20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 ARAUK1993 PERŞEMBE 12 DUNYADAN \ AlmanlaryabanalarakapahAlmanya'da yaşayan yabancılann sadece yüzde 59.3'ü Almanlarla iyi ilişkiler kurabilmiş. Buna ragmen yüzde 93'ten fazlası Almanlarla birlikte yaşamanın hayatlanndaki en önemli "sorun"lardan biri olduğunu belirtiyor. "DerSpiegeF'in haftalık aktüalite alanındaki tekelini kıran "Focus" dergisi, bu hafta Almanya'da benzerine az rastlanan bir araştırma yayımladı. Marplan Enstitüsü tarafından bir ay boyunca yürütülen sondaj sonunda Almanya'da yerleşik 3101 yabancı, Almanlar ve Almanya'daki yaşam konusundaki düşüncelerini ifade etme olanağı buldular. Marplan Enstitüsü araştırmasına üç deği- şik ülkeden gelen ya- banalar katıldı. Bunlardan, Al- manya"dakı toplam 4.35 mil- yon yabana uyruklu arasında 1.324 milyon ile çoğunluğu oluşturan Türkler birinci sıra- dalar. Diğer ıki grup ise, Al- manya'da Türklerin ardından sayıca ikinci sırada yer alan Yu- goslavya sonrası halklan, yani Sırplar, Hırvatlar ve Slovaklar (toplam 555 bîn) ve Italyanlar (455 bin). Bu üç grup arasında Almanya ve Almanlar konu- sunda en çok şikayetı olan grup Türkler. Oyle kı. neredeyse her d O o 3 O iki Türkten biri Almanlar ta- rafından bir ya da daha çok kez hakarete uğramış. Yine Türkle- rin neredeyse yansı, Almanlar- la ilişkilerinin hiç de tatmin edi- d olmamasından yakıruyor. IEn bûyük sorun Almanlarla yaşamak Araştırma için fıkirlerine başvurulan yabancılann sadece yüzde 59.3'ü Almanlarla iyi iliş- kiler kurabilmiş. Buna rağmen yüzde 93*ten fazlası Almanlarla birlikte yaşamanın hayatlan- ndaki en önemli *4 sonm"lardan biri olduğunu belirtiyor. Türk- lerin yüzde 22.4'ü bir ya da daha fazla kez saldınya uğ- ramış. Bu oran Italyanlar ve Yugoslavlar arasında yüzde 11 dolayında. Buna rağmen, Türklerin yüzde 62'sı. diğer ya- banctlann yüzde 74-75'i Al- manlan "yabancı düşmanı" ola- rak tanımlamaktan kaçınıyor. Bunun yerine, şöyle bir kanaat yerleşmiş: Almanlara "yabancı duşnuuu" dcnilemez. ama ya- bancılara ve yabancı kültürlere acık olduklan da söylenemez. Türklerin yüzde 38'i, diğer ya- banalann yüzde 39 ila 42'si, Al- manlann yabanalara karşı ol- dukça "mesafeü"M davrandığını düşünüyor. Almanya'da yerleşik ya- bancılann ve özellikle Türkle- rin gözüyle bakıldığında, Al- manlar "küstah" ve u an- layışsız''. Genelde yabancılann yüzde 47-49'u, ama Türklerin yüzde 58.5 gibi yüksek bir oranı. "Çoğu Alman, yabancda- ra küstahça da>ranı\or" oncr- mesine katılıyor. Tabii. böyle düşünen Türklenn oranının daha yüksek olması. Türklere diğer yabancılara oranla daha küstahça davranıldığını göste- riyor dolaylı olarak Yabana- lann çoğu (yüzde 71.7'si) "Al- manlar yabancüan anlamak için hiçbir çaba harcamıvor" öner- mesıne de katılıyor. Ancak, özeleştiri bağlammda yönelti- len diğer iki önermeyı de kabul edivorlar. IÇoğu yabancı Almanca öğrenmiyor Yanı, "Yabancıların çoğu, AJmanca'v ı öğrenmek için fazla birçabaharcamıyor" ve"Alman- Geriye donüş yok Eski Komünist Parti'nin devarm olan PDS, Potsdam'daki yerel seçimlerde sosyaldemokrat aday Horst Gramlich'e yenildi. Eskı Doğu Almanya'nın Postdam kentinde yapı- lan belediye seçimlerinde PDS'nin (eski komünist) adayı Rolf Kutzmutz yenilgiye uğradı. SPD'nin sosyal demokrat adayı Horst Graralich oylann yüzde 54.5"ini alarak yeni bele- diye başkanı oldu. Bu seçim her ne kadar yerel de olsa tüm Almanya tarafın- dan ilgiyle ve dikkatle izlendi. Çünkü secim sonuçlan eski Doğu Almanya'daki siyasi yö- neümi belirleyecekti. Rolf Kutzmutz'un seçimleri kazan- ması Komünist Parti'nin mi- rasçılannın geri dönüşüyle aynı anlamı taşıyacaktı. Ve bu da Alman politıkasını ve kamuo- yunun endişelendiriyordu. En- dişelerini çoğaltan birbaşka ne- dense Kıal Rolf olarak tanınan 46 yaşındakı Kutzmutz'un, 1970*li yıllarda, iki üç yıl bo- yunca Stasi'nin gayn resmi iş- birlikçısi olması. Sosyal demokratlann seci- min ilk turundan önce sadece üç gün Gramlich'le ılgıli açıkla- malar yaptı. Bu yetersiz tanıtı- ma karşın Gramlich ilk tunı geçti. Ama ikinci tur öncesinde birçok politik güç (CDU. SPD ve FDP) oylann Gramlich'e ve- rilmesi yönünde birleşti. Bu bir- leşmenin ardmda Berlin duva- nmn yıkılmasından önce çalış- malan diktatörlük ve baskının bir diğer adı olan SED partisı- nin devamı olması yatıyor. Seçimın bir diğer önemli yanı ekonomik: Bölgedeki sanayi çevresi Gramlich'in seçilmesi durumunda bölgeye yapılan yatınmlarda büyük bir düşüş bekliyordu. Yaklaşık 100 mil- yon mark tutanndaki yatınm- lann ertelenmemesi veya engel- lenmemesi için sanayiciler Kutzmutz'u destekledi. PDS, sonuçlan tüm eski Do- ğu Almanya'ya ve birleşmeden sonra ortaya çıkan ekonomik ve sosyal sonuçlardan memnun olmayan vatandaşlanna komp- lo olarak değerlendirdı. Bu de- ğerlendirme çerçevesinde seçim sonrasında birkaç günlüğüne tatil yapmak için Paris'c giden Kutzmutz partinin yöneücileri, özellikle de parti başkanı Lot- har Bisky ve parlementer gru- bun başkanı Gregor Gysi tara- fından savunuldu. Kutzmutz'un Postdam"ı küçük bir Doğu Almanya'ya veya sosyalist bir adaya dönüş- türmeyi amaçlamadığı belirtil- di. AlainDebove TedavidesenfonikdevrimLondra'da bir devlet hastanesinde hastalann moralini düzeltmek, yaşam bağlannı kuvvetlendirmek amaayla Todes Yaylı Çalgılar Oda Orkestrası küçük konserler veriyor. Bir yardım kuruluşu tarafından düzenlenen bu konserler, hastalannyaşama isteğini arttınyor ve yalnız olmadığını hıssettiriyor. Özellikle Mozart'ın müziğınin hasta psikolojisı üzerinde olumlu etkileri olduğu saptanmış, hatta çektiklen ağnlann azaldığına ilişkin şaşırtıcı sonuçlar alınmış. Hastalara verilen konserlerde sanatçılar genellikle neşeli, canlı parçalan yorumlamaya özen gösteriyor. Konser programını esnek tutan orkestralar, hastalann tercihlerine öncelik veriyor. ABD'de bazı hastanelerde ameliyat sırasında doktorlara enerji vermek, güçlerini arttırmak için Barok müzik yayını yapılıyor. Eğcr dcnemelerdcn olumlu sonuç alınırsa tüm hastanelerde benzer uygulamalara geçilecek. Öte yandan çeşıtlı ülkelerde uzun sürc hastanede kalmak zorunda olan hastalann arasında herhangi bir müzik aleti çalabilenler bir araya gelip küçük orkestralar oluşturuyor. Hastane yetkililerinin de teşvik ettıği bu gjrişım, haslalar arasında dayanışmayı arttınyor: hasta psikolojisıni olumlu yönde etkiliyor. Hastalann iyileşip hastaneden cıktıktan sonra da birlikteliİderini sürdükleri, müzik yapmaya devam ettıklen görülmüş. The Independent laria ilişkiieriııi geüstirmeye çaltşan yabancdarın sayısı çok az" dıyebilıyorlar. Son önermeden yola çıkarak "Almanlaria ilişki kuramıyoriar- sa suç yabancılanndır" gibi bir ındırgemeye vanlamaz: doğal olarak. Hakerete uğradıklan- ndan. kendilerine küstahça dav- raruldığından şikayet eden ya- banalann önünde, Almanlarla ilişki kurmalannı engelleyen bir- takım dığer engeller de var. Bun- lardan bin, yaklaşık herdört ya- bancıdan üçünün, Almanlar ta- rafından "rakip" olarak görülü- yor olduğuna inanması. Bir di- ğen ise, her iki yabancıdan bıri- nin Almanlann "farkb" olan in- sanlara saygı duymadıklannı düşünmesi. Kısacası, Almanlar- la Türk. İtalyan ve Yugoslav asıliı yabancılar arasındakı uçu- rum, gerçek ya da yakıştırma birtakım u algılamalar" yüzün- den bir hayli derin. Çoğu yabancının konut ve is- tihdam sorunu pek yok. Araştırmaya göre yabanalar kişi başına ayda ortalama 2.000 ila 3.000 mark arasında net maaş alıyorlar. Ortalama bır ai- lenin aylık geliri 3-4.000 mark. Alman ailelerinin ortalama ma- aşı ise 4.500 mark civannda. Aybk gelir sıralamasında İtal- yanlar başı çekerken, Türkler sonda geliyor. Yüzde yetmişe varan bir oran, evinden ve işin- den memnun olduğunu ifade ediyor. Yüzde 30.3'ü 25 yaşırun altında, yüzde 84'ü ise 25 ile 50 yaşı arasında olan yabancılann emekli sigortası tasaruflan ol- maksızın. Alman hükümetinin emekli maaşlannı karşılayama- yacağmı belirtiyor. Buna rağ- men. yabancılann sadece yüzde 1 l.l'ı emekli maaşı alıyor. Alman hükümetinin ya- bancılar politıkası ise hep bir ağızdan yeriliyor. İtalyanlar ve Yugoslav asıllılar arasında 49. 3'e yükseliyor. Araşurmayı yanıtlayan her iki yabanadan bin. Bonn'da özellikle yabancı- lann sorunlan ile uğraşan büro- nun varlığından haberdar bıle değil. Bunun bır nedenı ise, ha- berdar olmalannı sağlayacak tanıtım kanallanna bugüne de- ğin pek önem verilmemiş olun- ması. IAlmanlar fsiami hayat tarzuu anlamıyor Türklerin Alman toplumu ta- rafından diğer yabanalara oranla daha az kabul görmüş ol- malan. Almanlann İslamı hayat tarzını anlayamıyor olmalanna bağlanıyor. Oysa araştırmanın sonuçlanndan bırine göre 24-39 yaşlan arasındaki yabanalann yüzde 66'sı Almanlar tarafından kabul gördüklenne ınanırken. 59 yaş yukansında bu oran yüz- de 80'lere varabiliyor. Kimbilir belkı de yabanalann aküf ha\a- ta siyasi, ekonomik ve kültürel katıbmlan ileri yaş dolayisıvla azaldıkça Almanlar. ilişkilerin gelıştınlmesinden daha az ra- hatsız olmaya başlıyorlar. Almanya'ya sığjmnak isteyen yabanalar konusunda ise araştırma, şaşırtıa bır tablo çizi- yor "Ahnanyalı" yabanalann yüzde 53.8'i, sadece siyasi sığmma taleplerinin kabul cdil- mesi taraftan iken. yüzde 26.9"u iltıca dalgasına set çekilmesi ge- rektığinı düşünüyor. Asıl sürp- riz, iltıca hakkının tamamıyla kaldınlması gerektiğini söyle- yenlenn oranında. Bu oran. her türlü iltıca talebının kabul edil- mesini savunanlann oraruyla eşit: Yüzde 9. Ekmeğmın pay- laşılmasını istemeyenler sadece Almanlar olmasa gerck. Focus AtnumkasahısınaHintübaşkan Y abancı topraklardan gelenlerin Almanya'da işyerlerinde yüksek konumlara ulaşmalan, toplum içerisinde saygınlık kazanmalan pek olağan sayılmaz. Bu yüzden Dr. Ra- vindra Gujjula, yaşadıklanyla oldukça alışılmadık bir örnek oluşturuyor. Gujjula, pazar günü, Altlandsberg belediye başkanı secilerek Alman poli- tik tarihine adını yazdırdı. Ülkenin bü- yük bir kesıminde hoşgörüsüzlüğün ve ırkçı şiddetin hüküm sürdüğü şu günler- de, Gujjula'nın belediye başkanlığına secilmesi. önyargılann sağduyuyu ta- mamen yok etmediğinin bir göstergesı kabul edilebilir. Daha önce bazı Alman topluluklann- da İsviçre ya da Avusturya kökenlilerin belediye başkanlığına seçildiği olmuştu. ancak başka kıtalardan, başka kültür- lerden insanlar, geçtiğimiz pazar günü- ne kadar hiç bu göreve gelmemişti. Gujjula dışında, başka bir kültürde do- ğup da bu ülkede resmı bir göreve seçi- len topu topu bir kişi daha var. Kürt kökenli İsmail Hakkı Koşan, Bcrlın kent konseyinın bır üyesi. Hastalan ve tebrik ziyaretlerini kabu- le ara veren Gujjula, "Bu aralık. Alman- Daha önce bazı Alman topluluklannda İsviçre ya da Avusturya kökenlilerin belediye başkanlığına seçildiği olmuştu, ancak başka kıtalardan, başka kültürlerden insanlar, geçtiğimiz pazar gününe kadar hiç bu göreve gelmemişti. ya'ya gefiştmin 20. yıl dönümü. Seçim so- nuçian, bûrada > aşa> an insanların bana verebilecegi en güzel armağan" diyor ve ekliyor: "Secmenler, açık bir isaret verdi. İş kendi yerel liderlerinin secinıine geldi mi, renklerin önemini kav bettiğini söv lediier. Bu, ulusal politikayı da etkilemeyi ba- şanrsa, o zaman her şey düzelir." Gujjula (38). Hindistan'ın Haydara- bad kentinde, Doğu Almanya'da tıp öğ- renımi görmek üzere burs kazandığı- nda, daha onsekizindeydi. Hındistan hükümeti Doğu Almanya ve öteki ko- münist ülkelerle yakın ilişki içerisindey- di. Gujjula, ülkeye gelişınden kısa bir süre sonra. Leipzig'de yürürken tanıştığı bir Alman kadınla evlendı. Bu evlilikten iki çocuklan oldu. Gujjula, eğitimini bitirdikten sonra Almanya'da kalmaya karar verdı ve ailesıyle birlikte Altslandberg köyüne yerleşerek, bir kli- nikte doktor olarak çalışmaya başladı. 1989 martında, kasaba konseyine gi- rebilmek için seçimlere kaiılmak istedi. Doğu Alman yasalannın, adaylığına olanak tanımasına karşın, seçimlere katılmasına izin verilmedi. Dahası, E^on Krenz'c yolladığı protesto mektu- bu yüzünden işinden de oldu. 1990 martında yapılan seçimlere katıldı ve kolayca kazandı. Aynı günlerde, bir muayenehane açarak. zorunlu ışsiziiğe son verdi. Gujjula doktorluğu bırakmak niye- tinde değil. Seçim kampanyası sırasında hastalannı, seçilmesinin doktorluğuna son vermeyeceğine ikna edebilmek için hayli ter dökmuş. Gujjula, nazik, akıllı, örnek bir dok- tor olarak tanınıyor. Çocuklan hastala- nan anne babalardan gelen tclefonlarla. gecenın bir yansı isteyerek yataktan kalkıyor. Bir dükkan sahıbi "İnsanlar onu, yardımse\er, i\ i bir insan olarak göriiyor. Ona karşı hiçbir ön>argı yok" diyor ama biraz da olsa var. Arabasmı, kent konseyi binasının yakınlanna parkeden yaşlı bir Alman "Es ist eine grosse Sauerei" (Leş gibi kokuyor) diyor homur homur ve devam ediyor: "Almanlann kendi tükelerine hiç saygısı kaunadı. İ ikemLzi kendi elleri- mizle yabancılara teslim ediyoruz. Ben NVehrmacht'ta çarprştm. Size şu ka- dsurını sö>leyeyim, Alman askerleri bu- nun için ölmedi." Oy sayımlan, böyle düşünenlenn azınlıkta kaldığını gösteriyor. Gujjula 617 oy alırken, Başbakan Heunut Kohl- un Hıristiyan Demokratik Birlığı'nden rakibi 320oyda kalmış. Kasaba sakınle- n. oy kullananlar arasında Alman ol- mayan tek kişinin Gujjula olduğunu söylüyor. Stephen Kinzer S | | f c S A1NKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Keşkekçinin Keşkek Kepçesi... Torbalı, Yazıbaşı, Aliağa ile ödemış'e şöyle bir uğrayıp, gözucuyla sorunlara baktım ya, bunda başka yazılarda gö- rulmeyecek bir yöntemı de uyguladım. Elimden geldığince, daha çok ad yazdım, adlara yer verdım. Kendimce bir nede- nım de var, şöyle düşünuyorum: - Benim tanışıp konuştuğum bu kişiler, kendi topluluklan içinde, bir yerleri olan kişiler. Onları görmezden gelemem. Birkaç tümceyle geçıştiremem. Yazıbaşı ndan sonra, Torbalı da belediye çalışanlarının, Başkan Eıtan Ünver ile meclis uyelenne verecekleri yeme- ge katılmak vardı. Yemek, Bakraç'taydı Yemek daha son- raymış da, gelıyorum, dıye öne alınmış birkaç gün. Vardığı- mızda tum masalar dolmuş; bir köşede bızlere, Belediye Başkanı Ertan Unver ile eşı Necmiye Ünver e yer ayırmışlar. Oturduk, masamız sonra buyudu Masamıza yakın oturan- lardan kımilerı şöyleydi: Belediye Başkanvekılı Erkan Giray, Belediye Meclısı uyesı, TOTAŞ ve Torbalı Spor Kulubu Baş- kanı NazıfSelçuk, DYP'lı Belediye Meclisı uyesı Asuman Al- onay, yıne Belediye Meclis uyelerınden Hasan Akın ile Bekir Şenol, savunmanlar Beyhan Sayır ile Dicle Turan, Metropo- lıs Dosttarı Oerneğınden Nurgül Mimaroğlu, Tarım Kredi Kooperatıfleri Yönetim Kurulu uyesı Günay ANmay. - Bir kadeh rakı yararlıdır! diyen NuretÖn Sdzen'ı dın/eyip, rakı ıçıyorum. Bakraç'ın yönetmenı Abdullah Altndağ, her gidişimde olduğu gıbı, bu kez de, otlu yıyecekler pişirmiş. Karnabahar, arapsaçı, tumu ot Bırı şoyle dedi: - önce kokla, sonra otla! Yani, yiyeceğini seç" demek. Abdullah Altındağ, 8 Ocak'ta, Bakraçta kızı Nigar'ı evlendirı- yor. En kıvrak oyun havalan çalınıyor, herkes ortada Bır ara dans müzıği çalarken, Belediye çalışanlarından MeraJ Btâ- du, seslendı: - Mustafa Bey, benimle dans eder misiniz? Sizi dansa kaJ- dıracağım! - Aman efendim, ben size geliyorum! Meral Buldu, cıva gibi; o gece en çok oynayanlardandı di- yebilirim. Çok da şırın. Soyadı "Buldu" ama, rnutluluğu pek bulamamış, evlenıp ayrılmış Çiçek Sürgüvenç de öyle. 1994'te mutluluğu bulmalarını dılerım. Ertan Ünver, DYP lı Belediye Meclısı üyesı Asuman Ha- nıma "Tansu Hanım!"diyor. O da ona "Karayalçın!'.'DYP- SHP ortaklığı, Torbalı'ya boyle yansıyor. Torbalı'da "DeccalAhmet"\ (Öğüt) goremedim. "Ermo"yu da (Arabacı Ramazan) oyle. Gündemimızde Aliağa var; Aliağa Belediye Başkanı I Ükü'nün duzenlediğı toplantıda konuşacağız, Ertan Ünver'le ikimiz. Bır çay ıçimı Hakkı Ulku'nün odasında oturduk. Aliağa'nın belediye bınası guzel. Kıtaplığına gıtfık. adını "Na- dir Nadi Kitaplığı" koymuşlar. Buyük, başlarında bir bayan, çocuklar an kovanında gibi, kıtaplara yumulmuşlar. Nadir Nadı Kitaplığı nda cıltlenmış, uç kıtabımı "Gun Ola Harman Ola"larla, "Kılçıklı Balıklar'ı-getirdı kitaplık yönetmenı, im- zalamam ıçın. İnsan öyle duygulanıyor kı. Nadır Nadı, göre- cektı bu kitaplığı! Alt kat konuşma salonu. Yakınlardaki belediye başkanları gelmışler. Dıkılı Belediye Başkanı Osman Özgüven, Foça Belediye Başkanı Nihat Dlrim, Seyrek Belediye Başkanı Nurgül Uçar, SHP Aliağa llçe Başkanı Süleyman Göral, SO- DEP ile SHP yönetim kurullarına emek vermış Rtdvan Burte- çhı, Tüm-Bel-Sen Izmır Şube yonetımı ile SHP'nın Aliağa gençlik örgütünden gençler doldurmuşlar bıle salonu. Bizım Cumhuriyet toplantı saatını 18.30 yazmış, oysa 13.30'da top- lantı. N'olacak şımdı? Salon da kalabalık. Başkan Hakkı Ülkü: - Cumhuriyet'te toplantı saati yanlış çıktı ama, biz çağrılar yapm/ştık; ayrıca belediyehoparlörüyle duyurularyaptık; ka- labalık toplandı. dedı. - Peki, akşam 18.30'da gelenler olursa! diye geçiriyorum usumdan. Kalabalıklara konuşmasını da sevmem' Bizim Uğur, "Ekmekçı, gezicivaızleredöndük>Heryeregidiyoruz" derdı Nadir Nadı de, yazarları boyle konuşmalara çıkınca, "Sizler. şifahi yazar oldunuz!" dermış. Başkanlarla, "medya basın"\n durumunu görüşüyoruz. Nurgül Uçar. gazetecı Başkan - Ben belediye başkanı olalı, gazete okumuyorum! diyor. Dıkilı Belediye Başkanı Osman özguven, Ankara da Kızı- lay'da, Çocuk Esırgeme Kurumu salonunda, çok guzel bır doğa fotoğrafları sergısının açılışına onculük ettı, katkıda bu- lundu. Ayrıca, "Köy Enstrtüleri" uzerıne açtığı yarışmanın ıki kıtabını yayımladı Aliağa ya gelen Bakırçay yoresı başkan- ları, bu seçimlerde de başkanlığı kesın kişiler. Konuşmaian- mızı yaptık Ertan Ünver'le, SHP Aliağa Gençlik Kolları Baş- kanı Birsen Tüzün, çıçekler. Hakkı Ülku de plaketler verdi; oradakılerle kucaklaşıp ayrıldık. Ver elıni Odemiş! Akşam olmuştu. Odemiş e ilk kez gıdıyordum. önce, öde- mış ılçe merkezınde buluştuk Alev Coşkun'la, belediye baş- kanlarıyla, oradanarabalarla Bademhye "DereRestorant'- a geçtık. Çok güzel yer. Cumhunyet ten Aiev Coşkun Odemışlı. Odemış'ı de öve ove bıtıremıyor "Keşkek"geliyor sofraya, ilk kez yıyorum "keşkek'ı. Tekerlemesinı bılıyor- dum: "Keşkekçinin keşkeklenmiş keşkek kepçesi!" Yemek- teki belediye başkanları da şöyle: M. Hıfzı Aslankaraoğlu (Bırgı). M. Selcuk Bilgi (Bademli), Mustafa Zeybek (Zeytinhk-Golcuk), Raştt Şen (Kaymakçı), Hilmi Köleci (Ovakent), Kamuran Açıkalın (Konaklı). elbette Kambersız olmaz Ertan Ünver (Torbalı). SHP II Yönetim Ku- rulu üyesı Mehmel Oülge ile Mehmet Birlik de aramızda. "Keşkekçinin kepçesi" ne guzel. kanştırıp duruyorum! (Merak edenlere: Keşkek, dovme buğdayla, yağsız dana etındenyapılırmış.) BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ XX. yüzyıl başlannda resim, heykel ve edebiyat alanlannda etkili olan akım. 2/ Eyerin iki yanın- da asılı bulunan ve ayak basmaya yarayan demir halka... Bemardo Berto- lucci'nin bir fılmi. 3/ Sa- nı... Eskı Yunan kentle- rinde pazaryeri. 4/ Taze -, soğan ve marulla pişirilen kuzu eti yemeği. 5/ Sat- 8 rançta bir taş... Briçte, bir „ roberi oluşturan iki bö- lümden her biri... Tavlada bir sayı. 6/ Gemilerde ağır yükleri taşımak- ta kullarulan, iki tekerlekli el ara- bası... Mersin yakınlannda kurulu petrol antım tesisi. 7/ En çok, en yüksek... Soyundan gelinen kimse. 8/ Haylaz, serseri. 9/ Yeralünda geçitler bıçiminde oluşturulan ve ölüleri koymak için gizli gjrintilen olan mezar yapılan. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ L'ğursuz. 2/ Üye... Kimi to- humlanmış bitkilerin uç bölümlerinden çıkarak havada uçuşan pamuğumsu parçacıklara venlen ad. 3/ Balya... Para vermeden alman şey. 4/ İki tarla arasındaki smır... Gidiş. 5/ Amazon böl- gesindc bataklık sık onman... Yapma. etme. 6/ Doğu Karade- niz'de bir dağ ve geçit... Bir renk. 7/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Tropikal bölgelerde yetişen ve yumrulan besin olarak kullanı- lan bir bitki. 8/ İslam inancına göre kıyamet günü bütün ölüle- rin dirilerek toplanacağı yerin adı. 9/ Yapraklann düz ve parlak böJümü.. Başörtüsü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle