Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN1993 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Elçibey'in sonu, Türkiyemodelinin sonudur
İlkelerde tutariı olmanın yanısıra, Elçibey'in kişiliği de Türkiye için
Vazgeçilmezdir. Bütün Türk cumhuriyetlerinde serbest seçimlerJe
işbaşına gelerek tercihini açıkça ve ne pahasına olursa olsun
Türkiye'den yana koymuş tek lider olan ve bu konuda muhalefetin
boy hedefi haline gelen Elçibey'in, hele askeri güç ve tehdit
kullanılarak cumhurbaşkanlığından uzaklaşûnlması, Türk dış
politikası için çok ağır bir darbe olacaktır.
raktığı
DR. GUN KUT Boğaziçi UniversitesiSiyaset Bilimi ve J "
8
^
v e
geleneğine yerleşecek antidemokratik
bir sürece yeşil ışık yakarsa, Türkiye'-
nin bugünkü hükümeti, bu suçun or-
tağı olarak tarihe geçecekür.
Bu aşamada Türkiye'nin Azerbaycan
politikasında farklî seçeneklerin bu-
lunduğunu düşünmek, en büyük ya-
ıulgı olur. Türkiye'nin önünde sece-
nekler değil, tek bir yol vardır: Seçimle
iktidara gelmiş olan Elçibey'in, seçim
dışı yollarla görevden uzakJaşünlma-
ana ödün vermeden karşı koymak,
hatta kendi istifa etse de, bu istifaya
yol acan nedenler gözönünde tutula-
rak, Elçibey'in karannı gözden geçir-
mesı yolunda telkinde bulunmak.
Burada sorun. yalruzca iç ve dış poüti-
kanın birbirinden aynlmayacağını her
fırsatta vurgulamış olan hükümetin
tutarlılık sorunu da değildir. Koalis-
yon hükümeti, kurulduğundan bu
yana hem içerde, hem dışarda Tür-
kiye'nin Türk curnhuriyetİerine "or-
tak insani değerler" çerçevesinde
model olabileceğini vurgulamıştır. Bu
ülkeleri, AGİK belgelerinde ifadesini
bulan ilkeler doğrultusunda demokra-
ük, laik ve ekonomik özgürlüklere
sahip uluslar ailesinin saygın birer
üyesi haline getirmekte, Türkiye'nin
bügi ve deneyim birikimini ortaya
koymaya hazır bulunduğu, aynca or- .
tak dil ve kültür bağlan nedeniyle bu- Dkelerde tlltarllllk gerek
nu başarmaya en yatkın adayın da
Türkiye olduğu bütün dünyaya duyu-
rulmuştur. Böylece "Sovyetler'in bı-
boşluğu doldururken".
tır. Ancak Türkiye'nin talip olduğu bu
rolün gereklerini yerine g^ürip getire-
meyeceği de hep bir soru işareti olarak
kalmıştır.
Işte Azerbaycan bunalımında Tür-
kiye'nin takınacağı tutum. bu sorunun
yanıtını verecektir. Türkiye, sözcülü-
ü k i d l dğ y p ^ ğ
" yoksa oldukça deneyımli olduğu aske-
ri d b k h l k d
A
zerbaycan'da Elçibey'-
in temsil etüği halk ira-
desi ve demokraük
meşruiyet, Azerbay-
can'da ayaklar alüna
alınmak üzeredir. Tür-
kiye'de ise bu ülkedeki istikran halk
iradesinden bağımsız olarak değerlen-
dinne eğilirru taşıyan çevreler, bu geliş-
meleri neredeyse onaylayacakür.
rJemokratik meşruiyetle istikran bir-
birine seçenek gibi göstennenin. dar-
beci zihniyetin temel uğraşı olduğunu,
Türkiye'nin siyasal geçmişinde sık sık
gördük. Bu yanıltmacaya gerekh yanı-
tı vermek. standart demokrasi, halk
iradesine saygı, sivil yönetim ve hukuk
devleü'ni Türkiye'de en azından reto-
rik düzeyinde savunmayı sürdürmüş
ve bu ilkeleri siyasal söyleminde tuta-
rak gündemden düşürmeme konusun-
da başanlı olmuş, mevcut koalisyon
hükümetınin boynunun borcudur.
Tersi durumda. "Elçibey yönetimi ba-
şanh olamadı. Azerbaycan'da ıstikra-
n sağlayacak her türlü çözümü destek-
leriz" yaklaşımı, Azerbaycan siyasal
oluyordu.
:anın sembolik söylemi,
19 Agustos darbesinin
başansızlığa uğraması ile iyice ön pla-
na çıkan ilkeler bütününe dayandınla-
rak, Türkiye'nin bu role soyunmuş
olmasının bölgede ve dünyada ilgiü
tüm taraflann çıkanna olduğunun altı
çizilmişü. Bu doğrultuda her türlü iş-
birliğine açık olunduğu da belirtilerek.
Türkiye'nin başkaJanna kapah bir et-
ki alanı ya da Pantürtozm gibi hayaller
peşinde olmadığı, ancak yeterli destek
görmesi halinde Türk cumhuriyetleri-
nin bu çok zor ve bilinmezlerİe dolu
geçiş sürecini, olabildiği kadar sorun-
suz aşabilmelerinde kilit rol oynayabi-
leceğ) vurgulanmışü.
İşin en önemli yanı ise, Türkiye'nin bu
yaklaşımının müttefikleri ve Yeltsin
yönetiminin ılımlı kanadı tarafından
kabul görmüş olmasıdır. Türkiye mo-
deli kavramı benimsenmiş, Türkiye'-
nin özellikle parasal dest-k 'jeklentile-
ri karşılanmamış olmakla birlikte,
Türk cumhuriyetlerine Türkiye üze-
rinden açılma fıkri makul karşılanmış-
mı model olacaktır? Bu bir sınavdır.
Hükümet hem ülke içinde, hem "kar-
deş cumhuriyetler" nezdinde, hem de
dünya kamuoyu önünde inandıncıh-
ğını yitirmemek için, tercihini kararlı
bir biçimde halk iradesi ve hukukun
üstünlüğünden yana kullanmahdır.
Bu ise Elçibey'in kişi olarak değil. tem-
sil ettigi anayasal meşruiyet nedeniyle
kayıtsız şartsız desteklenmesini ve El-
çibey'in seçim dışı yoUarla iktidardan
uzaklaşünlmasını, Türkiye'nin hiçbir
şekilde kabul etmeyeceğinin ve bunun
Azerbaycan için ciddi bir bedeli olaca-
ğırun, en dolaysız biçimde bütün dün-
yaya ilan edilmesini gerektirir.
Azerbaycan'ın içişlerine kanşmama
ya da Rusya'yı karşımıza almama ba-
hanesiyle bunu yapmaktan kaçınmak,
yanılgılann en büyüğü olduğu gibi
gerçekçi de değildir. Ne eski dönemde
yaş tahdidi nedeniyle seçimlere girme-
si engellenen ve Azerbaycan halkı nez-
dinde özel bir yere sahip olan Haydar
Aliyev, ne Bakü varoşlanndaki özel
kalesinde Elçibey'in devrilerek iktidar
yolunun kendine acılmasını bekleyen
Itibar Memedov, sonunda Türkive'-
nin şu ya da bu şekildeki desteğine
muhtaç olmadıkJannı düşünecek ka-
dar saf değildir. Öte yandan Türkiye,
meşruiyeti savunduğu sürece güçlü-
dür. AGİK belgelerine imza koymuş
bütün devletler, meşru iktidarlann zor
yoluyla değiştirilmesinin bir ülkenin iç
işi sayılamayacağı konusunda taahhü-
de girmişlerdir. Bunu en iyi bilen de,
kuşkusuz bugünkü iktidannı ve belki
de hayaünı bu ilkenin 19 agustos son-
rasında uy^lanmasına borçlu olan
Yeltsin'dir. Ote yandan Rusya da bir
anlamda Türkiye'yi sınamakta ve ne-
ye ne kadar tepki göstereceğini anla-
maya çalışmaktadır.
Kaldı ki ilkelerde tutarb olmamn
yanı sıra. Elçibey'in kişiliği de Türkiye
için vazgeçilmezdir. Bütün Türk cum-
huriyetlerinde serbest seçimierle işba-
şına gelerek tercihini açıkça ve ne
pahasına olursa olsun Türkiye'den ya-
na koymuş tek lider olan ve bu konu-
da muhalefeün boy hedefi haline gelen
Elçibey'in, hele askeri güç ve tehdit
kullanılarak cumhurbaşkanlığından
uzaklaşûnlması, Türk dış politikası
için çok ağır bir darbe olacakur. Türk
cumhuriyetlerinde. hem meşruiyeti
tarüşmau. hem de Türkiye karşıtı ikti-
darlann oluşması, Türkiye modelinin
sonudur. Bosna-Hersek krizinde ça-
balan sonuç vermeyen Türkiye, kaf-
kaslar ve Orta Asya'da da agırlığı
olmayan bir ülke olarak algılanması
durumunda, soğuk savaş sonrası dö-
nemin belirsizlikleriyle, bir bölgesel
güç olarak değil, sorunlu bölgelerin
kesiştiği bir noktada, her yandan dar-
be alan bir küçük devlet olarak uğraş-
maya mahkûm olacakur,
ARADABIR
Prof. Dr. AHMET KOCAMAN
Hacettepe Üni. Edebiyat Fok.
Dilbilim Anabilim Dalı Bşk.
Bilimsîz Türk Dili Öğretimi
9Kasım 1992 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı'ncaTeb-
liğler Dergisi'nde yayımlanan Türk Dili ve Edebiyatı
programmın edebiyata ilişkin yönleri, Edebiyatçılar Der-
neği'nin kamuoyuna yansıyan raporunda ve kimi yazar-
ların gazetelerdeki yazılarında haklı eleştirilere uğra-
mıştır. Ancak programın Türk Oili bölümü üzerinde
yeterince durulmamıştır.
Program, dil açısından da çelişkilerle doludur. En baş-
ta, şuur, muhteva , mukayese, şahsiyet, unsur, sentez,
analiz gibi, eski ve yabancı sözcüklerle, tenasüp, hüsn-i
talil, tecahül-i arifane, mecaz-ı mürsel gibi ancak çok sı-
nırlı kesimlerde anlaşılabilecek terimler kullanılması,
programın genel amaçları arasında sözu edilen Türk
dilinin kurallı, zengin, üretken...' birdil olduğu sayıltısına
ters düşmektedir. TümününanlaşılırTürkçeleri bulunan
bu tür anlatımlarla Türkçenin anlamlı bir ilen'şime ve
ulusal birliğe nasıl katkıda buiunabileceğini anlamak
zordur.
Türk Dili programmın asıl eksiği ise çağdaş bilimler
içinde kendisine seçkin bir yer edinen dilbilimi, dilbilim
bulgu ve kavramlarını bütünüyle yok saymasıdır. Iki bin
yıllıkdilbilim geleneği ve isviçreli dilbilimci Saussure'ün
öncülük ettiği çağdaş dilbilim kavramları gözardı edilin-
ce biçimci, tekdüze ve toplum gereksinmelerini önem-
semeyen bir program ortaya çıkmasını yadırgamamak
gerekir.
Gerçekten, örneklemek gerekirse, programın bağ-
lam, işlev, metin türleri, edimbilim gibi kavram ve alan-
lar hiç hesaba katılmadan yazıldığı anlaşılmaktadır.
Sözgelimi, genel açıklamalarda örneklerin metinlere
dayandırılacağı açıklanmış olmakla birlikte, metin kav-
ramı salt yazın metni anlamında kullanılmıştır. Oysa hiç
değilse Türk Dili derslerinde kurmaca ve kullanmalık
(gazete metni, iş mektupları, yazanak metinler vb.) ara-
sındaki ayrım sezinletilse ve öğrencilerin bu tür metirv
lerdeki yapılanmalar karşısında duyarlıkları geliştirilse
daha yetkin bir dil yetisi edinmeleri sağlanabilir. Bunun
gibi günümüz ıletışiminin vazgeçilmez araçları olan te-
levizyon, radyo, faks vb. araçlardadil kullanımı konusu-
nun ele alınmamış olması da büyük bir eksikliktir. Der-
sin adının Türk Dili ve Edebiyatı olması örneklerin salt
.edebiyattan seçilmesini gerektirmez.
Çağdaş dilbılımde değişik kesitlerden toplanmayan
verilerin dil çalışmalannda geçerliği yoktur; üstelik salt
kurmaca metinler yoluyla dil kullanımının gerçekliğine
varılamaz. Programdaveritoplamavedil incelemeyön-
temleri dışındadaeksikler vardır. Sesbilgisi bölümünde
günümüzde dil yanlışlarının önemli nedenleri arasında
bulunan vurgulama üzerinde hiç durulmamış, konuya
salt konuşma bölümünde bir kez değinilmiştir. Oysa
vurgu, durak, ezgi sesbilgisinin temel konularıdır. Bu-
nun gibi, tümce bilgisi bölümünde bulunması gereken
kip konusu, biçimci yaklaşımın bir sonucu olarak, fiil çe-
kim ekleri bölümünde biı kez ele alınmış, görünüş, kılı-
nış gibi çağdaş dilbilgisi kavramlarına hiç yer verilme-
miştir. Biçimciliğin bir başka sonucu olarak. özür dile-
me, dilekte bulunma, kınama, uyarma, yakınma gibi dil
kullanımının işlevsel değerlerine hiç yer verilmemiş,
Türk dili öğrenimi, ek, kök ve tümce yapılarma indirgen-
miştir. Oysa günümüzde iletişimin tümce düzeyinde
değil, metin ve söylem düzeyinde gerçekleştiği savunui-
makta, bu nedenle de bu birımleri oluşturan öğeler üze-
rinde durulmaktadır,
Türk Dili programmın program tekniği açısından da
tutarlı olduğu söylenemez. Konular her bölümde bir kez
ele alınmış, böylece sürekli yinelenen sarmal bir düzen
yerine, tek boyutlu.çizgisel bir düzen getirilmiştir. Konu-
ların dağılımı da son derece düzensizdir. Eylem (fiil)
konusu Türk Dili 2de yalnız başına ele alınırken, öteki
sözcüktürlerinin tümü (isim, sıfat, zamir, zarf, edat) Türk
Dili 3'te ikinci bölüme sıkıştırılmıştır. Tümce türleri arası-
na devrik tümcenin alınmaması da büyük bir eksikliktir.
Türk Dili dersi öteki konuların öğrenimini de etkileme-
si açısından bütün düzeylerde öğretimin belkemiğini
oluşturmaktadır. Çağdışı kalmış yöntemlerle, edebiyatı-
mızı temsil etme yeteneği bulunmayan yazarlardan
seçmelerle bu görev yerine getirilemez. Türk diline ve
bilime saygı, programın çağdaş dilbilim eğitimi görmüş
Türk Dili uzmanlarınca yeniden yazılmasını zorunlu kıl-
maktadır.
Anjiyo
LaİM>ratuvarıuuz
Türk
Kalp
Vakfı
En kısa zaman, En uygun şartlar, en sağlıklı sonuç
Tal: 275 12 44/45 - 248 5â 66 - Fa* : 266 47 12
Adrec 19 Mayıs Cad. No. 8, Şişli, İSTANBUL
TARTIŞMA
Gölge oyunu
S
ovyetler Birliğı'nin
yıkılması değişen
dünya değerlerine
ivmekazandırdı.
Artık Beyaz
Saray'ın eski
misafiri Bush tarafından ortaya
atılan "Yeni Dünya Düzeni"
fikri tartışılıroldu. Nasıl bir
düzendir bu yeni dünya düzeni?
İyimidir, kötü müdür?Olayın
karşısında. "bana
dokunmayan yılan bin yıl
yaşasın" gibisinden tavır
alırsan en büyük zaran sen
görürsün. Çünkü yeni düzenin
mevcutdüzenden hiçbir farkı
yok. Yeni düzende de faşizm
yineengözükanlı
emperyalistlerin altematifsiz
dikta rejimi; yeni düzende
sömürüye. sömürgeciliğeyine
vize var. Anlayacagınız, Batı
Çephesi'ndeyeni bir şey yok.
İşteSomali... İlkelkabile
düzeninde yaşayan insanlar.
OTJU yok, cephane yok. devlet
yok. Adeta, ABD'nin ilk "Yeni
Dünya Düzeni" smavuu
başanyla vermesi için bıçilmiş
kaftan.
Oynanan oyun birgölge
oyunudur. Perde arkasındaki
zat aynı. fıgüranlar ise geçici.
Burak L lusaJ
PENCERE
Çiller'in Çiller'e Mirası:
Ekonomik Enkazi..
TÜSİAD, Çiller'e diyorki:
- Sakın seçim ekonomisine girme!.. Acı reçeteyi uygu-
laL.
Niçin?
Çünkü ekonominin durumu çok kötüymüş. Yitirecek
zaman yokmuş, Çiller zaten 1.5 yıldan beri ekonomiyi
yönetiyormuş, bu nedenle her şeyi biliyormuş, hemen
gerekenleri yapmalıymış, halkımız her şeyi anlayışla
karşılayacakmış...
TÜSİAD Başkanı Halis Komili uyarıyor:
"- Bugünkü hükümetiktidardan iktidara geçmiştir; za-
man, vaatlerin gerçekleştirilmezamanıdır. Endüstrisine
rakabet gücü kazandıramayan br Türkiye ömürboyu az
gelişmiş ülke damgasıyla yaşamaya mahkûm olacak-
tır."
Çokgüzel!..
Peki, Tansu Hanım ne düşünüyor?
Tansu Hanım sanki bir buçuk yıldan beri ekonomiyi
yöneten devlet bakanı değil de iktidarı yeni devralmış
bir politikacı gibi konuşuyor:
"- Tablo açık. 100 trilyon bütçe açığı, 70 trilyon KlTaçı-
ğı var. Ama ben bunlara bakıp enkaz edebiyatına sığın-
mam." (Hürriyet, 23.6.1993, Ertuğrul Özkök'ün Çiller'le
konuşması)
Kutlarız.
Bir buçuk yıldan beri ekonomiden sorumlu Tansu Çil-
ler, "ekonomik enkaz'öan söz açıyor; belki de televizyo-
na çıkıp nutuk atacak:
- Devlet Bakanı Tansu Çiller ekonomiyi enkaza dönüş-
türdü; Başbakan Tansu Çillerdüzeitecek...
•
TÜSİAD Başkanı Halis Komili'nin bir tümcesinin altı
çizilmeli:
"- Endüstrisinerekabetgücükazandıramayanbir Tür-
kiye, ömürboyu az gelişmiş ülke damgasıyla yaşamaya
mahkûm olacaktır."
Doğrudur...
Ancak Türkiye sanayide "rekabet gücü"r\ü nasıl sağ-
layacak?
12 Eylül darbesiyle bu yolda kimi önlemler alınmadı
değil: 1) Türk parasının sürekli devalüasyonla değeri
düşürüldü, Amerikan Dolan'na göre dış piyasada sana-
yi ürünlerimiz ucuzlatıldı. 2) Ihracata ayrıca devlet eliyle
teşvik, destek, vergi iadesi sağlandı. 3) Önce 12 Eylül fa-
şizminde sendikaların beli kırıldı, sonra ANAP iktidarın-
da işgücünün fiyaö ucuzlatıldı. Bu önlemler sayesinde
ihracatımızarttı, sanayi ürünlerimiz dış pazaraçıkabildi.
Ancak dünya piyasalarında "rekabetgücü"nü gerçek-
ten sağlamak için çağdaş teknolojiyle nitelikli mal üreti-
mi gerekmez mi?
Gerekir...
Özel fotoğrafları ve bilinmeyen
yönleri ile Tansu Çiller
Kartlar yemlH
• Patrondan sendika korur! Sendikadan
kim korur? Bir patronun işçisini sendikaya karşı
savunması iş yaşam tarihine geçecek kadar
ilginç ve de traji-komik.
• Sekste artık kadınlarda aktif...
• Kimsesiz çocuklar: Bu çocukların babası'
sokak. Tinerci çocuklar kendi içlerinde "yanlış"
yapanı affetmiyorlar.
• Ankara'rJa ballk avi: Ankara nin yeni
gözdesi Altıpark'ta olta balıkçılığı hayli gözde...
• Efektörler birer mucit: Koiay mı bir kağıt
parçasıyla kuş kanadı sesi çıkarmak...
• Hiç büyümeyen bir kız çocuğu Nilüfer
Açıkalın'ın sırrı gülümsemesi...
• BizinT'Kramerler...
• Tanrıların şehri Baalbek: Insanoğiunun
düşünce sınırlarını zorlayan bir kent.
• FİIm afişi: Lavvrence von Arabien
ÖZEL EK: İlginç anlar.. .Şaşırtıcı fotoğralar
Bugün iç pazarımız yük-
sek gümrük duvarlanyla
korunmasa, sanayi dalları-
mızdan çoğu çöker; "dev-
letçilik" öncelikle "koru-
macılık" siyasetiyle Türki-
ye ekonomisinin payanda-
sıdır.
•
Peki, bu durumda Çiller
1
-
den beklenen ne?
Çok basiL..
"Seçim ekonomisi"adty-
la anılan ya da "popülizm"
diye azımsanan siyasetler,
"halka ödün" diye niteleni-
yor. Tansu Hanım, Tür-
kiye'de çok iyi bilinen -çün-
kü nice kez uygulanan-
"acı reçete"y\ hemen gün-
deme getirmelidir. O za-
man "dış ekonomik çevre-
ler"\n ve iş dünyamızın
alkış sesleri duyulacaktır.
Bu filmi çok gördük...
özal, 12 Eylül askeri fa-
şizminde ekonomiyi istedi-
ği gibi çekip çevirdi, ama
ANAP'la birlikte "seçim
sath-ı ma/7/"negirince "se-
çim ekonomisi" uygula-
mak zorunda kaldı; çünkü
işin içine "sandık nesabı"
girmişti. Bu ortamda her
hükümetin önüne iki seçe-
nek çıkıyor: Birincisi
"zam", ikincisi "vergi re-
formu." Ikinciyi gerçekleş-
tiremeyen hükümet birinci-
sine mahkûmdur.
Peki, Çiller ne yapacak?
Meğer Çiller, Çiller'den
bir "ekonomik enkaz" dev-
ralmış; ne yapacağını me-
rak ediyoruz.
YAZARLARIN
EVİ
Osmanbey
MEYHANEMİZDE
Hergün fasıl
Rez: 2464418
Nüfus hüviyet cüzdanunı
kaybettim. Hükûmsüzdür.
MUSTAFA tNANICI
İVCEKTÜPLARLA
KÖYENSTİTÜSÜ
YILLARI
İ.Hakkı Tonguç
20.000 iira(KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
Ödemeli gönderilmez.
HER HAFTA...HER ÇARŞAMBA MUTLAKA PANORAMA ALIN
GERÇEK H A B E R C İ L İ K VE İ Y İ D E R G İ C İ L İ K L E T A N I Ş I N
ROMANVE
YAZARLIK
ONURU
Samim Kocagöz
20.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul
Odemdi gönderilmez.