28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 ARALIK 1995 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Gülünçleşen Siyaset Prof. Dr. KEMAL ONEN S ıyasetle ilgım gözlemci dü- zeyindedir: Içinde degilim. ama gözlemci olarak ilgisiz de kalinamaz. Esasen alel- acele \ e en tenıel konıılar da- lıı biryana itılerek yapılacak seçınıleringetıreceğisorunlar\esonılar hep tartısılacaktır Erken seçimle ilişkili olarak vaşanan ibret \ericı \e hâlâ süren serü\ en \ e u> andırdığı tepkileri görünce. ister Ktemez "snascti oluşturanlann" \ e de temelde onlann güdiimünde olduğu anla^ılan yasama organının uŞraşlarının düzev \ e nitelığini (kalitesınııdüşünnıe- mek elden gelmiyor. aklıma Ziva Pa- şa'nın tanınını>birbe\ti geliyor: "'Onlar ki verir lâfile dünya'va nizamat/ Bin tür- lii teseyy üb bulunur hanelerinde". (, içero da dı>or kı: "Avrı ayrı bakınca değer vermediğimiz kimselere. bir arava geldiklerinde değer termekbudalalıktır". Acaba nedeıı sivasal i§le\ış böylesine tutarsızlık, karmaşa ve ayıplariçinde. Bu denli yetersizlik gösteren bir yapı ve iş- ley işten. ulkenin ve ulusun pek çok soru- nunanasıl sağlıklı çare v e çözüm arama- sı ve de bulması beklenebilir? Kuşkusuz bu sorular, yerel yönetimler için de geçer- lidir. Bence bunlann yanıtı: Siyasetin. ken- dini topluma adama ve erdem yanında "btlgi ve düşün'"e (tefekküre) dayalı ol- ması gereken bir ugraş seklinde algılan- mamasında yatıyor. Aslında erdeme (fa- zilete) giden yol da bir ölçüde bilgi v e dü- şünceden geçer. Siyaset. ciddi birdüşün- sel uğraş konumuna gelmedıkçe. bugün- kü trajik ve de komik çehresi değişemez. Onu hâlâ seçimi kazanıp bu yolla güç. ya- rar. çıkar, kişisel olanak ve itibar sağla- ma mesleği, ömür boyu yüksek düzeyde gelırolanağı veren bir kaynak olarak ele alma alışkanlığı sürdükçe. bu komedi ve çırkınlık de sürüp gider. Çıkan elden gi- den biri Başbakan'a "yakûn beni" diye bağırıyor. Ulkenin yanması umurunda mı'7 Acaba siyasetçiler, 21. yüzy ılın eşiğın- de olduğumuz bu günlerde bilimin, dü- şünün. teknığın. çağdaş külrürün ve de "bilgi toplumu ve dünyasr kavramına u> - gun diişünsel uğraşın neresindeter? Fa- natik ve çağın gerçeklerine arkalannı dönmüş, sözümona maziperest (hayalpe- rest) kişiler ve küçük gruplara yönelik değil bu soru. Çünkü onlarla esasen di- yalog için ortam yokrur. Onları zaman. olaylar ve de Tanrı ıslah edecektır. Fakat sahnedeki öbürsıyasetçıler. azolan istis- nalar dışında ne ölçüde okuyup inceli- yor. kendi darçevre ve ilişkıler zincirin- den çıkıp ülkeye. dünyaya ve insana ba- kıyorlar0 Görevien yönünden v icdan mu- hasebesine gıriyorlar mı acaba? Onlann yanıtlannın ne olduğunu bilmem. fakat toplumun olumlu bir yanıtı ve bakışı ol- madığı kesın Şimdilerde "seçim sistemi", "seçim yöntemi"\ "Meclis'in yeni yapısı" gibi umut uyandıracağı sanılan ve beklenen değişimiere artık toplumun itibar ve ilgi- si çok az. ilgilı olanlarda ümitsiz. En çok heyecan ve telaş bizzat siyasetçılenn ken- dilerinde ve ibretle gözlenen davranışla- nnda. Düşiin (tefekkiir) bo> utu eksik olan bir siyasal yaşam ve onu sürdürmeye uğra- şanlar, umutlan yitirmekten öteye geçe- mezler. Esasen kişisellikten düşünselliğe geçebilselerdi bugünkü gibi sağda 3-4. solda 3-4 partili garip manzara olur muy- du? Kişisellikten düşünselliğe geçilebil- seydi seçime girilirken ıptali için girişım- de bulunmak gibi bir ciddiyetsizlikörne- gı verilirmıydV1 Kişiselliköndevedüşün- sellik arkada olduğu hatta olan da ka> be- dildiği için siyasette ilkesizlik sınhyor. Tanrıva şükür yüzyıllık (asırlık) bir dev let düzeni ve de 7 Ö yılı aşan bir "La- ik-cumhuriyet devleti" yapısı. geleneğı \e bılinci var. Tüm boznıa. çürütme ça- balanna karşın bu yapı ve bilınç sürüyor. Bu güç, siyasetçilerin sözde ürettrkleri siyasetin çapsızlığını gidermeyi. düzeni. ülkeyi ve ulusu tutmayı ve geliştirmeyi. devnmin hedef ve ilkelenni korumayı sürdürüyor. Bunca olumsuzluğa karşın son 50 yılda bile bu dev let yapısı ve bı- linciyle epeyce mesafeler alınabildi. Bu yolda yürüyecek. inanmış bey inler ve yü- reklere sahibiz. Siyasetçiler bunu ancak düşünce düzeyleri ölçüsönde anlayabilir- ler. Siyasetin tepelerindeki bazı kişilerin son zamanlarda. adeta "ihtida edercesi- nc". "çağdaş-inkılapçı-laik Türk toplu- mu" perspektifini hep öne çıkarma gay- retleri. eğer göstermelık değilse, zaman içinde düşüne dayalı uğraşlannın bir so- nucu olmak gerekir. "Bilgi ve bilim çagında" her uğraş ala- nı için sürekli eğitim kavramına dayalı bir program yapılıvor, hattâ ülkemizde bile iyi-kötü bu var. Belli ki sivasetçile- rimiz buna gerek duymuyorlar ve başka türlü eğitim programlan içindeler. PENCERE Viking Kiliseleri ve Hristos... YAVL'Z GÖR Emekli elçi N orveç te pazar günleri. öbürgünlergi- bi. olavsız ve dingın (sakin) geçer... Pazar ayinlerine gidenler. en iyi giv- silerim göstermek. malıalledekı kom- şulannı görııp. ıki laf etınek için. Pro- testan kılı.selerine özgü, basıt. temız ve ıddıasız kiliselere giderveverilirseöğüt(\aaz)din- levıp. papazla da ıki çıft »öz edıp. evlenne dönerler. Gitmeyenler de. bir gece önct'kı mahmurluk'tan sıyrılıp. öniine bir kahve çekıp. pazjr gazetelerini okumaya koyulurlar: ertesi pazar. erken kalkmayı kendı kendilerine tenbih ederier. herhalde... Bu ı^ler. her türlü ekononıik. toplumsal vb. tüm so- runlannı çoktan çözmüş. voksullugun ne olduğunu bılmeyen bir toplumun göstergesıdir... Bulgarıstan Halk Cumhurıyeti'nde ise. işler başka türlü gelişirdı: Dev lerin. din ıslerıne bakışı. herkesın de bildiği gibi. son derece olumsuz ve baskıcı idi. Ger- çi. kiliseler açıktı ama, buraya gelip gidenlerin. ora- daki deyımi ıle "L'yanık \bldaşlar" tarafından ızlen- diği söylenırveözellıklegençlerın. kilise ile ilişkile- n varsa. bunun da icabına bakılırdı... Öteki Hıristıyanlann en önemli gün saydıklan ve lsa'nin doğum günü olarak kabul edılen. 24 aralıgı 25"e baglavan gece vansı. yani Noel. Ortodoks Bul- garlar için. ikinci planda kalır. En önemli "Dınsel Gün". Paskalva yortusunu içeren "Velik Den" (Bü- vük Günjdir. llkbaharda gelen bu günün gece yansı. îsa'nın yeniden yaşama döndüğü söylenir ve kutla- nır. Gece yansı. îsa'nın yeniden yaşama döndüğü söylenir ve kutlanır. Gece yansı çanlar çalınıp bu "Dönüş" duyurulur: "Hristos Vaskresı!" saatidırbu ve herkes brrer mum yakarak ve birbirlerinı üç kez öperek. bu sözcükleri tekrareder; "Hristos Vaskre- sı!!!". Bulgar Halk Cumhııriyeti yönetımi. bu Velik Den için bazı "önlemler" alırdı. Sorya'nın en büyük tapınağı olan veen rütbeli dın adamının görev yaptı- ğı "Aleksandr Nevskı" Katedralı'nın etrafına. gece- ninbirsaatindenıtibaren. ünıformalı Vlilisler'den baş- ka. o mahut "Lyanık \bldaşlar" yerleştırilır. Kated- ral'in ıçine.dev let parası ile sarhoş edilmış bazı genç- ler sokulur. onlar da uzun süren ayin sırasında. mırıl- tı, gürültü vb. çıkanp. ışı sulandırmaya itılırdı. Başpapazın. îsa'nın geri geldiğıni duvuran çanla- rını çalıp. eline koca bir haç alıp. Katedral'ın kapı- sında belırerek: "Hnstos Vaskresi" diye.olayı bildir- mesi üzenne. ortalık epev kan^ırdı. O ana kadar, cı- vardaki sokaklardan. parklarda. apartmanlarda. öte- de beride adeta "puiu"da bekleyen bir kalabalık bır- den ortaya dökülür, Katedral'in etrafını sarar ve bin- lerce mum yakılırdı. Birkaç dakika için, Viilıslerde. "Uyanık Yoldaşlar" da. mistik birkorkuya kapılmış gibi. ciimen olmasa bile. ortadan sılınır. sahne. elın- deki Haç ıle. kilisenın etrafında üç kez dönmeye baş- layan papazlara kalırdı. Birkaç kez. izlemek olanağmı bulduğum bu "Fel- linı" kareleri sırasında. bazı Milislenn. "çaktırma- dan" haç çıkardıklannı da gördüm... Bulgarların sorunlarını ne BKP çözebildi ve ne de Aleksandr Nevski'nin çanları çözebildi. • • • Bıldiğimız kadar. Bulgar komşulanmizın şimdi ki- lıselere gitmelerinı. serbestçe ıbadet etmelerini önle- ven eski engeller yok artık... Şimdi de. herhalde. sonsuza dayanmış bir enflas- von. "Cuk" oturmamış yeni bir ekonomık ortam. İcaybolmuş bir asayış düzeni içinde ve "Akmasa da damlar" türünden de olsa. iyi. körü bir geçim sağla- yan eski günlerin özlemiyle, seçim sandıklarına gi- dip. addeğiştirip. kendilerini "Sosyalist"diyetanım- layan. eski ve yeni tüfeklere oy atıyorlar... Norveç gibi bütün sorunlannızı çözmek becerisi- nı gösteremezseniz -kı kolay iş değildir- ıstediğıniz kadar çan çalın... Milletvekilligi - Milletin Vekilliği GÜLHAN DOĞRAMACIOĞLU Çorlu M erhaba. Gerçı siz beni tanırsınız. ama ben y ıne de tanıtayım. Benim adını sade \atandaş. Ev im yok. egıtımim yok. yeterli ve dengelı bestenme olanağım yok. Kısaca elinıde hıçbir sey yok. Seçim zamanları dı^mda. herkeN beni görmezlik- ten gelır. Nasil ya>adığım hiç kinısenın aklına gel- mez. Seçim öncesindeyse herkes kapımı çalar. Par- tilıler. eğitim ve sağlık sorunianmı çözeceklerını. ba- na iş veas. bulacaklarını söyleyerek benim oyumu is- terler. Gıderek kımıleri söyledıklerının doğruluğunu kanıtlamak i>"tercesıne yiyecek. gıyecek. altın gibi armağanlarbıle \erirler. Köyümii ilçe, ılçemi il yap- ma. yapılan her ile bir üniversite açma sözü vererek beni ne kadar çok düşündüklerini belırtirler. Seçim zamanı verilen bu sözlere eskiden ınanır- dım. Artık inanmıyorum söylediklerine. Sadece gü- lüyorum. llkokullanmı bile yeterli düzeye getireme- yen kişilerin üniversite açma sözlerine başka nasıl ya- nıt verebilırim ki 1 ' Açsalarbile, yalnızca adı "üniver- site" olan uydurma kuruluş. hangi aydınlığı getırirül- keye? Oy toplamak için köylerın ılçe. ilçelerin il ya- pılması ise kandırmacadan başka bir şey değil. San- kı tüm köylerimizi il yaparak gelışmişlik düzeyimi- zi arttırma olanağımız varmış gibi! Bana göre asıl önemli olan. kafaların ilçe ya da il kimliği kazanma- sı... "Çağdaş uygarlık dü/evine il ya da ilçe olmakia ulaşılmaz. Bilimsel düşünceye inanan ve inandığtm uygulayan kişiler yetiştirerek ulaşılabilir. Biz bunu sağlamak için toplum yaşantımızda köklii değişiklik- leryapacağız"diyebilen kişıleri karşımda görmek ıs- terdım. Benmilletvekıliadaylarının "aklıhür.vicdanıhür, irfanıhiir"sözlerinegerçekten inanmış kışılerolma- lannı ısterdim. Biliyorum. bunlar uzak bir hayal. An- cak ben bu hayale inanıyorum Ben hıçbir ideolojisi olmayan partilere. söz verip de sözünü ertesi gün unutan mılletvekillerine. kendi çıkarlarını çoğunlu- ğun çıkarlarından üstün tutan politikacılara inanmı- yorum. O denli çaresiz. öylesine umutsuzum kı. iyi ve gü- zel günleri gelecekte değil. geçmışte arıyorum ne ya- zık ki... "l'van Gazi KemaL uyan" demek dışında elimden hiçbir şey gelmiyor. Bu marş. seçtiğımiz ki- şıler tarafından düşürüldüğüm durumu çok güzel an- latıyor... Karşımda seçimden seçime beni arayan milletve- kili adayları duruyor. Hangisine oy vereyim'.' Hangi- sı gerçekten milletin vekilliğini yapmak için mıllet- vekıli olmak ıstiyor? Hangisinın belli bir ideolojisi var. Hangisi inandıklan düşünceyi savunmak için mılletvekili adayı olmuş? Ben demokrasiye ve cumhuriyet yönetimine ina- nıyorum. Seçimlerde oy kulianmanın bir hak ve bir görev olduğunu düşünüyorum. Ancak vekilım olarak Atatürk'ün kurduğu o yüce Meclis'e gönderebilece- ğim hiçbir aday ortada yok. Oy vermek istemiyo- rum. Bir yanda seçme hakkım, öbür yanda milletvekili adaylan. Tam bir işkence... İkinci Kez Doğan 'Fecir'... Mehmet Akif, Istiklal Marşı'mızı yazan şairdir: ama. birdönemde Almanlan Doğu'dayaşayan Müs- lüman halkların kurtarıcısı olarak görüyordu: "Değil mi bir anasın sen, değil mi Almansın O halde fikr ile vicdana sahip insansın; ; Bilir misin ki senin Şark'a meyleden nazann Birinci defa doğan fecridir zavallılann" ('Fecir' güneşin doğmaşından az önceki zaman- dır, sabahın erken vaktidir.) Akif, ulkenin kurtuluşunu Almanda bulurken, top- lumdaki genel eğilımi vurguluyordu. Aradan kaç yıl geçti?.. Bugün Türkiye'de "ancak Avrupa'nın bizi adam eGtece£?/ne"ilişkinkanıyaygındır; kendimizden umu- du kesmişiz, elın Frengi bizı derler toplar sanıyoruz: gümrük birliğine girersek başımızın göğe ereceğine inanıyoruz. • Mustafa Reşit Paşa, 'Tanzimat'tan sonra yetişen değişik bir tür politikacının ilk örneğıdir. Daha önce nüfuzlu paşaların "hımayesine" girilerek Babıâli'de "/caA7yer"yapılırdı. Reşit Paşa Türkiye'de "Sultanla- nn Sultanı" adını alan Ingiliz Büyükelçisi Lord Strat- ford Canning e dayanarak yükseldi. O yıllarda, devlet adamlan, uçağa binip "günlük ça- lışma gez/s/" yapamıyorlardı; hükümet adamları ken- di ülkelerinin başkentlerinden dışanya çok az çıka- bilırlerdi. 21 'inci yüzyıla doğru durum değişti: elçile- rın önemleri azaldı; cumhurbaşkanları ve başbakan- lar doğrudan ilışkiye geçiyorlar: telefon da ellerinin altındadır. "Lord Stratford'un Türkiye Hatıraları" adlı kitapta şu satırlar okunuyor: "Canning, Babıâli'de boy gösterdiği zaman, me- muriarı bir korkudur alıyordu. Vezıriazam (Başba- kan) bile acele toparlanıp arzularını öğrenmek üze- re telaş ve tereddütle Ingiliz'in yanına koşuyordu." Tanzimat reformlan bu ortamda yürürlüğe gırmiş. Avrupa'nın denetimi altında uygulamaya konmuştur; ama, dış destekli demokrasi denemesi kısa sürede iflas etti. • Tanzimat Fermam 1839'da çıkarıldı. 1838'de ingilizlerle serbest ticaret antlaşması im- zalandı. Bu antlaşma sonradan ötekı Avrupa ülkele- riyle birlikte yürürlüğe kondu. 150 yıl önce Türkiye ekonomik açıdan Avrupa ile bütünleştı. Açık pazar koşullan sonunda Osmaniı'yı yıkıma sürükledi. Aradan bir buçuk yüzyıl geçtikten sonra bugün yi- ne Avrupa ıle gümrük birliğine giriyoruz. Sonuç ne olacak?.. Mehmet Akif'in dizelenndeki gibi. Avrupahya "kur- tancı" gibi bakmak mı gerek: "Bilir misin ki senin Şark'a meyleden nazann İkinci defa doğan fecridir zavallılann" Gerçekten güneş mı doğuyor?.. Tanyerinde yeni bir günü müjdeleyen ışıklar mı var?.. • Denebilir ki: I Arkası 6. Sayfada YIKARL, DYP Haydi Türkiyem (leri!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle