Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18EYLÜL1994PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Mersin FesUvali
başladı
• MERStN (Cumhuriyet
Güney İHeri Bürosu) - Mersin
Festivah öncekı gün başladı.
öncekıyıllarkent
merkezinde yapılmadığı için
ilgi görmeyen festival, bu yıl
Atatürk Parkı'nda
gerçekleştiriliyor. Festival
Komitesi Başkanı ve
Anakent Belediyesi Genel
Sekreteri Kenan Güler,
festivali Mersinli
kuruluşlann ve sponsorlann
kaüusıyla yaptıklannı,
belediye olarak harcama
yapmadıklan gibi 3 milyar
lira gelir beklediklerini
bildirerek "Mersin artık
büyükşehir olmuştur.
Belediye kendi asli görevini
yapmalı, bu tûretkinliJdere
ise sadece gözlemci olarak
katılmabdır" dedi. 30eylüle
dek sürecek Mersin Festivali
kapsamında spor
karşılaşmalan, sergiler, briç
turnuvası, ses yanşması, bale
ve tiyatrogösterileri
gerçekleştirilecek.
Sofnbaharü.
I Kükü-Servia - tki ayda btr
yayunlanan şiir dergisı
'Sombahar', 25. sayıayia 5.
yıhna adımını atu. Dergi beşind
yıla girerken özel böliim olarak
'şiir dergileri'ni konu ediyor.
Güven Turan, 196O'lı yıllann
dergi ve şiır anlayışmı
degeriendirirkenOrhan
Kahyaoğlu, 19801ı yülardan
bu yana yayımlanan şiir
dergüerinı gündeme getiriyor.
Aynca Yücel Kayıran'ın
'Yusufçuk'u, Metın Celal'in
Broy'u ınceleyen yazılan da
özel böliim içindeyayımJanan
yaalardan. 24. sayının özel
bölümü 'Şürve tkudar' bu
sayıda da devam ediyor. Bu
bölümde Hasan Bülent
Kahraman, Ayhan Kurt ve
Sezai Sanoglu'nunyaalan yer
alıyor.
ISLyüzyılyaprian
müzeotorak
• Kültür Servisi -
UNESCO'nun bır kuruluşu
olan Uluslararası Mimarlık
ve Miize Teknikleri
Komitesi'nin 1994 yıb
toplantısı, 19-23 eylül
tarihleri arasında IstanbuJ'da
Türk ve İslam Eserleri
Müzesi'nde yapılacak.
Ülkemizde ilk kez
dûzenlenecek 'Eski Yapılar,
Yeni Müzeler, Endûstri
Mirası" konulu toplantıda,
19. yûzyıl yapılannın müze
olarak değerlendirilmesi
tartışılacak. Çeşitli
ülkelerden ünlü mimar, müze
düzenleyicileri, müze
uzmanlan ve planlamacılann
katıldığı toplantıda Prof. Dr.
Dogan Kuban, Prof. M.
Mehdı Ghafouri (Montreal)
ve Prof. Dr. Paolo Cuneo
birer bildiri sunacaklar.
0 artık senaryo yazıyorKieslovvski "Üç Renk: Beyaz" gösterime girdiginde sinemayı bırakacagını söylemişti
Kültûr Servisi - Bilge olmak
için çok genç, masum olmak
için çok yaşlı olan adam, çocuk
olabilmek için çok yaşlı, ger-
çekten yaşadım diyebilmek
içinse çok genç olan kadının yü-
züne bakmadı, onun yaklaşma-
sını bekledi. Yavaşça ve uzun
süre bekledikten sonra arkaya
döndü. Kadınsa, hiç kıpırda-
madı. Jkisi arasında, öyle bir
hava vardı ki sanki her şeyi den-
gede tutan bir düzen söz konu-
suydu. Işığındokunuşlan, cam-
lann parlaklığı, eşyalann kap-
ladığı alan, radyo frekanslan-
ndan yayılan gizemli sesler ve
ona ihtıyaçlan olduğunda hep
orada bulunan, sadık dost ka-
meranın ritmik hareketleri...
Yukanda söz edılen sahne.
Krzysztof Kieslowski nın son
fılmi u
Kmtttnn
mn ılk sahnesı
değü. Ancak birbirini daha ön-
ce hiç görmemiş olan iki kişi, ilk
kez bu sahnede yüzyüze geli-
yorlar. Sahnenin, bu açıdan ta-
şıdığı önemi ve Kieslovvski sine-
masının en temel özelliklerini
de yansıtması, büyüsünü iki kat
artünyor.
Filmin iki zıt karakteri
Filmin iki a t karakteri, Va-
lentine (genç kadın) ve komşu-
su Auguste o güne dek birbirle-
riyle hiç görüşmemiş, karşılıklı
konuşmamışlardır. Oysa, ileti-
şimin oianca yoğunluğuyla ya-
şandığı günümüzde hiçbir şey
tesadüfler kadar -insanlann ve
aynı zamanda senaryo yazan
da olan Kieslowski'nin en iyi
dostu tesadüftür- birleştirici rol
oynayamaz.
Sinemanın kuşkusuz en bü-
yüleyici yanlanndan biri de bir-
birleriyle alakasız insanlan bu-
Iuşturması. Eğer söz konusu iki
kişi Irene Jacob ve Jean-Lotds
Trintignant ise ve onlan Kies-
lovvski gibi tüm planlan ressam
titizliğjyle çeken usta bir yönet-
men yönetiyorsa filmin büyüsü
de artıyor doğal olarak. Ve
film. Kieslovvski'nın ülkesinde
hiçbir şeyin bir bakıştan daha
net ve soluk olmadığmı kanıtü-
yor. Kieslovvski yankılann, Baudelaire -
le tanışıklıklann, tekrarlann, iki kere
yaşanmışçasına hüzünlü hayatlann ül-
kesinde yaşamayı sürdürüyor.
Yönetmenin üçlemesinin son durağı
olan "Kırmıa", kardeşlik temasını işli-
yor. Bu fılmde kameranın her hareke-
tiyle ateş alan iki portreden etkilenme-
mek neredeyse imkansız görünüyor.
Başrolde oynayan yargıç karakteriyle,
erken emekli olmaya karar veren yönet-
men arasında görmezden gelineme-
yecek bir ilişki söz konusu. Bunu keşfet-
mek filmin seyrini daha da zevkli hale
getiriyor. Genç kadının yaşamına
baskın yapan, yalnız yargıcm bakışla-
nnda Kieslovvski değişik ruh halleriyle
beliriyor.
Tüm Kieslovvski filmleri gibi bu film
de bilinmeyenlerin, görünmezin ardın-
dakilerin ve sessizliğin dansı. Yargıç fil-
min ortasında "Bir dakika dunın" di-
53 yaşındaki Kieslowski, sinemayı bıraktığını duyurduysa da, sinemadan tam anlamıyla vazgeçtiğinden söz edilemez.
yor. "Neden" diye so-
ruyor Valentine. -Ire-
ne Jacob"un yüzü
fılmde inatla hep "ne-
den" dıye sormak-
tadır-. Ve Tnntignant
cevap veriyor. -Aslı-
nda onun ağzından
konuşan Kieslovvs-
ki'den başkası değil-
dir.- "Çok güzel bir
tsık var." Gün-
batımının melankoli-
si gibi güzel...
53 yaşındaki Kies-
lovvski, her ne kadar
bu filmle birlikte sine-
mayı bıraktığını du-
yurduysa da sinemayı
tam anlamıyla boşladı;
mez. Sanatçı aylardır
mdan söz edıle-
cendine yöneltı-
len sorulan yanıtlamaktan bıkmış ol-
malı. Kimse kariyeri-
nin doruğundaki ba-
şanlı bır yönetmenin
neden sinemayı bı-
rakma karan aldığını
anlayamadı. Ki-
eslovvski geçen ocak
ayında "IJ'ç Renk:
Beyaz" gösterime
girdiginde sinemayı
bırakacagını duyur-
muştu. (53 yaşın
daydı ve hayatının
gen kalan günlerinde
idare edecek kadar
parası vardı.) İlkba-
harda Cannes Film
Festivalı'ne kaüldığın
da ise filmleri o denli
ilgi gördü kı kimse bu karara bır anlam
veremedi. Kieslovvski ise bu konuda
fazla konuşmamayı tercih ettı. hayran-
lannın profesyonel geleceği üzerine ha-
yal kurmasını engelledi. Ancak yine de
Kieslovvski, sinemayı tamamen bı-
rakmıyor.
"Belki, sinemanın yüzüncü yılı için bir
fifan daha yapmak zorunda kalabiHrim.
Bunu benden İngiliz Sinema Enstirüsü
Channel Four için istedi. Burada düşünce
şu: 12 sinemacı kendi iiJkelerinde sinema-
nın gelişimini anlatacaklar. örneğin
Scorsese Amerika'nın, Bertoluccı, lüü-
ya'nın, ben Polonya'nın... Her ülke kendi
filmini finanse edecek. Ama tabii ben
devletten böyle bir para talep edemem.
İşte böyle olunca da bu projenin gercek-
leşmesi imkânsızlaşıyor." Ne olursa ol-
sun Kieslovvski'nin "Üç Renk:
Kırmızı"nın ardından sinemayı tam
anlamıyla bıraktığından söz edilemez.
O, yine senaryo yazmaya ve Amster-
dam'da sinema öğrencilerine ders ver-
meye devam edecek.
"Haydutlar Kraliçesi'
filııı festivaline dava açtı
TORONTO (REUTER) - Hindistan'm 'Haydutlar Kralıçesi"
Phoolan Devi'nin kendisini bir tecavüz kurbanı ve yasalan çiğneyen
bir kadın olarak yansıtan 'Bandit Queen'filminigösteren Uluslara-
rası Toronto Film Festivali aleyhıne dava açacağı bıldırildi.
Festivalin direktörü Pîers Handiing'e açık bir mektup gönderen
Etevi, kendisini tecavüze uğrarken gösteren sahneler içeren bir film
sösterdikleri için yasal işlemlere başvuracağını açıkladı. 38 yaşın
daki Devi, mektupta,yurtdışmda bır avukat tutmak için yeterli
parayı bulur bulmaz, festivali ve bu utanç vena olayda rofu olan
herkesi mahkemeye vereceğini belirtti. Devi. "Size ve festivaünizi
izfeyenlere, yaşamınızın en özd >e aşağılayıcı anlannm perdede baş-
ka insanlara gösterfldiğini bibevdiniz aeier hissederdiniz, diye sor-
mak isterim" ifadesini kullandı.
D £^Jcl
.ha önce Hindistan'da filmin yapımcısı, yönetmeni ve se-
naryo yoi2dnnı mahkemeye vermiş ve davanın sonucunda filmin
gdsterimine son verilmesine karar verilmişti.
Toronto Film Festivali direktörü Handling. Devi"nin mektubuna
ilişkin yaptığı açıklamada, kadınlan lekeleyen, 'ırkçT ya da 'kadın
düşmanı' olarak algılanabilecek ya da çok fazla şiddet içeren gö-
rüntüler konusunda duyarhk gösterdiklerini. ancak 'Bandit Que-
en'de bu özelliklen göremediklerini belirtti. Filmin festival çerçeve-
sinde daha önce planla-
nan iki ayn gösterimi ip-
tal edilmedi.
'Bandit Queen'in yö-
netmeni Shekhar Kapur
ise Devi'nin festivalin di-
rektörüne mektup gön-
dermesinin kendisini
şaşırttığmı belirterek,
"Phoolan De\i bu fumi
daha görmedi. Görmediği
film hakkmda nasıl konu-
şabtlirr' dedi.
Kapur, Devi'nin teca-
vüze uğradığının en az
iki kitapta belirtilerek
doğrulanmasına karşın,
fılmde onu haydut sev-
gilisiyle sevişirken göste-
ren sahnelerin Hint top-
_. ^ lumunda tepki yaratabi-
Phoolan Devi l e c e ğ i n i ^ ^
Kapur. geçen şubat ayında, 11 yıl hapıste kaldıktan sonra ser-
best bırakılan Devi'yi görmeye gıttiğini, ancak fılmi ona göstere-
medığinı belirtti.
Kapur. Devi'yi mayıs ayında Cannes Film Festivali'ne davet etti.
Ancak koşullu olarak serbest bırakılan Devi, Hindistan'dan ayn-
lamadı.
Filmin Devi'yi lekelemek yerine, onun başına gelenlere sempa-
tiyk yaklaştığını ve Hindistan'da alt sınıfın gördüğü zulüm ve
baskıyı vurguladığını belirten Kapur, "Bu fumde asd erkekler
aşağılanıyof, onlar utanmab, Devi değil" diyor.
Phoolan Devi kanuna karşı gelen bır kişi olarak 1983 şubatında
kendisini seven bınlerce kışinin önünde Hint polisine teslim olmuş-
tu.
'Bandit Queen\ Devi'nin 11 yaşındayken evlendirilmesini ve ko-
cası tarafından tecavüze uğradıktan sonra ondan kaçışıru anlatı-
yor.
"Derinlik Sarhoşluğu", "Nikita" gibi ülkemizde de büyük ilgi gören filmlerin yönetmeni Luc Besson'un son fihni "Leon".
Balıkçı mı yoksa serseri mi?
Kühör Servisi- "Derinlik Sarhoşluğu".
"Nikita" gibi ülkemizde de büyük ilgi gö-
ren filmlerin yönetmeni Luc Besson'un son
filmi "Leon", Fransa sinemalannda göste-
rime gjriyor. Luc Besson bu filmin adını
koyarken. her dilde de çağnşımlar yapan
bir ad olan Leon'u tercih etmiş.
Bu ad ona, filmin konusunun geçtiğı
New York sokakJannın atmosfennı de
çağnşünyormuş. Afişlerin üzerinde azılı
bir katil olan Leon'un sakallı ve sakin
yüzü, siyah küçük çerceveli gözlüklerinin
ardında beliren, duygulannı açığa verme-
yen bakışlan beliriyor ve ilk bakışa insan-
da merak uyandınyor.
Kimdir Leon? Britanyalı bir balıkçı mı,
yoksa kendi halinde bir serseri mi? Bu so-
rulan bir çırpıda yanıtlamak da oldukça
zor görünüyor.
Luc Besson kötü alışkanlığını bu fılmi-
nin tanıtımını yaparken de sürdürmüş ve
gizemli, kendini hemen ortaya koymayan
bir tanıtım kampanyası yapmış. Böylece
bir kez daha Amerikah meslektaşlannm
profesyonellik anlayışını benimsemediğinı
kanıtlamış. Yapımcı şirket Gaumont'un
gişe rekorlan kıracağını iddia ettiği film
üzerine Fransızlar hemen hemen hiçbir şey
bilmiyor.
Çok yüksek bütçesi, özel efektleri,
Fransız teknisyenlerle doğal mekanlarda
gerçekleştınlen çekimleri. tngilızce ve
Fransızca olmak üzere hazırlanmış iki
kopyası, ideal uzunluğu (1 saaat 45 daki-
ka), rol dağilımının mükemmellıği (Jean
Reno, Gary Oldman ve güzelliğıyle izle-
yenleri büyüleyeceği kesin olan 12 yaşında-
ki Natalie Porünan) vedıyaloglan... Bütün
bu özellıkleri, filmin başansını garantüıyor
gibi.
Şimdiden seyırci potansiyeli parlak gö-
rünen bu filmle Luc Besson. Amerikah
meslektaşlannm kulvannda yüzmeye ha-
arlaruyor. Tabii filmin İngilizce olarak ses-
lendirmesi başansını arttıracak en önemli
etkenlerden biri olacak kuşkusuz.
Çünkü, Fransız filmlennin Amerika'da
ilgi görmemesınin en önemli nedenleri
arasında Amerikalılann altyazı okumaya
üşenmeleri sayılıyor. Böylece Amerikahlar
altyazı okuma zahmetinden kurtulmuş ve
filmleri ana dillerinde izleme fırsatı bulmuş
olacaklar.
Yani bu Fransız filmini izlememek için
hiçbir bahane bulamayacaklar.
Luc Besson, filmini Fransa"da gösterime
gırdikten bir ay sonra Amerika'da da gös-
tenme sokmak istiyor.
Bunun için fazla acele etmeye gerek gör-
meyen Besson, bu filminin de "Nikita" gibi
Atlantik ötesinde başanh olmasını hedefli-
yor.
Ancak Amerika'daki sinema salonlannı
şu sıralarda istila eden ve seyirci potansi-
yelleri oldukça yüksek olan filmlerin göste-
rimden çıkmasını bekliyor.
PENALH
MEMET BAYDUR
Beriıep, Mushıkçn Çiçekçl
Bir süre ara vermek zorunda kaldım bu yazılara. Şim-
di bıraktığfrn yerden sürdürmek istiyorum. Bunun pek
mümkün olmadığmı bilerek. Hiç kimse hiçbir işi bırakbğı
yerden sürdüremez çünkü. Siz bırakabilirsiniz, amado-
ğa bırakmaz işi, sürdürür. Doğruluğuna inandığım bir
öğreti "Her şey süreklidir" der ya... İşte öyle bir şey. Ne-
ler oldu benim burada yazmadığım üç-dört hafta içinde?
Cumhuriyet gazetesi toplatılmış. Gazetenin 9 Eylül 1994
tarihli nüshası Istanbul DGM tarafından, Islamcı terör
örgütü İBDA-C'nin şeriat devleti kurmak istemiyle ilgili
haberi yüzünden toplatılmış. Çok uzaklarda bir yerde
öğrendim bu haberi. önümüzdeki genel seçimi Refah
Partisi kazanabilir mi? Bayan Başbakan imajının Tür-
kiye'nin tanıtimına katkıları konuşulmuş bir toplantıda,
Sait Halim Paşa yalısında. Cumhuriyet'in toplatılması da
eminiz Türkiye'nin tanıtımına katkıda bulunmuştur bu
arada. Herkes elinden geldiği kadar tanıttyor' ülkesini.
•
Kahirede çok önemli bir Birleşmiş Milletler toplantısı
yapıldı. Nüfus artışı ve kontrolü, kürtaj (çocuk aldırma),
doğum hakları ve birçok konu tartışıldı. İlk kez sorunun
gerçek anahtarının doğum kontrolünde degil, gelişmek-
te olan (yani gelişmemiş) ülkelerdeki kadının durumu,
gereksinimleri, eğitiminde olduğu tartışıldı. Müslüman
ülkelerin çoğu ve Vatikan karşı çıktılar bu yaklaşımlara.
Kahire kentinde bu önemli Birleşmiş Miletler toplannsı
yapılırken, aynı kentin başka mahallelerinde trajik iki
olay yaşanıyordu. Akşam, kentteki Birleşmiş Milietler
toplantısı üstüne kansıyla ateşli bir tartışmaya giren bir
adam, gece karısı sevışmeyi reddedince bıçaklayarak
öldürmüş kadını. Polisteki ilk itirafında, adam kansıyla
kadın özgürlüğü hakkında tartıştıklarını, sonra sevişme-
yi reddettiğini, bunun üzerine bıçaklayarak öldürdüğönü
söylemiş.
Ikinci olaysa şöyle: Bir berber, biri muslukçu, diğeri
çiçek satıctsı iki arkadaşının yardımıyla on yaşındaki kı-
zını sünnet etmek istemiş. Adam on yaşındaki kızının
cinsel organlarını keserken, arkadaşları da cocuğun el-
lerini, bacaklarını tutarak yardımcı olmuşlar. Üç adım
ötede Birleşmiş Milletler, kadın haklarını tartışırken. Ba-
ba tutuksuz yargılanmak üzere özgür bırakılmış, mus-
lukçu ile çiçekçi hapse atılmışlar. Neyle suçlanıyorlar bi-
liyor musunuz? Kanunsuz ameliyat yapmak ve vücudun
müstehcen kısımlanna bakmak
1
Yetkililer olup biteni ha-
ber veren CNN Televızyonu'na da bozulmuşlar Mısır'ı
geri kalmış bir ulke gibi gösteriyor diye. Onlar da ellerin-
den geldiği kadar katkıda bulunuyorlar ülkelerinin
tanıtımına.
•
Marion Brando'yu sever misiniz? Bence bu yüzyılın
en büyük üç-beş Amerikalı oyuncusundan biridir. Bu,
öznel bir yaklaşım elbette, ama bu inancımda pek de
yalnız olduğumu sanmıyorum. Her neyse, bu büyük
oyuncu, yetmiş yaşında özyaşam öyküsünü yayımladt.
Kitabın adı: "Annemin Öğrettiği Şarkılar." 468 sayfalık
kitabın ilk cümlesi şöyle: "Hayatımın geçmiş yılları ara-
sında bocalarken, bu hayatın ya da yıllann anlamını dü-
şünmeye çalışırken, hiçbir şeyin duru, saydam olma-
dığmı gördüm." Dünyamızın durumundan, insanlann
çoğundan, sinemadan, tiyatrodan pek hoşlanmayan bir
adam Brando. Eline geçen her fırsatta bırakmış yaptığı
işi. Çok varlıklı ve çok ünlü olduktan sonraysa yalnızca
para için çalıştığını söylüyor hep. Yalnızca seyirciler ta-
rafından degil, kendi kuşağının bütün oyuncuları tarafın-
dan da en beğenilen oyuncu olan Brando'nun kitabında
da aynı sıkıntilı hoşnutsuzluğun var olduğunu yazdı
eleştirmenler. "Ben bu kitabı neden yazıyorum ki?" gibi
bireda. Sarhoş biranne-babanın oğlu. Hayatı başkaldır-
makla geçmiş Otoriteye, iktidara. Sevgi dolu jestlere, içi
boş içtenliklere de hep acımsı bir güvensizlikle bakmış:
Bu arada çevresindeki kadınlara da pek iyi davrandığı
söylenemez. Okulda iyi bir öğrenci değilmiş. Sonra as-
keri akademiye yazılmış, belki daha çok başkaldırabil-
mek için. Kitabınm ortalannda bir yerde hayatını anlat-
mayı kesip okuru haşlamaya başlıyor bu kitabı okuduğu
için, kendini azarlıyor okuduğunuz satirları yazdığı için
ve yayıncısıyla dalga geçiyor bütün bu sahtekarlığı dü-'
zenlediği için! Üç beş mılyon dolar ödemişler Brando'ya
hayat hikayesini yazması için.
işte Ihtıras Tramvayı, Rıhtımlar Üzerinde, Paris'teSon
Tango ya da Godfather filmlerinden bildiğiniz bu büyük
aktörün iç dünyası. Bu son cümlenin de pek gerçeği yan-
sıttığı söylenemez, çünkü Brando, gerçeğin tümünü ya
da bir kısmını değil, palavra kısmını yazdığını söylüyor.
•
Cumhuriyet'in toplatılması, altı yıl sonra 2000 yılına gi-
recek olmamız, her şeyin sürekli bir değişim içinde ol-
duğu öğretisi, şeriatdevleti kurmak isteyenler, Türkiye'-
nin tanıtımı, Kahire'detoplanan Birleşmiş Milietler, ber-
ber, muslukçu, çiçekçi, Marion Brando'nun kitabı, bu ve
bunlara benzer nedenlerden ötürü yazdım bu yazıyı.
Umarım canınız sıkılmamıştır.
AltınKoza'da
adaylar belirlendi
ADANA (Cumhuriyet Gü-
ney tlleri Bürosu) - 8. Altın
Koza Kültür ve Sanat Festi-
vali Uzun Metrajh Ulusal
Film Yanşması Seçiciler Ku-
rulu çalışmalannı tamamladı.
Teknik uzmanlık gerektiren
dört dalda binnciler belirle-
nirken. 6 dalda halk jürisine
sunulacak adaylar açıklandı.
Seçiciler Kurulu Başkanı
Yıbnaz Atadeniz, kurulun ni-
hai sonuç belirlediği dallarda.
ödül kazananlan şöyle açı-
kladı:
En İyi Senaryo: Nazm
Hikmet-Başar Sabuncu t Yol-
cu)
En İyi Görüntü Yönetme-
ni. Ertunç Şenkay (Bir Son-
bahar Hikayesi)
En İyi Film Müziği: Timur
Selçuk i Mavi Sürgûn)
En İyi Kurgu: Mevlüt Ko-
çak f Kızılırmak- Karakoyun)
Atadeniz, daha sonra halk
jürisine sunulmak üzere her
dalda seçilen 5 'er adayı duvur-
du.
Bazı dallarda eşit oy nede-
niyle 6 adayvn belirlendiği de-,
ğerlendime sonuçları şöyle:
En İyi Film Adayları:
Bir Sonbahar Hikayesi, Bu-
lusma, Mavi Sürgün, Yalancı,
Yaz Yağmuru, Yolcu.
En İyi Yönetmen Adaylan:
Şerif Gören (Amerikalı). Erdcn
Kıral (Mavi Sürgûn j, Yavieöz-
kan (Bir Sonbahar Hikayesi).
Başar Sabuncu (Yolcu). Os-
man Sınav (Yalancı).
En İyi Kadın Oyunucu Aday-
lan: Pıhrcık Akerman (Yaz
Yağmuru), Mfijde Ar (Yolcu).
Nurseü Idiz I Çözülmeler). Z«-
hal Okray 'Bir Sonbahar Hika-
yesi i, Zıihal Olcay IAy Vakti).
En İyi Erkek Oyuncu Aday-
lan: Mehmet Aslantuğ (Yalan-
cı). Halil Ergûn ( Yolcu), Fikret
Kuşkan (C Blok). Ahmet Le-
vendoğhı I Yaz Yağmunı), Şe-
ner Şen (Amerikah), Cao To-
gay (MaviSürgûn).
En İyi Yardıma Kadın Oyu-
nu Adaylan: Meral Çetuıkaya
( Yaz Yağmuru). Füsun Demirel
(Ay Vakti), özay Fedıt (Mavi
Sürgûn), Zuhal Gencer (C
Blok), Berna Laçin /Kızılır-
mak- Karakoyun), Tomris
Oğuzalp (YaJancı).
En İyi Yardıma Erkek
Oyuncu Adaylan: Erkan Can
(Yalancı), Savaş Dinçel (Çö-
zülmeler). Fîkret Hakan (Ya-
lancı). Mehmet Kartal (Av
Vakti). Tuncel Kurtiz (Ağrı'y'a
Dönüs),