Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18EYLÜL1994PAZAR •
DIZIYAZI
\
J
A O<Jıru
Ekonomik büyüme,serbest ticaretle sağlanır diyen IMF Başkanı Camdessus Cumhuriyet'e yazdı
Korumacılık, büyümeye engel
U
çüncü Binyıl'a girerken Cumhu-
riyet gazetesınin değişik düşün-
ce ve yorumlara açık yayıncılığı-
na katkıda bulunmak benim için
sevindirici bir olaydır. Diinya
ekonomisinin günümüzde vardı-
ğı yol aynmında, dış ticaret siyasası şasırtıcı de-
recede önemli bir rol oynamaktadır. En önemli
nokta Uruguay görüşmeleriyle başlatilan karşılık-
h ticaret anlaşmalannın en kısa zamanda tamam-
lanmasıdır.
Büyümeyi teşvik etmek için ticareti güçleştiren
engellerin kaldmlması Uluslararası Para Fo-
nu'nun (IMF) başlıca amacıdır.
IMF, kambiyo mevzuatı kısıtlamalannı denet-
ler, aynca uluslararası ödemelerde daha liberal
bir sıstemin yaygınlaştınlmasından da sorumlu-
dur. Bunlar, ticaret yasalannı yöneten ve dış tica-
retin daha da serbest bir duruma getirilmesi için
bu yasalann nasıl değiştirileceğini araştırmak için
bir platform oluşturan Genel Ticaret ve Gümrük
Anlaşması'nın (GATT) sorumluluklannı tamam-
lar.
Ticaret; dış ödemeler ve kambiyo mevzuatı kı-
sıtlamalan nedeniyle yapılamıyorsa, dış ticareti
serbestleştırmek olanağı olmayacaktır. Aynı bi-
çimde mal ve hizmetlerin akışı sağlariamazsa
kambiyo mevzuatı kısıtlamalannı kaldırmak da
büyümeyi sağlamayacaktır. IMF ile GATT bu
Ce• esur reform çabalannın,
ticaretin tek yanlı olarak
serbestleştirilmesinin ve bölgesel
serbest ticaret anlaşmalannın
nimetlerinden tam olarak
yararlanabilmek için serbest,
kurallan belirlenmiş bir dünya
ticareti sistemi gereklidir. Uruguay
görüşmeleriyle yakınlaştığımız
anlaşmalar sayesinde son yıllarda
sanayi ülkelerinin aldığı korumacı
önlemleri tersine çevirebiliriz.
yüzden işbirliği içinde çalışırlar.
Serbest ticaret, üreticiler ile tüketicilerin ticari
kararlannı gerçek maliyeti yansıtan fiyat üzenne
kurmalannı sağlar. Rekabet ile üretımin karşılaş-
tırmalı avantajlara uygun olarak yapılmasını sağ-
layarak kaynaklannen iyi bir biçimde paylaşılma-
sına da katkıda bulunur.
Serbest ticaret, ekonomilenn tüm katmanlann-
dan yararlandığı ve değişen durumlara dınamik
yaklaşımlan teşvik ettiği için büyümeyi hızlandı-
nr, iyi siyasalan destekleyen bir dış disiplın sağ-
lar.
Kjorumacılığın bedeli ise bu yarariann tam ter-
sinin olusmasıdır. Kısa vadede bu bedel üretici-
ler, vergi mükellefleri, dışsatım yapanlar \e ko-
rumacılıgın yankılanndan etkilenen diğer işlerde
çalışan üreticiler ve işçilerce, uzun vadede ise her-
kesçe ödenir. Bu bedelin ne olduğunu deneyim-
lerimizden bilıyoruz.
lkinci Dünya Savaşı'ndan hemen önceki za-
man diliminde yaşanan ekonomik sorunlan yara-
tan ticaret korumacılığı ve kambiyo siyasalannı
asla unutamayız. Bu deneyimler, savaştan sonra
Bretton Woods Kurumlannın, IMF, Dünya Ban-
kası ve GATT'ın kurulmasına yol açtı. Bunlann
amacı ekonomik dünyada ülkeler arasında karşı-
lılclı çıkarlan geliştırmek ve iki savaş arasında ya-
şanan karşılıklı yıkıcı ve savunmacı davranışlann
yinelenmesini önlemekti.
11970lere kadar sağlanan
büyük geflşme
Savaşı izleyen yıllarda IMF ile GATT'ın uygu-
lamalanyla dış ticaret ve kambiyo mevzuatı kısıt-
lamalannda önemli azalmalar oldu. Yedi kez yi-
nelenen çokuluslu göriişmeler sonucunda, sana-
yici ülkelerin mamul ürünlere uygulanan gümrük
resmi 1940 yıllannda yüzde 40 oranındayken,
otuz yıl içinde yüzde 5'e indirildi. Aynı zamanda
sanayi ülkelerinde parada konvertibiliteye doğru
geniş çaplı bir kayma görüldü.
Aşağı yukan aynı zamanda -194O'lı yıllardan
1970'li yıllann başına değin- sanayi ülkelerinde
o zamana kadar görülmemiş düzeyde bir ticaret
ve üretim artışı gözlendi ve bu düzeye bundan
sonraki yıllarda bir daha hiç erişilemedi.
Bu devrin zenginliğini. yalnızca dış ticaret ve
kambiyo mevzuatında sağlanan serbestiye bağla-
yamayız, tkinci Dünya Savaşı'ndan sonrakı ona-
nm, büyük teknolojiİc değişiklikler, taşıma ve ile-
tişim maliyetlerindeki düşüş \e oldukça düşük
enflasyon ve istikrarlı kur oranlan gibi birçok et-
kili öğe daha vardı.
Yine de dış ticaret ve ödeme engellerinin yıkıl-
ması gerçekten önemli bir gelişmeydi ve savaşı
hemen izleyen yıllar, dış ticaretin, ekonomik bü-
yümenin motorunu oluşturmasının çarpıcı bir ör-
neğidir. Son yıllarda gelişmekte olan ülkeler, ba-
şansız olduğu görülen. içe dönük stratejilerden
vazgeçip, dışa dönük stratejileri benimseyerek
dünyaya ömek olmaktadırlar.
Son on yıldır, yirmiden fazla gelişmekte olan
ülke, GATT'a katıldı ve birçogu da IMF ile Dün-
ya Bankası'nca desteklenen çok yönlü uyum ve
reform siyasalanna uyarak ticaret ve kambiyo
mevzuatmı tek yanlı olarak indirdiler.
Bu reformlann sonuçlan gözler önündedir.
1961 ile 1975 arasında gelişmekte olan ve petrol
ülkesi olmayan ülkelerin dışsatımlan, sanayi ül-
kelerinin dışsatışlanna oranla yan yanya çoğal-
dı. Bu oran o zamandan beri tersine döndü: 1986
ile 1992 arasında gelişmekte olan ve petrol ülke-
si olmayan ülkelerin dışsatımlan yılda ortalama
yüzde 10 oranında artarken, sanayi ülkelerinınki
yüzde 5 oranında arttı. Aynca en çok dışa açılan
ülkeler en hızlı büyüme egilımi gösteren ülkeler
oldular.
Dışa dönük ve uyum sağlamada başanlı olan ül-
Portre
Paranın yedinci patronu
Bir Fransız olan Michel Camdessus, Uluslararası Para
Fonu Yönetim Kurulu Başkanhğı'na 16 Ocak 1987
tarihinde atandı. 1992 yılında ikinci birbeş yıllık dönem
için aynı göreve getirildiğinde 58 yaşındaydı.
1984 yılında IMF'ye atandığı tarihe dek Camdessus,
birçok önemli görevde bulundu. Fransız Merkez Bankası
Başkanhğı ve 1982-84 yıllan arasında da Hazine
Başkanlıği görevlerinde bulunan Camdessus, daha önce de
Paris Club Yönerim Kurulu Başkanı idi. Camdessus, Paris
Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra ekonomi dahnda
lisansüstü çalışmalannı Paris
Siyasal llimler Enstitüsü'nde sürdürdü.
1966-68 yıllan arasında Avrupa Ekonomik Topluluğu
(AET) Fransız Heyeti'nin finans ataseligini yaptı. 1984'te
IMF Başkan Yardımcısı, 1987'de de Başkanı oldu.
Camdessus. IMF'nin yedinci başkanıdır. Kendisinden önce
CamiHe Gutt (Belçika 1946-51). Ivar Rooth (Isveç 1951-
56), Per Jacobsson (Isveç 1956-63), Pierre Paul Schweitzer
(Fransa 1963-73), H. Johannes Witteveen (Hollanda
197378) ve Jacques de LarosieTe
(Fransa 1978-87) örgüte başkanlık etmişti.
Michel Camdessus
.orumacıhk önlemleri ile
ekonomik güçsüzlüğün beslenmesi
ve korumacılığın ekonomik
güçsüzlüğün artışını izlemesi,
belirgin bir kısır döngüdür.
Dünyanın bu kısır döngüyü kınp
rekabet ve serbest ticareti
benimsemesi gerekmektedir.
ler. Çokuluslu serbest ticareti yararmak için çaba
harcanmasına engel oluştururlar.
Bunun için de bölgesel anlaşmalann gerçek ni-
metleri hakkında genel olarak düşünce yürütmek
zordur. hepsi özel verileri ve uygulamalan ile tek
tek incelenmelidirler. Bu durumu GATT farket-
miştir. Anahtar sorunlardan bin de söz konusu
anlaşmanın çokuluslu dış ticarete uygun ve dışa
dönük olması ya da üçüncü partileri, sonuç ola-
rak da ilgıli ülkeleri, zedeleyicı bir savunma ara-
cı olup olmadığıdır.
Uygulamada bazı bölgesel anlaşmalar başanlı
olurken, ötekileri olmamıştır. Bazılan yararlı olur-
ken, ötekileri zararlı olmuştur. Birleşmeye yöne-
lik önemli ve en başanlı örnek tüm zorluklanna
karşın Avrupa Topluluğu'dur (AT).
Camdessus şöyle diyor: Serbest ticaret, üreticiler ile tüketicilerin ticari kararlannı gerçek maliyeti yansıtan fiyat üzerine kurmalannı sağlar. Rekabet
ile üretimin karsılasürmalı avantajlara uygun olarak yapılmasını sağlayarak kaynakların en iyi bir biçimde paylaşümasına da katkıda bulunur.
alanlarda sağlam siyasalar oluşturmaktır.
Bir ülkenin ödeme dengesi ve döviz rezervle-
rinin, ticaretin serbest bırakılması sonucu ortaya
çıkabilecek kısa sürelı baskılara karşı koyacak ka-
dar güçlü olması, sağlam mali ve parasal siyasa-
larla bir ölçüde sağlanabilir. Bu siyasalar; çalış-
ma ve istihdamda istikran sağlayıp, son on yılda
durgunluk içindeki sanayileşmiş ülkelerde rastla-
dığımız korumacı eğilimlerin ortaya çıkmasını
engellerler.
Yapısal siyasalann rolü gerçekten önemlidir.
Pazarlann çalışmasını ve ekonominin esnek olma-
sını sağlayarak gerek serbest ticarete gerek açık
ekonomide görülen dünya çapında değişken reka-
bet gücüne uyum sağlamamn getirdiği kısa vade-
li maliyeti en aza indirgerler. Yapısal işsizliğin en
aza indirgenmesi için iş gücünün esnekliğini art-
tıracak siyasalar da önemlidir.
Ayarlamalar ve yapısal değişiklikler geçici bir
maliyet artışı yaratacaktır ve bu yükü taşımak du-
rumunda kalanlann bazılannın kendilerini koru-
maya yetecek rezervlerinin bulunmayışı kaçınıl-
maz olacaktır. lşte burada toplumsal siyasalar üst-
erbest ticaret, ekonomilerin tüm katmanlanndan yararlandığı ve
değişen durumlara dinamik yaklaşımlan teşvik ettiği için büyümeyi
hızlandınr. Korumacılığın bedeli ise bu yarariann tam tersinin
olusmasıdır. Kısa vadede bu bedel üreticiler, vergi mükellefleri, dışsatım
yapanlar ve korumacılığın yankılanndan etkilenen diğer işlerde çalışan
üreticiler ve işçilerce, uzun vadede ise herkesçe ödenir.
kelerin dinamizmi, yalnız kendi ekonomilerinin
temellerini sağlamlaştırmakla kalmayıp sanayi
dünyasının durgunluğu sırasında dünya ekono-
misıni desteklemıştir.
Merkezi planlamadan pazar ekonomisine geç-
me sürecinde olan ülkeler başansız içe dönük si-
yasalann derin yara izlerini taşırlar. Katı ve kısıt-
layıcı dış ticaret ve kambiyo mevzuatı ile Karsj-
lıklı Ekonomik Yardım Konseyi'nin (CME A) ayı-
nmcı ve çarpık yönlendirmeleri bu ülkeleri dün-
ya pazarlannın rekabet gücünden uzak tuttu. Bu
politikalar, bu ülkelerin değişim sürecinde aşma-
ya çalıştıklan modası geçmiş anamal stoku ve ve-
rimsiz üretim geleneğine katkıda bulunuyordu.
Orta Avrupa ve Baltık ülkeleri piyasa kuralla-
nna uyum sağlayıp ekonomilerine normal fıyatı
ve rekabeti aşılarken dış ticaret ve kambiyo sis-
temlerini de serbestleştirdiler. Rusya'da ve eski
Sovyetler Birliği ülkelerinde de, bu kadar kap-
samlı olmasa da. önemli reformlar yapıldı.
Dış ticaret ve ödeme mevzuatında uygulanan
serbestliğe etkilı makro ekonomik istikrar ve yer-
li pazarlann çalışması için gerekli reformlar eş-
lik ettiği zaman olumlu sonuçlarelde ediliyor. Bu
yıl birçok Orta Avrupa ülkesinde bir ölçüde dış-
satımla desteklenen üretim artışı beklenmektedir.
Değişim sürecindeki ve dışa dönük stratejiyi uy-
gulayan birçok Asya ülkesinde de etkileyici iler-
lemeler görüldü. Bu konuda başı çeken ülke ise
Çin'dir.
Günümüzde dış ticaret siyasasının önemini vur-
gulamanın bir başka nedeni daha var. Bu da son
on yıldır hatta daha uzun bir süredir sanayi ülke-
lerinin korumacı dış ticaret siyasalanna yönelme-
leridir.
Korumacılığın yanı sıra rekabet ile değişime
karşı koymanın, güçlü gelişmenin başlıca engel-
leri oluşturduğunu biliyoruz.
Korumacılık önlemleri ile ekonomik güçsüzlü-
ğün beslenmesi ve korumacılığın ekonomik güç-
süzlüğün artışını izlemesi, gerçekten en belirgin
bir kısır döngüdür. Dünyanın bu kısır döngüyü kı-
np rekabet ve serbest ticareti benimsemesi için iki
önlem öneriyorum.
Binncisi, ticaretin serbest bırakılması; makro-
ekonomik, yapısal ve toplumsal alanların rümün-
de uygulanacak si>asalarla destekleruneüdir. Yük-
sek kaliteli bir büyüme için gereklı olan uyuşum-
lu bir stratejinin vazgeçilmez dört koşulu; serbest
ticaret ile makroekonomik, yapısal ve toplumsal
lerine düşen rolü oynayacaklar ve yoksul duyar-
lılan korumak için gerekli olan yeterli, iyi yön-
lendirilmiş ve düşük maliyetli güvenlik ağını sağ-
layacaklardır.
tkincisi, serbest ticareti sağlamamn tek yanlı,
bölgesel ve karşıhklı yoUan vardır ve bunlann hep-
si yararbdır. Ama serbest ticaret açık ve sağlam ço-
kuluslu bir anlaşmava dayandığı zaman tam an-
lamıyla yararlı olabiiir.
Tek yanlı serbestlik uluslararası görüşmelere
gerek olmadan serbest ticaretin nimetlerinden he-
men yararianılmasını sağlar. Fakat korumacılık
siyasalanyla gözetilen durumda olan sektörler-
den hemen büyük bir tepki alır. Bunun içindir ki
sanayi ülkeleri son yıllarda bu yolu hemen hemen
hiç kullanmamışlardır.
Bölgesel ticaret anlaşrnalanyla ticaretin serbest-
leşmesi ise çokuluslu ve karşılıklı anlaşmalann
sağladığı nimetlerin benzerini kısıtlı bir ülkeler
grubuna sağlar. Pazarlann genişletilmesi, ekono-
mik büyüme için yeni fırsatlann yakalanması ve
iyi siyasalar için destek sağlanması bu nimetler
arasında sayılabilir.
Bölgesel anlaşmalann tehlikeli yönleri de var-
dır. Anlaşmayı yapan ülkeler arasında ticaret ya-
ratırken anlaşmanın dışında kalan ülkeleri saf dı-
şı bırakarak onlarla ticaret yapılmasını engeller-
Yapılan birçok araştırmanın vardığı o'rtak so-
nuçlardan biri de Avrupa Topluluğu'nda yeni ti-
caret oluşturulmasının ticaretin yaygınlaştınlma-
sına kıyasla daha başanlı olduğudur. Ticaretin
yaygınlaştınlması ise yalnız tanm ve tekstil gibi
alanlarda yapılmıştır, bu da bu alanlann önemsiz
olduğu anlamına gelmemektedir.
Avrupa Topluluğu'ndabölgelerin birleştirilme-
siyle ortalama gerçek kazancın arttığı ve tek bir
pazar oluşturulması tamamlanınca daha da arta-
cağı tahmin edilmektedir. Yine de Avrupa Toplu-
luğu'nun tanm ve iş gücü pazan gibi alanlarda ha-
la çözümlenmesi gereken çok önemli yapısal so-
runlan vardır.
IUruguay görüşmeleri yeni bir
büyüme baştatabüir
En büyük hata ve zarar örneği de, sonunda bir
kenara bırakılan Karşılıklı Ekonomik Yardım
Konseyi'nin (CMEA) yönlendirici ticaret siste-
midir. Üye ülkelerin kısıtlayıcı ticaret siyasalan-
nı yaygınlaştıran ve sonunda iflas eden birçok
bölgesel anlaşmalar da mevcuttu.
Çokuluslu bir ticaret sıstemiyle güçlendirilme-
yen hiçbir bölgesel anlaşma tam anlamıyla yarar-
lı olamaz. Bu yüzden, Uruguay görüşmelerinin yıl
sonuna dek sonuçlanmasını sağlayacak, çokulus-
lu sistemi güçlendirecek ve çokuluslu serbest ti-
caretinbir adım daha ilerlemesıni sağlayacak has-
sas kararlann şimdiden alınması çok önemlidir.
Cesur reform çabalannın, ticaretin tek yanlı
olarak serbestleştirilmesinin ve bölgesel serbest
ticaret anlaşmalannın nimetlerinden tam olarak
yararlanabilmek için serbest, kurallan belirlen-
miş bir dünya ticareti sistemi gereklidir. Urugu-
ay görüşmeleriyle çok yakınlaştığımız çokuluslu
anlaşmalar sayesinde son yıllarda sanayi ülkele-
rinin aldığı korumacı önlemleri tersine çevirebi-
liriz. GATT'ın ayınmcı olmayan kurallannı ta-
nm, tekstil ve hizmet gibi sektörlere yaymanın ve
savunmacı önlemlerin artmasını önlemenin baş-
ka yolu yoktur.
Uruguay görüşmelerinin kalkınmakta ve deği-
şim sürecinde olan ülkeler için önemi, onlara sa-
nayi dünyasının pazarlannı açtığı ıçın çok büyük-
tür. Fakat, Türkiye dahil bütün ülkeler bu görüş-
melerin sonuçlanmasından yararlanacaklardır.
Görüşmelerden doğacak yarariann tahmini he-
nüz yapılmamakla birlikte tamamlanan son araş-
tırmalar görüşmelerin hedeflendiği biçimde so-
nuçlandınldığı varsayılırsa dünyada gerçek geli-
rin 1992 fiyatına göre 200 milyar dolardan fazla
ya da yüzde birinin 3/4'ü oranında arttıracağı ön-
görülmektedir. Görüşmeler başanlı olamazsa yal-
nız bu denli bir gelir kaybı olmayacak aynı zaman-
da ticaret ilişkilerinde ve karşılıklı güvende kaçı-
nılmaz olarak yaşanacak sarsıntının da artan ma-
liyeti yaşanacaktır.
Yarın: Kenyalı toplumbilimci
Prof. Ali A. Mazrui
Y A Y I N H A K K I C u m h U h y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z
A^KARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Buyup, Burdan Yak!Aydın Aybay'dan bir mektup aldım, şöyle diyor:
"Sayın Ekmekçi.
Anlatacağım tipleri' 7948-7950 yıllannda istanbul ya da An-
kara 'da üniversite öğrenimine başlayanlar çok iyi anımsarlar.
O tarihlerde üniversiteler zaten bu iki kentte toplanmıştı: İstan-
bul Üniversitesi, İTÜ ve Ankara Üniversitesi. Benim sözünü
ettiğim tipler İstanbul Hukuk'taki örneklerdir. Ama, bunlara o
tarihlerde öteki üniversitelerde de bol bol rastlandığından
eminim.
O yıllarda Hukuk a yenigelen öğrenciler, Fakültenin bin kişi-
lik birinci sınıf amfisini tıka basa doldururlardı. Ama baştan iti-
baren hemen biraynşma olurdu. Bu ayrışmada 'il' ya da 'böl-
ge' anlamında 'memleket'; mezun olunan 'lise', büyük kentler-
den (örneğin İstanbul, Ankara, Izmir'den) gelenler arasında
da semt' ortaklığı rol oynardı. Istanbul'dan ve yakın kentler-
den gelenlerin oluşturduğu gruplar kendilerini ayrıcalıklı sa-
yarlar, ötekilerin çoğuna biraz tepeden bakarlardı. Bunlar
içinde özellikle yabancı dille öğretim yapan lıse ve kolejlıler
ayrı bir kesim oluştururdu. Bu kesimin mensupları, daha en
başta, üniversitede zorunlu olan yabancı dil öğrenim ve sına-
vından 'bağışık' tutulmak gibi bir ayrıcalığa sahipti. Kısaca
söylenirse, başlangıçta bir çeşit 'kast'/aşmaya benzer bir gö-
rünüm olurdu. Bu gruplaşmada en 'aşağı kast', giyim kuşam-
larıyla, 'k'iarı 'g' ile seslendiren konuşmaları ile, kara bıyıkla-
rıyla (yukan kastlarda bıyık bırakmak adeti yoktu), hantal ve
kaba davranışlarıyla kendilerini belli eden 'kasabalı' erkekler-
di. Bunlann çoğu ilk bakışta giysilerinden tanınırdı. (O tarihler-
de bütün öğrencilerceketgiyer, kravattakardı). Kasabalılarya
da o zamanki yerleşik deyimle 'çemişler'/se, çoklukla birbirle-
riyle uyumsuz renklerden oluşan giysiler kusanırlar, cicili bici-
li kravatlar takarlar, gülünç derecede süslü pabuçlar giyerler-
di.
İlk yılın sonuna doğru bu ayrışma yavaş yavaş ortadan kalk-
maya başlardı. lkinci yılın ortalannda çemişlerin çoğu, artık
yüksek kastların' yasam biçimlerinden etkilenerek onlarla
kaynasmış, benzesmiş olurdu. Kızlı-erkekli gruplaşmaya ka-
tılmaya, söyleşmeye; 'k'ları doğru söylemeye, yeşil ceket altı-
na lacivert pantolon giymemeye, Beyoğlu'na arka sokak ziya-
retlerine gitmek için değıl, sınema, tiyatro, sergi izlemek için
çıkmaya, pişpirik yerine briç oynamaya başlarlardı. Ne var ki,
bunlardan küçük bir bölumü bu uyumu bir türlü sağlayamaz,
uygarca davranışlara kendilerini alıştıramaz ve bu yüzden de
bütun gruplardan dışlanmış bir konumda kalırlardı. Bu konum-
da bulunmanın onların ruhsal durumlarını olumsuz yönde et-
kılediği belli olurdu. Bu olumsuz etkilenme nedeni ile çevrele-
riyle sevgi, saygı ve hoşgörüye dayanan dostluk kurma şans
ve olanaklarını zamanla büsbütün yitirirlerdı. Böylece gitgıde
artan bir yoğunlukla, etraflarında gülen sakalaşan, eğlenen
yaşıtlarını daha çok kıskanmaya ve onlara karşı gizliden gizli-
ye kin ve nefret beslemeye başladıkları hıssedilırdi.
Kıskançlıktan doğan bu kin ve nefret birıkiminın, günün bi-
rinde ellerine fırsat geçınce insanlardan bu bunalımlı yalnızlı-
ğın öcünü çıkarma tutkusuna dö'nuşebileceği kolayca tahmin
edilebilir. Şimdi, aradan kırk yıl geçtıkten sonra, o sozunu etti-
ğim yıllarda İstanbul Hukuk Fakültesi'nin amfilerıni dolduran
genç öğrenciler, 6O'lı yaşlannı surduruyorlar ve yıllar once
başladıkları bir geleneğı devam ettırerek, yılda en az bir kez
bir araya gelip, bırkaç gun birlikte olmanın, gülup şakalaşma-
nın ve anıları tazelemenin tadını çıkarıyorlar. Aralarında Yar-
gıtay Başkanhğı da dahil, mesleğin tepe nofcfasına çıkmış
yargıçlar, ünlüavukatlar, büyukelçiler, üniversite profesorleri,
parlamentoda başkanlık yapmış politıkacılar, milletvekilleri
vb. var. Herkes birbiriyle dost, yakın, hoşgörülü ve guleç, ne-
şeyle dolu birkaç günü birlikte geçırmenin mutluluğunu çıkarı-
yorlar.
Sayın Ekmekçi,
'Bütün bunlardan bana ne?' diyeceksin. Nedenini söyleye-
yim: Başta da değindiğim gibi, sözünu ettiğim yıllarda fakülte-
ye başlayanlann sayısı en az bir-iki bin kışi olduğu için, her yıl
yaptığımız geleneksel toplantılara kimlerin gelmedıği kesin
olarak bilinemiyor. Ama, geçen gün o sınıflardan hemen her-
kesın tanıdığı ve hemen herkesi de sınıf muhtarı' gibi tanıyan
Av. Kemal Anıl, bu toplantılara gelmeyenlen sayarken bir ün-
lunün adım da soyledi: Meğer, Ankara'nın ünlü DGM Savcısı
Nusret Demiral da bizim o sınıflardanmış ve bildığıne gore,
şimdiye kadar hiçbir toplantımıza katılmamış. Bilenierm anım-
sadığına göre kendisi oğrenciliğınde de sınıfta tek başına kı-
yıda-köşede otururmuş ve çevresiyle dostluk kurmaya, görü-
şüp konuşmaya yatkın bir tip değilmiş.
Bu mektubu, işte bunu anlatmak için yazdım. llginç değil
mi? Selam ve saygılar..."
Aydın Aybay'ın mektubunu okurken, kendi kendime gül-
düm. O yıllar, 1949-50 yıllarında, ben de o bin kişilik Hukuk
Fakültesi'nin amfisini dolduranlardandım. 1.5-2 yıl okudum
orada. Hıta Vektet Velkledeoğlu ndan "Medenı Hukuk", Hü-
seyin Nail Kubalı'dan "Anayasa", Schwarz'tan "Roma Hu-
fru/cu"nuizledim. FeridunErgin "£'conom/"hocasıydı, 1950'de
DP'den mılletvekili seçilip ayrıldı. Konyalı olduğumu öğrenen
Attila llhan, bana da "gerici" demeye getirirdi. Harita üzerin-
deki yeşil ışıkları göstererek, "Bak, sizinkiler!" derdi. Şimdi,
Attila'nın özellikle dilde daha gerilere duştüğünü görüp şaşırı-
yorum! "Çemiş", "Çemişgezek"\en geliyor. "Çemiş"\er, keş-
ke yine "fc'ieri "g"deselerdi de, kafaları degişseydi. Yazık ki
değişmeyen o.
Nusret Demiral, masaya konacak biçimde bir Atatürk fotoğ-
rafı hazırlatmış. Fotoğrafın altında, Atatürk'ün "Ne Mutlu Tur-
küm Diyene" sözü, imzası; resmin solunda da mühür biçimin-
de "T.C. Devlet Güvenlik Mahkemesi" yazısı, ortada bir Türki-
ye haritası, çevresinde adaletin simgesi olan terazi. En altta
bir yazı: "DGM Başsavcısı NusretDemiral'ın armağanıdır."
Anlamayacak ne mi var? "Devletbenim!" mi demek istiyor?
- Buyur, burdan yak!
DEP'lilerin duruşması sırasında, Nusret Demiral, Adalet Sa-
rayı'ndan kuş uçurmadı. Park yerleri olduğu halde, Ağır Ceza
Mahkemesi başkanları ile üyelerinden arabaları ile gelenler, o
gün içeri giremediler. Polis şefleri çağrıldı, onlar da bir şey ya-
pamadılar
- Nusret Bey 'in buyruğu böyle! dediler...
BULMACA
SOLDANSAĞA: 1 2 3 4
1/ Geminin arkası... Ço-
cuk. 2/ Eskiden devlet
dairelerine gelen mektup-
lann üzerine konan kayıt
işareti... Türk halk müzi-
ğınde, bağlama ailesin-
den çalgılann en küçük
boylusu. 3/ Çeşitli ot ve
sebzelerle hazırlanarak
yemeklerin yanında yeni-
len yiyecek... İşaret. 4/
Boğa güreşi yapılan
alan... Bir işi yerine getir-
me. 5/ Manda yavrusu.
6/ Danimarka; Norveç ve Isveç'in
ufak para birimi... Tropikal deniz-
lerde bütün yıl süresince düzenli
esen rüzgâr. 7/ Bir nota... Elma,
armut, ayva gibi meyyelerin yen-
meyen iç bölümü. 8/ Bir şeyin için-
deki öz.. Denizcilikte "temiz, düz-
gün, derli toplu" anlamında kulla-
nılan sözcük. 9/ Madenci finnı...
Bayındırhk.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Hamurun, fınna verilmeden
önce dinlenmesi için üzerinde bekletildiği tahta... Başıboş gezen
hayvan sürüsü. 2/ Çıkar yol, çare... Çeşitli dans ve oyunlardan
oluşmuş sahne gösterisi. 3/ Irmaklarda işleyen altı düz kayık...
İridyum elementinin simgesi. 4/ Bir ilimız... Arapçada "'ben".
5/ Testereyle biçilen bir tahtadan toz halınde dökülen kınntı. 6/
Kuyruksokumu kemiği.... Herkesin gözü önünde yapılan. 7/
Saka Türklerinin bir destanı... İnsanı istenmeyen seçeneklerden
birini izlemeye zorlayan durum. 8/ "Mecliste — ol kelamı dinle
/ El iki söylerse sen birin söyle" (Karacaoğlan)... Yunan abece-
sinde bir harf. 9/ Topun gerisini kapayan kapak... Balede kulla-
nılan bir dans fıgürü.