Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 EKİM 1995 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
Üniversite-Bilim, Tarihten Ders...
Ülkemizin ve üniversıtelerin içine düştüğü çıkmaz, devlet
desteğinin en aza inmesi ile üniversitelerin kadrolarının ve
eğitimlerinin dinsel ağırlık kazanması ve bunun son yıllarda
ivme alması ile eş zamanhdır.
Prof. Dr. A. ALİ KÜPELİOĞLU
E
ylül ayında. ilk \e ortaöğ-
retimın ders yılına başla-
masının ardından eylül ve
ekım avlannda. Türki-
ye'deki Yüksek Öğrenim
Kurumlan da bırer ikişer
açılmaya başladı. Cnıversıte eşittirmes-
lek \e bilim düşüncesi ile lıseyi bitirip
üni\ ersiteye ılk adımını atan öğrencile-
ri. her vönden olumsuzluklar ve düş kı-
rıkhklan bekliyor. Meslek edinme açı-
sından karşılaşacakları olumsuzluklar.
öğrenimlerinın sonuna doğru karşılanna
çıkacak. Öğrencilerin çoğunluğu ıse bi-
limi tanıma ve bilımle tanışma istekleri-
nin asla gerçekleşmeyeceğini. kısa süre-
de anlayacaklar.
Ülkemizdebılim üretme kaynaklan ol-
ması gereken üniversiteler. bu görevleri-
ni yerine getırmekten uzaktır. Ünıversi-
telerde büyük özveri ile çalışan ve didi-
nen birçok bilim adamı. dev Ietin ilgisiz-
liği ve destegini esirgemesi nedeniyle
ürün verememektedir. Özellıkle son vıl-
larda bilim. çoğu yabancı kaynaklı büyük
ilaç ve alet firmalannın güdümüne gir-
mıştir. Bu durum hem temel bilimlerin
ilerlemesini engellemiş hem de tabansız
ve sabun köpüğüne benzer şişirme veri-
lerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Cumhuriyetin ilk 30 yılında ortaya çıkan
\e evrensel ün kazanan bilim dünyamız.
40 yıldır büyük bir çöküşün eşığine itil-
miştir. Burada Behçet hastalığını dünya
bılimine kabul ettiren ve kazandıran Dr.
Hulusi Behçet Hoca'yı anmak yerinde
olacaktır. Yurtdışında kişisel üstün çaba-
lan ile büyük başanlar kazanan birkaç bi-
lim adamı dışında kurumsal başanlardan
söz etmek olanaksızdır.
Ülkemizin ve üniversitelerin içine düş-
tüğü bu çıkmaz. dev let desteğinin en aza
inmesi ile üniversitelerin kadrolarının \e
eğitimlerinin dinsel agırlık kazanması v e
bunun son yıllarda ıvme alması ile eş za-
manhdır.
Din. bir inanç konusudur ve bilim ile
dinin ihşkisi ve bu ıki gücün aynlığı. as-
lında laisizmin özünden gelmektedir. Ül-
kemizde laikliğe indirilen darbelerin bir
yansımasını. bilimin çöküşünde görmek-
teyiz.
Ekonomik güçlükler içinde bulunan
dev let. ünıversitelere yeterli destek ver-
memekte ve üniversiteleri kendine bir
v ük olarak göımektedır. Bunun sonucun-
da. devlet siyasal amaçlı açtığı üniversi-
telerin bina gibi fiziksel altvapılan ıçin
ödenek ayırmaktadır. O halde. bilim ile
uğraşacak öğretim üyelerine gereksinim
olmayacaktır. Zaten ne toplumdan ne de
üniversitelerden bu konuda bir zorlama
gelmemektedir. Tarihe göz atacak olur-
sak. ülkelerin bilime katkısı hiçbir za-
man toplumsal baskı ve gereksinimden
kaynaklanmamıştır. Özellikle ve büyük
çoğunlukla, ileri görüşlü ve bilimin ge-
reklilıgini anlayan devlet adamlarından
gelmiştir bu katkı \e destek...
~ Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 22 Ey-
lül 1924günüSamsunTicaretOkulu'nda
öğretmenlerle yaptığı toplantıda: "'Dün-
yada her şe\ için çağdaşlık için v aşam için
başan için en gerçek \ol gösterici bilim-
dir. fendir. Bilim \e fennin dışında vol gös-
terici aramak aymazlık içinde olmaktır,
bilgisiziiktir.sapıklıktır... Bizim milletimi-
zin derin bir geçmişi vardır. Milletimizin
yaşanan geçmişini düşünelim. Bu diişiin-
ce bi/i elberte altı \edi >ü/\ıllık Osmanlı
Tiirkliiğünden çok, vüzyıllık (asıriık) Sel-
çuk Türklerine ve ondan önce bu devir-
lerin her birine eşdeğer olan bü> ük Türk
devrine kavuşturur" demiştir.
Tarihteki uygarlıkların büyük bölümü
Anadolu'da yaşamış\e büyük eserlerbı-
rakmışlardır. Bunlann içinde Osmanlı-
lardan ve Selçuklulardan kalan eserleri
Anadolu'nun hemen her bölgesinde gö-
rebılırız. Selçuklular ile Osmanlı eserle-
ri karşılaştınldıgında çok önemlı bir fark
ortaya çıkar: Osmanlı eserleri; çoğu. baş-
ta camı olmak üzere köprü \e kervansa-
raylardır. Bazı camilerin külliveleri var-
dır ve burada din eksenli medreseler gö-
rülebilir.
Buna karşın Selçuklu eserlerinin he-
men tümü o zamanın medresesi. bugü-
nün yüksekokul niteliğinde olan bilim
yuvaİandır. Kırşehir'deki Caca Bey Med-
resesı. Anadolu'nun ilk gökbilim okulu-
dur. Sıvas'ta. Divriğı'de. Kayseri'de. Er-
zurum'da ve daha pek çok şehrimizde
Selçukluların bıraktığı tıp okullan. sanat
okullan vardır. Buokullann büyük bölü-
mü I200"lü vılların ıkinci yansında ta-
mamlanmiş \e XIII. yüzyılın sonunda
kurulan Osmanlı dev letinemiras kalmış-
tır.
Osmanlı. bu mirasın üzerinde yüksel-
miştır. Çağının ileri düzey bilimini yaka-
lavan Selçuklunun mirası. Osmanlı Im-
paratorluğu'nu 1500lü yıllann ortalan-
na kadar idare etmiştir. I453 yılında Fa-
tih'in lstanbul'u alması ile ortaçağ bit-
miş. yeni çağ başlamıştır. Birçağın biti-
mi. öbürünün başlamasında, Istanbul'un
fethınin dönüm noktası olmasının nede-
ni var mıdır? Yoksa yakalamamız gere-
ken başka bir ipucunu bilerek ya da bil-
meyerek kaçırmış mıdır tarih kitaplannı
yazan tarihçilerimız? Osmanlı Impara-
torluğu. Selçuklu devletinin bilim nıira-
M üzerine topraklanna toprak katarken
Ortaçağ Avrupası giderek küçülmüş ve
bugünkü Avrupa'yı yaratan Rönesansve
reformların tohumlan atılmaya başla-
mıştır. Bunun en büyük itici gücü ise yüz-
yıllar sonra Avrupa'da yeniden yeşerme-
ye başlayan doğa bilimlerının. sosyal bi-
limlerin ve sanatın önünde durulamaz ıv-
medir. Osmanlı tmparatorluğu ısebilim-
sel tarihini durdurmuştur. Istanbul'un
fethı ıleyeniçağbaşlamıştır. Ancakbizim
için değil. Avrupa için başlamıştır. Baş-
layan yeniçağ bilim ve sanattakı atılım-
lar. sanayi devrimini hazırlamıştır
Tarih yıneler. Kimin için? Ders alma-
yanlar ıçin. K.oca Osmanlı imparatorlu-
ğu. pozitif bilimleri. sanatı bir yana itıp.
dinsel temele oturduğu için kendi sonu-
nu hazırlamıştır. tletişim çağının en son
olanaklannı kullansak bile. devlet poli-
tikası olarak bilim üretemez ve engeller
durumda bulunursak. bılimi. dinsel eği-
limlere göre yönetmeye kalkarsak korka-
nm tarih bıze bir ders daha verecektir.
Belki de kimilerince beklenen ve özlenen
budur.
PENCERE
ARADABIR
MEHMET ŞAKİR ORS
Tariş Halkla tlişkiler Müdürii
Dünya Kooperatifçilerinin
100. Yıl Buluşması
Ingiltere'nın Manchesterkentinde 20-23 EylüM995
tarihlerinde Uluslararası Kooperatifler Birliği'nin (ICA)
genel kongresi toplandı. İçinde bulunduğumuz 1995
yılı. Uluslararası Kooperatifler Birliği'nin 100. kuruluş
yılıdır. Bu nedenle Bırleşmiş Milletler, 1995 yılını, Dün-
ya Kooperatrf Yılı olarak kabul ve ilan etmiştir. ICA'nın
Manchester'da toplanan kongresi de 100. yıl kong-
resi olarak isımlendirilmiştir. Dünya kooperatif hare-
keti, ikı yıldır hazırlıkları sürdürülen bu kongre için tüm
güçlerini seferber etmiştir.
Yüzüncü yıl kongresine dünyanın dört bir yanından
her renkten. her dilden, her dinden, her cinsten ve her
ulustan kooperatifçiler katıldı. Ülkemizden de ICA
üyesi kooperatif bırliklerinın temsilcileri, bu büyük bu-
luşmada hazır bulundu.
ICA'nın yuzüncü yıl kongresinin dünya kooperatif
hareketi için bir dönüm noktası olduğuna inanıyoruz.
Günümüzde dünya ölçeğinde 750 milyon koopera-
tifçiyi bünyesindetoplayan uluslararası kooperatif ha-
reketi ve onun uluslararası örgütü ICA, ikınci yuzyılı-
na girerken bir durum değerlendirmesi yaparak ko-
operatifçilerin ve tum insanlığın mutluluğu için neler
yapılması gerektiğinin bir kez daha altını çizdi. Bu
kongrede Uluslararası Kooperatifler Birliği, ikinci yüz-
yılın başında yeni kooperatif değerlerini ve bugüne
dek ekonomik ve sosyal yaşamın tüm alanlannda uy-
gulanan temel kooperatifçilik değerlerini tartışmaya
açtı.
19. yüzyıl öncülerinin geleneklerine göre oluşturu-
lan ve son değişiklikleri 1966 yılında yapılan temel
kooperatifçilik ilkelerinin yeni şekli. kendi kendineyet-
me, demokrası, eşitlik. adalet ve dayanışma gibi te-
mel kooperatifçilik değerlerini içermektedir. ICA yö-
netimi tarafından kongreye sunulan "kooperatif kim-
likraporu", kooperatifçilerin doğruluk, dürüstlük, sos-
yal sorumluluk ve başkalannı düşünme gibi değerle-
re inandıklarını ifade etmektedir.
Yine ICA yönetimi tarafından kongreye sunulan
öneri paketinde, yedi kooperatifçilik ilkesi yer almak-
tadır. Bunlar, gönüllü ve açık üyelik; üyelerin demok-
ratik denetimı, üyelerin ekonomik katılımı; özerklik ve
bağımsızlık; öğretim. eğitim ve bilişim; kooperatifle-
rarası işbirliği ve kamuoyu yaratmaktır.
Bütün bu yaklaşımlann ışığında kooperatifçiliğin te-
mel felsefesi, Manchester'da toplanan 100. yıl kong-
resinde bir kez daha gözden geçirildi.
ICA'nın 100. yıl kongresine sunulan temel belgeler
irdelendiğinde görülmektedir ki, kooperatifleri yalnız-
ca teeimsel örgütler olarak tanımlamak ve onları yal-
nızca ekonomik işlevle sınırlamak doğru değildir.
Kooperatif hareketınin 100. yılında, temel yaklaşım-
lan dört ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlar; katı-
lımcı demokrasi. insan kaynaklarını geliştirme, top-
lumsal sorumluluk, ulusal ve uluslararası işbirliğidir.
• Katılımcı demokrasi: Kooperatifler, insanlar
arasında demokratik ilişkilerin gelişmesine katkıda
bulunuriar. Özellikle de günlük yaşamda demokrası-
nin katılımcılık özelliklerini özendirerek ve hayata ge-
çirerek katılımcı demokrasiyi güçlendirirler.
• İnsan kaynaklarını geliştirme: Kooperatifler,
kendilerine bağlı olan bıreylerin ekonomik ve sosyal
anlamda eşitliklerini özendirirler. Üyelerini, ortaklannı
grup içinde çalışmaya yönelterek özelde kooperatif-
lerin, genelde de toplumun yaşamında daha etkin ol-
malannı sağlamaya çalışırlar.
• Toplumsal sorumluluk: Bireyler, kooperatifler
kurarak ve bu kooperatiflerde örgütlenerek kendileri-
nin, ailelerinin ve genel olarak toplumun sorumlulu-
ğunu üstlenirler. Toplumdaki daha zayıf sınıf ve kat-
manlann yaşamlannı iyileştirme ve ait oldukları top-
lumsal kesimlere katkıda bulunma konusunda so-
rumlu oldukları düşüncesindedirler.
• Ulusal ve uluslararası işbirliği: Kooperatifçiler,
dünya ekonomisini yöneten kapital bırtiğe dayalı gö-
rüşe karşı, insana dayalı bir örgütlenme seçeneği ol-
duklannı göstermekten sorumludurlar.
Görüldüğü gibi kooperatifçilik, toplumsal ve sosyal
birörgütlenmedir.
Ülkemizde özellikle 80'li yıllarda kooperatif hareke-
tinh gözden düşmesine yol açan po'itikalar izlenmiş,
bireysel girişimciliğin ön plana çıkarılmasıyla koope-
ratfçilik hareketi "modern "olmayan bir örgütlenme bi-
çimiymişgibi sunulmuştur. Halbuki kooperatif örgüt-
lermesi, özellikle tanm gibi bazı sektörlerde üreticiler
için vazgeçilmez bir örgütlenme modeli olarak bütün
dünyada kabul görmektedir. Gelışmiş birçok Batı ül-
kesinde kooperatifler, hem geçmişte hem de günü-
muzde ulke ekonomilerınde önemli bir yer tutmakta-
dırar. Bu ülkelerde kooperatifler "modası geçmiş",
"tutucu" ya da "hantal" örgütler olarak algılanmadı-
ğı gibi, ekonomideki güçlü rollerini sürdürmektedirler.
Kısacası kooperatifçilik, temel ilkelenyle ve temel
' felsefesiyle sosyal bir olgu olarak yaşamaktadır ve
buidan böyle de yaşayacaktır. Ülkemiz kooperatifçi-
ler de geleceğe umutla bakmaktadırlar.
Bugün birasrı dolduran ve 100. yıl kongresini top-
layan dünya kooperatif hareketınin, kendini yenileye-
rek ve günümüz koşullarına uyarlayarak 2000'li yıllar-
daekonomik ve toplumsal değişimin kaldıracı olaca-
ğırayürekten inanıyoruz.
18 yaşm en son kazandırdığı
Sıyasetçilerin alışılmış yollarla gençleri uyutamayacaklannı. gelecek seçımde
görme olanağı bulacağız.
RAHMt KUMAŞ
T
am 2ü yıl önce bu köşede çıkan ya-
zımın başlığı, "18 Yaşın Kazandır-
madığı*'ydı. Bir hukukçu olarak bu
yöndekı ikı girışimiın de Anayasa
Mahkemesi'nden 7 olumlu oya
karşı 8 olumsuz oyla başarısızlığa
uğrayınca vine yılmadım; 1977 yılında 77 mil-
letvekili imzalı önerimi TBMM Başkanlığı'na
sunarak milletvekilliğimin ilk eylemini de seç-
men yaşıyla gerçekleştirdım. Ancak sonuç ala-
madan Meclis zorla dagıtıldı. Yapılan yeni, ama
gerçekteçokeski bir anayasa ile seçmen yaşı ko-
nusu da anayasa konusu oldu ve öyle >argı yön-
temiy le Anayasa Mahkemesi'ne gidılmesi yolla-
n da kapatılmış oldu. Oysa 1982 Anayasası'na
gelinceye dek uyguladığımız 1876. 1921. 1924
ile 1961 anayasalannın hiçbirinde seçmen olma
yaşı yazılmış değildi. Açıkça 12 Eylül general-
leri, 104 yıllık geleneği yıkmayı da birbeceri sa-
yacak ölçüde çirkinleşmişlerdi. Turgut Özal'ın
öncülüğünde seçmen yaşının düşürülmesi de
Özal'ın her sorunu yarım yamalak çözme biçim-
lerinden biriydi.
|1995Türkiyesi"ndegerçekleştirilenbirbölüm
anayasa değışikliğinde de seçmen yaşının 18 ola-
rak öngörülmesi. 50 yıllık bir demokratik sava-
şımınürünüolmuştur. 29 Kasım 1947günüCHP
Kurultayı 'nda " 18 yaşındaki gençlerin partiye ka-
bulü",bir dılek olarak ele alınıp tartışıldığından
bu yana İnönü ve Ecoit, 18 yaşındaki gençlere
oy ve siyaset hakkını savunur oldular. Ne yazık
ki 27 Mayıs'ın kurduğu Temsilciler Meclisi'nde
seçmen yaşı 18 olarak belirlenirken (*). Milli
Birlik Komitesi 21 yaşta direnmiştir. 27 Mayıs'ta-
ki subaylanmızın çağdaşlık boyutu da işte o öl-
çüdeydi.
Gerçekte TBMM. anayasa değişikliği yapar-
ken seçmen vaşıv la ılgili düzenlemeyi yasaya bı-
rakmalıydı. Çünkü 12 Eylül Anayasası dışında
hiçbir anayasamız bu yönde bir yaş kuralı koy-
mamıştır.
Bututarlılığı korumalıvdı yasama kurumu. Üs-
telik Fransa. Almanva. Ingiltere. İtalva (senato
seçmenliğı dışındal. Yunanistan ile Finlandiya
seçmen yaşını yasayla belirlemektedirler. Ame-
rika Bırleşık Devletlerı'nde devlet kurulurken
seçmen yaşı anayasaylabelırlendi. ama 1971 yı-
lındakı değişiklikle 18 >aş. seçmen yaşı oldu tüm
eyaletler için. Yunanistan"da 20 yaşını dolduran.
Fınlandiya'da ve Belçıka'da da 21 yaşını bitiren.
seçmen olduğuna göre son seçmen yaşı düzen-
lemesiyle bu üç devletten daha demokratik bir
görüntü kazanmışolduk. Ama ABD. Fransa. tn-
giltere, Almanyave Italyaanlayışınadayeni var-
mışolduk.
Anavasa değişıkliğine göre Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kürükleri Hakkında Yasa
ile Siyasal Partiler Yasasf nda değişiklik yapıla-
rak oralarda geçen 21 yaş >erıne. 18 yaş yazıla-
caktır. Önümüzdeki avlarda vasama kurumu bu
değışikliklengerçekleştırecektir. Buolmazsadi-
ye düşünmeye gerek yoktur. Çünkü ortada kesin-
likleana>asayaaykın yasal düzenlemeler vardır.
Seçim yasalarında değişiklik vapılırken bu deği-
şiklikler de olacaktır. Böylece önümüzdeki ilk
seçimde 1931 genel seçimınden sonra ilk kez 18
yaşını bıtirenleroy vereceklerdır. 1923. 1927 ve
1931 seçimlerinde olduğu gibi. 1978 yılında do-
ğanlar. 1996 yılındaki seçimde oy kullanacaklar-
dır.
Bu değişiklik sonucu 1977 yılında doğanlar da
kendıliğinden oy v erecek duruma gelmış olacak-
lardır. Böylece 1977 ile 1978doğumlular. sonsa-
yılmalara göre a^ağı yukarı 2.5 milyon kişi oldu-
ğundan seçmen sayısı bu sav ı büyüklüğünde art-
mış olacaktır. Böylece siyasal katılma, seçmen
yaşı boyutunda en ileri aşamada gerçekleşmiş
olacaktır.
1990 genel nüfussayımı verileri ışığında 1996
yılında yapılacak seçimde toplam seçmenlerin
neredeyse yansı. 18 yaş ile 35 yaş arasında ola-
caktır. Aynca seçmenın dörtte biri de 18-25 yaş
arasında olan gençlerden oluşacağına göre. ya-
sama kurumununseçılme yaşını 30 olarak bırak-
ması ayrı bir çelişki olmuştur. Gerçekte bu soru-
nu da ayrı bir yazıda irdelemek durumundayım.
Siyasetçilerin alışılmış yollarla gençleri uyuta-
mayacaklannı, gelecek seçimde görme olanağı
bulacağız. Çünkü gençlergeriye dönük tartışma-
lardan çok. geleceğe yönelik açıklamalarla ilgi-
lenirler.
I •) Anaya.sa Yarkurul Başkanı Prof Dr. Orhan Aldn
kaçtı da seçmen yaşının 18 olacaŞını açıklamış Danış-
ma Meclisıbunu kabul etmemiştır. (26 Nısan 1982.Cum-
huriyet)
TARTIŞMA
Ifla(h) olmak
G
eçen
günlerde
Istanbul'da
2000
kişinin
katıldığı
uluslararası boyutta büyük
birtoplantı yapıldı. 61.
İFLA toplantısının
Türkiye"de yapılması. salt
bir meslek örgütünün
sorunlan bağlamında
düşünülemezdi kuşkusuz.
Çünkü konu kitap ve
kütüphanelerdı ve Türkiye
tanıtım yönünden çok
güzel bir şans yakalamıştı.
ÎFLA (lnternational
Federation of Library
Assocations and
Institutions = Uluslararası
Kütüphane Dernekleri ve
Kuruluşlan Federasyonu)
toplantısında 135 ülkeden
katılımcının göze çarpması
Türkiye için çok önemli
olduğu halde. Türkiye"nin
dev let adamları ve
medyasıvla bu toplantıya
verdiği önem ne ölçüde
eşdeğerli olmuştur acaba?
Öncelikle bu toplantmın
Türkiye için önemine
değinelim: Bilgi çağını
yaşayan dünyamızda
2000'li yıllann eşiğinde
bilgiyi sunma ve bilgiye
ulaşma sorunlannın
tartışılması kuşkusuz
ülkemiz ve ülkemizin
kütüphaneciliği için
oldukça önemlidir. Ancak
Türkiye'nin tanıtımı
açısından da bu. önemli bir
fırsat olarak ele alınıp
değerlendirilmelıydı. 135
ülkenin Türkiye ile ilgili
bilgi ve belgeleri ülkelerine
taşımalan. yakalanmış
eşsiz bir fırsat olarak
değerlendirilip ona koşut
bir çalışma yapılmalıydı.
Ama kitaplara.
kütüphanelere değer
vermeyen, okumayı
sevmeyen bir toplumun
yapacağı şeyler yapıldı ve
güzel fırsat kaçınldı.
Ulkenin tepe noktasında
bulunan kişi. sayın
Çumhurbaşkanı yağlı
güreşlere gösterdiği ilginin
küçük bir bölümünü dahi
bu toplantıdan esirgedi.
Ülkenin sosyo-politik ve
özellikle turistik yönden
tanıtılması yönünde hiçbir
çaba harcanmadı. 135
ülkenin kütüphanelerinde
yer alması mümkün olan
broşürler. afişler. bukletler
ortada gözükmedi.
Kitaba ve kütüphaneye
ilgisiz bir toplumun
yaklaşımları gözlendi. Bir-
ikı ciddi gazete dışında
basın ve televizyon
ekranları bu büyük
organızasyona yer vermedi.
Çünkü bu toplantı güzellik
yarışmalarından biraz
farklıydı. Insanlann üst
düzey organlanna hitap
ediyordu. Demek ki
Türkiye'de yazılı ve görsel
basın için ne enformasyon
teknolojisi. ne kütüphane
ne de halk eğitimi ve
profesyonel iletişim, fazla
önem taşımamaktadır. Ama
elbette anımsanması
gereken bir nokta vardır:
Hepimiz ulusumuza öyle
veya böyle borçluyuz. Bu
borcu öderken de aydın
sorumluluğumuzu ön
planda tutmamız gerekir.
Ülkemizin çağdaş bir
düzeye ulaşması. güzel
günlere kavuşması hepimiz
ıçin birgörevdir. Bir
hayhuy. bir toz duman
ortanıında şaşkolozun
bağında ne yaptığını
bilmez ınsanlara döndük.
Bırilerinin iğne yerine
çorap şişi batırması
gerekecek herhalde kı biraz
toparlanıp kendimize
gelelim. Gönül isterdi ki
Turizm Bakanlığı ayağına
gelen bu fırsatı iyı
değerlendirip zengın bir
tanıtım atağını somut
belgelerle 135 ülkenin
bizden farklı olarak değer
verilen. önemsenen
kütüphanelerine
ulaştırabilsin. Ama ne
yazık ki mevdan Istanbul
Belediyesi'nin mehter
takımına kaldı v e uzun süre
insanlann kafası nasıl allak
bullak edilır sorusunun
karşılığına bu yolla yanıt
arandı.
Nihayet. kurum ve
kuruluşlanmız arasında ne
güçlü ve seçkın
entegrasyonlann olduğu da
gayet belirgin olarak
görüldü. Özetle İFLA(H)
olamadık.
Abdullah Tekin
ÇAĞDAŞ YAYINLARI
Yayına Hazırla\an:
ÇETİNYtĞENOĞLU
SAKINCAL;
KADıN POıIS
hadtnpoiis \urhan lartı'ııın anıiannı bazfn güİerek.
bazt'ft ûzüterek, buzt'tı düşıinerek, bazen de ktzarak
okııyacağınrzı sanıyoruz.
150 000 TL{KDV içinde)
ilhan Selçuk
YÜZBAJI
SELAHATTIN'İN
ROMANI
Yüzbast
S*toftaMn'in
Roroanı
6. BASI
İKI CİLT
Bu iki cittfİk rornan ı aktn tarihimızin gerçtkİerinı dite getirntek/e,
pek çok yöttü aydınlanntaıtıı^ bir devreye t}ik tutmaktadır.
320.000TL.tKDV »çınde»
Erol Toy
YİTİK ÜLKÜ
2
Osmanltmn sonyüzptİırtı konu edinen İıtik İ'ikü'nün
bu ikinci iildinde Tanzimat, Meşrutivet, Hıirriyet
(İkinci Meşrutiyet) in son HaztHıkları tamamlantyor.
300.000 TL.(KDV ıçındei
Halksız Demokrasi!..
Epey bir zamandan beri ülkemizde halksız demok-
rasi denemesi yapılıyor...
Yumurtasız omlet..
Etsiz Izmir köftesi..
Patlıcansız beğendi..
Pirinçsiz lahana sarması..
Sütsüz muhallebi..
Hamursuz baklava..
Halksız demokrasi..
Yeme de yanında yat!..
•
Köylü mü?..
KahrolsunL Devletin başına bela!.. Tanm taban fi-
yatları ekonominin dengelerini bozuyor. Hem 21 'in-
ci yüzyılda köylülük mü kalacak?..
Memur mu?..
Asalaklar!.. Devleti küçültüp kamu çalışanlarını
toplum yaşamından silmek gerekiyor. Memurlara
grevli, toplusözleşmeli sendikal hakları nasıl verilir?..
Sonra bütçe dengelerı bozulur...
Emeklı mi?..
Ununu elemiş, eleğini duvara asmış geçkinlerden
ne hayır gelir!.. Çalışma hayatında iken köşeyi dön-
mesini bilememiş beceriksizler, şimdi devletten ha-
yır umuyorlar. Bir ayağı çukurda insanlarla uğraşa-
cak halimiz mi var?..
Işçı mi?..
Hıhhh!.. Robotlar çıktı, kol işçiliği çoktan bitti. Sen-
dikaların istekleri. IMF'nin ekonomide öngördüğü
dengelerı bozuyor. KİT'leri haraç mezat satıp işçile-
rini de sokağa saldık mı, bu iş biter...
•
Ne var ki kâğıt üzerindeki hesaplarla hayatın diri-
liği bırbiriyle uyuşmuyor...
Halksız demokrasi yürümüyor...
Hükümet bunalımı çıkıyor, yarım milyon işçi grev
yapıyor. memurlar sokaklarda yürüyor, Güneydo-
ğu'da her gün onlarca insan ölüyor, fiyatlar patlıyor
enflasyon yüzde 100'e tırmanıyor. şeriatçılık ortalığı
sanyor, Zonguldak ayağa kalkıyor, Karabük ne ya-
pacağını şaşınyor, koalisyon dağılıyor, mebus paza-
rı kuruluyor...
Diyorlar ki:
- Çiller azınlık hükümetini kurdu, Türkeş'/n
MHP'siyle azınlık ittifakı. Ecevit'/n desteğiyle yürü-
yecek...
Haydi canım sen de!..
Turşu kurar gibi cam kavanozda hükümet kurmak-
la ülkenin hiçbir sorunu çözülmez...
Halksız demokrasi olmaz...
•
Sayın Ecevit, Tansu Hanım'ın kuracağı azınlık hü-
kümetini koşullu olarak desteklıyor; ancak DSP Ge-
nel Başkanı'nın koşulları arasında önemli bir eksik-
lik var...
Nediro?..
ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, DYP Genel
Başkanı Çiller'le hükümet üzerinde konuşurken iş-
birliği için bir koşul öne sürdü; önce Giller'in malvar-
lığının hesabını vermesini istedi.
Başbakanın üç noktada hesap vermesi gereki-
yor:
1) Trilyonluk malvartığının hesabı..
2) Koalisyon hükümetinde ekonomiden sorumlu
devlet bakanıyken ABD 'de yaptığı yatınmlann hesa-
bı..
3) Vergi kaçırdığına ilişkin belgeler açıklandığına
göre bu konuda vereceği hesap..
Sayın Ecevit, hükümeti desteklemek için koydu-
ğu koşullar arasında bu hesaplardan söz açmadı...
Unuttu mu?..
Eğer unuttuysa, anımsatıyorum, çünkü Ecevit'in
bu konulardaki titizliğini biliyorum...
TEŞEKKÜR
Şişli Etfal Hastanesi 2. Ortopedi ve Travmatoloji
Servisi'nde yatan büyükannemiz
FAHRtYE TANUK'un
ameliyatını büyük titizlikle gerçekleştiren
Doç. Dr. İRFAN ÖZTÜRKV,
Op. Dr. ABDULLAH GÖĞÜŞ'e,
Dr. AHMET HARMA'ya,
Dr. TLĞRLL EREN'e,
Dr. İLYAS EROĞLU'na
ve bakımını başarıyla üstlenen ser\is hemşire ve
personeline teşekkürü bir borç biliriz.
İBRAHİM RUHİ TAMER
İLAN
T.C.
K\RŞIYAKA 2. SULH HLTCUK
MAHKEMESİ
Esas: 1995 808
Davacı Ümit Bülent Baran vekili tarafından da-
valı Muzaffer Fesçi aleyhine ikame olunan ortaklı-
ğın giderilmesi davası nedeniyle;
Davacı vekili, taraflann Karşıyaka Turan Mah.
25m-2 D pafta, 36910 ada. 14 parselde kayıtlı ta-
şınmaza paydaş olduklarını, aynen taksimi müm-
kün olmadığından satılarak paydaşlığtn giderilme-
sine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Paydaş Muzaffer Fesçi'nin adresi tespit
edilemediğinden dav a dilekçesinin ilan yolu ile teb-
liğine karar verilmiş olmakla;
Adı geçen davalının yargılamanın bırakıldtğı
26.10.1995 günü saat 11.00 "de mahkememizde ha-
zır bulunması veya kendisini bir vekille temsil et-
tirmesi. aksi halde yargılamaya yokluğunda devam
olunacağı ve kendisine münasibinin kayyım tayin
edileceği hususu ilanen teblığ olunur. 2.10.1995
Basın: 45769
ÇAĞDAŞ YAŞAMI
DESTEKLEME DERNEĞÎ'nde
sizi, özlediğiniz sorumluluklar bekliyor.
Tel.: 275 50 82