27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 MAYIS1993 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER K.ütahya'da siyanürle gümüş çıkaran bir işletmenin yakınındaki Dulkadir Köyü'nde kanser sık görülüyor Kanser tehdidi altındaki köy.. _v• Köyün içme suyunda arsenik bulan Eskişehir Anadolu Üniversitesi TıpFakültesi uzmanlan bölgede daha aynntılı çalışma yapılması gerektiğini söylediler. Kütahya'ya 35 kilometre uzaklıktaki Etibank-Krupp fîrması ortaklığıyla kurulan Gümüş Madeni İşletmeleri, 1987 yılından bu yana siyanür yöntemiyle gümüş çıkanyor. ASUMAN ABACIOĞLU tZMtR - Edremit Körfezi'nde siya- nürle altın üretimı tartışması, Kütah- ya'da aynı yöntemle gümüş çıkaran Eübank Gümüş Madeni İşletmeleri'ni gündeme getirdi. Gümüş işletmeleri- nin yakınındaki Dulkadir Köyü'nde kanser olaylannın sık görülmesi üzeri- ne yapüklan araşürmada köyün içme suyunda arsenik bulan Eskişehir Ana- dolu Üniversitesi Tıp Fakültesi uz- manlan, bölgede daha aynnülı bir çalışma yapılması gerektiğjru söyledi- ler. Eübank 100. Yıl Gümüş Madeni İşletmeleri yetkilileri ise sudaki arseni- ğin atık barajından kaynaklan- madığını savundular. Tüprag fırmasırun Edremit Körfe- zi'nde siyanürle altın üretimi projesine karşı savaşım veren yöre belediye baş- kanlan veyurttaşlar, firmanın "Kütah- ya'da da yıllardır aynı yöntemle gü- müş çıkanlıyor. Ancak çevre ve bölge- de yaşayan insanlar hiçbir zarar gör- medi" savunması üzerine Kütahya'- daki gümüş tesislerinin yakımndaki köylerde kanser vakalannın normalin üzerinde sıklıkla görüldüğünü, bunun da siyanürden kaynaklandığını ileri sürmüşlerdi. Kütahya'ya 35 kilometre uzaklıkta- ki Etibank-Krupp fırması ortakbğıyla kurulan Gümüş Madeni İşletmelen. 1987 yılından bu yana sıyanür yönte- miyle gümüş çıkanyor. Gümüş işlet- melerinin yakınındaki üç köyden bın olan Dulkadir Köyü'nde kanser vaka- lannın normalin üzerinde bir sıklıkla görülmesi nedeniyle araştırma yapan Eskişehir Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi uzmanlan, köyün içme su- lannda arsenik bulunduğunu saptadı- lar. Konuyla ılgilı bılgi veren Tıp Fa- kültesi Dahılıve Bölüm Baskanı Prof. Dr.Neda Özdemir, Dulkadir Köyü halkının üniversiteye başvurusu üzen- ne araşurma yapmak üzere görevlen- den mi suya kanşıyor? Biz araştırma- dırildıklerini belırterek. "Gerçekten lanmızı tek bir köyde yaptık. Çünkü bir köyde bu kadar çok sayıda kanser vakası olması normal dışı bir olay. Ço- ğunlukla akciğer kanserleri var. Yapuğımız araşürmada köyün içme suyunda arsenik bulduk. Bu, toksik bir madde" dedi. Gümüş ışletmelerine yaklaşık 500 metre uzakhktaki Dulka- dir Köyü'ndekı araşUrmalan. çok kısıtlı olanaklarla yürüttüklenni vurgulayan Prof. Dr. Özdemir, şu bilgjleri verdi: Toprakta asbest var "Suda arsenik kesın olarak var. An- cak bunun nereden kaynaklandığını bilemiyoruz. Topraktan kaynaklanı- yor olabilir. Çünkü toprakta doğal bir şekilde asbest bulunuyor. Bu konuyu çok iyi incelemek gerekiyor. Arsenik topraktan mı yoksa gümüş tesislerin- maddi olanaklanmız çok kısıtlıydı. Tahlil ücretlerini bile kendi olanak- lanmızı zorlayarak sağlayabildik. Di- ğer köylerin içme sulannda da araşur- ma yapmamız gerekiyor." Eübank Gümüş Madeni İşletmeleri Teknik Müdürü Fanık Çiçek. atık ba- rajından en ufak bir sızıntı olmadığjnı savunarak, ''Köyün içme sulanndaki arsenik, tesıslerden kaynaklanmıyor. Tesislerle ılgisı yok. Üstelık köy, atık barajının tersı istıkamette" dedi. Dulkadir Köyü'nün içme suyunu ala- bıleceği başka bir kaynak olmadığı için, işletmenin kendi deposundan su sağladıklannı kaydeden Çiçek, atık barajının geçirimsız bir maddeyle kap- landığını. çevresındeki sondaj kuyu- lannda analiz yaptıklannı söyledi. Altın sevdası ölüme davetiye • Washington World Watch Enstitüsü'nde üstdü- zeyde bir araştırmaa olan John E.Young tarafın- dan kaleme alınan raporda altın madenciliğinin çevre ve insan sağlığını tehdit ettiği belirtildi. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bü- rosu)- 'VVashıngton Yeryüzünü Denetleme Enstitüsü' tarafın- •dan hazırlanan ve bu kurulu- şun kendi çıkardığj dergide yayımlanan 'Altın Sevdası Uğ- runa' başlıklı raporda, altın madenciliğinin çevre ve insan sağlığına yönelik zararlan ko- nu edildi. Raporda, altın elde edilmesi sırasında ortaya çıkan atıklann kaldınlmasından do- ğacak masraflann. altının eko- nomiye sağlayacağı katkıyı aşa- bileceği vurgulandı. Washington World Watch Enstitüsü'nde üst düzeyde bir araştırmacı olan John E. Young tarafından kaleme abnan ra- porda kuyumculuğun, piyasa- daki altının yüzde 85'inin kulla- nıldığı alan olduğu belirtildi. Günümüzde altının moda bir akım haline geldiği vurgulanan raporda, dünya altın üretimi- rıin 1980-1992 arasında yüzde 78'lik bir artış gösterdiği kayde- dildi. Amerika Birieşik Devlet- leri, Kanada ve Avustralya'da Son zamanlarda ortaya çıkan üretim artışının yeni ve ucuz bir teknik olan 'Siyanür yığın süz- me tekniğTnden kaynaklandığı bildirilen raporda şu bilgilere yer verildi: "Yığın süzme, yüzyılhk bir altın üretme teknolojisi olan ,tanker süzme teknolojisinin bir uyarlamasıdır. Yığın süzme iekniğinde madenciler ufaltıl- îmış büyük cevher yığınlan üze- JANKA jAjansı jj21 yaşında j| ANKARA (ANKA) - ANKA pAjansı bugün 21 yıla ulaşıyor. \ 1972 yılında kurulan ve 1977 ^yılında anonim şirkete •dönüşen ANKA geride güç Isavaşlar bıraktı, labonelerinin ilgi ve desteğiyle Iülkemizin en büyük özel Iajansı konumuna geldi. \Haber üreten, kamu ya da özel ;hiçbir kuruluştan parasal ^destek görmeyen özgür ve ; bağımsız bir haber kuruluşu ; olan ANKA, dünyadaki çok ; ajans gibi basmda bir okul " niteliği de taşıyor. ANKA habercüikte belü ilkeler doğrultusunda ortak ürün oluşturmaya veçok seslı haberciliğe özen göstererek -abonelerinin güven ve desteğjni koruyor. rine bir siyanür solüsyonu püs- kürtürler. Bu solüsyon birkaç defa yığın içinde süzüldükten sonra sıvı toplanır ve içindeki altınlar alınır. Amerikalı ma- denciler 1980'de her yanm kilo altın için 445 bin kilo toprak-taş işlerken on yıl sonra yanm kilo altın için elden geçirilen artık miktan üç katına çıkarak 1.5 milyon kiloya erişmiştir." Yığın süzme tekniğinin bir- çok çevre sorunlanna neden olabileceği kaydedilen raporda, "Yüzde 2'lik bir çay kaşığı siya- nür solüsyonu, bir insanı birkaç saniyede öldürebilır. Yığın süz- me teknığınde kullanılan solüs- yon daha düşük konsantras- yonlarda olsa da siyanür solüs- yonun biriktinldiği rezervler, su kaynaklannı tehdit etmekte ve kirletmektedır" denildi. Buna, Nevada Battle Dağı yakınındaki Mc Coy/Cove alün madeninde bu işlemin baş- latıldığı ilk yıl binden fazla ku- şun öhrnesi örnek gösterilen ra- porda, siyanürün toprağın ve suyun asidik olduğu durumlar- da yeralü sulannda uzun süre zehirli özelliğini sürdürdüğü vurgulandı. Altın endüstrisine karşı çı- kanlann "Kolyeler ve küpeler için dağlan saüyoruz" sözlerini anımsatan raporun yazan John Young, "Dağlar ifadesine eko- sistemler ve insan sağlığmın da eklenmesi gerektiğini" savun- du. Poligonda atıcılık ikrietmek isteyenler, iki milyon giriş, 1.5 milyon lira aidat ödüyorlar. (Fotoğraf: MUHARREM AYDIN) Kendi caninı kendin koruJHagazin/TV Senisi - Kar Şirketler Topluluğu tarafından ateşli silahlar k'onu- sunda toplu ya da bireysel teorik ve aüş eğiümi vermek amacıyla bir süre önce Eyüp'te açılan Karpoligon dün basına tanıuldı. Silah atma, temizleme, doldurma, nişan alma. ateş etme, bakım ve tamir gibi eği- tim hizmetlerinin yanısıra şirketlerarası yanşmalar, silah gösterileri, bayanlararası turnuvalar gibi sosyal etkinlikler de, ger- çekleştirilecek olan Karpoligon'un Yöne- tim Kurulu Başkan Yardımcısı Fanık Berksan, eğitim için gelen bazı ünlü ışa- damlannın, korumalanndan daha lah kullandığıru söylfidî. fiv._•••-*-'.Jâft-.1 .; ıyı sı- Gözaçıa nefeskesiciMagazin/TV Servisi - Brezüya stcağmı, bedenleriyle birtikte danslannda da taşt- yarak Türkiye'ye getiren Aqureüa Do Brasil adlı samba dans topluluğunun İzmir, Ankara >e Mersin'den sonra ön- ceki gece tstanbul Hilton Convention & Exhibition Center'da başlatnğı 'göz açtcı' ve "nefes kesici' programını izle- yenler, lambada Ue sambanın ancak böy- k yapüabileceği görüşünde birleştiler, Evsahiptiğini İstanbul Hilton Oteli Ge- nel Müdürü Rico de Schepper'in üstlen- diği gecede yerli-yabancı konuklar, Aqu- rella Do Brasü'in hareketli ve rengarenk dünyasında, keümenin tam anlamıyla eğlenctnin doruklanna çıktı. Hemen bepsi "çikolata renklF dansçılann kimi zaman üstsüz, kimi zaman da tavuskuşu- mı andıran sahne giysUeriyk" sunduğu gösterileri gözlerini bir dakika bile kırp- madan izleyen konuklar, sonunda da- yanamayıp kendilerini sahneye attılar. 18 dansçı ve 6 kişilik orkestra, Hilton'da 3 gün daha eğlenceseverleri tutsak ede- cek. (MUHARREM AYDIN) i :i 15-20 milyon lira^a'malolan KarjJöli- gon'un ortaklanndan Berksan. tanıtım gezisinde yaptığı konuşmada, Türkiye'de atış poligonu açılmasırun, Jçişlen Ba- kanlığı'nca yayınlanan bir yönetmelikle gerçekleştığini anımsatarak "Atıcüık, günümüzde bir spor ve hobidir. Ateşli si- lahlar eğitimi ise, korumaya ihtiyaa olan kişinin en önemli gereksinimidir. Can gü- venliği ve emniyet sistemine özel bir önem verdiğimiz Karpoligon, dileyen herkese üyelik yoluyla ya da doğrudan eğitim ve atış yapabilme hizmeti veriyor." Türkiye'de bir mermınin ya da taban- cafıın, yufMlfincBIfflyatlardan' halı saüldığına dikkat çeken Berks6y,'8 bin liraya aldıklan bir mermİHİnJandi ta- bancasını getiren müşteriye 12-13 bin lira- >a malolduğunu bebrtti. Yıkılması söz- konusu olan Büyükçekmece'deki Hezar- fen Havaalanı'nın sahibi durumundaki Kar Şirketler Topluluğu'nca 6 ay önce hizmete giren Karpoligon'daki 5 kabinde, tüfek dışındaki ateşli ve havalı stlahlarla 25 metre standart ve 10 metre eğitim ça- üşmalan. atış hocası Talip Keskin gözeti- minde yapıhyor. Giriş aidatının 2 milyon lira olarak belirlendigi Karpoligon'a üye olanlar, aynca yılda 1.5 milyon ödüyor. Bakanlık dergisinde Atatürk resmi yırtıldı TAŞKIN ÖZLER UŞAK- Çevre Bakanlığınca hazırlatılan dergiler, Simav'- daki öğrencilere ilk sayfasında- ki Atatürk resmi yırtılarak dağıüldı. Bazı öğretmenler, Atatürk resimlerinin Simav'da yırulmış olabileceğini öne süre- rek "Durumu valiliğe bildir- dik" dediler. Hacda bulunan Kütahya Va- lisi Kaya Uyar'ın olayla ilgili hac dönüşü soruşturma açtıra- cağı bildirildi. Ilkokul öğrencilerine dağıtıl- mak amacıyla hazırlanan ve Si- mav İlçe Milli Eğitim Müdür- lüğü'ne de gönderilen 'Çevre ve Çocuk', 'Çevre ve Boyama", "Gülen Adam' ve 'Büyüklerini- zi Uyann' dergilerinin ilk say- falannda bulunan Atatürk re- simlerinin yırtılmış olması bü- yük tepki topladı. Okul yönetialeri ilk önce du- rumu fark edemediklerini, an- cak başka illerdeki öğretmen- lerle temas kurarak durumu or- taya çıkardıklannı belirtirken Simav'daki Mutlu ve Kannca dershaneleri öğretmenleri olayı •çirkin' olarak yorumlayıp şun- lan söylediler: "Çevre BakanlığTnca Tür- kiye'nin her tarafına dağıtılan dergilerden Atatürk resimleri- nin yırtılarak çıkartılmasma bir anlam vermek mümkün değil. Atatürk'ün ilkelenne sahip çıkılacağına yok edilmeye çalışılması, bunu yapanlann hala amır sıfatıyla eğitim ku- rumlannda çahştınhyor olması gericilikten başka bir şey değil- dir. Atatürk resimlerini kirnlerin yırttığıru açılacak ciddi bir so- ruşturmayla bulmak hiç de zor değildir." BAŞSAĞLIĞI İnsan haklan savunucusu üyemiz HÜSEYİNŞENSOY'u kaybetmenin aası içindeyiz. Anısını yaşatacağız. İNSAN HAKLARIDERNEĞİ İSTANBUL ŞUBESİ KAVGA SESLERIYUKSELIYOR BAŞSAĞUĞI Ankara Çankaya Belediyesi zabıta memurlarından MUHSİN ÇEIİK 23.5.1993 günü görev yaparken hunharca bir saldırı sonucu yaşamını yitirmiştir. Görev şehidi arkadaşımıza tanrıdan rahmet, kederli ailesine ve tüm zabıta teşkilatına başsağhğı dilerken, belediye zabıtasının en kısa sürede çalışma güvencesine kavuşturulmasını dilerim. TÜZAV Türkiye Belediyeleri Zabıtaları Vakfı Yönetim Kurulu adına Başkan ŞİNASİ YALÇIN BAŞSAĞUĞI Ankara Çankaya Belediyesi zabıta memurlarından MUHSİN ÇELİK görevini yaptığı için bir saldırı sonucu şehit olmuştur. Tüm yasal güçlüklere karşın, görev yapmaya çalışan ve halka hizmet için canından olan Muhsin Çelik'e Tann'dan rahmet, kederli ailesine, çalışma arkadaşlarına ve tüm zabıta camiasına başsağhğı dilerim. Prof. Dr. NURETTİIV SÖZEN İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı TOKTAMIŞ ATEŞ 27 Mayıs Devrimi Son söylemem gereken sözü ilk söylüyorum: 27 Ma- yıs bir devrimdir ve Türk demokrasısine en az otuz yıllık bir ivme kazandıran 1961 Anayasası ile; ne 12 Mart 1971 darbesine, ne de 12 Eylül 1980 karşı devrimine benzeti- lemez. Ve bu satırların yazarı; 27 Mayıs sabahı, o günkü çocuk aklıyla kendine verdiği sözü hala tutmaktadır ve 27 Mayıs'ın ve 1961 Anayasası'nın savunucusudur. Hem de Yassiada mahkemeleri rezaletine rağmen... Bugünkü yazımda önce anahatlarıyla, neden 27 Ma- yıs'ın bir devrim olduğunu anlatacağım. Sonra Yassıa- da'da ne gibi yanlışlıklar yapıldığının üzerinde dura- cağım. Ve son olarak da 27 Mayıs'a karşı olanları ele alacağım. Bu sütunda yazmaya başlamadan önce, değişik yer ve zamanlarda, kendimce devrimi tammladım ve 27 Ma- yıs'ın devrim olduğunu savundum. Tanıdık ya da tanı- madık kimi meslektaşlarım bu tanımı beğenmediler. "Eksik" diyenler de oldu, yanlış diyenler de. Ve o zaman onlara, kendi tanımlarını sordum. "Tanımınızı yazın, tar- tışalım" dedim. Ve altını çizerek tekrar ediyorum, bir tek Allah'ın kulu çıkıp da "Bu tanım yanlıştır, bu işin doğrusu şudur" diyemedi. Aynı tanımı yineliyor ve aşağıda yapa- cağım tanımı beğenmeyen herkesi, lütfen "doğru" bir tanım vermeye çağırıyorum. Ama bunu yapamayanlar, ya da "üşenenler", artık bu konuda zevzeklik etmesin- ler. Devrim bir toplumda ekonomik yararlanma (yani gelir dağılımı ve ekonomik fırsat eşitliği) ve siyasal yararlan- manın (yani siyasal katılım) geniş kitleler lehine hızla değişimidir. Ve çoğunluğu otuz yaş civarında olan bir cuntanın 27 Mayıs 1960 sabahı başarıyla sonuçlandırdı- ğı askeri harekat, bir devrim olmuştur. Zira hem ekono- mik alanda planlı döneme geçilmiş ve hem de demokra- sinin önündeki engeller önemli ölçüde kaldırılmıştır. Ancak 27 Mayıs'ın en büyük hatası, Yassıada mahke- meleri olmuştur. Yassıada duruşmaları, ne hukukun ve yasaların "iplenmesinin beklenmeyeceği" bir ihtilal mahkemesi mantığı içinde gerçekleşmiş ne de normal yasal sürecin işlediği bir "yücedivan" niteliğini göstere- bilmiştir. Hele DP ileri gelenlerini halkın gözünde küçük düşür- mek amacıyla açılan "ipe-sapa gelmez" kimi davalar, tam anlamıyla ters tepmiştir. DP yöneticilerinin 6/7 Ey- lül'de Istanbul'un çapulcu kesimlerini tahrik ederek iki gün süren utandırıcı bir barbarlığa neden olmalan ve bunun suçunu solculara yıkmak istemeleri; Lübnan iç savaşında Incirlik Üssü'nü Amerikaltlara kullandırtma- ları; Irak ihtilaline müdahaleye niyetlenmeleri; kendileri- ne oy vermeyen kentleri ilçe yaparak cezalandırmaları, Ismet Paşa'yı öldürtme planları yapanlara müsamaha etmeleri vb. gibi son derece temel konularda, savunul- masıgüçbirbiçimdeyargılamalarımümkündü.Ama"kö- pek davası", "bebek davası" gibi gülünç ayrıntılarla uğ- raşılınca; 27 Mayıs'a meşruluk kazandırması amaçla- nan bu mahkeme, 27 Mayıs'ı en ciddi bir biçimde yarala- dı. Hele "asamazlar" dedikodusuna kızıp; Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın asılması, tam bir adalet ayibı ve 27 M^yıs için kara bir leke oldu. Günümüzde 27 Mayıs'a karşı olanları farklı gruplar içinde toparlamak mümkündür. 27 Mayıs'a karşı olan birinci grup hiç kuşkusuz, eski DP'liler ve bunların gerçekten çok acı ve sıkıntı çekep ailelerıdir. Bunların 27 Mayıs'a karşı olmalarını, hatta derin bir düşmanlık beslemelerini doğal karşılıyor ve saygı duyuyoruz. 27 Mayıs'a karşı görünen ikincı bir grup; geleneksel DP çizgisine oturmaya çalışan, DP seçmenlerini kazan- mak isteyen siyasetçilerin oluşturdukları gruptur. Bun- lar çoğunlukla samimiyetsiz ve çıkarcı insanlardır ve bir düşünce temelleri yoktur. özellikle 1960-1970 arasında bir yandan 27 Mayıs'a ve 1961 Anayasası'na çatarken; bir yandan da içlerinden "Aman ne iyi oldu, meydan bi- ze kaldı"diye sevinenler, bunlardı. Ve unutmamakgere- kir ki eski DP'lilerin ve Bayar'ın affını sağlayanlar Adalet Partililer değil, "kuyudan adam çıkarma" politikası ile Ismet Paşa idi. Üçüncü grup; önceleri 27 Mayıs'a şiddetle taraftar olan, sahip çıkan ve 1961 Anayasası'nın özgürlükortamı içinde bir yerlere gelen eski CHP'lı siyasetçilerin bir bö- lümüdür. "27 Mayıs'a karşı çıkarsam, halka daha sevim- li görünürüm" aymazlığı içinde olan bu insanların 27 Mayıs'a karşı olan tutumlarını, tek kelimeyle "utandırı- cı " buluyorum. İlk bakışta haklı gibi görünen dördüncü bir grup, 27 Mayıs'ı "Orduyu kışladan çıkararak siyasal yaşama mü- dahale ettirme geleneğinin başlangıcı" olarak görürler ve bu hareketin demokrasiye ve milli iradeye karşı ya- pılmış olduğunu ileri sürerler. Fakat şunu görmezler ki; DPçoğunlukiradesini milli iradegibideğerlendiriyorve azınlık iradesini ortadan kaldırmak istiyordu. 27 Mayıs'- ın demokrasiye karşı olması için, DP'nin demokrat ol- ması gerekirdi. Böyle bir şey söz konusu bile değildi. 27 Mayıs öncesini düşünürsek Ankara Cezaevi'nin bir bölümü "Ankara Hilton" olarak isimlendiriliyordu ve gazetecilere ayrılmıştı. Kimi gazetelerin birinci sayfala- rında sansür edilen haberler nedeniyle kimi sütunlar beyaz çıkardı "Vatan Cephesi" adı verilen bir örgütlen- me ile, ülke iki ayrı kampa ayrılmak isteniyordu. Solcu olmak, DP'nin ABD güdümündeki dış politikasına karşı çıkmak, "vatan hainliği"demekti. Birkısım isimlertoplu- ma unutturulmuştu. Bunlar arasında ilk aklıma gelenler Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Niyazi Berkes vb. isimler oluyor. Aziz Nesin, ekmek parasını yazarlıkla çıkarabil- mek için kırk ayrı isim kullanıyordu. Rıfat llgaz Hababam Sınıfı ile mizah yazarı olarak paçayı kurtarmıştı. Türkiye ile ilgili haberlere yer veren yabancı dergi ve gazeteler yurda sokulamazdı. İnsanlar, SSCB Konsolosluğu'nun önünden geçerken camekanlara baktıkları sanılmasın diye kaldırım değiştirirlerdi. Bu muydu demokrasi? Ve 27 Mayıs'a karşı olan beşinci grup, bunlan hiç ya- şamamış olan gençlerdir. 12 Mart'ı; hele hele 12 Eylül'ü kısmen de olsa yaşayan kimi demokrat gençlerimiz, 27 Mayıs'ı da aynı kefeye koymaktadırlar. Bunların dışında, Tanzimat'tan beri, Türkiye'de ileriye doğru atılan her adıma karşı çıkan tutucu bir grup ile salt orijinallik olsun diye 27 Mayıs'a karşı çıkan insanlar da vardır ki bunlan da Allah'a havale etmek gerekir. 27 Mayıs Devrimi, onu devrim sayanlara kutlu olsun. DİYARBAKIR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1993/60 Davacı Milli Savunma Bakanlığı tarafından davahlar Seyran Akde- mır vearkadaşları aleyhine açılan tapu ıptalı ve lescıl davasının yapılan açık yargılaması sırasmda; Oavalı Diyarbakır merkez, Sadi köyündeoturan Seyfettin Göknar- ın adresine çıkartılan tebligatın bila tebliğ iade edildiği ve emniyetçe yap- tırılan soruşturma neticesmde tebligata yarar adresinin tespit edileme- dığınden dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. Karar gereğince, davalı Seyfettin Göknar'ın duruşmanın bırakıldıgı 15 6 1993 günu saat 9.00'da duruşmada bizzat hazır bulunması veya ken- dısıni bir vekilletemsil ettirmesi, duruşmaya gelmediğınde ve dava ile ilgili ıbraz etmek ıstedığı belgelerı duruşma gunune kadar göndermesi veya getirip ıbraz etmesı, gelmediğı gıbı kendısini bir vekille de temsil ettirme- diğı takdirde yargılamaya yokluğunda devam edileceği ve karar verile- ceği davetiye yerıne kaım olmak uzere ilanen tebliğ olunur. 29.4.1993 Basm: 48668
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle