Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YFA CUMHURlYET 30 EKlM 1995 PAZARTESl
OIAYLAR VE GÖRÜŞLER
ÛzelÜniversitelertçin Uygun Modeller...
bir çöküntü içindeki eğitim sistemımizde yükseköğretimin
tvedi yasal düzenlemelere gereksmimi vardır. Bu alanda
taklitçilikten ve dışa bağımlüıktan vazgeçmeli, yaratıcı olmalı ve
Avrupa Birliğı'ne katüma hedefımize de uyan Batı Avrupa
üniversiteleri ile işbirliği yeğlenmelidir.
Prof. Dr. Y. Müh. İLHAMİ ÇETİN
İTÜ Elektrik-Elektromk Fakültesi Öğreîim Üyesi
B
ırçok yüzyılhk uzun bir kullann aç,ılmasına ilk kez 1961 Anaya-
devlet gelenegimiz oldu- sası'nadayanarak 1962 yılından itibaren
gu halde. Batıîılann "Hü- izin verilmiştir. Yükseköğretimde yaşa-
kümet etmek. öngörmek nan yetersizlikleri giderebilmek için dü-
demektir" ilkesini günü- şünülen bu okullar hızla çoğaldı ve 8 yıl-
müzyönetıcileri bir türlü dasayılan44"e çıktı.öğrenci sayılan d'ev-
devlet geleneğimiz oldu-
gu halde. Batıîılann "Hü-
kümet etmek, öngörmek
demektir" ilkesini günü-
müz yönetıcileri bir türlü
Öğrenemedı. Hem de öğTenmeleri. ders
almalan gereken birçok olay yaşamamı-
za karşın. Olaylann önünde bilinçli git-
mekyerine. samançöpü gıbi peşinden sü-
rüklenmek. geri kalmıştoplumlann yaz-
gısı oluyor. Ozriyükseköğrertmde hep ön-
ceden yeterince düşünmeyi veplanlama-
yı akıl edemediğimiz. aynca ders alma-
yı da bilemediğimiz konulardan bindir.
Yüzbinlerce gencimiz uzun yıllardan
beriyüksekoğrenım yapma olanağmı bu-
lamıyor ya da kendi yeteneklenne uyma-
yan bir dalda yükseköğrenim görmek zo-
runda kahyor. Bu durumun ülkeye ver-
diği büyük zararlarher geçen gün artıyor.
Gerçekte perişanlık ve umutsuzluk yal-
mzyüksekögretimde değil. tüm eğitim sis-
temımız çökmüş durumda. İktidar poli-
tıkacılarının çızdiği pembe tablolar bile
acı gerçekleri örtemiyor.
Cumhurivet tarihinde özel vükseko-
let yükseköğretım kurumlanndakininya-
nsını geçtı. Toplumdabüyük tartışmala-
ra ve huzursuzluklara neden olan bu okul-
lar AnayasaMahkemesi'ninbirkaran ile
1970'te devlet yüksekögTenim kurumla-
nna katıldı ve tasfiye edildi.
82 Anayasasf na göre özei üniversıte-
ler. kazanç.amaeınayönetikotanamakko-
şuluyla yalnız \ akıflar tarafından kurula-
bilir. Buna dayanarak üç vakıf üniversi-
tesi kurulmuş durumda, beşinin kuruluş
yasası da aylardır Meclis gündeminde
bekliyor Yüce Meclis. her ilde devlei
üniversitesi açılmasında çok acele. fakat
vakıfüniversitelerinin açılmasındaçokya-
vaş davranıyor. Ekim ayında üniversite-
ler öğretime başladıktan sonra bekleyen
vakıf üniversitelerinin yasalan belki çı-
kacak vebazılan bu olumsuz, ilgili tüzü-
ğe aykın koşullarda öğretime başlama
izni alacak.
Yasama görevinin zamanında ve yete-
rince yerine getirilmemesi yasal boşluk-
lar doğuruyor ve böyle bir ortamda tar-
tışmalı kurumlar da ortaya çıkabiliyor.
Yükseköğretimin ivedi gereksinimleri
karşısında çok yavaş işleyen kuruluş iş-
lemlerine girmek istemeyenbazı ginşim-
ciler, kısa yoldan bir çözüm getiriyor ve
bir yabancı ünıversitenin Türkiye'de bir
şubesim açma yolunu deniyor. Bu tür ku-
rumlara MEB'625 sayılı Özel Okullar
Yasası'na göre kurs izni veriyor. YÖK. ise
bu kurumlan tanımadığını duyuruyor.
Sanki aynı devletin. aynı ülkenin yetki-
lileri değilmiş gibi da\ ranınca. devlet eid-
diliği bakımından düşündürücübırdurum
ortaya çıkıyor. Bu da yeni yasal düzen-
lemelere büyük gereksinim olduğunu
gösterıyor. Özel ortaöğretimin ayn bir
yasası bulundugu halde, özel yükseköğ-
retimin ayn bir yasa çıkarmadan bir tü-
zük ile yürütülmek istenmesi sakıncalı
oluyor.
Yeterinceyönlendirilmeyenbu gelişme-
ler içinde önemli bir sorun gözlerden ka-
çıyor: Gerek vakıf üniversitelen. gerek-
se üniversite şubeleri model olarak genel-
likle bir "angloamerikan üniversitesrni
alıyor. tngilizce öğretimi benımstyot ve
yabancı bir üniversite ile is.birliği anlaş-
ması yapıyor. onların öğretim elemanla-
nndan yararlanmak ve bazen izlencele-
rini (programlannı) bile uygulamak isti-
yor. K.imsenin pek yadırgamadığı bu ya-
bancı model arayışı. birazkendimize kar-
şı duyduğumuz güven eksikliğinden. da-
ha çok her şeyin en iyisini yabancılann
yaptığına olan yersiz ve akılsızca inancı-
mızdan kaynaklanıyor. Gazete promos-
yonlannda bile görülen ve belki sonuç ve-
ren yabancıya gü\en sendromunun ve ül-
ke gerçeklerine aykın öbürkuruluş hata-
lannın sayısız sakıncalar getıreceğini şim-
diden söylemekte yarar vardır.
1) Bir yükseköğretim kurumunun açıl-
ması. ne sonuçlar getireceği bilinmeyen
"pazarekonomisi çağvnda bile bir çikola-
tafabrikasinın açüması^bi' dü^ünülemez.
Öğretim. bir ulusun bireylerini birbirine
yakınlaştırmayı. kaynaştırmayı, ortak
yurttaşlıkdü^ünce v e duygulan. ortakbi-
linç. ortak ideaüer vermcyi amaçlar. Bu
görevin yerine getirilmesi yabancı öğre-
tim elemanlanndan ve yabanci üniversi-
te programlanndan beklenemez. Sana-
yimizi. ekonomimizi.. yabancılara tes-
Hmettiğimiz gibi. daima ulusal olması ve
kalması gereken öğretim ve eğıtimi de ya-
bancılara ya da onların her türlü etkisine
bırakamayız. Bu. mandacılık kafasının
hortlatılması \e bir ulusun en duyarh ke-
simlennden birinde söz sahibi yapılma-
sı olur.
2) Türkiye Cumhuriyeti 1933'ten beri
pekçok üni\ ersite kurmu^. bu sürede pek
çok değerli öğTetim elemanı yetişmıs,tir
Ozel üniversitelerinkuruluşunu yapacak.
öğretim ve arayırma görevlenni başan ile
yüklenecek yeterince insanımız vardır.
Yabancı üniversitelerden getirtilecekele-
manlar çogunluklabizim seçkin eleman-
lanmızdüzeyinde olmayacaktır, çünkü de-
ğerli elemanlarakendi ülkelerinde de bü-
vük eereksinim duvulmaktadtr. Kaldt ki
her ülke kendi yapısma. kendi koşullan-
na en uygun üniversite modelını kendısi
geliştirir ve geliştirmek zorundadır. Üni-
versite. öğretim ve araştırma. onlann da
ötesinde yaratıcıhkdemektir. Taklide da-
yanan. kendi modelini bile gelisiireme-
yen bir üniversite nasıl yaratıcı olabilir?
3) K.ımi ülkelenn üniversıteleri. kendi
parasal sıkıntılannı aşabilmek için baş-
ka ülkelerden öğrenci çekmek. başka ül-
kelerinözel üniversiteleriyle işbirliği yap-
mak ya da o ülkelerde şubeler açmak için
olağanüstü çaba göstermektedır. Daha
çok angloamerikan üniversitelennde gö-
rülen bu davranısta, öğretım hizmetleri,
sağlık hizmetlen gibi bir ticaret konusu
yapılmaktadır. Pazar kapma sav as,ı veren
bu üniversiteler az gelişmiş ülke insanı-
nın zayıf yanlanndan bile yararlanmayı
düs,ünebiliyorlar \e özel üni\ ersıtelerinyet-
kililenni kazanabilmekiçin olağanüstü ça-
ba gösteriyorlar. Örneğin akademik ba-
kımdan yetersiz sayılabilecek bir emek-
lı profesörü. bir tanığın anlattığına göre.
"peygamber gibi" kars.ılıyor. bir başka
yetkiliye onursal doktorluk sanı (unvanı)
veriyorlar. Türkiye'de pazarlama sergi-
leri düzenletıyor. öğrenci gönderen ara-
cılara komisyon ödüyorlar.
Sonuç olarak tam bir çöküntü içinde-
ki eğitim sistemimizde yükseköğretimın
ivedi yasal düzenlemelere gereksinimi
vardır. Bu alanda taklitçilikten ve dışa
bağımlılıktan vazgeçmeli. yaratıcı olma-
lı ve Avrupa Birliği'ne katılmahedefimi-
ze de uyan Batı Avrupa üniversitelen ile
işbirliği yeğlenmelidir.
ARADABIR
Prof. Dr. LEZİZ ONARAN
Bağışlama
Kırkyediyıl önce "Bağışlama" adındatairyazıya baş-
lamıştım. Ama o zamanlar af diyordum. Dört-beş kez
yazmaya giriştim, beğenmedim, yarım kaldı. Öylece
kaldı.
Bugün bunu niye anımsıyorum? Bir iç hesaplaşma,
belki yıllara karşın bazı durumlan değertendirme is-
teğini yenemeyiş...
Yaş sınınndan emekli olacağım son çalışma günüm-
dü. Bir maçın son setini oynuyormuşum gibi geliyor-
du bana. Önümde başka maçlann tasarılan vardı.
Bırden aklıma "Bağışiarna", bitiremediöim yazı ge!-
di.
Kırkyedi yıl öncetıpkı böyle mi etkilenmiştim, yok-
sa sonradan mı böyle biçimlendi, kesin bilemiyorum.
Yeniden düşünürken bakalım nerelere ulaşacağım?
Lise son sınıftaydım. Toplumbilim (sosyoloji) der-
sinden "Kooperatifler" konusunu işliyorduk. Öğret-
menimiz Vedide Baha Pars, aynı zamanda lisemi-
zin müdürüydü. Kooperat'rflerin kuruluşlan ve çalış-
ma yöntemlerini incelemek üzore sınıftan bazı öğren-
cilere ödev verilecekti. Bir rastlantı sonuqu göreve is-
tekli beş arkadaş, hepimiz yatılıydık! özel izin alındı,
göreve gittik.
Dönerken kimin aklına geldi. anımsamıyorum, El-
hamra Sineması'nda güzel bir film oynadığı, gider-
sek okula geç kalınmayacağı söylendi. Kendimizi si-
nemada bulduk. Hem de paraya kıyıp okulla götü-
oıldüğümüzde ucuz diyegittiğimiz balkonadeğil "hu-
sus/"yekurulduk.
Salona girdiğimizde ortalık karanlıktı. Gözlerimiz
alışınca, arka sırada. okulda kalan, etütiere de giren
bir öğretmenimizi gördük. Yakalandığımız halde, ma-
sum bir suçlulukla filmin sonuna kadar kaldık. Ûğret-
menimiz, daha önce, film bitmeden çtkmıştı. "Her
halde bir işi var" diye düşündük, film bitince keyifle
okula döndük.
Bir döndük ki, bir de ne görelim, öğretmenimiz ka-
pının girişinde, sancısı tutmuş gibi, bizi bekliyor. Öç
alırcasına, müdürün hemen bizi görmek istediğini,
odasına çağırdığını söyledi. Odaya da bizimle birlik-
te geldi. Filmin arkasını kaçırmıştı, ama belki de ştm-
diki seyirden daha çok zevk alacaktı.
Şaşırdık. Öyle büyük bir suç işlediğimiz kanısında
da değildik. Ostelik iyi ilişkiler içinde olduğumuz öğ-
retmenimizin bizi böyle gammazlayacağını hiç um-
muyorduk. Müdürün odasına, başlanmız önümüz-
de, utanarak girdik. Müdürumüz daha çok utanmış-
tı.
- Sizler dedi, en sevdiğim, güvendiğim çocuklar!
Başka bir şey söylemedi. "Bunu neden yaptmız?"
demedi.
- Gidebilirsiniz dedi. Hepsi o kadar!
Bize ceza verilmedi. Bağışlanmıştık. Sanırım mü-
dürümüz o öğretmeni cezalandırmayı düşünmüştür.
Bizler ceza almış kadar utandık. Öğretmenimizse bir
şüre selamını bizden esirgedi.
Müdürümüzün davranışı, kişiliğtnin, yumuşaklığının,
gönlümüzdeki yerinin sıradan olmadığını gösteriyor-
du. Bir yıl önceki son sınıf öğrencileri gibi, bizleri de
havalar ısınınca. geceleri, Kordonboyu'nadondurma
yemeye götürdü. Suçumuzu, yaramazlıklanmızı hiç
yüzümüze vurmadı.
Çalışma yaşamımın bittiği gün bunlar nereden ak-
lıma geldi, takıldı? Belki de bütün yaşamımda, önce-
leri bilinçsiz. gittikçe bilinçli olarak ona benzemek is-
tediğimdendir.
Yarım bıraktığım "af" yazılan yerine, bugün bunla-
n rahmetli hocam, sevgili müdürüm Vedide Baha
Pars'ın anısıyla yazıyorum. Anısına yazıyorum. Bili-
yorum ki, pek çok konuyu onunla yaşadım, onunla
anımsayacağım.
ÇANAKKALE SULHHUKUK
MAHKEMESİ İZALEİ ŞÜYU SATIŞ
MEMURLLĞU'NDAN
DosyaNo: 1995 24Satış
Davacı Yeda lnşaatçılık Sanayi Ticaret Limitet Şirketi
vekili Av. Erhan Tez tarafından davalılar Gülsürn Seval
Gören. Sevtap Kovancı. Erbil Altanay aleyhine açtığı
ortaklı&n giderilmesi davastnın yapılan yargüaması sonundı,
dava konusu Çanakkale merkez Cevatpaşa Mahallesi
Mehmetpaşa Sokağı*ndakaintapunun K. sayfa: 701. pafta.
52. ada". 3"?. parsel: 4 numarasında kayıtlı. 196.41 m2
yüzölçümündekı bahçeli kargir ev vasfındaki. tapuda her
ne kadar cınsi bahçeli kargir ev vasfında gözüküyor ise de
mevcut hali hazır durumu itibarıyla üzerinde hiçbir yapı
bulunmayan arsavasfındaki taşmmazdakitaraflar arasındakı
ortaklığm satış suretiyle giderilmesine karar verilmekle,
memurkığumuzca 3.10.1995 tarihinde yapılan kıymet
takdirinde bilirkışılerce taşınmazm 2. 4ÖO.0O0.0OÖ.-TL
değerde olduğu tesph edılmekle. davalılar Senap Kovancı
ve Erbil Eltınay'a kıymet takdiri tebligi yerine kaim olmak
üzere ilanen tebli& olur.ur. 11.10.1995 Basın: 47921
Gemi Adamı cüzdanımı kaybettim hükümsüzdür.
YusufBOLAT
Cumhuriyet bayrağı altmda
SADtYE AKAY Emekli Yazın Öğretmeni
7
2. yaşını kutluyoruz en büyük bayramı- kı yönetim biçiminin adını koymaya gelmişti.
mız Cumhuriyet"in. Bayraklar dalgala- Âtatürk büyük ~Söylev"'ınde. 27 Ekım 1923 gü-
nıyor evlerde. sokaklarda, caddelerde. nüFethiBej (Okyar)başkanlığındakıBakanlarKu-
elİerde. Yıllar boyu süren bir KURTL- rulunun çekılmesinden sonra Meclis içinde ve dı-
LU$ SAVAŞ1 sonunda kavuştuğumuz s.ındayeniBakanlarKurululistelerihazırlandıgınr.
mutlulukturbu...Sevıncimiz.coşkunlu- ama hiçbırinın Meclis'çe onaylanacak bir liste ol-
2. yaşını kutluyoruz en büyük bayramı-
mız Cumhuriyet'in. Bayraklar dalgala-
nıyor evlerde. sokaklarda, caddelerde,
elierde. Yıllar boyu süren bir K.URTL-
LU$ SAVAŞ1 sonunda kavuştuğumuz
muıluluktur bu... Sevıncimiz. coşkunlu-
ğumuz buradan doğuyor. K.ışi ya da grup saltanatı-
nm yıkıldığı. uhıs egemenliğinin gerçekleştıği. Tür-
kiye Cumhuriyeti adıyla yeni bir devletin kuruldu-
ğu büyük gündür 29 Ekim 1923.
O günden çok önceden beri Mustafa Kemal Pa-
şa'mn gönlünde yaşamaktaydı bu güzel yönetimı yur-
dumuzda gerçekleştırme dileğk ama her devrimin-
de oldugu gibi bunun da zamanınm gelmesini, ge-
rekli onamın oluşmasmı bektemişti. Daha Kurtuluş
Savaşı ıçindeyken MazharMüfıt'in defterine yaz-
dırdığı yapılacak işler sıralaması; Cumhuriyet ilan
edılecek diye başlayıp gıysi, yazı devrimleri ve öbür-
lerinın yapılacagmın belirtilmesiy le sürerken şaşkın-
hk içinde kalan Mazhar Müfit'in dayanamayıp,
"Aman Paşam,helebirsa\aşı bitiripcumhuriyete ka-
vuşalımda'..." detnesı. unutulmaz anılardandır. As-
hnda 23 Nisan 1920'den beri egemenlık ulusundu.
Tüm kararlar Türkiye Büyük Millet Meclisı"nce ve-
riliyordu. lzmır utkusundanbir yıl sonra da 9 Eylül
1923"te Cumhuriyet Halk Partisı ulusal yaşamtmız-
daetkinlikleryapmak üzerekuruldu. 13 Ekim 1923'te
"TürkiyeDevleti'ninyönetim merkeziAnkara'dır"
maddesi anavasamıza kondu. Artık sıra ülkemizde-
ınadığmı belirtir. 28 Ekim 1923 ak^amı Cankaya'da
konuk olarak yalnız İsmet Paşa'yı alıkor. Aıatürk,
Söylev'inde şöyle sürdürür açıklamasınr
"Onunla >alnız kaldıktan sonra bir yasa tasansı
ha/ırtadık. Bu tasanda. 20Ocak 1921 günlü Anaya-
sa'nın devlet biçimini sapta\an maddelerini şöylece
degiştirmiştim: Birincimaddesonuna'Türkiye Dev -
leti'nin hükümet bıçimi cumhunyettiv" cümlesini
ekledim. t'çüncü maddeyişö\ledeğiştirdim: Türki-
>e De>leti Büyük Millet Meclisi'nce yönetilir. Mec-
lis, hükfimetin yönetim kollannı bakanlar aracıhğı
ile yönetir."
29 Ekim W23 günü Meclis'te hükümetın kurul-
masına ilişkin tartışmalar olurken Mustafa Kemaî
kürsüye çıkarak uygulanmakta olan anayasada ek-
siklikler olduğunu açıkladıktan sonra: ".„ Devleti-
mizin biçimini ve niteliğinisapta>an ve hepimiz için
kutsal olan anayasamızın kimi yerierini açıklamak
gereklidir. Öneri şudur" dıyerek bir gece önce ha-
zırlanan tasarıyı okutmak üzere yazmanlardan biri-
ne uzatarak kürsüden iner.
Tasarı okununcayine uzun tartışmalar olur, özel-
likle Ismet Paşabutartışmalarakarşı."...llus,ege-
menliğine ve ahmaasına kcndisi el kaymuştur. Bu-
nu. yasaile belirtmektenniyeçekiniyoruz.Cumhur-
başkanıulmadanba^bakanseçtneönerisi>asadtşıohır_
Başbakanı yasaya u\gun sccebilmek için Gaaa Paşa
Hazretleri*nin önerisinin\asalaşmasıgerekir. Genel
güçsü/lüğün sürdürülmcsi doğru değildir'*'dıye ko-
nuştuktan sonra Abdurrahman Şeref söz alıp "Ege-
menlik sınırsız \e koşulsuz ulusundur. Kime sorar-
sanı/ sorunuz, bu. cumhuriyettir. Doğan çocuğun
adıdır. Ama, bu ad kimilerinehoş gelmezmiş. varsın
gelmesin" der. Tasarı. önerildigı üzere ı\edilıkle gö-
rüşüldükten sonra yasa. birçok mılletvekılinin. "Ya-
şasın Cumhuriyet'."" dilekleriyle. alkışlarla kabul
edıldı.
Mustafa Kemal Paşa, Meclis'teki 158 milletve-
kılinın oybirliğıyle cumhurbaşkanhğına seçilince
yaptığı konuşmada. kendisine gösterilen güvene te-
s.ekkür ettikten sonra."._ Her zamansa>m arkadaş-
lanmınellerineçok içtenlikleve sıkıcayapışarak on-
lann varlıklanndan kendimibiran bileözgegörme-
yerek çalı^acağım. Her zaman. ulusun setgisine da-
yanarakhep birlikteileriyegideceğiz. Türkiye Cum-
huriyeti mutlu. başarüı \e utkulu olacaknr" demiş-
ti. Bunu gerçekleştinnek için sözüne tüm yaşamtn-
ca bağlı kaldı.
Ne yazık ki. çok partili döneme girildikten son-
ra. 1923 devriminin o güzel atıhmlan kalmadı. Ge-
ri ve ilkel planlayışın acılıkiannı yaşı\oruzher gün.
ÖziüyorumAtatürk"iino güzeldevnm ğünlerini! Cum-
huriyet bayrağı altında her sabah yeni bir aydınlığa
uyanmanın değer bıçilemez mutluluğunu!..
TARTISMA
Hiç kimse Atatürk'ün dengi olamaz
C
umhuriyet'te
"Tartıs.ma" sütununda
•'Atatürk'ü^T.Özal'j
A^mak" başlıkh bir
yazı okumuştum geçen
yıl. Mimar M. Hulusi
Erdem bu yazısında parti
başkanlı^ma soyunan Cem Bovner'in
Turgut Ozal'ı Atatürk düzeyine
çıkarma çabasmı eieştiriyordu. Aynı
zamanda ıkinci cumhuriyet
yanhlannın da yanıldıklannı
anlatmaya çalışıyordu. Bu girişim iyi.
ama eksiktı. Atatürk ile T. Özai'ı
benzer kişiler olarak değerlendirmek
yanlıştır. T. Özal da cumhurbaşkanı
oldu, ama alnının akıyla degil, 12
Eylül cuntasmın iteklemesiyle.
ANAP içindeki dalkavuklann ve en
önemlisi geri bırakılmış olan
insantarımızın gerçekleri görememesı
yüzünden. Eğer Türk toplumu.
özelhkk kırsal kesimde yaşayan
ınsanlanmız. yüz yıllar boyunca
bılgiden yoksul köy hocalarının ilkel
dın eğitimine emanet edilip gözleri
gerçekleri göremez duruma
sokulmasalardı ANAP'ı iktidar
yapmaz. Türkiye'yi bugünkü
çıkmazlara sürüklemezlerdi. Buna
karşıhk Atatürk "Km^vı MiDiye"
ruhunun lıderı olarak seçılen bir
cumhurbaşkamydı. O. cumhurbaşkanı
otdugu zaman geçmişınde Kurtuluş
Savaşı kahramanlığı \e çagdaş bir
devlet kuruculugu gibi onurlu
nitelikler vardı. T. Özal'ın
eeçmişindeyse cuntaya hızmet etme
vardı. Cumhuriyetimizın 72. yılını
kutlamaya hazırlanırken o tartışmayı
anımsayarak bunları düşündüm.
Şöyle bir söz vardır. "•Şerefil mekân
bilmekin'". Anlamr. Btrmakamın
onurlu olması makamdan degil o
makamda olurandan. T. Özal. s
oyunlar sergileyerek o makama
oturdu. ama yakışır olamamıştı. Şu
gerçeâi herkesin bilmesinde yarar var.
Ataıürk gibi giyinip Atatürk
olacaklannı sananlar nasıl gülünç
oldularsa. birazcık sivrilenleri
Atatürk'le karşılaştırmak da o denli
gülünçtür. Çünkü hiç ktmse
Atatürkün dengi olamaz. E\et
yurgulayarak belirtmek gerekir ki T.
Özal. Atatürk'ün benzeri değil. tersi
ıdi Bunu uzun uzun anlatma yerine
kimi ilgtnç ve tartışma götürmez
cerçeklere değinmekle yetineyim.
Tkisi de artık yaşamıyor. Atatürk
hastalandıgmda "Beni Türk
hekimlerine emanet edin" demişti. T.
Özal sse önemsız hastalıklanndabile
Amenka'ya uçtu. Ve milyarlanmızı
harcadı. Atatürk ölmeden nesı varsa
tümüyle Türk ulusuna verdi. T. Özal
ise bu yoksu! halkın ekmegiyle
oynayarak bir "Özal Hanedanı'nın
doğmasını sağladı. O denli ki her
Özal bir mültı milyarder olup çıktı.
Atatürk. Misak-ı Milli diye yola çıktı,
savaştı ve bıze bafiımsız bır vatan
armağan etti. T. Özal yönetimiyse
toprâklanmızı yabancılara satmaya
başladı. Danıştay engellemeseydi
Boğaziçi tümüyle Araplann olacaktı.
Atatürk'ün azim ve dehasına
kestirmeden bir ömek lşgal altındaki
Istanbut'da demırlemış olan düşman
gemileri için "Geldiklerigibi
gjdecekkrdir'* demış ve bunu
gerçekleştırerek bize Cumhuriyet
türkiyesi'ni armağan etti.
Cumhuriyetimizın 72. yılı kutlu
olsun.
SAMÎ GÜKTÜRK / Emekli
Felsefe Oğretmeni
c
EnbüyükTürkiye, başkabüyük yok!'
T
araftarlar bağınyor. "En
büyük Fenerbahçe.
başka büyükyok'.*, "En
büyük Yanspor. başka
büyükyok'.*, "En büyük
Türkiye. başkabüyük
yok',..*" Aziz Nesin.bu sözler için de bir
şeyler söyledi mi, bılmiyorum. Belki
de düşüncelerinde ne denli hakh
olduğunu bir kez daha anlayarak
üzüldü. Mutlaka bir tepkisi olmuştur
diye düşünüyonım. Bır takım. nasıl
oluyor da başka büyüklerin olmadığı
yerde en büyük. birinci büyük
olabılıyor? "Birincilik'". başkalannın
olmadığı yerde var olabilen bir
kavram ya da olgu değildir.
"Birinciök'i belırten "en" belirtecinin
görevı, yukandaki sloganlan göz
önünde tutarak söylersek birden çok
büyüğün bulundugu yerde, içlerinden
birisinin u
en" "birinci"" olma
konumunu açıkiamak. viirgulamaktır.
Zekâdan. kavrayımdan boylesine uzak
bir "duşünce" biçimi ve bunun
dışavurumu olan bu sözleri. geniş
kitleler. nasıl oluyor da kolayca
benirnsiyor ve kullamyor? ,\ziz
Nesın'i, onun ünlü savını
anımsamamak. anmadan geçmek
olanaksız burada. Işin mamıkla
bağlantıst dışında bir başka boyutu
var. belki de asıl önemli olan bu.
Bilinçaltının. aşağıhk duygusunun
dile gelişi. kişilik sorunlanmn topluca
dışavurumu. Yazımızın başlığındaki
tümceyi bağımsız ikı tümceye çevirip
de Naim Sükymanoğlu için söylersek
mantıaa da, anlamsal işleve de çok
uygun düşer sözler. "En büyük
Naim1
," "Başka büyük yok'.1
* Böylece
"en" belirteci ı= zarfı), ıkinci tümceyi
bağlamamış. sınırlamamıs olur. Böyle
bir konumda. "başka büyük yok"
sözünü kuHanmaksızın. "En büyük
Türkhe'." sloganı da yerinde olabilir.
(Kuşk'usuz, Türkiye'nin bir birinciliği
için söylendiğinde bu slogan,
sözgelimi ABD için. otuz kırk kez
söylenmek gerekir ki, bu durum bile
bizi ne duruma düşürür bir düşününl yerleşiveriyor bu sözler'1
lşin
'Hız kesme' Vıocası!• • nceki hafta ordu içinde
O
bir grubun "muhtıra'"
hazırlığı içinde olduğu
söylemi ile politika
gündeminin ön sıralarma
yeniden yerleşen Said-i
Nursi'nm müridi. Nur Cemaati lideri
Fethullah Gülen Hoca: ammsanacağı
gibi yaz aylarmda da Cumhurbaşkanı,
Meelis Başkanı. Başbakan ve siyasal
parti genel başkanları ile de ülke
sorunlan konusunda görüş
alışvenşinde bulunmuştu. Fethullah
Gülen Hoca'nın günlük polıtıkanın bu
derece içinde bulunması ve devlet
katlannca Hoca'nın "fikir ve
görüşlerine" dikkat çekici bir şekilde
önem veriliyor ve yoğun temaslarda
bulunma gereği duyuluyor olması.
bize daha önceleri Necmettin Erbakan
Hoca'ya başrol oyunculuğu verilerek
sahnelenen eski bir siyasal oyunu
anımsatmaktadır. Ammsanacağı gibi
12 Mart 1971 darbesi Uderlennin ilk
icraatlanndan bıri. Milli Nizam
Partısı'nin Anayasa Mahkemesi'nce
temeîli kapattırılması oimuştu.
Partinin kapattırılmasmdan kısa bir
süre sora siyasal hayatı sona erdirilen
Necmettin Erbakan. Isviçre'ye gitmiş
ve yaşamını orada sürdürmeye
başlamıştı. Darbe liderlerı o zaman
ağırlıkh olarak u
solgüçlerin" hızlı
yükselişlerini durdumıanın ve "sağ
güçlere" uzun süreti iktidar yolu
açmanın ancak "ciddi bir partinin"
yeniden siyaset sahnesine sürülmesi
ile mümkün olacağım düşünmüşler ve
Burada yinelemeliyim: Bu slogan-
tümceler. birbirini izlemeyen
sözdizimleri olarak kullanılması
gerektiginde. tartışmaya, mantık
dışılıga yol açmaz. Çünkü hem
gerçekten Naim o an "en büyük"tür
hem de onun olduğu yerde. biraz
abartma payı da katarak
değişmecelı öznel bir anlatımla,
"başka büyük yok" denilebilir. Oysa,
herhangi bir galıbiyeı üzerine: son altı
yedi yıldır şampıyon oiamamış bir
Fenerbahçe, Hge bu yıl girmiş ve ilk
sıralara yükselememiş Vanspor.
diyelim bu sloganı atan Keçiörenspor
ya da Yozgat Köy Hizmetleri futbol
takımı için bu mantık ne kadar tutarlı
olabilir? Bırakın dünya
şampiyonluğuna katılmayı. Avrupa
şampiyonluğu elemelerinde bu yıl
dışında iyi bir sonuç alamamış
Türkiye ulusal futbol takırnı için de
mantık dışı bir slogan bu. Öyleyse
neden herkesin diliııe kolayca
bu nedenle de Necmettin Erbakan'ın
hemen yurda dönmesine ve Milli
Selamet Partisi'nin kurulmasına
olanak sağlarmşlardı. Işte yaklaşık
yirmi beş yıl aradan sonra bu kez dinci
Nur Cemaati lideri Fethullah Güien
Hoca'ya başrol oyunculuğu verilerek
sahnelenen benzer bir gırişımin
yeniden başlatıldığına tanık
olmaktayız. Fethullah Gülen Hoca
tarafından yönlendiriliyor
görünümündeki bu dinci hareketin
amacı ise bu "sol güçlerin" değil,
Refah Partisi'nce temsil edilen
"radikal sağgüçlerin* hızının
kesilmesidir. Nitekim Fethullah Gülen
Hoca grubunun. yurtıçinde ve
özellikle Türk cumhuriyetlerinde
ekonomik, sosval ve kültürel alanlarda
PENCERE
anlatıma. mantığa ilişkin yanlışlığı bır
yana: sanırım. bir ezilmenin.
aşağılandığını duyumsamanın, geri
kalmışhğın ve bu sonuçlann
kişiliklere kazıdığı derin sorunlann
dışavurumuyla karşı karşıyayız.
Taraftar için önemli sayılan bir
maçtan sonra pek çok insanın
sokaklara fırlaması. sporla ilgisiz kimi
durumlara duyulan tepkilenn kendini
taşkınca dile getirişi değil midİT
bunlar? Kitleîerin büyük
taşkınlıklannm silahlı gösteriyi.
şıddeti. başkalanm rahatsız etme
hakkını meşrulaştıncı nıteliginın, bu
sloganların mantığa aykın yanıyla
ilgisiz olduğunu kim söyleyebilir?
Çürüyen. toplumsal gelişimin
gensınde kalan devlet'ıoplum düzeni
karşısında, kitleîerin. "En büyükkitle
güeü, başka büyükyok'." sloganını
yükseîtmesine ne diyorsunuz peki?
Nîzamettin Uğur
büyük yatınmlarda bulunmasına.
kamuoyuna Atatürkçü. cumhuriyetçi.
ulusçu, üniter devletçi ve laik bır
kimlikle tanıtılmasına devlet
katlannca yoğun btT şekilde katkıda
bulunulması, destek verilmesi ve sık
sık görüşlerine başvurulması. en
azmdan bu görüşümüzü dofrular
niteliktedir. 12 Mart 1971 darbesi
sonrasında hızlı bir yükselişe geçen
"sol güçteri" bastırmak için Necmettin
Erbakan Hoca'yı yönlendirmiş olan
"devlete egemen güç* günümüzde de
Refah Panisi'nce temsil edilen
"radikal sağ güçlerin" hızını kesmek
için Fethullah Hoca'yı yönlendirmekte
kararlı görünmektedir.
Erol BUbiUk
CumhurivetBaloları
Mustafa Kemal, dansı 1913'te Sofya'da ataşe-
militerken öğrenmişti.
1925'te Izmir'de bir balo düzenlemişti; eylül ayı
içindeydi, baloya yalnız Türkler katılacaktı.
İlk Türk batosu böyle gerçekleşti.
O akşam Mustafa Kemal Paşa, Izmir Vali Muavi-
ni'nin kızıyla "kusursuz bir fokstrot" yaparak balo-
yu açtı.
Bir yabancı yazar şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Bu baio Islam tarihinde bir dönüm noktasmı vur-
gular."
Niçin?..
•
Mustafa Kemal'in gözde şairi Tevfik Ftkret'ti; Ata-
türk, türküleri özler, alaturkayı dinler, Batı müziğini
sever; tango, fokstrot, valsyapar; zeybek oynar, gi-
yimine kuşamına özen gösterir, sofralarda söyleşi-
ye bayılır, kadınların katılımıyla oluşan toplantılardan
hoşlanırdı.
Omrü cepheden cepheye koşmakla geçmiş bu
güzel insan, ölümle aşık atarken, elbette hayatı se-
vecekti; yüzbinlerce askerin yazgısıyla oynayan ko-
mutanlann, savaşı hiç mi hiç sevmedikleri çok gö-
rülmüştür. Atatürk ne söylüyordu:
"Öldüreceğiz diyenlere karşı 'ölmeyecegiz' diye
savaşa girebilihz. Ancak ulusun hayatı tehlikeye
düşmeyince, savaş bir cinayettir."
Mustafa Kemal'in temel iikesi açıktı:
Ölüme karşı yaşam!..
Yüzeysei ya da özenti gibi görünen "Cumhuriyet
baloları "ntn tarihsel anlamları vardır; kadınta erke-
ğin "biriikteyaşam" mutluluğunu müzik eşliginde ger-
çekleşen topîantılarda duymaian bir uygarlık aşa-
masıdır.
•
Seriatçılık yaşamı engeller...
lü toplumlar yaratır...
Iran bugün kederli bir toplumdur, Afganistan'da
kadını çuvala sokan erkekler birbirlerinin kanını içi-
yortar; Arabistan'da yaşamı gizli gizli, el aitından, ya-
saklan aralayarak duyumsamaya çabalıyorlar.
Kadıntn eksik kaldığı toplumsal yaşamda, ister is-
temez kıvançtan yoksunluk vardır. Bagnazlığın ka-
ranlığındayürekleri sevinçle ısıtacak bir alevin sıcak-
lığını aramak boşuna!.. 1925 Eylülü'nde Izmir'de
gerçekleşen balo, öncülük işlevini gördü; "çağdaş
yaşam "ın kapısı açılıyordu. Birkaç ay içinde dans
ve müzik modası bütün Türkiye'ye yayıldt. Istanbul
başı çekiyordu. Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu,
kent belediyeleri, Türk Hava Kurumu, meslek oda-
ları, birbiri ardından balolar düzenliyorlardı. Izmir1
de,
Trabzon'da, Mersin'de, Bursa'da ve oteki illerde
kulüpler kuruldu; dans ve şarkı, Türk toplumuna gi-
riyor, aileleri sanyordu.
Yaşamanın dayanılmaz çekiciliği, "kederli top-
lum "da neşenin borulannı üflemeye başlamıştı.
•
2Vinci yüzyıla 5 kala, Türkiye'de pop salgını or-
talığı kırıp geçiriyor.
Kızlı erkekli gençler, kitlesel eğlence sevincinin
mutluluğunu yaşıyorlar. Müzik eşliginde koliar ha-
vaya kalkıyor, yan yana, birlikte, kol kota, dalga dal-
ga yayılan bir neşenin yoğunluğunda oynamaya
başlıyorlar.. ki şeriatçıya göre günahtır...
Haramdıri..
Ağır olacaksın ki molla diyecekler.
Genç kızın dans etmesi ne demek?..
Günah-ı kebairdendir.
Şarkı söylemek, yüzmek. mayo giymek, mini etek,
dar pantolon, sımsıkı tayt. dans, hoplamak, zıpla-
mak, kahkaha atmak, ayaklanna şort çekmek, kız-
lı erkekli doğaya çıkmak, saçlannı rüzgârda savur-
makgünahL
Hayatakarşıt şeriatçılığın yasaklan Anadolu'da ke-
derli toplum yaratmayı amaçlıyor..
Hayır, başaramayacak!..
Cumhuriyet baloları tabana yayıldı.
NÂZIM HÎKMET KÜLTÜRVE SANAT
VAKHYARAR1NA
YILDIZ İBRAHİMOVA
CAZFOLKKONSERİ
Piyanisf.TUNAÖTENEL
Ressam: HABİB AYDOĞDU
Bale Sanatçılarr. tHSAN KADlR BENGtER,
EJDER KESKtN
eşliginde
30 Ekim 1995, Pazartesi Saat: 20.00
Atatürk Kühür Merkezi Büyük Salon
Davetiyeler: îs-âzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakh
GeneralYazgan Sok. No: 10, Mehti Bey Apt, D. 10
(252 63 14)"
Mkazar Sineması'ndan ve Vakkorama
mağazalanndan temin edilebilir.
Sevgili eşim, babamız
TURGUT
ALPAGUT
aramızdan aynhşınm
ikınci yıhnda servi sevgi ve
özlemle anıyoruz.
AİLEN
ROMANLAR1MZ VE ANSİKLOPEDİLERİ>
YERİNİZDEN AL1NIR.
TEL: 554 08 04