25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 HAZİRAN1993 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Avrupa Milliyetçiliğive Türkiye... Prof. Galtung kendi-öteki karşıtlığmın Türklere karşı harekete geçmek için kullanılabileceğinden kaygılanmakta ve AT/AB sürecinin ilerleme hızı, rahatlığı ve hedeflerine ilişkin tartışmalardan yoksunluktan rahatsızlık duymaktadır. Doç. Dr. AYSELİ USLLATA Ş u sıralarda Türkiye*de olanlan ya da olabilecek- leri anlamak, çözümle- mek ıçin dışandan Tür- kiye'ye bakan. küresel bir yaklaşımla ve tarihin ışı- ğında gelişimleri irdeleyip açımsayan banşçı bir bilimadamının görüşlerine, uyanlanna kulak verme- nin yaranna inanarak, Prof. Johan Galtung'un geçen yıl, şubat 1992 tan- hinde, Londra Üniversitesi'nde yaptı- ğı bir konuşmamn özetini aktarmak istiyorum. Prof. Galtung'un gözüyle Avnıpa'da bir süpra (üst) milliyetçi- liğin ortaya çıkmakta olduğunu öne süren Prof. Galtung. süpra-millivetçi- Uği, konfederal bir Avrupa Topluluğu düşüncesinden doğan Avrupa Birliği gibi bir federasyon ya da süper-devlet olarak tarumhyor. Iki yönlü bir süreci. Kendi-öteki karşıtlığın] içeren milliyet- çilikte Kendi kavramı. kuşkusuz. milli- yetçi kolektif Kendidir; öteki ise geri İcalan dünya. Kendi-dışındakilerdır Avrupa kültüriinün kökeninde rast- lanan hem Tann'ya hem de Şeytan'a inananlann mezhebinde ikicüik, bir kategorinin tümüyle iyi, ötekinin ise kötü olduğu düşüncesi bulunmakta- dır. Bu düşünceye göre yukanda bir yerlerde bulunan üstün ve erkek bir T«nn'yı, aşağılarda bir yerlerde bulu- nan ve yine erkek olan üstün bir Şey- tan dengeler; 'Kendi' Tann tarafından seçilmiş olarak görülürse. 'seçilmış ın- san' Judeo-Hıristiyanhğın ilk örneği olarak karşımıza çıkar. Sonuç, katı Aristo mantığıyla, "Tann'nın seçme- diğı insanlar, Şeytan'ın seçtiği insan- lardır" değilse de buna çok yakındır. Böylece çok sert ve dinsel kökler üstü- ne kurulmuş bir millıyetçıükle karşıla- şıhr. Evrasya bölgesindeki tarihsel öteki dört şunlardır: Arapiar ya da Müslü- manlar; Osmanldar ya da Türkkr; Sovyetler ya da Ruslar ve daha da uzaktaki San Tehlike (Atilla ve Cengiz Han, sonralan da Japonlar). Ruslar değişik abece (alfabe) kullandıklan, hepsinin de ötesinde Yunanlı Orto- dokslann Romalı Katoliklere ihanet ettiklerini söylemekte direndikleri için belirsiz bir duruma girmektedirler. Avrupalılar için banş ya Araplara (Müslümanlara), Türklere, Ruslara karşı Hıristiyan Avrupa milletlerinin bırleşmesidir ya da Birleşmiş Milletler örneğinde Batılı kavramlar üzerine kurulmuş, Batının yönetimindeki bir düzenlemedir. AT ya da AB birinci ti- pe uymaktadır. İskoçya'dan Çekoslovakya'ya uza- nan Avrupa"nın Merkezi beş Protes- tanlığın kuzeybatısında ise, Güney ve Doğu Avrupa Çevrede kuşkulu bir ko- numda bulunuyor demektir. Akdeni- an ötesindeki ultra-Güney ile Boğazın ötesindeki ultra-Doğu ise kesinlikle Şeytan'ın araçlan sayılmaktadırlar. îç Avrupa (AT/AB), dış Avrupa (özellikle Orta ve Doğu Avrupa) ve Avrupa olmayanın yarattığı iç içe geç- miş üç halka yapısal pek çok çeşitle- meyi içermektedir. Iç Avrupa, dış Avrupayı gelecekteki üyelikleriyle ilgi- li, gözlemci üye statüsü türünde. belir- siz vaatlerle kendine bağlamaktadır. Dış Avrupa, Avrupa olmayanın sö- mürülmesinden arta kalan pislikleri paylaşmaya, söz gelimi. hammaddeler için depo oluşturmaya, çağnlabiür. Ortaya öldüriilecek Araplar, Türkler ve Ruslar çıktığında da Orta ve Doğu Avrupa "Doğu despotluğu' karşısında yerlerini almalan gerektigini bilmekte- dirler. Işçidışarı! Uygulamada büyük aynhklar, söz- gelimi, dört özgürlüğün (mal, hizmet, sermaye ve işçi dolaşırrunın) AT/AB içinde tümüyle geçerliliğine karşılık, Çevredekikr için yalnızca üçüne (işçi- nin değil de mal, hizmet ve sermayenin özgür dolaşırruna) izin verilmesiyle en somut biçimde ortaya çıkmaktadır. Bu kulübün içindeki halk her istediği yerde iş bulabilirken, dışandan gelen- ler ancak çağnlırlarsa içeriye girebil- mektedirler. Merkez durumu olduğunca Jcoru- mak, değerlerin Merkeze akmasının süregiünesini istemektededir; Çevre ya da başka bir deyişle, mal ve hizmet sağlayanlar ile merkezden alınanı tü- ketenler ise bunlan değiştirme çaba- sındadır. Sonuç açıktır: Sermaye Merkeze geri akmakta, değer artışın- dan kısmen sorumlu olan ışçiler ise kapıda durdurulmaktadırlar. Gele- cekte de AT/AB ortaklığı, içeriye sız- mak isteyecek ya da böyle yapmayı planlamakla suçlanacak, işçilere karşı polis ve asker koruması arayacakür. Türk işçiler de yüksekteki kaleye Al- man ve Fransız kanatlanndan tırman- maya çalışmaktadırlar. Kuşkusuz ATı AB 57 milyoniuk Türke. işçi hare- keti özgürlüğü olan, dördüncü özgür- lüğü vermeyecektir; bunun nedeni de sayılanrun bu denli çok olması değil- dir. Türklerin engellenmesinin temel nedeni süpra-Avrupa milliyetçıliğinde yatmaktadır; başka bir deyişle, Kendi- öteki, yapısal Merkez-Çevre karşıtlı- ğıyla koşutluk (paralellik) içinde Türklerin aşağılayıcı sosyal işlerde kullanılmalan meşrulaşürüırken, ışleri bittiğinde. kendilerine artık gerek kal- madığında. Çevredeki konumlanna geri gitmeleri beklenmektedir. Bu durumdaki en açık karşıt strateji iç ve dış Çevrelerin birleşmesıdir: an- cak. bölünmüş Araplar ve Doğu Av- rupa ödüllerini bekJemektedirler. Türklerin tepkisi ise acı ve açtktır; Türkler Doğu'ya doğru bir arayış için- dedirler ve ilk aşamada eski Sovyetler Birliği'nden kopan altı Cumhuriyet'- teki yaklaşık 60 milyona yaklaşmak- tadır'lar. Avrupa makro-tarihi hiçbirbiçimde Batı Avrupa süper-devleti yönünde doğrusal bir ilerleme göstermemiştir. Avrupalılar Kendi-öteki karşıtlığını 1683 Viyana kuşatmasını da kapsayan 1453 öncesi ve sonrası Osmanh yayıl- maahğının beslediğini varsayarken Avrupalılar bundan çok daha erken ortaya çıkan Greko-Romen yayılma- cılığmı unutmaktadırlar. Ciddi bir süpra-Avrupa kurumu- nun yapılaşması sahneye oldukça geç çıkmıştır. Şu anda Avrupa Birliği ol- maya haarlanan Avrupa Topluluğu'- nun doğum günü olan 9 Mayıs 1950, bu yapılanmarun da başlangıç tarihi sayılabilir. Eğitimini Amerika'nın ege- menliğindeki NATO'dan alan Baü Avrupa 'nın siyasal sınıfının Almanlan bastınp, Ruslan dışanda bırakacak bir foımül arayışı, Avrupa'ya Ameri- kalılann getirilmesine karar verişle sonuçlanmıştır. Bu karann ardındaki mesajı alan Almanlar ise yalnızca süpra-milliyetçiliği benimseyerek ye- nıden milliyetçi olabileceklerini anla- mışlardır. Soğuk savaşın yatışmasıyla, 1989"dan çok daha önce (AGIK'in ar- dından 1975'te) AT AB ile ilgili baş- tan beri var olan planlara Fransızlar yeni canlılık getirmışlerdir. Uzun va- deli plan yapmaktaki ve devlet kur- maktakı yetenekle Fransız aksanlı süpra-Avrupacılık kanşımı ortaya çıkmıştır. Bugün Amerikalılar görev- lerini yapmış ve dönme zamanlan gel- miştir: Almanlar bastınlmıştır; Avru- palılar işbirliğine zorlanmışlardır; Ruslar da zaten artık ortada yoklar. Avrupalılann; İngilizlerle İskoçyalı- lar, Kuzey Fransa ile Güney Fransa arasındaki anlaşmazlıklara karşın bir- likte etkinliklere girişebümelerinin nedeni ise çok basittir; basit bir süper- öteki ile karşı karşıya gelindiğinde, sü- per-Kendini yaratmaya çağırabilecek normatif bir güç vardır. Aynca, sah- neden bir öteki çıkanldıgında. son zamanlarda Sovyetler BirliğTnin du- rumundaki gibi, sisteme oturacak yeni bir öteki aranır. Aranacak bölge de kuşkusuz Doğu'dur; geleneksel dört öteki arasından birisi seçilecektir. An- cak bu yalnızca korkacak değil nefret edilecek ya da küçümsenecek bir öte- kinin de arayışıdır. Çünkü olumlu Kendinin varhğı oiumsuz ötekinin bu- lunmasıyla gerçekleşebilir. Öteki boş- luğunu dolduracak aday listesi hazır- dır. Ruslar şu an için ortadan kalktı- ğından, Japonlar da geri planda kaldığından, seçim Türkler ile Araplar arasındandır. Türkiye'nin üyeliği Doğu'yu Doğu'ya karşı kışkırtıp, onlan birbirine düşürerek Avrupa'- dan uzak tutma yönteminin ise uzun bir gecmişi vardır. Bu arada Türklerin yakın bir gelecekte hırpalanmalan için de manüksal gerekçeler hazırdır. Bi- rinci Dünya Savaşı'ndan sonra uzun süredir Ruslarla Araplann gölgesinde geri planda kalan Türkler, Müslüman olarak öteki-şeytan içindeki yerlerini korumaktadırlar: Türkiye'nin AT ya da AB üyeliği ise kuşkusuz, Hıristiyan olan Kendi imajını lekeleyecektir. Sonuç olarak, Prof. Galtung Kendi- öteki karşıthğının Türklere karşı hare- kete geçmek için kullanılabileceğinden kaygılanmakta ve AT/AB sürecinin ilerleme hızı, rahatlığı ve hedeflerine ilişkin tartışmalardan yoksunluktan rahatsızlık duvmaktadır. TARTIŞMA 'Aydın ve Aydın' P rof. îlhan Arsel'in "Aydın ve Aydın" kitabı 1993 başında çıkü. büyük ilgi gördü, ilkbaskjsıl5 günde bitti. İkinci baskısı çıkar çıkmaz da toplatıldı. Ga^etelerdebukonudaçok .. , kısa haberlerçıku, toplatmanın nedeni açıklanmadı (ben görmemiş de olabilirim). Daha şpnra Aziz Nesin'in ve M.T. Öngören'in yazılanndan anladığım kadan ile toplatma karan Diyanet işlerinde görevli bir bilirkişinin (doçent olduğu söyleniyor) özel çabalan .sonunda alınmış. Neden: Her zamanki gibi. yayın yolu ile dinesaygısızlık. Oysa asıl neden çok açık: Türkiye'de, şeriat aleyhine yazılan her şeyi, her yolu deneyerek, yasaklamak / karalamak / engellemek. İlhan Arsel bundan önceki yapıtlan ile de köktendincilerin sürekli uğraşuklan, ülkemizde az bulunan yürekji birkaç gerçek bilim adamından birisi. Ilerlemiş yaşında aydın kafası çogumuzdan daha genç. Bildiklerini anlatmasını engelliyorlar, üpkı Uğur Mumcu'yu susturduklan gibi. üpkı Şeytan Ayetleri'nin basımı gerekçesi ile Aziz Nesın'i sürekli tehdıtettikleri gibi. İ. Arsel'e yapılan haksızlık nedense Cumhuriyet'in de hiç dikkatiniçekmedi. Gazetenin bu olayın peşine gitmesi. önce kamuoyunu bilgilendirmesi, ardından da olayı eleştirmesi ve İ. Arsel'i, daha doğrusu laikliği ve düşünce/söz özgürlüğünü savunması gerekirdi. Buna bugünlerde çok gerek duyuyoruz. Sessizce geçiştirilecek bir olay değil bu, çok hesaplı ve çok hizb yapıldı, devletin her tür yasaklama olanaklanru birileri -akillıca- kendilerine kullandı! Gazeteden bu konuyla yeterince ilgilenmesini bekleyebilir miyiz? Saygılanmla. Ömer Kuteli / Ankara PENCERE IşaretL fğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batınrsak rahatlık- la diyebiliriz ki: Basının hali duman!.. Kimse gücenmesin, alınmasın, dün çok satışlı gazeteler- de nal kadar harflerle manşetler atılmıştı: "Baba, Sezgin'i seçti!.." Haber metinlerini okudum, Baba'nın böyle bir lafınarast- layamadım.. Denebilirki: -Canım, Baba'nın gönlü Sezgin'eyatmıyor mu? Bunu da bilmeyen kaldı mı? Doğru... Ancak bir duyumun ya da yorumun haberleşmesi gaze- teciliğin en önemli konularından biridir. okullarda 'haber'in ne olduğu gazeteci adaylarına belletilir. öyleyse nedir bu? Kimbilir, belki de özel televizyonlar haber verme önceli- ğini ele geçirince basına yorumdan gayrı bir şey kalmıyor; ya da çok satışlı kimi gazete siyasal iktidarı biçimlendirme yolunda birinci sayfayı kullanmanın dayanılmaz hafifliğine kendisini kaptırdı En kötü olasılık da şu: Türk basını artık gazetecilik kurallarını bir yana bıraktı... • Ne var ki biz gazeteci olarak Baba'nın işaretini beklerken Kıbrıs konusunda çok önemli şeyler oluyordu, Rauf Denk- taş Meclis'te açıklamıştı: - New York'a gitmeyeceğim... Bu haber, yalnız bizi değil, New York'u, Londra'yı, Pa- ris'i, Berlin'i, Atina'yı vb. de ilgilendirir; ama, çok satışlı gazetelerde ara ki bulasın, yalnız Cumhurıyet'te manşet... Hayır, amacım şu ya da bu gazeteyi eleştirmek değil, ha- ber atlamak ya da atlatmak mesleğin şanındandır. Ustelik Meclis'te yapılan bir konuşma atlanır mı? Ben mesleğimiz açısından bir soruyu gündeme getirmek istiyorum: - Nereye gidiyoruz? Maşaliah basın olarak büyüdük, mılyarları bir yana bıra- kın, trilyonlarla oynuyoruz; promosyon sayesirtde kimi gazetenin tirajı bir milyon sınırını deldi; meslektaşlar ara- sında zehir zemberek olanlan var; gazete sayfaları ekleri artyor, pırıl pırıl baskılar, bol boya, karmakarışık sayfa dû- zeni; ama: - Nereye? Oünya ve Türkiye gerçekliğini bir yana koyduk, dedikodu ve söylenti üzerine gidiyoruz, pornoya dönük çıplaklık pa- zarı sergiliyoruz. Kodaman politikacılarla ve büyük işa- damlarıyla kimi meslektaşların ilişkileri, meslek ahlakına sığacak gibi görünmüyor. Basının bir ucunda lüks, para bolluğu, gösteriş; öteki ucunda parasızlık, yoksulluk, güç- lük!.. En önemlisi, bugün Türkiye'de fikir özgürlüğü "Terör Kanunu" çerçevesinde boğulmaktadır, kimsenin aldırdığı yok... ^ Peki, Baba işaret verdi mi? Ünlü bir kadın politikacıyı frikikten yakalamak üzerine pusu kurmuş kulağı kesıkfoto muhabıri gıbı herkes gözleri- ni Çankaya'ya dikmiş bakıyor: - Baba işaret verdi mi? -Verecek, verecek... - Kim bilir belki de el altından işareti verdi de bızim habe- rimizolmadı... - Dayanamaz işareti verir... -Amasusuyor... Sonuçta Baba açıktan işaret vermeyince, dayanamadık, birbirimizi atlatmak ıçin manşeti çektik: »"Baba. Sezgın dedi!.." Oh yahu!.. Bir ülke, bir basın, bir toplum ve insanlar bu kadar şartla- nırsa, ortalıkta bir hastalık kol geziyor demektir. Baba'yı da kutlarız: işaret vermeden işaret vermek, Işte buna denir. Aşkolsun!.. Eski TV'nizi getirin. Mükemmel bir Arcelik'le SAR1Z ASLtYE HUKUK HÂKİMLİGl'NDEN 1992/282 Es. 1993/56 Kar. Davacı Süleyman Çelik tara- fından davalüar Sanz Tapu Si- cil Müdürlügü, özden Çelik ile Mukadder Çelik hakkında açu- ğı tapu kayıt tashihi davasında: Davalı Sanz Uçesi Dallıkaak köyü nOfusunda kayıtlı Mehmet oğlu özden Çelik'e tebügat ya- pılamadığından. Sanz tapu kQ- tuğünOn 10.9.1986 tanh No:8'de 3.2.1977 tarih No: 2'de hisseler 4/12 hisse nispetleri 4/16 olarak düzeitilmesine 65.1993 gün ve 1993/56 sayüı kararla hukttm ve- rilmiş olup \% bu karar hükmü- nün davalı özden Çelik'e ilanen tebliğine ilanından sonra 15 gün içerisinde temyiz etmediği takdır- de karann kesinleşmiş sayılaca- ğı karar tebliğ yerine kaim olunur. 24.5.1993 Basın: 49141 RİZE ASLİYE 1. HUKUK MAHKEMESt 199V100 e»<: Davacı Mehmet Ali Toptan tarafından davalılar Yaşar Yü- dız ve 71 arkadası aleyhine açı- lan mülkiyetin tespiti davasının yapılan dunışmalan sırasında Rize merkez Taşlide Mahallesi'- nde kain tapunun 1130 parsel nosunda kayıtlı taynmann da- vacı Mehmet Al Toptan'a ait oi- dugunun yapılan davanın verilen karar gereğince: Davahlardan Sevilay, Köksal, tbrahim, Aysel ve Hasan Kaba'- nın ve Emine, Hüriye, Erkan, Serkan, Hayriye Yıldız ve Fat- ma Karakaş, Ülviye Taylan'ın adreslerinin bilinmedigi kendile- rine dava dilekçesi tebliğ edile- medigi anlasıldığından duruşraa günü olan 25.6.1993 günü saat 9'da mahkememiz salonunda hazır bulunmalan ve bir vekil marifetiyle kendüerini temsil et- tirmeleri dava dilekçesi yerine kain olmak uzere ilanen tebliğ olunur. 28.5.1993 Basın: 49140 5 I H I M i N TESÜM MDV-M70 70 B0UN TlTX-STlltO «TV-7463 63 B0UN nTX-SietiO /«TV-645J 55 B0UN IHX-JTHK> A«IV-455 55 EHUN 1tTX MtlV-4155 55 B0UM n n nnuMK MnV4)l51B0UNHTX «CIV4I51 51 BCIAH .Tvnıuuuu I.SEÇENIK 1000.00C 1000 000 2000000 2.000.000 2.000.000 1000000 2.000.000 JAAT) İ257000 1701.000 1.514.000 1.«0.000 1.371.000 1 199.000 1.100.000 "3SS11 15 542.000 11206.000 11.504000 10940000 10 226000 9194.000 t.600 000 1.İIÇINIK •*« 2J100.000 2JJO0.0OO 1O0HJBM 2JJO0.O0O 2J100.000 1000.000 UO00J00O IMSfT (I««T) 1İU.O0O 1.157 000 1 071.000 1.0! 5.000 9UM> 119.000 75100C 17.3M00O 13J7000O )17n.0OO 11110.000 11.1»000 10.190000 9JJ0000 l.SI(INIK ıw> 1000.000 1000.000 1000.000 lOOOOOO 2.000^00 3J0O.O0O 100OMO (U*r) I.266.O0O 960.000 •95.000 144:000 777.000 6UO00 631000 19 7Î1.0O0 15X0.000 14J30.0H 1MM.000 13J7I.OK 11J61000 107?2000 * : . zded.r Evet! İnanmakta zorluk çekebılırsıniz. Ama bu müthiş fırsal, kısa bir sure ıçin Arçelik Yetkili Satıcılan'nda sizi bekliyor. Markaıı, büyüklüğü, yoşı n« elursa elsun, çalışır durumda, eski renkii televizyonunuıu getirin, bir Arçelik Mükemmel Televızyonun 2.0O0.0O0 TL tutarındaki pesinatına sayalım. Kalanım çok çok uygun jartlorda, taksille ödeyin. Hem eskiyı değerlendirin, hem mükemmel televizyon keyfini yajayın Peki, siyah beyaz televizyonumu değerlendirsem derseniz... Onu da getirin, 650.000 TL sayıp, peşinat- tan düselim. Sâzün kısacı, siz bir Arçelik Yetkili Satıcısı'na htmcn uğrayın. T.C. DENİZLİ 2. ASLtYE HUKUK MAHKEMESt 992/504 Davacı Hatice Pala vekili ta- rafından davalı Emine öztürk ve arkadaşlan aleyhine açılan ta- pu iptal davasında; Denizli Uzunpınar köyünden davalı Yusuf oğlu Eşref Baylan adına çıkarülan davetiyenin geri döndüğu, soruştunna ile adresi tespit edilemediğinden duruşma gunü olan 25.6.1993 günü saat 9'da bizzat kendisi veya bir ve- kille temsil etürmesi gelmediği ve bir vekille temsil ettirmediği takdirde davanın yokluğunda görülüp bitirileceği dava dilek- çesi davetiyesi yerine geçmek üzere ilan olunur. Basın: 49144
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle