Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 MAYIS1993 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
K.ütahya'da siyanürle gümüş çıkaran bir işletmenin yakınındaki Dulkadir Köyü'nde kanser sık görülüyor
Kanser tehdidi altındaki köy.. _v• Köyün içme suyunda arsenik bulan Eskişehir Anadolu
Üniversitesi TıpFakültesi uzmanlan bölgede daha aynntılı
çalışma yapılması gerektiğini söylediler. Kütahya'ya 35
kilometre uzaklıktaki Etibank-Krupp fîrması ortaklığıyla
kurulan Gümüş Madeni İşletmeleri, 1987 yılından bu yana
siyanür yöntemiyle gümüş çıkanyor.
ASUMAN ABACIOĞLU
tZMtR - Edremit Körfezi'nde siya-
nürle altın üretimı tartışması, Kütah-
ya'da aynı yöntemle gümüş çıkaran
Eübank Gümüş Madeni İşletmeleri'ni
gündeme getirdi. Gümüş işletmeleri-
nin yakınındaki Dulkadir Köyü'nde
kanser olaylannın sık görülmesi üzeri-
ne yapüklan araşürmada köyün içme
suyunda arsenik bulan Eskişehir Ana-
dolu Üniversitesi Tıp Fakültesi uz-
manlan, bölgede daha aynnülı bir
çalışma yapılması gerektiğjru söyledi-
ler. Eübank 100. Yıl Gümüş Madeni
İşletmeleri yetkilileri ise sudaki arseni-
ğin atık barajından kaynaklan-
madığını savundular.
Tüprag fırmasırun Edremit Körfe-
zi'nde siyanürle altın üretimi projesine
karşı savaşım veren yöre belediye baş-
kanlan veyurttaşlar, firmanın "Kütah-
ya'da da yıllardır aynı yöntemle gü-
müş çıkanlıyor. Ancak çevre ve bölge-
de yaşayan insanlar hiçbir zarar gör-
medi" savunması üzerine Kütahya'-
daki gümüş tesislerinin yakımndaki
köylerde kanser vakalannın normalin
üzerinde sıklıkla görüldüğünü, bunun
da siyanürden kaynaklandığını ileri
sürmüşlerdi.
Kütahya'ya 35 kilometre uzaklıkta-
ki Etibank-Krupp fırması ortakbğıyla
kurulan Gümüş Madeni İşletmelen.
1987 yılından bu yana sıyanür yönte-
miyle gümüş çıkanyor. Gümüş işlet-
melerinin yakınındaki üç köyden bın
olan Dulkadir Köyü'nde kanser vaka-
lannın normalin üzerinde bir sıklıkla
görülmesi nedeniyle araştırma yapan
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Tıp
Fakültesi uzmanlan, köyün içme su-
lannda arsenik bulunduğunu saptadı-
lar. Konuyla ılgilı bılgi veren Tıp Fa-
kültesi Dahılıve Bölüm Baskanı Prof.
Dr.Neda Özdemir, Dulkadir Köyü
halkının üniversiteye başvurusu üzen-
ne araşurma yapmak üzere görevlen- den mi suya kanşıyor? Biz araştırma-
dırildıklerini belırterek. "Gerçekten lanmızı tek bir köyde yaptık. Çünkü
bir köyde bu kadar çok sayıda kanser
vakası olması normal dışı bir olay. Ço-
ğunlukla akciğer kanserleri var.
Yapuğımız araşürmada köyün içme
suyunda arsenik bulduk. Bu, toksik
bir madde" dedi. Gümüş ışletmelerine
yaklaşık 500 metre uzakhktaki Dulka-
dir Köyü'ndekı araşUrmalan. çok kısıtlı
olanaklarla yürüttüklenni vurgulayan
Prof. Dr. Özdemir, şu bilgjleri verdi:
Toprakta asbest var
"Suda arsenik kesın olarak var. An-
cak bunun nereden kaynaklandığını
bilemiyoruz. Topraktan kaynaklanı-
yor olabilir. Çünkü toprakta doğal bir
şekilde asbest bulunuyor. Bu konuyu
çok iyi incelemek gerekiyor. Arsenik
topraktan mı yoksa gümüş tesislerin-
maddi olanaklanmız çok kısıtlıydı.
Tahlil ücretlerini bile kendi olanak-
lanmızı zorlayarak sağlayabildik. Di-
ğer köylerin içme sulannda da araşur-
ma yapmamız gerekiyor."
Eübank Gümüş Madeni İşletmeleri
Teknik Müdürü Fanık Çiçek. atık ba-
rajından en ufak bir sızıntı olmadığjnı
savunarak, ''Köyün içme sulanndaki
arsenik, tesıslerden kaynaklanmıyor.
Tesislerle ılgisı yok. Üstelık köy, atık
barajının tersı istıkamette" dedi.
Dulkadir Köyü'nün içme suyunu ala-
bıleceği başka bir kaynak olmadığı
için, işletmenin kendi deposundan su
sağladıklannı kaydeden Çiçek, atık
barajının geçirimsız bir maddeyle kap-
landığını. çevresındeki sondaj kuyu-
lannda analiz yaptıklannı söyledi.
Altın sevdası
ölüme davetiye
• Washington World Watch Enstitüsü'nde üstdü-
zeyde bir araştırmaa olan John E.Young tarafın-
dan kaleme alınan raporda altın madenciliğinin
çevre ve insan sağlığını tehdit ettiği belirtildi.
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bü-
rosu)- 'VVashıngton Yeryüzünü
Denetleme Enstitüsü' tarafın-
•dan hazırlanan ve bu kurulu-
şun kendi çıkardığj dergide
yayımlanan 'Altın Sevdası Uğ-
runa' başlıklı raporda, altın
madenciliğinin çevre ve insan
sağlığına yönelik zararlan ko-
nu edildi. Raporda, altın elde
edilmesi sırasında ortaya çıkan
atıklann kaldınlmasından do-
ğacak masraflann. altının eko-
nomiye sağlayacağı katkıyı aşa-
bileceği vurgulandı.
Washington World Watch
Enstitüsü'nde üst düzeyde bir
araştırmacı olan John E. Young
tarafından kaleme abnan ra-
porda kuyumculuğun, piyasa-
daki altının yüzde 85'inin kulla-
nıldığı alan olduğu belirtildi.
Günümüzde altının moda bir
akım haline geldiği vurgulanan
raporda, dünya altın üretimi-
rıin 1980-1992 arasında yüzde
78'lik bir artış gösterdiği kayde-
dildi. Amerika Birieşik Devlet-
leri, Kanada ve Avustralya'da
Son zamanlarda ortaya çıkan
üretim artışının yeni ve ucuz bir
teknik olan 'Siyanür yığın süz-
me tekniğTnden kaynaklandığı
bildirilen raporda şu bilgilere
yer verildi:
"Yığın süzme, yüzyılhk bir
altın üretme teknolojisi olan
,tanker süzme teknolojisinin bir
uyarlamasıdır. Yığın süzme
iekniğinde madenciler ufaltıl-
îmış büyük cevher yığınlan üze-
JANKA
jAjansı
jj21 yaşında
j| ANKARA (ANKA) - ANKA
pAjansı bugün 21 yıla ulaşıyor.
\ 1972 yılında kurulan ve 1977
^yılında anonim şirkete
•dönüşen ANKA geride güç
Isavaşlar bıraktı,
labonelerinin ilgi ve desteğiyle
Iülkemizin en büyük özel
Iajansı konumuna geldi.
\Haber üreten, kamu ya da özel
;hiçbir kuruluştan parasal
^destek görmeyen özgür ve
; bağımsız bir haber kuruluşu
; olan ANKA, dünyadaki çok
; ajans gibi basmda bir okul
" niteliği de taşıyor.
ANKA habercüikte belü
ilkeler doğrultusunda ortak
ürün oluşturmaya veçok seslı
haberciliğe özen göstererek
-abonelerinin güven ve desteğjni
koruyor.
rine bir siyanür solüsyonu püs-
kürtürler. Bu solüsyon birkaç
defa yığın içinde süzüldükten
sonra sıvı toplanır ve içindeki
altınlar alınır. Amerikalı ma-
denciler 1980'de her yanm kilo
altın için 445 bin kilo toprak-taş
işlerken on yıl sonra yanm kilo
altın için elden geçirilen artık
miktan üç katına çıkarak 1.5
milyon kiloya erişmiştir."
Yığın süzme tekniğinin bir-
çok çevre sorunlanna neden
olabileceği kaydedilen raporda,
"Yüzde 2'lik bir çay kaşığı siya-
nür solüsyonu, bir insanı birkaç
saniyede öldürebilır. Yığın süz-
me teknığınde kullanılan solüs-
yon daha düşük konsantras-
yonlarda olsa da siyanür solüs-
yonun biriktinldiği rezervler, su
kaynaklannı tehdit etmekte ve
kirletmektedır" denildi.
Buna, Nevada Battle Dağı
yakınındaki Mc Coy/Cove
alün madeninde bu işlemin baş-
latıldığı ilk yıl binden fazla ku-
şun öhrnesi örnek gösterilen ra-
porda, siyanürün toprağın ve
suyun asidik olduğu durumlar-
da yeralü sulannda uzun süre
zehirli özelliğini sürdürdüğü
vurgulandı.
Altın endüstrisine karşı çı-
kanlann "Kolyeler ve küpeler
için dağlan saüyoruz" sözlerini
anımsatan raporun yazan John
Young, "Dağlar ifadesine eko-
sistemler ve insan sağlığmın da
eklenmesi gerektiğini" savun-
du.
Poligonda atıcılık ikrietmek isteyenler, iki milyon giriş, 1.5 milyon lira aidat ödüyorlar. (Fotoğraf: MUHARREM AYDIN)
Kendi caninı kendin koruJHagazin/TV Senisi - Kar Şirketler
Topluluğu tarafından ateşli silahlar k'onu-
sunda toplu ya da bireysel teorik ve aüş
eğiümi vermek amacıyla bir süre önce
Eyüp'te açılan Karpoligon dün basına
tanıuldı.
Silah atma, temizleme, doldurma, nişan
alma. ateş etme, bakım ve tamir gibi eği-
tim hizmetlerinin yanısıra şirketlerarası
yanşmalar, silah gösterileri, bayanlararası
turnuvalar gibi sosyal etkinlikler de, ger-
çekleştirilecek olan Karpoligon'un Yöne-
tim Kurulu Başkan Yardımcısı Fanık
Berksan, eğitim için gelen bazı ünlü ışa-
damlannın, korumalanndan daha
lah kullandığıru söylfidî.
fiv._•••-*-'.Jâft-.1
.;
ıyı sı-
Gözaçıa
nefeskesiciMagazin/TV Servisi - Brezüya stcağmı,
bedenleriyle birtikte danslannda da taşt-
yarak Türkiye'ye getiren Aqureüa Do
Brasil adlı samba dans topluluğunun
İzmir, Ankara >e Mersin'den sonra ön-
ceki gece tstanbul Hilton Convention &
Exhibition Center'da başlatnğı 'göz
açtcı' ve "nefes kesici' programını izle-
yenler, lambada Ue sambanın ancak böy-
k yapüabileceği görüşünde birleştiler,
Evsahiptiğini İstanbul Hilton Oteli Ge-
nel Müdürü Rico de Schepper'in üstlen-
diği gecede yerli-yabancı konuklar, Aqu-
rella Do Brasü'in hareketli ve rengarenk
dünyasında, keümenin tam anlamıyla
eğlenctnin doruklanna çıktı. Hemen
bepsi "çikolata renklF dansçılann kimi
zaman üstsüz, kimi zaman da tavuskuşu-
mı andıran sahne giysUeriyk" sunduğu
gösterileri gözlerini bir dakika bile kırp-
madan izleyen konuklar, sonunda da-
yanamayıp kendilerini sahneye attılar.
18 dansçı ve 6 kişilik orkestra, Hilton'da
3 gün daha eğlenceseverleri tutsak ede-
cek. (MUHARREM AYDIN)
i
:i
15-20 milyon lira^a'malolan KarjJöli-
gon'un ortaklanndan Berksan. tanıtım
gezisinde yaptığı konuşmada, Türkiye'de
atış poligonu açılmasırun, Jçişlen Ba-
kanlığı'nca yayınlanan bir yönetmelikle
gerçekleştığini anımsatarak "Atıcüık,
günümüzde bir spor ve hobidir. Ateşli si-
lahlar eğitimi ise, korumaya ihtiyaa olan
kişinin en önemli gereksinimidir. Can gü-
venliği ve emniyet sistemine özel bir önem
verdiğimiz Karpoligon, dileyen herkese
üyelik yoluyla ya da doğrudan eğitim ve
atış yapabilme hizmeti veriyor."
Türkiye'de bir mermınin ya da taban-
cafıın, yufMlfincBIfflyatlardan'
halı saüldığına dikkat çeken Berks6y,'8
bin liraya aldıklan bir mermİHİnJandi ta-
bancasını getiren müşteriye 12-13 bin lira-
>a malolduğunu bebrtti. Yıkılması söz-
konusu olan Büyükçekmece'deki Hezar-
fen Havaalanı'nın sahibi durumundaki
Kar Şirketler Topluluğu'nca 6 ay önce
hizmete giren Karpoligon'daki 5 kabinde,
tüfek dışındaki ateşli ve havalı stlahlarla
25 metre standart ve 10 metre eğitim ça-
üşmalan. atış hocası Talip Keskin gözeti-
minde yapıhyor. Giriş aidatının 2 milyon
lira olarak belirlendigi Karpoligon'a üye
olanlar, aynca yılda 1.5 milyon ödüyor.
Bakanlık dergisinde
Atatürk resmi yırtıldı
TAŞKIN ÖZLER
UŞAK- Çevre Bakanlığınca
hazırlatılan dergiler, Simav'-
daki öğrencilere ilk sayfasında-
ki Atatürk resmi yırtılarak
dağıüldı. Bazı öğretmenler,
Atatürk resimlerinin Simav'da
yırulmış olabileceğini öne süre-
rek "Durumu valiliğe bildir-
dik" dediler.
Hacda bulunan Kütahya Va-
lisi Kaya Uyar'ın olayla ilgili
hac dönüşü soruşturma açtıra-
cağı bildirildi.
Ilkokul öğrencilerine dağıtıl-
mak amacıyla hazırlanan ve Si-
mav İlçe Milli Eğitim Müdür-
lüğü'ne de gönderilen 'Çevre ve
Çocuk', 'Çevre ve Boyama",
"Gülen Adam' ve 'Büyüklerini-
zi Uyann' dergilerinin ilk say-
falannda bulunan Atatürk re-
simlerinin yırtılmış olması bü-
yük tepki topladı.
Okul yönetialeri ilk önce du-
rumu fark edemediklerini, an-
cak başka illerdeki öğretmen-
lerle temas kurarak durumu or-
taya çıkardıklannı belirtirken
Simav'daki Mutlu ve Kannca
dershaneleri öğretmenleri olayı
•çirkin' olarak yorumlayıp şun-
lan söylediler:
"Çevre BakanlığTnca Tür-
kiye'nin her tarafına dağıtılan
dergilerden Atatürk resimleri-
nin yırtılarak çıkartılmasma bir
anlam vermek mümkün değil.
Atatürk'ün ilkelenne sahip
çıkılacağına yok edilmeye
çalışılması, bunu yapanlann
hala amır sıfatıyla eğitim ku-
rumlannda çahştınhyor olması
gericilikten başka bir şey değil-
dir.
Atatürk resimlerini kirnlerin
yırttığıru açılacak ciddi bir so-
ruşturmayla bulmak hiç de zor
değildir."
BAŞSAĞLIĞI
İnsan haklan savunucusu üyemiz
HÜSEYİNŞENSOY'u
kaybetmenin aası içindeyiz. Anısını yaşatacağız.
İNSAN HAKLARIDERNEĞİ
İSTANBUL ŞUBESİ
KAVGA SESLERIYUKSELIYOR
BAŞSAĞUĞI
Ankara Çankaya Belediyesi
zabıta memurlarından
MUHSİN ÇEIİK
23.5.1993 günü görev yaparken hunharca
bir saldırı sonucu yaşamını yitirmiştir.
Görev şehidi arkadaşımıza tanrıdan
rahmet, kederli ailesine ve tüm zabıta
teşkilatına başsağhğı dilerken, belediye
zabıtasının en kısa sürede çalışma
güvencesine kavuşturulmasını dilerim.
TÜZAV
Türkiye Belediyeleri Zabıtaları Vakfı
Yönetim Kurulu adına Başkan
ŞİNASİ YALÇIN
BAŞSAĞUĞI
Ankara Çankaya Belediyesi
zabıta memurlarından
MUHSİN ÇELİK
görevini yaptığı için bir saldırı sonucu
şehit olmuştur.
Tüm yasal güçlüklere karşın, görev
yapmaya çalışan ve halka hizmet için
canından olan Muhsin Çelik'e Tann'dan
rahmet, kederli ailesine, çalışma
arkadaşlarına ve tüm zabıta camiasına
başsağhğı dilerim.
Prof. Dr. NURETTİIV SÖZEN
İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı
TOKTAMIŞ ATEŞ
27 Mayıs Devrimi
Son söylemem gereken sözü ilk söylüyorum: 27 Ma-
yıs bir devrimdir ve Türk demokrasısine en az otuz yıllık
bir ivme kazandıran 1961 Anayasası ile; ne 12 Mart 1971
darbesine, ne de 12 Eylül 1980 karşı devrimine benzeti-
lemez. Ve bu satırların yazarı; 27 Mayıs sabahı, o günkü
çocuk aklıyla kendine verdiği sözü hala tutmaktadır ve
27 Mayıs'ın ve 1961 Anayasası'nın savunucusudur. Hem
de Yassiada mahkemeleri rezaletine rağmen...
Bugünkü yazımda önce anahatlarıyla, neden 27 Ma-
yıs'ın bir devrim olduğunu anlatacağım. Sonra Yassıa-
da'da ne gibi yanlışlıklar yapıldığının üzerinde dura-
cağım. Ve son olarak da 27 Mayıs'a karşı olanları ele
alacağım.
Bu sütunda yazmaya başlamadan önce, değişik yer
ve zamanlarda, kendimce devrimi tammladım ve 27 Ma-
yıs'ın devrim olduğunu savundum. Tanıdık ya da tanı-
madık kimi meslektaşlarım bu tanımı beğenmediler.
"Eksik" diyenler de oldu, yanlış diyenler de. Ve o zaman
onlara, kendi tanımlarını sordum. "Tanımınızı yazın, tar-
tışalım" dedim. Ve altını çizerek tekrar ediyorum, bir tek
Allah'ın kulu çıkıp da "Bu tanım yanlıştır, bu işin doğrusu
şudur" diyemedi. Aynı tanımı yineliyor ve aşağıda yapa-
cağım tanımı beğenmeyen herkesi, lütfen "doğru" bir
tanım vermeye çağırıyorum. Ama bunu yapamayanlar,
ya da "üşenenler", artık bu konuda zevzeklik etmesin-
ler.
Devrim bir toplumda ekonomik yararlanma (yani gelir
dağılımı ve ekonomik fırsat eşitliği) ve siyasal yararlan-
manın (yani siyasal katılım) geniş kitleler lehine hızla
değişimidir. Ve çoğunluğu otuz yaş civarında olan bir
cuntanın 27 Mayıs 1960 sabahı başarıyla sonuçlandırdı-
ğı askeri harekat, bir devrim olmuştur. Zira hem ekono-
mik alanda planlı döneme geçilmiş ve hem de demokra-
sinin önündeki engeller önemli ölçüde kaldırılmıştır.
Ancak 27 Mayıs'ın en büyük hatası, Yassıada mahke-
meleri olmuştur. Yassıada duruşmaları, ne hukukun ve
yasaların "iplenmesinin beklenmeyeceği" bir ihtilal
mahkemesi mantığı içinde gerçekleşmiş ne de normal
yasal sürecin işlediği bir "yücedivan" niteliğini göstere-
bilmiştir.
Hele DP ileri gelenlerini halkın gözünde küçük düşür-
mek amacıyla açılan "ipe-sapa gelmez" kimi davalar,
tam anlamıyla ters tepmiştir. DP yöneticilerinin 6/7 Ey-
lül'de Istanbul'un çapulcu kesimlerini tahrik ederek iki
gün süren utandırıcı bir barbarlığa neden olmalan ve
bunun suçunu solculara yıkmak istemeleri; Lübnan iç
savaşında Incirlik Üssü'nü Amerikaltlara kullandırtma-
ları; Irak ihtilaline müdahaleye niyetlenmeleri; kendileri-
ne oy vermeyen kentleri ilçe yaparak cezalandırmaları,
Ismet Paşa'yı öldürtme planları yapanlara müsamaha
etmeleri vb. gibi son derece temel konularda, savunul-
masıgüçbirbiçimdeyargılamalarımümkündü.Ama"kö-
pek davası", "bebek davası" gibi gülünç ayrıntılarla uğ-
raşılınca; 27 Mayıs'a meşruluk kazandırması amaçla-
nan bu mahkeme, 27 Mayıs'ı en ciddi bir biçimde yarala-
dı. Hele "asamazlar" dedikodusuna kızıp; Menderes,
Zorlu ve Polatkan'ın asılması, tam bir adalet ayibı ve 27
M^yıs için kara bir leke oldu.
Günümüzde 27 Mayıs'a karşı olanları farklı gruplar
içinde toparlamak mümkündür.
27 Mayıs'a karşı olan birinci grup hiç kuşkusuz, eski
DP'liler ve bunların gerçekten çok acı ve sıkıntı çekep
ailelerıdir. Bunların 27 Mayıs'a karşı olmalarını, hatta
derin bir düşmanlık beslemelerini doğal karşılıyor ve
saygı duyuyoruz.
27 Mayıs'a karşı görünen ikincı bir grup; geleneksel
DP çizgisine oturmaya çalışan, DP seçmenlerini kazan-
mak isteyen siyasetçilerin oluşturdukları gruptur. Bun-
lar çoğunlukla samimiyetsiz ve çıkarcı insanlardır ve bir
düşünce temelleri yoktur. özellikle 1960-1970 arasında
bir yandan 27 Mayıs'a ve 1961 Anayasası'na çatarken;
bir yandan da içlerinden "Aman ne iyi oldu, meydan bi-
ze kaldı"diye sevinenler, bunlardı. Ve unutmamakgere-
kir ki eski DP'lilerin ve Bayar'ın affını sağlayanlar Adalet
Partililer değil, "kuyudan adam çıkarma" politikası ile
Ismet Paşa idi.
Üçüncü grup; önceleri 27 Mayıs'a şiddetle taraftar
olan, sahip çıkan ve 1961 Anayasası'nın özgürlükortamı
içinde bir yerlere gelen eski CHP'lı siyasetçilerin bir bö-
lümüdür. "27 Mayıs'a karşı çıkarsam, halka daha sevim-
li görünürüm" aymazlığı içinde olan bu insanların 27
Mayıs'a karşı olan tutumlarını, tek kelimeyle "utandırı-
cı " buluyorum.
İlk bakışta haklı gibi görünen dördüncü bir grup, 27
Mayıs'ı "Orduyu kışladan çıkararak siyasal yaşama mü-
dahale ettirme geleneğinin başlangıcı" olarak görürler
ve bu hareketin demokrasiye ve milli iradeye karşı ya-
pılmış olduğunu ileri sürerler. Fakat şunu görmezler ki;
DPçoğunlukiradesini milli iradegibideğerlendiriyorve
azınlık iradesini ortadan kaldırmak istiyordu. 27 Mayıs'-
ın demokrasiye karşı olması için, DP'nin demokrat ol-
ması gerekirdi. Böyle bir şey söz konusu bile değildi.
27 Mayıs öncesini düşünürsek Ankara Cezaevi'nin bir
bölümü "Ankara Hilton" olarak isimlendiriliyordu ve
gazetecilere ayrılmıştı. Kimi gazetelerin birinci sayfala-
rında sansür edilen haberler nedeniyle kimi sütunlar
beyaz çıkardı "Vatan Cephesi" adı verilen bir örgütlen-
me ile, ülke iki ayrı kampa ayrılmak isteniyordu. Solcu
olmak, DP'nin ABD güdümündeki dış politikasına karşı
çıkmak, "vatan hainliği"demekti. Birkısım isimlertoplu-
ma unutturulmuştu. Bunlar arasında ilk aklıma gelenler
Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Niyazi Berkes vb. isimler
oluyor. Aziz Nesin, ekmek parasını yazarlıkla çıkarabil-
mek için kırk ayrı isim kullanıyordu. Rıfat llgaz Hababam
Sınıfı ile mizah yazarı olarak paçayı kurtarmıştı. Türkiye
ile ilgili haberlere yer veren yabancı dergi ve gazeteler
yurda sokulamazdı. İnsanlar, SSCB Konsolosluğu'nun
önünden geçerken camekanlara baktıkları sanılmasın
diye kaldırım değiştirirlerdi. Bu muydu demokrasi?
Ve 27 Mayıs'a karşı olan beşinci grup, bunlan hiç ya-
şamamış olan gençlerdir. 12 Mart'ı; hele hele 12 Eylül'ü
kısmen de olsa yaşayan kimi demokrat gençlerimiz, 27
Mayıs'ı da aynı kefeye koymaktadırlar.
Bunların dışında, Tanzimat'tan beri, Türkiye'de ileriye
doğru atılan her adıma karşı çıkan tutucu bir grup ile salt
orijinallik olsun diye 27 Mayıs'a karşı çıkan insanlar da
vardır ki bunlan da Allah'a havale etmek gerekir.
27 Mayıs Devrimi, onu devrim sayanlara kutlu olsun.
DİYARBAKIR 2. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1993/60
Davacı Milli Savunma Bakanlığı tarafından davahlar Seyran Akde-
mır vearkadaşları aleyhine açılan tapu ıptalı ve lescıl davasının yapılan
açık yargılaması sırasmda;
Oavalı Diyarbakır merkez, Sadi köyündeoturan Seyfettin Göknar-
ın adresine çıkartılan tebligatın bila tebliğ iade edildiği ve emniyetçe yap-
tırılan soruşturma neticesmde tebligata yarar adresinin tespit edileme-
dığınden dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiştir.
Karar gereğince, davalı Seyfettin Göknar'ın duruşmanın bırakıldıgı
15 6 1993 günu saat 9.00'da duruşmada bizzat hazır bulunması veya ken-
dısıni bir vekilletemsil ettirmesi, duruşmaya gelmediğınde ve dava ile ilgili
ıbraz etmek ıstedığı belgelerı duruşma gunune kadar göndermesi veya
getirip ıbraz etmesı, gelmediğı gıbı kendısini bir vekille de temsil ettirme-
diğı takdirde yargılamaya yokluğunda devam edileceği ve karar verile-
ceği davetiye yerıne kaım olmak uzere ilanen tebliğ olunur. 29.4.1993
Basm: 48668