04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 1995 CUMARTESİ HABERLER Cenan Bıçakçı, sosyalist mücadelenin sömürü var oldukça süreceğini söylüyor: Kapitaliztnbüyük sancı içinde Bir süre önce feshedilen Sosyalist Devrim Partisi'nin kuruculan arasında yer alan ve genel başkanlığını yapan Cenan Bıçakçı ile "'Dünyada ve Türki- ye'de sosyalizmin geleceğT üzerine ko- nuştuk. *1960"lı yıllarda Türkiye lşçi Partisi Adana II Başkanlığı ve Genel Yönetim Kurulu üyeliği yapan. ardın- dan partinin 1968 kongresinde Bebke Boran, Sadun Aren \e arkadaşlannın oluşturduğu Emek Grubuna karşı Mehmet Ali Aybar'ın grubunda yer alan Bıçakçı. f ürk sendikacılık yaşa- mında da önemli bir yere sahip. Gaze- tecilik mezunu olan Bıçakçı, Türkiye Yapı-İş Sendikası Günev Bölge Baş- kanlığı'ndan sonra Ağaç Sanayi İşçi- leri Sendikası'nı (ASİS) kurarak genel başkanlığını yaptı \e önemli grevleri yönetti. TlP"te görev yaptığı sıralarda sosyalizmin bağımsız olması. Sovyet- ier Birliği ya da Çin Halk Cumhuriyeti yanlısı olmaması gerektiğini savunan Cenan Bıçakçı. örgütlenmenin de asa- ğıdan yukanya doğru olması için mü- cadele etti. Bugün de sosyalizmin ge- leceğinden umutlu olduğunu söyleyen Bıçakçf va yönelttiğimiz sorular ve yanıtlan şöyle: - Sovyetler Biıiiği'nde sistemin çök- mesiyle, hem Türkiye'de hem de diin- yada sosyalizmin "öldüğüne" ilişkin tartışmalar başladı. Bu çerçeveden ba- kıldığında diinyada solun geleceğini nasıl göriivorsunuz? Bıçakçı- Dünyada sosyalizmin geliş- mesi, oluşması için her şey hazır. Ob- jektif olarak her şey hazır ama subjek- tif olarak ne yazık ki değil. Bilindiği gibi Marks. artık acze düşecek bir ka- pitalizmin sonucunda bir güzel alter- natif olarak getirdi solu. sosyalizmi. Belki onun dedigi gibi geljşmedi her şey. Ama bugün kapitalizm; adına libe- ralleşme de dense. neoliberalleşme de dense çok büyük sancılar çekiyor. Ve bütün dünyada palyatif birtakım ön- lemlerle bu yıllara gelen kapitalizm. artık geçici çözümler bile bulamıyor. Globalleşme gibi şeylerin çözüm ol- ması mümkün değil. Çünkü birbirleri- ne çok benzemeyen sosyopolitik. sos- yoekonomik yapılar bir araya geleme- yeceklerdir. Ama adını değiştirerek yeni birtakım planlamalarla birkaç so- luma daha kazansın isterler. Objektif olarak durum bu. Gene objektif olarak bir şeyin bitimiyle yeni seçenekler çı- kar. yeni seçenekler aranır. Seçenek de belli: özel mülkiyete karşı toplumsal mülkiyet. Bu. sadecc birtakım meta ya da üretim aracı için değildir. yönetim için de böyledir. Halbuki bir yandan piramidal bir yönetim biçimiyle eko- nomiyi. diğer yandan piramidal bir bi- çimde siyasi otoriteyi yürütmek isti- yorlar. Insanlar. toplumlan nasıl gelişirse Dünyada veTürkiye'desosyalizmin geleceği SOSYALİSTLER TARTIŞIYOR EMINE ALGM, 16 • Sovyetler Birliği'nde diyebilir miyiz ki özel sektör hâlâ vardı. Hayır yok ama sömürü hâlâ vardı. Özel sektöre çok başanlı biçimde son verilmişti ama insanlann birbirlerini sömürmesine asla son verilemedi. Kim sömürülüyorsa orada onun söz ve karar sahibi olacağı kadar bir pay alması. yer alması gerekiyor. Teknolojinin gelişmesi, bir de bu nedenle sosyalizmin çökmesini, bitmesini getirmez. Bir tek şey vardır. sömürü devam ettikçe sosyalist mücadele devam eder. Gerçek bu ve tanım bu olmalı. gelişsin öyle bir noktaya geldiler ki dünyada. bu gibi şeyleri reddetmeye başladılar. Hatta kendileri üretim bi- çimlerini değiştirdiler. Esnek üretim biçimi dediler. yönetime işçilerin ka- tılması dediler. Bize bile ithal edildi biliyorsunuz. Sabancı'nın lastik fabri- kasıyla. Tabii aldatmaca bir şey. Bu, ömrünü uzatmak için çare aramaktır. Yani bence bu soru. "Türkiye'de sos- yalizmin, Marksizmin geleceği ne ola- caktır" biçiminde değil de "Bu ivme nasıl kazanılacaktır, can çekişen bir şe- yin karşısına bir diri nasıl çıkanlacak- tır" şeklinde olmalı herhalde. Çünkü gerçekten can çekişiyor. Bütün dünya- da. Sovyetler Birliği ayaktayken bu can çekışme edebiyatı Türkiyemiz'e de varana kadar çok gelişti. tlerleyen sosyalizm. gerileyen kapitalizm falan dendi. birtakım krizlerden söz edildi. Aslına bakarsanız o, birtakım sosya- listlenn umut edebiyatıydı. Daha o sı- ralar Ay'a yarıştaydılar. Yani o kadar gerilememişlerdi. palyatif birtakım önlemlerle geçici çözümler bulabili- yorlardı. Şimdi bunu artık bulamıyor- lar. Ama bugün kapitalizmin can çe- kışmeye başlaması, eskisi gibi edebi- yat değildir. Şimdi asıl üstünde durul- ması gereken şey galiba nasıl olacağı- dır. - Dünyada sosyalizmin öldügüne da- ir ileri süriilen tezJer, işçi sınıfının orta- dan kalktığına. çünkü teknolojinin işçi sınıfını yok ettiğine davandırılıvor. Tek- yükseltmeleri gerektiğini söylüyor. noloji işçi sınıfını yok etti mi gerçek- ten? Bıçakçı- Sosyalizmin ölüşünü bir şeye bağlıvorlar. Şimdiye kadar adına sosyalist denen. öyle etiketlerle yaşa- yan birtakım ülkeler oldu ve o ülkeler- de bir şeyler çöktü. Buna bakarak sos- yalizm çöktü deniyor. Halbuki sosya- lizmde ön şey ne: iktidann adresi, ikti- dara sahip olacak sınıfın adı. O nedir. işçiler. emekçiler. yani üre- tenler. Ve tabii asıl arkasında olan ger- çek. ezilenler. sömürülenlerin iktidan olacak. Dikkat edın. çökmüş hiçbir yerde. bir tane ülke gösterilebilir mi ki. orada gerçekten toplumun ezilmiş insanlan. işçileri. emekçileri iktidarda olsunlar... Böyle bir ülke çökmedi hiç. böyle bir ülke olmadı hiç çünkü. Ve olmadı- ğı için de sosyalizm olmadı. Şimdi bunun karşısında bir de işçi ve emekçilerin iktidan dendiği zaman gelişen teknoloji karşısında bu sayılar azalıyor gibi bir şey çıkıyor ortaya. Doğrudur. bu sayılar azalıyor. Ama bir toplumun ezilen insanlannın ezilmiş- likten kurtulacağı düzenin adı sosya- lizm. Ezilmiş insanlar eğer çoğunluk- taysa avnı zamanda demokrasinin adı sosyalizm. Yani çoğunluğun iktidan. tabii azınlığın katılımcılığıyla bir de- mokratik oluşum meydana getirir. Is- terse üretim hep robotlara dayandınl- mış olsun. Eğer gerçekten eşitliğe da- yalı bir düzen olmasa orada da ister beyaz vakalı olsun. ister üretime yar- dımcı insanlar olsun, onlardan bir bö- lümü ezilecektir. eğer sosyalizm de- nen eşitlikçi düzeni sağlayamazsan. O nedenle buraya takılmak isteyen insanlar çok şabloncu görüyorlar me- sele>i. Mesela "proletaryanın dikta- toryasıTilan deniyor. Bakıyorsunuz, Türkiye'de proletarya tanımı içine gi- recek insan sayısı 1 milyon 800 bin. Bu kadar! Şimdi ben klasik bir yakla- şımla proletarya diktatörlügünü savu- nursam bir azınlığın diktatörlügünü savunmuş olacağım. Bu ölçekte benim demokrat bile olmayacağım düşünüle- bilir. .Azınlığın diktatoryasını savunan bir insanın demokrat olması bile mümkün değil. Sosyalist düzende kamulaştırma bir araçtır. Sosyalizm adına özel sektör kalkmış. Sovyetler Birliği'nde diyebi- lir miyiz ki özel sektör hâlâ vardı. Ha- yır yok ama sömürü hâlâ vardı. Özel sektöre çok başaniı biçimde son veril- mişti ama insanlann birbirlerini sö- mürmesine asla son verilemedi. Bun- ların hepsi bir yöntem. O nedenle eğer günün birinde her şey robotlar elinde bile olsa. eşitlikçi bir insanın. yani sosyalistin durup tahliller yapıp "Feki kimler sömürülüyor acaba" diye bak- ması lazım. Kim sömürülüyorsa orada onun söz ve karar sahibi olacağı kadar bir pay alması. yet alması gerekiyor. Teknolojinin gelişmesi, bir de bu ne- denle sosyalizmin çökmesini, bitmesi- ni getirmez. Bir tek şey vardır, sömürü devam ettikçe sosyalist mücadele de- vam eder. Gerçek bu ve tanım bu ol- malı. Benim, yıllarca hazırladığım belge- lerde. her türlü sömüriiye ve yeni sö- mürü biçimlerine diye bir söz vardır. Her türlü sömürü. bugüne kadar sür- dürülen sömürü. Ama sömürmek iste- yen güçlerin nasıl yeni sömürü biçim- leri yaratacağı bilinmez. Şimdi bana sorarsanız. ne bu yeni sömürü diye. Doğrusu bilmiyorum. Onlar bilmek zorundalar aslında. SÜRECEK BSP üyesi Güner Eliçin, şeriatçıhğı hayati bir tehlike olarak görmediğini söylüyor Şeriatçılık, antidemokratiktir- Burada. ülkedcki şeriat tehlikesine değinelim. Size göre hangi boyutta? - Şeriatçıhğı bir tehlike olarak görü- yorunı. ama hayati ve çok ciddi bir tehlike olarak algılamıyorum. Çünkü. Türkive'nin birikiminin az olmadığını düşünüyorum. Türkiye y?şam biçimi açısından öyle bir düzeye gelmiştir ki. toptan bir geri dönüş. artık söz konusu olamaz. Şeriatçılık bugün bazı kandın- cı vaatlerle gecekondularda belirlı öl- çülerde hâkim olmuştur. Burada top- lum dışına itilmiş. horlanan insanlar bir biçimde kendilerini ifade etmek için, göstermek için şeriatçılann peşi- ne takılıyor. bir yanıyla da tepkisel olarak çarşaf giyiyor, cübbe giyiyor. sakal uzatıyor, sank takıyor. Sanki bir başkaldın simgesiymiş gibi bunlar. Örneğin ezanı yüksek sesle okumak da bir başkaldm ifadesi bu çevrelerde. Ben. bunlar geçer diye düşünüyorum. Türk halkının şeriatçılann peşine takı- lıp da. şeriat düzeni içine sürüklenece- ğini sanmıyorum. Ama bunlar Türki- ye'ye yine de zarar veriyorlar. Ülkenin çok değerli yıllan harcanıyor. Önemli bir toplumsal güç, kafaca sakat bırakı- lıyor. Ben aynca çocuklara dini eğitim verilmesinin de insan haklarına aykın olduğunu düşünüyorum. Kimsenin kendi çocuğu bile olsa, gerçek dışı, bi- lim dışı dini eğitim verme hakkı yok- tur. Bu. bir insanı kendisini geliştirme hakkından yoksun bırakmaktır. Tabii bunu devletın vapması da önemli bir konudur. Devlet. okullardaki din eğiti- miyle buna çanak tutuyor. Bu, suçtur, insan haklarına karşı işlenmiş bir suç- tur. Bir çocuğun kolunu kınp, sakat bı- rakmakla aynı şeydir. - Peki. sol bu tehlikeye karşı nasıl bir tutum izlemeli? - Her şeyden önce sol. cesur ve sa- mimi olmalı diye düşünüyorum. Yani bir solcu ateistse. bunu açıklamaktan kaçmamalı. Kitle dalkavukluğu yap- mamalı, kitlelere. hoşgörünme adına bu samimiyetsizliğı göstermemeli. Ben de Müslümanım. diye söze başla- mamalı. Sosyal demokratları da kata- rak söylüyorum: solcu. önce kendine dürüst olmalı. Kimliğinı asla gizleme- meli. Insanlara ne kadar açık olursa o denli sonuç alacaktır. Bu nedenle Aziz Nesin'in o yönünü çok beğeniyorum. Ateist olduğunu açıklamaktan çekin- memiştir. Atatürk dönemindeki Türk aydınları bu konuda bugünkü aydınlar- dan çok daha cesur ve ileriydiler. Tu- tumlannı açıkça sergilemekten kaçın- mıyorlardı. - Solcu tavır, böyle olmalı divorsu- nuz. Peki, solda ortaklaşa. örgütlü tavır nasıl olmalı? - Bir kere. şeriatçılığın demokrasi dışı olduğunu ilan etmek ve bu yönde çalışmak lazım. Bir zamanlar 163. madde. solda da tartışma konusu ol- muştu. Ben kalkmamasından yanay- dım. Solcuların gericiliğe karşı ortak tavırları olmalıdır. Bu, din düşmanlığı anlamına gelmez. Zaten Atatürk döne- minde de din düşmanlığı vapılmamış- tır. Bu yaklaşım. gericilerin bir propa- gandasıdır ve aldatmacadır. Aynca dü- zene ve bu devlete muhalif oldukların- dan hareketle gerici ve şeriatçılara sempatik bakmak. onları olumlamak, sol adına böyle bir tutum izlemek, çok ilkel bir yaklaşımdır. - Düzenin dayartığı insanın kendine vabantılaşmasını sosyalizm mücadelesi boyutunda nasıl görüyorsunuz? - Sosyalizmin nasıl inşa edileceğini belirtmiştik. Bir gecede gelmez. de- miştik. Ancak şunu da belirteyim: Bir gün toplumsal koşullar öyle gerektirir ki bir gecede olur. O zaman bu. tarıhi bir fırsattır. Ama ben. adım adım kaza- nımlar diyorum. Bu sosyalist kazanım- lar. sadece ekonomiye dayalı olanlar değil. avnı zamanda kültürel kazanım- lardır. fnsanlar hazırlanmalıdır. Kapi- talizm, insanlan sürekli bir tüketime ve harcamaya itiyor. Sonuçta insan ürettiği metanın neredeyse esiri olu>or. Marx'ın dediği gibi. yabancılaşıyor. Oysa ki dünya. yaşamak içindir. Dün- yayı doğal bir şekilde yaşamak önem- lidir. Aç kalmadan, işsiz kalma korku- su duymadan. çocuğumu nasıl okuta- cağım korkusu olmadan yaşamahdır insan. Kendine daha çok zaman ayır- malıdır. Tükettikleri şeyler. sadece me- ta olamamalı. aynı zamanda kitap oku- yabilmeli. müzik dinleyebilmeli. eğle- nebilmelidirler. Sosvalizm, bunîarı sağlayacak bir sistem olarak düşünül- melidir. O yüzden de bunları sağlamak için şimdiden çok çalışmak, çabala- mak lazım. Altyapıyı adamakıllı oluş- turmak lazım. Devrimcilik budur. Öte- ki türlü devrimcilik. çok daha kolaydır. Oysaki sürekli ve 24 saat sosyalist ola- rak yaşamak gerekir. Bir sosyalist aynı zamanda kendi için de yaşayan insan olmalıdır. Kendine zaman ayırmalıdır. Bir sosyalist. aşağıdan yukarı hem kendisi hem de çevresi için yaşamalı- dır. Ben insanlığın buna doğru gittiği- ne inanıyorum. Şimdi. rüketimi sürekli pompalayan bir ekonomik sistem var- lığını sürdürüyor. Buzdolabını at. yenı- sini al; teknoloji şunu icat etti bunu icat etti. aman eskisini at. yenisini al. Sürekli tüket, sürekli çalış mantığı sa- kattır. Sürekli çalışmaya yöneltilen in- san. sürekli işsiz kalma kaygısı çeker. Işte bu nedenle insanlığı açmaza düşü- ren bu düzenin. bu anlayışın yakın za- manda önemli tepkiîer göreceğini sa- nıyorum. Yakın bir gelecekte daha bü- yük kitleler tarafından algılanacaktır ki. sürekli tüketim mutluluk getirmi- yor. Insanlık. doya doya yaşamalıdır. Sx)syalizmin güncelliği bu anlamdadır. Doğrusu Sovyetler Birliği'nin bafmasj bir yarıdan insanlık için uyancı olmuş- tur. Şimdi başka türlü düşünüyor in- sanlar. Sosyalizm, bir mutluluk arayı- şıdır. Daha iyi yaşamanın aracıdır. Yoksa sosyalizm. tek başına bir hedef değildir. Sosyalizmi, gerçekleşebilır bir yakınlıkta görüyorum... Aydınlık• ^ HAFTALIK HABER YORUM DEBGİSİ • Yugoslavya'nın Sevr'i Türkiye'nin Sevr'idir Yüz kadar aydın emperyalizme dayetiye çıkardı. Gerçek Nazilerin yanmda "insanlık" edebiyatı. Bosna için insanlık girişimi sözcüsü Ertuğrul Günay'la tartışma: Yugoslavya'yı bölenler Boşnakları korur mu? • Emekçi eylemi doruğa tırmanıyor Büyük sermaye medyası, MHP ve kaba "solcuların" sendika düşmanlığı kampanyası nafile... İşçi eyleminde medya neleri yansıtmadı? • Pir Sultan Derneği'nden 'maceracı sola' tavır Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Murteza Demir Hasan Yalçın'ın sorularını yanıtladı. BUGÜN VE HER CUMARTESİ BAYILEROE İLA> T.C. KUŞADASIİCRÂ DAİRESİ NDEN GA\TIEVIENKULÜN AÇIKARTTIRMA İLANI DosyaNo: 1994-2428 Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi. kıymeti. adedi. evsafı: Kuşadası Hacıfeyzullah Mah. Karova mevkiinde tapunun C: 16, S: 1554, 952, parsel: 1 'de kayıtlı 1 66 arsa paylı 58 bağımsız bölüm no'lu taşınmazolup Akman Sitesi'nde bulunduğu halen taşınmaz inşaat durumu olup dubleks mes- ken olup 35 m2 büyüklüğündedir. Su basmanı bitmiş. kat kolonlan dökülmüş, tuğla duvarlan kısmen örülü table betonlanmış olup etrafında inşaatlann devamı aörülmektedir. Değen 700.000.000.- (yedi yüz milyon liradır). Satış şartlan: 1 - Satış 5.9.1995 Salı günü saat 14.30"dan 14.50"ye kadaradliye çay bahçesinde açıkarttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tah- min edilen kıymetin yüzde 75'ıni ve rüçhanlı alacakJılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedel- le alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 15.9.1995 Cuma günü adliye çay bahçesinde 14.30-14.50 arasında ikıncı arttırmaya çı- karılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememışse gaynmenkul, en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen müd- det sonunda en çok arttırana ıhale edilecektir. Şu kadar ki arttırma bedelınin malın tahmin edilen kıymetinin vüzde40'ını bulması ve satış isteyenin ala- cağına rûçhanı olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan başka. paraya çevirme ve paylaştırma masraflannı geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Arttırmaya iştırak edeceklerın. tahmin edilen kıymetin yüzde 20 sı nispetinde pey akçesı veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektu- bunu vermeleri lazımdır. Satış peşın para iledir. alıcı istediğinde 20 günü eeçmemek üzere mehıl verilebilir. Tellâliye resmi, ihalepulu, tapu harç ve mas- rafları alıcıya aittir. Birıkmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ılgililerin (^) bu gaynmenkul üzerindeki haklarını, hususiyle faiz ve masrafa dair olan ıddıalannı dayanağı belge- ler ile on beş gün içinde dairemize bildirmelen lazımdırı aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabıt olmadıkça pavlaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenın feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettiklen bedel ile son iha- le bedeli arasındakı farktan ve diğer zararlardan ve aynca temerrüt faizınden müteselsılen mesul olacaklardır. İhalefarkı ve temerrüt faizi ayrıca, hük- me hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark. varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şarrname. ılan tarihinden itibaren herkesin görebılmesi için daireden açık olup masrafı verildıği takdirde isteyen alıcıya birömeği gönderilebilir. 6- Satışa ıştirak edenlerin jartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmış sayılacaklan. başkaca bilgi almak isteyenlerin 9942428 sayılı dosya nu- marasıyla müdürlüğiimüze başvurmaları ilan olunur. 17.7.1995 (+) İİgililer tabirine irtifak hakkı sahip4eri de dahiktir. Basın: 34184 CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Aybar'ın Başarısı ve Dramı "Başan" ve "dram" kavramlannın birfikteliği, ge- nellikle. başarının ölümden sonra kazanıldığr(ya da anlaşıldığı) durumlar için geçerlidir. Başan kazanan kişi bunu sağlığında göremediği için, dram (bazı durumlarda trajedi) başanya eşlik etmiş olur. Aybar için tam böyle olmadı. Başan ona sağlığında geldi. Savunduğu bazı temel görüşlerın doğrulandığını yaşarken gördü. Onun başkanlıktan ve arkasından da üyelikten aynlışından sonra TİP'te görünür bir gelişme olmadı. Bunu, eleştirdiği Sovyet sisteminin çöküşü izledi. Fakat Aybar, kendisi de. TİP sonra- sında görüşleri doğrultusunda başanlı bir örgütlen- me gerçekleştiremedi. Bir başka deyişle, kuram- salda savunduğunun pratikteki karşılığını (TİP'te kı- sa bir dönem dışında) göremedi. Sovyet sisteminin çöküşü ise insanlığa mutluluk değil, sayısız mut- suzluklar getirdi. Şoven milliyetçilikler, faşizm ve en ilkel biçimleriyle kapitalizm öncesi ilişki biçimleri hortladı... Bu çöküş ve sonrasında yaşananlar sos- yalizmin bir tür uygulanışının aksakhkları konusun- daki iddialara haklılık kazandınrken. pek çok yeni soru ve karşıt iddiayı da gündeme getirdi... Kâğıt üstündekiyle pratıkte olup bitenin birbirini tutmazlı- ğı trajik biçimlerde ortaya çıktı... • • • 1960lı yıllan benim gibi Ankara'da yaşayan genç TİP'liler için Mehmet Ali Aybar, liderliği tartışmasız benimsenen, hayranlık ve saygı duyulan, fakat yine de yabancı ve uzak bir kimseydi. Bunda, Istan- bul'da yaşıyor oluşu kadar, onu başkalarından farklı ve üstün kılan fiziği, en yüksek düzeyde bü- rokratlara özgü sayılabılecek şıklığı; konuşması ve tavırlarıyla kendini hep başka (ve yukarda) bir yer- de tutuyor oluşu da etkendi. En azından, o yıllarda yirmili yaşlann henüz başlangıcında olan bizler bu- nu böyle algılıyorduk. Bizim daha yakın bir diyalog içinde olduğumuz liderler ise, sıcak konuşma üs- lupları ve tavırlarıyla Sadun Aren, Niyazi Ağırnas- lı, (ve hatta, sert öğretmen tavnna karşın, gençlerie bire bir diyaloga daha açık) Behice Boran'dı... 6O'lı yılların ortalarında, TİP'in Meclis'te temsil edilmekte olduğu dönemde, Aybar'ın görüşlerini benimseyen gençler arasındaydım. Bir sonraki se- çim sonucunda çok daha büyük sayılarla Meclis'e girileceğine inanıyor, Türkiye işçi Partisi'nin bu doğrultuda gelişimine zarar verebileceği kaygısını duyduğumuz eylemlere, davranışlara tepki gösteri- yorduk. "Dönüşüm" dergısinin TİP organı niteliğiy- le ikinci kez yayımlanışında A. Baykal imzasıyla si- yasal içerikli birkaç yazı yayımlamıştım. Bunlardan "Tepeden Inmeciler ve Halk Devrimcileri" başlığını taşıyanı, Aybar'ın bu konuyla ılgili görtişlerinin sa- vunusuydu. Fakat Çekoslovakya olaylarına ilişkin bir eleştiriye ise sanırım o dönemin pek çok genç solcusu gibi, ben de hazırlıklı değildim... • • • Liderlerimizin kitap sahibi olmayışlannı ciddı bir eksiklik olarak duyduğumuzdan, 1968'de "Bağım- sızlık Demokrasi ve Sosyalizm"\n yayımlanışını sa- bırsızlıkla beklemiş ve sevinçle karşılamıştık. Fakat eksik bir sevinç olmuştu bu. Çünkü kitabın büyük bölümü, Aybar'ın konuşmalarından oluşmaktaydı. Kuramsal denebilecek çalışma, şimdi anımsadı- ğımca, kitaba da adını veren 60-70 sayfalık bir bö- lümdü... (TİP'en ayrıldıktan sonraki yıllarda yayım- ladığı yapıtlarını aynı ilgiyle izlemediğimi ise, bir ek- siklik olarak, itiraf ederim.) • • • Mehmet Ali Aybar'ın görüşlerinin tartışılması bir makalenin sınırları içinde elbette söz konusu değil- dir. Onun Leninist kuram ve uygulama konusunda- ki eleştirilerinin. Türkiye'de Lenin'in yapıtlarının he- nüz doğru dürüst okunup anlaşılmadığı bir döne- me rastlaması kanımca talihsizlik olmuştur... Dünya sosyalist literatüründe 1920'lerde başlayan bu tar- tışmaların kimi ürünleri Türkiye'de yetmiş-seksen yıllık gecikmelerle ancak yayımlanıyor... (Bir örnek olarak, K. Korsch'un 1920'lerde yazılan, 1966'da Frankfurt'ta kitap olarak basılan "Marksizm ve Fel- sefe"s\ Türkçede 1991'de yayımlandı. Lukacs'ın 1923 tarihli "Tarih ve Sınıf Bilinci" adlı yapıtı dili- mizde henüz yayımlanmış değil.) Aybar'ın gerek Leninist kuram ve uygulamalar, gerekse Marksizm konularında, (izleyebildiğim kadarınca) bana ku- ramsal olmaktan çok pragmatik ve bir hayli de po- pülarize edılmiş görünen görüşlerinin iyice anlaşıl- ması. irdelenip tartışılması bir zorunluluktur. Türki- ye'de sosyalist kuram ve uygulamaya ilişkin görüş- leri (özellikle TİP'in bir dönemdeki başarısı göz önünde bulundurularak) güncelliğini, önemlerini korumaktadır. Fakat bu irdeleme ve tartışmalar, an- cak ciddi kuramsal temele dayanarak sağlıklı so- nuçlar verebilir... Ülkemizde bu konuda (Marksiz- min çağdaş yorumları konusunda) yeterli bilgi biri- kimi bulunduğundan kuşkuluyum... Aybar'ın gö- rüşlerinin, ya da tam karşıt bir yönde, dünyadaki "reel sosyalist" uygulamaların, duygusal ve toptan bir kabul ya da reddiyle bir yere varılabilmesi ise mümkün değildir. • • • Mehmet Ali Aybar, görüşlerinin kuramsal irdelen- mesiyle varılacak sonuçlar ne olursa olsun, Türki- ye'de demokrasi ve sosyalizm hareketinin hiç kuş- kusuz en özgün, en bilinçli, en yiğit önderlerinden biri olarak anımsanacak ve gündemde kalacak; onun başkanlığındaki TİP dönemi ise, o yıllan yaşayanlarca. kayıp bir cennet gibi hep özlenecek- tir... Can Sinirsiz Aramıza hoşgeldin. Yaşama sırası sende. Aydın ailesi İLAN T.C. İZMİR 1. İŞ MAHKEMESİ'NDEN 1995 68 Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlügü vekili tarafından davalılar lzmir Eskiçamlık 57 57 Sok. 101 no'da oturur, Seyithan Toprak ile Antalya Sinan Mah. Cebesoy Cad. Eraz Ap. 7 no'lu dairede ıkamet etmış olan Mehmet Öz- san aleyhlerine açılmış olan 10.053.675.- TL alacağın tahsıli davasının vapılan duruşmasında, yukanda isim- leri yazılı davalılara tebligat vapılamadığı ve zabıta ma- rifeti ile de adreslerinin tespitı mümkün olmadığından duruşma gününün kendilerine ilanen tebliğine karar ve- rildiğinden, yukanda isim ve eski adresleri yazılı bulu- nan davalılar Seyithan Toprak ile Mehnmet Özsan'nın davalı olarak 2.10.1995 günü saat 9.15'te lzmir 1. Iş Mahkemesi'nde hazır bulunmaları, veya kendilerini tem- sil edecek olan kanuni bir vekil göndermeleri, davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 34157
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle