25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 HAZİRAN1994 PERŞEMBE 10 DIZIYAZI î Hasretehükümgiymek...-2- Türkiye'ye yaptığım her dönüşte, sistemli ve planlı adımlann sonuçlan- nı görüyordum. 1989"da İstanbul'da gördüğü çarşaflılan. kızım Arap tu- rist sanmıştı. Ona vanıldığını, bunla- nn Türk kadınlan olduğunu söyle- miştim. Arkadaşlanmdan birçoğu imam hatip lisderinden. devlet daire- lerinde kılınan namazlardan ve Suudi Arabistan'dan dine akıtılan paralar- dan şikayet etmekle birlikte, suçu din- de değil de dini uygulayanlarda bulu- yorlardı. Görû'nüşe göre İslam, 60 milyon- Iuk bir ülkede hemen hemen hiç "iyi" Müslüman yetiştirememişti. Aynı za- manda tarihi hiçbir belgeye dayan- mayan Türk-Müslüman ve Türk- Kürt-Müslüman sentezleri geliştiril- mişti. Avrupa'daki Hıristiyan Türk- lerle 900 sene önce Hazar'ın kuzeyin- de Museviliği kabul edip sonra Yahu- di Endülüs generalinin ricası ve Prus- ya kralırun kabulü ile Prusya'ya yerle- şen Türk kavminin akıbeti konuşul- muyordu. Televizyonda da din epey ilerlemiş ve dizi film konusu olmaya başlamış- tı. Batı'nın 70 sene önce çözdüğü re- simle sesin senkronunu hâlâ pek bece- remiyorsak da televizyon dizilerimız- de, din, Batfdakı gibi gösterilmeye başlanmıştı. Yakışıklı \e melek hu>lu Müslümanlara (Amerikan televizyo- nunda Hıristıyanlann üstlendiği rol- ler) hayran kalmamak ve onlann in- san ve Allah sevgisinden etkilenme- mek olanaksızdı. Gerçekle hiç ilgısi olmayan bu tür yapımian, 20. yüzyılda ilk önce Hitler çok iyi kullanmış.ve sonra da bunlan Batılı din gruplan benimsemişti. Özellikleri, kendileri gibi olmayan herkesi hor görmek ve lanetlemek olan bu tür programlar, artık İslam'- da da kullanılmaya başlanmıştı. Kab- lolu TV'nin gelişmesiyle çoğalan Amerikan televizyon kanallannda ateistlerin bile programlan vardı. An- cak Türkiye'de değıl ateistlere söz vermek, yaklaşık olarak dünyanın yüzde 80'ini kapsayan gaynmüslim kitle lanetleniyordu. Gezdiğim köylerde birkaç defa Ku- ran dersleri için buğday toplamaya gelen kişiler görmüş ve köyün çocuk- lannın erzaklanndan aldıkian teneke teneke buğdayı beş-on tonluk kam- yonlanna yüklediklerine şahit olmuş- tum. Buğdayın çoğunun Kuran kur- suna değil de diîenen kişilerin cebine gideceğini gayet iyi bilen köylüler, korkudan bir şey dememişlerdi. Yük- sek eğıumlı ve yılda onbinlerce dolar kazanan Amerika'daki "eğitilıııiş" Türklerin sessizliği göz önünde tutu- lursa fakir köylülerden daha fazlasını beklemenin saçma olduğunu düşün- müştüm. Komünizmi kim çökertti? Batı'nın büyük düşmanı komü- nizm, çözülmeye başlamıştt. Kapita- listler, bu çözülmeyi ekonomik sis- temlerinin üstünlüğünde, dinciler ise Allahsız komünist sisteminin cezası olarak görüyorlardı. Bunlara göre din, öncelikle Hıristiyan dini. komü- nizmi yenmiş ve değerini bir daha kanıtlamıştı. Bush'un ikinci yılı, 1990'da tekrar ülkcye geldim. Saddam Hüseyin, Körfez'de kargaşa çıkaracağa benzi- yordu. Yddınm Akbulut Başbakan, Bush'un iyi arkadaşı Turgut Ozal ise Cumhurbaşkaru idi. Ülkeyi oylann üçte biriyle Meclis'te büyük çoğunluk kazanan bir parti yönetiyordu. Okul- lara kapalı gitmek. Batı'daki dini okullar gibi okul kurmak. ekonomik ilerlemede dinin büyük rolü olduğu- nu düşünmek çok duyduklanm ara- sındaydı. Hükümetin üst düzeylerin- dekı kişiler bile Batı'nın gelişmiş ol- masında dinin büyük etkisi olduğuna inanmış görünüyor ve dinin sosyal bütün kuruluşlarda kökJenmesinin ülkenin çıkanna olduğu havasını ve- riyorlardı. Sezar'ın krallığı Sezar'a Ortaçağdaki büyük dini mücadele sonunda Batı'nın laik bir sisteme git- tiğini ve Batı'da inanç özgürlüğünün devlet tarafmdan sağlandığını ve Tür- kiye'de dincilerin düşündüğünün ak- sine, Batı'da devletin varlığını dinden almadığı konuşulmuyordu. Zaten İsa, "Sezar'ın krallığı Sezar'ın, benim kraUığnn ahiret" diye iki bin yıl önce dini devletten ayıımış ve Batı, laik dü- şünürlere din-devlet mücadelesinde kullanılabilecek büyük bir kaynak sağlamıştı. Peygamberlerinin bu sö- züne rağmen laiklik için büyük bir mücadele veren Batı düşünürleriyle karşılaştınldığında Türkiye'dekilerin işi zor görünüyordu. Aslında Tür- kiye'ye şeriat getirmek isteyenlerin bu konulan aynntılanyla tartışma niyet- leri de yoktu. Oniar için Batı ülkele- rinde dini okullann olması veya cum- hurbaşkanlannın pazarlan kiliseye gitmesi yeterliydi. Türkiye'de, İran'daki gibi pek açık olmamakla beraber. Salrnan Rüşdü lanetlenirken Amerika'da fsa'nın var olup olmadığı tartışılıyor ve tsa'run, bazılannın birçok Hıristiyan'a haka- ret saydığı yaşaga öyküleri filmlere konu oluyordu. Kiliseler bu yapımla- n protesto ediyor ve onlann yasak- lanması için değişik kurumlara baş- vuruyordu. Ne protestolar ne de san- sür istekleri işe yaramıştı. Kendi din- lerinin her türlü eleştirisine izin veren bu toplumun neden Rüşdü'ye doku- namayacağını, Türkiye'deki arkadaş- lara bir türlü anlatamarruşUm. Söylenene göre Suudi desteğiyle emen hepimizin ülkelerine geri dönemeyen İranlı arkadaşlan vardır. Bizler gibi orta sınıftan olan bu kişiler zamanında sessiz kalmış ve Şah'a olan nefretlerini, onlan yaşam boyu ülke hasretine mahkûm edecek siyah bir harekete karşı koymamakla göstermişlerdir. birçok dilde bastınlan ve İlamı bi- limce ispatlamayı amaçlayan bir ki- tap dizisi verilmişti bana. Yazar Mu- hammed Aiberg. Nobel adayı olduğu- nu. ünlü bilimci Steven Ha»kins'la çalıştığını ve şimdiye kadar hiç duyul- mamış şeyleri açıklayacağını öne sü- rüyordu. Kitap-dizisini bana hediye eden kişi. ısrarla Steven Havvkins'ın Müslüman olduğunu ve bunu da en son kitabı "Zamanın Kısa Tarihi"nin kanıtladığını söylüyordu. Ben o ki- tabın İngilizcesini okumuştum, fakat karşımdaki Türkiye'de birçok defa iz- lediğim gibi, o gereksinimi duv mamıştı. Kitabtn içindekileri elimden geldiği kadar özetlediğimde. bana dö- nüp "Hadi be, hergele Müslüman de- yordu. Evlerdeki musluktan camiler- deki hoparlörlere kadarher şeyin "ga- vurlar" tarafından yapıldığı bu ül- kenin vatandaşlannın, kendilerini kurtarmaya gelen Hıristiyan askerle- re neden hor gözle bakacağını anla- mamıştım. Kurtanlan Araplar Bütün sorunlara rağmen, içinde al- tın oturaklı tuvaleti bulunan Şeyh Sa- bah'ın sarayı kurtanlmış, Suudi Ara- bistan Krallığı tehlikeden uzak- laştınlmıştı. Yaşamlannın bir kısmını Avrupa'da kumarhanelerde ve servet peşinde koşan Batılı kadınlarla, diğe- rini de "gavur" matbaalannda Orta programını değiştirmeye girişmişti. Bu amaçla partinin büyük kurultayı- na gönderilecek delegeleri seçmek için toplanan ve genelde katılım oranı dü- şük mahalle. semt ve nahiye toplantı- lannda kendi adaylannı göstermişler ve başan kazanmaya başlamışlardı. Amerika poliükasında "grass roots" (halktan gelen) denen bu tür kam- panyayı. dinci sağın, Amerikan poli- tikasından değil de İran ve Cezayir gibi Müslüman ülkelerin dini hare- ketlerinden kopya ettiklerini söyle- yenler vardı. Bu sıralarda Amerika'daki Türk göçmen grubu. Türkiye'deki değişik din örgütleriyle ilişkilerini arttırmış ve bazılan tarikatlann sözcüsü olmuştu. inin çok gündemde olduğu seksenlerde, bir Musevi arkadaşa eğer dinci sağ kazanırsa ne yapacağmı sormuştum. Bana, Kanada'nın komşumuz olduğunu ve her zaman oraya göç edebileceğimizi hatırlatmıştı. A. merikan seçmeninin sağduyusu, Kanada'ya göç olasılığını çok azaltmış görünüyor. Ancak ülkemizde son otuz yılda gelişen olaylar, eğer seçmen uyanmazsa, Museviler ve İranlılar gibi, dünyanın bir yerinden öbürüne dolaşacak bir Türk göçmen grubu yaratacağa benzer. ğUmiş'' demişti. Aiberg'in kitaplan ise beklenilen- den kötü çıkmıştı. Hz. Ali'nin kendi- sini bir nokta kadar küçük görmesi, onun esasında "kara" ve "beyaz" de- likleri açıklamasıymış Aiberg'e göre. Çünkü nokta, beyaz kağıda yazılırsa siyah olurmuş, siyaha yazılan da be- yaz. Kitaplannı buna benzer birçok örneklerle dolduran Aiberg'in uydur- ma bir isim olduğuna ve bir kuşbeyin- linin bile bu kadar utanılacak mantık kullanamayacağına karar verip ki- taplannı çöpe atmıştım. 1990'da Türkiye'den döndükten birkaç ay sonra Bush, Körfez Savaşı'- nı başlatmıştı. Amenkan basınmda, Suudi Arabistan'ın İslamdaki önem- li rolü anlaülıyor ve_Hıristiyan Batıb askerlerin bu kutsal İslami topraklar- da oluşlannın psikolojik etkisi yazılı- Asyalılara Kuran bastırmakla geçi- ren Suudi prensleri, böylece uygarlığa katkılannı korkmadan sürdürecek- lerdi. Yaşamında hareminden başka bir kuşkusu olmadığı görünen Şeyh Sabah ise sarayının onanmı biter bit- mez ülkesine geri dönecekti. Bu şahıslann ne kadar kötü Müslü- man olduklan hem*buradaki hem de Türkiye'deki Müslüman arkadaşlar tarafmdan sık sık konuşulan şeylerdi. Demek ki tslam'ın beşiği Suudi Ara- bistan bile çok sayıda 'İyi" Müslü- man yetiştiremiyordu. Amerika'da 1992 seçimleri yaklaşı- yordu ve Bush, Körfez Savaşı'nın za- feriyle kolaylıkla ikinci dört yıl için se- çilecek görünüyordu. Bir önceki se- çimde kendi adaylanyla Cumhuriyet- çi Parti önseçimlerine katılan dinci sağ, bu sefer başkanlığa değil de parti Nasıl ki Beni Şadr, Ayetullah Hu- meyni'yi aydın İranhlara yumutaşıp yutturmuşsa. elbette Türkiye dincile- rinin de bu işi yapabiiecek çok eğitim- li kişilere ihtiyaçlan vardı. Amerikan üniversitelerinden mühendislik dok- torası ve birkaç daldan daha derecesi olan bir arkadaş. beni bile "hizmete" çağırmıştı. Amerika'ya öğrenime gelen Müs- lüman gençlere Ingilizce okullan açı- lacak ve ülkelerinde "inanmadan" ye- tiştirilen gençlere hem İngilizce öğ- retilecek hem de Arapça, Kuran ve namaz. Ülkemiz dincilerinin Yahudi nefretleri. biz Amerika'yı çok iyi bi- lenler tarafından kaleme alınıp ya- yımlanacak ve Amerikalılara Yahu- dilerin içyüzü gösterilecekti. Para kolaydı, Türkiye'deki tarikat- lann "Allah" adına harcayacaklan çok para vardı. Komünizmin çökmesi Bush'un eli- ni daha da kuvvetlendirmiş ve Polon- ya'da. Rusya ve diğer eski Sovyet cumhuriyetlerinde "yenkten doğan" din, Amerika'daki dinci sağın da ck- meğine yağ sürmüştü. Medya Rus vc Polonya kiliselerini sık sık gündeme getiriyor ve büyük televizyon papazı Billy Graham'ın Rusya "scferini" aynntılı olarak anlatıyordu. Bazı dü- şünürler, bir kitlenin kültür ve özelli- ğini koruyabilmesı için ortak bir tehli- keyle (düşmanla) karşı karşıya olması gerektiğini öne sürüyor ve Batı'ya yeni düşman anyorlardı. Bu düş- manın İslam olabileceğini savunan düşünürler vardı. Bu düşünce azınlı- kta olmasına karşm, Hıristiyanhğa daha da önem kazandınyor ve yakı- nda her biri Ayetullah gibi dinciler ta- rafından yönetilecek gibi görünen fslam ülkelerine karşı bir cephe ola- rak görünüyordu. Ağustos ayında Houston şehrinde yapılan 1992 Cumhuriyetçi Parti Bü- yük Kurultayı, koyu dinciler için bir bayram havasında geçmiş ve partinin programı onlann istediği gibi belir- lenmıştı. Demokratlar, dindar, ancak liberal Clinton'ı aday göstermiş ve se- çime büyük favori olarak girmişlerdi. Russ Perot üçüncü aday olarak seçi- me katılmış ve Amerika için inanıl- maz bir oran olan yüzde 19 oy almıştı. Buna rağmen Clinton az farkla seçimi kazanmıştı. Seçmenden dincilere 'hayır' Bu yenginin nedenleri çok tartışıl- mış, fakat hemen herkes Bush'un din- ci sağ tarafından desteklenmesinin ona kâr yerine zarar getirdiği fıkrinde birleşmişti. Dinci sağın Bush'a yüzde üçlo yüzde beş arasında oya mal oldu- ğunu ve dincilerin desteğinı reddet- mesiyle seçimi kazanabileceğıni savu- nanlar vardı. ' Böylece Amerikan seçmeni son on yılda ikinci kez dinin politikaya gir- mesine "hayır" demiş ve dincilerin gündemıni tekrar değiştirmişti. Cumhurbaşkanı Ozal, 1993 Türki- ye ziyaretim sırasında vefat etmişti. O yıl çoğalan çarşaflan, okullara kapalı giden kız öğrendleri, ve her tarafta yapılmakta olan camileri gördüm. Arkadaşlar bir yandan şeriatcılardan şikayet ediyor, öte yandan İslamın üstünlüğünü övüyorlardı. Otuz yılı geçen gidiş ve gelişlerimde Türkiye'de ısrarla ve emin adımJarla yürüyen tek kuruluş olarak dini görüyordum. Bu süre içinde seçmen destekleri hiçbir zaman yüzde 20'nin üstüneçıkmayan dinci sağ, ülkeyi hemen hemen ele ge- çirmişti. Bütün bunlar göz önünde tutulursa Mart 1994 yerel secimlerinde Refah Partisi'nin başansını sürpriz olarak değeriendirmemek gerekir. Artık Amerika'da bile Zaman ve Türkiye dışında gazete okumayan aydın arka- daşlar var. Bunlann söylediklerine göre, Ankara ve Istanbuî'dan sonra sıra "gavur" Yunanlılann etkisi altın- da olan Izmir'i kurtarmaktadır. 1950'lerde Menderes'e karşı korkma- dan Birleşmiş Milletler'de gösteri yü- riiyüşü yapan bir avuç Türk göçme- nin yerinde, şimdi sayılan 50 binın üs- tünde olan ve kapitalist sistemin mey- velerinden faydalanan bir grup vardır. Sessiz İranlılann dramı Hemen hepimizin ülkelenne geri dönemeyen İranlı arkadaşlan vardır. Bizler gibi orta sınıftan olan bu kişiler zamanında sessiz kalmış ve Şah'a olan nefretlerini hayat boyu ülke has- retine mahkûm edecek siyah bir hare- kete el kaldırmamakla göstermişler- dir. Bunlardan baaları da sıruflannın en büyük temsilcisi Beni Sadr gibi ül- kelerinden palas pandıras kacmışlar. Batı'da korku ve pişmanhk içinde ye- ni bir yaşama başlamışlardır. Halka gösterdiğj yüzü ne olursa ol- sun, Refah Partisi eğer başa gelirse, Türkiye'ye şeriaü getireceği benim ki- şisel inanamdır. Ondan sonra, bizim gibi sessiz, fakat onlarla karşıt düşün- cede olanJan, sistem ve ülke dışı bıra- kacaklan da en büyük korkumdur. Dinin çok gündemde olduğu sek- senlerde. bir Musevi arkadaşa eğer dinci sağ kazanırsa ne yapacağını sor- muştum. Bana. Kanada'nın komşu- muz olduğunu ve her zaman oraya göç edebileceğimizi hatırlatmıştı. La- ik Amerika'da öğrendiğimiz bir ders varsa o da her an tetikte olmaktı. Çünkü dinin kendilerine bir iç huzur verdiğini öne sürenlerin büvük ço- ğunluğu, bu iç huzuruna. başkalannı soykınm pahasma (bakın Almanya ve Bosna'ya) olsa bile kendi fikirleri- ne köle etmeden nedense erişemiyor- lar. Bu Amerika'da ve Türkiye'de de aynıdır. Benim de bulunduğum Min- nesota eyaletinde. Cumhuriyetçi Par- ti. 1994 valilik secimlerinde büyük bir olasılıkla koyu dindar birini aday gösterecek. Seçmenin bu adayın so- nunu belirlemek için ilki parti önseçi- mi olan. iki şansı var. Her an tetikte olan seçmen. adama ya ilk şansta veya ikincisinde bir oy sillesi vurmak için sabırsızhkla bekliyor. Amerikan seçmeninin böyle akıllı hareketleri, Kanada'ya göç olasılığını çok azakmışsa da, ülkemizde son otuz yılda devam edegelen olaylar, eğer seçmen uyanmazsa. Museviler gibi, kendi ülkeleri drşında. dünyanın bir yerinden öbürüne dolaşacak bir Türk göçmen grubu yaratacağa ben- zer. BİTTİ ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ YÜPÜ Ustüne Üstûne!.. Salı günkü 'TL/rfc/ye"gazetesinde, on birinci sayfada bir haber: "Ocak Yayınları, ders kitaplarına girdi." Ha- ber, dört sütuna verilmiş. Şöyle deniyor: "Ocak Yayınları, ortaokul ve lise tarih kitaplan sahası- na girdi. Ocak Yayınları, bu alanda oldukça iddialı. Ocak Yayınları sahibi Bahattin Ergezer, yaptığı yazılı açıkla- mada, kitaplarıyla geçmiş ile bugünü barışık hale getir- diklerini söyledi..." Çok güzel. Ocak Yayınları'nı kutlarım. Yalnız, haber eksik. Bahattin Ergezer'in eşi Nevin Ergezer in Talim- Terbiye'de, daire başkan yardımcılığında çalıştığı belir- tilmemiş, kimler okumuş kitaplan, onlar da yok. Kanım- ca eksik haber! 31 mayıs salı günü çıkan "Ankara Notları "nın sonunda şöyle demiştim: "Geçen hafta salı, bir de perşembe günleri 'Ankara Notlan'nda Talim-Terbiye'de olup bitenlerisergilemeye ' çalışmıştım. Milli Eğitim Bakanı Nevzat Ayaz, olayın üzerine eğileceğini, biraz sabırlı olmamı istedi. Sabırlı- yım, beklerim!" Öğrendiğime göre, ortaokul ile lise tarih programlan yayımlanmadan önce, daha hazırlık aşamasındayken kimi kişiler kitaplannı hazırlayıp göndermişler. V.A. da kitabın Türkçesine mi bakıyordu? incelemelerin sonun- da bakalım neçıkacakt/? Beklerim dediysem, bu "olaylara seyircikalırım" de- mek değil. Edebiyat kitaplan bölümünde de A.D., Z. Hanım, bir de A. Bey diye biri vardı, arkadaşlan ona "Kırpık Bıyıklı" derlerdi. Sol eğilimli yayınevlerinder gelen bir kitap kesinlikle geçirilmez miydi? V.A., S.K., O.A., O.Ç. ile N. adında bir bayan, işleri yü- reklilikle (!) götürüyorlar mı? "A/"nin eşi, son belediye secimlerinde, MHP'den Meclis üye adayı mıydı? Enstitüde Daire Başkanı H.H.B.'nin çok dürüst bir kişı olduğu söyleniyor. Ancak onun çevresindekiler, yukan- da geçen adlara çok destek mı veriyorlardı? Bunlardar ikisi de eskiden "komando" muymuş? S.K. ile S.A. tica- retturizmi mibitirmişler?Yerigeldikçe, ağızaalınmaya- caksövgülerlekomünistlereyaptıklarmımıanlatırlardı? Enstitü müdürü Z.A. onlara ödün mü veriyordu? Ensti- tü, eski Talim-Terbiye Dairesi Başkanı Yusuf Ekind zamanında kurulmuş, bunlar o zaman seçilerek özellik- legetirilmişlerdi. Kurul üyelerinden Ö.A., (Kasap bu mu?) N.İ.T.'nin öy- küleri, Beşevler'i tutmuş muydu? Geçenlerde bir kitap yok olmuştu N.İ.T.'nin odasından çıkmaz mı? Sümen altı mı edilmişti? Talim-Terbiyeçevreleri, "An/tara/Vof/ar/'ndaçıkanla- n yalanlatmak için, bir yandan hazırlıklar mı yapıyorlar- dı? Beklerim! • • • Namık Kemal'in torununun kızı Nermin Menemenci- oğlu (Streater) ölmüş. Server Tanilli ile Melih Cevdet Anday, Nermin Hanım için güzel yazılaryazdılar. Ondan söz ederken, "Namık Kemal'in torunu" diye yazdığım için düzeltme yollamıştı. "Ben o kadar yaşlı mıyım? To- runu değil, torununun kızıyım!" demişti. Son olarak En- ver Paşa'yı yazıyordu. Kendisine, Türkiye'den kimı belgeleri bulupyolladım. Çocuklarımın kuşağından Uzay Heparı da kurtarıla- madı, öldü. Çocuklar, hüngür hüngür ağladılar. Bir kuşa- ğın sanatçı simgesiydi o. Yazık oldu! Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Süreyya Şehi- doğlu. ameliyat masasından kalkamadı. Cenazesi bu- gün öğleyin Maltepeden kalkıyor. Yazının sonunda anacağım Ahmed Arif'i Ahmed Arif ölümsüzlüğe kavuşalı üç yıl dolmuş demek. Ahmed Arii denli, titiz insan az gördüm. Dizelerinde, sözcüklerinde nasıl titizse yaşamında da öyle. Hele sömürüye, insan- ların insanları kullanmalarına hiç mi hiç gelemezdi. Bir gün, geldi: "Cem Karaca, benim şiirlerimi okumasın, istemiyo- rum!" dedi. "Protesto" mektupları gönderdi. Cem Ka- raca'nın, dizelerini çarpıttığını söylüyordu. "Ankara Notlan'ndayazdım, rahatladı. Bugün Ankara'da, Ahmed Arif için Atatürk Spor Sa- rayı'nda, bir "SanatGecesi" düzenleniyordu "Ailesi ve Dostları" imzasıyla şu duyuru Cumhuriyet'in Ankara ka- lıbında çıktı: "10 günü aşkın bir süredir gazetelerde ve afişlerde duyurusu yapılan Fe Yayınevi'nin organizasyonunu üst- lendiği Ahmed Arif Sanat Gecesi, ailesinin izni dışında yapılmaktadır. Kamuoyuna duyurulur." Ahmed Arif'i en iyisi, onun dizeleriyle anmak, yaşat- mak. Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi "Yontu" Bölümü Başkanı Remzi Savaş, Ahmed Arif'in bir anıtını yaptı. Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taş- delen de geçen yıl anıtın açılışını yaptı. Anıtın göbeğin- de, Ahmed Arif'in dizelerinden vardı, şöyle: "Öyle yıkma kendini, I Öyle mahzun, öyle garip... I Nerede olursan ol, I İçerde, dışarda, derste, sırada, I Yürü üstüne-üstüne, I fükür yüzüne celladın, I Fırsatçı- nın, fesatçının, hayının... I Dayan kitap ile, I Dayan iş ile, I Tırnak ile. diş ile, I Dayan rüsva etme beni. Gör, nasıl yeniden yaratılırım, I Namuslu, genç elle- rinle. I Kızlarım, I oğullanm var gelecekte, I Herbiri vaz- geçilmez cihan parçası. I Kaç bin yıllık hasretimin kon- cası I Gözlerinden, I Gözlerinden öperim. I Bir umudum sende, I Anlıyor musun?" BULMACA 1 2SOLDAN SAĞA: 1/ Yerkürenin iç ısıl olay- .. lannın tümü. 2/ Deseni, rengi ve atkısı bozuk ha- 2 Iı... Bir göz rengi. 3/ Bir o nota... İnsan eti yiyen kimse. 4/ Aynı adlı ağaç- 4 tan elde edilerek saç ve elleri boyamakta kullanı- lan toz... Eylemleri olum- suz yapmakta kullanılan ek. 5/ Gerçeğe uygun, asıl, esas. 6/ Üflemeli bir 8 çalgı... Yazıyla bildirilen. Q 7/Mülkıyet. 8/Bir ya da birkaç topla donatılrnış, az su çe- ken hafif gemi... Olumsuzluk beür- ten bir önek. 9/ Askerlik çağı... "Bahar geldi çiçek bitti — bitti/ Toprak güldü taşı güldüremedim" (Pir Sultan Abdal). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Meslek argosu... Germanyum elementinin simgesi. 2/ Oyunda cezalı çocuk... İngmar Bergman'ın yönettiği bir film. 3/ Müstahkem yer... Kusma... Manganezin sim- gesi. 4/ "Bu düzen böyle mi gidecek/Pireler fılleri yutacak/Yedi nüfuslu haneye, Üç buçuk -- Yetecek" (Orhan Veli)... Çekin- me, razı olmama. 5/ Bir ürünün halka tanıtılması amaayla üc- retsiz dağıtılan küçük miktar. 6/ Gecinme. 7/ Doğu Anadolu'- da kullanılan bir tür küçük zurna... Söz, lakırdı. 8/ Mahkeme sonucunu gösteren resmi belge... Dünya işlerini hoşgören. aldı- nşsız ve kalender kimse. 9/ Franz Kafka'nın bir romanı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle