Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8ARALIK1995CUMA
KULTUR
CRAMOFON İCNESİ SELİMİLERİ
KaUıiıııizdeki
ReşatNıni"W Taz ortasmda. sıcak temmuz günierinde ürpenp titreyişım akla
^V siğacakgıbıdegıldi. OdamaCapanmış,yataktatıtrıvor.dentıbır
M acıyiakavruluyordum. Bu. RcşatNuriĞüntekin'ın Akşam Gü-
neşiromanıydı.
Gözyaşlarımı tutamıyordum. diyenıeyecegım. Acı öylesine yoğun-
du kı. ağlanıak. arınmak olasızdı. 1926 tarihü Akşam Güneşi. yazılı-
şmdan vaklaşık kjrk yıl sonra. edebiyat tutkunu bir yeniyetmeyi yıne
ve kimbılir hangi okurlan ardı sıra sürüklemişken. işte bir kez daha çar-
pıp deviriyordu.
Hele roman bitip. faciayı andırır 'son'la baş başa kalinca. büsbütün
ürperıp tıtrevecektım. Intıharı andırırbırson...
Inlihan. dıyorum. çünkü Ak$am Güneşı'nde yeşıl gözlü Jülide'nın
çekip gidışıvle Nazmi ıçin de hayat sona erer. Omrün geçıcıliğı orta-
smda, yaşını başını almış Nazmı Bey için genç. hırçın. mükcdder Jü-
lide bir 'akşam giineşi'dır. Son bır kez parlar ve söner.
Ogünlerden bu yana daotuz yılı aşkın bir zaman geçtı. Bununla bir-
likte Akşam Güneşı ni. Dudaktan Kalbe'yi ilk okuyuşlarım. heyecan-
lar. kalp çarpıntıları. harta mide bulantısını andırır hastalanışlar dün gı-
bi.
Nitekim Gençlere Türk Romanından Altın SayfaJar'ı hazırlarken
Akşam Güneşi'yle Dudaktan Kalbearasındaduraksayışlar içinde kal-
dım. Bırbinne yakın akraba. bu ıki romandan hangisıni seçecektim?
Dudaktan Kalbe ağır bastı. Orada Kenan'ın nevzen Şem'i Dede'yle
dostluğu. sonbahar. bagbozumu tas\ irleri bende hep yaşadı.
Ama şımdi "kalbimizdtki Reşat NurTyı yazmava çalışırken sevgili
Akşam Güneşi'nın sanciMnı daha şiddetli hıssedıyorunı. Bu romanı
seçkıye almadıgım için pişman gibivim.
ilk okumalar. gençlık okumaları verı gelip denk düşünce yaradılışı-
mızın gizlennı de bize açıyor: Akşam Güneşi'nde yoğun melankolı.
Dudaktan Kalbe'de yoğun melankoliyi mevsimedönüştüren sonbahar
tasvirleri duygu dünyamın yönsemelerini söylemekteydı.
Şu satırları okurken adeta huzur bulurdum: "Sonbaharda havalar
bulanmaya başlar. gökjüzünde bulutiar dolaşır, rüzgânn önünde vap-
raklar uçuşurdu... Sararmış çardaklar. kurumaya başlamış ağaçlarda
hevenkler sailanır, yerlerde sıra sıra hasırlann üstünde yaldızlı gibi gö-
riinen üzümler kurur. vollardan mütemadiyen üzüm sepetieriyJe yük-
lü arabalar. beygir kafileleri geçerdi."
Oysa Dudaktan Kalbe'nin vada Akşam Güneşi'nın derin etkılerin-
den çok önce başlıyordu Reşat Nuri maceram
llkokul Türkçe kitabımızda 'Kirazlar' adlı bir öykü \ardı. llkokul
çocuklannın okuması ıçin elverişli miydi. pek bilemem. Çok acıklıy-
dı. Ancak ağlaya aglaya okuyabilırdiniz. Yoksullara sevgı ve saygı aşı-
lıyordu.
Demek ki her açıdan yanlış. Bugünün pespave eglence dünyasında
gözyaşı dökmenin ne anlamı olabılir? Hele yoksullara acımanın. kö-
şeyi dönme. kişısel kazanç hırslanyla yüklii sıyasada olsa olsa zararı
dokunacaktır. Bizleregelince. besbelli. Reşat Nuri'ylezehirlenmıştik...
'Kirazlar'dan sonra
'Kırazlar'dan sonra Çalıkuşu geliyor. Munise'nin iinlü ölüm sahne-
si de bir okul kitabındaydı. Yine çok acıklı. gönül yakıcıydı. Feride.
Munise'nin başucunda lıayatı birdenbıre algılar. Burada kadere boyun
eğiş ölçüsünde. geleceği acılardan arındırma talebı o kadar ıç içe geç-
miştir ki. ınançtan somut düşün-
ceyejol alınır.
Zaten Reşat Nuri"de inançla şüphe
yan yana yüriivecektir. Gökyüzü şüp-
heye açılır, şüpheden de şüphelenerek
noktalanır.
Reşat Nuri birtakım ka\galara ıç
dünvada son verebilmiş ender vazar-
lanmızdandır.
Okul kitabımızdaki seçme parçadan
sonra. bu romanı hemen edınmıştim. Fe-
rideyle Kâmran bırbirlerine kavuşa-
caklar mı okuyuşu, >eni \ eni okuma-
larda, Anadolu görüntüİerine evril-
mış, daha sonralan da o sessız
mıHi eğıtim. bürokrasi eleş-
tırilen. taşlamalanyla do-
nanmıştı.
Reşat Nun'nın Çalıku-
şu'ndan pek hoşlanmadıgını bı-
Ityoruz. Bırsövleşisınde. uzun vıl-
lar yalnızca 'Çalıkuşu romancısı"
olarak anılmaktan yakınıyor. Ger-
çekten deçok önemlı başka roman-
lan.eserlen var.
Çalıkuşu taşıdığı *ruh<
açısından ne-
siller bo\u okuru büyülüvorsa. Yakup
KadrTnin saptayımını gözden ırak tutma-
malı. Çalıkuşu romancısı olarak anıl-
maktan bezgin Reşat Nuri. 7 Arahk
1956'da aramızdan aynlır. A
L'sta romancı Yakup Kadri. dostu- '
nun. meslekdaşının ölünıü karşısında
'yine' Çalıkuşu'ndan söz açmaktan kendini ala-
mayacaktır: "MiBederarası edebivarta bü>ük
klasik trajedilerle kapanmış \e en \ üksek örnek-
k'rini \erip tükenmiş tılakki edilen bir sanat has-
sası birdenbıre bir Türk rnmanında yeniden tecelli et-
miş, Feride adında bir Dame de Sion'lu Türk kızL Reşat Nuri'nin clin-
de, bize lphıgenıe\i, bize Chımene'i hatırlatan bir vekaar. bir iffet, bir
ahlak \e seciyeörneği haline girmiştir." ı Alıntılay an Cevdet Kudret.)
Artık Reşat Nuri'nin bütüıı eserlerini okuyordum. İlk sırayı roman-
lar alıyordu elbette. Bir roman delısıydım. Ote yandan öykülcr. ıddi-
asız ızlenimlerle yüklü Anadolu Notian, yazarın Yedıgün. Aydabır gı-
bidergilerdekalmışyazılandazanıanaralıklanvlaokumaalanım ıçin-
deydı. Reşat Nun'yi yıllardan berı büyük bır tutkuyla okuvorum. Bi-
rol EmiL bu \ azgeçilmez okumanın sebebinı şö\ le açıklıyor "Onun
romanlan. umumi>etle birinci şahıs a<>/ıııtlan nakledilen bi r nı\i -jur-
nal'dir. Bu itibarla, romancının >arlığı hiç hissedilmcz. Roman şahıs-
lan çok tabii bir şckılde. kendiliklerinden \e ha\ahn içinden doğarlar.
Onlann oku>ııcuda o kadar canlı, "\aşamışlar" ya da *\aşayabilirler'
intihaını uyandırmasının sebebi budur. Bu roman şahısları önceden
hazır kalıptara göre "inşa' edilmemişlerdir.~
• Tanndağı Ziyafeti, Reşat Nuri'nin tiyatro
alanındaki en sivri dilli. siyasal eleştirili, bir yandan
da iyimser, yanna güvenle bakabilen çalışması
niteligindedir.
iziitiyatroadamı Çalıkuşu'ndan bugüne
Okurun "romancf yönü. kimliğiyle
iyi kötü tanıdığı Reşat Nurinın henüz
ve hâlâ yeterince değerlendinlmemiş
bambaşka yazı çabaları da söz konu-
sudur
Reşat Nuri. usta bir soyleşi yazan-
dır. Gazete ve dergilerde kalmış bu
söyleşi yazılarında çok değişik konu-
lara değınmiştir.
BirbölüŞünde anılarını okuruz. tlk
aşkı. ilk işi. ilk yazısı o anılarda sap-
tanmıştır. Birbölûğünde yurtdışı gezi-
lerinin ızlenımleri *şark \« garp" açı-
sından aktanlmıştır. Romancı. kimi-
leyin roman sanatının mutfağında gö-
rünür Fransa gezisinden dönüşte Ma-
dame Bovary'nın esin kışisıne yönelik
bilgilendirmelerle yüklü. bugün de tat
alınarak okunabılecek bir söyleşi ya-
zısı yazar. Flaubert'ın 'yarattığı' Ma-
dame Bovary. bize o kadar çekieı ge-
lirken gerçek yaşamdaki. Çalıkuşu ro-
mancısının saptayımıyla, renksiz. sılik
birtaşra kadınıdır.
Reşat Nuri imzalı tiyatro yazılan.
Reşat Nuri Güntekin'in Tiyatro ile fl-
gili Makaleieri (1976) adlı kitapta der-
lenmiştir 1910'lann sonlanndan baş-
layarak sürdürülmüş bu tiyarro yazıla-
n, bilmjyorum. konservatuvar öğren-
cilerinin öğreniminde herhangi bir sa-
tır başı oluyor mu?.. Günümüzde ya-
zılan tiyatro yazılarıyla kıvaslandıgin-
da Reşat Nuri'nin çok yönlü bir tiyat-
ro adamı olduğu büsbütün ort3\a çıka-
caktır.
Reşat Nuri. matro sanatını bırçok
düzlemde ırdelemıştir. Adını \erdiğım
kitapta yer almayan bir yazısı 'Tiyat-
romuzda Türk Kadınıı 1953) başlığı-
nı taşıyor. Tarihçeye eâilen yazar. ilk
Müslüman Türk kadın oyuncusu ,\fi-
feJafe'nin serüvenini şöyle kaleme ge-
tirmiş:
"Afîfe. Hüseyin Suat merhumun Ya-
malar ismindeki bir pi>esinin provala-
ruıı takip etmişti. \ e rolleri ezbertemiş-
ti. Elisa (Binemeciyan)birdenbire ay-
nlınca, idare heyeti (.\fife) Jale'vi de-
nemeyi düşündü. Şaşılacak şeydir ki
taassubun azıp kudurduğu, Mustafa
Kemafe karşı yeşil ordular teşkil ed^
diği o sıralarda, Şeyhülislamlık \e hat-
taFent Paşa hükünıetiçe\Telerindebil-
mem nasıl bir >umuşama aJamerleri
belirmişti. Bu belki. şaşkınlıktan \e
memlekette her şeyin çözülmesinden
ileri gelh'ordu-.*1
Yazı, yıımuşama belirtilerinin han-
gi bağnaz tavırlarla silinip gittiğinin
öykülenmesiyle de\am etmektedir.
Kadirbilmezligımizden sessızce yakı-
nan Reşat Nuri. Afife Jale için şunla-
n da söv ler: "Böylece Afife Jale, Türk
tiyatrosunıın ilk kadınıdır. Dünvamız-
daki hemen hemen şaşmaz bir kaide-
je uyarak bu ilk olmak mazhariyetinin
kefaretini birçok acılar ve sefaletlerie
ödeyerek. pek genç yaşta ölmüştür.
Şimdikiler onun sendelemiş ve niha>et
düşmiiş zayıf izleri üzerinde yürüdük-
lerini unutmamaİKJırlar."
Reşat Nuri'nin tivatro oyunlarına
gelince: bu eserlerin derli toplu bir ba-
sımı gerçekleşmediginden. yazık kı
yalnız bilebildiklerim üzerinde durabı-
İeceöim.
Hançer \ e HüDeri törel değerler üze-
rinde sorgulayıştır. Eski Şarkj. Eskı
Hastalık romanından yolaçıkılarak ka-
leme alınmış. bol kişili, fazla uzun rep-
likli. yine de ilginçliğini koruyan bir
çalışmadır. Ölçülü birkısaltmayla sah-
nelenebılse genış kitleye 'aşk' konu-
sunda duyarlık katacaktır.
'Tanndağı Ziyafeti'
Yaprak Dökümü çizgısindeki Bah-
kesir Muhasebecisi, günümüzün aç-
gözlü iktidarsahiplerine kalp acısı \er-
mese bile. yanna nasil çıkacağını bi-
lemeyen orta halli insana bol gözyaşı
döktürerek bir iki saat ferahlık \ erebi-
lir.
N'hayet Tanndağı Ziyafeti, Reşat
Nuri'nin tiyatro alanındaki en sivri dil-
li. siya»al eleştirili. biryandanda iyim-
ser, yanna güvenle bakabilen çalışma-
sı nıteliğindedir.
Oy unun başında "Vaka.zamanımız-
daÖrta Asya'da Karkum Cumhuriye-
ti"nde geçer, renlder umumivetleesmer,
kaş \e gözler hafifçe çekiktir" denme-
sine karşın. Çin sının yakınlardaki
Tanrılar bataklığının, otuz yıldan beri
ilk kez açılan 'metnık\ekapalıav köş-
kii'nün nereleri olabıleceği aynca yo-
rumlanmayı gerektıımez.
Oyunun kişileri 'bugüniimüz' için
de anlamlıdır: Komutanlar, parti reis-
leri. dahiliye nazırlan. mebus şairler.
senatörler. nihayet diktatör. Ama dik-
tatör artık 'cumhurreisi'dir. Memle-
ketteki müstebitler sözümona yok edil-
miş. yöneticıler de 'inkılabın bekçile-
ri' olmuşlardır. Küçük bir bando mil-
li marşı çalmaktadır...
Devamından boş yere söz açmaya-
cağım. Meraklısı zaten bıli>or. Merak
edip okumamış olanı cezbetmenin yor-
damını ise ben bilmiyorum.
Evet. 7 Aralık 1956 tarihinde kay-
bettıgimiz Reşat Nuri Güntekin. bü-
\ük bir yazanmızdı.
Edebiyat aracılığıyla bu toplumun
insanlarına çok önemli ufuklar açtı. O
ufuklan bir rürlü göremiyorsak, suç
herhalde Reşat Nuri'de ve eserinde
aranmamalı.
Tanndağı Ziyafeti'nin son repliğini
alıntılayarak noktalıyomm bu yazıyı:
"Sen bizinı babamızsın, sen bizinı
babamızsın!.." Okunmadıkça. eserler
galiba ıntıkam alabiliyor.
âüraekin
(.aiıkuşu ıkıtap olarak yayımlanışı
1923) Reşat Nuri'ye yurtçapında ün saö-
lar.
Tethka edıldiöi günlerde yurt. derin
yaslarla \üklü. yurt toprağı dü^manla
örülüdür.
tmparatorlugun battığı, cumhunyetin
doğduğu o çalkantılı dönemde özellikle
Istanbııl. Çalıkuşu'ndan yanıt beklemiş.
Fende'nin Anadolu mücadelesi başanya
erdikçe. yıkık Istanbul da umut bulabili-
yormuş. lanpınar. bir yazısında bunlan
sö\ler...
Edebıyatımızın çok tanmmış. çok se-
v ılmış romanciM Reşat Nun. hemen her
r o m a n ı n d a
okurlan nafer-
din ya da top-
lumun sorun-
lanndan bir
kesit sunacak-
tır. Üstelık.
adamakallı id-
diasız bir tu-
tumla.
H a I i d e
Edib'de eg-
zantrik olan.
L
"~—" ~~ Reşat Nuri'de
benlikten bile sıynlmıştır. Yakup Kad-
ri'nin biraz yüksekten bakışı. Reşat Nu-
ri'deenıkonualçakgönüllülüğedönüşür.
Bu üç büyük romancımızdan 'her' oku-
ra ses yöneltme başarısını sonuna kadar
koruyabilen Reşat Nuri"dır. Romanları-
nın küçük okuma kılavuzunu çıkaralım
'İlk gözagnsı'' Harabelerin Çiçeği
(1918'de tefrika edılmiştır) duygusal bır
romandır Duygusallık bundan böyle Re-
şar Nuri'nin asla yüksünmeyeceği. asla
kaçmayacağı bir özelligi olacaktır.
GizJİEK 1920"de tefrika edilmiştir.)Bı-
rinci Dünya Savaşı döneminde türedi
zenginlik. vurgunculuk ızleğine açılır.
Haksız kazanç bundan böyle Reşat Nu-
ri'nin tiksintileri arasında ver alacaktır.
Çalıkuşu, birçok yönsemesine: sevgi,
acıına. sevecenlik duygulanımlannı da
ekler. Reşat Nuri, birbakıma sevecenlik
ve merhamet romancısıdır. Sığınmak is-
teyenler hiçbir zaman yanıtsız kalmazlar.
Damga'da (1924) öz\eriyi büyük ha-
> al kınklığı noktalayacaktır. Ha> al kınk-
İığına karşın hayatı olduğu gibi kabul
ediş bu melodramatık romanın özlü sö-
züdür.
Çok sevdigim Dudaktan Kalbe (1924)
bızde 'sanatkâr romam'na ilk örnek sa-
vılabılir Kenan. Dosto\evski kışilerini
çagnştınr bir ruh ikilemi içinde belire-
cek. aşın duyarlılıkla körücüilüğü benli-
ğınde banndıracaktır.
Bir Kadın Düşmanı( 1927) hem Hara-
belerin Çiçeği ni andırır. hem de Reşat
Nuri'de 'yeni' bir anlatım tekniğine ışa-
ret eder: Romanın baş kişileri. aynı olay-
lan, önce çıp-
lak gözle gö-
rüldüğü gibi
sonra da iç
dünyadaki asıl
sebep-sonuç-
lanyla anlatır-
lar. Çıplak ger-
çeklik. ıç ger-
çeklikte bütü-
nüylekarşıtbir
görünüm edı-
necektir.
Yeşil Gece
(1928) din
adamının "çumhuriyet Türkiyesinde ül-
kü arayışı olarak okunabilir. Din adamı
yeni başkent Ankara'dan umut bekle-
mekte. ızönül banşması için kendi sözü-
nü sövlemek ıstemektedir.
Acımak (1928) birbırini tanıyamamış
birbaba-kızın övküsünü ışlergörünürken
aile hayatımızın temelindeki bazı çarpık-
lıklara işaret eder. Sevgisiz evliliklerin
çocuk üzerindeki önemli etkisini deşen
bu roman. yalnız bu yönüyle bile giincel-
liğini bugün de korumakta. Türk ailesi-
ne ses yöneltmektedir.
Bilinmeyen, eşsiz roman
193O'da Reşat Nuri'ye Çalıkuşu ölçü-
siinde okur kazandıran Yaprak Dökümü
yayımlanır. Dürüstlügün. değişen ve çar-
pıklaşan toplumsal koşullar karşısında
bireysel onurun gitgide işlevsizleşeceği-
ni, birhaykınşla haberveren Yaprak Dö-
kümu. günüınÜ7e Çalıkuşu'nun ülküle-
1 rinde de çok
şev söylemek-
tedir.
Çumhuriyet
rejiminekarşın.
sürüp gitmiş
evlatlık-besle-
me kurumu Kı-
zılcık Dalla-
n'nda (1932)
ağır bir eleşti-
riyle gündeme
getirilir. Daha
-< çok. bir uzun
oykü navasındakı bu romanın son bölü-
mü eşsiz sinematografisiv le büyüleyici-
dir. İnanç-inançsızlık eksenlerindeki
Gökyüzü (1935), Reşat Nuri'deki ınanç
duygusunun olanca inceliğini yansıt-
makla kalmıyor. bugünün o kadaryobaz-
lığa sürüklenmiş görüntüİerine de bir ya-
nıt oluşrurmaya de\am ediyor.
Reşat Nuri'nin azbilinen. eşsiz roma-
nı Eski Hastalıkı 1938). aşk izlegıni Türk
toplumunun törel degerleri. etik anlayışı
çerçevesınde ışler. Gerçek modern Türk
kadını için ilk adımı attınr. Bu güçlü ro-
man, yazık ki okuruna hâlâ gerçek anla-
mıyla kavuşamamıştır.
Taşra hasatı sahnelerine romantik açı-
dan eğilen AteşGecesi'ni (1942) gerçek-
çi- taşlamacı Değinnen (1944) izler. De-
ğirmen'de taşra bir vodvil. bürokrasinin
hışmma uğramışrır.
Simaesel anlatımlı denebilecek Mis-
kinkrtekkesi( 1946). II. Mahmut dönc-
minden çumhuriyet yıllarına bir dılenci-
ler tarihçesi görünmekle birlıkte, üretı-
mindonduğutoplumhayatınabirağıttır.
Üretmeyen. çalışma düşmanı. cansızla-
şan bu toplum hayatı Reşat Nuri'ye unu-
tulmaztraji-komikMiskinlerTekkesi'ni
yazdırmıştır.
Usta romancının ölümünden sonra ki-
taplaşan üç romandan Kan Davası yaba-
nıldoğada merhamet arayışıdır. 1960 ba-
sımlı Kan Da\ ası. asıl sözünü başlangıç-
taki dostluk hikâyesinde söyler.
Taşra hayatı sahneleri çizgisindeki Ka-
vak Yelleri
(1961) siya-
sal erk. yöne-
timsel baskı-
lar. iktidar
hırsı \e tota-
liter tutumlar
konusunda
bır başka
gözden kaç-
mış roman-
dır. Kavak
Yelleri. bugü-
nün siyasal
düzenindekı aksayışlann başlangıç nok-
tasını yansıtmakta. dolayısıyla günümü-
ze ışık tutmaktadır.
Nihayet Son Sıgınak (1961) tuiuat ti-
yatrolan. gözden düşmüş alaturka müzik.
Anadolu'nun sanata yaklaşımı konusun-
da ilginç venlerle yüklüdür.
Böylesine zengin çeşitli bir romancı-
lık, kolay kolay bir ömre sığar mı diye dü-
şünüyor insan. Reşat Nuri Güntekin'in
okuru hemen kavrayan anlatımı, roman-
dan romana aynı gücü koruyabilıyor. Ko-
nulann. kişilerin zaman zaman benzerlik
yansıtması bu romanlan bir 'tekrar* duy-
gusuyla okutmuyor; tersine, her yeni ve-
rim, Reşat Nuri romancılığına yeni bir
pekişme olanağı sağlamıştır.
Günün moda değerleriyle oyalanan 'sı-
radan" okur ıçin Reşat Nuri ve eseri çok-
tan eskimiş. tüketilmiş sanılabilır. Aldan-
mamak gerek: Edebiyatı haslıgı içinde
kavramak isteyen okurlan şimdı de
bugün de bir Reşat Nuri hazinesiyle kar-
şı karşıya.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
'Ey Zaman, Uzaklaşmaktasın
Benden Şimdi...'
Aziz ÇalışJar'm ölümünü duyduğumdan bu yana,
Rilke'nın ikı dizesi kafamdan gitmiyor: "Ey zaman,
uzaklaşmaktasın benden şimdi. I Yaralanıyorum her
kanat çırptşınla."
Bu mudur acaba. diye soruyorum kendi kendime,
bu mudur acaba Aziz Çalışlan ve onun gibileri bu ül-
kede erkenden alıp götüren asıl yaralar? Artık onla-
nn olmayan, olamayacak olan, hiçbir zaman payla-
şamayacakları ve tanıklığını yapma zilletine de daha
fazla katlanamayacaklan zamanlann kanat çırpışla-
rıyla her gün bıraz daha yaralanıp yıpranmak: kimi za-
manların gelişini. gelmekle de kalmayıp hep gönül-
lerince. engellenemez bır biçimde kanat çırpmaları-
nı izlemek zorunda kalmak: sonuçta hiçbir üretken-
liğin böyle zamanların önüne geçemediğinin bılinci-
neacı acı varmak! Bu mu acaba şimdilerde "toplum-
sal kanser" diye adlandırılmaya başlanan?
Bütünüyle düşünce üretimine adanmış bir yaşam-
dı Aziz Çalışlar'ınkı. Her koşul altında ve hastalığa bi-
le aldırmaksızın yolunu sürdürmekte kararlı bir üre-
tim eylemiydi. Bu eylemin sonuçları, şimdı kitap ki-
tap karşımda. Ne var ki Aziz Çalışlar'ın yapacakları
henüz bıtmemişti; hiç bitmemişti ve onunla konuş-
tuğunuzda da. yapacaklarının aslında hiç bitecek gi-
bi olmadığını hemen anlayabilirdiniz....
Sanırım YAZKO yıllarında tanışmıştık. Avusturya
Kültür Ofisi'nin "yuvarlak masa "larında birliktelikle-
rimiz de oldu. Bana birtakım projelerden söz etme-
diği, dahası, açıkça ya da üstü -her zamanki zarif üs-
lubuyla- kapatılmış olarak, "Acaba falanca konuda
bir işbirliği yapabiür miyiz" sorusunu dile getirmedi-
ği hiçbir sohbetimizi anımsamıyorum. Yazko Çeviri
dergisinde, kendisinden "Estetik Yazılan" başlığı al-
tında bağımsız bir bölüm hazırlamasını rica ettiğim-
de. böylesine yorucu ve dikkat isteyen bır çaba kar-
şılığındaödenecek paranın neredeyse sıfıra yakın ol-
duğunu bilmesine karşın. önerimi düşünmeye bile
gerek duymaksızın kabul etmişti. Aziz Çalışlar'ın bü-
tün sorumluluğunu üstlendiği "Estetik Yazılan", tıp-
kı "Dil Yazılan" gibi. sonuna kadar Yazko Çeviri'nin
en değerli bölümlerinden biri olarak kaldı. Aziz Ça-
lışlar'ın. anılan bölüme bir gıriş niteliğinde olmak üze-
re. Yazko Çeviri'nin 11 sayısında (1983) yer alan "Es-
tetikte Gelişmeler ve Estetik Yazılan" başlıklı çalış-
ması, kanımca ülkemızde bu konuda kaleme alınmış
en temel ıncelemelerden biri olma özelliğini bugün
de korumaktadır.
Yılmaz Onay, geçen cumartesi günü Aziz Çalış-
lar üzerine Cumhuriyet'te çıkan yazısında şöyle so-
ruyor: "Aslında neyın kaden bu? Toplumsal yaratı-
cılığın, sanatsal sorumluluğun, insansal geleceğin
kaderi. İşte Çalışlar'ın ölümüyle bunlardan da birer
parça daha öldü. Kaçımız farkındayız bunun? Ya da
farkında olmak için illa ölüm mu gerekli? ölümleri
bekler hale mı geldık iyice?''
Kanımca bu soru ile ülkemizde otuz yıla yakın ka-
lan eski Avusturya Kültür Ataşesi, büyük Türk dostu
Prof. Hans E. Kasper'in bana yıllar önce söylemiş
olduğu şu sözler arasında bir bağlantı kurabilmek
olası: "Türkiye'de kültür ve düşünce alafimda bütün
yapılması gerekenler, hep karşıhk beklemeyen, ya-
nnının güvencesinı aramayan ıdealister tarafından
gerçekleştiriliyor. Bir ülkenin idealistlerden bunca
bağımlı olması, gelecek açısından sağlıklı sayılabilir
mi acaba?"
Aslında Yılmaz Onay. alıntıladığım sorusuyla ülke-
mizde pek "dikkat çekmeyen" bır sorunun özünü di-
le getirmiş. Birilerı elbet ölecek; herkes gibi, düşün-
ce üretmeyı uğraş edinmış olanların da son durakla-
rı elbet ölüme varacak. Ama asıl önemli olan, onlar-
la birlıkte ülkemizde hep bir şeylerin de bir daha ye-
rine konmamak üzere ölüp gıtmesı. Geçenlerde.
gençlere yöneltilen haksız suçlamalara değindiğim
yazımda da dile getirdiğim gibi. artık giderek artan
bır hızla umudun kolay yeşermediği. düşünce düze-
yinde üretımin, gerçek anlamda bılimsel çalışmanın
yüreklendırilmediğı bir topluma dönüşme sürecini
yaşamaktayız. Bilgısayarların neredeyse bakallara
kadar gırdiği bır ortamda. o aygıtların ancak "saya-
cak bılgiyle" beslenebıldıkleri takdirde bir işe yara-
yabileceklerinin bılincine bile kolay varamadığımız
bır kısırtığı paylaşıyoruz. Böyle bir kısırlık ortamında
düşüncenm ölüme sürüklenmesınden, düşünmeyi
uğraş edınenlerin ölümlerinin ardından yenilerinin
pek kolay gelmemesinden daha doğal ne olabilir?
Sevgili Yılmaz Ögüt, yıne geçen cumartesi günü
Cumhuriyet'te çıkan "Aziz Çalışlar'ın Ardından" baş-
lıklı yazısında. Çalışlar'ın hazırladığı Tiyatro Ansiklo-
pedisi'n'ın ansiklopediyi elinde bulunduran yayınevi
tarafından uzun süre basılmadığını, oysa Çalışlar'ın
tedavısinı sürdürebilmek için bu eserden alacağı te-
life bel bağlamış olduğunu söylüyor. Çok açık ve se-
çik dile getirilen bu gerçek bile, ülkemizde bilgi ve dü-
şünce üretmeyi seçenlerin umarsız konumlarını dile
getirmeye yetertidir. Dünyanın düşünce ve bilgi üre-
timine değer veren üikelerinde Aziz Çalışlar'ın veri-
mınin dörtte birini bile gerçekleştırmiş olanlar, geri ka-
lan yaşamlarını sağlığıyla ve hastalığıyla artık tam bır
güvenceye bağlanmış olarak sürdürürier...
Bir ülkenin genel panoramasında düşünce ve bil-
gi üretiminden ödün vermemek. hâlâ hertürlü güven-
ceden yoksun, dahası bugunkü ölçülere göre yok-
sul bir yaşamla eşanlamlıysa, en görkemlı üniversi-
te binalarının ve dünyanın en ileri teknolojilerinin bi-
le o ülkede kurabileceği ve kurtarabıleceği bır şey
yoktur.
Deneme Sahnesi'nden yeni oyun
• Kültür Senisi-Deneme Sahnesı. Kadıköy Halk
Eğitım Merkezinde Söz Tarıhin' adlı yeni oyununu 11
aralıktan başlayarak sahneliyor. Vedat Oyurvüz'ün yazıp
yönettığf oyunda 14 kişılik biroyuncu kadrosu yer
alıyor. Bilinen tarihin çarpıtıldıaı. ancak farkına
varmadan olsa da olaylann doğru temellere oturtulduğu
"Söz Tarihin" her pazartesi saat 20.30'da sahneleniyor.
(Tel:336 27 16)
En İyi Yabancı Film Oscarı'na
başvurular
• LOS ANGELES (AA)- 68'incısı v erilecek olan Oscar
ödüllerinın "En İyi Yabancı Fılm Oscan" için 41 ülke
başvurdu. Bılim ve Sınema Sanatlan Akademısı'nden
yapılan açıklamaya göre. 41 adav fılmden elemeden
sonra belırlenecek 5 filmın şubat ayının 13"ünde; kazanan
fılmin ise Oscar ödüllennı kazananların bellı olacağı 25
mart tarihinde açıklanacağı bildırildi. Yanşmaya bu yıl
Çezayır. Arjantın. Avusturya. Belçıka. Bolivya.
Macarıstan, Brezilya. Çek Cunıhunyetı. Fransa.
Almanya. Finlandiya, Yunanıstan. Japonya. Kore. .
Filıpınler. lsveç. tspan>a, Slovakva. Meksıka. Tavvan.
Tayland. Tunus, Venczuela, Galler. Yugoslavva. fran.
Israıl. Hındıstan. Izlanda. Rusva. Hon Kong. Polonya
katılıvorlar. Geçen yıl. 45 ülkenin katıldığı >arı>mada
"Güneşle Yanmak' (Burnt B> The Sun) adlı Rus nimi
(Nikita Mihalkov > En Kı Yabanc: Fı!m Oscan'nı almıştı.