Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 ARALIK1993 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Imarhukukunda idarenin sorumluluğu
TULUÎSÖNMEZ Hukukçu, MS Üniv. Öğretim
Görevlisi
Ç
evre ve imar hukukuyla
ilgjli birçok yasa, aynı
atnaca yönelik. aynı dü-
zeni sağlamak gayesiyle
yürürlüğe konmuşlar-
dır ve bu nedenle de
kamuya eşit ve dengelı
yükümlülükler getirme-
li, zorlayıcı kurallarda (cebri hüküm-
lerde) uyumluluk. benzer edimlerde
(fiillerde) benzer yaptınm kurallannın
uygulanması esaslannı içermelidirler.
Öysa çevreyle ilgjli mevzuata baktığı-
mızda, yaptınm kurallannın hiç de
uyumlu, ( + ) tutarh olmadığını gör-
mekteyiz. Örneğin çevreyle ılgili yasa-
lardan iki tanesinin yaptınmlarla ilgili
hükümlerine bir bakalım:
2863 sayılı Kültûr ve Tabiat Varlık-
lannı Konuna Kanu'nun amacı, l ve 2.
maddelerinde: "Özellikleri ve gûzellik-
leri bakımından yer üstünde, yer altında
veya su altında bulunan kültürei ve do-
ğaî tünı değerierin korunması" olarak
belirlenir.
2872 sayılı Çevre KanunıTnun ama-
cı da tüm vatandaşlann ortak malı olan
çevrenin, doğal ve tarihsel zenginlikle-
rin korunmasına yöneliktir.
Ancak bu kanunlann hükümlerine
aykın eylemlerde bulunanlara uygula-
nacak yapünmlar (müeyyideler) ve
takdır olunacak cezalar birbırlennden
tamamen farklı. nitelik ve nicelik bakı-
mından tam bir ölçüsüzlük, tam bir
uyumsuzluk içindedir. Bakın nasıl:
Kültürve Tabiat Varhklannı Koruma
Kanunu'nun 9 ve 65. maddeleri "Kül-
tür ve Tabiat varlıklanna her çeşit inşai
ve fuaki müdahalede bulunarak her ne
suretle olursa olsun onlara zarar veren-
ler iki yıidan beş yıla kadar ağır hapis
cezası ile cezalandırüır."
Çevre kanununda ise durum tama-
men farkhdır. Bu yasarun 8 ve 9. mad-
deleri: "Çevreye zarar verecek her türlü
faaliyetleri, üLkenin temel ekoiojik sis-
temlerinin dengesinin bozulması.. doğal
zenginliklerin bütünlüklerinin tahribi-
ni..." kesinlikle yasaklamıştır. Buna
karşın adı geçen yasarun 20 ve 21.
maddeleriyle, ekoiojik sistemi bozan
ve doğal zenginlikleri gözünü kırpma-
dan yok eden kişilere 50 bin lirayla 100
bin ve 500 bin lıra arasında para cezası;
eğer bu suçlan işleyenler üretim kuru-
luş ve işletmeleri ise 500 bin lira ile I
milyon lira arasında "para cezası" ve-
rilebilecektir. Hapis cezası ise sözko-
nusu değildir.
Ceza hukuku açısından işte bu man-
tığı anlamak güçtür. Kültür ve doğa
varlıklannı bozmak, yok etmekle, çev-
renin ekoiojik dengesini bozmak ve
doğal zenginlikleri yok etmek edimleri
(fiilleri) arasında nitelik bakımdan he-
men hemen hemen hiçbir aynm yapı-
lamaz. Her ikisi de aynı ağırlıkta cü-
rümlerdir. O halde bu ölçüsüzlüğün.
bu eşitsizliğin nedeni nedir?
Şimdilik bu soruyu cevaplandırma-
yalım; aynı ölcüsüzlük 3194 sayılı
Imar Kanununda da söz konusudur.
Bu yasarun 42. maddesi: "...ruhsat ve-
ya eklerine veya imar mevzuatına aykı-
n olarak yapılan yapuun sahibine,
müteahbjdine, fenni mesule.. 500 bin
TL'den 25 milyon liraya kadar para ce-
zası verilir." hükmünü koymuştur:
ama bu maddede de ne hafıf ne ağır bir
hapis cezası söz konusudur. Bu madde
en ağır şekliyle uygulansa bile. yani
tüm imarla ilgili yasalara aykın olarak
bir gökdelen yapılsa bile. bu suçu işle-
yenlere takdir olunacak ceza 25 mil-
yondan ibaret kalacaktır! Kim korkar
şu gündeki 25 milyondan!
ParkOtelörneği
Park Otel heyulası, bir gece uyurken
gördüğümüz bir karabasan değildir.
Istanburun o görkemli Süleymaniye-
lerinin, Ayasofyalannın, Sultah Ah-
metlerinin karşısına, gerek yerel idare
yetkililerinin -Beyoğlu Belediyesi'nin
Istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin;
gerek merkezi devlet idarelerinin- Tu-
rizm Bakanlığı'nın; Bayındırlık ve İs-
kân Bakanlığı'nın, gözleri önünde
dikilen bir yapıdır bu. Imar Kanunu'-
na bir cezalandırma hükmü olarak
konan bu 42. maddenın. yasanın ama-
andan ne kadar uzak. ne kadar acız,
ne kadar gülünç; caydıncı değil tersi-
ne. adeta teşvik edici bir madde oldu-
ğu şimdi daha acıkça görülmüyor mu?
Azami ceza 25 milyon TL olduktan
sonra. kim korkar yasa hükümlerini
çiğnemekten?!
Şimdi burada imar ve çevreyle ilgili
yasalann yaptınm hükümlerinin ye-
tersiz, tutarsız ve ölçüsüzlüğünü bir
yana koyarak, yine bu konuyla ilgili
çok önemli ve o kadar da tartışmalı bir
konuya değinmek istiyorum (idare
hukuku hocalanmızın değerli katılım
ve görüşlcrini bekleyerek.)
Sorun şu. yasalara aykınlığı yargı
mercilerince kesin karara bağlanan
Park Otel'in yıkılmasından doğan za-
ran kim ödeyecek? Bu konuda idare-
nin tazmin (ödeme) sorumluluğu var
mıdır?
Park Otel'in yapımı için verilen yapı
ruhsatlan. işlemleri ve onlann daya-
nağı olan imar planlan (ki bunlann
"turizm amaçlı imar plaıu" olmalan
gerekliydi) Turizmi Teşvik Kanunu'-
nun ve büyük şehir belediyeleriyle ilgili
3030 sayılı kanunun hükümlerinin dı-
şında ve onlara aykın olarak yapılmış-
lardır.
Bir turizm merkezi olarak planlan-
ması gereken. otelin bulunduğu alan.
yürürlükte olan nazım ve uygulama
planlannın hükümlerine aykın ola-
rak. Turizm Bakanlığı'nca. yetkilerini
de aşarak "ticaret bölgesi" olarak tah-
sis olunmuşıur. Bu tahsis işlemi de
Beyoğlu Belediyesi'nce yine yetkisiz
olarak hazırlanmış olan bir "avan
proje"ye dayanarak onaylanmıştır.
Aynca bu avan proje yine hiçbir yetki-
si olmaksızm. Büyükşehir eski beledi-
ye başkanınca da imzalanmışür.
Yukanda yazılanlar, bu yılan hikâ-
yesinin en kısa bir özetidir. Ancak bu
kadarcığı bile yürürlükteki yasalann
yetkililerce nasıl bertaraf edildiğinin
ve aynca yerel ve yennden yönetim
idarecilerinin olayda "ağır ve bariz"
bir yetki ve fonksiyon gaspında bulun-
duklannı açıklamaya yeterlidir sanı-
nm. Tüm bu işlemlerin idare huku-
kundaki tanımlanması ise "yokluk"
tur, yani alınan plan kararlannın ve
buna dayanarak verilen yapı ruhsatla-
nnın tümden "doğmamç ohnası".
"yok" sayılmasıdır.
Şu hukuki duruma göre, Park Otel'-
in yapımından ve yıkımından doğacak
zararlan kim ödeyecektir? Kuşkusuz
öncelikle. tüm hukukçulann ve görev-
lilerin ısrarlı uyanlanna karşın, bu
uyanlan hiçe sayan otel sahiplerinin
kusurlanndan doğan zararlara yine
kendilerinin kallanmalan yasalara
saygılı olmanın bir gereğidir.
idarenin sorumluluğuna gelince: Ne
yerel idareler, ne merkezi idareler yasa
hükümlerinin tamamen dışında yapı-
lan işlemlerden (yani yokluk müeyyi-
desine bağlı tutulan işlemlerden) so-
rumludur ve hiçbir tazminat ödeme-
meleri gerekir. O halde Park Otel'in
zarannı kim ödeyecektir?
Sonımsuz imzacılar
Yasa hükümlerine acıkça aykın ola-
rak ve aynca yetki ve fonksiyon gas-
pında bulunan ve bu yasadışı işlemle-
rin allmda imzası bulunan tüm yetkili-
ler; hukuk öğretisinde bu böyle açık-
lanmaktadır. BakınızSayınOrd. Prof.
Dr. Sıddık Sami Onar ne diyor "İdare
Hukukunun L mumi Esaslan, isimli ki-
tabında (CUt I. Sf. 329):
"Devlet namına \apılan ve fakat un-
surlarındaki sakatlıklardan dolayı yok-
luk müeyyidesine maruz kalan bir ta-
samıf, idareye izafe edilecek hiçbir
hukuki veya fiili durum husule getir-
mez... Bu tasarruf idare bakımından
doğmamış... Buna mukabil tasarruf ne-
ticesinde 'tasarrufu yapanlann şahsı-
na° izafe ediiecek ve medeni hukuk
hükümlerine göre haksız fııl' teşkil ey-
leyecek fiili bir durum husule gelmistir.
Bİı durumun >e ondan hasıl olan netice-
lerin tetkiki de adliye mahkemesinin
vazife sahasına girer."
Evet Sayın S.S. Onar'ın şu görüşüne
göre Park Otel olayında idareler taz-
minatla yükümlendirilemez, bu yü-
kümlülük. yasalann yürürlükteki
kurallannın tamamen dışında, keyfi
işlemler vaparak, bunlan onaylayan
ve böylece "haksız fülde" bulunan me-
murlara yüklenir, doğacak zararlann
tazmininden şahsen onlar sorumlu-
durlar.
ARADABIR
MEVLÜT KAPLAN Ezitimd
Laiklik Duşmanları
Demokrası, özgürlükler rejımidir. Çoğulcu parlamenter
sistemde devlet hiçbir kımseyi herhangi bir ınanç ve ıbadet
doğrultusunda yönlendıremez, baskı altına alamaz. Çünkü
inanmanın en sağlam güvencesi laıklıktir.
1789 Fransız hareketıne değin Hırıstıyanlar ve Müslü-
manlar durgun, tutucu bir inanç kıskacı içinde bulunuyor-
lardı. Dinsel konularda akıl ve mantık çahştırılmıyor, bilim-
sel yorumlara gıdılmıyordu.
18. yüzyılın sonlarına doğru Avrupalının silkindiğini, din-
sel alanda reform yaptığını görüyoruz. Katılıklara hoşgörü
ile yaklaşılmaya başlanmıştır. Devletın ve hukukun işleyişi-
ne giderek laiklik egemen olmuştur. Sıyaset ve bürokrasi,
dinin dışında bırakılmış, herkes inancında özgür sayılmış-
tır. Osmanh'da ise yıl 1920'lere ulaştığı halde eski alışkan-
lıklar sürdürülüyordu Tam bu sırada yer yarılır gibi, gök
delinir gibi ortaya çıkan Mustaia Kemal hasta. uyuşuk, dur-
gun ve tutucu Türk halkını once bağımsız kurtuluşa götür-
dü, sonra çağdaş uygarlık düzeyinın üzerine çıkarmayı
amaçladı. Hiç kimsenin cesaret edemeyeceğı korkusuz
adımlarla ilerleyerek çok önemli devrimleri gerçekleştirdi.
Halkı ulus, ulusu laik devlet yaptı Cumhurıyet yönetimini
benimsemış ülkelerı örnek aldı. Çok partıli yaşamın gereği-
ne inanıyordu.
Çok partıli yasama geçış süreci uçuncu kez 1946 yılında
denendi. Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik KoraKan
"Demokrat Partı'yı kurdular. 1950 genel seçımlerinde oy
üstünlüğü sağlayarak devlet yönetimini Cumhurıyet Halk
Partısf nden devraldılar. Terakkı Perver'de, Serbest Fırka'-
da olduğu gibi. Atatürke, İsmet Paşaya ve laikliğe düşman
olanlar Demokrat Partı'de toplandı. İlk işleri Türkçe olarak
okunmakta olan ezanı Arapça'ya çevirmek oldu. Sonrası
ise herkesçe bilinıyor. Çorap sökuğü gibi sürüp gidiyor.
Çünkü, Atatürk yoktu. Halk susturulmuştu, aydınlar korku-
tulmuş, dağıtılmıştı. Meydanlar çarpık zihniyetlı polıtikacı-
lann tekelındeydı. At izı kurt izıne karışmıştı. Ortalıkta re-
fahçılar, selametçıler kol gezıyordu.
1924'te, çok partıli dönemın ilk denemesi olan Terakki-
perver Cumhurıyet Fırkası'ndan gereken sonuç alınama-
mış, 1930'da Fethi Okyar'ın kurduğu Serbest Cumhurıyet
Fırkası deneyimı de Menemen olayıyla sonuçsuz kalmıştr
inanç özgürlüğünü savunanlar, oruç tutmayan, namaz
kılmayanlar ve Atatürkçüler, komünıstlikle, dinsizlikle, kâ-
firlikle suçlanıyorlardı. Fesliler, çarşaflılar, sarıklılar, kara-
sesliler çığ gibi büyüyorlardı Içeride ve dışarıda örgütlen-
mişlerdi. Ulusu, ülkeyi çağ dışına itelemenin çabasına
girmişlerdi.
Suç kimde? Hepimızde. Aydında. Politikacıda.
Müslüman dışında kalan azınlığı hıçinseyerek din ders-
lerini radyoya, televizyona, okullara ve anayasaya sokar-
san elbet görünen köy kılavuz ıstemez.
Oy kaygısı ile Öğretim Birliğı Yasasını, Şapkave Kıyafet
Yasası'nı, Harf Yasasını, devrımlere ilişkin yasaları gözar-
dı edersen, Kuran kurslarına, ımam hatip okullarına yeşıl
ışık yakarsan ülkenın yönü uygarlığa. akla, bilime değil, el-
bet Kabe ye döner
Okulda bilgisayar kursu açan yönetıciyi sürgün edersen,
Kuran kursu açanı ödüllendirir, yılın öğretmeni yaparsan,
camiye giden kamu görevlisini gitmeyene göre daha de-
ğerli sayarsan laiklik elbet çığnenır.
Türk-lslam sentezcilerinı devletın kilit noktalarına yerleş-
tirirsen, okul ve hastane sayısından çok camı ve mescit
yaparsan bu dünya elbet yalancı, öbür dünya asıl olur.
Çağdaş Türkiyenin devrımcı yapısını ödün yarışçısı poli-
tikacılara yıktırırsan, özerk bilim yuvalarını YÖK'e tutsak,
türbana oyuncak yaptırırsan elbet fanatik magandalar ço-
ğalır
Duru düşünceli Bahriye Uçok u Muammer Aksoy'u,
Turan Dursun u, Orhan Tütengil i, Uğur Mumcu yu öldü-
renlerle; Türk Dil Kurumu'nu, TürkTarih Kurumu'nu, Köy
Enstitülerini, Halkevlerini kapatanları ayrı kefelere koyar,
"geç yiğidim" dersen Türkiyenin düzeni elbet bozulur.
Dun Kayseride, bugün Konya'da başkaldıran laiklikdüş-
manlarına bir Dersim, bir Menemen dersi vermezsen, ya-
nn Kahramanmaraşta, öburgün Sıvas'ta karasesli, kara
rabıtalı, kara düşüncelıler elbette güç denemesine kalka-
caktır. Ulusinsanını umutsuzluğadüşürerekkaderekısme-
te bağlarsan, yazgıya inanır devletın tepesinde arabana
nazarlık takarsan elbette çağdaşlığa gölge düşer.
Kuran kursunu bitirenlere bir bakan olarak ortaokul dip-
loması vermeye kalkarsan; solu suçlar, sağa toz kondur-
mazsan kıtaba sansür koyarsan, terör ve bölücülük elbette
artar.
Örgütlenme hakkı, eşitlık ve toplumsal barış, inanç öz-
gürlüğü laikliğın gereğidir. Yobazlık, dinsel anarşi ve terör
karabilisizliğın eseridir. Çok lyi bilinmelıdir ki Atatürkçülük
en iyi yoldur. Türkiye yolundan döndürülemez, iran yapıla-
maz.
TARTIŞMA
Rüşvet, komisyon, açıktan para...
S
on aylarda
ortaya çıkan
rüşvet olaylan
herkesi %aşkına
çevirdi.Özünde.
butürolaylar
her zaman ve ner yerde var
olmuştur ve var olacaktır da.
Bence rüşvet. avanta
olaylannın bu boyutlara
varmasınm nedeni 1980 yıllan
başlannda ekilen tohumlann
meyyesi. Buyıllardaki söylem
neydi? Serbest piyasa ve dışa
açılma. Belki ekonomi için
gerekliydi. Ama her zaman
olduğu gibi bu kuramları
çarpıtük ve kendi bünyemize
uydurduk. Ekonomik değerler.
serbest piyasa kurallan
çarpıtıldı. Serbest piyasa demek
"Piyasada istediğini üret,
istediğini istediğin fı\ attan sat,
sömür ve istersen vergi \erme"
oldu. Sonunda "sovgunculuk"
ekonomisi doğdu. Ekonomik
değerlerinçarpıtılması töresel
değerlerin çarpıülmasını ve
çöküşünü de getirdi.
Soygunculuk ya da "köşe
dönme" ekonomisine
katılmayan "aptal" oldu.
İşte son aylarda yaşanan
olaylar da bunlanagöstergesi
ve buzul dağının görünen
kısmı. Bütün bunlar kayıt dışı
ekonomininbirparçası. Bu
ekonomi de. ekonomik
etkinlikler içinde önemli bir
paya sahip ve en önemli özelliği
de vergi dışı kalması.
Şimdi şöyle oturup bir
düşünelim; (hesaplaşmayı ve
tutannı araştırmaalara
bırakalım) Türkiye'de bir
günde. adı ne olursa olsun
(rüşvel. avanta, komisyon.
hediye. açıkıan para..) verilen
paralan düşünelim. Neredeve
ne için mi veriliyor? Tapu
dairelerinde. gümrük
kapılannda. vergi dairelerinde.
imar müdurlüklerinde,
hastanelerde (özellikle
ameliyatlar iç,jn), ihalelerde,
limanlarcta. tralıkcezalannda
(trafik cezalan arttıkça
caydıncı özelliği artmaz; kayıt
dışı para miktan artar). kayıt
işlemlerinde. park yerlerinde,
sürücü kurslannda...
Bir günde verilen para
hesaplandığında karşımıza çok
büyük miktarlar çıkacaktır ve
İSK.İ miski olayı bunlann
yanında "de\ede kulak
kalacaktır". Önce şu
"soygunculuk", "avanta
ekonomisine" son verelım.
Olaylan çarpıtmayalım ve
kurallan içinde oynayalım. O
zaman. "Eİenim memurum işini
bilir" değil. "işini kuralına göre
yapar" olur.
İsmail Kılınç
HALKBANK
TURKlYt HALK a*V*ASI
BULENT AKTAŞ
YENİŞEHİR/ANKARA
Adı Soyad,
Şube Adı
Krd HesapNo
Danışın, oğrenın, korunun
AIDS SAVAŞIM DERNEGİ
Telf: 533 47 73
Cebinizdeki 100 Milyonun
farkında mısınız?
Halkbank, serbest meslek erbabı için yarattığı imkânı genisletti.
Mavikart'ın ust limirini 100.000.000 lirayo çıkardı.
Halkbank Mavikart ile Halkbank
1
m yurt çapında 765 şubesinden kartınızı gösterdiğiniz anda,
hiç beklemeden, 100 milyon liraya kadar nakit kredi veya teminat mektubo alabilirsiniz.
Kredi almak için her seferinde çeşitli belgeler getirmek, kağıtlar imzalamak gerekmiyor.
Bütün bu işlemleri yalnızca bir kere yaptıktan sonra, cebinizdeki Mavikart ile
dilediğiniz anda ve dilediğiniz yerden kredinizi alabilirsiniz.
Halkbank'ın size sunduğu bu çok hesaplı rotatif krediden yararlanın.
HALKBANK
TÜRKİYE HALK BANKASI
II I 1 I I II t k .1 \ II
PENCERE
Gazetedye Ne Oldu?..
Emin Çölaşan, Hürriyet'teki köşesinde, benden "ga-
zeteci ağabeyimiz İlhan Selçuk" diye söz açmış...
Eksik olmasın; ama, ne yalan söyleyeyim, adımın ba-
şındaki "gazefec/'sözcüğü beni düşündürdü...
Eskiden olsa gocunmazdım, içimde bir ikirciklenme
oluşmazdı, gölgeli bir soru işaretinin çengeli aklıma ta-
kılmazdı; belli belirsiz övünç kırpıntıları yüreğime serpi-
lirdi; çünkü gazeteci olmak, toplumda saygın ve onurlu
bir mesleğin üyesi olmakla anlamdaştı; göbeğimiz çe-
kik, goğsümüz şişik, başımız dimdikti.
Şimdi öyle mi?..
Sokaktaki adamı çevir, merhabalaştıktan sonra kimli-
ğini açıkla bakalım:
-BengazeteciyimL
Adam ne düşünür?..
Çölaşan kardeşin iyi niyetinden kuşkum yok; ben bu
gazeteci sözcüğünü artık sevmiyorum.
•
Kim bu gazeteci denen kişi?..
Cavit Çağlar, Mesut Yılmaz'a "yavşak" dedi diye pa-
ra cezasına çarptırıldı.
Gazeteci yavşak mı?..
Eskiden bir Babıâli yokuşu vardı; Sirkeci'den başlayıp
Cağaloğlu'na varıncaya dek tören birliğini teftiş eder gi-
bi bütün gazetecileri görürdün:
- MerhabaL
- Merhaba!.
Bilmem ki birbirimizle merhabalaşmak için artk yüz
kalıyor mu? Neredeyse "Yüz surat, Hacı Murat" özdeyi-
şinin dört sözcüğü içine cümlemiz sığacağız. Ulan bu
gazeteci denen köftehor nenin nesi kimin fesi oldu? Ha-
ramzadelenn apış arasında bit mi ol3u? Siyasal iktidar
sahibinin pabucunun altında ezilen hamamböceği mi ol-
du? Patron için iş takip edip paralan cebellezi eden
komisyoncu mu oldu? Allahın günü Başbakan'ın yama-
cında not tutup yayımlayan özel kâtip mi oldu? Eski sa-
raylarda bile eşi menendi bulunmaz bir soytarı mı oldu?
Kompradorların sofrasında üstüne limon sıkılmış meze
mi oldu? Lunaparkta kurulan dönme dolabın şakşakçısı
mı oldu? Liboşizmin kıyma makinesinde kişiliğine kıyıl-
mış tükrük köftesi mi oldu? Beş yıldızlı otellerde keyif
çatmak için haysiyeti paspasa dönüşmüş insan müs-
veddesi mi oldu?
Hayır...
Gazetecilik mesleğine yaşamını adamış meslektaşla-
ra haksızlık olur; bir avuc sütü bozuk, basının tümünü
temsil edemez; azınlıktaki yavşaklar yüzünden, "gaze-
teci" sözcüğünün üstüne düşen pisliği temizlemek zo-
rundayız.
•
Genel Yayın Yönetmenimiz özgen Acar'ın pazar gü-
nü çıkan yazısının başlığı:
"Gazeteci akrep değildir."
Peki, nedir?..
Kimine bakıyorsun hamamböceği...
- Merhaba hamamböceği...
- Merhaba!..
- Merhaba bok böceği!..
- Merhaba kırkayak!..
- Merhaba sürüngen!..
Ah, bu durumda güzelim merhabaya da yazık oluyor.
En iyisi böcekleşmiş olanlara selamı esirgemek değil
mi?..
•
Babıâli çok kara gün gördü; ama, bu gidişle, bir azınlık
yüzünden gazeteci çoğunluğu yakında insan içine çıka-
mayacak duruma düşecek; çünkü kirlenme yoğunlaşıp
yayılıyor. kokusu ayyuka çıkıyor.
Kim "dur"diyecek bu gidişe?..
^
Ttirkiye bugün okumazsa,
yann mutlaka okuyacaktır.
VALLA. VALLA,
KURDA
YEDİRDİN
BENİKİTAP • 3
ALEV ALATLI
Viva la Muerte • Kitap 1 * 5 . Baskı
'Nuke Türkiye' • Kitap 2 - 3 . Baskı
Boyul Yayımvl: Hayrlfa Cad. 3/10 Galalasarn T«l: 243 35 33 • 243 72 77 Faı: 2S2 M14
Türk Ekonomi Bankası A.Ş.
I. Yatırım Fonu
TEBÎNFON
Içtüzük Değişikliği
Türk Ekonomi Bankası A.Ş. I. Yaünm
Fonu'nun 3.1, 3.3 numarah maddeleri
yeniden düzenlenmiş olup, degişiklik için
Sermaye Piyasası Kurulu'na başvuruda
bulunulmuştur.
D E Ğ İ Ş T İ R İ L E N M A D D E
Eski Şekli
MADDE 3- Fon'un tutarı ve süresi
3.1 - Fon'un tutarı
100.000.000.000.- (Yüzmilyar) TUdir.
3.3 - Fon 10.000.000-(Onmilyon)
paya bölünmüştür.
Yeni Şekli
MADDE 3- Fon'un tutarı ve süresi
3.1 - Fon'un tutan 250.000.000.000.-
(lkiyüzellimılyar) TL'dir.
3.3 - Fon 25.000.000- (Yırmibeşmilyon)
paya bölünmüştür.