınnmn ÇJJ*?au sirtlııutori * ûztârtçtyi yot ıtm« nnfHMUcma altpnalı tan aıMlr? * AytlıaM t* |«lw«k içllı, 10 Kjtımlar sal kna*ttfwa |ial«rt şe^ler- : r ;opu •3«ı a: Muslûtrar- Hahfe ugraş; r dıtrrayı fabas rda ya fiı: »e Sk aıcaKb.iıs.noeayınsUbeKtısıoatılif ÇAĞD4Ş YAŞAMD DESTEKLEME DER.\EÇİ GK»:L r >f BITİA ŞlHffiLEktİ KOZAKLIKADASTRO MAHKEMESI Sayr- Esas No. 199634 Davacı Mehmet Hanifi Tuncer Da\alılar: Yurdagül. Mer- yem. Mine, Yusuf. Ahıze Erdoğan, Pakize. Aysel, Nazmı Er- doğan Da\a Tesbıte ltiraz • Yukardaadı geçen davacı tarafın- dan davalılar aleyhme Kozaklı llçesı. Karahasanlı Kasabası. Kızılağol mevkımde kaın 115 ada 15 parsel sayılı taşınmaz hakkında mahkcmemizc tesbıte itiraz davası açılmış olup tes- bıt malıklennden Pakize, A>sel. Nazmı Erdoğan'a çıkanılan davetıyenın bıla teblığı lade edildiğı adı geçenlcnn tum arama- lara ragmen açık adreslennın tesbıt edılemedığınden ılanen tebligat yapılmasına karar verılmiş olup. adı geçenlenn dunış- ma gunü olan 3 12/ 1997 gunu saat 9 00'da dava ile ılgılı tum delıllen ıle hazır bulunmalan ve\a kendilerini bır vekılle tem- sil ettirmelen ak^ı halde da\a>a yokluklarındd devam olunup karar \crıloccğı ılanen tcblığ olunur Ba»ın 47588
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle