25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 HAZİRAN1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Gizemini koruyarak başansını sürdürebilen bir yıldız: Isabella Rosselini 'Güzelük, göze almaktır'Kültür Servisi-Peter Weir'in "Korku- suz" adlı filmı İslanbul sinemalannda iki hafta öncesine kadar gösterimdey- di. John Schelisenger'in "Masum" fıl- mi ise hâlâ bır kaç sinemada gösterili- yor. Bu iki filmin ortak özelliği ise: Isa- bella Rossellini. Isabella Rossellini, iki filmde de başanh bir oyunculuk ser- giliyor. Sanatçı, Fransız sinema dergi- si "Premiere"in "Aym Kahramanı" bölümünün mayıs ayı konuklanndan. Bu bölümde, kendine hayran olduğu su götürmeyen GUIes Verdianf yle söy- leşiyor: Parmaklannızla sayın: Dünya sine- masında kaç kişı star damgasını yeme- den de başanlı sayılabiliyor? Med- yanın diline dolanmadan, ortalarda fazla gözükmeden de başansını sür- dürebiliyor ve gizemini koruyabiliyor? Aman Tannm! Hiç kimse yok. Isabel- la Rosselini ise neredeyse tamamen bu özelliklere sahip bir oyuncu. Manken gibi bir görünöm Uzun yıllar önce görmeye ahştığımız yıldızlar gibi oyunculuk gücünü her fırsatta konuşturuyor, manken gibi bir görünüm sergiliyor, dünyanın her tarafına yetişiyor (Roma, Paris, New York) ve asıl önemlisi hiç bir zaman tam olarak an- laşılamıyor. Ritz'i bilmiyorsanız sakın oraya git- meyin, çünkü bu gerçekten düşkıncı olur. Dekorlann şatafatı mide bu- landıracak derecede çirkindir, yaldı- zlar. kaplamalann rüküşlüğü. örtüler insanın midesini bulandınr. Burayı bu denli sonradan görme bir yer haline ge- tiren nedir? Martin Scorsese ya da Da- vid Lynch'in eski akıl hocalan mı? Hiç kuşkusuz VVarner, ya da Lancome'- dur. Yani o dönemde oteli işletenler... 41 yaşında ama genç kız gibi Isabella'nın kendi halindeevinegiri- yoruz. Burnumuza gûl kokulan geli- yor. Bir evi çiçek kokulannın güzelleş- tirdiğini söylerler. Ne kadar da doğru söylemişler. Çok ilginç. Ben hep Isa- bella Rosselbni'yi köpük banyosu ya- parken basacağımızı tahmin etmiştim. Oysa yanılmışım. Biz eve geldiğimiz sı- rada o, telefonda hararetli bir şekilde avukatıyla konuşuyordu. Sonra salona girdi ve "Afledersiniz, nasılsınızT dedi. Kendimi daha iyi hıssettim. Çok derin bakışlan vardı. Gözlerine gelince, 10 üzerinden 10 puan. İyi eğitım görmüş genç bir kızın gülüşü. Onun bu incelıği Italyan ailele- rinin kıbarlığından ileri geliyor olmalı. O istediği kadar 41 yaşında olduğunu söyleyip dursun, her davranışı onun 18 yaşında bir genç kız olduğuna inandırabilir insanı. Bizi etkilememesi olanaksız neredeyse. Üzerinde kırmızı beyaz çizgili bir kazak ve siyah bir pantolon var. Çok rahat görünüyor, bizi görmekten mutlu olmuş gjbi bir havası var. Doğal bir Fransız aksanıy- la çok nesnel ve gülümseyen bir ifa- deyle bize çay ikram ediyor. Yönetmenlerin Uham perisi Sorulan bekliyor. Tabii biz de bu- nun için gitmemiş miydik evine? Soru- lar çok özel olduğunda yanıtlamaktan kaçınıyor. Ruhbilimle ilgisi var mı? Gerçekten de yönetmenlerin ilham pe- risi mi? Tüm bu sorulan es geçıyor. Yalnızca "Tabii ki. Öyle oimasa neden bana rol teklif etsinler ki?" diye yanıth- yor. Tüm bakışlan üzerine çekmek için ne yapıyor? Kendine örnek olarak modanın New York şubesi olan Diana Vreeland'ı örnek alıyormuş. "Güzel- lik, göze almaktır." Evet. İmajı dün- yanın dört tarafında dolaşıyor, ama o hiçdeğilseduygulannı gizli tutmaktan yana. Söyleşi sırasında da sırlannın hepsini bize vermemekte kararlı. Ken- di kendine şunlan söylüyor "Ben ör- nek bir kadınım, bu da kocalanm için hakstzlık" diyor ve kahkahayı patlatı- yor. Kuşkusuz aklına kısa süre öncc bozuştuğu son kocası David Lyndı ge- liyor. Bugüne kadar Martin Scorsese ve David Lyndı gibi iki başanlı ve ünlü yönetmenle evlenmiş. Bu yüzden ona yaratıcı olmayan biriyle evlenip evle- nemeyeceğini soruyoruz. Sorumuzu "Bana hep Martin Scorsese ve David Lynch'den sözediyoriar. Oysa benim onlar dtşmda da pek çok sevgilim oMu bugüne kadar" diye yanıtlıyor. Yine güçlü ve uzun süren bir kahkaha pat- latıyor. Oyunculuğu sürdürecek Ve sıra sinemaya geliyor. Güneş ışığından daha çok kamera önünde duran Rossellini acaba bize sinema üzerine neler söyler? "Peter Weir'in si- nemasma hayranım. Çünkü o, yaşamın gizemJeri, sezgi ve aşkmlık üzerine fılm yapan tek yönetmen." Kozmetıkten kosmosa Isabella Rosselini ile. Ekran- da canlandırdığı rollerden sonra ken- disine oldukça düzeyli roller teklifedil- mesi onu çok şaşırtmış. Sürekli ona teklifedilen ve onun asla kabul etmeye yanaşmadığı bir rol varmış: Ingrid Bergman'ın "Casabianca"da can- landırdığı rol. Bugüne kadar can- landırdığı hiçbır role kendini tam an- lamıyla kaptırmamış. Bununla gurur duyuyor. Bugünlerde Fransızca çeki- len bir filmde oynayacağından sözedi- yor. Ve hiç kuşkusuz oyunculuğa dur- madan devam edeceğinden. Lancome ile olan sözleşmesi önümüzdeki yıl bi- tiyonnuş. 'Stilinizk çok uğraşmaym' Rossellini'nin şu günlerde senaryo okumaktan sıkılmış gibi bir hali yok. Yönetmenlere duyurulur! Rossellini son olarak genç yazarlara bir öneride bulunuyor: "StilinizJe çok uğraş- maym. Aotatmak istediklerinizi aniatm yaliuzca. Stiliniz ancak böyle oluşur." Kırk beş dakıka! Gazeteci sorumlu- luğumuz bize söyleşiyi bitirmemiz ge- rektiğini söylüyor. Ama bir soru var ki soramadan duramıyoruz: "Acaba bu- günlerde biriyle birlikte mi?" Yanıt ise ise şu " 'Kiınse'yle beraberim." Yani ne demek oluyor bu şimdi? "Kimse"! O da kim? Jules Verne'in sandıktan çıkan ilk kitabı P O R T R E JULES VERNE Çağdaş bilimkurgu edebiyatının öncülerinden Kültür Servisi - Romanlanyla çağdaş bilim- kurgu edebiyatının öncülerinden olan Jules Verne 8 Şubat 1828'de Nantes'ta doğdu. 24 Mart 19O5'te Amiens'te öldü. Hukuk öğreni- mi görmek üzere gjttiği Paris'te yazarbğa yö- neldi. Oyunlar ve librettolar yazmaya başladı. Bir yandan da "L* Musee des Familks" adlı dergiye öyküler yazıyordu. İlk romanı "Balonda Beş Hafta" 1863'te yayımlandı. Henüz tam olarak keşfedilmemış Orta Afrika üzerinde balonla yapılan heye- canlı bır yolculuğun öyküsü olan bu kitabın gördüğü ilgi üzerine başka romanlannı da peş peşe yayımladı. 1864 tarihli "Dünyanın Ucuna Yolculuk". bir yanardağı ağzından içeri inen bir bilim adamıyla yeğeninin ve rehberlerinin serüvenini konu abyordu. Ertesi yıl yayımla- nan "Aya Yolculuk" ve 187O'te yayımlanan "Ayın Etrafında"adb kitaplan, iki başyapıtın- dan biri olan "Deniz Altında Yfami Bin Fer- sah"ve "Seksen Günde Devriakm"ızledi Bilimsel merakı ve araştırmacılığıyla çağının bilimsel ve teknolojik gebşmelerini yakından izlemiş olan Jules Veme, bu titiz çab- şmalara dayalı, şaşırtıcı öngörülerle dolu yapı- tlanyla bilimsel roman çığınnı açö ve çağdaş bilimkurgu edebiyatının kuruculanndan oldu. Daha sonra da birçok dile çevrildi, 20. yûzyı- lda en çok okunan kitaplar arasında hep ilk sı- ralarda yer aldı. Jules Verne romanlan sinema sanatının ilk günlerinden, Georges Mebes'le başlayarak, birçok yönetmen tarafından sine- maya da aktanldı. Başlıca Yapıtlan: "Balonda Beş Hafta", "Dünyanm Ucuna Yolcuhık", "Aya Seyahat", "Kaptan Grant'ın Çocuklan", "Aym Etraft- nda", "Deniz Altında Yirmi Bin Fersah", Kfirk- ler Memleketi", "Seksen Günde DevrialenT, "Esrarengiz Ada", "Mkhel StrogofT, "On Beş Yaşında Bir Kaptan", "Mathias Sanöorf", "tkiYüOkulTatin." '2O.Yüzyılda Paris' adh kitap, mirasçılannın izniyle yayımlanıyor Kühür Servisi - Kaybolduğu sarulıyordu. Yalnı- zca bilimkurgu romanındaki ünüyle değil, 186O'b yıllarda yeni bır şekil alarak hızla değışen dünyada yerini alan Juks Veme'in bir dahıyi müjdeleyen ilk kitabından söz ediyoruz. Durum böyle olunca da ilginç bir öykü çıkıyor ortaya doğal olarak. "Hâlâ yayımlanmamış bir Jules Verne kitabıî" Elyazmalan konusunda uzman olan aviakat Mon- sfeur Adjan'ın bu kitap üzerine yaalmış bır mektup eline ulaştığında bir hayb şaşırmış. Yayıncılara da bu müjdeyi verdiğınde herkes şüpheb gözlerle süz- müş onu. tlk şaşkınbktan sonra ise Hachette'te ilk kıpırtılar başlamış. Ertesi günden itibaren, kitap Hachette Reference'da tanıtılmış. Eski sandıktan çıkan zarf... Kitabın öyküsü de oldukça ilginç: Yüzyılda an- cak bir kere gerçekleşebilecek bu tesadüf. herhangi bir yayıncının kitap üzerine dinleyebileceği en il- ginç öykü kuşkusuz. Öykü 1989 yılında Toulon'da, Juks Verne'in evinin satışa çıİcmasıyla başlar. "Bir garajuı köşe- süıde unutulmuş eski bir sandıktan ne çıkabthr ki?" demeyın sakın. Anahtan da bulunmayan bu eski ve terk edilmiş sandığı evin yeni sahipleri zorlaya- rak açarlar, sandık kınlır ve ıçınden kağıtlar çıkar. Jean Juks Verne'in eşi Andree (Jules Verne'in toru- nu ve onun biyografisinin yazan), sandığın içinden çıkan kağıtlarla, aynı şekilde köşelere atıbnış bir zarfın içinde bulduğu kağıtlar birleştirir. Jean Jules Verne ise bu zarfi ve sandıktan çıkan kağnlan kibtler, bunlann bir kısmının Michel Ver- ne'e ait olduğunu düşünür. Büyükbabasının "20. Yüzyılda Paris" adlı elyazmasını eline geçireceğini hayal bile edemez doğal olarak. Jules Verne'in torununun oglu olan Jean Verne. Jules Verne üzerine yıllardır yazıbnış her şeyi topla- yan bir koleksiyoncudan - hiç kuşkusuz dünyanın en önemb koleksiyonculanndan biridir bu adam- önemli bir şey öğrenir. Piero Gondolo della Riva. admdaki bu koleksi- yoncu sistematik bir şekilde yazar üzerine araşür- malar yaptığından arnk onun uz- manlaşmış sayılan biridir. Jean Verne ona esraren- Jufcs Verne giz zarfı ve sandıktan çıkan kağıtlan anlatır ve ko- leksiyoncu hayatının en büyük şokunu yaşar. Çün- kü Pıero Gondolo della Riva'nın elinde bulunan yazann diğer kişisel eşyalan arasında ona editörü Jules Hetzel'den 1863 yıbnda gelen bir mektup bu- lunuyordur. Hetzel bu mektubunda Jules Verne'in "20. YüzyıMa' Paris" adlı kitabını yayımlamayı reddettiğini söylüyormuş. Jules Hetzel. Verne'e yazdığı mektupta kırmızı kalemle şunlan yazmış: "100 yıl sonra anlattığınız bugun, oldukça abartılı cahillik ömeklernle dolu. Siz pevgamberlik mi vapmak istiyorsunuz, artık kimse sizin peygambertiğinize inanmaz." 1960'larda önemli bilimkurgu kitabı Aynı zamanda yazann iyi arkadaşı olan ve ileri- deki başanlanna da öncülük eden editör şöyle bır öğüt vermış Jules Verne'e mektubunda: "Bu kitap- lan 20 yıl sonra yemden ek abnak gerekir. 1 Bugün kitabı yayımlayacak olan Veronkjue Be- din ise şunlan söylüyor: "Hetzel'i kitabı >a\ımla- mayı reddem.eye teşvik eden nedenier bizi de bu ki- tabı yayHnlamaya irti. Bu roman Jules Verne'in 1960'ta Paris'te buhmduğu vıUarda yazdığı beiki de en önemli bilimkurgu kitabı. Bu kitabı her türün smrrian içinde de değeriendire- bilirsiniz. Bu kitapta çok zengin olaylar zindri, her sayfada birbirini izteyen heyecanlı bir anlatım dikkati çekiyor. Juks Verne, sehri büyülü an- latimıvla inanılmaz çekicilikte yansttmayı başan- yor. Öna göre 20. yüz> üda yaşa.van insanlar gitgide daha da tutkulu olacaklar. O, kitabmda çağumzm tüm sorunlannı anlatmış." 90 yıl sonra verilen izin 20. yüzyılın kültür ve sosyal yaşamını karamsar bir bakışla eleştiren Jules Verne, kitabında. Fransı- zcanın canına okuyanlan da acımasızca eleştiriyor "Evet doğru söyhnorsun, yavrum! O güzel Fransı- zca yok arök; oysa bir zamaniar Leibniz, Frederic le Grand, Ancillon. Humboldt *e Heıne gibi yabancı yazariar bik düşüncekrini açıklamak için bu oiağa- nüstü dilin gücünden yararianmışlar. Oysa şimdi korkunç bir argo dik egemen oldu. Bflgfaıkr sözcükkrden korkunç kanştmJar yarattv- lar, bilim adamlan bazı şeykri tanımlayabilmek için tngfliz sözcükkrinden y arariandılar. at cambazlan atian, jokeykr yarışlan. araba sarıcıiarı sattıklan arabaları. fllozoflar felsefeleri için Fransızcayı çok fakir buldular ve yabancı diller öğrenmeye başladı- lar! Çok güzel! Hiç fark etmez! Sonunda Fransızcayı unuttular! Oysa Fransızca. fakiriiği içinde bik o ka- dar güzel ki zengin otabilmek için kötü yola düşmesi- ne gerek kalmıyor!" Bulunan elyazmalan ve bunlann korunması ile ilgıli uzun çahşmalardan sonra çıkan yasaya göre Jules Verne'in "20. YüzyıMa Paris" adlı lytabının yayımlanması için Jules Verne'ın tüm mirasçı- lannın bu yaytnr onaylaması gerekıyor. Mirasçılar kitabın yayımlanması için gerekli izni. geçen 24 mart günü verdilcr. Çok ilginç bir rastlantı oldu. Çünkü 24 mart. 90 yıl önce Jules Verne'in öldüğü tarihti! . Dünya Savaşı'nda Almanya'ya götürülenünlü ressamlann tabloları geri veriliyor Almanya'dan Fransa'ya 'masalyolculuğu' Alman Başbakanı Helmut Kohl 2. Dünya Savaşı sırasında Fransa'da Naziler tarafın- dan el konulan 28 sanat eserinin ilkini Mit- terrand'a verdi. Geri kalan 27 tabloyu Fran- sa, Berlin Müzesi'nden alabilecek. MLLHOUSE (Reuter)- Al- man Başbakanı Helmut Kohl, tarihi bir jest yaparak İkinci Dünya Savaşı sırasında Fran- sa'da Naziler tarafından el ko- nulan 28 sanat eserinin ilkini Fransa'ya geri verdi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Do- ğu Almanya'nın müzelerinde sergilenen yapıtlann, çoğun- lukla Yahudi ailelere ait olduğu belirtiliyor. Fransız yetkilileri, araştırma- lar sonucu bu ailelerden yedisi- ni şimdiden belirlemiş durum- da. Alman bir subayın talimaü üzerine İkina Dünya Savaşı'- mn sonunda Fransa'dan Al- manya'ya bir asker tarafından getirilen yapıtlar, subayın onla- n sahiplenmemesi üzerine orta- da kalmıştı. Aynı subayın daha sonra konuyla ilgili pişmanbk duyup bir kilisede günah çıkar- masıvla açıklığa kavuşan "gasp edilen tablotar" Doğu Abnanya Devleti'nın malı olmuştu. 1989 yılında Berbn Duvan'- nın yıkılmasının ardından, Franız hükümetinin Almanya hükümetinden talep ettiği ve Doğu Berlin'de bir mü- zede bulunan yapıtlann arasın- da, Monet, Manet, Cezaraıe, Corot, Courbet, Delacroix, Ga- uguin ve Pissaro'nun resımleri var. Fransa'nın Mulhouse ken- tinde önceki akşam Helmut Kohl'un François Mitterrand'a geri verdiği yapıt. Monet'nin imzasını taşıyan "Louveciennes Sokağı-GünbatBnında Kar" adını taşıyor. 28 yapıttan ilkini Fransa'ya geri verirken bu tablolann "bir masal yolculuğu" gecırdiğini söyleyen Kohl, hepsinin Fran- sa'ya ait olduğunu belirtti. Mit- terrand ise, bu "avncalıklı jest" için Kohl'a teşekkür ederek, pek çok müze müdürünün şim- diden telaşlanmaya başlamış olabileceği yolunda espriler yaptı. Alman yetkililerin verdiği bilgjye göre, Fransa geri kalan 27 tabloyu Berlin'deki müze- den alabilecek. Söz konusu tab- lolar bir şey karşılığıda de- ğil, hediye olarak veriliyor. Tablolar daha sonra Fransız müzelerinde görülebilecek. ODAKNOKTASI AHMET CEMAL Mehmet UTusenn Kedileri... Hayvanlara duyulan sevginin ardında, insanlara yö- nelik beklentilerin ya da bu beklentilere yönelik düş kı- rıkhklannın yattığını söyleyebılmek, olanaklı mıdır aca- ba? Kimi ressamların eserlerine bakıldığında, bu sorunun yanıti, sanki çok açık. Orneğin Clhat Burak'ın kedileri bi- rerfilozoftur, çevrelerindeki dünya ve o dünyanın ınsan- lan üzerine bazen iyiden iyiye belli ederek, bazen de çakfirmaksızın düşünürler Çoğu kez vurgulu bir sevinci ya da hüznü dile getirmeksızin hep düşünürler. Ressam ve grafik sanatçısı Mehmet Ulusel'in kedile- ri ne gelince, onlar -neredeyse bütün ınsanlarla alay edercesine- bu tuhaf dünyada birer yaşarna ustası olup çıkmışlardır. Ama derinine inildiğinde, başka deyişle Ulusel'in kedilerinin gözlerine biraz daha dikkatle bakıl- dığında, karşılaşılacak olan ifade, bu dünyanın neden bu hale getirildiği sorusuyla sarmaş dolaş olmuş bir ifade- dir. Varsın bize her zaman ciğer vermesinler; çoğu za- man çocuklarına bizi okşamamalarını, çünkü "pis" ol- duğumuzu, dokunanı ısırdığımızı söyleyedursunlar; kimi zaman bizi tekmelesinler ya da taşıtlarmı bile bile üstümüze sürsünler; ama hiç olmazsa yaşadıkları, te- kellerine almak hırsıyia yanıp tutuştukları dünyayı, bi- zim de olduğunu, olabileceğini hiç düşünmediklerı dün- yayı kendi elleriyle kendilerine zehir edip yaşanmaz kı- Imasınlâr! Mehmet Ulusel'in kedilerinden biri de bır sü- redir benim odamın duvarında asılı. Gören, ilk bakışta onun bir kabahat yaparken suçüstü yakalanmış bir kedı- cik olduğunu sanır; oysa bence gerçekte o kocaman gözler, insanı suçüstü yakalamış bir bilgenin hoşgörüy- le karışık eleştirel söylemiyle dolu. Kuyruk, her şeye karşın havada, "Ben, yine de sana kendimi okşatmaya hazırım" dercesine... Buna karşılık ayaklar, uzun bir ta- rih ortaklığının kazandırdığı deneyimler nedeniyle sıç- rayıp kaçmaya hazır. Mehmet Ulusel'in çocuklar için hazırladığı ve alfabe- nin harflerini öğretmeyı amaçlayan bir kitabına koyduğu kediler ise çok farklı; harflerin kıvrımlarma, tepelerine, oyuklarma yerleşmiş olan bu sevimli yaratıklar, sanki yarının büyüklerini, o yarına olabildiğince geciktirmenin ortak telaşı içindeler; "Kalabildiğinizce bizimle kalın" dercesine... Çünkü sonrasını biliyorlar ve bildikleri, artık çocukluğu çoktan geride bırakmış olanlar tarafından gö- rülebiliyor. Bir şeye hep inandım: Hayvanları bunca "insanca" -ya da belki daha doğrusu Bunca ınsanla karıştırılması olanaksız biçimde!- betimleyenler, yaşadığımız dünya- nın gerçek bugününün bilincine ve gizine belki epey sancılı, fakat asıl önemlisi, çoktan varmış olanlardır. Sa- bahatttn Eyuboğlu, o nefis La Fontaine çevirisinin "La Fontaine ve Masallan" başlıklı önsözünde şöyle der "Gerçi La Fontaine'nin bir çocuksu yani yok değil; butun gerçek şairler gibi o da çocukluğunu yıtırmemiş ya da kırkından sonra yeniden bulmuş. Ama bu bir başka ço- cukluk, yumurtanın değil, duşuncenın kabuğunu kırarak ulaşılan bir çocukluk. La Fontaine de oynuyor, ama evın avlusunda, okulun avlusunda değil, insanlık pazarında; bilyalar, bebeklerle değil, tannlar, krallar, kahramanlar, papazlar, softalar, zenginler, cimriler, şarlatanlar, bil- giçler, dedikoducularla. Nice çağdaşlarının birer çocuk gibi kandığı nice yalanlara, Raclne'/en, Comeille'/en bile büyüleyen gösterişlere kanmamış, masalların do- kunulmazlığı içinden nice koca bebeklere kıs kıs gul- müş. Böyleyken yine de fazla ciddiye alınmayıp çocuk- lara mal edilmesi fena olmamış belki de. Bu sayede masallar bir hürriyet kazanmış, alay ettikleri evlere, ka- falara girmiş, papaz kitaplarında bile yer almışlar..." Bütün gerçek şairleri çocukluğunu yitirmemiş ya da sonradan yeniden bulmuş kişiler olarak tanımlamak; sanınm bu, varlığını sürdürebilmeye ilişkin nedenier bulunmadıkça hiçbir zaman hemcinslerini öldürmeyen, hele işkenceye hiçbir zaman başvurmayan, bilerek acı yaratmayan hayvanlarm ağzından ve onların aracılığıy- la insanlara mesajlar iletmeye çalışanların tümüne uyan bir tanım. Mehmet Ulusel'in çizgileriyle bin bir ren- ge bürünen kediler de yukandaki alıntıda sözü edilen dokunulmazlığa, masalların dokunulmazlığınasahipler Ancak büyümeyi, masallardan tat almaya engel sayma- mayı başarmış, ne yazık ki küçük bir azınlığa seslenebi- liyorlar. Yirminci yüzyılın bireylere, gittikçe artan bir tüketim modelinin kapılarının yani sıra, yalnızlaşmanın, kendi kendine de yabancılaşmanın kapılarını açan dunyasın- da hayvanlar, belki de insana hâlâ insan olduğunu, için- den hâlâ sevme gücünü taşıdığını, insanı insan kılan de- ğerlerle arasına koyduğu tüm uzaklığa karşın hâlâ baş- ka canhlar için özveride bulunabildiğini somutlaştırabi- len ender göstergelere dönüştüler. Yüzyılların akışı bo- yunca, türünün üstünlüğünü her fırsattan yararlanarak kanıtlamaya ve vurgulamaya çalışan insanoğlu, yine yüzyıllar boyunca kendine karşı işlediği ağır suçların bedelini şimdi belki deen katıksızsevgiyi ve bağlılığı ar- tık bir kedinin veya köpeğin bakışında, bir muhabbet ku- şunun gelip omzuna konusunda arayacak konuma gel- miş olmakla ödüyor. Tarih boyunca verilmiş tüm özgür- lük savaşımlarma karşın, hemcinslerine günlük ya- şamın ayrıntıları düzeyinde bile olsa, belli bir baskıyı uy- gulamaktan, başkalarının şu ya da bu biçimde somut- laşan tutsaklıklarından gizli ve neredeyse içgüdüsel ola- rak zevk alan insanoğlu, kedileri, sırf köpeklerden çok dahaözgürlüktutkunuolmaları nedeniyle genelde "nan- kör" diye nitelendirirken aslında kendi ikiyüzlülüğünün bir kanıtinı sergilediğinin bilincine ne yazık ki pek va- ramıyor. Ve aslında belki de insanlarda özlemini çektiği bütün insanca yanları kedilerde arayan Mehmet Ulusel'in o güzelliğine, sıcaklığına doyulamayan kedi resimleriyle dile getirdiği insanlık şiiri, böyle bir dünyada sanattan medet umuşun en insana yaraşır örneklerinden birini oluşturuyor... Buyuk'tan 'Mitoloji Manzaralan' KültürServisi - Ziya Buyuk "Mitoloji Manzaralan" başlıkb dördüncü kişisel sergisini bugün açıyor. Zonguldak doğumlu sanatçı, Orhan Taylan Atölyesi'nde resim çahşmalan \ aptı. Sanatçı, "Mholoji Manzaralan"nda, insanoğlunun bınlerce yıldırdeğişmeyen tutkulanndan hareketle, o günün tannlannın insanlarla ilişkilerini ironik bir tavırla tuvale yansıüy or. Ziya Buyuk'un sergisi "Knoll Ltd. Firuzağa Defterdar Yokuşu Basf Işhanı No:3 Kat: 1 Tophane" adresinde 17 hazirana dek açık kalacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle