Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 EKİM 1995 SALI
12 KLLTUR
1995 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan îrlandalı ozan Seamus Heaney:
Tasardanmhep ıuııut ılolu1995 Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan
Îrlandalı ozan Seamus Heaney. Yunanis-
tan'dakı tatilinı yanm bırakarak ülkesi-
ne döndü. Cumartesı günü uçakla Dub-
lin'e gelen ozanı havaalanında Başba-
kan John Bruton karşıladı. Düma \^
yerli basının büyük ılgi gösterdiği karşı-
lamadan sonra başbakanla ozan. Dev let
Başkanı Mary Robinson'un rezidansına
gıtti.
Güney Yunanistan'daki Pylos kentin-
de Karalis Beach Oteli'nde cuma gece-
sini geçiren Seamus Heaney ile eşi. ha-
beri oğullan Christopher'den aldıklan-
nı açıkladılar. Heaney o anı şöyle dıle ge-
tirdı: "İkioğlunumınasılolduklannısor-
mak için telefonla aramıştım. Christop-
her bana." Merhaba. haben duydun mu"
di\e sordu. "Hayır" dedim. "Nobeh ka-
zanmışsm' dedi. 'Hayır. hayır. hayır' de-
dim. Düma basınını idare etmek zorun-
da kalan çocuklanma acıdım doğrusu."
Seamus Heanev'ı y akalamay ı başaran
ilk gazete, Yunanıstan" ın Ethnos gazete-
si oldu. îrlandalı ozan. bu gazetenin mu-
habırine ılk tepkısinı şöyle dile getirdr.
"Nobet Ödülü agır bir yük. Çok bü\ük
bir armağan, ödüllerin en büyüğü. An-
cakbundan sonrakiyapıtlanm konusun-
da bana korku verivor.Yaşantım hiç kuş-
kusuz büyüU bir değişikliğe uğrayacak.
Korktuğum en önemli değişiklik, iç dün-
yamdaki psikolojik değişiklik. Sanınm
üstesinden gelme\i başaracağım."*
Seamus Heaney, Kalamata Havaala-
n\ nda bekleyen çok sayıda Yunan gaze-
teciye de kısa bir açıklama yaptı: *\az-
ma konusundaki tasanlanm, \azmava
başladığım 30 >ıl öncesinden beri hiç de-
ğişmedi. Buna karşılık. ilişkilerim değiş-
ti. Giderek daha çok saytda söyleşhe ka-
tılmak zorunda kaldını. Tasanlarım
unıul dolu; düz yazı ve şiir hepsinde baş
köşede>eranyorf Heaney, cumartesı ge-
cesi trlanda tele\ ızyonunda yay ımlanan
bir söy leşide. "sokaktaki insanların sev-
diği bir ozan olarak ödüllendirilmesin-
den çok mutlu olduğunu" soyledıkten
sonra sözlennı şövle sürdürdü: "Her ya-
zar, kendi düm a deneyimine göre gelişir.
Ben kendi gelişmemi. kuzeydeki çok öz-
gûn bir toplumda gerçekleştîrdiın. Ço-
ğuicubirtoplum di>ebileceğimiz bir top-
lumdavegerçekçilikle gerçeğe fevkalade
bağb bir aik içinde yaşadım. O toplum-
da ve ailemde her şey açıktı. yapmacık-
lıktan uzaktı. Ben bu özeUiklere büyük
değer veri\orum.'"
Seamus Heanev, geçen ağustosta Paul
lngendaay ile şıır üzerine konuşmuş.
sövleşi. Almanya"da çıkan Frankfurter
Allgemeine Zeitung'da yayımlanmıştı.
İsveç'ın Dagens Nyheter gazetesı. söy-
leşiden bir bolüme cumartesı gunkü sa-
yısında yer \erdi. Gazetenin redaktörü
Paul lngendaay'ın vaptığı. Almancadan
Per Landin'in çevirdiğı söyleşıyi sunu-
yoruz.
-Kuzev İrianda'dakianlaşmazuk.sizin
yazartığünzda da iz bırakmış, bir şiiri-
nizde vazdığımz gibi "zaman \e yerden
oluşan sert bir ağız tıkacı" olmuşru™
HEANEV- Evet, şımdi artık bu tıkac
biraz gevşedi. Önemlı olan da bu.
-Hem güneyde, hem deku/ey de yanm
yıllıkbir banş siirerken bir İrlandalı ola-
\ ar. ne de faks. Orası benim işyerim: uy-
gun geçmişe sahip uygun yer. Bunu mi-
tolojık hale getirmek ıstemiyorum.
Glanmore. sevdığiniz bir ağaca sırtımzı
dayayarak oturmak gibı bir duygu veri-
vor. Eninde sonunda ahnması gereken
en önemli karar. benim öğretmenlığim
konusunda.
Şiirsel merkezi yer
rak kendini/i nasıl hissedivorsunuz?
HEA^E^•- Öyle sanıyorum bu yıl
~güven yıir oldu. Insanlarda bir çe^it liu-
zur egemen. Ha\ada belırgin bir umut
sezilıyor: buna ku^ku yok. Doğal olarak
korku, varlığını >ürdürmekte. Ama de-
rinde bir değişım söSkonu&u: bir de ateş-
kesin \erdığı büvÜK mutluluk. Anla!?-
mazlığın ruhunda 25 \ ıl sonra bir dönü-
şüm olması. ^iddetın sona ermesinden
daha etkıleyici. Bu dönüşüm hepimizi
sardı. Bır\ere\anlmıstı,söz\erilenpo-
lıtik v'özüme ula^ılsa da ulaşılmasa da.
^'eniden kendımizı ^iddete verirsek çok
korkunç olur. Böyle bir şey olacaöını
sanmıyorum
- Busürvcin durdurulabileceğine inan-
mıyor musunuz?
HEANEY- Durdurulabilir demekle ne
ka^edıliyor
1
Biz Irlandalıların. kapana
kısılı olarak > a^amak konu^unda çok ge-
nış deneyimi \ ar Bu kez de igrenç ıç sa-
vaştan dosdoğru cennete elımizı kolu-
muzu iallayarak gıdemeyiz. (K.ahkaha)
Önceleri akla gelmezdi
- Geçen \ıl banş yalnızea üç aylıkken
ikircikli bazılan şöyle dedi: İki van da
üzerlerine nelerin düs,tüğünü anlayınca
karşıhklı «örü^nıe. politikbir çözüm ola-
naksız hale gelir. Hem İRA hem de Lftıi-
on partililer. bazı ilkelerini terketmek zo-
runda kalmalıdırlar. \bksa, şiddete baş-
>urulmadan bir (tdiinden ötekine kolay-
ca geçilebileceğine mi inannorsunuz?
HEANEV- Her ıki \andaki yan aske-
n gruplar, biraz daha ~kuUanılabilir" ha-
le «eldı. Belki de bunun tadını aldıîar.
Katiller ıçın >öz konusu değil ama, Sınn
Feııı vc cumhurişetçiler içın geçerlı. An-
sızın Kuzeş İrlandalı cumhurişetçilen
TV ekranında görebihr olduk. Böyle bir
şey eskiden olanaksizdı. Bir yıl öncesi-
nc dek her ıki yandakiler, kendi kampla-
nna kapanmış, resmi geçitlerinı yapıyor-
lardı. Araya engel sokulmadan görüşle-
rin karîjilıklı açıklanabılme^i bıle duru-
mu kes-ın bir şekılde değı^tırdı.
- Sizin >erteşim >eri seçiş nedeninizbi-
Iv anla>ıııa/lıkla ilgili. Bir gün, ikinci evi-
nizin oiduğu Glanmore'da "gerçek Ku-
ze\"i hulduğunuzu söylemiştiniz. Ora-
da daha sık kalma>ı mı düşünü\orsu-
nuz?
HEANEN-E^imle ben bu konuyu dü-
;jündük GLmmore'un önemli özellıği.
"bir başkayer" olması. Orada ne telefon
- Örneğin. Hanard'daki kürsünüz. Ya-
^antıntz bundan nasıl etkilendi?
HEANEY- Har\ard benim merakımı
gıderdi.
- .\merika'\a olan merakınızı mı?
HEANEY- Emperyalist süper güç
Amenka olarak değil. kültür \e eğitim
ıçin bir merkez olarak Amerika'da ede-
bı ve akademik yaşam ıçin çok geniş bir
alan \ar. Har\ard"a ilk kez gidişimde
kendimı meraklı ve teşekkür borçlu his-
settım.
- Ardından köklü gelenekleriyle Ox-
ford profesöriüğü...
HEANEV'- Şımdi o kürsünün sahibi
James Fenton. Ama hiç kuşkusuz. W.H.
Auden. Robert Gra\es, Matthew Ar-
nold... Bunlar önemli örnekler.
- Evet. Seksenli yılların başında Bri-
tanya şjirini içeren bir antolojiye alınma-
nıza karşı çıkrınız.
HEANEY- Dogat olarak. Çunkü daha
önce "Britanyalı" olmamanın nasıl bir
şey olduğu konusunda yazı yazmıştım.
Kuzey bölgesi çılgın bir bölge. Oralara
Britanyademek.gerçeğKarpıtmakolur.
Aynca bana aıt bir şey i açıklama gerek-
sinmem \ardı. Ne \ar ki, Oxford'daki
kürsü. ulusçulukla ilgıli değil, şiirle ilgi-
li. CKford §iır dihnın azbulunur kutsal
yerlerındenbin.
Çifthareket
-Oğretmenlik.şürinizietkiledi mi? Bi-
risi, sizin şiirlerinizin \ üksek sesle okun-
masının çok çekici olduğunu yazmıştı.
HEANEV Ben aynı görüste değilim.
Ama kişi sürekli olarak aynı dizeleri
okursa o kendi sorunudur SJır sanatının
"ögretilebilir yanı"nın önemli bolümü,
moda ve eğılimlerie ilgilı. Şu sıralar, "*ya-
pısalctlık sonrası" güncel. Ben altmışlı
y ıllann ortalannda Belfast"ta öğretmen-
hğe başladığım zaman. akademikle şiir-
sel arasındakı av ırım yoktu. Ben dokto-
ra bile yapmadım Denemelerimi konu-
yu tanmak ıçin \azdım. Bugün de yal-
nızca şıirın bana ünı\ ersitede öğTetmen-
lık \apma hakkmi verdiğine ınanmıyo-
rum.
-Şiireyalm.a>aklan yerde metaforlar-
la başladınuu kuru yapraklan eşeler gi-
bukuyudan suçıkanrsşbi. \rdından söz-
cüklerin bieim kazanması geMi~
HEANEV- Bız okur olarak beklenti \e
yuva özlemi arasındakı çift hareketi her
şeye yeğlıyoruz. Eğer bir merkez varsa
şiır. sürekli olarak yakınlaşarak-uzakla-
şarak ona sanlmalıdır. En büyük sanat,
kışıyı bir yerden çağırır, başka bir yere
gönderir Bir siırimde. e^imle ılgilı bir re-
sim çiziyorum; şarkı söylerken gözlerini
kapıyor. Orada işte bu ıki şey var. Bir şey
dışan çıkıyor. bir şey içeri giriyor.
(Çeviren: GÜRHAN UÇIC\N)
National Galerie, müziğin benimsenmesi için teknik mükemmelliğin gerekli olmadığmı savunuyor
VGizikte yarablaıı
atmosfer önemliKültür Senisi- Italyan. Alman,
îngıliz. Türk ve Avusturvah mü-
zik gruplannın katthmryla 1-2
ekimtarihlerinde gerçekleştırilen
Euro-Rock Fest sona erdı Bu
1 .Rock Festivali'ne katılan grup-
lardan biri de Alman grup Nati-
onal Galerie'di.
1987 yılında Hamburg'da bir
araya gelen National Galerie.
MatthiasKrieglbas.vokaO. Dirk
Müller(perküs\on. \okal). Re>e-
rendCh.D.(org. slide-gıtar). lirik-
len yazan, solist Niels Frevert ve
gitanst Dinesh Ketelsen'den olu-
şuyor. Eserlerinı, ortak çahşmay-
îa ortaya çıkaran grup. 1991'den
bu yana toplam dört albüm ya-
yımladı. 1991-92 yıllarında ya-
yımladıklan. adeta bir arayış dö-
neminin izlenni taşıyan. ıllic ikı al-
bümlerı •'Heimatlös" ve "Kein
Wunder"in ardından 1993'te, ilk
Amerika çahşmalan olan "*lndi-
ana"yı ve iki yıl sonra da otorite-
krin "en i\i çalışmalan" olarak
deaerlendırdıkleri. 1995 tarihlı
albümlen Meskalm'ı çıkardılar.
National Galerie,
Almancanın müziğe
uygun olmadığmı ya da
rock müziğin ait olduğu
dilin İngilizce olduğunu
savunanlara kulaklannı
tıkayarak parçalannı
sadece Almanca olarak
seslendirmişler.
Her yenı albümle gözle görülen
bir gelişme ve artan bir özguven
sergıleven National Galerie. ken-
dılerini yenıleyebilmeien. özgün
tarzlan. gelişmiş müzik vetenek-
lerı v e düzev 11 ç aîışmalanv la top-
ladıklan hayran kitlesinin yanın-
da. sadece bir "Alman rock gru-
bu1
"olmaktan çıkıp düny aca tanı-
nan müzık gruplan arasında jsi-
mini duvurmava başlamış. "Ön-
celeri kusunu/u. teknik olanak-
larla >akalama\a çalı^ıyorduk.
Bunun sonucu olarak da teknik
bizi>önlendiriyordu.Şimdiise biz
tekniği isteklerimiz doğrultusun-
da vönlendiriyoruz'* diyerek ge-
lişimlerini açıklayan solist Niels
Frevert. dinleyicinin müzigi be-
nımseyebılmesi ıçin. teknik mü-
kemmelliğin değil. parçada v ara-
tılan atmosferin önemli olduğunu
fark ettıklerini ekliyor. Bövlece
kayıtlarda. konserlerde olası ha-
talan göz ardı etmeye. seslendir-
dikleri ortamı ön planda tutmava
başlavan grup. bu karara *ahne
performanslannın. albümlerine
oranla daha çok beâenı toplama-
sı ve bu yönde aldıkları eleştiri-
ler üzenne varmış. Son ıki albüm-
len "lndiana*" ve "Meskalin"i
Amerikada hazırlavıp kaydeden
grup. "aynntılan düşünmeyecek
kadar bol teknik olanağa sahip
olabilecekleri için" buray ı seçtık-
lerinı sövlüyorlar. Çalışmalar. un-
lü müzisyen John Mellencamp'ın
stüdyosunda ve onun prodüktör-
lüğünde. Throv. ing Muses v e Pe-
arl Jam'le çalışmıs. olan Trina
Shoemaker'in işbırliğivle ger-
çekleştırilmış. Lıriklerindeki yo-
ğunluğa karşın. oldukça doğal
Topluluğun MT\' ile haftada 20 gösterimlik bir anlaşması \ar. (Fotoğraf: KAAN SAGANAK)
gelen görunümleriyle surüklevi-
ci bir özellığe sahipolan National
Galerie. bırlıktelıklerinın ba;>ın-
dan bu yana, Almancanın müzi-
ğe uygun olmadığmı ya da rock
müziğin aıt olduğu dılin ingiliz-
ce olduğunu sav unanlara kulakla-
nnı tıkayarak parçalannı sadece
Almanca olarak sesiendırmişler.
Bu konuda düşüncelerinı. "Bu,
benim yaşadığtm dil ve kendimi
böyle daha rahat hissedivorum"
sözlerıvle açıklayan Frevert.par-
çalardakı sözlerın yaratıcısı. Tür-
kiye'de Türkçe rock müzıkyapan
çok az sayıda müzik grubu oldu-
ğunu gördüklermı sövleyen so-
h st. "Önemli olan. beklemeyi bil-
mek, eğer grup. müziğine güv eni-
yorsa vazgeçmemeli. Dinlevici,
aradığını bulabilirse zamanlasav-
gıgösterecek. kabul edecektir"* di -
yor. Toplantsda verdıklerı cevap-
îarla ırkçılığa karşi olduklarını
vurgulayun grup üyelen. müziğin
birleştıricı ozelliğine inanıyorlar
Müzısyenler. Türk-Alman top-
lumlan arasındakı pek çok soru-
nun da iki toplumun. olaylan sa-
dece kendi bakış açılanndan de-
ğerlendirdikleri için var olduğu-
nu sav unuyorlar.
18"ı aşkın ülkede müzık yayı-
nı yapan televizyon kanah MTV
ile haftada 20 gösterimlik anlaş-
malan olan National Galerie üye-
leri. Türkiye'de tekrar konser ver-
mekten zevk duyacaklarını da
belirttiler.
Soljenitsin, ülkesindeki 'kirlilıkten' yakınıyor
• Ülkede tam anlamıyla bir kirlenme yaşandığmı düşünen
Soljenitsin, bu kirliliği kültürel alanda olduğu kadar
solunan havada bile hissediyor. Özel mülkiyetin de
sorunlara çare oluşturmadığı ortada.
Kültür Senisi- Unlüya-
zar Alevander Soljenitsin" in
-Russia, VVhat Is To Be Do-
ne?r
(Rusya İçin Ne Yapıla-
bilır?) adlı kitabmın yankı-
lan sürüyor. Ünlü yazar,
Rusya'nın politik geçmişi
üzerine yaptığı çeşitli ana-
lizleri bir araya getırmiştı bu
yapıtında. Yazar. pohtika
sahnesıne 1916'dan beri
egemen olan "Russian Qu-
estion"tarttşmasını. geçmış-
ten bugüne getırerek ırdelı-
yor
Hemen her dılde inanıl-
maz sayılarda kıtabın basıl-
dığı günümüz RusyaMnda.
fınans ve borsa üzenne ya-
zılan kıtaplar geleceğe dö-
nük ıv imser tahmınlerde bu-
luııurken. politika kitapları
oldukça kötümser v aklaşım-
larda bulunuyor. Soljenit-
sin" in. bu alanda diğer Rus
siyasetbilimcilennden göz-
le gorünür şekılde aynldığı
kesın. Yıllarını siyasete ver-
miş bir yazar olarak. Rus-
yanın siyaset arenasındaki
geleceği üzerine haklı v arsa-
yımları var Solıenıtsin'in.
Daha 1991 yılında. Çeçen-
ya'nın Rusya'dan bağımsız
olması gerektiğinı savunan
yazar. ülkesinin demokrasi-
ve geçiş surecinde va^adığı
bağımsızlık savaşlannı çok
ftnceden sezinlemişti.
Rtısya'nın P . vüzyılda
ızlediğı yayılmacı polıtika-
lann, ülkeyi kalkındınnak-
tan çok. içten içe çökerttiğı-
nı savunan Soljenitsin. Rus-
ya"nm kendi ıçerisindc bir
reforma daha o zamanlar-
dan gitmesı gerektığıni dü-
şünüyor. Yazarın iızerinde
durduğu bir diğer önemli
nokta da büv uk bir ımpara-
torluk kıınıia adıııa etkın bir
devlet mekanizmasinın ıh-
mal edılışı Sorunların ardı
ardına çıkma^ının cn önem-
li nedenlennden bın bu
Soljenitsin. komiinızmm
çöküşuyle. Rusva'nın batı-
ya yönelmek va da kendi
bildıüı yoida «ıtmek arasın-
da bir yerde sıkışıp kaldığı-
nı böylüvor. Sovvet halkı da
>aşanan bu kannaşadan en
büv ük pay ı alıy or. Sazar. bu
durunıu "Katastrof" dıye
tanımlıyor Ülkede tam an-
lamıyla bir kirlenme vaşan-
diğını düşünen Soljenttsın.
bu kiıiiliğı kültürel alanda
olduğu kadar solunan hava-
da bıle hissediyor. Özel mül-
kıvetın de sorunlara çare
oluşturmadığı ortada. Sahip
olmak. daha fazlasını iste-
mcyc ve daha çok kırlenme-
ye vol açıyor çünkü.
Soljenitsin. komünist ide-
olojinin. Sovyetler'de uygu-
lanma biçimiyle, gelecekte
yol açacağı sorunlann far-
kında olan bir aydm kimli-
ğiyle, toplumun içınde bu-
lunduğu bu kaotık durumun
(din. ahlak ve değerler ala-
nında yaşanan çöküşün).
eğitimyoluvlaçözümünden
yana. Yazar. ilk planda yok
edilmesi gerekenın. düşün-
sel anlamda ortaçağın bıle
gerisinde kafalar yetiştiren
din okulları olduğunu söy-
lüyor.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Anılap Arasında ^
Anı kitaplanna eskiden bu ölçüde yakınlık duymaz-
dım. Öte yandan anısa! havaya bürünmüş romanlar
gözdemdi. Şimdi anılar dahayakın geliyor. içtenlikle-
rinde apayn bir sahicilik buluyorum.
içten anı kitabına rastlamak pek o kadar sık olmu-
yor. Kalbin açılıp saçılması, bir defa, törel anlayışımı-
za ters düşüyor. 'Sonra bana ne derier' kaygısı ağır
basıyor, hemen hep özdenetim devreye giriyor.
Bu tırtum, bu yadırgı. bireylığin o kadar gelişkin bir
çizgıde göründüğü Batı edebıyatlan ıçin de geçerli.
Duras'ın ünlü Sevg///'sıni okurken ayırt etmiştim: Ya-
zar, bir anı-roman yazmasına karşın, ikide bir de 'Hep-
si öldüler. hayatımdan çıkıp gittıler; başıma kakma-
yacaklar, şimdi artık yazabilırim' demeye getiriyordu.
Kalbıni açabilmek ıçin beklemıştı...
Bizde daha başka sorunlar da söz konusu edilebi-
lir: Rağbet gören anılar, siyaset ya da darbe yaşamın-
dan gelenlerin anılan. Siyaset adamlan, sivasetlerinın
aslında ne kadar yurtsever olduğunu kanrtlamaya,
kendilerinı aklamayaçalışıyorlar. Darbectlerbüsbütun
endışelt. Bu yüzden de o tarz anı kitapları yapay sa-
vunmalar olup çıkıyor.
Ama Ismet Kür'ün Yansı Roman'\ (Yapı Kredi Ya-
yınlan) dört dörtlük bir anı kıtabı. Yaklaşık on gündür
onunla baş başayım.
İsmet Kür seyrek yayımlayan bir yazar. Bugünün
okurları. onu daha çok çocuk edebıyatımıza katkısıy-
la tanıyorlar. Edebiyatı içrek soluyanlar, Halide Nus-
ret Zorlutuna'nın kız kardeşi. Pınar ve Işılar Kür'un
annesi İsmet Hanım'ı tanıyorlar: Öğretmen, egitimci;
sanatsever, aydın; 1990'da basılmış bir roman, Onun-
cu Sigara.
Şimdi Yansı Roman aracılığıyla asıl İsmet Kür'üta-
nıyoruz: Bir ömrun hikâyesı.
Bu; anı. yaşantı, günce, mektuplar karışımı kitabı
çok severek okudum. ismet Kür anılarını doğrudan
doğruya yazmamış, bir kurgu yaratmış önce. gunle-
rinin içınde geçmişe uzanmış, şimdiki zaman da geç-
miş de birliicte sürüp gidiyor. Derken mektuplar baş-
lıyor; kişileri kendi sesleriyle dinleme fırsatı buluyoruz.
Yazar, anılannı kaleme getınrken bir romancının sa-
natlık değer taşıyan kaygılannı duyumsamış besbel-
li.
Yansı Roman, cumhurıyetimizin ilk yıllannda genç-
liğe erişmiş kuşağın ülkülerine, ereklenne. coşkusu-
na ışık tutuyor. Bu yonüyle belgesel anlamla donan-
mış. Sonraki kuşakların git gide unuttuğu, belki de
hiç bilmedıği, uzerinde düşünmedıği coşkuyu İsmet
Kür, işte yıllar sonra, daha dün gibi yansrtıyor.
Dahası, belgesel anlamın kişısel anıyla sarmaştığt-
na tanıklık edıyoruz: Yazar, yıllar içınde çıktığı gezıde
ŞükCrfe Nihal'den Kemal Tahir'e, Ruhi Su'dan Ha-
lide Nusret'e pek çok portrenin ressamı kımliğinde.
Bu usta ışı resimler bir belınp bir kayboluyor. Sonra
bazen bir ölüm haben yeniden ve son kez betırmele-
rine yol açıyor.
Şükûfe Nihal'in ya da Suat Derviş'ın son gunlen öy-
lesine etkıleyici resımlerle dile getınlmış ki, o sayfalar
belleğe çakılıp kalıyor. Andığım şu ikı yazanmızı bu-
gun çoktan silip geçtı. ismet Kür onların çalınmış, top-
rakla örtüimüş çabalannı. küskün hayat hikâyeleri ara-
sında hatırlatıyor.
Sonra hüzünlü bir evlılik serüveni! Pek az yazarımız
böylesi bir öyküyü bunca içten, bunca nesnel, bun-
ca duyarlı anlatımla teşrih masasına yatırabilırdi. Ev-
lilık serüveninden yola çıkar gorünen İsmet Kür, ken-
di kuşağının bütün gönül tarıhını saptamış oluyor.
Okurken. her satırda, annemi, babamı düşünmek zo-
runda kaldım. Onları Yansı Roman 'dan sonradaha ya-
kından tanıyorum. Evimızdekt sebepsiz kavgaları btr-
denbire çozdüm.
ismet Kür, o yan alatranga. yan alaturka aile tipine
neredeyse toplumbilimsel bir döküm çıkanyor. Dram-
lannı bir turlü anlayamadığımız anne-babalarımız öz-
lemlenni. ısteklerinı, sönen umutiannı söylüyorlar.
Fransızca öğrenen genç ismet Kür. Keman dersi
alan ismet Kür. / Fransızca öğrenen genç Süheylâ lle-
ri. (O zamankı soyadı Yalçuk.) Piyano dersı alan Sü-
heylâ ilen... Sonra yan görucü yöntemiyle gelen evli-
lik, çoluk-çoçuğa kanşma, bir daha çalınmayan piya-
no. (Bilmem ismet Hanım hâlâ keman çalıyor mu?)
Edebıyatımız, bu içe ışleyici öykulen pek deşmedi.
Selçuk Baran'ın harikulade "Konuk Oda/an"nı an-
mak isterim.
Yansı Roman, bir kez daha vurgulayacağım. çok
güzel bir eser. Sevecenlığıni söylediğı ölçüde, ben-
merkezciliğinı dışa vuran, kalbinı açabilmiş ismet
Kür'ü okurnakla kalmıyorsunuz; bir dönemin yaşama
bıçimıne en ınce ayrıntılan bile saptayarak eğılme tır-
satı buluyorsunuz.
Yansı Roman'fa iç içe okuduğum bir başka anı kt-
tabını da mutlaka anacağım: Paşa Olacak Benim Oğ-
lum (Evrim Sanat Yayınlan). Yazan Fehmi Özgök, -
kapak yazısından öğrendığimıze göre- 1932'de İs-
tanbul'da doğmuş, 1969'da Hollanda'ya işçi olarak
g'rtmiş. Yıllar sonra, çocukluğunun istanbulu'nu yazı-
yor. Ö, eskı, kozmopolit. ıç zengınlığiyle dolup taşan
Istanbul'u. Yoksul İstanbul'dan, Kasımpaşa'dan ye-
tişme Fehmı Özgök, inanılmaz duyarlılıkta bir kıtap
yazmış. Rumlar, Kürtler, Çıngeneler, goçmenler, Ya-
hudiler Türk istanbul'da eşsiz bir mozaik oluşturu-
yorlar. Paşa Olacak Benim Oğlum, Istanbul üzerine
yazılmış naıf bir başyapıt...
Şimdi sırada Charlotte Chandler imzalı Ben Fel-
lini (Afa Yayınlan) var. Herhalde yine çok et-
kileneceğım.
Hüseyin Sermet'ten resital
ANKAR\ (ANK.\)- Dünyaca ünlü pıyanıst Hüseyin
Şermet'in, Bılkent Akademik ivonserlen Ekım Ayı
Özel Etkınliklen kapsammda bugün 21.00"de bir
konser verıyor. Alman besteci. şef Paul Hindemıth"in
100. doğum yıh anısına vereceğı konser, Bilkent
Konser Salonu"nda gerçekleştırilecek. Sanatçı,
Hindemith'ın "Ludus Tonalıs' adlı eseri ve ' 1992'
süitinı seslendirecek.
Maçka Mezat müzayedesi
İSTANBLL(A.A)- Maçka Mezat'ın Hyatt Regency
Oteli'nde düzenlediğı müzayedede. 261 sanat eseri
satışa sunuldu. Nurullah Berk. lbrahim Safı. Celile
Hikmet. Mehmet Ali Laga. Necdet Kalay. Bedri
Rahmi. Cevat Dereli ve Fikret Mualla'nın tablolannır
20 ila 130 milyon arasında değer bulduğu açık
arttırmada, Halil Paşa'nın "Dere Kenannda Osmanlı
Hanımlar' adlı tablosu. 2 milyar 700 milyon liraya
sattldı. Müzayede de tbrahım Çallı'nın bir tablosu 37
Sami Yetik'in tablosu 200, Osmanlı figürlü bir saat
325, gümüş iftariyelik 240. tuğralı gümüş şamdan 42
Osmanlı gümüş kahvelik 175 milyon hraya alıcı bulı
Anne-kodan resim serglsi
ANK.\RA (UBA) - Almany a"da deneyımlerıni
arttırmaya yönelik çalışma ve ıncelemelerde buluna
Hanbike Tangudur ve kızı Zeynep Bassa'nın eserleı
11-31 ekim tarihlen arasında. Emlakbank Sanat
Galerisi'nde sanatsev erlerin beğenisine sunulacak.
Bugüne kadar vedi kişisel sergisi bulunan. "2000
Yılında Güneş' adlı yapıtı Mi-Ge Sanat Şenliğı ve
Istanbul Sanat Fuarı'nda sergilenen sanatçı, 1992
yılında Mi-Ge Sanat Şenhği'ne katılarak 5 gün süı
halka açık çalışma yaptı. Çalışınalannı. sanat egiti
metotlan ve pedagojisi üzerine kurslar vererek
sürdüren Zeynep Bassa ise Francesc Sala Duch ve
Herta Post ile ortak çalışmalar yaptı. Sanatçının
özellıkle karakalem. suluboya ve kolaj ağırlıklı
çalışmalan bulunuyor.