Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 OCAK 1995 PAZARTESİ CUMHUBİYET
t *
SAYFA
KULTUR 15
Uluslararası Nâzım Hikmet Şiir Ödülü'nün ilk sahibi, dünya şiirinin büyük ustalanndan Adonis:
v insanhğa sımsıkı bağlıchrPELİNÖZER
"Dünyadaki tüm şairier benim
dostumdur. Çünkii büyük
şairler, diğerlerini de
etkilemiştir. Şair, aynı zamanda
biige, düşiinür ve ozandır. Beıt
kendi şiirim üzerine konuşmayı
sevmem. Kendimi her zaman
bu işe yerö başlamış bir öğrenci
gibi hissederim, sürekli yeni
şeyler peşinde koşanın. Heniiz
yolun başındayım."
Arap ve dünya şiirinin en
büyük ustalanndan Adonis,
şiirlerinden tanıdığımız dingin
ve yalın söylemiyle bir yandan
kişiliğinin ipuçlannı veren, bir
yandan da yapıt ve yaratıcı
arasındaki dengenin büyüsünü
aktaran sözcüklerle konuşmaya
başlıyor. Yüksek sesle değil;
şiirlerinde olduğu gibi bir
bilgenin içten gelen. içe işleyen
yumuşak ses tonuyla, her
fazlalığı ayıklayarak
sürdürüyor sözlerini. Düşünce
ve şiir arasinda aynm
yapmıyor. Ve şiirin ölümü
güzelleştireceğine inanıyor:
"Şür sevmeyen sen / Bilesin
guzel olmayacak ölümün."
' l luslararası Nâznn Hikmet
Şiir Ödülü'nün ılk sahıbı
Adonıs'ın 'anavatanı şiir'. Her
konuşmasında. şiirin
evrenselliği ve gücüne dikkati
çekıyor. Aşk ve ölüm var
olduğu sürece şiirin
yaşayacağına inanıyor.
- Nâzım Hikmet'in şiir
coğrafyanızdaki yerinden söz
edebilir misiniz?
Nâzım Hıkmet'le 35 yıl önce
Beyrut'ta tanıştım. Bu. ilk ve
son karşılaşmamız oldu. Bir
süre sonra, onunla aynı ayda
dogdugumuzu ögrendim.
Ülkelerimizle ilgili gerçeğimiz
dışında. bir yıldızın Nâzım
Hikmet'le aramızdaki uyumda
biretkisi oldu mu bilmiyorum.
Ancak, yeryüzünü aydınlatan
pek çok yıldızın ışıgında
birleştigimizden eminim.
Nâz\m Hikmet'in şiirini uzun
yıllar önce tanıdım. Onun tüm
yapıtlan Arapçaya çevrildi, bu
yüzden Fransızcadan önce ana
dilimde okuma şansım oldu.
Şiirini çok beğeniyorum.
Adımın onunla birlikte
anılması ve yüksek şiir
otoriteleri tarafından bu ödüle
değer görülmem de benim için
büyük bir gurur.
- Efsaneyle bağlantı kurarak,
Adonis adına ö/el bir anlam
yükkdiğinizi söy leyebilir miyiz?
Adonis adıni almam tamamen
tesadüfen oldu. Bu adı neden
seçtigimi tam olarak
açıklayamam. Sonralan bu adın
anlammı fark ettiğımde ben de
çok sembolik olduğunu.
Adonis'in şiir düşüncesını, aşk
ve yaşam, ınsan ile ınsan
arasındaki ılişkiyi sembolik
olarak çok iyi açıkladığını
düşündüm. Bu adı aldıgımda
15 yaşında çelimsiz bir
çocuktum. Şıirlenmi
yayımlamayı her seferinde
reddeden bir dergiye Adonis
adıyla gönderdığim şıirler,
birdenbire yayımlanmaya
başladı. Hatta bir seferinde ilk
sayfada yayımladılar şiirimi.
Şiirin üzerine de Adonis adlı
kişinin dergiye gelmesini
istediklerini yazdılar. Ben fakir,
kısa boylu, çelimsiz bir köylü
çocuğu olarak. hırpani giysiler
içinde dergiye gittiğimde
kimseyi Adonis olduğuma
inandıramadım.
- Kökleşmiş geleneğe karşı ciddi
ADONİS'İN ARAP MASALINIANDIRAN YAŞAMI
Arap kültürünü çok yakından tanıyan,
Arap klasiklerini küçük yaşta ezberleyen
Adonis'in yaşamı da bir Arap masalını an-
dınyor:
I4yaşında, ülkeyi tanımak için birgezi-
ye çıkan Cumhurbaşkanı Şükrü El Ktıv-
vetli'nin huzurunda kendi şiirini okuma-
sıyla başlamış Ali Ahmad Said Esber adlı
yoksul köylü çocuğun serüveni. Cumhur-
başkanı, şiiri çok begenmiş ve küçük çocu-
ğun alnını öperek ona "DUe benden ne di-
lersen" demiş. Çocuk, "Okumak istiyo-
rum" demiş ve Lataika'da bir devlet oku-
luna kayıt olmuş. Ve 12 yıllık okulu 5 yıl-
da bitirmiş.
1930 yılında Suriye'de dogan Ali Ahmad
Said Esber, 1950'de Şam Universitesi'ne
girer ve edebiyat diploması alır. Gazetecı-
lik yapar, iki yıllık askerlik hizmetinin bir
yılı politik nedeıılerden dolayı hapiste ge-
çer. 1956 yılında üniversite arkadaşı Kha-
lida ıle evlenir ve iki kızlan olur. Beyrut'a
gider ve ardından Lübnan vatandaşlığına
eeçerler.
" Adonis, I957'de Yusuf al- Khal ile bir-
likte El Şiir Toplulugu'nuveüçaylık El Şi-
ir dergisıni kurar. Topluluk. gerçeküstücü-
ler benzeri bir bildiri yayımlar ve çagdaş
Arap şiirinin gelenekten bagımsız olarak
özgürlüğünü ilan eder. Topluluk, 1964'te
dagılır. dergı kapanır.
Adonis bu sırada "İlk Şiirler" (1957) ve
-Rüzgârda Yapraklar" (1958) adlı kitap-
lannı yayımlar. 1960-61 yıllan arasında
Fransız hükümetinin burslusu olarak Fran-
sa'ya gider ve üçüncü kitabı "Şamlı IVIih-
yar'ın ŞarkılarTnı yazmaya başlar. 1964'te
Arap Şiırı Antolojisi'nın ilk cıldıni yayım-
lar. 1965'te dördüncü kitabı "Gecenin ve
Cündfizün Memleketlerinde Değişimlerin
veCöçün KitabTnı yayımlar. 1968 te Ma-
vaqıf adlı dergıyi kurar ve yönetir.
1970 y11ında "Güller ve Küller Arasında
Zaman" adlı kitabı yayımlanır. 1971 "de
Beyrut Lübnan Universitesi'ne profesör
olarak atanır. Syria- Lebanon Avvard of the
International Poetry Forum ödülü için
Amenka'ya gider ve "New York'a Mezar"
adlı kitabını yazar. 1973'te Beyrut Saint-
Joseph Üniversitesi'nde doktorasını ta-
mamlar, 1980-81 yıllannda Yeni Sorbon-
ne Üniversitesi'nde konuk profesör olarak
ders verir.
1984'te Fransa Kültür Bakanlığı tarafın-
dan "Officierdes Arts et des Lettres" unva-
nına değer görülür. 1985 yılında George-
town Üniversitesi'ne konuk profesör olarak
çağnlır. Fransa'ya döndûgünde Centre In-
ternational des Lettres'den burs alarak Pa-
ris'e yerleşir.
Arap şiirinin dünya şiiriyle tanışmasın-
da, gelenekten bagımsız bir şiirin yaratıl-
masında öncülük eden Adonis, "Insanın
iki annesi olmaz" diyor.
Şiirleri ile henüz Türkçeye çevrilmeyen
denemelerini Arapça yazmayı sürdürüyor.
Yaklaşık on yıldır Paris'te yaşayan Adonis,
bugünlerde Cenevre Üniversitesi 'nde Arap
kültürü üzerine ders veriyor.
Kitaplan yabancıdillerdedeyayımlanan
ve Nobel Ödülü'neaday gösterilen Adonis;
yakında yayımlanacak olan "Soleil Se-
cond" adlı kitabında aşktan ve deneyimle-
rinden söz ettığini söylüyor.
Türk okurlar ise onu, "Nevv York'a Me-
zar"(Varlık Yayınlan, Çev: Özdemirİnce).
"Ktıdamalar''(Gölge Yayınlan, Çev: Nec-
la Işık) ve "Dallann Güncesi" (BDS Yayın-
lan, Çev: Necla Işık) adlı kitaplanndan ta-
nıyor.
anlamamızı sağlar. Önemli
olan her zaman için; sözcük ile
nesne, insan ile insan ve insan
ile dünya arasında yeni ilişkiler
kurmak.
- 'Kutlamalar' adlı kitabınızda
yer alan bir şiirinizde " Düşten
maddeye geçmek ıçın
köprülerim var benim"
diyorsunuz. Şürini/de düşsel
otanla 'gerçek' olan nıadde her
zaman yan yana dunıyor.
Yaşamımızda bazı anlar vardır.
Onlan mantıkh bir biçimde
çözümleyebilmek oldukça
zordur. Ornegin âşık
olunduğunda yaşanan
kendinden geçme hali, yalnızca
kısa bir andır. O esrime anında
insan, yaşıyor mu, ölü mü fark
edemez. Buna 'orgazm' da
diyemeyiz. O anda her şey
birbiriyle kaynaşır. Bu sırada
her şey bir düşe dönüşür. Düş
de o zaman gerçeklık bulur.
- Mtstisizme yakın bir şair
olarak, şiirde müzikaliteye
önemli bir yer veriyorsunuz. Bu
baglamda, Arap kültürünün
şüıierinize yansıdığını
söyleyebiliriz.
Arap kültürünü çok yakından
tanıyorum. Ancak bu kültüre
ulaşmak için geriye
dönmüyorum. Tam tersine bu
kültürü genişletmeye, yeni
ufuklar açmaya çalışıyorum.
Böylece daha evrensel ve daha
insani bir kültüre ulaşacağımızı
düşünüyorum. Mistisizmi de
dinsel bir mercekte
görmüyorum. Dinsel bakış
açısı tamamıyla farklı.
- Şiirin işlevlerinden biri de 'adı
olmayan nesnelerden' söz
etmek olabilir mi?
A
Asıl adı Ali Ahmad Sait Esber oian Adonis şiirin anavatanı olduğunu söylüyor. (Fotoğraflar: DEVRİM BARAN)
eleştiriler gerircn devrimci bir
şair olarak. geçmişiyle birlikte
değeıiendirdiğinizde Arap
şiirinin bugünü üzerine
görüşlerinizi açıklar mısınız?
Genel olarak şıınn
gelişiminden söz etmek
olanaksız. Herhangi bir şairin
şiiridir söz konusu olan.
Gerçekten var olan şiir değil,
şairlerdir. Bu anlamda. bir
peygamber gibi, şiir üzerine
eleştiriler yapmak yanlıştır.
Ancak kişisel olarak Arap
şiirinde devrimci bir hareket
olduğunu, bunun özellikle
ıfade bıçimi ve şiirin yapısında
gerçekleştiğini söyleyebilirim.
Bu hareketin başanya ulaşması
içinse bana göre henüz çok
erken. Beklemek ve görmek
lazım. Ancak çok iyı şairler
olduğunu da biliyorum
- Paris'te yaşayan Suriye asdlı
bir Lübnan vatandaşı olarak
şiirde evrensellik ve çeviri
üzerine ne düşünüyorsunuz?
Benim vatanım Arap dılı.
anavatanım ise şiirdır. Şiirde
evrensellik sorunu yalnızca
dille ilgili değildir. Bu şiirin
sorunudur. Küçük bir köyde
yaşayarak da ev rensel
olabilirsiniz. En büyük yaratım,
evrenselliği de yaratan insanın
bakışıdır. Farklı bakış açılannı
tanımak. ancak çeviri
aracılığıyla olacağından.
çağdaş kültürümuz için çeviri
vazgeçilmezdir. Çeviri
sayesinde kültürler arasında bir
köprü kurulur. bir alışveriş
doğar.
- İnsan nıhuna seslenen, son
derece yalın \e cıplak olan
şiirlerinizde karanbktaki ışığı
bulmaya çalıştığınızı ve
okurlarınızı bu zoriu yokuloğa
davet ertiğiniri söy leyebilir
miyiz?
Bana göre şiirin işi. insanlara
zaten bildikleri şeyleri
söylemek değil. onlara bugüne
dek hiç söylenmemiş sözler
söylemek. Bilinmeyende,
dünyanın dığer yüzünde
yolculuğa çıkmayı denemek
gerek. Bu yolculugu gerçekte
yapılan yolculukla
kanştırmamalıyız. Yatay
düzlemde yapılan bir yolculuk,
derinlemesine yapacağımız
yolculuklarda bizim için yararlı
olacaktır. Biz nesneleri
yalnızca bıze göründükleri
şekılde algılıyoruz.
Göriintünün ötesini de
algılayabilmekgerekli. Birşeyi
tanımak o kadar kolay değil.
Bu durumda insani nasıl
tanıyabilirsiniz? Her zaman
için daha uzağa gıtmenin
yollannı aramak lazım.
- Şiirinizdeki doğa ve insan
Uişkisini açıklar mısınız?
Doğayı olduğu gibi değil.
varoluşu simgeleyen biçimiyle
ele alıyorum. Olaylara onlann
açısından yaklaşmak insani,
yaşamı ve dünyayı daha iyi
.ncak ölümün ve
aşkırı yok olduğunu
düşünebildiğimiz gün,
şiirin cenazesini
kaldınnz. Şiir, insanlığa
sımsıkı bağlıdır. Büyük
şiir, her zaman var
olacaktır. Bilim ve
teknoloji hiçbir şey
söyleyemez. Bizim en
son sığmağımız, aşk gibi
şiirdir de. Aşk ve şiir
birbirine sımsıkı
bağlıdır. J
Şiir. şair, şiir yazmak
adlandınlmıştır. Nesnelere aynı
adlan veremezsiniz. Ancak
nesneler arasında yeni ilişkiler
kurabilırsiniz. Böylece bu
nesnelere yeni adlar vermiş
olursunuz. Bu. yeni bir bakış
açısını da beraberinde getirir
Yeni bir ad, yeni bir bakış açısı
demektır. Şiir bu yüzden
sürekli yenilenir. Yeni adlar
koymak, dil ve nesne. insan ve
insan arasında yeni ilişkiler
yaratmaktır.
- Bugününü değerlendirerek
baktığınızda şiirin geleceği için
umtıtlu musunuz?
Şıır, belki de nıcelik olarak,
yani yatay düzlemde gücünü
yitirmiştir, ancak derinlemesine
bir nitelik kazandığını
söyleyebilinz. Şiir okuyan
kişiler, çok zor beğenir. Bu da
şiirin gelişimi açısından
olumludur. Teknik. insanın
kendisıyle olan ilişkisinde arayı
açan bir etken oluyor. ama
hiçbir zaman teknoloji şiiri
öldüremez. Çünkü şiir, insanın
en temel denevimidir.
Ölümünden üç yıl sonra 'keşfedilen' Angela Carter'ın kitaplan yeniden basılıyor
Büyüleyici öykü yazarmm dönüşüKültür Servisi - Ölümünün üzerinden üç yıl
geçtikten sonra. Angela Carter yeniden keşfedıli-
yor» yayıne\leri yapıtlannı yeniden basıyor ve öğ-
renciler onuaraştırmalanna konu yapıyorlar. Gar-
ter* ın ilk edıtörlerinden Paul Barker. The Sunday
Revievv'dakı yazısında, yazann geç gelen şöhreti-
nın kökenlerini araştınyor.
Tam birperi masalı, ama çocuklannıza anlat-
mak isteyeceklerinizden biri değil. Genç kız, ku-
zeyde, sevg-li büyükannesiyle yaşamaktadır. Akıl-
lıdır, ama şı>mandır (arkadaşlan ona 'fiçı' derler).
Annesiyle nineye döndükten sonra, zayıflamaya
karar verir. ierslennde başansız olur ve batıya ka-
çar. Yazma>a başlar. Kötü. ama karşı konulmaz er-
keklerin elne düşen. güzel genç kızlar hakkında
hoş ve ahlatsız öyküler yazar. Ama şöhret yavaş
yavaş gelecektir.
Yolcglugı çıkar, heryeri dolaşır. Yeniden güne-
ye döner. oiya yerleşir. bir çocuk doğurur v e gö-
riinüşünü br kez daha değiştirir, sanki büyü yap-
mış gibi, aıra bu kez kendi isteğiyle. Simsiyah saç-
lan beyazlar. yeniyetmelikten büyükanneliğe yol
ali r ve açıkıöz cin akıllı büyücüye dönüşür. Artık
daha ılımlı öyküler yazar. Ama hâlâ, hak ettiği
gerçek ünekavuşamamıştır.
Ölümünden sonra kitaplan tükendi
Zamansı: ölümü, herkesi anıden gözyaşlanna
bogar. Yaşadığı süre içinde karşılaşmadıği övgü-
ler alır eleîirmenlerden ve ölümünü izleyen üç
gûıı içindeiitaplan tükenir. Ingiliz üniversiteleri-
nir> kampiilannda, en çok okunan çagdaş yazar
halıne gelr Son hastalıgı sırasında bitirdiği son
öyküsü 80oin satar. Artık şöhrete kavuşmuştur.
A m a şöhretn, büyünün, hiçbir şe> ın değiştireme-
yeceği b\r srçek vardır: Angela Carter ölmüştür.
~Bununjercekleşmesi için ölmesi gerekivordu"
di>or yazıısal mirasçısı Susannah Clapp. 'Çir-
kinden Sanşına' adlı ye-
ni kitabında Carter'ın
yapıtlannı ele alan Ma-
rina VVarner, "Ölüsev i-
cilik popüler hale getdi"
diyor. Diğerleri de onu,
yine ölümünden sonra
ünlenen Sylvia Plath'la
karşılaştınyorlar Ama
yayıncısı Carmen Cal-
10, durumu tek bir cüm-
leyle açıklıyor: "Zama-
nı geünişti." Carter. yal-
nızca kurgusal yazında
değil. birçok şeyde. za-
manından ilerdeydi.
Charies Lamb'den ge-
len en küçük imayı bile
def eden, mücevher gi-
bi işlenmiş gotik stiliy-
le çağımızın en iyi de-
neme yazarlanndan bi-
riydi. Yabanıl bir ınce-
likle yazdı.
Angela Carter,
1940'ta doğdu. Bedava süt. portakal suyu ve mo-
rina balıgı yagıyla beslendiği bir çocukluk geçir-
di. Aynı zamanda, lngiliz tanhinde Amerıka'nın
etkisinin yoğunlaşmaya başladığı dönemin çocu-
ğuydu. Hollyvvood fiimlerine hayrandı. Babası ga-
zetecilik yapıyordu. "Gazeteciler, tamamen ken-
diierine özgü meraklı bir sıradışılığa sahipler"di-
ye yazmış ve sonra. belki dc kendi gazetecilıgıni
de düşünerek eklemişti: "Zalen, var olmanın tek
yolu dışlanmaktır." Protestan çalışma ahlakına de-
rınden bağhydı. bazen hiç bcklenmedık şekiller-
de. "Yalnızca kendisi için var olan güzel sanatlar,
iktidarsızlığının son aşamasına gelmiş demektir."
Pornografi de yapacak
işi olan sanattı Carter'a
göre. Angela Carter, as-
la bir partiye bağlı kal-
madı. "Yeteri kadar
dogmarik olmadığı için
feministlerin de saldın-
sına uğradı" diyor Su-
sannah Clapp. 1988'de
Nevv York Eyalet Üni-
versitesi'nde ders verir-
ken kadın çalışmalan
bölümü tarafından boy-
kot edildi.
Yeniden yazdığı peri
masallannda. (özellikle
KanlıOda). ortalıkkan
içinde kalabıhr. ama yi-
ne de prenses prensle
evlenip mutlu yaşayabi-
lir. Romanlarında, teca-
vüz olağan olaylardan
biridir ve köktenci fe-
ministlerin tercih ettiği
gibi erkeklerle kadınlar
arasındaki ılişkinin temel doğasının bir tanımı de-
ğildir. Carter'ın 'Aşk' adlı romanının kadın kah-
ramanı Annabel, pornografık fotoğraflarda gördü-
gü kadınlann 'donuk, beyaz,hareketsiz' yüzlerini
örnek alır. Annabel'in güç gösterisine döniîştür-
düğü se\ işmelerinden biri, 'karşıhklı tecavüz' ola-
rak tanımlanır. Annabel'in sevgilisi Lee, dahayaş-
lı bir kadını baştan çıkanr ve bunu 'The Guardi-
an'daki kadın sayfasıyla yatma'ya benzetir. Artık
hiçbir şey kııtsal değildir. Feminizm bile.
Carter. her zaman öndeydi. Peri masallannı oku-
yup onlardan ilk etkılendıği zaman. çocuk sağlı-
ğı uznıanlannın. 'gercek' olmadıklannı söyleyc-
rek masallan dışlaması. olağan bir durum değıl-
di. Carter'ın masallan daha değişik; antolojilere
bile girdi. (Öyle bile olsa, şehir okullannda. ço-
cuklar sıklıkla onlara başka bir dünyanın kapıla-
nnı açan ve merak uyandıran şeyler yerine. katı
ahlak kurallannı içeren, gerçekçi ve kederli öykü-
lerle besleniyorlar.) Carter, cinsel yönden tuhaf
öykülerini yazdığında. kitapçılar kadın yazarların
pornografik kitaplannı satmaya alışkın değildi.
(Özgürlük bu muydu?) Tıpkı Freud gibi. "Kadın-
lar ne istiyor" sorusunun yanıtlandınlmasını çok
güç buluyordu Carter. JaneEyre'deki Bay Roches-
ter'ın 17. yüzyılın en dile düşınüş şairiyle aynı adı
taşımasının bir raslanti olmadığını düşünüyordu.
Güzel. 'çirkin'de ne bulmuştu?
Kullandığı dil ve imgeler kalıyor akdda
Kitaplan ustalıkla yazılmış göz alıcı yapıtlar.
"Kitaplarda 'doğal' olan hemen hemen hiçbir şey
yok" diyor Lorna Sage. Kişiler ya da konuşmalar
değil de Carter'ın kullandığı dil ve imgeler kalı-
yorakılda. Bir kadın. biradamın üstüne atlayarak
ona tecavüz edıyor, 'çubuğa geçirilen halka' gibi.
Denemeleri kuşgibi insanın aklından uçuyor.ama
romanlannı bir oturuşta okuyup bitırmek olanak-
sız. Tıpkı'Rafael öncesi'resimler gıbı çok renklı.
York'taki konferansa katılan ve Carter çev irisi ya-
pan Romanyalı birdelege, onun romanlannı 'na-
kış'a benzetmişti. Sanınm, Angela bundan hoşla-
nırdı.
O, en keskin iğnelennden bazılannı denemele-
ri için sakladı. Dönüp de onlan okuduğumda; gö-
züm, dergilerdeki kadın resimlerının imgelerini
araştırdığı 'Yüzdeki Yara'ya takılıyor. "Kırmızı
rujunyenidendoğuşu"diyorCarter 1975'te, **ben-
ce. her şeyden öte, kadınlann güzellik anlayışlarv-
nın geçici olduğunu gösteriyor." Sanınm. kırmızı
ruj yeniden aramızda.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Onat Kutlar da Yaşıyor
Siz de Yaşıyorsunuz..
işgal ordularının kol gezdıği istanbul'da, onurunu da yi-
tiren Osmanlı devletinin şeyhülislam efendisi, verdtği fet-
vada, Ulusal Kurtuluş Savaşı öncülerinin "katlinivacip"gö-
rürken bir gerçeğin ayırdında değildi:
Anadolu insani yaşıyordu henüz.
Sırtında tâşıdığı "ceberrut"devlete karşın.
Mumu sönmeye yüz tutmuş hilafet kurumuna, sakalının
titremesinden ürken işbıriikçi şeytıülislama karşın.
Bilmez miyiz, toplumsal sıçramaların ıçeriğinde öncüler-
le bütünleşen güçler vardır. Bu ortak birikim yeninin varlı-
ğını kanıtlar eskimiş olanın karşısında.
Mütareke yıllarında toplumsal sıçramanın dinamosu ba-
ğımsızlık bilincıydi.
Gizilgücü Anadolu insani.
Hükümetler, partiler, devletler eskir. Bu gerçek eskimez.
ihanet şebekelen teknolojiyi de yanına alarak usumuzun
yaratma olanaklannı gerı işletmeye çalışır, kimi beyinleri yı-
kanmışları götürebilir aramızdan.
Ama varlığını yenileye tamamlaya sürdüren Anadolu ger-
çeğimizin niteligini değıştıremezler.
Hıyanetin yedi sülalesi yaşam suyunu kurutamaz Ana-
dolu ağacının.
Özgürtüğümüzdür, ulusal bağımsızlık bilincimizdir, kar-
deş sofralarımızın direnç silahıdır o ağaç çünkü.
Yüzlerce yılın damıta damıta günümüze ulaştırdığı kül-
tür mirasımızın simgesıdır.
Güzelim Onat Kutlar bu en haklı mirasın bayrak yarış-
çılanndan biri olduğu için kıyılması büyük acı veriyor.
Yazmaya başladığı 1950'li yıllardan itibaren çağdaş hü-
manızmanın iki ana öğesı olan sevginin, hoşgörünün sa-
bırlı ustalanndan biriydi Onat Kutlar.
Sevginin ustasıydı.
Çünkü insanoğlunun yaratma gucüne ınanıyordu.
Hoşgörünün ustasıydı.
Hoşgörünün özünü belirleyen bilımsel düşünceye, ay-
dınlığa inanıyordu.
Öykünün, şiirin, düzyazının, sinemanın, güzelliğin usta-
sıydı.
Bu nitelikleri, ulusal kültürümüzün çağdaş vazgeçilmez-
lerinden biri olma düzeyine yükseltti Onat Kutlar'ımızı.
içimiz sızlıyor.
Uğur Mumcu'lann, Bahriye Üçok'lann, Muammer Ak-
soy'ların. Musa Anter'lerin, Turan Dursun'ların, Sıvas
mazlumlarının yüreğimizden koparıldıkları günlerin acısıy-
la yandığımız gibi.
Dağlartmızda yiten evlatlarımıza ağıt yakiığımız gecele-
rimizdekı gibi.
Soruyorum:
Aynalarına bakarken gözlerinin kuytularında söne kal-
mış, sermayenin iktidarlara tâşıdığı kılıt adamlar, hanfen-
diler mi yaşama geçırecek çağdaş hümanizmayı.
Bizim insanımız mı..
Belki, dar boğazlardayız, evet...
Evet, yaşaya düşüne bulduğumuz doğrulan çarpıtmak
isteyen dogmacılar. çıkarcılar, politika esnafı, ben benci'ler
kol geziyor ülkemızde.
Anadolu insani yaşıyor ama.
Gaziantepli Onat Kutlar da yaştyor.
Siz de yaşıyorsunuz.
Uygarlık savaşımında bir adım geri çekilmek var mı..
DYO'dan ödüllü sanatçıfar sergisi
• İSTANBUL (UBA)- DYO 26. Resim Yanşması'nda özgün
ba.skı dalında ödül kazanan Ayşen Gürel Macaroğlu ile
Bilgehan Uzuner'm yapıtlan Yaşar Sanat Galerisı'nde
scrgilenecek. Devlet Tatbikı Guzel Sanatiar Akademısı'nden
mezun olan ve halen çalışmalannı Flonda Atlantic
Ünıversitesı'nde sürdüren Macaroğlu. Cıtybank'ın "Dünyada
Ban^" konulu yanşmasında binncılik kazandı. Marmara
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramık Bölümü'nden
mezun olan diğer sanatçımız Bilgehan Uzuner de yapıtlannı
Japonya. Italya. Yugoslavya ve Fransa'da sergiledi ve yanşmalı
sergılerden toplam 14 ödül kazandı. Yaşar Sanat Galerisi'ndeki
sergi 31 ocak gününc kadar görülebilır.
Dünya Basın Fotograf Yarışması
• AMSTERDAM (UBA)- Mcrkezı Amstcrdamda bulunan
Dünya Basın Fotograf Vakfı, 38. Dünya Basın Fotograf
Yarışması'nı düzenliyor Yarışmaya Türkiye'den de fotoğrat
vınatçılarının katılması ıstendi. Yarışma. genel haber. spot
haber, habere konu olan insanlar. günlük yaşam. bilim vc
teknoloji. doğa ve çevre. sanat ve spor konularında yapılacak.
Son katılma tarıhı 31 ocak olan yarışma ıçın başvuru formu ve
bılgı içeren broşür. Basın Yayın ve Enforma>yon Genel
Müdürlüğü'nden saglanabılir
Türk piyanistin başarısı
• NEWYORK(AA)-21 yasındakı Türk pıyanist Fazıl Say.
Nevv York'ta düzcnlenen "genç konscr solıstlcrı" yarnmasiiHİa
finale kaldı. Fınalleryarın yapılacak. Say. 15 ülkeden 55 genç
sanatçının katıldığı ve Almanya'nın Leipzıg kentınde
düzenlenen yarışmada. ABD'deki yansmaya
Avrupa kıtasını lemsılen kaiılmaya hak kazanan üç sanatçı
arasında yeralmıştı. FinaMer. yann Kautırnunn Konser
Salonu'nda yapılacak \e başarılı olan sanatçılar.
"Genç Konser Sanatçılan" adlı kurulur tarafından müzik
dünyasına takdim edilecekler. Bu sanatçıların klasik müzik
alanında dünya çapında üne kavuşmaları olasılığının yük>ek
olduğu belirtıliyor
Tanyerli için Tango gecesi
• İSTANBUL(AA)- 1994'te yıtırdiğımiz, Türkçe tangoların
ölümsüz sesi Şecaattin Tanyerli. Pera Palas Oteli'nde yann
akşam düzenlenecek "tango gecesi" ile anılacak. Tango
eşliğinde dans gösterilerinin de yapılacağı geceye. aralarında
Engin Ege, Nezahat Onnaner, İncı Çayırlı'nın da bulunduğıı
çok sayıda sanatçı katılacak. TRT İstanbul sanatçılannın
önderliğinde düzenlenen geceden elde edılecek gelir,
Tanyerlinın mezannın yapılması için ailcsine venlecek.
"Bir tenıs topu, koşan bir çocuk, bir gözyaşı bile Jegiliz"
Hoşgeldin
Mert ONAT Tatar!
12.1.1995
Selma - Erol TATAR
Basketbol yazarı arkadaşlarımızdan
Ayhan Güner baba oldu.
Ayhan - Mihriye Güner çiftini kutlar,
EMÎRHAN
adını verdikleri oğullarına
ömür boyu sağlık ve mutluluk dileriz.
Cumhuriyet Spor Servisi Çalışanlan