04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 NİSAN 1996 CUMARTESİ İPIideriDoğu Perinçek Perinçek, EceviH eleştipdi • TRABZON (Cumhuriyet) - İşçi Partisi (tPı Genef Başkanı Doğu Perinçek. DPS lideri Bülent Ecevit'in Günevdoğu \e Kuzey Irak'a ılişkin son açıklamalannı eleştirirken Türkiye"nin ABD'ye mahküm bırakılmak istendigini. Ecevit'in de son önerısiyle bağımsızlıkçı çizgısini bir tarafa bırakarak Amerikancı çözumlere >öneldığını savundu. Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde düzenlenen •'Uluslararasi Ilişkiler"konulu toplantıda konuşan Perinçek. "Ecevit ABD'ye yanaştı" dedj. ÖDP'nin açılış şenlîği • Haber Merkezi - Yurt çapında yoğun bir örgütlenme çalışması başlatan Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP). tstanbul Kâğıthane ılçe binasının açılışını şenlikle kutlayacak. Bugün Kâğıthane'deki Ma\i Köşk Düğün Salonu'nda saat l8.30"da başlayacak şenliğe birçok müzik grubunun yanı sıra sanaiçı Ferhat Tunç'un da katılacağı bildinldi. Bayındırlık Bakanlığı'na atama • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-Karayolian Genel Müdürü Dinçer Yığit. Bayındırlık \e Iskân Bakanlığı Müşavirliği'ne atanırken Yiğit'ten boşalan göre\e Yaman Kök jjetirıldi. Resmi Gazete'nın diinkü sayısında yayırnlanan kararda. Bavındırlık ve Iskân Bakanlığı'nda boş bulunan Bakanlık Müşavirliği'ne Karavollan Genel Müdüru Dinçer Yiğit'in atandığı kaydedilerek Yiğit'ten boşalan genel müdürlük göre\ ine de Karayollan Genel Müdürlügü Istanbul • 17. Bölge Müdürü Yaman Kök'ün getirildiği belirtildr Karagül toprağa verildi • ANKARA (AA) -Bursa- Ankara karayolunda geçirdiği trafik kazasında yaşammı yitiren tiyatro sanatçısı Mehmet Karagül. toprağa \erildi. Karagül için dün sabah Flash TV önünde vapılan törenin ardından Hacıbayram Camiı'nde cuma namazı sonrasında cenaze namazı kılındı. Karagül'ün cenaze namazı sırasında ön safta bulunan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'e. bazı kişilerin ""Sanata tükürenlerin burada ne ışi var?" diye laf atmasına bazı kişiler tepki göstererek "Camive küfredenlerin burada ne işi \ar?" dediler. Tartışmayı. araya giren güvenlik güçleri yatıştırdı. Karagül'ün cenazesi. JCarşıyaka Mezarlığı'nda toprağa \erildi. Birgenair'den tazminat • FRANKR RT (IM Press) - Bırgenair uçağının düşmesi sonucu hayatını kaybeden 189 kişinin yakınına 8 milyon 500 bin mark tazminat ödendiği bildirildı. Şirketin yaptığı açıklama>a göre, havatını kaybeden bir kişi içın kaza sigortasından 35 bin mark \e yolcu sigortasından 53 bin 500 mark ödendiği açıklandı. MHP'ye katılım • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Eski Içişleri bakanlanndan Sabahattin Cakmakoğlu ile emekli Tuğgeneral Raif Babaoğlu. dünliüzenlenen törenle MHP'yekatıldı. Törende konuşaıı MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş. Türkiyenm Atatürk ve etrafında toplanan arkadaşhrının büyük çabalarla kurduğu ünıter bir de\ let oUuğunu belirtti. HABERLER DSP Cenel Başkanı Ecevifin Güneydoğu gezisinden notlar Halk 4 hayırh devlet' istediTUREV KOSE BÎNGÖL / BİTLİS / MUŞ - Ülkenin güne> doğusu; gelmiş geçmış iktidarlar için karanlık bir sicil. halk için demokrasiden yoksunluk mahkûmiyeti. ülkenin batısında yaşayan v icdan sahibi herkes için de kocaman bir suçluluk, çaresizlik duygusu... Politikacılar için ise seçimden seçime "yoğun güvenlik önlemleri** altında. Kalaşnikoflar gölgesinde şöyle bir uğranan •*malum"bölge... DSPGenel Başkanı Bütent Ecevit de 2 haziran ara yerel seçimlerı öncesinde bölgeve üç günlügüne uğradı ve DSP'nin be>az gü\ercını. sılahların gölgesinde taban aradı. Halk. Ecevıt'ten "hayıriı evlat gibi, hayıriı de\let" istedi. Ece\ it de de\ letin güvenlik güçlerine yönelik eleştiriler konusunda "diplomafik bir dil" kullanmayı yeğlerken. "Hükümet bunalımını engellemeseydik, bu PKK've yarardı" nıesajı \erdi. Kürtçe eğitim. Kürtçe-TV yayını gıbi konulara degınmeyen DSP lideri. "Bunlar İstanbul'dakilerin, Brüksel'dekilerin sorunu, halkın sorunu \oksuUuk" dedi. Ecevıt'in üç günlük Güneşdoğu gezisi sırasında, suçluluk duygulanmız tazelendı. ~Batı"da vaşadığımız ve arada SUÇİU, feodal dÜZen ve VOkSUİIUk Ecevit. bölgenin temel sorunlannın "yoksulluk ve feodal düzen" olduğunu yinelerken bugün merkez sağdaki partilerin de seslendirdiği "Kürtçe televizyon. Kürtçe eğitim" konulanna girmedi. sırada birkaç günlügüne gıttığimız "bölge"de kendimizi "yabancı turist"*gibi hissertiğimiz için v üregimiz burkuldu. Halkın. Ecevit için özel olarak açılan Diyarbakır-Bingöl volunun yurtta^lara 2 yıldır "yasak"olması isyanına, Bıngöl- Muşarasmda Solhan ilçesinde bırgcncin "Gaiatasaray Lisesi'ni bitirenler ile biz aynı ünrversite sına\ma giriyoruz" isyaııına katılmumak mümkün değildi. Bitlıs'ten Koyunlu beldesıne giderken. PKK'ye \ardım ettıklerı gcrekçe.si) le boşaltılan. vakılıp y ıkılan köy ü gördüğümüzde \e Mutkı ılçesinde bir genç. "Hiçbir şeyinıiz yok. Bari bir spor sahası yapın da oyalanalım~di>e bağırdığındd suçluluk duvgulanmız tazelendi. Ece\ it. gezisi bovunca kendisi konuşnıaktan çok. yurttaşları konuşturmaya çalıştı Gördüklerinden. işittiklerinden duyduğu üzüntüvü sık sık dile geriren Ece\ it. Bingöl. Bitlis. Muş \e bazı beldeler ile ilçelerde yaptığı konuşmalarda temel olarak şu mesajları verdı: - Köyler boşaltılabilir. ama bu köylerdeki insanlann zarariarı karşılanmayınca halk ile de\ let arasına soğukluk giriyor. - Ben Kürt'e "Kürt" demekten kaçınmam. ama bölücülüğe de her zaman karşı oldum. - Ancak de\ leti de\ let yapan, güvenüği sağlaması. Dev letin bu görevini ağalann adamlarına ihale etmeye hakkı yoktur. korucular için yumuşak bir plan ha/ırtanmalı. - Özel tim de gerekli. Ancak uygulamada davraniş biçımleri vatandaşın devletten beklentilerine her zaman uymuyor. Özel tim. silahlı kuvvetlere buğlanabilir. - Sahip okJuğumuz anahtar her kapıyı açmıvor. - Eğer bız bir ucundan tutup hükümet bunalımını engellemese>dik. PKK bundan \ararlanacaktı. - Teröriin dış ka>nağının kurutulması için ha/ırladığımı/ plan kabul edilmezse, Çekiç Güç için bir daha o> \ermeyiz. Ecevit. gezisi bo\uııca dıkkatlı birdıl kullanırken. bu üslubuna vönelık eleştırel sorular üzerine "diplomatik bir üslupla meramını anlatma>a çalıştığı^nı söyledı. Ecev it, bölgenin temel sorunlannın "yoksulluk ve feodaf düzen olduğunu yinelerken. bugün merkez sağdaki partilerin de seslendirdiği "Kürtçe televizyon, Kürtçe eğitim*1 konulanna girmedi. Ecevit gazetecilere bu tavnnı, "Bu insanlann sorunu öncelikle yoksulluk. Kürtçe eğitim, televizyon İstanbul'dakilerin, Brüksel'dekilerin sorunu" sözleriyle açıkladı. Konuşmalannda koruculuk sistemini eleştiren Ecevit. Koyunlu beldesinde ise bu konuda suskun kalmayı yeğledi. Çünkü korucubaşının partilerinin adayı olması bekleniyordu ve 7si dışında diğerleri gönüllü olmak üzere 150 korucusu bulunan bu beldede yurttaşlann temel istemi koruculara kadro verilmesiydi. DSP lideri Bülent Ecevit partisinin güçsüz olduğu Güneydoğu'da bazı yerlerde nıordl buldu. Bölgede tek tük DSP tabelaları da asılmaya başlanırken. Ecevit Muş'ta ~.\elerçektik bir bilsen. umudumuz > ine sen" pankartıyla karşilandı. Ancak. 5-10 >ıldır. hatta bazı yörelere daha fazla zamandır uğramayan DSP liderinin. Güııevdocu'da "umut" olması kolav s»orunmu\or. PAB toplantısına katılan parlamenterler ülkelerini ve sosyalizmi anlattı Küba, devrimîni sevîyor .üba Halk Iktidan Ulusal Meclisi Genel Sekreter Yardımcısı Ernesto Suarez Mendez, sosyalizmin Küba'ya bağımsızlığını. özgürlüğünü ve egemenliğini kazandırdığını söylüyor. LEYLA TA\ ŞANOĞLl Küba, sos>alizmin ölmediğini. ancak çağa uydurulması gerektiğine inanıvor. Kübalı vetkilıler. bu amaçla ülkelerinde. kendilerine özgü, kişilikli bir sosyalizmi sürdürürken kısmen de pazar ekonomisine geçtiklerini söylüyorlar. Kübalı yöneticiler aynca. şubat avında. Küba hava sahasını ihlal ettikleri gerekçesıyle iki Amerikan uçağının dü^ürülmesı olayından sonra martta Amerikan uçaklannın Küba"havâsahasinf. >eniden ihlal cttiklerini de aÇikladılar. Parlamentolararası Birlik (PAB) toplantısı için İstanbul'da bulunan Küba Halk Iktidan Ulusal Mechsı Genel Sekreter Yardımcısı Ernesto Suarez Mendez ile Halk Iktidan Ulusal Meclisi Dış Ilişkiler Komisyonu Sekreter Yardımcısı Julio Espinosa Aguilere ile konuştuk. Mendez. Küba'da sosyalizmin geleceğijle ilgili. bize şunlan söyledi: "Sosvali/m her zaman eğitim, sağlık, soşyal güvenlik \e insanın sağhklı beslenmesi için güvence sistemidir. Sosvalizm a\nı zamanda Küba'da bilimin gelişmesini de özendirmiştir. Bunlann >anı sıra sosyalizm Küba'ya bağımsızlığını, özgürlüğünü \e egemenliğini kazandırnııştır." 'kapitalizm insanı insana sömürtüyor' Mendez kapitalizm konusunda neler düşünüyor? "Kapitalizm insanı insana sömürtüyor. Kapitalizm. halkın sorunlannı hiçbir zaman çözmeye yardımcı olamayacağı gibi, sorunlann artmasına yol açar. Kapitalizm. toplumun sadece azınlık kesimine yardımcı olur, bu kesimi kayırır. Son yıllarda birtakım ülkelerde neo-liberal politikalar uygulanıyor. Bu da geniş halk kitlelerinin geleceğini olumsoz etkiliyor." Küba. bir \andan sosyalist rejimi sürdürürken bıryandan pazar ekonomisine geçiş dönemini de yaşıyor. Üstelik ABD Dolan'nı da piyasada serbest bıraktı. Bu. Küba için birçelişki değil mi? Mendez dıyor ki: "Hayır. ABD Dolan uluslararası bir para birimidir. Ernesto Suarez Mendez-Sosyalizm gmencedir. Julio Espinosa Aguilere-ABD savaş istiyor. Halkımızın paraya ihtiyacı olduğuna göre dolara neden sırt çevirelim? Külm'da pek çok şey i dışa açtık. Artık kısmen pazar ekonomisi belirtileri de görebilirsiniz. Ama bu yine de Küba ekonomisinin kimliğini beliriey ici bir unsur değikiir." Mendez. Sovyetler Birliğı'nin dağılmasından sonra Küba'nııı nasıl bir yol ızlemeye karar verdiğini de şöyle anlatıvor: "Sovyetler Biıiiği bitti. Peki biz teslim mi olsavdık. ülkemizi kayıp mı etseydik? Bağımsızlığımızdan vaz mı geçseydik? Sosyalizmden \azgeçmeden kalkınmak zorundaydık. En önemlisi de gerçekçi dav randık. Kendimi/e uyacak, yarı piyava ekonomisi bir model bukiuk. Üüma değişiyordu. Bi/iın de değişıııemi/ gerekiyordu. Ama bu değişiklik bizim istediğimiz gibi olnıalıydı. Hiç kimse bize kendi istediğini dayatnıamalıydı. Bugün tek kutuplu bir dürıyada yaşıyoruz. Küba, küçük bir ülke ve v aşamak istivor." küba. hava sahasını ihlal ettikleri -icrekçesivle 24 şubatta iki Amerikan uçağı Jü^ürdü. ABD de Küba'ya ambargo ivgulamaya başladı. Olayın altında yatan aerçekler neydi? Bu soruya vahıtı. Halk fktidan Ulusal Meclisi Dış Ilişkiler Komısvonu Sekreteri Julio Espinosa Aguilere verivor: "Bizi iy ice ablukaya almak istiyoriar. Anıaç da Küba'da başlattıgımız bu kalkınma pntgramına darbe \urmak. ABD. bu uçak olay ını baş.kanlık seçimleri propagandalarında malzeme olarak'kullandı. ABD'den Küba'ya bir saldırı süreci var. Biz 6 uçakları şubatta düşürmeseydik benzer bir olay martta, nisanda, mavısta da olacaktı." 'ABD'yle savaş istemiyoruz' Aguilere. aynca Küba hükümetinin ABD yönetımiyle bu konuda temasta olduğunu belirterek "ABD, Küba'ya sürekli olarak bu tacizleri düzenleyen Rescue Brothers (Kurtancı Kardeşler) örgütünü denetleyemediğini itiraf ediyor. Bu nasıl şey ? Bu uçakları o örgüte ABD sağlıyor. Bu örgüt, Küba'dan kaçıp ABD'ye sığınan eski Kübalılar tarafından kuruldu. Sürekli Kübalılar aley hine çalışıyoriar. ABD Kongresi'nin bir bayan üyesi olan Eleana Ross. bu uçakların örgüte satılmasına önayak oldu. Cessna 337 tipi olan bu uçakları ABD, Vietnam Savaşı'nda kullanmıştı" diye anlatıvor ABD'nin bu uçakların sivil uçaklar olduğunu ileri sürmesine karşın bugün hâlâ ABD Silahlı Kuv vetleri'nde kullanıldığına dikkat çeken Aguilere. sözlerinı şövle sürdürüyor: "İşin en ilginç yanı da bu Rescue Brothers Örgütü içine ABD Federal Sonışturma Bürosu'nun (FBI) sızmış olması. Bakın. 24 şubat olayından sonra Amerika De\letleri Orgütü'nden (OAS) bir heyet. Küba'ya gelerek araştırma yaptı. Onlar Havana'day ken martta ABD'den kalkan bir uçak, yine Küba ha\a sahasını ihlal etti. Ama biz bir şey yapmadık. Bizi kışkırtmaya, bir savaş çıkarmaya çalışıyoriar. Ama biz kışkirtmalara kapılmayacağız. Çünkü ABD'y le aranıızda herhangi bir savaş çıkmasını istemiyoruz." Demirel Konya'da 'Laiktik vicdan ozguttugune şemstye' SABİT HORASAN KONYA - Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. modern Tüıkive'nın temelinde vatan laiklığın. dın ve v ıcdan hürriyetının şemsiyesı. koruyucusu olduğunu söyledi. Cumhurba>kanı Süleyman Demirel Konva'da öğrencilere seslenirken "Din ve vicdan özgüıiüğü laiklik çerçe\esinde sürdürülmelidir. Atalürk'ün kurduğu laik cumhuriyeti daha ileri götürmek sizin görevinfedir'' dedi. . Bâzı a,çı1ış,v^tçrnel atma törenlerine katılmak üzere Ankara'dan helikopter ile Konya'ya gelen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. Selçuk Üniversıtesi Rektörlügü'nü ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Demirel'e Rektör Prof. Dr.Abdurrahman Kutlu tarafından bir brifing \erildi. Üniversiteyi ziyareti sırasında öğrenci ve vatandaşlardan oluşan bir topluluğa da hitap eden Cunıhurbakşanı Süleyman Demirel. "Çağdaş bir ülkede, Müslümanlık ile demokrasi çelişki yaratmamalıdır. Din ve vicdan özgürlüğünü laiklik çerçevesinde sürdıirmeliyiz. Bugün en büyük sorunlanmız, tarihten gelen sonınlanmı/dır" dedi. Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin temelinde çağdaşlık. uygarlık ve milli hâkimiyetin bıılunduğunu vurgulayan Demirel. Türkiye'nin 72 senesinı çok i>i değerlendırmesi gerektiğini belirtti. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Vatan Yurtcfışında bulunduğum yıllarda, Yahya Kemal'in "istanbul Ufuktaydı" adlı şiiri beni her okuyuşumda ağlatırdı. "Gurbetten, uzun yolculuk etmiş, dönüyordum. Istanbul ufuktaydı... Doğrulduğumuz ufka giderken... l • •• Sevdalı yüzüşlerle, yunuslar Yol göstehyordu..." Şairin bu pek de bilinmeyen (ya da benim daha öncelerde dikkatimi çekmemiş) şiiri, o yıllarda en sevdiğim Yahya Kemal şiiriydi. "Yunuslar"dan son- ra gelen dizelerde gözlerimden mutlaka yaşlar bo- şanırdı: "istanbul ufuktan, Simâsını göstermeden önce Kalbimde göründü..." "Doğma büyüme Istanbullu" degilim... Ama ço- cukluğumda ve ergenliğimde (1950'lerde) babamın memurluk yaptığı taşra kentlerinden akrabalanmızı ziyaret için birkaç kez geldiğim; 6O'lı yıllarda kesin- tilerle, 70'li yıllarda dolu dolu yaşadığım; Moda, Cad- debostan, Tarabya plajlarında denize gırdiğim; ba- ba ocağının ve annemin mezannın bulunduğu bu şeh- rin "simâsı"ntn kalbimde nasıl silinmez biryeri oldu- ğunu, özellikle yurtdışındaki zorunlu göçmenlik (si- yasi sürgünlük) yıllarımda duyumsamıştım... • • • Aynı dönemde, bana "vatan "ı düşündürerek göz- lerimden yaşlar akıttıran bir başka yapıt, Vera Tul- yakova'nın (ülkemızde ne yazık ki gerektiğince ilgı görmeyen) "Nâzım'la Söyleşi"adh kitabından bö- lümlerdir. Vera'nm bu kitaba Nâzım'dan anımsaya- rak (ya da teyp kayıtlarından) aktardığı kimi sözler, Nâzım'ın gurbette memleket özlemini dile getirdiği şiirleri kadar güçlüdür: "Bizim barışmamız ölümümden sonra olacak. Ül- keme dönmek ıçın ölmek zorundayım. Seni bir ke- recik oraya götüremeyişim ne yazık. Istanbul'umu pöstenrdim sana. Inan bana, şuyeryüzünün en gü- zei şehirlerınden birıdir. Ah, nasıl ağıriardım senı Is- tanbul"umda. Uçakla gıdecek olsak, yaklaşırken hiç- bir şeyi gözden kaçırmayalım diye, alçaktan alçak- tan, yavaştan yavaştan uçmasını rica ederdim pi- lottan. Gemiyle gidecek olsak, kıyıya ulaşmadan mutluluktan ölmemek için çılgınca hız yapsın diye yalvanrdım kaptana..." • • • Bir gün bir toplantıda "Yurt sevgisi sizce nasıl bir şeydir?" diye sormuştu bir arkadaş... Sanıyorum bazı kuşkuları vardı bu kavrama ılişkin olarak... Yurt sevgisi tanımlanabilir mı? Bir tanım arıyorsak eğer yukarıdaki dizelerde ve sözlerdedir... 16 yıllık zorun- lu göçmenlıkten (siyası sürgünlükten) sonra ülkeye dönen kardeşim Nihat, dili ilk kez çözülen bir küçük çocuk gıbi. durmaksızın konuşuyor, aralıksız birşey- leranlatıyor... Neyurtdışınaçıkmadanönceki, nede yurtdışında bıriikte yıllar geçırdiğimiz Nihat böylesi- ne konuşkan bıriydi... Orada da elbette Türkçe ko- nuştuğu dostları, arkadaşları var. Fakat bu bambaş- kabir konuşkanjık... Bence bu, ditdeki ve yürekteki buzların çözülmeşıdir. Bu. vatana kavuşmanın, ço- cukluğa, ilk gerîçliğe. köklere dönmüş olmanın o ta- nımlanmasıolanaksızsevincidir... Artık yaşamıyorda olsa, anneyle kpnuşmadır... • • • Birkaç gün önce "Cumhuriyet"te, gazetemizin Stockholm'de yaşayan yazarı Gürhan Uçkan ın, "Sürgünlük Kiminde Açan Bir Güldür, Kiminde..." başlıkh çok güzel bir yazısı yayımlandı... Bu önemli yazıyı kaçırmamış olmanızı dilerim... Gürhan Uçkan çoktandır yapılması gereken bir şeyi yapıyor, birta- kım "sahtesürgün"\enn maskesini indiriyoryazısın- da... Ben bu "sahte sürgün"\eri 70'li yılların başla- rından bu yana tanıyorum... Ülkeleriyle herhangi bir siyasal sorunları olmayan, ülke dışında yaşamaları için (açılmış dava, kesinleşmiş mahkûmiyet, vb) her- hangi bırzorlayıcı neden bulunmayan, ülkeye rahat- ça girip çıkabilen bu kişiler, bir yandan Türkiye'de- ki yönetimlerin temsilciliklerine yakın, gerçek siyasi sürgünlere ise uzak durmaya özen gösterirken, öte yandan "ustalıkla" kullanıldığında "iyı prim" getiren demokrasi kahramanlığını da kimselere kaptırmak istemediler... Gürhan Uçkan'ın deyimiyle "sürgün edebiyatını güzel bir sıçrama tahtası"yapmayı ba- şardılar... • • • Tekrar başa dönerek yazımı şöyle tamamlamak is- tiyorum: Vatan sevgisini, vatana duyulan bağlılığı tanımlamak kolay değil. belkı gerekli de değil... "Ide- olojilerle de fazlaca ilgisi olduğunu sanmadığım bu duyguları. en iyi o ülkenin, o vatanın halkı tanır... Sözcüğün en saf. en katışıksız anlamıyla halk, va- tanınayürekten, doğallıkla bağlıdır... Vatan sevgisin- den nasipleri olmadığı gibi bu en değerli duyguyu kişisel çıkarlan için pazarlamaktan da geri kalmayan- lara ise belki sadece acımak gerekiyor... 7 A 7 AYDIN ENGİN A lın size bildik bir okul şarkısı, ama ^m biraz değişik: Daha dün anne- / m mizin / Daktilosuyla yazarken / j£. ML. Şimdi Internetli olduk / Kanal- ları doldurduk / Öğünçlüyüz hepimiz / Yaşasın bilgi çağı!.. Internetli olmak ne söz, ben "bilgi oto- yolunda surfing" bile yaptım. Gerçı bu iş için gece yarısını beklemek gerekti. Hatlar çok dolu oluyormuş. Amerikalıların aradan çekılmesi için onlann uyuduğu saat kollan- malıymış. Kılavuzuma uydum. Gece yarı- sını bekledik ve... Ve evet Internet'e girdim. İyi ki de girdim. Yoksa biryerierim şişecek- ti. Yanımda yöremde ne kadar tanıdık var- sa zaten bilgisayar donanımlarını çoktan tamamladılar. Kısa süre önce modem, In- ternet bağlantısı gibi eklentilerin de üste- sinden geldiler ve fırsat buldukça Internet otoyolunda direksiyon sallamaya; ertesi gün de gazetede, olmadı meyhane sohbet- lerinde bir gece önceki maceralarını anlat- maya başladılar. Bir ben kaldıydım. So- nunda ışte ben de "oldum". Dansı başınıza... diyemeyeceğim. Şim- dilik "dan"yı kuşlara bırakahm ve şu Inter- net konusunu biraz eşeleyelim. Galiba il- kin şu "bilgi çağı" martavalıyla hesaplaş- mak gerek. lletişim teknolojisindeki devrim nrtelikli değişimlerden sonra bilgilerin biryer- den bir yere handiyse ışık hızında ulaştırı- labilmesi olanağı doğdu. Bilgisayar tek- nolojisindeki sıçramalar artık onyıllarla, yıl- larla filan değil aylarla ölçülür oldu. Örne- Internet süpermarketinde bilgi diye bir meta ğin 486 serisi bilgisayarlar çoktan gözden düştü de sıra Pentium denen 586 serisi- nin defterinin dürülmesınde. 686,786,886. 986.. diye sürecekve hiçbir zaman "Tom- balaaaaa" denip nokta konmayacak. Oy- sa henüz 286 serisi bilgisayarların olanak- lannın 86'da birini bile tüketemeyenler "Abi, şu benim 486 çok yavaş be!" diye yakı- nıyoriar. (Ben de reklam sanayiiyle destek- lenmış kapitalizme duyduğum ürküntülü hayranlığı pekiştiriyorum). Bilgisayarlardaki ve yarı iletkenlerdeki bu devrimci değişim, iletişim hızı'nın sı- nırlannı insanın kavrama gücünü zorlayan ölçülerde genişletti. Ama aman gözünüz- den kaçmasın, "iletişim hızı"ndan söz ediyorum, "bilginin bölüşümü"nden de- ğil. Aman. sapla saman birbirine karışma- sın. Hızlanan. dünyayı kocaman bir köye dönüştüren. iletişimdeki gelışmedir. Ta- mam ve doğru. Ama ortada bölüşülen bir bilgi fılan yok. Döneıim benim şu birgecelik Internet ma- cerarra. Girdim Internet'e. Önümde ha bi- re kapılar açılıyor. Bir kapıdan geçıyorum. haydi birkaç kapı daha. Bir deneme yap- tım. Almanya'da Internet'e bağlandığını bildiğim bir kütüphaneye ulaşmaya çalış- tım. Zor bela, sapa yollara gire çıka ulaş- tım da. "Sizde hangi kitaplar var kardeş" diye sordum. Önüme kocaman. uzun bir liste geldi. içlerinden birini, rasgele birini, "Einstein'ın Siyasal Göçmenlik Mek- tuplarf'nı seçtim. Epey bilgi(!) var: Kitabın basım yılı, basan yay/nevi, ISBN numara- sı, sayfa sayısı filan. "Eh, çevirelim baka- lım şu kitabın sayfalarını", dediğimdey- se havamı aldım. Belki bu salt o kitaba öz- gü bir uygulamadır deyip bir başka kitap seçtim. Üstelik muzır izlenimi uyandır- mayan bir kitap: John Le Carre'nin "Bonn: Bir Küçük Kent" adlı casusluk romanı klasiği. Onun için de ayrıntılı bilgi var: Kaç sayfa, ilk basımı, son basımı, ISBN numa- rası (sipariş kolaylığı sağlıyor ya), yayıne- vi. Almancayaçevırenın adı filan... Gerisi? Gerisi hava!.. Ne bilgi ama!.. Hani bizde de başladı, Carrefour, Met- ro, Götzen, Migros gibi süpermarketler broşürler, kataloglar yayımlıyorlar. Hangi mallar var, fiyatlan kaça. özellikleri ne, öl- çüleri ne filan gibi ayrıntılı bılgiler bilgimi- zesunuluyorar.İstertelefonla sipariş verin, ıster süpermarkete gidip alın. Tek koşul: Pa- rayı bastıracaksınız! Internet'te de durum çok farklı değil. Be- nim gibi bir acemiyi bir yana bırakın, ay- lardır Intemet'te surfing yapan ve habire bun- dan söz eden tanıdıklarıma çaktırmadan sordum. Onların da sadre şifa, derde de- va bir yarar sağladıkları yok. Gerçi kimı bılgiler var. Adetadostlaralış- verışte görsün kabilinden Internet'e kon- muş. Sabnnız ve niyetiniz varsa Internet üze- rinden bunlara ulaşabilirsiniz. Birleşmiş Milletler'in bayat istatistiklerinden aktarıl- mış bılgiler: Zambıa'nın nüfusu, Şili'nin son otuz yıllık bakır üretim rakamları, yeryü- zünde en çok konuşulan dillere ilişkin is- tatistik veriler filan gibi. Ondan sonrası... Ondan sonrası şımdı- lik çöl. Ama biliyorum, bu çöl yeşerecek. Kapitalizm bu harikulade ve sınırsız pa- zarlama olanakları sunan bu elektronik süpermarket i her geçen gün daha iyi, daha verimli, daha kârlı kullanacak. Bun- dan hiç, ama hiç kuşkum yok. Benim itirazım, Internet denen ve henüz emekleme döneminde de olsa, henüz ço- cukluk hastalıklan yaşıyor da olsa, bir ile- tişim kanalını, bilgi otoyolu gibi cafcaflı ve fakat kof tanımlamalarla pazarlamaya ça- balayan bezirgânlara. Yeryüzünde bilgi, bugün ona sahıp olan- ların tekelmde bir meta. Meta kavramının da ekonomi bılimindeki tanımı: Ticari mal. Bilginin metalaşması midemi bulandırıyor. Üstelik kaşarlı ve kıdemli ve çok kazık ye- miş bir müşteri olarak bilgi deyince salt "Atom çekirdeğindeki protonların sar- mal hareketi" ya da "baraj göllerindeki su basmcının termo-dinamik ölçüm yöntemleri" gibi teknik bılgileri filan anla- mıyorum. Ben, bilgi deyince büyük ban- kaların, çokuluslu şirketlerin yönetim ku- rulu toplantılarının tutanaklarını da anlıyo- rum. Ben bilgi deyince, örneğin nükleer denemelere devam ettiğinden dolayı Ame- rika tarafından kınanan Fransa ile gene ay- nı Amerika arasında imzalanmış uranyum alışverişıne ilişkin anlaşmanın metnini fılan anlıyorum. Ben bilgi denince Avrupa pa- zannda tutmamış. pazar payı kapamamış otomobil modellerinin, Türkiye gibi ülkele- re kaydınlmasına ilişkin sözleşmeleri öğren- mekten söz ediyorum. Ben bilgi deyince Yeltsin'e seçim desteği karşılığı Avrupa Topluluğu'nun (AT), Brüksel depolannda yığılmış tereyağ dağlarını, Rusya pazann- da eritme pazarlıklannı anlıyorum. Hepimiz biliyoruz ki bu bılgiler var. Ama bir gizli servisin arşivinde, ama bir hükü- met başkanının özel kaleminde, ama bir bankanın yönetim kurulu oturum tutanak- larında, ama bir çokuluslu şirketin karar defterlerinde... Ama bılgı çağı'nın(!)simgesi Intemet'te gerçek bilgiyı ara ki bulasın. Internet, bil- giyi metalaştırıp pazarlamaya hazırla- nan henüz emekleme çağında birelekt- ronik süpermarket'ten öte pek bir aniam taşımıyor. Bir yandan gerçek bılgiler in- sanlardan. yurttaşlardan gizlenir, bölüşü- lebilir bilgiler de pervasızca metalaştırılır- ken ben şu Internet goygoycularına sırtı- mı dönüp gerçekten çağdaş insanlara, "Ne dersiniz, şu demokrasi ve sosyalizm kavramlarını bir de Internet bağlamın- da tartışsak mı?" demek istiyorum. Sahi ne dersiniz?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle