20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17ARALIK1993CUMA 12 DIZIYAZI Nazizmden Ingiliz faşizmiııe..< 500. Yıl Vakfı Başkanı Jak Kamhi, o günlerde Türkiye'nin Alman işgali tehdidi altında olduğunu ve îngiltere'nin çok baskı yaptığını kabul ediyor Türkiye'nin. Nazi zulmünden canlannı kur- tarmak için kaçan bu Yahudilere karşı kanıtla- dığı insancıl tutuma karşın yine de o günkü hü- kümetin Struma konusundaki uygulamasını yeterli bulmayanlar ve eleştirenler var. Özellik- le, Struma'nın Karadeniz'e gen göndeıilmiş ol- ması bu gibi eleşürilerin ortaya aülmasının te- melini oluşturuyor. Bu eleşıirileri, ilgili öteki devleüerin tutumlanna değindikten sonra daha iyi değerlendirebileceğiz. 500. Yıl Vakfı Başka- nı Jak Kamhi'nin bu konuda bize 19 Nisan 1993 tarihinde yaptığı yazılı açıklama bu tür eleşürilerin tipik bir örneği: "öncelikle, çok genç olduğum o yıllarda, ya- şanan bu dramın perde arkasında gelişen olayları bilmediğimi belirtmek isterim. Ancak her hadisenin. kendi koşullannda de- ğerlendirilmesinin objektif sonuçlara \arabilmek için gerekli ve şart olduğu kanısındayun. O günlerde Türkiye'nin Alman işgali tehdidi attında bulunduğu >e Von Papen aracüığıyla yü- rûtülen politikalarla Türkiye'de yaşayan Muse- vilerin ortamdan zarar görmemesi için uğraş >er- diği hatırlanırsa, baskı altında, bazı konularda yapdmış olabikcek yanlışlıklann münferiden de- ğerlendirilmemesi gereği ortaya çıkar. Kaldı ki Struma konusunda tngüizlerin de çok baskı > aptığı biliniyordu. Bulgar Kralının Hitler'in Bulgaristan Muse- vilerinin kamplarda enteme edilmesi ultimato- munu reddetmesini takip eden birkaç giin içinde Bulgaristan'ın işgal edildiği bir ortamda karar mercündeki kişilerin Türkiye'de yaşayan on bin- lerce Musevinin korunmasına öncelik veren bir yaklaşm ve politika izlemesi belki de bir gerekli- likidi. Neticede, böyle bir ortam karşısında Struma'- daki muhacirler için insanlık uğruna başka çö- zümler bulunabilir miydi. bulunamaz mıydı? Bunu bugün dahi ce\aplamak kola> değildir. Ancak hümanist değerlere öncelik veren bir ki- şi olarak ben bu konudaki icraatı tasvip etmedi- ğim gibi şiddetle kınamam da mümkün değil." Bu ve benzer eleştirileri araştırmamızın so- nunda daha iyi değerlendirebilecek durumda olacağız. Ancak. burada genellikle düşülen çok önemli bir yanılgıya değjnmek istiyoruz. Stru- ma olayı karşısında Türkiye'nin izlediği tutum hep Almanlann bu Yahudilerin Türkiye'den geçmelerine engel olmak istedıkleri varsayımı üzerine kurulu bulunuyor. Ne var ki. Alman- ların tam tersi bir davranış içinde olduklannı göreceğiz. Kanımızca. Struma faciasırun içyüzü de burada saklı! tngiltere'ye özgü bir politika 1 917 Balfour Bildirisi ile Yahudilerin Filis- tin'e göçlerine olanak sağlanması. bu ta- rihten başlayarak İngılız hükümetini Araplar karşısında zor durumda bırakmıştı. Araplann Yahudi göçüne tepkileri sert olmuş, hatta 1929'daki ayaklanmalan sırasında 100'- den fazla Yahudiyi öldürmüşlerdi. Almanya'da 1933'te Nazilerin ıktidara gelmesiyle yoğunla- şan Yahudi göçü ise Araplann da buna daha şiddeüi bir tepki göstermeleriyle sonuçlanıyor- du. Oysa, Kuzey Afrika'da ve Ortadoğu'da Al- manlara karşı yürütülen savaşlarda İngilizlerin Arap desteğine gereksinimlen vardı. Kaldı ki, bu savaşlar Arap topraklannda yürütülmek- teydi. VazgeçUemeyen Ortadoğu ££ te yandan. Ortadoğu, îngiltere'nin sö- • I mürgeleri içinde vazgeçemeyeceği yerler- w di. Şu halde, İkinci Dünya Savaşı boyun- ca Yahudilerin Filistin'e göçlerine olanak tanı- nması, İngilizlerin bu topraklar üzerindeki de- netimlerinin yitirilmesine yol açacakü. Bütün Hıristiyan dünyasında var olan Yahudi düş- manlığı da buna eklenince. İngiltere. Yahudile- rin Filistin'e göçlerini engellemek amaa ile her türlü engel ve önleme başvurdu. İngiltere bununla da yetinmedi. Savaş başlar- ken, Nazi yanlısı olduklan için sürgüne gönder- diği ya da İcendileri kaçan Araplara yeniden ku- cak açü. Bunlann başmda da Alman yanlısı eski Filistin Müftüsû geliyordu. Bu nedenle de Amerikalı diplomat Hirschmann, "Şuna kani- yim ki, her tarafsız gözlemci. İngiltere'nin sö- mürgecilik kaygdan ile faşLon yanlısı Arap top- rak sahiplerini. bu faşizmin kurbanlannm gihen- liklerine ve gelecekJerine yeğlemiş olduğu sonu- cuna varmalıdır" (sayfa, 206) derken bir gerçeği dıle getirmektedır. Nazilerden kaçan. oradan oraya kovalanan. Amerika Birleşik Devletleri'nin bile sıkı göç- men yasalan yüzünden ancak birkaçını kabul edebildiği Yahudiler ise eski yurtlan ve dahası vadedilmiş saydıklan bu topraklara gelip yerleş- mek ısü'y orlardı. Bu nedenle de. zor durumdaki soydaşlanna yardım etmek isteyen Filistin'de bulunan Yahudiler ile İngilizler arasında kıya- sıya bir kapışma ahp yüriimüştü, Şu kadannı belirtelim: Struma'nın batınldığı günlerde Filis- tin'de iki Yahudi örgütü İngilizlere karşı ardı ardına terörist eylemler gerçekleştirmektevdi. Bunlar, Irgını Zvai Leumi (Ulusal Askeri Ör- güt) ve Avram Stem tarafından kurulan Stern Gnıbu idi. Hemen her gün İngiliz askerleri kaçı- nlıyor, polisler öldürülüyor. karakollar bom- balanıyordu. Yahudiler, İngiltere'nin Filistin Yüksek Komiseri Sir Harold Mac MichaePe Lkinci Dünya Savaşı boyunca, Nazilerin Yahudilere uyguladığı soykınma karşı, İngiltere'nin tutumunu en sert eleştirenler ne Yahudiler, ne Türkiye,nedeMüttefıklerdir... İngiliz parlamenterleri, İngiltere Parlamentosu'nda "imparatorluk politikasını" kıyasıya eleştirip kınamakta ve "bizim yaptığımız, düşmana bile yapılmaz" diye haykırmaktan çekinmemektedirler. Ç E T İ ?K~ Y E T K İ N Ünlü Auschvritz Kampı'nda Yahudilerin y aküdığı hücreler. Bir Yahudi yatakhanesinden görüntü. Aynı kampta Yahudilerin yattıklan yeıier. 500 yıl önce İspanya'dan sürükn Yahudilere kucak açan Türk nalkına Uluslararası Yahudi Cemiyeti tarafından verilen minnet madalyası. Auschwitz Kampı kurtankuğında onbinlerce ceset bulunmuştu. karşı da bir suikast düzenlemişler. ancak Yük- sek Komiser bundan hafıf yaralarla kurtulmuş- tu. Sir Harold Mac Michael de bunlâra karşı acımasız bir savaş açmıştı. Yüzlerce Yahudi tu- tuklanrruştı. sürgüne gönderilenlerin arkası ke- silmiyordu, hapis cezalan ise birbirini izliyordu. Engelleme girişimleri S truma. işte bu ortamda Köstence'den denize açıldı. İngiliz ajanlan daha Struma denize açılmadan bunu öğrendiler ve ge- minin denize elverişsiz olduğunu öne sürdürte- rek işın başında bu 769 Yahudi'nin Filistin'e gelmesini engellemeye çabştılar. Bu girişim, ba- şansız kalınca. Türkiye'ye baskı yaparak geri çevrilmesi yoluna gittiler. İngilizlerin, Türkiye'ye baskı yapmak için B- ginç sayılabilecek yöntemlere başvurduğunu da görüyoruz. Örneğin; İngiltere'nin Ankara Bü- yükelçiliği'nin Türk Dışişleri'ne bildirdiğine göre Struma'da Alman Amirali Canaris'in üç casusu bulunduğundan. ancak bunlann kim ol- duklan saptanamadığından bu 769 Y'ahudi ka- raya çıkanlmamalıydı. Cstelik. karaya çık- malanna izin verilirse karadan Filistin'e gitmek zorunda kalacaklar, o sırada Alman nüfuzun- da olan Suriye'den geçerken öldürüleceklerdi (Arsene. sayfa 310). Demek ki, İngilizlere göre en iyisi, bu Yahudilerin bu üç casusla birlikte ya denlzde boğularak ya da Romanya'ya geri gjt- meyi başanrlarsa orada Naziler tarafından -do- gal olarak bu durumda casuslar kurtulurlardı ama bunun zaran yoktu herhalde- öldürülme- leriydi!.. İngilizler, Yahudi kuruluşlanna ise önce 769 kişiye Filistin'de verilecek ekmek ol- madığını öne sürdüler. Filistinli Yahudiler de, kendi yiyecek karnelerini yeni gelenlerle bölüşe- ceklerini söylediler. Bu kez de MacMichael, bu Yahudilerin Al- manya'nın müttefıki olan Romanya'dan gel- diklerini, bu nedenle de içlerinde Gestapo ajan- lan bulunabileceğini önesürdü. Filistinli Yahu- diler eğer İngilizler bu insanlann arasında ger- çekten Alman casusu bulunduğuna inanıyor- larsa, lümünü birde. savaşın sonuna değin, en- terne edebileceklerini belirttiler. Yeter ki. şimdi- lik ölümden kurtulsunlardı. Yine de, "•ounazT" diyecektı İngiltere (Frank, sayfa 110-111). Grevler ve protesto gösterileri S truma'nın bastınldığj haberi Filistin'e ulaşır ulaşmaz, 27 Şubat 1942 tarihli The Palestine Post'un bildirdiğine göre 12 sa- atlik bir genel greve gidildi ve ingilizlere karşı protesto gösterilerine başlandı. Kudüs'teki İngiliz hükümet binasına bomba konuldu. Stern Grubu tarafından Filistin'de duvarlara yapıştınlan afışlerde Sir Harold MacMichael 800 kışinin katili olarak ilan edildi. Ve Stern Grubu'nun iki genç üvesi Struma ci- nayetinden îngilizleri sorumlu gördükleri için Lord Moyne'u öldürdüler. Şunu da belirtelim ki, yıllar sonra İsrail'de de Lord Movne'un öl- dürülmesinin nedeninin Struma olduğu resmen kabul ediliyor. Örneğin. İsrail Eğitim ve Kültür Bakanlığı tarafından 1975'teyayımlanan"Elia- hu Hakim ve Eliahu Bet Zouri'nin Asdroalanna Kadar Otuz Yıl" adlı kitapta bu görüşe yer ven- Liyor (sayfa 3). İngiltereMe izlenen politikalara eleştiri m I I ngıltere'nin Struma yolculanna karşı iz- lediği tutum, bu ülkede de sert eleşürilere hedef oldu. İngiliz Avam Kamarası'nda D.L. Lipson, İngiltere'nin davraruşının düş- man'a karşı izlenen tutumu da aştığını befirtti. Lıpson'a göre; eğer Struma bir düşman gemi- si olsaydı ıçindeki Alman. İtalyan ya da Japon \olcular enteme edilirdi. Oysa. Struma. ölüme gönderilmişti (Hirschmann, sayfa 7). Ve işte. yine Avam Kamarası'nda. Sir Josiah W edgwood, Struma olayının içyüzüne şu sözleri ile ışık tuttu: "Gizli bir faşizm Ortadoğu'da hü- küm sürdüğü ve WhitehaH'da sinsice gizlendiği için Yahudi özgürlüğüne \e İngiliz çıkarlanna karşı bir sabotaj gerçekleştirilmiştir. Yahudileri sevmiyor. onlardan yararlanmak istemiyor ve Balfour Bildirisini kabul etmiyorlar. Bu bildiriyi hükümsüz kılmava kararltdırlar... Bunlar için bu Yahudilerin Struma'da boğulmaları Filistin'e ayak basmalanndan yeğdir. Bunlar Yahudiler- den işte bu denli nefret etmektedirler. Struma'yı Nazilere gerisin geriye gönderenlerin prototipleri ve liderleri Hitler iie birlikte yan yana asdacak- ları günü görmek isterim" (Frank, sayfa 115). YARIN: Çıkarsavaşının kurbanları ÇALIŞANLARIN / SORULARI - SORUNLARI / YHMAZ ŞÎPAL Sigortasız çalıştmlmışım : Şubat 1992'de emekli olmuş bir öğretmenim. 1.10.19^-3O.l%5 arası ve 19.9.1965-1.12.1965 arası özel Orkullarda öğretmen olarak çalıştun. Bu süreler içinde 1.10.1958- 12.12.1961 arasında gecen, 3 yıl 2 ay 11 günlük sürede sigortasız çalıştırıunışun. 1965 yılında da Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı derlet okulla- rnda görev aldım. 1976'da biıieştinne yapılmasını istedim. Ben- dnı, sigortay a 1.472 (bin dört yüz yetmiş iki) lira ödemem istendi. len istenen bu parayı Ağustos 1971'de defaten ödedim. Emekli olunca. sigortasız gecen 3 yıl 2 ay 11 günlük sürenin göz inüne alınmadığmı gördüm. V aptığım başvurulara, olumlu ya da «umsuz bir cevap alanıadım. Sormak Lstediklerim: 1) Ödediğün 1.472 lira, neye karşüık alınmıştır? Bu ödenen pa- t, sigortasız dönemi kapsamıyorsa, 3 yıl 2 ay 11 günü nasıl kaza- nabilirim? 2) Yeniden borçlanmak zorunda kalırsam, ne yapmam gereki- yor? O tarihteki rayiçten tni ödeme yapacağun? 3) Borçlanmay ı tek kalemde odersem emekli olduğum tarihten bu güne kadar geçen süre için maaş farkı alabilir miyim? (N.E.) YAMT: Bize fotokopisini gönderdiğiniz (...) tarih ve sayıh 2829 sâyılı yasa gereğince, birleştirilmeye esas ahnan Sosyal Si- gortalar Kurumu'nda geçen çalışma sürelerinize ilişkin belge- de, 1.10.1958-12.12.1961 tarihleri arasında geçen, 3 yü 2 ay 11 günlük sigortasız sürenin, 1186 sayıh yasa uyannca borçlanma kapsamına almdığı ve değerlendirildiği anlaşılmaktadır. 3.11.1969 günlü Resmi Gazete'de yayunlanıp 1 Mart 1969"da yürürlüğe giren 1186 sayıh yasanın geçici 3. maddesi ile, sigorta- sız geçen ve belgelenen sürelerin en çok 10 yılı borçlanma kap- samına alınmıştı. Anayasa Mahkemesi'nin 1.3.1973 günlü Resmi Gazete'de yayımianan 1972/49 karar sayısı ile yürürlükten kaldınlan 1186 sayıh yasanın geçici 3. maddesine göre: "(...) çeşitli işyerlerinde fikir ve beden işçisâ olarak çalışmakta olup, her ne sebeple olursa olsun Sosyal Sigortalar Kununu'na veya bu kuruma devredilen çeşitli emekli sandıklarına emekli ve- ya yaşulık aylığına esas olacak prim ödememiş olanlar hi/roetle- rini belgelendirdUderi ve o zamana ait ilk aylık ücretleri üzerinden işçi ve işveren sigorta primlerini en geç beş yıl içinde defaten veya eşit taksitlerle ödedikleri takdirde toplam olarak en çok on y ılîık hizmetlerinj Sosy al Sigortalar'da vey a Sosy al Sigortalar'a devTe- dilen sandıklarda geçen hizmetleriyle birleştirilir." Odedığiniz 1.472 lira, sigortasız geçen 1.151 günlük (3 yıl 2 ay 11 gün) süre karşılığı ahnan borçlanma primidir. Kısaca, emekli aylığınızın 1.10.1958 ile 12.12.1961 tarihleri arasında geçen ve 1186 sayıh yasa uyannca borçlanma kapsa- mına ahnan. 1.151 günlük sigortasız süre de göz önüne ahnarak hesaçlandığı anlaşılmaktadır. ANKARA-ANKA MÜŞEBREF HEKİMOĞLU Onlar Varsa...Okurlarım biliyor artık, üzüntüyü, karamsarlığı sanat olaylarıyla aşarım her zaman. Güzel bir konser, güzel birsergide güzel bir soluk alırım, karanlığı aşar, rahatla- rım birden. Çirkinlikleri unutur, dünyaya gülümserim yeniden. Geçen hafta Abidin Dino ile dinledim Mozart'ın senfonilerini. Gözümde yaşlar, yüreğimde ışıktan çiçek- lerle. Ne güzel sözler duydum okurlarımdan. Bana baş- sağlığı diliyorlar. Ben de Dino'nun ölmediğini söylüyo- rum. Bir selam, bir ışık, bir bayrak gibi yaşayacak kuşkusuz. Konser sonrası aşağiya iniyor, Gürer Aykal'ı kutluyo- rum. Yine Abidin'den söz ediyoruz. Suna Kan ile Paris 1 - te bir geceyi anımsıyorlar. Notre Dame yakınında St. Julien Le Pauvre Kilisesi, yazfestivali nedeniyle üst üste konserler veriyor Ankara Oda Orkestrası. Konser bitin- ce alkışlar çok tırmanıyor bir akşam, birkaç kişi Türkçe sesleniyorcoşkuyla, iki kişi koşuyororkestrayakollarını açarak; biri Abidin Dino, öteki Yaşar Kemal. Sevinçle kucaklaşıyorlar. Gece uzuyor sonra. Elbet unutulmaz bir gece yaşanıyor. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası bir Fransız ke- mancıya eşlik etti o akşam. Boulier'i geçen yıl dadinledi başkentliler. Paganini çaldı, çok alkışlandı. Mozart kon- çertosunu çalmasaydı keşke. Düş kmklığı yarattı doğru- su. Mozart'ı çalmak başka bir birikim istiyor galiba! Başkentlilerin kulağında ne güzel Mozartlar var, Suna Kan'ın çaldığı konçertolar. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası müzikseverlere güzel bir Mozart akşamı ya- şattı doğrusu. Küçük senfonileri dinlerken nerelere uzandık. müzik dünyasının dehasıyla bir yolculuk yaptık. Kısa bir yaşama neler sığdırmış Mozart. Dinleyene de neler yaşatiyor. Tepeden tırnağa çiçek açan ağaçlar gibi baharı yaşıyor insan; bir ışık selinde yıkanır. yüce dağla- ra tırmanır gibi, mutlu, umutlu bakıyor dünyaya. Her zaman vurgulanm, CSO ile Gürer Aykal'ın ilginç bir di- yaloğu var. Güzel bir birliktelik. Başka yöneticilerle ya- şanmayan bir düzeye varılıyor Gürer Aykal'ın değneğiy- le. Bu güzel ilişkiyi yeteri kadar değerlendiriyorlar mı acaba? • Bir Mozart gecesi de Bilkent tepesinde yaşadık bu hafta. BASO'nun (Bilkent Akademik Senfoni Orkestrası) konserinde. Baştan sona sevgi ürünü o konser. önce salonu. Profesör Ersin Onay'ı içten kutluyorum. Müzik Fakültesi giderek boyutlanıyor. Güzel çabalarıyla seygi- nin ve coşkunun üretkenliğini de kanıtlıyor. Bilkent Üni- versitesi'nin bir senfoni orkestrası ve bir oda orkestrası var bugün. Yeteneğini kanıtlamış kişilerden, öğrencile- rinden oluşan uluslararası nitelikte bir orkestra. Yeni salonu henüz bıtmedi ama, spor salonu konser salonu- na dönüştü. Sümerbanktan yüzlerce metre bez alarak germışler, o bezler akustiği sağlıyor. BASO'nun bayrağı gibi dalgalanıyor havada. Orkestra da pembe-bej seh- palar ve sandalyelerle pembe ufuklara yönelir gibi. Her şeyde sevgi ve özen göze çarpıyor. Sekiz yüz kişilik sa- lon ağzına kadar dolu. Program yok, müzik fakültesi dekanı konuşuyor mikrofonda. Ferft Tüzün'ün "Esinti- ler"\ nedeniyle değerli bestecimizi anlatıyor, Suna Kan'- ın çaldığı Sol Majör Konçertosu nedeniyle Mozart'ı anlatıyor, Dördüncü Senfoni nedeniyle Beethoven'i... Ersin Onay genç, güzel, şık bir dekan. Sesi ve anlatım gücüyle konsere güzei bir boyut veriyor. Dediğim gibi, insana coşku ve umut veren bir olay yaşadık BASO kon-, serinde Keman konçertosunu Mozart da dinleseydi keşke, gü- zel bir Türk kemancısına nasıl gülümserdi kimbilir. Kimi yapıtlarında Türk motifleri var, konçertolar, marşlar... 1993 yılının son akşamlarından birinde Bilkent tepeleri- nin keman konçertosuyla çınlayacağını düşünür müydü acaba? Bence düşünürdü, yoksa böylesine güzel çalın- maz, böylesine coşkuyla dinlenmezdi o konçerto... Yüz- lerce kez çaldım. ama her çalışta coşkuyla dolar ağla- rım, diyor Suna Kan. Keman konçertosunu Nadir Bey'le dinledik BASO sa- lonunda. "Dostum Mozart' kitabını kucaklayarak. Ka- çıncı baskı bilmem, yeşil kapağında Mozart da yeşeri- yor, müzik bahçesinde yüce bir ağaç gibi, yeşilliği solmuyor hiç! Suna Kan da başka bir boyut kattı o yeşilli- ğe. Konser biletleriyle birlikte Nadir Nadi'nin kitabı da sunuldu dinleyicilere. Çok hoş değil mi? Bu da yeni bir yöntem, gelecek konserlerde de kaset vermeyi tarsarlı- yor Ersin Onay. İyi bir ortam ve desteklerle ne güzel şeyler üretiliyor... Başkentimiz güzel bir orkestra kazandı BASO ile. Fe- rit Tüzün'ü, Beethoven'i de güzel çaldılar. Müzik dalında yeni bir orkestra, yeni sesler duyuracak, yeni yetenekler tanıtacak müzikseverlere. Güzel olaylar yaşanacak. Bir yazıya sığmaz bunlar. Döne döne yazacağım. Ben yaza- rak mutlanacağım, siz okuyarak. • Suna Kan bizim çalgıcımız, Gürer Aykal bizim yöneti- cımiz, Ersin Onay bizim dekanımız; daha kimler, ne gü- zel insanlar var, bizim insanlarımız. Onlar varsa başka- ları da olacak elbet. Güneydoğu'daki kanlı olaylara, Meclis'teki boş sıralara, tutarsız politikalara, tekdüze şarkılara, notayı unutanlara bakıp umudumuzu yitirme- yelim. Bu yanlışlık düzelecek bir gün. Kalıcı barışı yaşa- yacağız ülkemizde. Parlamentoda boş kalmayacak sıra- lar. eski şarkılar sona erecek. geleceğe dönük şarkılar söylenecek, halkımızın mutluluğuna yönelik politikalar üreyecek. Bunca aşınmaya dayanılmaz değil mi? Yenilenmek kaçınılmaz. BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA: 1/ Değişik ırk ve uluslar arasında düşmanlık ya- ratmayı amaçlayan ve bu yolda kışkırtmada bulu- nan aşın ulusçuluk akı- mı. 2/ Bizans döneminde, İstanbul'da siyasal suçlu- lann kapatıldığı ünlü zin- dan... Notada durak işa- 6 reti. 3/-Neodim elementi- 7 nin simgesi... Utanç duyma... Bir sayı. 4/ Be- 8 zek... Kısaçorap.5/Lou- g is Malle'ın bir fılmi. 6/ El ile dokunarak duyma... Bir sayı. 7/ İstanbul'un eski adlanndan biri. 8/ Anadolu'da kurulmuş eski uy- garlık... Aralannda evülik bağı olmayan kişiler arasmdaki cinsel ilişki. 9/ Afrika'da yaşayan ve çok hızlı koşabilen bir antilop. YUKAR1DAN AŞAGIYA: 1/ Almanya ve A\oısturya'da hü- kümet başkanı. 2/ Dalgalı, kıvnm- lı... Bir cetvel türü. 3/ Bir bağlaç... Halk edebıyatmda sekizlik hece ölçüsüyle yazılan nazım şekli. 4/ Eski dilde bağırsaklar... Zolfu LKaneli'nin bir fılmi. 5/ Kişinin kendi bedensel ve ruhsal benli- ğıne karşı duyduğu aşın hayranhk. 6/ Duman lekesi... Rey... Ilgi çekici ye değişik kimse. 7/ Japonlar'a özgü çiçek düzenleme sanatı. 8/ Ördeğe benzer bir su kuşu.. Kendisine inanılan kimse. 9/ "Meh-i bürc-i ânzında gönül oldu hâle mail/ Bana kendi tali'- imden bu siyah - - - düştü" (Şeyh Galip).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle