Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALIK 1995 PERŞEMBE
14 KULTUR
Aydan Mürtezaoğlu, ilk
bakişta
keşfedilemeyecek olan
'îsimsiz' başhklı
çalışmasıyla, Istanbul'un
coğrafi özellikleri
üzerinde düşündüğünü
ve bienalin temel
kavramlanna yetkin bir
gönderme yaptığmı
düşündürüyor (solda).
Ayşe Erkmen'in
Antrepo'nun her iki
katından da izlenebilen
'VVertheim ACUU'
isimli çalışması (sağda)
bienalin en güçlü
işlerinden biri olarak
ağırhğını uzun süre
duyumsatacaktır.
fld kdanm arasmdald 'geçiş yeıiNECMİ SÖNMEZ
UlUSl»R»R«SI
ISMNIU1
İBİENAL
llk ki-
ş i s e 1
sergisi-
ni bu
y ' •
Taksim
Sanat Galensf nde "Tour/ delto-
ur" başlığı altında açan Aydan
Mürtezaoğlu (1 % 11 Antrepo'nun
ıçınde, oldukça kolav görülebile-
cek bir verde olmasına karşın. ılk
bakışta keşfedilemeyecek olan ça-
lışmasıyla. Istanbul'un coğrafi
özellikleri üzerinde düşündüğünü
\e bienalin temel kavramlanna
yetkin bir gönderme yaptıgını dü-
şündürüyor.
Alptckin ıle Morris'in kamyo-
nunu geçtıkten sonra bir eşik ara-
sına ıki şeffaf plesıglasla yerleştır-
diğı çalışmasında sanatçı. Istan-
bulun haritasını çizmış. Boğazi-
çı'nın geçtiğı bölüm, izleyıcilerin
bu şeffaf kapılan ıterek bienalin
öbür kısımlanna geçtıği bir tür ka-
pı aörevıni üstlenmış.
fkı kıtanın buluştuğu yer olan
Istanbul'u bir tür "gecjşyeri", kül-
türel kımlıklenn buluştuğu, kay-
naştığı bir nokta olarak yorumla-
yan bu çalışmanın bir tür hatırlat-
ma yapmaktan çok. kullanım
amaçlı bırözelliği vardı.
Açılış gecesınde davetlıler. bu
şeffaf kapının arkasında itiş tıkış
bekletildiler. Oldukça geniş olan
eşik. üst üste gelen ızleyıcılerle
birlikte bir tür "sınır noktası" gi-
bı dolmaya başladı. Her an kınl-
dı. kırılacak diye heyecanla izle-
dığım şeffaf kapılar. belkı yüzler-
ce sanatsevere onlann farkında ol-
madan eşlık etti. Mürtezaoğ-
lu'nun bu çalışması, kendısınin,
"bekleme,geçiş,dıınna~gıbı kav-
ramlar üzerinde yoğunlaştırdığı
ka\ramsal eğılımlennin aldığı en
somut formlardan bırini oluştur-
duğu içın önemli. Geçen mayıs
ayında Ankara'da açılan "Gar
Sergisi'"nde de sanatçı bekleme
salonunun ortasına, bekleyenler
arasındakı sağır diyaloğu son de-
rece açık bıçimde gösteren beton
kolonu, tahtalan \e demirlerıyle
yerleştirmişti. O çalışmasıyla bir-
• Ayşe Erkmen normalde sadece kapısı kapalıyken
çahnan bu asansörü, kapılannı ardına dek açık şekilde
çalıştırarak son derece minimalist bir tavırla. ancak
dikkatli bir izleyicinin anlayabileceği bir "kullanım
degişikliği"nin altını çiziyor. Aydan Mürtezaoğlu. bir eşik
arasına iki şeffaf plesiglasla yerleştirdiği çalışmasında iki
kıtanın buluştuğu yer olan tstanbuTun haritasını çizmiş.
likte düşünüldügunde bıenal işi-
nın taşıdiğı yüklü tansiyon daha
açık olarak görülebıliyor.
Mürtezaoğlu. '•yöndmenin'*.
fiziksel olarak gıt-gelin önemli bir
rol oynadığı bu çalışmasında, İs-
tanbul'un kurulduğundan berı,
farklı cografyalara ınsan. bilgi. sa-
nat. kültür yollayan özellıklerinı.
günümüz estetığinin vazgeçilmez
malzemesi olan plastık kökenlı bir
madde ile yorumlayarak hem kav-
ramlara hem de bu kavramlara uy-
gun malzeme seçimine önem ver-
diğıni düşündürüyor. İzleyıcilerin
bu kapılann özelliklenni mutlaka
keşfetmesı gerekmemekte.
Her iki kıta arasında eşsız yol-
culuklara çıktığını anlayamayan
vapur yolculan gıbi Mürtezaoğlu
da hem gelip geçene hem de du-
rup düşünene farklı çağnşımlar
getiren bir çalışma gerçekİeştir-
miş.
Ayşe Erkmen, mekâmn
fonksiyonlannı irdeliyor
1950'lerde yapılan Antrepo bi-
nalannda o döneme göre ileri tek-
nolojının ürünü olan Alman VVert-
heim marka asansörler kullanıl-
mış. Kimı eski apartmanlarda ha-
len kullanılmakta olan bu asansör
markası Ayşe Erkmen'in (1949)
bienal çalışmasının sergilendıği
yer olarak ılk bakışta bır sanat ese-
ri ıçın alışılmadık. garip bir izle-
nim bırakıyor. Çalışmalannda
mekân kavramını kullanış mantı-
gına göre yorumlamayı deneye-
rek mümkün oldugunca fark edil-
meyecek bir müdahale ile amacı-
na ulaşmayı tercih eden Erk-
men'in bu çalışması Antrepo'nun
her iki katından da izlenebilıyor.
Asansörün içini tıpkı bir kontey-
nır gıbi metal malzeme ıle kapla-
tan sanatçı. her beş dakikada bir
yukanya ve aşağıya inen bir me-
kanizmayla ilk bakışta kinetik bir
çalışma gerçekleştirmişe benzi-
yor. Ancak bu bildığimız anlamıy-
îa kinetik sanatın sınıriannda'de-
ğerlendirilemeyecek olan bir iş.
Mekânlann fbnksıyonlan Erk-
men'in önemli birçıkış noktasını
oluşturuyor. Antrepo'nun rıhtım
tarafındaki balkonu. gemilerden
çıkanlan konteynırlann vınçlerle
konulduğu ilk yerdir. Yani gemi-
den boşaltılan yük. bu balkonlar-
dan başlayıp mekânın tamamına
yayılan raylann üzennde kaydın-
larak belırli bölümlere götürü-
lüyor ya da asansör yardımıyla
aşağıdaki kata indirihyor. Sanatçı
asansörün gerçek görevi olan kon-
teynır taşıma amacına müdahale
etmeksızin bu fonksıvonu tekrar
işler hale getirmeyi tercih etmiş.
Mimannı özellikleri açısından de-
ğerlendirildiğinde sanatçı bu ça-
lışmasında asansörün amacınm
yük taşımak, depolama sırasında
kolaylık sağlamak olduğunun al-
tını çiziyor.
Asansörün metaforik olarak
göndermede bulunduğu bir kav-
ram ya da sembol yok. Erkmen
normalde sadece kapısı kapalıy-
ken çalınan bu asansörü. kaprfan-
nı ardına dek açık şekilde çalıştı-
rarak son derece minimalist birta-
vırla, ancak dikkatli bir izleyicinin
anlayabileceği bir "kuDannndeği-
şikliği^nin altını çiziyor. Asansö-
rün içini kaplayan metal plakalar
her ne kadar bir konteynın andır-
sa da sanatçı burada normal bir
konteynınn görünmeyen yanını,
yani içini izleyiciye soyutlaturuş
bir şekilde sunarak var olan nesne
ile onun görünmeyen yüzünü eşit
ağırlıkla kullanmayı başarmakta-
dır. Erkmen'in bu çalışması biena-
lin en güçlü işlerinden bin olarak
ağırhğını uzun süre duyum-
satacaktır.
'Ashnda i anlaüyorıız'
Kent Oyunculan'ndan
'postkomünisf komedi
Kültür Servisi- Kent Oyunculan. Refik
Erduran'ın •'Ramiz ile Jüİide" adlı oyunu-
nu 13 aralık tarihınden itıbaren Kenter Ti-
yatrosu'nda sahnelemeye başlayacak.
Vıldız Kenter (Jülide). Müşfık Kenter
(Ramız). Şükran Giingör (Hayatıl ve Öz-
lem Çaknıan "ın (Nur) rol aldıİdan dört kı-
şilik oyunun yönetmenlıgini Mehmet Bir-
kiye yapıyor. "Ramiz ik Jülide"nın dekor-
lannı Nurullah Tuncer. müzığını Babiir
Tongur. kostümlerinı ise Çolpan tlhan ha-
zırladı. Romantık bır komedi olanoyun, in-
san ilışkılennı alaycı ama umutlu bir açıdan
ele alıyor, Sovyetler'ın çöküşü sonrasında-
ki ruhsal dağınıklığa gerçekçı yaklaşımıy-
la dikkat çekiyor.
"Ramiz ile Jiilide
n
de yaşananlann, bir
noktadan sonra komık hatta absürd bir du-
rum aldığını belirten Mehmet Birkıye, "Ya-
şadığımız postmodernist çağın özellikleri,
gerek seks yıldızı Jülide'nin. gerekse değer-
leriyüzündençokşev kavbetmişveartıkha-
yata boşvermiş Ramiz'in kişüiğine de yansı-
yor. Ovunu sahnelerken. öziine müdahale
etmeden, yazann bize göstermiş oiduğu sı-
nıriar içinde yaratKibğumzı kullajidık" dı-
yor.
Seyircıler. postmodernist bir yaklaşımla
sahnelenen oyunda, bir zamanlann ünlü fut-
bolcusu Ramiz ile yine bir dönemın ünlü
seks yıldızı Jülide'nın 900'lü hatlar ıçin çe-
kilen kliplenni, sahneye kurulan büyük boy
ekrandan izleyebilecekler.
Bakırköy Belediye Tiyatrosu yanşmasın-
da 100 oyun arasından oybirliğiyle Büyük
ödül'edeğergörülen
u
RamizUeJülide"ye
ilişkin yazar Refik Erduran ise şunlan söy-
lüyor: "Toplumculuğun kökeninde hem ro-
mantizm vardır, hem realizm. İnsanın daha
hızb insanlaşması özlemi yanlış bir ülkede
ters uygulama batagına saplandı diye türii-
müze gelişme yollannın tıkanmadığını hay-
kırmak, tiim aydınlann göre\idir günümüz-
de. Bunu en etkili biçimde yapabilecek sa-
nat dallan ise sinema ve rivatrodur. Konuya
gerekli ustaca yorumu getirebilecek Kent
O> uncuları gibi bir topluluğun, bu çabaya
katılışını $e>inçle karşılıyorum..."
• Şehir Tiyatrolan'nın
yeni oyunu. Tolstoy'un
öyküsünden Mark
Rozovsky'nin
oyunlaştırdığı "Bir
Atın ÖyküsiTnü Taner
Barlas sahneye
koyuyor.
DUYGL DURGLfN
"Atım. Benim, benimki.
Bu sözcüklcr hep ha\atımı
beüriemiştir. Anlamı şudur:
lnsanlar bir şevlerden söz
ederlerken hep "benım. be-
nimkı' sözcüklerini kullan-
ma>a ba\ ılırlar. Bir de arala-
nnda bir karara vBrmıştar-
dır. belirti bir şey için ancak
bir kişi benım' sözcüğünû
kullanabilir. En mutlu varsa-
>ılan insan. en çok şeye "be-
nım' diyebilen insandır. İçin-
de hiç >aşamadığı halde
'evım' diven,üstündehiçyü-
rümediği halde "topragım'
diyen. halkına zarar \erdiği
halde 'halkım' diven insan-
lar vardır... Insan konuşması
üstüne anlamadığım çok şev
var.Özellikkde 'sevaı' keü-
mesi".
Şehır Tı\atrolarf nda 13
aralıktan başlayarak sahnele-
necek. sezonun yeni oyunla-
nndan Tolştoy'dan uyarlanan
'Bir Atın Övküsü'nün kahra-
manı "Alaca YeJ' konuşuvor.
Soylu atların yaşadığı bır ha-
rada. 'alaca' olarak dünyaya
gelmiş; rengınden ve dıgerle-
rine benzemezligınden ötürü
soylu atlarca horgörülen. dış-
lanan 'aykın' bır at 'Alaca
Yd'. Dışlanmışlığının bede-
lini de canıyla ödüyor.
Mark Rozovskv 'nin oyun-
laştırdığı 'Bir Âtın Öykü-
sü"nü sahneye koyan Taner
Barias, bu öyküden önce de
hayvanlardan yola çıkarak
ınsanı anlatan ovunlar sahne-
Taner Barlas geçen \ıl a\nı çizgideki 'Martı* ile Kaf-
ka'nın 'Değişim'ini sahnelemişti.
lemış bır yönetmen. Aynı za-
manda bırpantomim sanatçı-
sı olan Barlas'ın geçen yıl-
larda sahnelenen 'Martı' \e
Kafka'nın •Degişim'ı bu çız-
gınin belırgin örneklen. Bar-
las, hayvanlardan yola çıkma
nedeninı şöyleanlatıyor:"Se-
yirciye bir hayvan övkiisü
sunduğumuzda.oö\kü içeri-
sinde neyi anlatabilccegimizi
düşündük. Ha\>an unsuıia-
nnı kullanarak bir şevler an-
latmanın sanatsal anlamda
daha etkili oiduğunu düşünü-
vomm. Hiçbir zaman at ol-
maya çahşmıyoruz. sadece
atın belli karakteristiklerini
alıp onu yansılamak büriin
yaptıgımız. Çünkü burada
biröykü anlaüyomz." Barlas,
bu oyunda da beden dilinı
olabıldiğince ön plana çıkar-
mak için diyaloglan en az dü-
zeyde tuttuğunu söylü-
yor."lnsan bedeni ile uğraş-
mak cazip gelivt)r. Tı>arroda
beden dili ile birşeyler anlat-
manın çokdaha etkili. çok da-
ha gerekli oiduğu inancında-
\ ım. tnsan bedenine. insan se-
sine ağııiık kazandırmaya ça-
lışıvorum. Çünkü beden dili,
konuşma dilinden daha yet-
kin." Barlas "a göre ne kadar
görkemli. güçlü. başanlı olsa
da dığer soylu atlardan biri
olmadığı içın 'avkın' bir at
'Alaca Yel'. Alaca olmasın-
dan gelen bir mahkümıyet
ıçensınde bır tür 'yargısız in-
faz' kurbanı. Aykırılığı yü-
zünden de yok ediliyor.
Alaca'nın öyküsü yanında
bir prensin yaşamı da anlao-
lıyor oyunda. Hatta gıderek
atın ve prensin yaşam öykü-
len ıç ıçe geçerek bır bütün
oluyor. Barlas a göre, "anta-
nJan: attan çok. o simgtden
yola çıkarak insan". Prensı de
Alaca Yel'ı bekleyen türden
bırsonbekhyor. "ŞaiLşöhret
uçtu 0tti; prestij denen şey tö-
kendi. Şu an bin rubieye raz»-
\ını. Bir/amanlar koşucubir
atun vardı, safkan, iğdiş, ata-
ca.Ne attı o_ Adı Alaca'VtPSt.
Ben verdim btı adı ona."
Oyunda Murat Coşktfütr
ve Bennn Yüdınmlar başrol-
lerde. Diger oyuncularla bir-
likte uzunca bir süre bcden
ve doğaçlama çalışmaJan. at-
lan dogal ortamlannda ince-
lemek gibi hazırhktar yap-
mışlar.
Sonuç olarak seyİTciye Wt
atı değil, onun öyküsünü sun-
duklannı belirtıyorlar.
'Toistoy'un Yaşamı' adlı
yapıtın yazan Romain Rol-
İand'a göre Tolstoy, bu öykü-
yü 1865-1885 gibı uzun bir
zaman dilımı ıçensinde yaz-
mış. Ünlü yazann dogaya, in-
sana, olayiara bakışındaki
degişimlen. bir anlamda
Tolstoy'un yaşam çizgisini
de görmek olası 'Bir Atm
Öyküsü'nde.
Bir Atın öyküsü. deneysel
tiyatro ömeklennden biri
olarak seyırcı karşısına çık-
maya hazırlanıyor. Peki ne-
den deneysel tiyatro? "De-
neyseltiyatro,ovTina.oyuncu-
ya. yönermene büvük dogur-
ma olanaklan veriyor. Bu ge-
niş boyurJar içerisinde birlik-
te kotanlacak bir ürün vardı
elimizde. Farklı boyurlara gi-
debikcek türden bir zengin-
liği vardı bu ovunun. Sanınm
bu cazibe beni bu oyunu sah-
nelemeye itti" diyor Bar-
las.: "Simgesel değil, gerçekçi
davrandık. çünkü aslında bte
insanı anlanvoruz."
"Gergedan'laşma"da bireyin
zavallılaşması sorgulanıyor
Kültür Servisi- Stüdyo Oyuncuları 15
aralıkta Nişantaşı'ndaki kendi sahnesin-
de Şahika Tekand'ın yazıp yönettiği
"Gergedan'laşma" oyunuyla perdelerini
açıyor. Dekorlarını EsatTekand'ın yaptı-
ği 27 kişilik oyunda Şahika Tekand, Meh-
met Atak, Cem Bender, Deniz Atamtürk,
Ayşe Toiga, Murat Ergun. Banu Fotocan,
Kıvanç Ergun. Gökmen Tokgöz, Sevtap
lnseL Nurdan Gür. Hilal Karakaş, Sedat
Kalkavan, Sertaç Canbolat, Nurgül Uluş.
Karin Yereçyan gıbi oyuncular rol alıyor.
"Gergedan'laşraa" klasik tiyatro kalıp-
lannın dışında, tam tersine tiyatronun ka-
bul görmüş pek çok unsurunu yerle bir
eden bir oyun. Üslupsuzluğun bir mana-
da üslup oiduğu oyun, bir yandan alabil-
diğine matrak bir görüntü çızerken, aynı
anda fazlasıyla düşündürücü de. "Gerge-
dajı'laşma"da sistem içındekı birey ve bu
bireyin sistem içinde başarmak için çır-
pındıkça. birey olma özelliğini kaybedip
zavallılaşması sorgulanıyor. Oyunda ka-
rakter ya da tıpier yok: Sadece 'sistem
içindeki insan' ve bunu oynayan 'oyuncu'
var. yani seyrettiğiniz oyuncuyu bir fab-
rika ya da devlet dairesıne girmeye çalı-
şan işçi Ali olarak da. bir holdingin yöne-
tim kurulu başkanlığına oynayan müdür
Murat olarak da seyredebilirsıniz.
1988'den bu yana oyunculuk sanatında
'yeni'yi arayan Stüdyo Oyunculan'nın
"Gergedan'laşma"da kullandığı. perfor-
matif oyunculuk da çalışmalar sonucu ge-
linen bir yer.
u
Gergedan'laşma''nın oyoın metni bü-
yük ölçüde ready-made. Tiyatro dışı pek
çok metin patch-vvork biçimınde biraraya
getirilmiş. Oyun anlatıcı ve koro dışında.
"Seksek". "Yay", "SiHndir". Tekeriek".
"LastikJer". "Köşekapmaca". "Denge"
ve "Berange" başhklı sekiz epizoddan
oluşuyor. Ve epizodlar boyunca. oyuncu-
lar teatral bir dekor olmayan çeşıtli alet-
lerle kondüsyon gerektiren bir mücadele
veriyorlar.
Sonuç olarak "Gergedan'laşma" sis-
tem üzenne, Beckett'le akraba ama doğ-
rudan bu coğrafyanın kültüründen yola
çıkan ve biraz da tiyatro mirasının unsur
parçalannı arsızca kullanırken, bu miras-
la gene arsızca dalga geçen bır oyun
Boğaziçi gitar dinleyecek
Kültür Servisi- Boğaziçi Üniversite-
si Mezunlan Derneğinin (BÜMED)
onuncu kuruluş yıldönümünde düzen-
lediği 1. Boğaziçi Uluslararası Gitar
Festivali 15-16-17 aralık tarihlerinde
üniversıte kampusundaki Büyiik Top-
lantı Salonu'nda gerçekleştirile-
cek.ttalya'dan Cark> Domeniconi. Ar-
jantm'den Rkardo Moreno ve Juan Fa-
lu. tspanya'dan Marco Socias. Brezil-
ya'dan Toninho Ramos \e Türkiye 'den
Hüsrev tsfendiyaroğlu'nun katılacağı
festivalde Latin Amerika ağırlıklı bir
progTam izlenecek. Üç gün boyunca
1350 müziksevere seslenecek olan Bo-
ğaziçi Uluslararası Gitar Festivali'nin
biletleri beş yüz bin ve 300 bin TL.'den
(ögrenci) satılacak ve kombine bilet
uygulanmayacak. Bıletler Vakkora-
ma'nın Rumeli.Taksim, Akmerkez,
Suadiye şubelerinde ve BÜMED'de
satışa sunulacak. Türkiye'de çok ıyi ta-
nınan. Koyun Baba ve Gitar ve Bağla-
ma Konçertosu gibı Anadolu kaynak-
lı bestelennı dünyaya taşıyan Carlo
Domeniconi ile genç yaşına karşın La-
tin Amerika'nın usta gitarcılan arası-
na girmeyi başaran Ricardo Moyano
festivalın ağır topları. Müjdat Gezen
Sanat Merkezi 'nde dersler veren Hüs-
rev tsfendiyaroğlu, yine Paris'te üni-
versite düzeyinde ögrenci yetiştiren
Toninho Ramos, Arjantin folklorunu
modernize edip dünyaya taşıyan Juan
Falu, bir başka öğretim görevlisi Mar-
co Socias çağdaş gitar yorumunun
hangi boyutlara ulaştığı konusunda ör-
nekler verecekler. Festivalin bizce al-
tının çizilmesi gereken özelligi sapta-
nan programına karşın sanatçılann iç-
lerinden geldiği gibi ikili. üçlü, dörtlü
gruplar halinde doğaçlama çalacakia-
nnı ve klasik repertuvarlann dışmata-
şacaklannı daha baştan açıklamalan.
Derneğin merkezinde yapılan basm
toplantısında Murat Buket (Yeni Tür-
kü) Türkiye'de gıtara olan aşın ılginin
daha ileri boyutlara taşınması amacıy-
la gitar üzerine bir festival yaşatmayı
planladıklannı. kendi soundumuza çok
uygun olan bu çalgının eğitimini gö-
renlerin sayılannın her geçen gün art-
tığinı belirtti. Festivalde yer alan tek
Türk sanatçı Hüsrev İsfendiyaroğhı da
ülkemizde gençlerin polifonik müziği
gitar yoluyla öğrendiklerini. bu potan-
siyelin seçkin bir festivalle en iyi şekil-
de desteklenebıleceğinı ekledi.
IŞILDAKVE YELPAZE
ATtLLA BİRKİYE
Soylu ve Çalışkan f
AZBE Çalrşlar'ı geçen salı günü yitirdik. YıHardır di-
rendiği hastalıga yenik düştü. Yüreğimizde onanlamaz
bir acı...Gökyüzünden bir yıldız kaydı.
1995 yılı ne çok sonsuz aynlık getirdH
Bir kez daha e/ sıkışamamanın aynlığı.
•
Aziz Çalışlar, Türkiye'deki Marksist estetik üzeri^
ne çalışma yapanlann öncülerindendi. Yapıtlannı, ku-
ram ve uygulama olmak üzere iki ana başlıkta topla-
mak olanaklıdır. Bu iki başlıgın yanısıra iki eksen var-
dır Tiyatro ve estetik. Tiyatro ve estetik. Bu çalışma-
lar da kendi içinde, sözlük, anstklopedı, derleme,
uyariama, çevin ve makale olarak çeşitlenir.
Aziz Çalışlar'tn çalışmalarındaki disiplın hıç kuşku-
suz ki onun. yaşama bakışıyla çakışır. Çalışma alan-
lannı hep çok bilinçh seçmiştir. Gireceği alanın üze-
nnde düşünüp kaynaklan tarayıp, hangi kaynaklardan
hangı biçimde yararlanacağını saptayıp, ışe öyle so-
yunmuştur.
YıHardır hastalıkla boğuşmasına karşın, hiçbir za-
man çalışmayı, üretmeyi bırakmamış, kitap oluştur-
mak onun için asla savsaklanamayacak bir "iş" ol-
muştur.
Aziz Çalışlar yaprtlarıyla, özellikle 1980 sonrasında-
kj edebiyatçı kuşağın büyük bir bölümünün estetik an-
layışını etkılediğı gibi; öteki kuşaklarla ve anlayışlaıia
da tartışma zeminleri oluşturmuştur. Bu tartışma hep
yeni bir şeyin, -kuram, yöntem, teknik vb.- üretilme-
si doğrultusundadır.
Kitaplan hem sayıca çoktur hem de kapsamlıdır.
•
Berna Moran, SabahattnÂli'nın ünlü roman kah-
ramanı Kuyucaklı Yusuf için "Soylu Vahşi" tanımını ya-
par. Aziz Çalışlar için de "Soylu" tanımını yapmak
bence yanlış olmaz. O soylu ve çalışkandır.
Buradakı soyluluk, karşınızda gördüğünüz insanm
sizinle olan ilişkisinin tanımıdır bir bakıma.
Hümanist bir bakışın ve ince zekâsının ürünü olan
espri anlayışıyla, kibarlığıyla, oluşturduğu atmosfer
oldukça özgündür. Çok saygı duyar, çok yakın dost
olabilirsiniz. Belki de'en güzeli, sizi meyhanede iki tek
atmaya götürdüğünde, kitaplığınızdakı o devasa ça-
lışmalan onun için hiçbir ayncalık ifade etmez.
Belki soyluluk buradadır. Yani afrası tafrası yoktut
Son yıllarda Ankara ve Bodrum'da yaşadığı için Is-
tanbul'da Aziz Çalışlar'ı kitap fuannda, festivallerde
görmek olanaklrydı. Bir kültür kişisi olarak böylesine
etkinlikleri hiç kaçırmaz ve seçerek izlerdi.
Karşılaştığınızda kesinlikle biryerlere davet ederek
bir şeyler ikram ederdi. Sanki Ankara'dan gelen o de-
ğil de sizdiniz. Son kuşak bir Istanbul beyefendisi ola-
rak bu konukseverlik, kişiliğinin aynlmaz bir parçasıy7
dızaten...
Genç yaşta hastalıga yakalanmas), -her ne
üretmeyi sürdürmüşse de- kuşkusuz çalışmalannı
sekteye uğratmıştı. Olümü de kültür yaşamımız için
önemli bir kayıptır. Aziz Çalışlar gibi düşün insanları
kolay kolay yetişmiyor. Üretecek çok şeylen olduğu-
nu bilmek insanı daha da kahrediyor...
Toplumumuzda. özellikle de son yıllarda hiçbir şe-
yin değeri bilinmediği gibi Aziz Çalışlar'ın da bilinme-
mişti. Sanat ve edebiyat çevresi onu her zaman önem-
semiştir ama, toplumun büyük, hem de çok büyük bir
kısmı ne yazık ki Aziz Çalışlar gibı değerterden haber-
siz kalmış; haberli olmanın farkında bile olamamıştır.
Aslında söylenecek çok şey yok. O gerçek bir ay-
dındır; gerçek bir değerdir ve biz o değeri, o kibar ve
aydınlık insanı yitirdik.
Önemli olan, Aziz ÇSBfşter'ın değerinin hiç olmazsa
ölümünden sonra bilinmesidir.
Olanaklı mı? Dostlannın, yakınlannın, meslektaşla^-
nnın onu sevgi. saygı ve takdirie anacağı kesin. Ya-
prtlanndan yararianacağımız, gözardı edemeyecegi-
miz açıkça ortada. Peki ya bız kaç kişiyiz?
Belki de soruyu şöyle sormak gerekır: Aziz ÇalışJar
gibi insanlar bu ülkede kaç kişi? . ^
Insanın darakjığı anlar olur- son zamanlarda ne çofc
oluyor-: çaresizliğin suskunluğunu yaşarsınız. İfade
yeteneksizliği gibi gözükeruşey boğazınızdaki aa ve-
ren bir düğümdür.
Ölüm sonrasında, edilgenliğin kahredici duygusun-
dan kurtulamazsınız.
Geride anılar kalır. Anılarsa, kendimizi avutmaktan
başka bir şeye yarar mı?
Nâzrnı Hikmet anıtı açılıyor
• ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kültür
Bakanlıği'nın heykeltıraş Sait Rüstem'e yaptırdığı
dünyaca ünlü ozan Nâzım Hikmet'in anıtı. Atatürk
Kültür Merkezi (AKM) alanında yerini ahyor.
"Rüzgâra Karşı Yürüyen Adam"adlı heykel, ozanın
35-40 yaşlanndaki durumunu betimliyor.
Kültür Bakanı Fikri Sağlar, cumartesi günü açılışı
yapılacak anıta ilişkin dün yaptığı yazıîı açıklamada,
Nâzım Hikmet'i Türk dilinin en büyük ustalanndan '
biri olarak nitelendirdi. Daha önceki bakanhğı
döneminde Nâzım'ın kitaplannı kütüphanelerde
okurlara sunduklannı kaydeden Sağlar. bakanlığinm
ozanın yaşamını konu edınen fılmlere destek
sağladığını bildirdi. 3 petre 20 santim yüksekliğindeki
heykelin kaidesine, Nâzım Hikmet Ran'ın doğum ve
ölüm tarihleri yazıldı. Cumartesi günü saat 11.30'da
yapılacak açılış töreninde Kültür Bakanhğı Devlet
Çoksesli Korosu, Nâzım'ın "Memleketim" adlı
şiirinden bestelenen birparçayı seslendirecek.
1. Uhıslararası CRR Plyano
Festlvalfnde bugün
• Kültür Servisi-1. Uluslararası Cemal Reşit Rey
Piyano Festivali'nde bugün saat 19.30'da Jean Marc
Luisada Haydn, Schumann ve Chopin'in yapıtlanndan
oluşan bir repertuvarla müzikseverlerin karşısında
olacak. Kuşağının en ilginç piyanistleri arasında
sayılan sanatçı romantik repertuvara getirdiği üstün
yorurnlarla dikkat çekiyor. Festivalde yann Japon
piyanist Hiromi Okada, saat 19.30'da birkonser
verecek. Tokyo Toho Gauken Müzik Okulu'ndan en
yüksek dereceyle mezun olan sanatçı Japonya'da her
yıl en iyi Chopin yorumcusuna verilen 'Chopin
Society of Japan Prize' ödülünün sahibi oldu. Okada,
Schubert ve Lizst'in yapıtlannı yorumlayacak.
Çalışlar'ın 'liyatro Ansiklopedisi'
• Kültür Servisi- Kültür Bakanhğı, kısa bir süre önce
yitirdiğimiz kültür ve düşün adamı Aziz Çalışlar'ın
'Tiyatro Ansiklopedisi' adlı yapıtını yayımlayacak.
Kültür Bakanı Fikri Sağlar. yaptıği yazılı açıklamada,
bu girişimlerinin, nitelikli bir çalışmayı okurlara
sunmanm yani sıra Türk kültürel yaşamına çok değerli
katkılarda bulunan Çalışlar'ın anjsına bir saygı
anlamını da taşıdığını belirtti. Çalışlar'ın yapıtı bu ay
içerisinde yayımlanacak.
İFSAK Kısa Rlm Yarışması
• Kühür Servisi- lFSAK'ın düzenlediği. bu yıl 17'ncisi
gerçekleştırilen yanşmaya katılım 31 Aralık 1995 günü
son buluyor. 20 dakikayı aşmayan sinema ve video
filmlerinin katılabileceği bu yanşmaya Ocak 1995
tarihinden sonra gerçekleştirilmiş çalışmalar kabul
ediliyor. Ödül alan filmler4-9 Man 1995 tanhlennde
lstanbul'da gerçekleştirilecek olan '8. Uluslararası Kısa
Film Günleri'nde Türkiye'yi temsil edecek. Aynntılı
bılgi ve katılım formu içüı tel; 252 57 00.