Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• 2 TBMMUZ1996SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Bır şehrin değil, ülkenin dünü ve bugünü arasmdaki özel tarihin üstünde yükselen alevlerin altındayız
Postmodern bir 'ZEKİ COŞKUN
Türkıye. İ993'te gırdiğı "2 temmuz
sendn»mu"nu anlattı.
-Şeriat-laiklik", "AJevj-SünDİ", "tah-
rik-prj\okasyon" \ b. kodlara ve nihayet
"taşra taşkınlığı"na indirgenen 2 Tem-
muz'ın alevleri şimdi ülkeyi sanyor.
Sendrom bitti, 1993'te "tahrik" olan si-
yasal Islam. Temmuz 1996'da iktidar ha-
zırlığını yaşıyor.
Yasama ve yürütme kurumlan
(TBMVI-hükümet). yargı ve böylece ka-
muovı 2 Temmuz'u "tahrik" üriinü bir
kaza olarak kabul ettı. "Olmamalıydı,
ama oldu". Iş. "tahrik" yerine geçen Pir
SuhTanAbdalEtkinlikleri'ninSıvas'tadü-
zenlermesınden de soyullanıp "Aziz Ne-
sin faktörü"ne indirgendi. Nesin'in şah-
sını n da ötesmde. ıfade ve temsil ettiği dü-
şün»el-da\ranışsal kımliğiydi "tahrik" et-
meni. DGM kararı böyle.
Bir uçta XVI. yüzyıldayaşamışbiroza-
nın: Pir Sultan'ın. öteki uçta Hint köken-
li bir Jngılız vazan ve yapıtının: Saiman
Rüşdü -Şeytan Ayetleri, onlann kesişme
noktasında ülkenin en tinlü vazarının;
Aziz Nesin, nihayet bir şehir ahalisi: Sıvas
ve lıalkının bulunduğu "tahrik" ortamı,
olsa oha postmodern bir durunı olabilir.
O postmodern durum \e *tahrik"i Ale-
viler. Sûnnilerve... Öteki Sıvas adlı kitap-
ta çözümlemeye çalışmıştım. Oradan ak-
tarıyorum.
• • •
2 Temmuz"da eylem kılavuzu yerine ge-
çen "Müslümanlar" inızalı bildiriye ba-
kıldığında "tahrik" tezi. Ahzab Suresi re-
terans gösterılerek dınselden öte. cinsel
ahlaksal bır temele davandınlmaktadır.
Daha PirSultan Külrür Etkinlikleri başla-
madan. çağnlılar -ve Aziz Nesin- Sıvas'a
gelmeden şehirde dağıtılan bildiride
"Mii'minlere canlanndan daha ileri olan
Allah Resulü (SAY)'ne ve O'nun temiz
zeveelerine. Allah'ın beytinel Kabe'ye) ve
Kitabı Kuran'a alcakça küfredilmekte ve
mü'minlerin izzet ve namusuna saldınl-
maktadır" denmektedir.
Dolavısıyla burada kitlenin karşı du-
rması istenen. haberdardeğilse bile habe-
ri \erilen dın kadardin tenısılcilerinin na-
musuna. cinsel yaşamlarına yönelik bir
"saldırTdır. Bıldirinin izleyen satırlann-
da bunun birinci sonımlusu olarak SAL-
MAN Rİ ŞDİ (bildiride yazılıs şekli böy-
le. büyük harf kullanılıyor) gösterilmek-
tedır.
Rüşdü. I946"da Hindistan'da doğmuş,
çocuklukyıllanndaaılesiylebirliktelngil-
tere'ye göçmüş \e orada vaşayan bir ya-
zar. Kişilıği.kolejvıllanndabiçirnlenmiş.
Kendisi bunda en büv iik etkenin bir "azın-
bküyesi" olarak bulunduğu Oxford'da his-
• Bir uçta XVI. yiizyılda yaşamış birozanın; Pir Sultan'ın, öteki uçta Hint
kökenli bir îngiliz yazarı ve yapıtının: Saiman Rüşdü - Şeytan Ayetleri, onlann
kesişme noktasında ülkenin en iiniü yazannın; Aziz Nesin, nihayet bir şehir
ahalisi; Sıvas ve halkının buiunduğu •tahrik'ortamı. olsa olsa postmodern bir
durum olabilir.
settiği îngiliz ırkçılığına karşı tepki oldu-
ğunu belirtir. (Rastlantıya bakın ki Sıvas
Belediye Başkanı Temel Karamollaoğ-
lu'nun yükseköğrenim ıçtn Ingıltere'de
buiunduğu 1960'lıyıllardansözedilmek-
tedir ve Karamollaoğlu da düşünsel olu-
şumunu aynı etkene bağlar!)
Rüşdü'nün Ingiltere'vekaçak olarak gi-
ren biri film yıldızı. öteki şarkıcı Hintlı iki
Müslümanın reel serüveniyledngilizpo-
lisiyle çatışma \ b.) inanç dünyalanna, dü-
şünsel kökenlerine yolculuklarını konu
edinen Şeytan Avetleri adlı romanı 1988
sonlarında piyasaya verılmiştir. (Kara-
mollaoğlu birkaç ay sonra -Mart 1989-
Sıvas Belediye Başkanhğına seçilecek-
tir!)
Roman. edebiyat çevrelerinde "'post-
modern bir yapıt" olarak nitelenirken.
moderniteyle savaş halindeki Islam dün-
yasında büyük birtepkiylekarşılanır. Dö-
nemin Iran Dev let Başkanı Ayetullaiı Hu-
meyni tarafından yazar için ölüm ferma-
nı çıkanlır. Saiman Rüşdü. o tarihten be-
ri can güvenligi nedeniyle "gizli" bır ya-
şam sürdürüyor. Fetva sonrasında kitap
piyasadan çekildi. yayını durduruldu. Is-
İam ülkelerinde yasaklandı.
Türkiye'de vayımlanmamasına. okun-
mamasına karşı Şeytan Ayetleri üstüne
geniş bır tartışma (Rüşdü karşıtı) yaşan-
dı. Sıvas doğumlu olan ve 19601ı yıllar-
da Sıvas'ta müftülük yapan -daha sonra
tüm dinleri reddeden- Turan Dursun'un
Tabu Can Çekışiyor üstbaşlığını taşıyan
Din Bu adlı dört cıltlık kitabı da aynı ev-
rede. bu tartışmalar içinde hemen tek fark-
lı tez olarak ortaya çıktı. Turan Dursun. 4
Eyliil 1989'daöl'dÜrüldü.
1 Mayıs I993'te yayına başlayan Ay-
dınlık gazetesi. Aziz Nesın'in kışisel gi-
rişımleriyle Şeytan Ayetleri'nden çevirt-
tiği bazı pasajları tefrika etmeye başladı.
Bu. Istanbul'daki gazete binasının. Turan
Dursun'un kitaplannı vayımlayan Kay-
nak Yavınlan'nın saldınlara uğramasına
yol açtı. Rüşdü'nün de karşı çıkmasıvla
gazete. kitaptan pasajlaryayımlamayı dur-
durdu. Islamiçevrelerce AzizNesin'inöl-
dürülecegi ılan edildi.
Sıvas"ta dağıtılan bildiride AZİZ NE-
SİN. (bildiridekı yazım şekli böyle)
" Vlmel'un Rü^di'nin ngüraniığına so>u-
naa, diinya empervalizminin gönüliü uşa-
ğı" olarak nitelenmekte ve "'HazreN Pe\-
gamber (SAV)"ın aile ha\atını (haşa) bir
genele\ ortamına benzet(mak) ve ümme-
tin analan olan hanımlanna (haşa) fahişc
deme ciir'erinde bulun"makla suçlana-
caktır.
Doia> ısıyla daha önceden çeşitli çevre-
lerce ılan edilen "ölüın fermanı"nı hak et-
mektedir. Aziz Nesin herhangi bir şey
söyleyip yazmasa da Şeytan Ayetleri çe-
virisi, bunu vayımlayan Aydınlık gazete-
sinin başyazarı olnıası nedeniyle suçlu-
dur. Tıpkı Rüşdü ve kitabı gibi Aziz Ne-
sin'in şehre. ülkeye girmesi Müslüman
kitle ıçın "tahrik" unsurudur. Daha o gel-
meden kaleme alınıp daSıtıfan bildiride
"Adz Nesin köpeği. > anında kcndisiylc be-
raber bir ekiple biriikfc. şehrimiz v alisi ta-
rafından davet edilip, şehirde adeta Miis-
lümanlaria ala> edercesine geanebilmek-
tedir" sözleriyle kitlenin tahrik olduğu.
edildigi öngörülüvor!
Bu •*tahrik"e verilerek yanıt. yine bil-
diride eylem -cezalandırma- çağnsıyla 2
tenımuzdan önce hazırlanıyor: "Islam'ın
pe>gamberlerini ve kitabın izzetini koru-
mak için bu uğurda verilecek canlanmız
vardır. Gün; Müslümanlığımızın gereğini
verine getirme günüdür. Gün; Allah
(CC)'ın vah\i Kur"am Kerim'e, Allah'ın
melekJerine, Allah'ın Resulü Hz. Muhanv-
med (SA\ )"e. onun ailesine \e ashabına
yöneln'len çirkin kiifürierin hesabının so-
rulma günüdür."
Bildiriye göre söz konusu olan, "iman
edenler"le. "kâfirler" arasındaki savaştır.
Bu. "Nisa" suresi referans gösterilerek
v urgulanır; "O halde şeytanın dostlanv la
savaşın. çünkü şeytanın hilesi zavıftır."
\e son olarak da garanti. "Galip gele-
cek olanlar şüphesiz ki Allah taraftan
olanlardır."
Sokaktaki kitle bütün bunlann (bilgisi-
nın) dışında ve bütün bunlarla birlikte olu-
şuyor. Ne Saiman Rüşdü'nün gündemin-
de Türkiye ve Sıvas'taki Müslümanlar var,
ne de onların gündeminde Rüşdü'nün
"postmodern roman"ı var. Bildiriye göre
"Rüşdü'nün fıgüranlıgına so> unan" Aziz
Nesin için de aynı durum geçerli. Kitle
için sorun, kendilerine rağmen ve kendi-
lerinin dışında şehirde bir topluluf a özgü
(Alevilere) "şenük" düzeninin ortaya çı-
kışıdır. O nedenle de karşı gösteriler tam
birayin veşenlikdüzenitaşır. Kitle. silah-
sız ve sivil olarak (Müslüman ortak pay-
dası içinde ama, din herkes için aynı de-
ğeri vetemeli oluşturmaksızın)tüm yalın-
lığıyla. çıplaklıgıyla ayaktadır.
Davranışlanyla, duruşuyla oluşumuyla
tarihin, sınıflann, dinlerin ötesindedir. Ilk-
çağlardan çoktannlı dinlerden gelen ate-
şe tapınma ve ateşle cezalandırma. Hıris-
tiyanlıktaengizisyonmahkemeleriyleku-
rumlaşmıştır. Engizisyonun en fazla yo-
ğunluk kazandığı dönemde, lstanbul'da
da (Fatih Sultan Mehmet zamanında) bır
grup Hurufi, lslam adına yakılarak ceza-
landınlmıştır. Ama bu olaylarda şu ya da
bu biçimde "üstotorite"nin onayı vardır.
2 Temmuz Sıvas yangınındaysa. otorite
bizzat kitlenin kendisidir.
Yıne "Hıristiyanlar, Vunantannlannın
başlannı ve koliannı koparmışlardır. Re-
fornıasyon yanlılanyla devrimcikr(Fran-
sa ve Rıısva başta olmak üzere -ZC) ermiş
restmierini kimi zamantehlikelivükseklik-
lerden indirmişlerdir." (E. Kanerti, Kitle
ve İktidar) aynı olaylar tümüyle avnı et-
kenlerle. sadece farklı birdinsel (fslami)
ve kitlesel platformda 2 Temmuz 1993'te
Sıvas'ta yinelenecektir.
Madımak Oteli önündeki otomobıllenn
yakılmasının ardından otele saldın için
">ak yak _vak~ temposunun tutulması.
alevler oteli sardıgında "Cehennem ateşi
bu .\IIahim" diye vecd içinde kendinden
geçış de kendı kınıliğini kanıtlamanın ürü-
nüdür. lslam ve tahrik burada sadece ve
sadece bir figürdür.
Alevler, kitlenin v e şehrin dünüyle bu-
günü arasındaki özel tarih üstündeyüksel-
mektedir. (Aleviler, Sünniler ve... Öteki
Sıvas, 379-384)
• • •
Aynı alevin altındayız bugiin de. Sadece
Sıvas'ın, bir şehrin değil. ülkenin dünü ve
bugünü arasındaki özel tarihin üstünde
yükselen alevlerin altındayız.
Asım
Bezirci 'nin
yapıtları bir
dizi etkinlikle
tanıtılıyor
BKZİRC1
SOSVMİZME
â IMM^RI
Külrür Servisi
- Evrensel
Basım Yayın.
Asım
Bezirci'nin
70'i bulan
bütün
eserlerini
yeniden
'Evrensel
Kültür
Kitaphğı'
dızisi içinde yayımlamayı
sürdürüyor. Yaymevi bu yıl da,
Asım Bezirci "nin Sıvas olaylannda
katledilışinın yıldönümü olan 2
Temmuz'da 'Sosyalizme Doğru'
adlı kitabını yayımlıyor. Yazann eşi
Refîka Bezirci ile ortaklaşa olarak
Asım Bezirci'nin bütün yapıtlannı
yayımlayan Evrensel Basım Yayın.
yakılmak istenen bütün
düşüncelerin. boğulmak istenen
sesin. küller arasında yeniden
filizlendigini göstermek istiyor.
Yayınevinin "Sosyalizme Doğru'
dışında şimdive kadaryayımladığı
Asım Bezirci kitaplan; Felsefe
Bilim ve Din. Diderot (çe\iri). Pir
Sultan. Orhan Kemal. Halkın
Ekmeği (çeviri). Bilimden Yana.
Orhan Veli. Nâzım Hikmet, Ikinci
Yeni Olayı adlarını taşıyor. Bezirci
bir dizi monografi>e. çeviriye.
denemeve incelemeve imza atmış
başta .\âzım Hikmet olmak üzere
birçok ünlü yazann yapıtlannın
jeniden yayımmı gerçekleştirmişti.
Evrensel Basın Yayın. avnca
Sıvas'ta katledilen yazar. sanatçı ve
emekçıleri anmak. Bezirci'nin
eserlerini tanıtmak amacıyla bir de
etkinlik düzenleyecek \e
'Sosyalizme Doğru'yu da bir dizi
etkinlikle sunacak. Yaymevi bu
doğrultuda 7 temmuz günü saat
lgroO'de Evrensel Kültür
Merkezinde Adnan Satıcf nın
sunacağı Figen Genç ve Efkan
Şeşen'in rürküleriyle katılacağı,
Evrensel Kültür Merkezı
oyunculannın 'Onca Yangından
Geçtikten Sonra' adlı o>unu
sergile>eceğı. •Sosyalist Eleştiri
taşamaJı/10. KJtabi\ la Asım
Bezirci' adını taşıyan bir etkinlik
dtizenleyecek. Bu etkinliğin yanı
sıra. a> nı gün Taksim. Bakırkö>
Ûzgürlük Meydanı ve Kadıköy
Iskelesi'nde Asım Bezirci'nin
bütün kitaplan sokakta satılacak.
'Belki de çok yakında, siz de benim gibi yalnız kalacaksınız. İşte o zaman çok geç olacak'
6
Şair kanı ağır yüktür'• Ben babamı
kaybetmedim. Sizler
geleceğinizi kaybettiniz.
Metin Altıok ve otuz yedi
can yanarak öldüğü için
değil. Unurruğunuz için.
Susruğunuz için. Tepkisiz
kaldığınız için.
Sorgulamadığınız için.
Sanatçısına sahip
çıkmayan. içinde
buiunduğu yozluğu,
kirliliği içine sindiren,
yüreğini ve inancını
kaybeder.
ZEYNEPALTIOK
"Sağır kulağa sözüm yok, kö-
re ne gösterey im.'
Duvmazlıktan. görmezlikten
gelenler:
Bir de size sormalı, va ben ne-
re>e gideyim?"
Bugün 2 Temmuz 1996.
Bilmıyorum kaçınız bugün ga-
zete almadan. hatta bu yazıyı oku-
madan önce bu tarihin ne ifade
ettiğini düşündünüz. 2 Temmuz
1993 ten bu vana Sıvas'ta yana-
rak ölen aydınları. gençleri kaç
kez düşündünüz? Ya da hıç dü-
şündünüz mü?
Bugün 2 Temmuz karanlıgının
üzerinden tam üç yıl geçti. Bu üç
yılda neleroldu bilivormusunuz?
Hiçbir şey olmadı. ınsanlar ne ol-
duğu ile ilgilenmediler, basın
Türkiye tanhinin belki de en ka-
ranlık olaylanndan biri olan bu
olayı ilk günlerın dışında nere-
deyse hiç konu etmedi. Aydınlar,
yazarlar, örgütler, partiler. dev let
ve insanlanmız sustular. 124 sa-
nıktan 49 tanesi serbest bırakıldı.
Diğerleri ise üç-beş yıllık ceza-
larla kurtuldular. \e tepki ne des-
tek.. hiçbir şey olmadı. Hepsi
unutuldu. Bugün bu devlet ölü-
müne seyirci kaldığı sanatçısının
havatına' 54.000.000 TL. değer
biçtı. Devletin de üstünde olduğu-
na inanmak istediğimizadaletsıs-
temi de sanatçısının. insanlarının
katillerıni serbest bıraktı.
Peki sizler neredesiniz?
Babam kornadayken saat başı
telefon edip "Öldü mü?" diye so-
ran gazeteciler neredesiniz? Ce-
nazedeki onbinler. kitle örgütleri.
aydınlar, ınananlar neredesiniz?
Nusret Demiral'ın köpeği öldü-
ğünde birinci sayfaya haber ya-
pan gazeteler. TV kanaliarı nere-
desiniz? Bırakın suçluları ceza-
landırmayı bir başsağlığı bile di-
lemeyen yöneticiler ya sizler ne-
redesiniz0
Sn. Mehmet Gazioğlu.
siz rahat uyuyor musunuz? Hak-
kında soruşturma açılan ve mah-
kemede davası sürmekte olan Sn.
Temel Karamollaoğlu'nu doku-
nulmazlıkla ödüllendiren. onu
Atatürk'ün kurduğu Türkiye Bü-
yük Millet Meclisi'ne sokan siz-
ler vicdanınız rahat mı? Tüm bun-
lara seyirci kalan. umursamayan,
belki umursayan ama içki sofra-
lannda meze ermekten öte kale-
mini veparmağını kıpırdatmayan
ey aymazlar size ise sözüm vok.
Sağır kulağa ne söyle\eyim?
Ben babamı kaybetmedim.
Sizler geleceğinizi kaybettiniz.
Metin Altıok v e otuz yedi can ya-
narak öldüğü için değil. Unuttu-
ğunuz için. Sustuğunuz için. Si-
zin üç yıldır yapmadıgınızı yaşa-
salardı eminim yapacak olan
gençlerin. sanatçı ların, aydın ın-
sanlann ölümüne tepkisiz kaldı-
ğınız için. Sorgulamadığınız için.
"Şair kanı ağır yüktür." Sanatçı-
sına sahip çıkmayan, içinde bu-
iunduğu yozluğu. kirliliği içine
sindiren. yüreğini ve inancını
kaybeder. Haydi ülkenizi. topra-
ğınızı. insanınızı düşünmüyorsu-
nuz: kendinizi de mi düşünmü-
yorsunuz'
7
Bır gün, belki de çok
yakında. siz de benim gibi yalnız
kalacaksınız. İşte o zaman çok
geç olacak. Umutlar tükendiği
Ben bugünü kırdım iki taş
arusında
lstedim ki kalmasın
Acının çekirdeği varına.
•
Nereye baksam gördüğüm
sığhk '
Bungunum ve sııskun,
Boğazımda vdlanmış bir
çıglık.
•
Yani benim gözlerimin
bunca yıldır gördükleri.
Bir gün benimle birlikte
Yok olup gidecekler övle
mi?
•
Siz beni hep umursamaz
vüzümle gördünüz,
Ama benim geldiğimi
gelseniz,
Şuracıkta diişiip
ölürdünüz.
•
Sizin yüreğiniz açık değil
örtiilü
Bir boşlııktur sevginiz.
Sevmezlik/en birkaç sıra
sökülü.
•
Gün geçer dün olıtr varın
gelir bugüne.
Ayrılık kapını çalmadan
Sen bir ölüm beğen
ölümlerden kendine.
• • •
Ömriimce kendimi hep
sözde buldum;
Sö: cehennemdi yanıp
kavruldum.
Yeniden doğdıım kendi
külümden,
Ben Anka ydım
konuşıddum.
için. Bu duyguyu yaşamad.n oı-
lemezsiniz. Ben de suçlu>um as-
lında. bazen hâlâ anlamsız bir
umuda kapıldığım için.. bazen de
artık hiç umudum kalmadığı için.
En çok da etrafımdaki kirlilikten
etkilendiğim. düşündüğüm, his-
settiğim için. Her şeyin sadece
"sıcağı sıcağına" olmasına hâlâ
alışamadağım için.
Hiçbir şey olmadı derken, olan
bazı şeyleri unuttuğum sanılma-
sın.
Sevgili Sezen Aksu'ya unutma-
dığı, unutturmadığı ve karanlıkta
bir ses bir yürek olduğu için, Dr.
Mustafa Şerif Onaran'm şahsın-
da, Sıvas kitabını hazırlayan Ede-
bivatçılar Derneği'ne ve tüm
emeği geçenlere. bu kitabın hazır-
lanmasına olanak tanıyan Sn.
Fikri Sağlar'a, unutturmamak
için bir radyo programı ile çaba
güjteren Duvgu Törümküney ve
Belgin Sunaİ a. "Yana Yana" et-
kinliğini hazırlayan ZerrinTaşpı-
nar' ın şahsında tüm emeği geçen-
lere ve Ankara Devlet Tiyatro-
su'na, Sıvas fotoğraflarının ve
Metin Altıok'a ait desenlerin ser-
gilenmesini sağlayan 68'liler
Vakfı'na. ölümünden sonraki ilk
yıl Metin Altıok Günü hazırlayan
ışçi Partisi'ne. Istanbul Belediye-
si ŞehirTiyatrolan bünyesinde bir
anma günü gerçekleştirmemize
olanak tanıyan Sevgili Gencav
Gürün'e ve emeği geçen bütün
dostlara, tüm etkinlikleri için Pir
Sultan Abdal Derneği'ne. ta Ela-
zığ'dan yetişip karanlıkta küçük
bir umut olduğu için Çiğdem Er-
doğan'a ve Zeycan Yurtsever ile
Dr. Necdet Tamamogullannın
şahıslannda benimle aynı acıyı
yaşayan, unutmayan. umursayan
ve endişe eden tüm dostlara teşek-
kür ederim. Bir de beni kendi
acımdan utandıran. biri 12 yaşın-
da iki evladını Sıvas'ta kaybeden
o anneye.. Kolumdan turtuğu
için!
Bana gelince:
"Bağırsam neye yarar. nasüsa
duymazlar.
Ben bir kömür ocağının onul-
maz göçüğüyüm;
İçimde cesetler ve daha ölme-
mişler var"
Her şeyden bana geriye kalan-
sa, karanlıkta birçığlık.. babamın,
Metin Altıok'un sesi.
"HUNGARAGİGUUUL!"*
* Evde saklambaç oynadığı-
mızda onu kolavca bıdabileyim
diye babam saklandığı verden
bana böyle seslenirdi. Kimbilir
belki bir gün, karanhğın ucunda
vine bulunım onu kolavca.
ALINTILAR
TAHSIN YUCEL
Gökkuşağı Tiimeni
Claude Levi-Strauss, Le Totemisme aujo-
urd'hui'sınde, Amerikalı budunbilimci R. Linton'ın
yaşadığı bir olayı ve bu olaya ilişkin gözlemlerini ak-
tarır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında, Linton'ın gönderil-
diği 42. Tümen. Birleşik Devletler'in çok değişik eya-
letlerinden gelme bırliklerden oluşmuştur, genelkur-
may "Gökkuşağı Tümeni" diye adlandırır onu. Baş-
langıçta, birliğin adı üstünde pek durulmaz. ama Fran-
sa'ya gelınince birden günlük kullanıma sokulur. As-
kerler, hangi birlikten oldukları sorulunca, "Ben bir
Gökkuşsğı'yım" derler. 1918 Şubatı'na doğru, yani
tümenin Gökkuşağı adını almasından beş altı ay son-
ra, gökte gökkuşağının belirmesı bırlik için uğur sa-
yılır. Üç ay sonra, birlik ne zaman bir eyleme geçecek
olsa, hava koşullan ne olursa olsun, birileri bir yerler-
de birgökkuşağı gördügünü söyler. 1918Mayısfnda,
komşu tümenin askerlerinin araçlarını Özgürlük Anı-
tı belirtkesiyle (embleme) süslediklenni görünce, Gök-
kuşağı Tümeni'nin üyeleri de gökkuşağı belirtkesini
benimserler, yani komşudan ayrılmak için komşuya
öykünürler. Üstelik, aradan birkaç ay geçmeden her-
kes üstünde taşır belirtkeyi. Öteki Amerikan birlikleri
de üç aşağı beş yukan aynı yolu izlerler, her birinin
kendı belırtkesi vardır. Böylece savaşın sonunda, Av-
rupa'daki Amerika Birleşik Devletleri ordusu, "herbi-
ri kendine özgü düşünce ve uygulamalarla nitelenen,
özellikleri iyice belirlenmiş ve çoğu kez birbirini kıs-
kanan bir dizi topluluk biçimınde" örgenlenmiştır.
Genellikle bizim "birlikberabertik" dediğımiz şeyın
gözde ortamı olan topluluklar arasında, üstelik yaban-
cı ülkelerde, yani bu hep aranan durumun en iyi ya-
şandığı söylenen uzamlarda, böyle bir ayrılma ve se-
çilme eğilimi gerçekten şaşırtıcı bir olgu. Ama Levı-
Strauss'un verdiği özetten çıkardığımız kadarıyla, Lın-
ton işin bu yönü üzerınde oyalanmaz. Budunbilimci
kimliğine uygun olarak başka saptamalarda bulunur:
1. Burada kendi bireyselliğinın bilıncinde olan top-
luluklara ayrılma söz konusudur.
2. Her topluluk bir hayvan, nesne ya da doğal ola-
yın adını taşımaktadır.
3. Yabancılarla konuşmalarda, bu ad bir belirtme
terimi olarak kullanılmaktadır.
4. Belirtke hem ortak sılah ve araçlar üzerinde, hem
kişisel süs olarak kullanılmakta, başka topluluklarca
kullanılması da yasaklanmaktadır.
5. Adı alınan şeye ve imgesine saygı duyulmakta-
dır;
6. Bulanık bir biçimde bile olsa, belirtkenın koruyu-
cu işlevine ve belirtı değerine ınanılmaktadır.
Linton, bu saptamalardan sonra uygarlaşmamış ya
da ilkel denilen bir toplumda böyle bir durumla kar-
şılaşınca, araştırmacıların büyük çoğunluğunun bu
inanç ve töreleri totemciliğe bağlamakta duralama-
yacağını söyler. Böylece XIX. yüzyıldan beri nıce bu-
dunbilimcinin coşkuyla paylaştığı totemcilik kuramı-
n;n temelsizliğini somut bir örnekle kanıtlamış olur.
Ama azıcık düşündünüz mü ister istemez başka so-
rular üşüşür usunuza. Gökkuşağı Tümenı'nın öykü-
süyalnızcatotemciliğin temelsizliğini mi kanıtlar? Bi-
zim uygar, çağcıl dediğımiz toplumlarda da çok yay-
gın ve çok köklü biryönelimin saymacalığını kanıtla-
maz mı. Demirel'ın atından Özal'ın arısına, Türkeş'in
"üç hilarinden zavallı Feyzioğlu'nun koçuna. nice
belirtkeler42. Tümen'in gökkuşağından çok mu fark-
lıdır? Hatta bunlar zaman zaman daha da keskin, da-
ha da saltık belirtkeler değil midır? Hepsi de aynı öl-
çüde yüzeysel ve saymaca bağıntılarla, insanlan bir-
birinden ayırmaz mı? Daha saltık tutumlarla. aynı ulus
içinde bile, kimi "kendi". kimi "düşman" diye nitelen-
mez mi? Hem de nasıl! Kimi maçlarm, kimi siyasal
gösterilerin sonunda sık sık tanık oluruz buna. Üste-
lik, bu karşıtlıklar hem yüzeyseldir, hem çelışkın. Gök-
kuşağı Tümeni kimliği. gereğinden fazla benimsenin-
ce, Amerikan Ordusu kimliğinı zayıflatır, belirtke lerde
zayıf kimlikleri özde güçlendirmez hiçbir zaman. Ge-
çen perşembe, yüzünüzegüller, Maçkadan Şışli'ye
dek yürüdüm, Teşvikiye, Rumeli ve Halaskârgazi cad-
delerinde, mağazaların yüzde doksanı kocaman bay-
raklar asmıştı, ama yüzde sekseninin adı yabancıy-
dı. Kapılarından girip de patronlarıyla konuşmanız
durumunda. yabancı anamalı, küreselleşmeyı, Os-
manlıcayı. kısacası ulusallık kavramıyla çelişen ne
varsa, hepsini coşkuyla savunduklarını görmenız de
olanaklıydı. Neyı gösterirdi bu? Montherlant'ın Fran-
sa için en kötü antlaşmaları gözlerini bile kırpmadan
onaylayabilirken, bisiklet yanşında bir Fransız öne
geçti diye kabar kabar kabaran Parislileri gibi. çoğu
kez ayrımına bile varmadan, göstereni gösterilenden,
görünüşü gerçekten, biçimi içerikten üstün tuttukla-
rını.
Belki de hep böyle değildi işler. genellikle bir hay-
vana, bır nesneye ya da bir doğa olayına gönderen
topluluk adlan, başkasından uzaklaşma, başkasıyla
karşıtlaşma yönelimini dile getirmek şöyle dursun,
ona ulaşma, onunla kaynaşma atıhmının belırtisiydi.
Örneğin geleceğin kent kurucusunu emziren kurt söy-
leni, örneğin tüm evreni uçsuz bucaksız bır akraba-
lık örgüsü, gökle yeri de tüm insanların ve tüm nes-
nelerin ilk ataları sayan Maori inancı ve daha nice
söylen ve inanç da bunu esinler gibi. Ne var ki bugün
içeriklerinden boşalmış oldukları ya da "Gökkuşağı
Tümeni" gibi çok cılız içeriklerden doğdukları için,
tüm boş biçimlerin oynadığı oyunu oynuyorlar bize,
"aynı"y\ "ayn", "ayn"y\ "aynı"diyebenimsemeyezor-
luyorlar. Güçlerine de hiç diyecek yok!
Göstergeler karşısında usumuzu, kimliğimizi koru-
mamız gittikçe zorlaşıyor.
Karikatür
dergisinde Sıvas
Kültür Servisi - Aylık
mizah dergisi "Karikatür,"
bu ay 2 Temmuz I993'te
Sıvas'ta yaşanan olaylara
ağırlık veriyor. Karikatür-
cüler Derneği'nin çıkardı-
ğı derginin giriş yazısında
Refah Partisi ile Doğru Yol
Partisi'nin kurduğu koalis-
yona ilişkin düşünceleryer
alıyor.
Uç yıl önce Sıvas'ta ya-
şanan olaylann bugünkü
gelişmelere bağlı olarak
yeniden ele alındığı yazı-
sında Hasan Uysal. zaman
geçtikçe "Müslümanım".
"Türküm" va da "Sı\aslı-
>ım" diyenlerin yüzlerinin
daha çok kızaracağını söy-
lerken '2temmuzlanncan-
lanmKi j itirdiğimiz bir gün
olarak değiL suçluluğumu-
zun yüzümüze vurulduğu
günler" olarak anılması ge-
rektiğini belirtiyor. Kanka-
türlerin geniş yer turtuğu
dergide bu av Kurtuluş Ka-
yah'nın "Tele\iz>ona Sıç-
rayan Mizahın Başkalaş-
ması" başhklı yazı dizisı-
nin ilk bölümü ile Bülent
Ortak'ın "N'Haber Or-
tak" başlıklı vazısı ve Le-
vent Cantek'in "Çizgi Sa-
natları \e Paradigma" baş-
lıklı makalesi yer alıyor.
Derginin bölümlerinde ise
"Çizgi ^erine" köşesinde
Mümtaz İdil, "Karikatü-
rist Anektotlan" köşesinde
Yener Çakmak, "Tren Pen-
ceresinden" köşesinde Ru-
hi Tek imzası Dulunuyor.
Bu ay Sıvas olaylannda yi-
tirdığimiz karikatürist Asaf
Koçak'a aynlmış özel bö-
lümde Koçak'ın yaşamöy-
küsü ile birlikte İcarikatür-
leri yer alıyor.