25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12NİSAN1996CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Yanlış Giden Bir Şeyler Var MELIH CEVDET ANDAY H alkm ısteklerıne. eğilım- lerine. alışkanlıklanna sav gılı olma davranışı. il- keleştirildığınde mo- derndır. demek gelenek- sel gıiçten yoksundur. Bu bakımdan usu da zorlar Bıraz daha açalım konuyu. "DemokrasP. evet, "halk yönetimi" demektir ve bu vonetim eski Atına'da dofmuşrur. Ancak unutulmamalı ki köle- ci bır toplumdu eski Atina. demek orada halkın kölelen vardı. Demek köle sahiplennin yönetimi idi ilk demokrası, ınsanlann eşitliği anlayışı ve ınancı daha doğmarnıştı. Sonra doğdu mu? Kolayca "evet" yanıtı \enlemez bu so- ruya. Marks'ın kurcaladığı önemli sorunlar- dan biriydı bu. Işveren. ışçı ile özgürlük içinde bırça- lışma anlaşması japıyordu: Şu kadar sa- at karşıltğında şu kadar ücret. Kimse kım- seyı sıkboğaz etmıyordu. Ama işçi özgiir degıldi. olmadıgı için de "anlaşma" hakça sayılamazdı. Özgür olmayan, kendı için doğru olanı bulamaz- dı. Lenin'de halk (işçi sınıfi) anlayışı daha da açık seçik bir yoruma kavuşmuştur; İşçi sınıfınm, köylünün gerçek isteğini ve tarihsel rolünü parti temsil eder. Halkın halkça temsili olanaksız mıdır demek istiyorum? Eğitimin yetersiz olduğu yerde "Ewt". Eğırim, bilınçlenmenın önkoşuludur. Bilinçlenmemiş öznenin ya da sınıfın kendini temsil etmesi söz konusu değil- dir Cumhurıyet ilanında Mustafa Ke- mal'in karşıtlan demokrasiye uyulmadı- ğından, konunun halka sorulmadığından yakınıyorlardı. FaHh Rıfkı Atay diyor ki. "Ortaçağlı teokratik devlet henüz bü- riin işleyen cihazları ile ayakta idi. Müspet ilrnin gölgesini bile kapılarından içeri sok- ma> an medreseler, ömiirleri boyunca Ba- d medeniyetçüiği düşmanlığı edecek un- surlan, si\il mektep talebesinin birkaç misli yetiştirmekte idiler. Şer'iye Vekâlefi, bütün teşkilât ile, ister istemez hilâfetin tamamlavıcısı idi. Sonradan vekilliğe ka- dar çıkan bir mebus. çarşaflı kansı ile Ka- raoğlan çarşısında görüldüğü için, Meclis koridorlannda kendisine günlerce lânet okunuyordu." Atay'ın "Çankaya" adlı yapıtını. ner- deyse ezberlemışcesıne iyi okumuşum- dur, bugünlerde onu yeniden kanştırır- ken, anlatılan olaylann büyüklüğü karşı- sında şaşkınlıktan şaşkınlığa düşüyorum. Cumhuriyet ilan edilmıştır. ama sağla- ma bağlanmamıştır daha. Atay şöyle sürdürüyor sözünü: "Biz Mustafa Kemal'in kesip atmasını ve yeni nizamı. sağiam teminat elde edin- ceye kadar sıkı bir disiplin aitında konı- masını istiyorduk. Bu bakımdan Hâkimi- yet-i Milliyecilerden tamamivle a\rılı>or- duk. Bize göre Türkive her şev in başında medeniyet meselesini halk-tmeli idi. Bir milletin tarihinde medeniyet meselesinin o\ toplayarak halledildiği görülmemiştir. Bize göre I923"te Hâkimiyet-i Milli\e si- lahı. muhafazakârların, vani hallediiecek bir medenivet meselesi olduğuna inanma- >anlann, >ahut irticaın, >âni Tanzi- mat'ran beri medeniyet düşmanlığını eJ- den bırakmayanlann silâhı idi. Bize göre millîirade hür değildir. Milfî irade bâtıl fi- kirier ve bâtıl itikatiaıia paslanmış ve bü- yük ölçüde ortaçağ müesseseleri kadrosu- nun köleliği aitında idi. Her şeyden önce bu irade, müspet ilme davanan ilk eğitim terbiyesi ile, butlanlardan temizlenerek saf kılınmalı ve hürrijetine kavuşturul- malı idi." Okuyanı yalnızca o yıllan düşünmek- le. değerlendırmekle bırakmayan. günii- müzle karşılaştırmalarda bulunmaya da iteleyen gözlemlerdir bunlar. Bıraz daha okuvalım: "1923'te inkılâbı gerçekleştirecek ve Tanzimat'tan beri devam eden savaşı ni- hayetlendirecek tek otorite Mustafa Ke- mal idi. Bir milfî kahramandı. halk kah- ramanı idi. Onun bir de flkir kahramanı oluşu 1923 gençliği için zaferden de bü> ük kazanç olmuşfur. Son asır tarihimizde de askeri zaferler eksik değildir. Tiirk mille- tinin kurtuluşu için zaferierin \eterli olma- dığı anlasilmis.hr. Zaferler tarihî düşman bildiğimiz Ruslan >e Almanlan kısa \eva uzun miiddet herhangi bir sınır çizgisin- de tutabilmişti. Fakat Osmanlı saltanatı- nın inkıraza kadar, tabiikaderini takip et- mesine mani olmamıştı. Çü nkü Türk mil- lerinin hakiki düşmam, ortaçağlı yan te- okratik de\ letin, müsbet ilim ışığı vurma- yan şark kafasuun ta kendisi idi. Düşman onun dışında değiL, içinde idi." Yoksa bız o düşmanı yeniden mi yarat- tık ve yaratıyoruz diye düşünmekten ken- dimi alamıyorum. Köv Enstitülerini nasıl kapatabiidik? Sekız yıllık zorunlu ilkokulu neden bir türlü kuramıyoruz? Gençlerimızın başlıca derdi olan oku- ma güçlüklerını neden bir türlü yok ede- miyoruz? Kadını örtme, gıderek eve kapama eği- limi neden her gün güçlenıyor? 1908 Meşrutıyetfnden sonra bile kız okullanna edebıyat öğretmeni olarak ha- rem ağalannm atanması olayı hayırlı bir gelenek diye tazelenırse harem ağalarını nerden bulacağız? Cumhuriyet'ten yetmiş yıl sonra bu ka- dın düşmanlığı nasıl böylesine boy attı? Bu toplumda yanlış giden bir şeyler var. Ikide bir Mustafa Kemal yaratılamaz Gencılığe ödün vermenın acı sonuçla- n ile karşı karşıya geliyoruz. Yoksa sağlam teminatı elde etmeden mi korumavı bıraktık? ARADABIR Prof. Dr. TURKAN SAYLAN Sizlere Acıyoram... Geçenlerde ardı ardına birkaç dost telefon etti: "Adını Amerikancadan alma bır dinci tarafından TV'de sana büyük iftira ve hakaret vardı, RTÜK'e başvurup cevap hakkı istemeyecek misin?" Atatürk ilkelerini temel alan eşsiz Türk Aydınlan- ma Devrimi'nın bir ürünü, yurdunu, insanlannı, işini seven, bu ülkede mutlu olan, bu topraklardan aldığı- nı biraz olsun toplumuna geri vermek isteyen bir va- tandaş olarak, kişiliğime yöneltilen yalan ve iftira sal- dırıları karşısında tepkilerımin ne olrnası gerektiğini daha önceleri de düşünmüştüm. Çocukken ilk din eğitimimizi, Gaiatasaray Lisesi ll- kokul Bölümü'nde Türkçe öğretmeni olan rahmetli Hafız Ahmet Bey'den almıştık kardeşlerimle biriik- te. O, bize temiz, dürüst, ça/ışkan, yardımsever, hak yemeyen, çalıp çırpmayan insanlar olmamız gerek- tiğini, çalışmanın en büyük ibadet olduğunu öğret- mişti. Tanrı'nın adını olur olmaz yerlerde kullanmanın, gösteriş için dindar görünmenin, başkalarına haksız- lık ve iftira etmenin, yalan uydurmanın en büyük ve affedilmez günah olduğunu anlatmıştı. Yerde ekmek görsek öpüp başımıza koyarak temiz bir yere kaldır- mayı, geceieri yatmadan şükretmeyi, sabahları da besmeleyle kalkmayı önce ailemizden, sonra da ken- disinden öğrenmiştik. Şimdi, hiç yitirmediğim çocuk ruhumun saflığıyla bakıyorum da bize verilmek istenen insanlık değer- lerinin ve inancının, o, insanın yalnız kendisine art ve kendi sorumluluğunda olan manevi gücün ne denli kötüyekullanıldığma(istismaredi)diğine)tanıkolduk- ça kızmak yerine şaşıp duruyorum. Tann'ntn adının gerekli gereksiz geçtiği, onun adıy- la birlikte beğenmedıkleri insanlara hakaret, tehdit, hedef gösterme girişimlerinin, yalan ve iftiranın gırla gittiği gazetelerin yırtılıp paket edilmesi, yerlerde sü- rünmesi olgusunun, kutsal değerlere ne denli saygı- sızlık olduğu çok açık. Aptessiz namazlar, Mercü- mek'e kaptırılan paralar, Tanrı adına yakılan insanlar ve cennete gideceğine inandırılmış, azmettirilmiş sal- dırganlar! Bunları bır arada düşündükçe bir şeylerin yanlış olduğu, birilerinin inançları kendi çıkaıîan için sömürdüğü ve bu sömürüyü fıalkımız üzerinde bas- kı kurmak ve siyasal gücü ele geçirmek için yaptığı ortaya çıkmaktadır. Panellere, konferanslara gelen, 15-20 dakika du- rup kargacık burgacık notlaralırgibi görünüp kaybo- lan gencecik muhabırlerin, kendi sağlıksız kafaların- da uydurdukları yalan ve iftiraları döktürmeleri, alışı- lagelmiş biryöntem olmuş onlarca; içinde ara sıra be- Oim de bulunduğum bu yalanları gördükçe öfkelen- mek yerine, acıma duygusuyla doluyorum. Bu yön- lendirilmiş: yalana, iftiraya azmettirilmiş, üstelik ken- dilerini inançlı varsayan gençlerin, yaptıkları işin ne denli çelişkili olduğunu bir gün fark ettiklerinde geçi- recekleri sarsıntıyı ve işledikleri bu günahların hesa- bını vereceklerini düşündükçe acıma duygum bir kat daha artıyor. EvetTV'ler, onların boyalı gazeteleri, Türkiyemizin Atatürkçü kuşaklarına iftiralar, hareketler düzebilir, yalanlardan örülmüş haberler yaratabilirter. Bunları yaptıkça daha çok, daha çok günaha ve batağa gi- ren de o zavallılar olacaktır! Onlar, ülkemizin demokrasiyi anlamama özürlü ay- maz aydınlannın desteğiyle, 163'ü kaldırıp bu güzel ülkenin insanlarını din sömürüsüyle kendi ihtirasları- na. iktidarı ele geçirme hırslarına köle etmeye çalışı- yor. bunun için her türlü yalan dolanı geçerli (mubah) görüyorlar. Ne yazık ki bir yandan da günah çukuru- na battıkça batıyorlar. Ben onlara yalnızca acıyorum! T.C. DÜZCE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1995 171 KararNo: 199651 Da\acı Hülya Parlak \ekih tarafından davalı Dursun Parlak aleshıne açılan boşanma davasının yapılan açık yargılaması sonunda: Da\alıya, da\a dilekçesı ılanen teb- İıg edılmış olup bu kez mahkeme ilamının da. ılanen teb- liğıne karar verilmış olmakla; Karar özetle: Düzce ilçesi. Nasırlı Köyü. kütük 15'te nüfusa kayıtlı Nazmı kızı Hülya Parlak ile, Alı oğlu Dursun Parlak"ın M.K.'nun 134. maddesi geregince boşanmalanna. müşte- rek çocuklar 1980 D"lu Alı, 1984 D.'lu Eren Parlak'ın ve- layet haklannın anneye verilmesine. her a\ ın ilk pazar gü- nü.dınj vemılli bayramlann ılkgünüsabahsaatO7.OO'den enesı günü saat 07.00'ye kadar. agustos ayında bır ay sü- re baba Dursun Parlak'ın çocuklannı görmesıne. 124.000 TL ılam harcmın davalıdan tahsilıne. masraflann davacı üzerinde bırakılmasına dair yasa yolu açık olmak üzere 15.2.1996 tarihinde verılen karar. davalı Dursun Parlak yö- nünden ılanen tebliğ olunur. Basın: 78607 TROJATIR ^PAMUKKALE )• BAYRAM SEÇENEKLERf ASSOS ). KOÇAK O T E L — 2a 4 - 30 4 18M 4GÛNYP 11 750 0COTL 3 Goce Yarm Pana UMftm w Rchtertk KonaMama Ç«vr« EDEN GARDEN—* 4SECEYP K9Û0 0OO-TL 27 4 - 1 5 1006 FLORIUM"— 27 4-15.1007 4Q£CEVP 10 000 000.- TL DIĞEH GEZİLERİMZI VE YURT DIŞ1 TURLARIMIZ! SORUNUZ EKONOMİK UÇAK BİLETLERİ Nüflıs Yaşlanması ve Sonuçlan Her toplumda kadınlann yaşam süresi erkeklerinkinden daha uzundur. Nüfus yaşlanması ile kadın/erkek cinsiyet oranı kadınlar lehine değişir. Bunun sonucu, nüfus yaşlandıkça daha çok kadın 'dul kalma' deneyimi yaşar. Yrd. Doç. Dr. FİRDEVS ERDEMİR Cumhuriyet Üni. Hemşirelik Yüksekokulu 2 0. yüzyılın en önemli olgulanndan bi- ri de "nüfus yaşlanması". yanı 60-65 ve daha yaşİı bıreylerin sayısındaki ve oranındaki dramatik artıştır. 1985 yılında dünyanın yaşlı nüfusunun 427 milyon olduğu. dünyanın toplam nü- fusunun %8.83'ünü yaşlılann oluşturduğu bildi- rilmekteydi. 2025 yılı için yapılan tahmınlere göre ise dünyanın yaşlı nüfusu 1.171.000.000"a ulaşacak ve genel dünya nüfusunun %14.28'ini yaşlılar oluşturacaktır. Toplumlann nüfusbilimsel (demografik)geçış aşamaları tanımlanırken doğum hızları. ölüm hızlan ve doğuştan beklenen yaşam süresi temel alınmaktadır. Nüfusbilimsel geçiş sürecini ta- mamlamış olan Ingiltere. Fransa gıbi ülkelerde doğum ve ölüm hızlan azalmış. doğuştan bekle- nen yaşam süresi yükselmis, ve bu ülkelerin nü- fus yapısı yaşlılar lehine değişmiştir. Bu ülkeler "nüfus yaşlanması" sürecini erken dönemde ya- şayan ülkelerdır. Gelecek yüzyıl ortalannda bu ülkelerde. çocuklardan daha fazla büyükanne ve dedelerin olacağı tahmin edilmekte. bu nedenle de 21. yüzyıl "yaşlılar çağı" olarak adlandıni- maktadır. Gelişmekte olan ülkeler ise nüfusbilimsel ge- çişin daha erken aşamalannda bulunmaktadır- lar. Bu ülkeler nüfus yapısı bakımından daha genç ülkelerdir. Nüfusun çoğunluğunu gençler oluşturur. Ancak bu durum. gelişmekte olan ül- kelerde yaşlı nüfusun daha az olduğu anlamına gelmemektedir. Sadece doğurganlık hızının yük- Effl 99i sek olması, yaşlılann nüfustaki oranını düşür- mektedir. Gerçekte dünyadaki tüm yaşlılann ya- ndan fazlası gelişmekte olan ülkelerde yaşamak- tadır ve bu oranın gelecekte de hızla artacağı tah- mın edilmektedir. Aynca, gelişmış ülkelerde nü- fus yaşlanması yıllarca süren. uzun bir döneme yayılan bir süreç olarak yaşanmışken. gelişmek- te olan ülkelerde şimdıye kadarki ve bugünkü hızlı nüfus artışının bir sonucu olarak bu süreç çok daha hızlı yaşanmaktadır. Ülkemızde de son 40 yılda doğum ve ölüm hız- lan azalmış, doğuştan beklenen yaşam süresi or- talama43'ten67.3'eyükselmiştir. Başka birde- yişle ülkemiz nüfus vaşlanması sürecine girmiş- tir. Nüfus yaşlanmasının sonuçlan neierdir? • Yaşlılık fizıksel. sosval. psikolojik. ekono- mik yönlerden birçok değişimlerin v e kayıplann yaşandığı bır dönemdir. Nüfus yaşlanması, bu değişimlerin v e kayıplann yaşandığı bir dönem- dir. Nüfus yaşlanması. bu değişimleri ve kayıp- lan yaşayan, destek kaynaklarını kaybetmişken birçok yeni duruma uyum sağlamak zorunda ka- lan insan sayısının artması demektir. Bu grubun daha fazla ve daha kapsamlı sağlık ve sosval des- tek hizmetlerine gereksinimi vardır. • Nüfus yaşlanması. doğum hızında azalmay- la koşut (paralel) giden bir olgudur Dolayısıyla bir yandan fiziksel, duygusal. ekonomik bakıma gereksınen yaşlı sayısı artmakta. öte yandan ba- kım verecek insan sa>ısı azalmaktadır. Daha az sayıdaki orta yaşlı, daha çok sayıda yaşlıya bak- Xm. YUNUS EMRE REStM YARIŞMASI ŞARTNAMESt Amaç 1996 nknjı I I y&m dbUuranfeunntmmm >ımc > m t » n o «uuml cn m arotiimni «OTdu Türk t o m sanatmn taajûmtnft, dOırya terinde naaalara «ak t » fansnayla BVİemefar. Sogi T«ritıi/Ym Stoln. ranfc,, EyUI 19*M. Uanferda^cJaok ilk «rgkfcn son, çqM İUcrdc •JdzfnlmcccK bv uiıı MTP nc sflflflt cLvnymitt tunDVBCaVCar Seçki Kurul 1 HİİKTİa ALPTEION/ SBMÇI, Smat Be*»maıi 2 Praf. Ösdorir ALTAN/SKMIÇI, M&V. GA«I S*mW F^ûfcea Ö|mim Üvcai 3 Prtrf. Devrm ERBlL De>W SMnatcn. MSC. Gânl S 4 Prtrf E ı t » İNAN Sar-rc. H O , G&d StnMkr F^Öfcoi öfnrim Ûyoi ? Prtrf. MdiBet ÖZZJl Sanatcı, M.C'. Gûıd Scaukr Fdtdka. Öfcrcnm L V » 6. Neonİ SÖNMEZ S»na l^ranenu Sejp YapmoM 7. Ay*e DA^ISTANU t*hani Rekktn «« r adûl pfatoi «ritoinr Ödûller . Her boi 1 S0.0O0.000 TL chafc 6 « R 5 «fct B^n Ödüti hrer «ırifilu ib befafaı«fa>. 2. Saım .MtM vc Öxi Odölkr- Aynca tmx raûnler, snacpknn kaoUm fonDuncb bdrm4fcri inlel tenafco « m ahnaMir vt.«,. Ö*t Ûdöfc ik .UûBoviınl**r Sajilen» rcaimferm tiom, m U bir kaol<9İ< <ferlox<*krir Katıfma KofuUan ESBANK r/ırffiuı ulılMİı w uruıı knam 250 as'fi KCOT* hol»rajj bk «mrin» »ofaur 1 Sanarcıiv vsnpraın cn çok ûc n&rie kaDİarjStf CMEİeme 1 Ör. deme, raimMB J5 maiik «Bd bu bKznöe tesGnt o&cektir. Dhkntı kanbnüan dnnnDonda, her d*» yaz&ulıdtr DUkr, ektt verâen arf ile ESBAVfc . APS İt CMhharfö ya da makbuz t w ^ ^ ( b urda mpbnaok w •ot»c İH' tsBm tatihi, 28 H « w « ı 1996'ckr. P d^cr Dtdenkrfe bu fanhtrs aonn E5BANK>. 3 Ön Seçid Kand 8, 9 « 10 Ttmmo* 1996 tsrihfenntfe y 4 Ön e 5 ItoUrdın vaptktai an defierlcndff 6. Vttbrdan «pıian Ön degericndinm smneunfa au$m r Son Ekme 1. Seıttgi», an dem«fe w^ett rrsontrinrn «^âuOenni dtha wrm kmc^enne badff^Kefc adnse ddm ya da faananalsr fcendslennc « eioıdc wzn Urgr- He teıKm edKeUe^r. 2. Roânfcnn son ftafet orâti 2 AfMo* 1996 C«-« gânâdâr Bu arihiıa. w m ESBANK'a ulaşan resunler deferfaı&nıeye «feunayacaicar 3. Son efemc Kin jâri 12-15-1-4 A#Mn» 1996 tariMennde t^nfaülda tophmtakat 4. Resmferin uvgun bw yerioe 9qönlecck edkettc anstçtnnı ad» Miyadk »oit >aaşroa adre» w tefcfofHt «sHJİn adk, Iboytfim. ata^j, ympon orfw vç fî^aı befetiîeûefctiı. 5 Sonoçkr vanşînadara basn âanian ve postaifla dayvnıhcakzır. Bu ta/ıhtcri sonra ub4xnre&nnferckgericüdînneye ajmmıyacatctır 3 Son efeıtK cm |ön 12-L3-14 ApMM |996otftfccndc httnbuidj toptuucaktır 4. RöimJem ıifpm Ur wfme tSşririleoeık ccîkeae; sanatpmn atİ! wv*4, açric yaa^Da skfrea ve teWtmo, römm adı, hoyt^an, tricmgi, f^»a tktrdû ve 5 Sooüdar >3Tî5rD*akra basrn tknbn \T posn>k duyurubcakhr Resîmlerin tadesi Set$9emtwywi resjmkr, «onudann îbn edâcfigi Carihien kftarpn n araftnctan geH almmafada- EQ sûrtnın bâönmden n n n geri aluttnavcn rcMmtr korna*unda ESBANK'ın herfangı bff 9arumMagu yokt». KeMialeriD geri ahnaofc yn daha sonra Di|eT KoşulUr 1 R I S M B rSBANK'ı tahn tdikr* Brihmı idtercn. gen abnıncnı k»far »gum karsamı idnrMir Röim«nn. Mt-n «a <j> lorgo 9e ESBANK'. ttsüm crMımm kadv gt«n an idndc vc yarçumvtti «onucbntp ES&AhilCtart geri almmmndttn soms otu^arjilccek handardıo feaotca soranıbı (kjâılır RenrBİPTİıı «rgdcrtnKst v« ca^uimm konuaantlâ wta& bmsuşfad» âjfairlgi V>pltp p*£tn öon gösttrarck» <fc. nsmderin malnoekri n&öfk do**faık hrlanim ESBANK «jrıanlu dejMır. Z Yan»nıa>afestıİBn&mçıbr, reMndeririîa dsyaro aouuvla mtdyuk bılhnılıaaaBQ katui cdnkr DtA GÖNDESME/TESUM ETME VE YAZ1ŞMA ADIESt: ESSANK RSCLAM VE HALKU lUŞKOa MO0CIU.OÛC1 Td: (03Jİ) 252 65 00 (3 h>) - 252 2? 00 (* ht} ftb: (0212) 252 74 09 mak durumunda kalacaktır. • Her toplumda kadınlann yaşam süresi erkek- lennkınden daha uzundur. Nüfus yaşianması ile kadın-erkek cinsiyet oranı kadınlar lehine deği- şir. Bunun sonucu, nüfus vaşlandıkça daha çok kadın "dul kalma" deneyimi yaşar. Dulluk, psi- ko-sosyal ve ekonomik boyutlan olan bir olgu- dur. Ekonomik. sosyal ve psikolojik desteklere gereksinimler artar. • Nüfus yaşlanması sürecinde dikkate alınma- sı gereken birolgu da. bakıma muhtaç yaşlılann bakımını üstlenen aile bireylennın yaşamındakı değışikliklerdir. Hemen hemen tüm ülkelerde yaşlının evde bakımı eş. gelin, kız çocuğu konu- raundaki kadınlar tarafından yürütülmektedir. Ancak kadının çalışma yaşamına girmesi, çalı- şan kadın sayısındaki artış. yaşlının evde bakı- mını sağlamak 'için aile dışı formal desteklere gereksinim yararmaktadır. Nüfus yaşlanması olgusu. hükümetlerin ve planlamacıların şehirleşme, konut. modernizas- yon. sağlık ve sosyal hızmetlenn oluşturulması ve geliştirilmesıne ilişkin planlannda göz önüne tutmalan gereken bir olgudur Ülkemizdeki mev- cut hizmetlerin. yaşlılann ve yaşlı ailelerin ya- kın gelecekteki çok boyutlu ve kapsamlı gerek- sinimlerini karşılamaktan uzak olduğu bır ger- çektir. Yaşlı için bannma olanağı sağlayan huzurev- lennden öte. yaşlının toplum içinde olmasını. onurunu. benlik saygısını. bağımsızlığını ve bi- reyselliğinı, aile bütünlüğünü destekleyen: yaş- lının fizyolojik, psikolojik. sosyal ve ekonomik aereksinimlerini bütüncül biryaklaşımla ele alan hizmetlere gereksinim vardır. Yaşanan yıllara yaşam katmayı. nitelikli (ka- liteli) bır yaşamı hedeflej'çn yaşlılara yönelik hızmetler sadece yaşlılann değil, bugünün genç- lerinin de yaşam niteliğini yükseltir. yaşlılığa umutla bakmalarına yardım eder. Bakkalda îlaç Satışı G eçenlerde basına yansıyan bir ha- berde îzmir Bak- kallar Odası Başkanı Musa Özherek'ın Sağlık Bakanlı- ğı'na dılekce ile başvururak "Günümüz koşullannda; Gri- pin.Optalidon. Aspirin. Noval- gin gibi ağn kesici \e bazı ateş düşürücü ilaçlann dükkânla- nnda saOlmasını istediğini, bunda hiçbir sakınca görme- diklerini.zatenGripiım'Aspi- rin'in her bakkalda sanldığı- nı" ıçeren dılekçesını okuyun- ca hayretler içinde kaldık. Aradan geçen bu süre zar- fında meslektaşlanmızdan da bu ıstegı protesto eden çok sa- yıda telefon ve faks. İdealist Eczacılar Derneği'mize ulaş- mıştır. Gerçıbutürciddiyet dı- şı bırdılekçeyı Sağlık Bakan- lığı'nın kaale almayacağını tahmın etrnemize karşın. Sa- yın Musa Özherek'e buradan >anıt vermeden geçemeyece- ğiz. Bız eczacılar, meslegimı- zı ıcra edebilmek için 4 yıllık bır yüksek eğıtimden geçtik- ten sonra bile değışen tıbbı ye- nılıklen izleyebılmek ıçın sü- reklı semınerlere katılmakta- yız. Agn bir semptomdur. ag- nnın kökenı önemlıdır. Herağ- nya her ağn kesıcı venlmez. Ağn kesici devıp geçtiğinız o ılacın kontraodıkasyonlan ko- nusunda hangı bakkalın bilgi- sı vardır. Herkes kendı ışinı yapsın lütfen. Peynır ekmek satargıbı ılaç satamazsmız! Dılekçenızde Gnpin ve As- pırin'ın zaten her bakkalda sa- tılıdığını belırtmekle. aslında tüm meslektaşlannızı ihbaret- tığınızın farkında mısınız aca- ba? Zira 6197 sayılı yasanın 43. maddesının 6. bölümü ay- nen şöyledır: "ZehirB \« kiın- yevi maddelerle, tıbbi ecza müstah/arlannın müsaadesiz sanlması yasakbr, satan ve bu- lunduranlar hakkında TCK'nin 409. maddesi tatbik olunurve maddderderhal mü- sadere edilerek o mahallin res- mi hastanesine teslim ediür." Şu anda yapacagınız en dogru ış, dılekçenızı Sağlık Bakanlığfndan gerı çekme- nızdir. Aksı takdırde İdealist Eczacılar Dernegı olarak bu durumu protesto ettığımızı bıl- dirinz. Zira ılaç. ancak sorum- lu ve yetkili kışiler tarafından. sadece ve sadece eczanelerde satılır. İdealist Eczacılar Derneği adına Başkan Ecz. Nezih Bayındır ScmCplar her tensim ÎÇHI en ahm e L-imüfcrmr i»kıbukazın ycpıfeık». PENCERE Somut... Başbakan Mesut Yılmaz diyor ki: " Bız Kürt vatandaşlanmıza en yakın, ama Kürt- çü eşkıyaya en uzak olan kadroyuz. Türkiye 'nin üni- ter devlet yapısına, milli bütünlüğüne zarargetırme- den, rahmetli Özal döneminde başlatılan açılımla- rımızı devam ettireceğiz. Kürtçe konusunda ozel girişimlere devlet daha toleranslı bakmalıdır. İste- yen Kürtçe öğrenebilmelidlr. Bunun için öğretim kurumları oluşturulabilmelidir." (Cumhuriyet, 11.4.1996). Mesut Yılmaz'ın eleştirilecek yönleri elbet vardır; ancak son yıllarda ülke politikasında eriyip yok olan bir erdemi kişiliğinde taşıyor. Nediro?.. Ciddiyet!.. Özellikle merkez sağdatüreyen zıpıriıklardan uzak bir polıtikacı Yılmaz... Namus ile ciddiyet öylesine "ender-i nadiraf'tan oldular ki piyasada paha biçilmez değer kazandılar. Oysa her ikisi de bir yöneticide doğal olarak bulun- ması gereken nitelikler!.. Yılmaz, Kürtçe öğretim kurumlannın oluşturula- bilmesi yolunda bir açılımı benimsiyor: gerçekte bu açılımlar, ANAP'ın seçim belgelerinde yazılıdır. Kürt sorununda edebiyat yapmanın ya da yanıp yakılmanın zamanı çoktan geçtı; yapılacak şeyler somut biçimde ortaya konmalı, madde madde sıra- lanmalı: Kürtçe televizyon.. . ^ Kürtçe radyo.. Kürtçe kitap, dergi.. Kürtçe gazete.. Kürt dilinde öğretim yapabilecek kurumlar, okul- lar, Kürt kültürünü işleyecek enstıtüler serbest bıra- kılmalı; komüniste, şeriatçıya, Türkçüye tanınan fi- kir özgürlüğü Kürtçüye de tanınmalı!.. Özetle Avru- pa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde ne yazılıysa haya- tageçirilmeli;demokrasıtamanlamındaişletilmeli... "Siyasi çözüm" gibi bulanık, sisli, ne idüğü belir- sız deyişleri bir yana bırakıp, ne istediğimizi madde madde ortaya koyacak cesaretı göstermelıyız. Yok- sa sorun "asken çözüm" ile "siyasi çözüm" isteyen- ler arasında kördövüşüne dönüşecek!.. Çoğu PKK yanlısının "siyasi çözüm" şemsıyesı altına sığınıp or- talığı bulandırdığı da bır gerçek... Ortalık aydınlanmalı!.. Ülkeye en büyük kötülük, Kürt sorununda açık se- çik tartışmanın yasaklanmasıdır. Önce bu yasaklar kaldırılmalı... • Mesut Yılmaz'ın Güneydoğu sorununa yaklaşımı- nı bir kez daha ortaya koyduğu gün, DYP Genel Başkanı Sayın Çiller de bu konuda konuştu. Çiller diyor ki: "Demokrasiyle terör mücadelesini karıştırmayın. Demokrasi diye teröre çanak tutarsanız, terör odak- ları demokrasinin şemsiyesi aitında demokrasiyi yok edeıier. Şimdi dünya bu noktaya geldi. Tavizsiziz, kararlıyız. (...) Bız, 'Bu sorunu demokrasiyle çöze- ceğiz' diye biryaklaşımı benimseyemeyiz. Hiç kim,- se bizden şu bölgeye, bu bölgeye ayrıcalık tanıma- mızı beklemesin. Hiçbir bölgeye ayrı haklar olamaz. Olursa bölünmeye çanak tutmuş oluruz^" Sayın Çiller "ciddi" mi?.. •* 3T Geri kalrnış,üvey evlat sayıimış, yoksultaşmış, ezil- miş Güneydoğu halkına bu acımasıafığj nereden kaynaklanıyor?.. Bu hınç nereden kökenleniyor?.. Nesöylüyor Çiller?.. "Biz, 'Bu sorunu demokrasiyle çözeceğiz' diye bir yaklaşımı benimseyemeyiz." Neyle çözeceksin?.. Silahla mı?.. Hayır, silahla terörün üstüne gidilir, Kürt sorunu- nun üstüne değıl! Bölge halkının acılarını duyumsa- mayanın insanlığından kuşku duyulur.. Tansu Çiller, 21 'inci yüzyıl Türkiyesi'nde yeri olma- yan birpolitikacı... SAKEV ANTÎMEDYA OKUMAYIN Diğer dergileri okuyun! Okuyun da kıymetimizi anlayın "Anne bcık! Kralçıplak" diyen Dergi'cik 3, SAYISIBAYÎLERDE AYDINLI DERİ KONFEKSİYON SANAYİ VE TİCARET A.Ş. Dış Tıcaret Vergı Daıresı 116 002 0469 28 10 1993 Tanh. 234S5" no'lu 28/10-1993 Tanh. 234856 no'lu 01 12 1993 Tanh. 234990 no'lu 01'12 1993 Tarih, 234989 no'lu 02'12'1993 Tanh. 234996 no'lu 24 12'1993 Tanh, 282095 no'lu 24 12' 1993 Tanh. 282096 no'lu Yukanda'kı tanh ve numaraları belirtilen. Dış Ticaret Vergi Daıresı'nden alınan Menkul Kıymetler Alındıları kaybcdtl- mıştır Hükümsüzdiir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle