Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 ŞUBAT 1996 PERŞEMBE
14 KULTUR
Dünyanın en popüler operası 100 yaşında
îtalyan besteci Puccini 'nin unutulmaz operası "La Boheme " tüm dünyada çeşiîli etkinlikleıieyüzyılı geride bırahyor
Kültür Servisi - Puccini'nin ünlü operası
"La Boheme"bugün yüzüncü yılını
kutluyor. llk olarak 1 Şubat 1896
tarihinde Torino'da izleyicinin
karşısına çıkan "La Boheme", o
zamandan bugüne. yüz yıldır. opera
tarihinin en etkileyıci örneklennden
birisi oima özelliğini sürdürüyor.
Puccini'nin müzikal dehasıyla
ölümsüzlüğe ulaşan "La Boheme"in
kaynağı. Fransız yazar Henr>'
Murger'in "La Vie De Boheme"
(Bohemin Yaşamı) adlı oyunu.
Paris'in bu bohem \e yeteneksız
şairinın elinden çıkan oyun.
Puccini'nin müzığıvle buluşarak
dünyanın en başanlı operalanndan
birine dönüşmüştü. "La
Boheme"ın "bohem" öyküsü
1845 yılında başlar: 1845 yılı.
Henry Murger'in şansının açıldığı
yıldır. Çok değil. bir kaç yıl önce
Paris sokaklarını beş parasız
arşınlayan. sorsanız kendisini yenı
Lord Byron olarak tanıtan, ama aslında
üçüncü sınıf bir şair olmaktan öteye
geçemeyen bir adamdı Murger. 1845
yılında. vıne meteliğe kurşun attığı
günlerin birinde. bir edebiyat dergisi
olan Le Corsaire. Murger'e, Paris'in
bohem vaşantısım anlatan
öykülerini yayımlamak istediğini
sövledı. Bununla kalsa iyı.
yazılardergi okuyucularının
ilgisini çekince. dergi
Murger'den dizi halinde
yayımlanmak üzere her hafta bir
>azı vazmasını ısıedı. Üç yıl
siiren bu yazıların ne kadar
başarıh olacagını herhalde
Murger tahmın etmiyordu. Önce "La
Vie De Boheme" adıvla oyunlaştırıldı bu
yazılar. Ardından Fransa'nın önde gelen
yayınevlerinden biri olan Michel Le\i
tarafından bir kitap halinde yayımlandı.
Ve on yıl öncesinın yeteneksiz şairi
1851 yılına gelindığinde adı Victor
Hugo'vla birükte anılan. Napolyon
tarafından madalyalarla ödüllendirilen
bir tıyatro yazan haline geldi.
Sonrası oldukça trajik. Murger. elde
ertigi bu başarının tam kevfinı
çıkaracakken. sonraları çok moda
olacak "Hızlı yaşa genç örtakıntısının
öncülerinden bıri olma unvanını elde
ederek 39 vaşında öldü. Fakat "La Vie
De Boheme" uzun süre. 1920"li vıllarda
vitik kuşağın. örneğin Hemingway'ın
kitaplarını okuyanlann Paris'in yolunu
besteciden biri. son yapıtı "I Pagliacci'
oldukça başarılı olan Ruggero
Leoncavallo. diğeri ise 35 yaşındaki
tutması misali bir etkıyle.
uzun süre genç sanatçılann
Paris caddelerinı adımlamasından
sorumlu oldu. "La Vie De Boheme"in
bu etkisıni uzun süre sürdürdü. Öyle ki
42 yıl sonra. 1893 yılında. Milano'da iki
Italyan besiecı. bir masada oturmuş.
"La Me De Boheme"ı besteleme
çalışmalarından söz ediyordu. Bu iki
Giacomo
Puccini idi.
Önce kibarca
birbirlerınin
\apıtlarını övüyorlardı bu iki
kişi. ama bırden ortalık gerginleşti.
Çünkü Leoncavallo. kendı beslelemeyı
düşündüğü "La Boheme" için yardım
istediği Puccini'nin çoktan bestelemeye
başladığını ögrenmişti. Bu gergin
' ortam. Puccini'nin "Varsın iki tane 'La
Boheme' olsun. Bakalım halk hangisini
daha çok begenecek" sözleri üzerine
amansız bir rekabete dönüştü. Bu
rekabette ipi ilk göğüsleyen I Şubat
1896 tarihinde yapıtının prömiyerini
yapan Puccini oldu. Bir yıl gecikmeyle.
1897 yılında yapıtmı tamamlayan
~"\ Leoncavallo yanşı kavbetmişti.
^"^ HalkPuccininin"La
Boheme"inı çok sevmiş.
vapıt oldukça popüler
olmuştu.
Işte bu yapıt. opera tarihinin belki de en
popüler yapıtlanndan bir olan "La
Boheme" bugün yüzüncü
vaşını kutluyor. Bu hafta
içinde. sadece ingiltere'de
önde gelen 3 opera, ayrıca.
Fransa'da Amerika'da \e
dünyanın bir çok yerinde bir
çok opera "La Boheme"i
sahnelivor. Peki nedir bu yapıtı bu
kadar popüler kılan? Italyan opera
ugüne dek yazılmış en acıklı aşk
hikâyelerinden biri olan "La Boheme".
ilkkez 1 Şubat 1896 yılında Torino'da
sahnelenmişti. Fransız yazar Henry
Murger'in "Bohemin Yaşamı" adlı kitabından
yola çıkarak bestelenen opera. İstanbulda da
geçen yıllarda Yekta Kara'nın çağdaş yorumuyla
izleyiciyle buluşmuştu.
sanatının en degerli aryalannı
içeren bestesi önemli biretken
elbette. Ama yapıtın popülerliğinin
altında vatan asıl neden anlattığı
mutsuz aşk hıkayesi. Bu öyle bir
aşktırki. EricSegal'ın "Aşk
Hikâ\esi~nin sözü bıle
edılmez yanında. "La
Boheme". yazılan en acıklı
aşk hikâyesidir. Övkü söyle:
Bir gün. bohem bir şair olan
ve ressam arkadaşı Marcello'va bir
atölyede birlikte yaşayan Rodolfo'nun
kapısını mumunu yakmak için ateş
isteyen komşulan Mimi çalar. Bu ateş.
mumla birlikte aynı zamanda iki gencin
kalbınde de ateş yakar. Mimi ve
Rodolfo birbırıne aşık olmuştur.
Yaşadıkları bir kaç aylık ılişki oldukça
sallantılıdır. Rodolfo. sık sık tutarsız
da\ranmakta. çılgınca kıskançlık
krizlerine gırmektedır. Buna
dayanamayan \e nedenini anlayamayan
Mimi. Marcello'ya akıl dantşmaktadır
ki... Bir gün Marcello ile Rodolfo'nun
bir konuşmalarına kulak misafirı
olunca. bu da\ranışların nedenini anlar.
Se\gilisi Rodolfo. Marcello'ya
Mimi'nin verem olduğunu ve bir kaç ay
ömrü kaldığını. o yüzden bö\le tutarsız
davrandığını anlatıyordur. Mimi.
gölgeler içinde kaybolur. Artık
Rodolfo'yla ılışkileri bitmiştir,
ayrılırlar. Uzunca bir süre birbirini
görmeyen iki se\gili. Mimi'nin son
nefesini vermesine çok az bir zaman
kala tekrar biraraya gelirler. Fakat.
kader. Mimi kısa süre sonra ölür. Bu
ölümün yürek burkan bir tarafı da.
Mimi'nin sesiz sedasız ölmesidir. Dıger
operalarda. önreğin Verdi'nin
"Rigoletto"sunda olduğu gibi dünyadan
ayrılmadan önce uzun bir \eda
konuşması vaparak değil. Rodolfo \e
arkadaşlannın bulunduğu bir odanın bir
köşesinde kımsenın haberi olmadan
ölüverir. Puccini'nin dehası da tam
buradadır. Hiç şüphe yok. bu ölüm
dramatık
konuşmaların
ardından gelen
duygusal bir
ölümden çok daha
etkileyicidir.
Özetle. "La
Boheme" operanın
ender bulunan
güzellikte bir
yaratısıdır. Hem
dramatik hem müzikal olarak. Mutsuz,
kadersız aşk temasıvla bu etkisıni yüz
yıldır sürdürmesi de onun
mükemmeliğınin örneğidır. Puccini.
ince noktayı çok ıvi yakalamaştır:
sevdiğimiz şev ler her an tehlike
altındadır. Daha övkünün başındavken
insan hıssedebılır mutsuz sonu:
Bulduğumuz her şev ı bir gün
kaybedeceğız. Dahası "La Boheme"
sunduğu yaşam biçınııvle gençlik
romantizminin baştacı edildıği
yapıtlardan bırisidir. Toplumsal
kurallara uvmavan, aile baskısına
başkaldıran bohem yaşantı. gençlikteki
hayallerden birıdir. Bu operanın
günümüzdekı ızleyicilennin aklı bir
yandan çocuklann okul masrafında.
sigortalarda \ e taksitlerdedir. Bir
dönemin bohem yaşantısı geride
kalımıştır. Fakat bilin ki, eğer operanın
bitıminde ağlayan bir insan görürseniz.
bu Rodolfo'nun aşkının ölümünden
çok. kaçınlan bu yaşama bir ağıttır.
'Salome' ekim ayında Danimarka'da
Kültür Servisi- Kültür Bakanı Fikri
Sağlar. opera \e balenin çağdışı düşünen
kesimlerin en büyük hedeflerinden biri
olduğunu belirterek. opera \e baleye olan
büyük ilginin bu çağdışı düşüncelere
verilmış en anlamlı yanıt olduğunu
söyledi. Opera ve balenin Atatürk'ün
gösterdiğı çağdaş uygarlık düzeyine
ulaşma doğrultusundaki çabalar'dan
rahatsızlık duyan bazı kesimlerin hedefi
olduğunu vurgulayan Sağlar, yer
bulamadıkları için koridorlarda konser
izleyen sanatse\erlerin. bu çağdışı
düşüncelere gereken yanıtı verdiklerine
değindi. Sağlar. balevi belden aşağı sanat
olarak gören. senfoni orkestrası ile zurna
arasındaki farkı anlayamayanlara yanıt
vermeye bile değmeyeceğini belirtti.
"Opera ve bale. ulusİararası kültiirel
iletişimin en etkin köprülerinden biridir"
diyen Sağlar. bu nedenle ülkenin
çağdaşlaşmasını istemeyenlere karşı
simgesel bir anlam taşıyan opera ve
baleye aynı bir önem verildiğini kaydetti
I99İ-92 sezonunda 260 bin olan izleyici
savısının 1994-95 sezonunda 500 bine
ulaştığına dikkati çeken Sağlar. geçen
sezon bu gösterılerden elde edilen gelinn
7 milvar 310 milvon lira olduğunu. bu
sezonun ilk üç ayında ise bu rakamın 11
milyar 153 milyona ulaştığını söyledi.
Temsıl sayısının 1994-95 sezonunda 25'e
ulaştığını belirten Sağlar. opera ve balenin
Anadolu'ya tanıtılarak sevdirilmesine.
yönelik turnelere ayn bir önem verildiğini
de ifade ederek. sezonun ilk üç ayında
turne savısının 20'ye ulaştığını söyledi.
Sağlar. "Dünyada hiçbir kumpanya, opera
ve bale kuruluşu, bu kadar hızlı büyiime
yaşamamıştır"diye konuştu.
Çağdışı çe\relerin. opera ve balenin kadro
ve ücretlerini gündeme getirmeye
çalıştıklannı da anımsatan Sağlar. bir
yılda Milli Eğitim Bakanlığı'na 50 bin
kadro verilmesine karşılık. son 15 >ılda
De\ let Opera ve Balesi'ne sadece 375
kadro tahsis edildiğini söyledi. Sağlar, bu
rakamın ülkenin kültiirel gelışımine,
sanatına ve sanatçısına \erilen değeri
ortaya koyduğunu ifade etti.
3.Aspendos Opera ve
Balerestivali
Kültür Bakanı Fikri Sağlar, bu yıl
üçüncüsü düzenlenecek Aspendos
Uluslararası Opera \e Bale Festivali'nde
3'ü yabancı olmak üzere 11 etkinlik
sergileneceğini açıkladı. Sağlar. bu
festivalin. Avrupa Birliği yolundaki
Türkiye'nin çağdaş yüzünün gösterilmesi
ve gerçek zenginliklerinin tanıtılması
açısından özel birönemi olduğunu
kaydetti. 8-10 haziran tarihleri arasında
gerçekleştirilecek 3.Aspendos
Uluslararası Opera ve Bale Festivali'nde
Ankara Devlet Opera \e Balesi Verdi'nin
"Otello". Vivaldi Çayko\ski'nin
"Mevsimler". tzmir Devlet Opera ve
Balesi Mozartın "Sihirli Flüt". "Gala
Konser". Mersin Devlet Opera ve Balesi
Ra\el Borodin Adam'ın "Renklerin
Dansı". Bızet'nın Istanbul Devlet Opera
ve Balesi "Carmen", Balsanyanın
"Levla Ue Mecnun"unu sahnelevecek.
Hayfa Senfoni Orkestrası. Kültür
Bakanlığı Çoksesli Korosu ve TRT
Çoksesli Korosu ile Mozart'ın
Requiem'ini seslendtrirken. Bükreş
Devlet Opera ve Balesi Yerdi'nin "La
Traviata"sını. Sofya Operası da
Rossini'nin "Sevil Berberi"ni
sahneleyecek. Festival. Cumhurbaşkanlığı
Senfoni Orkestrası'nın seslendirecegi
Beethoven'ın keman konçertosu ve
5.senfonisiyle sona erecek.
Bakan Sağİar. Devlet Opera \e Balesi'nin
etkınliklerinin artık uluslararası
platformlara da taşındığını belirterek.
Modern Dans Topluluğu'nun Batum ve
Titlis'te üç gösteri yapacağını. Daha önce
"Turandot" operasıyla ilk yurtdışı
turnesini gerçekleştiren İstanbul Devlet
Opera ve Balesi'nin "Salome" operasını
üç kentte sahnelemek üzere ekim ayında
yine Danimarka'ya gideceğini açıkladı.
Sağlar, önümüzdeki günlerde op<ra ve
balenin sorunlannın tartışılacağı bir
kurultay düzenleyeceklerini söyledi.
Sağlar. Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası'nın yeni salonunun yapımına
başlanamadığına da dikkati çekerek.
bunun nedenini şöyle açıkladı:
"Ankara Bü\ükşehir BeledivesTnin metro
şantiyesi olarak işgal ettiği alan
bakanlığımıza verilmediği için konser
salonunun yapımına başlayamıyonız.
BÜNÜkşehir Belediyesi'ni defalarca
uyarmamıza karşın, şantiye oradan
çekilmemektedir. Bu da bugünkü
zihniyetin hangi yönde olduğunun bir
göstergesidir."
Paris
güncesinden Başanh bir yorum:
4
Musa ve Aron'
COŞKIN TUNÇTAN
Tevrat'ın ikinci kitabında Tann Sınai dağına çı-
kan Musa'ya on kutsal buv ruğunu iletirken oracık-
taki çölde bekleşen Israillilerin. Musa'nın kardeşi
Aron'un onayı ve desteğiyle. altından oluşturul-
muşbirdana heykelinin çe\resinde kendilerini put-
perestliğe verışİeri. fuhuşa dalışlan da betimienir.
Çağdaş Alman bestecilennin en tanınmışlanndan
Yahudi kökenli ArnoldSchoenberg'in bu anlatıdan
esinlenerek \aratma\a giriştiğı. başta üç perdelik
olarak tasarladığı. ama zaten yainızca bir sahnelik
olarak düşündüğü son perdesini gerçekleştirmeden
bıraktığı. bu nedenden tamamlanmamış kalan "Mo-
ses und .\ron" (Musa ve Aron) operası. Theatre Mu-
sical de Paris (TMP) de geçenlerde sahnelendi. Bu
tiyatro. 1862'de. Chatclet adıyla açılışından beri. ya-
kın bir geçmişe dek. Fransa'nın başkentinin en ün-
lü operet tapınağıydı. Şimdi. belediyenin verdiği
yüklü ödenek sayesınde. genellikle çok yüksek ka-
liteli opera ve bale temsilleriyle, konserlerle doldu-
ruyorprogramını.
Felsefi ve dini bir başyapıt olarak nitelendirilen
"Moses und Aron" da bu mevsimin en başanh et-
kinliklerinden biri oldu. Bunda çok özgün dekorun,
Herbert VVernicke'nin ustaca yönetmenliğinin ve
tabiı. başlıca iki kişiyi canlandıran Aage Haug-
land'in (Musa) ve PhilipLendridge'nin (Aron)pay-
ları büyük.
Bu yapıtın 7 Nisan 1961'de. uluslararası görkem-
libirfestivalinaçılışgecesinde. Berlin DevletOpe-
rası'nca. Paris'te ilk kez temsil edilişini dünmüş gi-
bı anımsıyorum. Seyircilerin hayranlığı da belîe-
ğimde capcanh kalmış. Hiç unutamayacağım baş-
ka bir aynntıya da burada değinmemem olanaksız.
O ünlü kurumun yöneticisi, "ınterdanf'i. Carl
Ebert idi.
Evet. iğrenç faşizmın Almanya'yı kasıp kavur-
duğu yıllarda. ogiderek utanç verici durumadüşü-
rülen ülkede vaşamak istemeyen. Türkiye'ye sığı-
nan. Ankara Devlet Konservatuvan Tiyatro Bölü-
mü'nde sonradan benim de hocam olan büyük
oyuncu ve yönetmenleri yetiştiren. dünya çapında-
ki sahne ^anatları uzmanı. Türk \e tiyatrocu oldu-
ğumu. hele Muhsin Ertuğrul'la yakınlığımı öğren-
diğinde. aramızda hemen öylesine sıcak. öylesine
dokunaklı birdostluk doğuvermişti ki! Türkiye'den
söz ederken tatlı bir heyecana kapılıyordu.
Türk halkını övgüyle. öğrencilerini sevgiyle ve
özlemle anıyordu. Eminim, Ebert'in yetiştirdikle-
rinden sevgili hocam CüneytGökçer'in. bu satırla-
n okursa. gözleri yaşaracaktır...
Bugünkü durumumuz ne olursa olsun. yannımı-
zın neye benzeyeceğini kestirmek olanaksız. Püri-
tenlik içinde yüzen o zamanki İngiltere'de. Oscar
Wilde'ın eşcinsellik suçundan en korkunç cezaev-
lerinde yıllarca çürüyeceğini. özgürlüğüne kavuş-
tuktan sonra parasız pulsuz sürüneceğini. kendisi-
ne karşı uyuz köpekmiş gibi davranılan o ülkeden
nihayet uzaklaşacağını, Fransa'ya kapağı atıp
Paris'in sefil bir otelinde yoksulluk ve yalnızlık
içinde son yıllannı yaşayacağını, şiddetli bir me-
nenjitten sonra öleceğini. onu ünü muazzam bir ya-
zar. serveti bol sosyetik birkişı olarak tanıyanlann.
bu yüzden ona imrenenlerin hangisi tahmin edebi-
lirdi? Kader işte... Danıştay başkanlığından önce
yıllarca Adalet Bakanlığı yapan. bu arada vazdığı
her kitapta konunun derinliği. biçemin güzelliğiy-
le dikkati çeken Robert Badinter. Wilde'ın yaşa-
möyküsünün en içleracısı kesimıni. ilk kez tiyatro
için hazırladığı bir yapıtta yansıtmış. Ovunun adı.
cezaev inde bu tutukluya \erilen numara: "CJJ.".
Paris'in Çolline Dev let Tiv atrosu'nda. aynı zaman-
da açılışıdan beri oranın müdürü olan dünyaca ün-
lü Arjantinlı yönetmen Jorge Lavelli sahneve kov-
muş. Başrolde de dev ovuncu Roland Bertin. Se-
vircının yüreğine ışleyen bir temsil... Rastlantı so-
nucumudur. bilmiyorum. Paris'in bırbaşkasahne-
sinde, Antoine tiyatrosunda. VVilde'ın "İdeal Bir
Koca"adlı oyunu afişte. Ve Ç.3.3. damgasından son
nefesine dek kurtulamayan bu talihsiz kişinin ne
denli bilinçli. nedenli keskingözlemci.nedenli us-
ta bir yazar olduğunu kanıtlamaya. üstelikbaşarıy-
la temsil edilen bu yapıt yeterli. Ah, bir de geçen
mevsim Brüksel'de seyrettiğim nefis "Salome"sı
birsahnelense Paris'te...
Kitapçılann yolculukla ilgili raflanna çabukça
da göz atılsa. Türkiye'yle ilgili. birbirinden ilginç
biryığın Fransızca kılavuz kitabını fark etmemek
olanaksız. Doğduğum. büyüdüğüm. ülkenin doğal
güzelliklerini, sanatsal cevherlerini. tarihsel kalın-
tılannı, kültürel etkinliklerini bövlesine eksiksiz,
dogru ve aynntılı anlatan bir tek Türkçe kitap ya-
yımlandı mı atalarımın yaşadıkları. gömüldükleri
yerde? Yanıtını hemen vereyim: hayır! Bir Türkün
anavatanını gerçekten tanıyabilmesi için yabancı
bir dil bilmesi şartı Japonca'yı bile seçebilir canı
çekiyorsa! Fransızcaya dönelim: Gallimard Yayın-
lan'nda çıkan bir "İstanbul Kılavuzu" varki dovu-
lacak gibi değil! 18 yaşıma dek hiç uzaklaşmadı-
ğım kent hakkında neler öğrendim sayfalannı ka-
rıştırdıkça: kendi adını taşıvan camiyi yaptıran
Mahmut Paşa. Müslüman olmayı yeğledikten son-
ra sadrazamlığakadaryükselen Bizanslı biraristok-
ratmışıbirhamamaadı verılenGedik Paşa'nın.Os-
manlı donanmasının kumandanı olarak utkuları sa-
yısızmış: Türkive'nin en eski kitap satış yeri Beya-
zıt'taki Sahaflar Çarşısıvmış \e kentin fethinden
önce Bizanslılar da orada kitap ve kırtasiye satar-
larmış. falan. falan... Savfalar kaymak kâğıt. her
birinde renkli resimlerbol: Kapalıçarşı'nın şimdi-
ki görüntüsü de var. eski çağlardaki de Boğazi-
çi'ndeki en tipik valıların resimlen yanyana. çeşit-
li giysili suculannki de. Kariye'nın mozayiklerı.
Topkapı Sarayı'nın kuşbakışı avrıntılı görünüşü;
kimileri 400 yıllık, tabii Arap harfleriyle. güzelim
kaligrafiler... Hachette Yavınevi'nin ünlü Mavi Kı-
lav uz'lannda resim daha az. ama içerikleri eksik-
siz gibi: "Turquie" adlı ülkenin tümünü kapsıyor.
planlardabol.
Bergama'daki tiyatroya. Lrfa'daki müzeye. Bur-
sa'daki Muradiye mezarlığına. Konva'daki Sırçali
medresesine, Afyon'daki kale>e... Afyon'daki ka-
leye.. velhasıl Edirne'den Cizre'ye. Artv in'den Mar-
maris'e. nereye adımınızı atarsanız atın. oranın baş-
lıca özelliklerinden tümünü tanıtan bir bölüm mut-
laka var o kitapta. Yabancılar anayurdumu gezdik-
lerinde. böyle yapıtlann sayesinde. hiç unutamaya-
cakları (\e doğma büyüme Türklerin çoğunun
habersiz yaşadığı) ne çok ilginç şeyler öğreniyor-
lar! Sayısızuygarlıklann.değişikgüzelliklerinkav-
şağı Türkiyem!..
IŞILDAKVEYELPAZE
ATİLLA BİRKH E
Aydınlanma, İnsanlığa
Bir Çağrı
"Avrupa kuruluyor. Bu büyük bir umut. Buumudun
gerçekleşmesi, tarihi hesaba katmasına bağlı: Tarih-
ten yoksun bir Avrupa, öksüz ve geleceksiz olurdu.
Dün bugünü belirler çünkü, bugün yapılanlar ise ya-
rın hıssedilir. Ancak geçmışın belleği bugünü felce
uğratmamalı, aksine bu anlayış temelinde yeni dost-
luklar gelıştırmemize yardımcı olmalı, ilerlememize
rehberlik etmeli."
•
"Amacımız, Avrupa'yı kuranların ve kuracak olan-
lann kafasındaki 'Biz kimiz? Nereden geldik? Nereye
gidiyoruz' sorusuna ve dünyada bu soruyla ilgilenen-
lere yanıt nıteliğinde veriler sunmak."
Böyle diyor "Avrupa'yı Kurmak" dizisınin editönj
Fransız tarihçi Jacques Le Groff. "Avrupa'yı Kur-
mak" dizisi, Avrupa'nın önde gelen beş büyük yayı-
nevinin (H.C. Beck, Basil Blackwell, Editorıal Critica,
Editori Laterza. Edition du Seuil) girışimiyle gerçek-
leşmiş.
Bu beş yayınevine daha sonra Türkiye'den AFA ol-
mak üzere, çeşitli Avrupa ülkelerinden (Japonya'dan
da) on yayınevi katılmış.
Dizi, özcesi Avrupa tarihini yenıden yazma deneme-
si. Dıllerin tarihinden demokrasi tarihine, hukukun ta-
rihinden üniversitelerin tarihine, köylülerin tarihinden
kadınlann tarihine, bütünüyle bir Avrupa tarihi hazır-
lanıyor. »
Kitaplan, Avrupalı olsun olmasın dünyaca ünlü ta-
rihçiler, uzmanlar (Umberto Eco gibi) kaleme alıyor
ve aynı anda üye yayınevlerinin ülkesınde o dilden ya-
yımlanıyor. Böylece aynı kitaplar. dünyanın çeşitli dil-
lerindefarklıokurların karşısına aynı zamanda çıkıyor.
Türkçede yayımlanan ilk beş kitap şöyle: Avrupa Ta-
rihinde Kentler, Avrupa 'da Yemeğin Tarihi, Avrupa 'da
Aydınlanma, Avrupa'da Devrimier 1492-1992, Orta-
çağ Avrupası'nda Birey.
•
Yeni Dünya Düzeni'nin yarattığı "vahşi" durum ve
peşi sıra "Amerikancı" medyanın özellikle kültürel tah-
ribatı sonunda Avrupalı aydınlar, kültürel kalıtlarına
sahıp çıkıyor ve kendi etkinlik düzlemlerinde anlamlı
bir yanıt veriyor.
Sorgulayan ve çozümlemeci bir bakış açısına sa-
hip ve yeni anlayışlardan da destek alan tarihçiler, ay-
nı zamanda genış bir okur kitlesine ulaşmak için an-
laşılıriık kaygısıyla kaleme aldıklarını özellikle vurgu-
luyor.
Yalnız bızde değil, dünyada da Aydınlanmaya kar-
şı bir saldın var. Avrupalı aydınlar, modernite serüve-
nine, nesnel ve genış bir nedensellik içinde bakmaya
çalışırken, hiç kuşkusuz "post-modem birçağda" (!)
Aydınlanmanın kazanımlanna sahip çıkılmasının altı-
nı çiziyor.
• •
Avrupa'da Aydınlanma, isviçreli tarihçi Ulrich Im
Hof tarafından kaleme alınmış ve dilimize Şebnem
Sunar tarafından çevrilmiş. Kitap. 18. yüzyılın başa-
nh sanatçısı Alman Daniel Chodovviecki'nin bakır
üzerine yapmış olduğu bir gravürun betimlemesiyle
başlıyor:
"Yerfeşim yeri, uzak sıradağların arkasında ortaya
çıkan güneşten, ışınlarını henüz ağarmakta olan gök-
yüzüne gönderen ve yerleşim yerinin ardındaki sis
perdesini dağıtmak üzere olan sabah güneşinden
gelen aydınlığa bürünmüştür."
Resmin adı Aydınlanma'dır ve bu resim, görkemli
bir çağı imleyen bir sanat yapıtı olarak tanımlanmış-
tır.
Ulrich Im Hof, her şeyin sorgulandığı. özellikle bo-
şinan ve dogmalardan kurtulmayı hedefleyen büyük
bir kültürel devrimin de adı olan Aydınlanma Çağı'nın
köklerine ınerek gelişim çizgısinı irdelıyor.
Aydınlanmanın çıktığı akademi. salon, okumatop-
luluklan vb. ortamları, toplumsal katmanları, kültür ve
bilim alanındaki ilerlemeleri, politik ve ekonomik dö-
nüşümleri tarihsel gelişim içinde sergıliyor. Bu süreç-
teki sapmaları ve tepkileri de saptayıp çözümlüyor.
Aydınlanma Çağı'nda büyük bir entelektüel ilerle-
menin olduğunu belirten Hof, şöyle diyor:
"...Her şeye karşın bu yüzyılda ortaya çıkan onca
entelektüelizm bugün bile bizi etkilemeyi sürdürüyor.
Bu fikirzenginliği olmasaydı insanlık hâlâ safdillikten,
hadi daha açık söyleyelim, aptallıktan kendıni sıyıra-
mayıp bir ot gibi yaşayıp gidecekti."
•
Aydınlanma hâlâ "modern dünyanın dinamik bir
öğesi ve karanlık dönemlerde insanlığa bir çağrı", üs-
telik aydınlanmanın etiğinin ekseninde. "evrensel
etik" yer alıyor. Aydınlanma nasıl ki insanlık için btiışık-
tı, aydınlanmacılar da genel insanlık idesini her şeyin
üzerinde görüyorlardı. Bu ide hertürlü "çıkar"\n üze-
rindeydi...
Ekonomik, politik ve kültürel olarak çok "vahim" bir
durum içinde olduğumuz şu günlerde "Avrupa 'yı Kur-
mak" dizisi, "ibret" verici. Özellikle "aydınlanma kar-
şıtlanna" öner/lir.
"1995Abdi)pekçiMektup
Yarışması" sonuçlandı
Kültür Servisi - Millıvet Gazetesi Genel Yayın
Yönetmeni Abdi Ipekçi'nin anısına Milliyet Sanat
Dergisi"nin her yıl geleneksel olarak düzenlediği
"Abdi Ipekçı Sanat Yarışmalan"nın bu vıl "Mektup"
dalınaaynlan 17'ncisi sonuçlandı. Birincilıği Enver
Ercan. ikincıliği Kıvılcım Hindistan. üçüncülüğü
Nurten Baltacı'nın aldığı yarışmada. Ayşem Ece Arar.
Attila Aşut. Bülent Ha^im Yanar ve Ali Galip >'ener'in
yapıtları da mansivonla ödüllendirildi. Orhan Duru.
Ferid Edgü. Ahnıet Oktav, Zevnep Oral ve Hilmi
Yavuz'dan oluşan seçiciler kurulu değerlendirmeyi
vanşmaya katılan 500'ü aşkın mektup arasından yaptı.
"Sahnenin Işığıyla" fotoğraf
sergisi
Kültür Servisi - İzmirli fotoğraf sanatçısı Erdal
Merter 39 adet fotoğrafın yer aldığı 4. kişisel sergisini
3 şubat - 1 mart tarihlen arasında Fotoğrafev i'nde
gerçekleştirnor. "Sahnenin Işığıyla" adlı sergide
sanatçı çeşitli bale, tiyatro, caz ve halk oyunlan
göstenlerinden ilginç yorumlarla oluşturduğu
görüntüleri sergiliyor.
1996 İsmail Dede Efendi Yılı ilan
edildi
ANKARA (AA) - Kültür Bakanlığı. büyük Türk
bestecisi Hammamizade İsmail Dede Efendi'nın
ölümünün 150. vıldönümüdolayısıyla 1996 yılını
"Dede Efendi Yılı" ilan etti. Klasik Türk müziğinin
ünlü bestecisi Dede Efendi. ölümünün 150. yıldönümü
dolayısıyla 3 şubat cumartesi günü İstanbul Atatürk
Kültür Merkezi'nde Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'in de katılımıvla düzenlenecek bir törenle
anılacak. Törende. Prof. Dr. N'evzad Atlığ
vönetiminde İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği
Korosu. Dede Efendi'nin eserlerinden oluşan bir
konser verecek. Daha sonra Ahmet Özhan
vönetimindeki istanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu,
İsmail Dede Efendı'nin "Hüzzam ve Mevlevi Ayini"
ve "Sema'sını seslerHiî.-cek