Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 HAZİRAN1993 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Avrupa Milliyetçiliğive Türkiye...
Prof. Galtung kendi-öteki karşıtlığmın Türklere karşı harekete
geçmek için kullanılabileceğinden kaygılanmakta ve AT/AB
sürecinin ilerleme hızı, rahatlığı ve hedeflerine ilişkin
tartışmalardan yoksunluktan rahatsızlık duymaktadır.
Doç. Dr. AYSELİ USLLATA
Ş
u sıralarda Türkiye*de
olanlan ya da olabilecek-
leri anlamak, çözümle-
mek ıçin dışandan Tür-
kiye'ye bakan. küresel bir
yaklaşımla ve tarihin ışı-
ğında gelişimleri irdeleyip
açımsayan banşçı bir bilimadamının
görüşlerine, uyanlanna kulak verme-
nin yaranna inanarak, Prof. Johan
Galtung'un geçen yıl, şubat 1992 tan-
hinde, Londra Üniversitesi'nde yaptı-
ğı bir konuşmamn özetini aktarmak
istiyorum.
Prof. Galtung'un gözüyle
Avnıpa'da bir süpra (üst) milliyetçi-
liğin ortaya çıkmakta olduğunu öne
süren Prof. Galtung. süpra-millivetçi-
Uği, konfederal bir Avrupa Topluluğu
düşüncesinden doğan Avrupa Birliği
gibi bir federasyon ya da süper-devlet
olarak tarumhyor. Iki yönlü bir süreci.
Kendi-öteki karşıtlığın] içeren milliyet-
çilikte Kendi kavramı. kuşkusuz. milli-
yetçi kolektif Kendidir; öteki ise geri
İcalan dünya. Kendi-dışındakilerdır
Avrupa kültüriinün kökeninde rast-
lanan hem Tann'ya hem de Şeytan'a
inananlann mezhebinde ikicüik, bir
kategorinin tümüyle iyi, ötekinin ise
kötü olduğu düşüncesi bulunmakta-
dır. Bu düşünceye göre yukanda bir
yerlerde bulunan üstün ve erkek bir
T«nn'yı, aşağılarda bir yerlerde bulu-
nan ve yine erkek olan üstün bir Şey-
tan dengeler; 'Kendi' Tann tarafından
seçilmiş olarak görülürse. 'seçilmış ın-
san' Judeo-Hıristiyanhğın ilk örneği
olarak karşımıza çıkar. Sonuç, katı
Aristo mantığıyla, "Tann'nın seçme-
diğı insanlar, Şeytan'ın seçtiği insan-
lardır" değilse de buna çok yakındır.
Böylece çok sert ve dinsel kökler üstü-
ne kurulmuş bir millıyetçıükle karşıla-
şıhr.
Evrasya bölgesindeki tarihsel öteki
dört şunlardır: Arapiar ya da Müslü-
manlar; Osmanldar ya da Türkkr;
Sovyetler ya da Ruslar ve daha da
uzaktaki San Tehlike (Atilla ve Cengiz
Han, sonralan da Japonlar). Ruslar
değişik abece (alfabe) kullandıklan,
hepsinin de ötesinde Yunanlı Orto-
dokslann Romalı Katoliklere ihanet
ettiklerini söylemekte direndikleri için
belirsiz bir duruma girmektedirler.
Avrupalılar için banş ya Araplara
(Müslümanlara), Türklere, Ruslara
karşı Hıristiyan Avrupa milletlerinin
bırleşmesidir ya da Birleşmiş Milletler
örneğinde Batılı kavramlar üzerine
kurulmuş, Batının yönetimindeki bir
düzenlemedir. AT ya da AB birinci ti-
pe uymaktadır.
İskoçya'dan Çekoslovakya'ya uza-
nan Avrupa"nın Merkezi beş Protes-
tanlığın kuzeybatısında ise, Güney ve
Doğu Avrupa Çevrede kuşkulu bir ko-
numda bulunuyor demektir. Akdeni-
an ötesindeki ultra-Güney ile Boğazın
ötesindeki ultra-Doğu ise kesinlikle
Şeytan'ın araçlan sayılmaktadırlar.
îç Avrupa (AT/AB), dış Avrupa
(özellikle Orta ve Doğu Avrupa) ve
Avrupa olmayanın yarattığı iç içe geç-
miş üç halka yapısal pek çok çeşitle-
meyi içermektedir. Iç Avrupa, dış
Avrupayı gelecekteki üyelikleriyle ilgi-
li, gözlemci üye statüsü türünde. belir-
siz vaatlerle kendine bağlamaktadır.
Dış Avrupa, Avrupa olmayanın sö-
mürülmesinden arta kalan pislikleri
paylaşmaya, söz gelimi. hammaddeler
için depo oluşturmaya, çağnlabiür.
Ortaya öldüriilecek Araplar, Türkler
ve Ruslar çıktığında da Orta ve Doğu
Avrupa "Doğu despotluğu' karşısında
yerlerini almalan gerektigini bilmekte-
dirler.
Işçidışarı!
Uygulamada büyük aynhklar, söz-
gelimi, dört özgürlüğün (mal, hizmet,
sermaye ve işçi dolaşırrunın) AT/AB
içinde tümüyle geçerliliğine karşılık,
Çevredekikr için yalnızca üçüne (işçi-
nin değil de mal, hizmet ve sermayenin
özgür dolaşırruna) izin verilmesiyle en
somut biçimde ortaya çıkmaktadır.
Bu kulübün içindeki halk her istediği
yerde iş bulabilirken, dışandan gelen-
ler ancak çağnlırlarsa içeriye girebil-
mektedirler.
Merkez durumu olduğunca Jcoru-
mak, değerlerin Merkeze akmasının
süregiünesini istemektededir; Çevre
ya da başka bir deyişle, mal ve hizmet
sağlayanlar ile merkezden alınanı tü-
ketenler ise bunlan değiştirme çaba-
sındadır. Sonuç açıktır: Sermaye
Merkeze geri akmakta, değer artışın-
dan kısmen sorumlu olan ışçiler ise
kapıda durdurulmaktadırlar. Gele-
cekte de AT/AB ortaklığı, içeriye sız-
mak isteyecek ya da böyle yapmayı
planlamakla suçlanacak, işçilere karşı
polis ve asker koruması arayacakür.
Türk işçiler de yüksekteki kaleye Al-
man ve Fransız kanatlanndan tırman-
maya çalışmaktadırlar. Kuşkusuz
ATı AB 57 milyoniuk Türke. işçi hare-
keti özgürlüğü olan, dördüncü özgür-
lüğü vermeyecektir; bunun nedeni de
sayılanrun bu denli çok olması değil-
dir. Türklerin engellenmesinin temel
nedeni süpra-Avrupa milliyetçıliğinde
yatmaktadır; başka bir deyişle, Kendi-
öteki, yapısal Merkez-Çevre karşıtlı-
ğıyla koşutluk (paralellik) içinde
Türklerin aşağılayıcı sosyal işlerde
kullanılmalan meşrulaşürüırken, ışleri
bittiğinde. kendilerine artık gerek kal-
madığında. Çevredeki konumlanna
geri gitmeleri beklenmektedir.
Bu durumdaki en açık karşıt strateji
iç ve dış Çevrelerin birleşmesıdir: an-
cak. bölünmüş Araplar ve Doğu Av-
rupa ödüllerini bekJemektedirler.
Türklerin tepkisi ise acı ve açtktır;
Türkler Doğu'ya doğru bir arayış için-
dedirler ve ilk aşamada eski Sovyetler
Birliği'nden kopan altı Cumhuriyet'-
teki yaklaşık 60 milyona yaklaşmak-
tadır'lar.
Avrupa makro-tarihi hiçbirbiçimde
Batı Avrupa süper-devleti yönünde
doğrusal bir ilerleme göstermemiştir.
Avrupalılar Kendi-öteki karşıtlığını
1683 Viyana kuşatmasını da kapsayan
1453 öncesi ve sonrası Osmanh yayıl-
maahğının beslediğini varsayarken
Avrupalılar bundan çok daha erken
ortaya çıkan Greko-Romen yayılma-
cılığmı unutmaktadırlar.
Ciddi bir süpra-Avrupa kurumu-
nun yapılaşması sahneye oldukça geç
çıkmıştır. Şu anda Avrupa Birliği ol-
maya haarlanan Avrupa Topluluğu'-
nun doğum günü olan 9 Mayıs 1950,
bu yapılanmarun da başlangıç tarihi
sayılabilir. Eğitimini Amerika'nın ege-
menliğindeki NATO'dan alan Baü
Avrupa 'nın siyasal sınıfının Almanlan
bastınp, Ruslan dışanda bırakacak
bir foımül arayışı, Avrupa'ya Ameri-
kalılann getirilmesine karar verişle
sonuçlanmıştır. Bu karann ardındaki
mesajı alan Almanlar ise yalnızca
süpra-milliyetçiliği benimseyerek ye-
nıden milliyetçi olabileceklerini anla-
mışlardır. Soğuk savaşın yatışmasıyla,
1989"dan çok daha önce (AGIK'in ar-
dından 1975'te) AT AB ile ilgili baş-
tan beri var olan planlara Fransızlar
yeni canlılık getirmışlerdir. Uzun va-
deli plan yapmaktaki ve devlet kur-
maktakı yetenekle Fransız aksanlı
süpra-Avrupacılık kanşımı ortaya
çıkmıştır. Bugün Amerikalılar görev-
lerini yapmış ve dönme zamanlan gel-
miştir: Almanlar bastınlmıştır; Avru-
palılar işbirliğine zorlanmışlardır;
Ruslar da zaten artık ortada yoklar.
Avrupalılann; İngilizlerle İskoçyalı-
lar, Kuzey Fransa ile Güney Fransa
arasındaki anlaşmazlıklara karşın bir-
likte etkinliklere girişebümelerinin
nedeni ise çok basittir; basit bir süper-
öteki ile karşı karşıya gelindiğinde, sü-
per-Kendini yaratmaya çağırabilecek
normatif bir güç vardır. Aynca, sah-
neden bir öteki çıkanldıgında. son
zamanlarda Sovyetler BirliğTnin du-
rumundaki gibi, sisteme oturacak yeni
bir öteki aranır. Aranacak bölge de
kuşkusuz Doğu'dur; geleneksel dört
öteki arasından birisi seçilecektir. An-
cak bu yalnızca korkacak değil nefret
edilecek ya da küçümsenecek bir öte-
kinin de arayışıdır. Çünkü olumlu
Kendinin varhğı oiumsuz ötekinin bu-
lunmasıyla gerçekleşebilir. Öteki boş-
luğunu dolduracak aday listesi hazır-
dır. Ruslar şu an için ortadan kalktı-
ğından, Japonlar da geri planda
kaldığından, seçim Türkler ile Araplar
arasındandır.
Türkiye'nin üyeliği
Doğu'yu Doğu'ya karşı kışkırtıp,
onlan birbirine düşürerek Avrupa'-
dan uzak tutma yönteminin ise uzun
bir gecmişi vardır. Bu arada Türklerin
yakın bir gelecekte hırpalanmalan için
de manüksal gerekçeler hazırdır. Bi-
rinci Dünya Savaşı'ndan sonra uzun
süredir Ruslarla Araplann gölgesinde
geri planda kalan Türkler, Müslüman
olarak öteki-şeytan içindeki yerlerini
korumaktadırlar: Türkiye'nin AT ya
da AB üyeliği ise kuşkusuz, Hıristiyan
olan Kendi imajını lekeleyecektir.
Sonuç olarak, Prof. Galtung Kendi-
öteki karşıthğının Türklere karşı hare-
kete geçmek için kullanılabileceğinden
kaygılanmakta ve AT/AB sürecinin
ilerleme hızı, rahatlığı ve hedeflerine
ilişkin tartışmalardan yoksunluktan
rahatsızlık duvmaktadır.
TARTIŞMA
'Aydın ve Aydın'
P
rof. îlhan Arsel'in
"Aydın ve Aydın"
kitabı 1993
başında çıkü.
büyük ilgi gördü,
ilkbaskjsıl5
günde bitti. İkinci baskısı çıkar
çıkmaz da toplatıldı.
Ga^etelerdebukonudaçok .. ,
kısa haberlerçıku, toplatmanın
nedeni açıklanmadı (ben
görmemiş de olabilirim). Daha
şpnra Aziz Nesin'in ve M.T.
Öngören'in yazılanndan
anladığım kadan ile toplatma
karan Diyanet işlerinde görevli
bir bilirkişinin (doçent olduğu
söyleniyor) özel çabalan
.sonunda alınmış. Neden: Her
zamanki gibi. yayın yolu ile
dinesaygısızlık.
Oysa asıl neden çok açık:
Türkiye'de, şeriat aleyhine
yazılan her şeyi, her yolu
deneyerek, yasaklamak /
karalamak / engellemek.
İlhan Arsel bundan önceki
yapıtlan ile de köktendincilerin
sürekli uğraşuklan, ülkemizde
az bulunan yürekji birkaç
gerçek bilim adamından birisi.
Ilerlemiş yaşında aydın kafası
çogumuzdan daha genç.
Bildiklerini anlatmasını
engelliyorlar, üpkı Uğur
Mumcu'yu susturduklan gibi.
üpkı Şeytan Ayetleri'nin basımı
gerekçesi ile Aziz Nesın'i
sürekli tehdıtettikleri gibi. İ.
Arsel'e yapılan haksızlık
nedense Cumhuriyet'in de hiç
dikkatiniçekmedi. Gazetenin
bu olayın peşine gitmesi. önce
kamuoyunu bilgilendirmesi,
ardından da olayı eleştirmesi ve
İ. Arsel'i, daha doğrusu laikliği
ve düşünce/söz özgürlüğünü
savunması gerekirdi. Buna
bugünlerde çok gerek
duyuyoruz. Sessizce
geçiştirilecek bir olay değil bu,
çok hesaplı ve çok hizb yapıldı,
devletin her tür yasaklama
olanaklanru birileri -akillıca-
kendilerine kullandı!
Gazeteden bu konuyla
yeterince ilgilenmesini
bekleyebilir miyiz?
Saygılanmla.
Ömer Kuteli / Ankara
PENCERE
IşaretL
fğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batınrsak rahatlık-
la diyebiliriz ki:
Basının hali duman!..
Kimse gücenmesin, alınmasın, dün çok satışlı gazeteler-
de nal kadar harflerle manşetler atılmıştı:
"Baba, Sezgin'i seçti!.."
Haber metinlerini okudum, Baba'nın böyle bir lafınarast-
layamadım..
Denebilirki:
-Canım, Baba'nın gönlü Sezgin'eyatmıyor mu? Bunu da
bilmeyen kaldı mı?
Doğru...
Ancak bir duyumun ya da yorumun haberleşmesi gaze-
teciliğin en önemli konularından biridir. okullarda 'haber'in
ne olduğu gazeteci adaylarına belletilir.
öyleyse nedir bu?
Kimbilir, belki de özel televizyonlar haber verme önceli-
ğini ele geçirince basına yorumdan gayrı bir şey kalmıyor;
ya da çok satışlı kimi gazete siyasal iktidarı biçimlendirme
yolunda birinci sayfayı kullanmanın dayanılmaz hafifliğine
kendisini kaptırdı En kötü olasılık da şu: Türk basını artık
gazetecilik kurallarını bir yana bıraktı...
•
Ne var ki biz gazeteci olarak Baba'nın işaretini beklerken
Kıbrıs konusunda çok önemli şeyler oluyordu, Rauf Denk-
taş Meclis'te açıklamıştı:
- New York'a gitmeyeceğim...
Bu haber, yalnız bizi değil, New York'u, Londra'yı, Pa-
ris'i, Berlin'i, Atina'yı vb. de ilgilendirir; ama, çok satışlı
gazetelerde ara ki bulasın, yalnız Cumhurıyet'te manşet...
Hayır, amacım şu ya da bu gazeteyi eleştirmek değil, ha-
ber atlamak ya da atlatmak mesleğin şanındandır. Ustelik
Meclis'te yapılan bir konuşma atlanır mı? Ben mesleğimiz
açısından bir soruyu gündeme getirmek istiyorum:
- Nereye gidiyoruz?
Maşaliah basın olarak büyüdük, mılyarları bir yana bıra-
kın, trilyonlarla oynuyoruz; promosyon sayesirtde kimi
gazetenin tirajı bir milyon sınırını deldi; meslektaşlar ara-
sında zehir zemberek olanlan var; gazete sayfaları ekleri
artyor, pırıl pırıl baskılar, bol boya, karmakarışık sayfa dû-
zeni; ama:
- Nereye?
Oünya ve Türkiye gerçekliğini bir yana koyduk, dedikodu
ve söylenti üzerine gidiyoruz, pornoya dönük çıplaklık pa-
zarı sergiliyoruz. Kodaman politikacılarla ve büyük işa-
damlarıyla kimi meslektaşların ilişkileri, meslek ahlakına
sığacak gibi görünmüyor. Basının bir ucunda lüks, para
bolluğu, gösteriş; öteki ucunda parasızlık, yoksulluk, güç-
lük!.. En önemlisi, bugün Türkiye'de fikir özgürlüğü "Terör
Kanunu" çerçevesinde boğulmaktadır, kimsenin aldırdığı
yok... ^
Peki, Baba işaret verdi mi?
Ünlü bir kadın politikacıyı frikikten yakalamak üzerine
pusu kurmuş kulağı kesıkfoto muhabıri gıbı herkes gözleri-
ni Çankaya'ya dikmiş bakıyor:
- Baba işaret verdi mi?
-Verecek, verecek...
- Kim bilir belki de el altından işareti verdi de bızim habe-
rimizolmadı...
- Dayanamaz işareti verir...
-Amasusuyor...
Sonuçta Baba açıktan işaret vermeyince, dayanamadık,
birbirimizi atlatmak ıçin manşeti çektik:
»"Baba. Sezgın dedi!.."
Oh yahu!..
Bir ülke, bir basın, bir toplum ve insanlar bu kadar şartla-
nırsa, ortalıkta bir hastalık kol geziyor demektir. Baba'yı da
kutlarız: işaret vermeden işaret vermek, Işte buna denir.
Aşkolsun!..
Eski TV'nizi
getirin.
Mükemmel
bir Arcelik'le
SAR1Z ASLtYE
HUKUK
HÂKİMLİGl'NDEN
1992/282 Es.
1993/56 Kar.
Davacı Süleyman Çelik tara-
fından davalüar Sanz Tapu Si-
cil Müdürlügü, özden Çelik ile
Mukadder Çelik hakkında açu-
ğı tapu kayıt tashihi davasında:
Davalı Sanz Uçesi Dallıkaak
köyü nOfusunda kayıtlı Mehmet
oğlu özden Çelik'e tebügat ya-
pılamadığından. Sanz tapu kQ-
tuğünOn 10.9.1986 tanh No:8'de
3.2.1977 tarih No: 2'de hisseler
4/12 hisse nispetleri 4/16 olarak
düzeitilmesine 65.1993 gün ve
1993/56 sayüı kararla hukttm ve-
rilmiş olup \% bu karar hükmü-
nün davalı özden Çelik'e ilanen
tebliğine ilanından sonra 15 gün
içerisinde temyiz etmediği takdır-
de karann kesinleşmiş sayılaca-
ğı karar tebliğ yerine kaim
olunur. 24.5.1993
Basın: 49141
RİZE ASLİYE 1.
HUKUK
MAHKEMESt
199V100 e»<:
Davacı Mehmet Ali Toptan
tarafından davalılar Yaşar Yü-
dız ve 71 arkadası aleyhine açı-
lan mülkiyetin tespiti davasının
yapılan dunışmalan sırasında
Rize merkez Taşlide Mahallesi'-
nde kain tapunun 1130 parsel
nosunda kayıtlı taynmann da-
vacı Mehmet Al Toptan'a ait oi-
dugunun yapılan davanın
verilen karar gereğince:
Davahlardan Sevilay, Köksal,
tbrahim, Aysel ve Hasan Kaba'-
nın ve Emine, Hüriye, Erkan,
Serkan, Hayriye Yıldız ve Fat-
ma Karakaş, Ülviye Taylan'ın
adreslerinin bilinmedigi kendile-
rine dava dilekçesi tebliğ edile-
medigi anlasıldığından duruşraa
günü olan 25.6.1993 günü saat
9'da mahkememiz salonunda
hazır bulunmalan ve bir vekil
marifetiyle kendüerini temsil et-
tirmeleri dava dilekçesi yerine
kain olmak uzere ilanen tebliğ
olunur. 28.5.1993
Basın: 49140
5
I
H I M i N TESÜM
MDV-M70 70 B0UN TlTX-STlltO
«TV-7463 63 B0UN nTX-SietiO
/«TV-645J 55 B0UN IHX-JTHK>
A«IV-455 55 EHUN 1tTX
MtlV-4155 55 B0UM n n nnuMK
MnV4)l51B0UNHTX
«CIV4I51 51 BCIAH .Tvnıuuuu
I.SEÇENIK
1000.00C
1000 000
2000000
2.000.000
2.000.000
1000000
2.000.000
JAAT)
İ257000
1701.000
1.514.000
1.«0.000
1.371.000
1 199.000
1.100.000
"3SS11
15 542.000
11206.000
11.504000
10940000
10 226000
9194.000
t.600 000
1.İIÇINIK
•*«
2J100.000
2JJO0.0OO
1O0HJBM
2JJO0.O0O
2J100.000
1000.000
UO00J00O
IMSfT
(I««T)
1İU.O0O
1.157 000
1 071.000
1.0! 5.000
9UM>
119.000
75100C
17.3M00O
13J7000O
)17n.0OO
11110.000
11.1»000
10.190000
9JJ0000
l.SI(INIK
ıw>
1000.000
1000.000
1000.000
lOOOOOO
2.000^00
3J0O.O0O
100OMO
(U*r)
I.266.O0O
960.000
•95.000
144:000
777.000
6UO00
631000
19 7Î1.0O0
15X0.000
14J30.0H
1MM.000
13J7I.OK
11J61000
107?2000
* : .
zded.r
Evet! İnanmakta zorluk çekebılırsıniz. Ama bu müthiş fırsal, kısa bir sure ıçin Arçelik Yetkili
Satıcılan'nda sizi bekliyor. Markaıı, büyüklüğü, yoşı n« elursa elsun, çalışır
durumda, eski renkii televizyonunuıu getirin, bir Arçelik Mükemmel Televızyonun
2.0O0.0O0 TL tutarındaki pesinatına sayalım. Kalanım çok çok uygun jartlorda, taksille
ödeyin. Hem eskiyı değerlendirin, hem mükemmel televizyon keyfini yajayın Peki, siyah
beyaz televizyonumu değerlendirsem derseniz... Onu da getirin, 650.000 TL sayıp, peşinat-
tan düselim. Sâzün kısacı, siz bir Arçelik Yetkili Satıcısı'na htmcn uğrayın.
T.C.
DENİZLİ 2. ASLtYE
HUKUK
MAHKEMESt
992/504
Davacı Hatice Pala vekili ta-
rafından davalı Emine öztürk
ve arkadaşlan aleyhine açılan ta-
pu iptal davasında;
Denizli Uzunpınar köyünden
davalı Yusuf oğlu Eşref Baylan
adına çıkarülan davetiyenin geri
döndüğu, soruştunna ile adresi
tespit edilemediğinden duruşma
gunü olan 25.6.1993 günü saat
9'da bizzat kendisi veya bir ve-
kille temsil etürmesi gelmediği
ve bir vekille temsil ettirmediği
takdirde davanın yokluğunda
görülüp bitirileceği dava dilek-
çesi davetiyesi yerine geçmek
üzere ilan olunur.
Basın: 49144