Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 EYLÜL 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Flamenko ve karşı koyufanaz Karmen
RANAEVCtM
Karmen, Bizet'nin aynı adı taşıyan ün-
lü operası (1875) ile dünya çapında ta-
nınmış bir kadın kahramandır. Bu ope-
rarun konusu, Prospcr Merimee'nin
1847'de yazmış olduğu 'Karmen' adlı
romandan alınmıştı. Ama işin ilginç ta-
rafi, daha ortada ne roman ne de ünlü
op>era eseri varken, koreograf Marius Fe-
tipa Madrid'de 'Cannen et son torero'
(1854) adlı bir koreografi yapmıştır.
Bundan da anla^ıldığı gibi, Karmen bir
roman kahramanından çok bir anonim
kahramandır Karmen'in temsil ettiği
kültûrel değerler toplumun öylesine de-
rinlerine işlemiş temel konulardır ki, ra-
hatlıkia onun bir 20. yûzyıl mitoloji kah-
ramanı olduğunu iddia edebiliriz. Fakat,
Karmen mitinde tek ana tema 'kadın'
değildir; cinsiyetinin ötesinde, 'yerleşik
yaşam'la. onun 'kurai' ve 'dûzen'iyle
lam uzlaşmamış. toplumun bûtûn ku-
rumlanna başkaldırmış bir çingenedir,
Karmen. tşte bu yüzden, insanoğlunun
bastirdığı, dizgınledıği, bilinçaltma itti-
ği bütün dürtüleri ve iç tepileri simgele-
raek için son derece uygun bir kahra-
mandır. Sigmund Freud insanoğlunu ego
ve süperegosu arasındaki çatışmalarla
perişan edeliben, 'kadın' ve 'erkek'ara-
sındaki uzlaşmazlık da yeni bir boyut ka-
zanmış oldu. Çünkü, 'erkek' düzeni ve
'otorite'yi simgelemekteyse, insanoğlu-
nun süperegosuyla 'erkeklik' arasmda
sıcak bir paralellik olması kaçınılmaz
görünüyordu. Buna karşın 'kadm',doğa-
ya, içgüdülere ve bilinçaltma çok daha
yakın olmalıydı.
Kuşkusuz günlük yaşamda bütün bu
kavTamlar çok daha birbirinın içine kay-
namış ve karmaşık bir biçımde yeralı-
yorlar; iki cinsiyet iki düşman olmadiğı
F
lamenko dansçılan dansla öylesine
bütünleşirler ki, dansçı ile dansı ve
müziği birbirinden ayırmak
olanaksızdır. El çırpışlar, ayakla tutulan
ritmler ve çığlıklarla bütünleşen danslannda,
adeta dansın kendisi, bütün doğal ve dayanılmaz
dürtüleriyle yaşamın kendisi olurlar.
gibi, erkekler bazen çok daha içgüdüsel,
kadınlar da otoriteci olabiliyorlar. Ama
mitolojik öykülerde kahramanlar birer
prototiptirler: Karmen'in de böyle oldu-
ğunu kabul ediyoruz. Bu durumda iki
farklı bakış açısı söz konusudur. Binn-
cisi, kadını dizginlenemezbirtehlike ve
şiddet kaynağı olarak gören bakış açısı-
dır. Ikıncısı ıse, Karmen'ı 'kendisi' ol-
mak için mücadele veren bir 20. yüzyıl
kahramanı olarak görmek isteyen alter-
natif yaklaşımdır. Örnegin, eşcinsel bir
koreograf olan JohnCranko, 1971 yılın-
da ılk kez sahnelenen 'Karmen' adlı ese-
rinde bu ikincı yaklaşıma daha yakın bir
yorum getırmıştir. Roland Petit'in
1949'da sahnelenen koreografisındeyse,
o dönemin ana temalanndan bın olan
cınsel ozgurluk vurgulanmıştır.
İşte insanın kendi kendisini, yaşam-
daki yerini ve rolünü değerlendirişinde-
kı bütün bu güncel değişiklikler, dans sa-
natına da yepyenı boyutlar kazandırmış,
onu ikinci sınıf ve önemsiz bir statüden
en birincil planlara çıkarmıştır. Ulusla-
rarası bir ansiklopedide dans şöyle ta-
nımlanmaktadır: "Dans, yaşamın. hem
Ballet Teatro
Espanol Açıkhava'da
Küitür Servisi- Pamukbank'ın 40. yıl
etkinlıklen çerçevesinde, Türkiye'ye gelen
Ballet Teatro Espanol topluluğunun baş
dansçılan basına tanıtıldı. Adres
Restaurant'ın bahçesinde gerçekleştirilen
davetin açılış konuşmasını Pamukbank'ın
Genel Müdürü Orhan Emirdağ yaptı.
Pamukbank'ın 40. yaşına karşın. genç
oluşunu vurgulayan Emirdağ, bu tür
etkinlilderin devam edecegi müjdesini de
verdi. Konuşmanın ardından, canlı müzik
eşliğinde sahne alan Trinidad Artiguez ve
Victor Muro, özel bir dekorda kısa bir
flamenko gösterisi gerçekleştırdı. lkili,
danslanna yansıttıklan Akdenız insanının
sıcaklığı, canlılığı ve kıvraklığıyla,
izleyenleri büyüledi.
Çağdaş tspanyol koreograflanndan Rafael
Augilar, aralannda Garcia Lorca'nın da
bulunduğu birçok eseri uyarladı. Londra
Kraliyet Balesi'nde dans ve koreografi
öğrenimi gören Augilar, 1987'de iki yüzden
fazla sahnelenen 'Bolero'balesini, 1980de
'Pasion'u ve 1990'da Ispanya Ulusal Balesi
için Manuela Vargasıle 'Retrato De Mujer'
balesini yarattı. 1986 yılında Ballet Teatro
Espanol'u kurdu. Çağdaş baleyie klasik
İspanyol dans figürlerini ustaca kaynaştıran
Augilar, 1991 yılında "Yıhn Koreograft"
ödülünü kazandı.
Carmen rolüyle izleyeceğimiz Artiguez, 1987
yılında, Rafael Augilar'm daveti ile gruba
katıldı. 1988 yılında "Carnavale Di Veneaa"
festivalinde Algodre'nin "Bolero" yapimında
dans etri. 1989'da "Carmen Omni Sports De
Paris-Bercy" operasında, "El Rango"
oyununda baş dansçı olarak görev alan
Artiguez, "Antotogia Del Ftamenco"da ise,
La Paterena'yı canlandırdı. g>
Don Jose rolüyle izleyeceğimiz Victor Muro <
da, gruba 1987 yılında katıldı. Aguılar 5
yönetiminde sahnelenen "Yerma" ve oo
"Botero"daki yorumuyla eleştirmenlerden ^
büyük övgü aldı. "2
Rafael Augilar'ın geçtiğimiz mart ayındaki >;
ölümü ardından, eşi Manuela Q
AguUartarfından yönetilen topluluk, bugün
lstanbul'a geliyor. Ballet Teatro Espanol, 3-8 ,
Eylül tarihlerinde Açıkhava Tiyatrosu'nda &
'Carmen' gösterisini sunacak. £
1000 saııatçı doğuda
Küitür Bakanı Ismail Cem, bu etkinlıkle Türkiye'nin en büyük sanat
ve küitür organizasyonu'nu gerçekleştirdiklerini söyledi
Küitür Servisi- Küitür Bakanlığı, 18
Eylül-7 Ekim tanhlen arasmda bugüne
dek 'Türkiye'nin en büyük sanat ve küi-
tür organizasyonu' olarak nitelendiren
biretkinliği gerçekleştiriyor. "1000 sa-
natçıyla doğuya gjdiyoruz" başlığıyla
sunufan etkınlığın hedefı; Doğu ve Gü-
neydoğu'da konserleri, sergileri ve gös-
terileri turne olmaktan çıkanp, süreklı
ve kalıcı kılmak. 1000 sanatçuun kah-
lımıyla Ardahan. Ağn. Iğdır.Erzurum,
F.rrincan. Bayburt Sivas, Siirt, \an. Di-
yarbakır ve Kars'ta, gerçekleştınlecek
olan 55 etkınlık 12 milyara malolacak
ve halk tarafuıdan ücretsiz olarak izle-
necek. (Bu arada Bitlıs, toplantı sıra-
sında yerel yönetiminin başvurusu üze-
rine programa alındı.)
Bu etkinlikle ilgilı dün bir basın top-
lantısı düzenleyen Küitür Bakanı Isma-
fl Cem, bu projenin kendisinin başlattı-
ğı bir olay olmadığını, bunun. daha kü-
çük çaptaki bir benzerinin geçmış yıl-
larda da yapıldığını belirterek. bu et-
kinliğin iki manca dayandırdı: " İnsan-
lanıruzın küitür yoiuyta birbirlerini da-
ha iyi anlamasına ciddi bir katkı getire-
cegimiz ve insanımızın her şeyin en iyi-
sine layık olduğu inançlan."
Büyük kentlerde olduğu gibi bu kent-
lerde de türlü alt yapı problemleriyle
karşılastıklannı, bu yüzden sadece ope-
KÜLTÜR • SANAT
ra salonuna sahıp olan Sı\as ve Van'a
Senfonı Orkestrası götürebıldiklennı,
diğer illerde küçük dinletılerle yetin-
dıklennden yakınan Bakanlık Müste-
şar Yardımcısı Gülşen Karakadıoğlu'da
etkınlık sayısının süreklı arttığını. An-
kara'dan bir tıyatro grubunu da etkinlik-
lere kathklannı. fakat konser ve göste-
nler ıçın yeterlı salon bulunamamasının
sorun olduğunu söyledi.
Kars Kalesi'nde başlayacak olan et-
kınlıklerin bıtıminde son durak olan Di-
yarbakır'da. tarihi Diyarbakır Suria-
n'nın restorasyonuna ve hemen arka-
sından surlar çevresınde turizme elve-
rişli bir alan oluşturma çalışmalanna
başlanacak. Üç aşamalıgerçekleştirile-
cek bu çalışmalann beş yıl içinde ta-
mamlanması ve ilk 1.5 yıl içinde surka-
pılannın onarımınınbıtınlmesı amaçla-
nıyor.
1996'da, Erzurum ve Sivas'ta Devlet
Tiyatrosu, Gaziantep ve Van'da Devlet
Operası ve Tiyatrosu açılması da ba-
kanlığın planlan arasında. Kültür Baka-
nı tsmailCem, bakanhğını çok şanslı
buluyor. Ülkenin her köşesindekı ınsan-
lann, kültûrel faaliyetler ıçın son dere-
ce ıstekli olduklannı belirten Cem, "Bi-
zim insanlardan bir talep yaratmak gi-
bi bir problcmimiz \ok. O talep zaten
oluşmuş. Ben, Türkiye'deki kültfir tale-
binin bu kadar büyük olduğunu bilmi-
yordum. Yurdun dört köşesindeki, CHP,
Ana\atan, DSP \e hatta Refah Partisi
teskilatiaruıdan taieplerab>oruz. Bizûn
ülkemizde kültûrel faaüyetîerin i/Jenme
oranı çok yüksek \e son derece bü\ük
bir hızla arö\or"dedı.
Geçtiğimiz günlerde Kültür Bakanlı-
ğı'nın desteğiyle gerçekleştirilen tF-
LA'yada değinen Ismail Cem, 2600 ki-
şinin katılırruyla gerçekleştinlen bu or-
ganızasyonun. Türkiye'ye çok büyük
bir dövız getirisi( 2 milyon dolar) ve dış
tanıtım sağladığını, bunun çok sevindı-
rici olduğunu belirtti.
Bakanlığın, gerçekleştırmeyi planla-
dığı projelerin en önemlisi. kurulması
planlanan ve dünyada Avustralya'daki
pek de başanlı olmayan bir örneğtnden
sonra ilk olacak bir "denizalra müzesi''.
Ülkemiz denizlennin altında bulunan
tarihi kalıntılann binni, müzeleştirme-
vi hedef alan bu projenın yaşama geçı-
rilebilmesı halinde. Türk tunzmıne ast-
ronomık düzeyde katkı da buiunması
beklenıyor. Bu tip kalıntılara sportif da-
lışlann yasal olmadığını ama tunstik
dalışlan engelleyen bir yasa bulunma-
dığına söyleyen Kültür Bakanı, bu ko-
nuda en büyük problemin eserlenn gü-
venliği olduğunu, bu konuda çalıştıkla-
nnı söyledi.
zihin hem de bedeni harekete geciren yo-
ğun bir anlaüm biçimiyle ifadesidir. Va-
rotuşun onaylanışıdır; yaşama coşkusu-
dur. Dans, evrenseldir vezaman ötesidir."
Bütün dans bıçimlerı için kullanılan
bu genel tanım, özellıkle flamenko dans-
lanna son derece uygun düşmektedir. Sa-
ura'nın aynı adlı fılminde de tartışıldıği
gibi, Karmen'in gerçek müziği, Bizet'in-
kinden çok flamenko müziğidir. çünkü
o, Flaman kültürünün kahramanıdır. Gü-
nümüz müzikologlan ve kültürbilimcile-
ri Flaman kültürünün kökenleri konu-
sunda bir fikir birliğine varamamakla be-
raber, bağlantının Hint yanmadasındaki
mistik dinlere kadar uzandığını savunan-
lar vardır. Iran ve Mısır'da da izlerine
rastlanmaktadır.
En çok tartışmalara neden olan konu
isc Avrupa kjtasına nasıl ve ne yoldan
ayak basmış olabilecekleridir. Bunun
önemsenmesinin nedenlerinden biri.
Flamanlann diğer Çingenelerden daha
önce Avrupa'ya gelmiş, 'daha Avrupa-
h' bir kültür olup olmaması sorunudur!.
Çingenebilimci Jean-Paul Clebert, An-
dalusia'ya yerleşmiş olan Flamanlann
1447'de kuzey lspanya'ya gelmiş olan
topluluklardan çok daha önceki tanhler-
den beri orada bulunduklannı özellıkle
vurgulamaktadır. Oysa hangi tarihte. ne-
reye gelmiş olursa olsun, yerleşik düze-
ni tercih etmeyen, tek tannlı dinlerden
önce uygarlıklann çoğunda görülen Şa-
manist kültürün uzantısı olarak kabul
edilebilecek bir kültürü yaşatan çeşitli
topluluklann hepsine birden 'Çinge-
ne'denmiştir.
Şamanist dünya görüşünde dans, en
önemli ifade biçimiydi; büyüye inanılır,
ateşe tapılırdı. Yerleşik düzenlerdekinin
aksine, yazıyla iletişim önemsiz ve ikin-
cildi. Bu durumda, özellikle ortaçağ Av-
rupa kültürü genel olarak düşünülürse,
Çıngenelerin neden pek sevilmedıkleri-
ni anlamak zor değildir. Egemen düzene
uyumsuz çingene topluluklannın katle-
dilmeleri, işkence görmeleri genellikle
uygun görülmüşfür.
Kendi dillerini konuşmalan yasaklan-
mış, giyinişleri kanunlarla kısıtlanmış,
belli bir sayıdan daha kalabalık toplu-
luklar halinde yaşamalan sakıncalı bu-
lunmuştur. Yine Clebert'in anlatımıyla,
ancak 1783'te 3. Charts'ın döneminde
daha ılımlı bir yönetime kavuşan bu top-
luluklar, daha rahat yaşayabilecekleri
toprakJan aramaktan hiç vazgeçmemiş-
ler, hatta denızciliği gelişmiş lspanya'nın
fırsatlannı kullanarak Brezılya'ya, Pe-
ru'ya ve Şili'ye kadar uzanmışlar.
Özellikle flamenko adıyla anılan dans
ve müzik kültürü de işte özünde diğer
Çingene kültürleriyle ortak olan bu nite-
likleri taşımaktadır. Flamenko dansçıla-
n dansla öylesine bütünleşirler ki, dans-
çı ile dansı ve müziği birbirinden ayır-
mak olanaksızdır.
El çırpışlar, ayakla tutulan ritmler ve
çığlıklarla bütünleşen danslannda, ade-
ta dansın kendisi, bütün doğal ve daya-
nımaz dürtüleriyle yaşamın kendisi olur-
lar. Tıpkı kendisi olmaktan başka bir su-
çu olmayan, karşı koyulmaz Karmen gi-
bi, kendilerini izleyenleri hem büyüle-
meye. hem de altüst etmeye hazırdırlar.
Yanndan itibaren Harbiye Açıkhava Ti-
yatrosu'nda ızleyebıleceğimizRafael
Aguilar'ın Ballet Teatro Espanol top-
luluğu, bakalım bize flamenkonun tadını
ne ölçüde verebilecek?
Aydın Ilgaz, ünlü romanı klibine uyarlayan
Ercan Saatçi'ye dava açıyor
Telifsiz ^Hababam
Sınıfi9
klibi çekildi
ELİF ILGAZ
Ercan Saatçi, Rıfat Hjjaz' ın
ünlü romanı "llababam Suıı-
fi"nı klibine uyarladı. Rıfat 11-
gaz'ın oğlu Çınar Yaymlan
sahıbi Aydın Hgaz, Ercan Sa-
atçi 'ye da\ a açıyor. Saatçi. te-
lıf haklan yasasma ait 'eksik
bilgiye sahip" bir ızlenım ya-
ratıyorsa da. geçtiğimiz se-
çımlerde iki partiyi birbirine
düşüren "Bütün EUer Hava-
>-a" adlı parça için. kendi bes-
tesi olmadiğı halde telıf ıste-
miştı.
Telıf Haklan Yasası daha
^rürlüğe girmeden yasanın
açıklan gözönüne alınarak
buna uygun kı1ıflar bulunma-
ya başlandı. Bununla birliktc
ortaya çeşitli tartışmalar çık-
tı. Bunlardan bin de günlerdır
basında ve medyada "Haba-
bam Suun'nuı kfibi çekiüyor"'
dıye tanıtılan Ercan Saat-
293 89 78 (3HAT)
ANKARA SANAT
TİYATROSU
FARUKEREM
CEZA AVUKATININ
ANILARI
7-8-9-10 Eylül
Saat21.00'de
Rumelihisapı
Yalnız 4 Gün
RLTTKAYAZİZj
Müzik :CEMİDİZ
Bitetler: &?•: 28710 50
Vakkorama Taksım (2512888), Suadrye (350 8743, Rumeh (22440 30)
EZGININ GUNLUGU
"Sezonun Son Konseri"
Harbiye AÇIK HAVA Tiyatrosu
Tarih: 9 Eylül C.tesi Saat: 19.30
BEKSAV
349 9 1 5 5 - 5 6
Vakko'nun arkc sckoğı Kırtasıyea Sol No 21 Altıyol
Davetiyeiar: VAKKORAMA'lar • EVRENSEL KÜL MERK. - BEKSAV - MEFİ5TO Taksim
çi'nın "Kararsız Geceler"
adıyla bestelediği şarlasınm
klibı. Şarkının sözlennin Ha-
babam Sınıfı'yla ilgisi olma-
diğı gibi, sınıf ya da okulla da
ilgisi yok. Buna karşın klıp
bir çok tanınmış pop şarkıcı-
sının öğrencı olarak rol aldı-
ğı bir sınıfta geçiyor ve öğret-
menı de Münir Ozkul oynu-
yor.
Ercan Saatçi, bu klibı ha-
zırlarken Hababam Sını-
fi'ndan yola çıkmadığını do-
layısıyla klip için böyle bir te-
lif tartışmasının konu olama-
yacağını savundu ve Rıfat Il-
gaz'a saygı duyduğunu söyle-
yerek. "Anıacım onun roma-
nından uvarlama yapmakol-
saydı, bu konuyla ilgili yetldli
IdşUerden izin alırdım. Bu ya-
kışnrma basın tarafindan ya-
pıldı. İnsanlannböytedüşün-
raesine Münir Ozkul'un öğ-
retmen rolünü oynayışı sebep
o4du. Ovsa. sıradan biri oyna-
saydı. böyle düşünmezler-
di''dedi. A\TII zamanda, Ya-
yıncılar Bırlıği Genel Sekre-
teri de olan Aydın Ilgaz ise,
son zamanlarda bır çok yapı-
tın bu biçımde yozlaştınlıp
kullamIdığına dıkkat çekerek,
yenı çıkan yasaya 'Türk usu-
lü birkılıf geçirildiğini söy-
ledi: "Benzerivapıkuğıhalde,
ben böyle birşey yapraadun
diyenlerin sayısı gün geçtikce
ardyor. Yeni çıkan teüfyasası-
nuı bir şekilde b>-pass edilip.
kenarından gecme>eçaiışıldı-
ğı kanısındayım. lelif haklan
yasası zaten yarabcıyı, taklit-
lerinden korumak için dflşfi-
nülmüşrür. Aynısını \apma-
dun diye savunmak yersiz."
Bu olayı Rıfat Ilgaz'a say-
gısızlık olarak yorumlayan
Aydın Ilgaz yapıtı koruma
hakkını kullandığını belirtı-
yor- "Biztelif haklan >-asasın-
da yaratıcının cserinin çalın-
mamaa, kııllanılfnanıag için
savaş veriyoruz. Bir sanatçı-
nın diğer bir sanatçı hakkut-
da böyle duyarsız kalmasL sa-
natçdığa >akışmaz. Bazı sa-
natçılar, çağnşun volunu kul-
lanarak reklamını vapünyor-
lar. Her yerde Hababam Suu-
fi'ıun klibi çekili\or diye çjk-
madı mı? Neden Münir Oz-
kul seçikii? Rastgele biri de
oynayabOirdL Hababam Suıı-
fi'nı anımsatacağını hiç mi dü-
şünmedi? Eğer amacı bu de-
ğüsc. Hababam Sınıfi damga-
sını vuranlara neden hiç sesi-
ni çıkartmadı?"
Münir Özkul'un "sembolık
öğretmen" oluşunun Haba-
bam Sınıfi'yla ilişkisi olup ol-
madığını sorduğumuzda, Sa-
atçi şöyle yanıtlıyor "Kim-
se. Münir Ozkul sadece Ha-
babam Sunfi'nda öğretmen-
di, başka hiçbir projede öğret-
men olamaz. olursa para ah-
nz diyemez. Hiç bir sınıfta
küp çekilemez, sınıflar Haba-
bam Sının'na aitrir ve okul
ûnajı kuUanılamaz, okul da
Hababam Sının'na aittir di-
yemez. Bu, hiç kimsenin pa-
tcnti altında değildir. Bu şekil-
dehaklannı alacaklarına ina-
nıyorlarsa, Aydın bana dava
açsın. Ama çok komik dunı-
ma düser, ben ona yardıma
otanak için borç para verpyim,
bu şekilde istemesi çok çir-
kin."
KJibın Hababam Sınıfı'nı
çağnştırdığını ınkar etmeyen
Ercan Saatçi, 3 dakıka 40 sa-
niyelik klibinde Hababam Sı-
nıfi'nı anımsatacak hiç bır rol
olmadığını söyledıkten son-
ra, "Münir Özkul'u kullan-
mamıza kimse engel olamaz.
Aydın Bey, Münir Özkul'un
menajeri olsaydı, para verir-
dik. Benzivorsa benziyor ben
neyapayım!" şeklindekı açık-
lamasıyla çelişki yarattı.
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
İçteki Boşluk
Kapalılık içteki boşluğu ne kadar örtebilir?
Diyelim hiç örtemiyor. Şairin açık açık anlatama-
yacağı bir düşüncesı ya da duygusu olmadiğı, şiire
tersten girdiği, bakar bakmaz sıntıyor. İç biçim öğe-
leri, imge, eğretileme, simge, anlatımı güçlendirmek
için değil de, kapalılığı sağlamak için kullanılmış. Ya-
ni kapalılığın derinlikle bir ilgisi yok...
İçteki boşluk ortada...
Böyle bir durumda elinizdeki şiiri nasıl değerlendi-
rirsiniz?
Büsbütün işlevsiz mi bu şiir?
Hayır, bir insana şiir yazma tadı vermiş, bir insanı
mutlu etmiş...
Aynca okuyanların da hoşuna gidebilir...
Gerçi bir anlam iletmeyen iç biçim öğelerinin gü-
zel olamayacağı söylenir. "Bir imgenin güzelliği ta-
şıdığı anlamla ilişkisinden doğar," derler.
Ama okuru da unutmamak gerek. iç biçim öğele-
rinin tadını çıkarmayı bilen bir okurun yaratıcılığı şiiri
yazanı aşabilir...
Örnekse şair bir imgeyte belirii bir anlam iletmek
ister, ama okur o imgeye başka bir anlam yükler...
Bu durumda şairin anlatmak istediğini anlatama-
dığı için başarısız sayılması söz konusudur, ama asıl
söz konusu edılmesı gereken okurun etkinliğidir.
Okur şairin anlatmak istediğini bambaşka anlaya-
bileceği gibi, boş bıraktığı yeıien de bakarsınız ken-
di gönlüne göre dolduruverir.
Ustelik hangi okurun ne yapacağı da belli değildir.
Bir okur içteki boşluktan tedirgın olur, başka bir
okur o boşluğa kendince bir şeyler koyar, bir anlam
iletmeyen iç biçim öğelerine birtakım anlamlar yük-
leyerek güzellikler yaratır.
Okurlann yazın yapıtlan karşısındaki bu etkiniiğini
bilimsel eleştiri deneylerle ortaya çıkardıktan sonra,
yazartann yoruma açık yapıt üretme özlemlerinin iyi-
ce arttığı bir gerçek.
Eskiden de vardı okuru yapıta katkıda bulunmaya
çekme özlemi, ama böylesine bilinçli değildi.
Bugün yoruma açık yaprtlarla nerdeyse okurun ya-
ratıcılığına sığınılıyor.
Kapalı şıirler. çetın şıırler, sıkı şiirleryazarlarının ak-
tarmak istedıklerı anlamlardan çok, okurlann yakış-
tırdığı anlamlarla donanıyorlar.
Böylece gereci dil olan, anlam ileten sözcükler olan
şiirin ana işlevinden çok uzaklarda bir yerlere taşını-
yor oyun.
Şair düşüncelerini söyleyerek, duygularını aktara-
rak, yaşamı yansıtarak ya da yorumlayarak okurlan
etkilemek isteyen bır kişi olmaktan çıkıyor.
Üstelik de bunu kendi seçimiyle yapıyor.
Çevrenizdeki insanlara bakın, başkalannı etkile-
mek istemeyen, doğru olduğuna inandığı şeyleri baş-
kalanna aktarmadan durabilen kimseler var mı?
Susanlar hiçbir şey bilmeyen, hiçbir konuda doğ-
ru dürüst düşüncesi olmayanlar...
Şair de insan...
Bilgisini, görgüsünü başkalarıyla paylaşmak, baş-
kalanna iyilik etmeye çabalamak insanların kötü bir
ahşkanlığı mı?
Şair seçkin bir aydın oluşuyla bu kötü ahşkanlığı
aşmak, iç biçim oyunlan dünyasına kapanmak mı is-
tiyor?
Yoksa şairler arasında da hiçbir şey bilmeyen, hiç-
bir konuda doğru dürüst düşüncesi olmayanlar mı
var?
Şiiri toplumsal sorunlardan uzak tutmak isteyen-
ler, sonunda insandan da uzağa düşmekten kur-
tulamazlar.
Anlamsızlık bataklığı az ilerde... Her türlü aldat-
macaya açık şiir pazannın ise tam ortasındayız...
Şiirde kapalılığın, iç biçim oyunlannm öne çıkışının,
düzyazıyla anlatılamayan şeyleri anlatma çabasının
sonucu olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız.
Ahırkapı'da bir Amerikalı
Kültür Servisi- Armada Otel"in hizmete soktuğu
Desoto marka. 1950 model. orijinal otomobil
tstanbullulara
ve turistlere
hoş hizmetler
sunuyor.
Şöförüyle
birlikte
kiralanan
otomobil. özel
turlar ve evlilık
törenlerinde
lcullanılıyor.
dinletisi
Kültür Servisi- Bugün saat 19.30'da Evrensel Kültür
Merkezf nde sokak çocuklan yaranna şiir dinletisi
düzenlenecek. Sınan Karahan'ın hazırlayıp sunduğu
dinletiye, şair tbrahim Şen ve Öztürk Uğraş
katılacaklar.
Yiizbir Dalmaçyab
1
sinemalarda
ANKARA (A.A)- Yuzbir Dalmaçyalı adlı çizgi film,
yakında Türkçe seslendirilmiş olarak Türk
sinemaseverlere sunulacak. Yönetmeliğini VVolfang
Reithermen'ın. senaryosunu da Bill Peet'in üstlendiği
ve Dodie Smıth'in aynı adlı romanından sinemaya
aktanlan film, bir çift dalmaçyalı köpeğin kaçınlan
yavrulannı kurtarmak için verdiği mücadeleyi konu
alıyor.
HAYAL
Kahvesi
ÇmtmUmUmmm