Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17ARALIK1993CUMA
12 DIZIYAZI
Nazizmden Ingiliz faşizmiııe..<
500. Yıl Vakfı Başkanı Jak Kamhi, o günlerde Türkiye'nin Alman işgali tehdidi altında
olduğunu ve îngiltere'nin çok baskı yaptığını kabul ediyor
Türkiye'nin. Nazi zulmünden canlannı kur-
tarmak için kaçan bu Yahudilere karşı kanıtla-
dığı insancıl tutuma karşın yine de o günkü hü-
kümetin Struma konusundaki uygulamasını
yeterli bulmayanlar ve eleştirenler var. Özellik-
le, Struma'nın Karadeniz'e gen göndeıilmiş ol-
ması bu gibi eleşürilerin ortaya aülmasının te-
melini oluşturuyor. Bu eleşıirileri, ilgili öteki
devleüerin tutumlanna değindikten sonra daha
iyi değerlendirebileceğiz. 500. Yıl Vakfı Başka-
nı Jak Kamhi'nin bu konuda bize 19 Nisan
1993 tarihinde yaptığı yazılı açıklama bu tür
eleşürilerin tipik bir örneği:
"öncelikle, çok genç olduğum o yıllarda, ya-
şanan bu dramın perde arkasında gelişen olayları
bilmediğimi belirtmek isterim.
Ancak her hadisenin. kendi koşullannda de-
ğerlendirilmesinin objektif sonuçlara \arabilmek
için gerekli ve şart olduğu kanısındayun.
O günlerde Türkiye'nin Alman işgali tehdidi
attında bulunduğu >e Von Papen aracüığıyla yü-
rûtülen politikalarla Türkiye'de yaşayan Muse-
vilerin ortamdan zarar görmemesi için uğraş >er-
diği hatırlanırsa, baskı altında, bazı konularda
yapdmış olabikcek yanlışlıklann münferiden de-
ğerlendirilmemesi gereği ortaya çıkar.
Kaldı ki Struma konusunda tngüizlerin de çok
baskı > aptığı biliniyordu.
Bulgar Kralının Hitler'in Bulgaristan Muse-
vilerinin kamplarda enteme edilmesi ultimato-
munu reddetmesini takip eden birkaç giin içinde
Bulgaristan'ın işgal edildiği bir ortamda karar
mercündeki kişilerin Türkiye'de yaşayan on bin-
lerce Musevinin korunmasına öncelik veren bir
yaklaşm ve politika izlemesi belki de bir gerekli-
likidi.
Neticede, böyle bir ortam karşısında Struma'-
daki muhacirler için insanlık uğruna başka çö-
zümler bulunabilir miydi. bulunamaz mıydı?
Bunu bugün dahi ce\aplamak kola> değildir.
Ancak hümanist değerlere öncelik veren bir ki-
şi olarak ben bu konudaki icraatı tasvip etmedi-
ğim gibi şiddetle kınamam da mümkün değil."
Bu ve benzer eleştirileri araştırmamızın so-
nunda daha iyi değerlendirebilecek durumda
olacağız. Ancak. burada genellikle düşülen çok
önemli bir yanılgıya değjnmek istiyoruz. Stru-
ma olayı karşısında Türkiye'nin izlediği tutum
hep Almanlann bu Yahudilerin Türkiye'den
geçmelerine engel olmak istedıkleri varsayımı
üzerine kurulu bulunuyor. Ne var ki. Alman-
ların tam tersi bir davranış içinde olduklannı
göreceğiz. Kanımızca. Struma faciasırun içyüzü
de burada saklı!
tngiltere'ye özgü bir politika
1
917 Balfour Bildirisi ile Yahudilerin Filis-
tin'e göçlerine olanak sağlanması. bu ta-
rihten başlayarak İngılız hükümetini
Araplar karşısında zor durumda bırakmıştı.
Araplann Yahudi göçüne tepkileri sert olmuş,
hatta 1929'daki ayaklanmalan sırasında 100'-
den fazla Yahudiyi öldürmüşlerdi. Almanya'da
1933'te Nazilerin ıktidara gelmesiyle yoğunla-
şan Yahudi göçü ise Araplann da buna daha
şiddeüi bir tepki göstermeleriyle sonuçlanıyor-
du. Oysa, Kuzey Afrika'da ve Ortadoğu'da Al-
manlara karşı yürütülen savaşlarda İngilizlerin
Arap desteğine gereksinimlen vardı. Kaldı ki,
bu savaşlar Arap topraklannda yürütülmek-
teydi.
VazgeçUemeyen Ortadoğu
££ te yandan. Ortadoğu, îngiltere'nin sö-
• I mürgeleri içinde vazgeçemeyeceği yerler-
w di. Şu halde, İkinci Dünya Savaşı boyun-
ca Yahudilerin Filistin'e göçlerine olanak tanı-
nması, İngilizlerin bu topraklar üzerindeki de-
netimlerinin yitirilmesine yol açacakü. Bütün
Hıristiyan dünyasında var olan Yahudi düş-
manlığı da buna eklenince. İngiltere. Yahudile-
rin Filistin'e göçlerini engellemek amaa ile her
türlü engel ve önleme başvurdu.
İngiltere bununla da yetinmedi. Savaş başlar-
ken, Nazi yanlısı olduklan için sürgüne gönder-
diği ya da İcendileri kaçan Araplara yeniden ku-
cak açü. Bunlann başmda da Alman yanlısı
eski Filistin Müftüsû geliyordu. Bu nedenle de
Amerikalı diplomat Hirschmann, "Şuna kani-
yim ki, her tarafsız gözlemci. İngiltere'nin sö-
mürgecilik kaygdan ile faşLon yanlısı Arap top-
rak sahiplerini. bu faşizmin kurbanlannm gihen-
liklerine ve gelecekJerine yeğlemiş olduğu sonu-
cuna varmalıdır" (sayfa, 206) derken bir gerçeği
dıle getirmektedır.
Nazilerden kaçan. oradan oraya kovalanan.
Amerika Birleşik Devletleri'nin bile sıkı göç-
men yasalan yüzünden ancak birkaçını kabul
edebildiği Yahudiler ise eski yurtlan ve dahası
vadedilmiş saydıklan bu topraklara gelip yerleş-
mek ısü'y orlardı. Bu nedenle de. zor durumdaki
soydaşlanna yardım etmek isteyen Filistin'de
bulunan Yahudiler ile İngilizler arasında kıya-
sıya bir kapışma ahp yüriimüştü, Şu kadannı
belirtelim: Struma'nın batınldığı günlerde Filis-
tin'de iki Yahudi örgütü İngilizlere karşı ardı
ardına terörist eylemler gerçekleştirmektevdi.
Bunlar, Irgını Zvai Leumi (Ulusal Askeri Ör-
güt) ve Avram Stem tarafından kurulan Stern
Gnıbu idi. Hemen her gün İngiliz askerleri kaçı-
nlıyor, polisler öldürülüyor. karakollar bom-
balanıyordu. Yahudiler, İngiltere'nin Filistin
Yüksek Komiseri Sir Harold Mac MichaePe
Lkinci Dünya Savaşı
boyunca, Nazilerin Yahudilere uyguladığı soykınma karşı,
İngiltere'nin tutumunu en sert eleştirenler ne Yahudiler, ne
Türkiye,nedeMüttefıklerdir... İngiliz parlamenterleri,
İngiltere Parlamentosu'nda "imparatorluk politikasını"
kıyasıya eleştirip kınamakta ve "bizim yaptığımız, düşmana
bile yapılmaz" diye haykırmaktan
çekinmemektedirler. Ç E T İ ?K~ Y E T K İ N
Ünlü Auschvritz Kampı'nda Yahudilerin y aküdığı hücreler.
Bir Yahudi yatakhanesinden görüntü. Aynı kampta Yahudilerin yattıklan yeıier.
500 yıl önce İspanya'dan sürükn Yahudilere kucak açan Türk nalkına
Uluslararası Yahudi Cemiyeti tarafından verilen minnet madalyası. Auschwitz Kampı kurtankuğında onbinlerce ceset bulunmuştu.
karşı da bir suikast düzenlemişler. ancak Yük-
sek Komiser bundan hafıf yaralarla kurtulmuş-
tu. Sir Harold Mac Michael de bunlâra karşı
acımasız bir savaş açmıştı. Yüzlerce Yahudi tu-
tuklanrruştı. sürgüne gönderilenlerin arkası ke-
silmiyordu, hapis cezalan ise birbirini izliyordu.
Engelleme girişimleri
S
truma. işte bu ortamda Köstence'den
denize açıldı. İngiliz ajanlan daha Struma
denize açılmadan bunu öğrendiler ve ge-
minin denize elverişsiz olduğunu öne sürdürte-
rek işın başında bu 769 Yahudi'nin Filistin'e
gelmesini engellemeye çabştılar. Bu girişim, ba-
şansız kalınca. Türkiye'ye baskı yaparak geri
çevrilmesi yoluna gittiler.
İngilizlerin, Türkiye'ye baskı yapmak için B-
ginç sayılabilecek yöntemlere başvurduğunu da
görüyoruz. Örneğin; İngiltere'nin Ankara Bü-
yükelçiliği'nin Türk Dışişleri'ne bildirdiğine
göre Struma'da Alman Amirali Canaris'in üç
casusu bulunduğundan. ancak bunlann kim ol-
duklan saptanamadığından bu 769 Y'ahudi ka-
raya çıkanlmamalıydı. Cstelik. karaya çık-
malanna izin verilirse karadan Filistin'e gitmek
zorunda kalacaklar, o sırada Alman nüfuzun-
da olan Suriye'den geçerken öldürüleceklerdi
(Arsene. sayfa 310). Demek ki, İngilizlere göre
en iyisi, bu Yahudilerin bu üç casusla birlikte ya
denlzde boğularak ya da Romanya'ya geri gjt-
meyi başanrlarsa orada Naziler tarafından -do-
gal olarak bu durumda casuslar kurtulurlardı
ama bunun zaran yoktu herhalde- öldürülme-
leriydi!.. İngilizler, Yahudi kuruluşlanna ise
önce 769 kişiye Filistin'de verilecek ekmek ol-
madığını öne sürdüler. Filistinli Yahudiler de,
kendi yiyecek karnelerini yeni gelenlerle bölüşe-
ceklerini söylediler.
Bu kez de MacMichael, bu Yahudilerin Al-
manya'nın müttefıki olan Romanya'dan gel-
diklerini, bu nedenle de içlerinde Gestapo ajan-
lan bulunabileceğini önesürdü. Filistinli Yahu-
diler eğer İngilizler bu insanlann arasında ger-
çekten Alman casusu bulunduğuna inanıyor-
larsa, lümünü birde. savaşın sonuna değin, en-
terne edebileceklerini belirttiler. Yeter ki. şimdi-
lik ölümden kurtulsunlardı. Yine de, "•ounazT"
diyecektı İngiltere (Frank, sayfa 110-111).
Grevler ve protesto gösterileri
S
truma'nın bastınldığj haberi Filistin'e
ulaşır ulaşmaz, 27 Şubat 1942 tarihli The
Palestine Post'un bildirdiğine göre 12 sa-
atlik bir genel greve gidildi ve ingilizlere karşı
protesto gösterilerine başlandı. Kudüs'teki
İngiliz hükümet binasına bomba konuldu.
Stern Grubu tarafından Filistin'de duvarlara
yapıştınlan afışlerde Sir Harold MacMichael
800 kışinin katili olarak ilan edildi.
Ve Stern Grubu'nun iki genç üvesi Struma ci-
nayetinden îngilizleri sorumlu gördükleri için
Lord Moyne'u öldürdüler. Şunu da belirtelim
ki, yıllar sonra İsrail'de de Lord Movne'un öl-
dürülmesinin nedeninin Struma olduğu resmen
kabul ediliyor. Örneğin. İsrail Eğitim ve Kültür
Bakanlığı tarafından 1975'teyayımlanan"Elia-
hu Hakim ve Eliahu Bet Zouri'nin Asdroalanna
Kadar Otuz Yıl" adlı kitapta bu görüşe yer ven-
Liyor (sayfa 3).
İngiltereMe izlenen politikalara eleştiri
m
I
I
ngıltere'nin Struma yolculanna karşı iz-
lediği tutum, bu ülkede de sert eleşürilere
hedef oldu. İngiliz Avam Kamarası'nda
D.L. Lipson, İngiltere'nin davraruşının düş-
man'a karşı izlenen tutumu da aştığını befirtti.
Lıpson'a göre; eğer Struma bir düşman gemi-
si olsaydı ıçindeki Alman. İtalyan ya da Japon
\olcular enteme edilirdi. Oysa. Struma. ölüme
gönderilmişti (Hirschmann, sayfa 7).
Ve işte. yine Avam Kamarası'nda. Sir Josiah
W edgwood, Struma olayının içyüzüne şu sözleri
ile ışık tuttu: "Gizli bir faşizm Ortadoğu'da hü-
küm sürdüğü ve WhitehaH'da sinsice gizlendiği
için Yahudi özgürlüğüne \e İngiliz çıkarlanna
karşı bir sabotaj gerçekleştirilmiştir. Yahudileri
sevmiyor. onlardan yararlanmak istemiyor ve
Balfour Bildirisini kabul etmiyorlar. Bu bildiriyi
hükümsüz kılmava kararltdırlar... Bunlar için bu
Yahudilerin Struma'da boğulmaları Filistin'e
ayak basmalanndan yeğdir. Bunlar Yahudiler-
den işte bu denli nefret etmektedirler. Struma'yı
Nazilere gerisin geriye gönderenlerin prototipleri
ve liderleri Hitler iie birlikte yan yana asdacak-
ları günü görmek isterim" (Frank, sayfa 115).
YARIN: Çıkarsavaşının
kurbanları
ÇALIŞANLARIN / SORULARI - SORUNLARI / YHMAZ ŞÎPAL
Sigortasız çalıştmlmışım
: Şubat 1992'de emekli olmuş bir öğretmenim.
1.10.19^-3O.l%5 arası ve 19.9.1965-1.12.1965 arası özel
Orkullarda öğretmen olarak çalıştun. Bu süreler içinde 1.10.1958-
12.12.1961 arasında gecen, 3 yıl 2 ay 11 günlük sürede sigortasız
çalıştırıunışun.
1965 yılında da Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı derlet okulla-
rnda görev aldım. 1976'da biıieştinne yapılmasını istedim. Ben-
dnı, sigortay a 1.472 (bin dört yüz yetmiş iki) lira ödemem istendi.
len istenen bu parayı Ağustos 1971'de defaten ödedim.
Emekli olunca. sigortasız gecen 3 yıl 2 ay 11 günlük sürenin göz
inüne alınmadığmı gördüm. V aptığım başvurulara, olumlu ya da
«umsuz bir cevap alanıadım. Sormak Lstediklerim:
1) Ödediğün 1.472 lira, neye karşüık alınmıştır? Bu ödenen pa-
t, sigortasız dönemi kapsamıyorsa, 3 yıl 2 ay 11 günü nasıl kaza-
nabilirim?
2) Yeniden borçlanmak zorunda kalırsam, ne yapmam gereki-
yor? O tarihteki rayiçten tni ödeme yapacağun?
3) Borçlanmay ı tek kalemde odersem emekli olduğum tarihten
bu güne kadar geçen süre için maaş farkı alabilir miyim?
(N.E.)
YAMT: Bize fotokopisini gönderdiğiniz (...) tarih ve sayıh
2829 sâyılı yasa gereğince, birleştirilmeye esas ahnan Sosyal Si-
gortalar Kurumu'nda geçen çalışma sürelerinize ilişkin belge-
de, 1.10.1958-12.12.1961 tarihleri arasında geçen, 3 yü 2 ay 11
günlük sigortasız sürenin, 1186 sayıh yasa uyannca borçlanma
kapsamına almdığı ve değerlendirildiği anlaşılmaktadır.
3.11.1969 günlü Resmi Gazete'de yayunlanıp 1 Mart 1969"da
yürürlüğe giren 1186 sayıh yasanın geçici 3. maddesi ile, sigorta-
sız geçen ve belgelenen sürelerin en çok 10 yılı borçlanma kap-
samına alınmıştı.
Anayasa Mahkemesi'nin 1.3.1973 günlü Resmi Gazete'de
yayımianan 1972/49 karar sayısı ile yürürlükten kaldınlan 1186
sayıh yasanın geçici 3. maddesine göre:
"(...) çeşitli işyerlerinde fikir ve beden işçisâ olarak çalışmakta
olup, her ne sebeple olursa olsun Sosyal Sigortalar Kununu'na
veya bu kuruma devredilen çeşitli emekli sandıklarına emekli ve-
ya yaşulık aylığına esas olacak prim ödememiş olanlar hi/roetle-
rini belgelendirdUderi ve o zamana ait ilk aylık ücretleri üzerinden
işçi ve işveren sigorta primlerini en geç beş yıl içinde defaten veya
eşit taksitlerle ödedikleri takdirde toplam olarak en çok on y ılîık
hizmetlerinj Sosy al Sigortalar'da vey a Sosy al Sigortalar'a devTe-
dilen sandıklarda geçen hizmetleriyle birleştirilir."
Odedığiniz 1.472 lira, sigortasız geçen 1.151 günlük (3 yıl 2 ay
11 gün) süre karşılığı ahnan borçlanma primidir.
Kısaca, emekli aylığınızın 1.10.1958 ile 12.12.1961 tarihleri
arasında geçen ve 1186 sayıh yasa uyannca borçlanma kapsa-
mına ahnan. 1.151 günlük sigortasız süre de göz önüne ahnarak
hesaçlandığı anlaşılmaktadır.
ANKARA-ANKA
MÜŞEBREF HEKİMOĞLU
Onlar Varsa...Okurlarım biliyor artık, üzüntüyü, karamsarlığı sanat
olaylarıyla aşarım her zaman. Güzel bir konser, güzel
birsergide güzel bir soluk alırım, karanlığı aşar, rahatla-
rım birden. Çirkinlikleri unutur, dünyaya gülümserim
yeniden. Geçen hafta Abidin Dino ile dinledim Mozart'ın
senfonilerini. Gözümde yaşlar, yüreğimde ışıktan çiçek-
lerle. Ne güzel sözler duydum okurlarımdan. Bana baş-
sağlığı diliyorlar. Ben de Dino'nun ölmediğini söylüyo-
rum. Bir selam, bir ışık, bir bayrak gibi yaşayacak
kuşkusuz.
Konser sonrası aşağiya iniyor, Gürer Aykal'ı kutluyo-
rum. Yine Abidin'den söz ediyoruz. Suna Kan ile Paris
1
-
te bir geceyi anımsıyorlar. Notre Dame yakınında St.
Julien Le Pauvre Kilisesi, yazfestivali nedeniyle üst üste
konserler veriyor Ankara Oda Orkestrası. Konser bitin-
ce alkışlar çok tırmanıyor bir akşam, birkaç kişi Türkçe
sesleniyorcoşkuyla, iki kişi koşuyororkestrayakollarını
açarak; biri Abidin Dino, öteki Yaşar Kemal. Sevinçle
kucaklaşıyorlar. Gece uzuyor sonra. Elbet unutulmaz bir
gece yaşanıyor.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası bir Fransız ke-
mancıya eşlik etti o akşam. Boulier'i geçen yıl dadinledi
başkentliler. Paganini çaldı, çok alkışlandı. Mozart kon-
çertosunu çalmasaydı keşke. Düş kmklığı yarattı doğru-
su. Mozart'ı çalmak başka bir birikim istiyor galiba!
Başkentlilerin kulağında ne güzel Mozartlar var, Suna
Kan'ın çaldığı konçertolar. Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası müzikseverlere güzel bir Mozart akşamı ya-
şattı doğrusu. Küçük senfonileri dinlerken nerelere
uzandık. müzik dünyasının dehasıyla bir yolculuk yaptık.
Kısa bir yaşama neler sığdırmış Mozart. Dinleyene de
neler yaşatiyor. Tepeden tırnağa çiçek açan ağaçlar gibi
baharı yaşıyor insan; bir ışık selinde yıkanır. yüce dağla-
ra tırmanır gibi, mutlu, umutlu bakıyor dünyaya. Her
zaman vurgulanm, CSO ile Gürer Aykal'ın ilginç bir di-
yaloğu var. Güzel bir birliktelik. Başka yöneticilerle ya-
şanmayan bir düzeye varılıyor Gürer Aykal'ın değneğiy-
le. Bu güzel ilişkiyi yeteri kadar değerlendiriyorlar mı
acaba?
•
Bir Mozart gecesi de Bilkent tepesinde yaşadık bu
hafta. BASO'nun (Bilkent Akademik Senfoni Orkestrası)
konserinde. Baştan sona sevgi ürünü o konser. önce
salonu. Profesör Ersin Onay'ı içten kutluyorum. Müzik
Fakültesi giderek boyutlanıyor. Güzel çabalarıyla seygi-
nin ve coşkunun üretkenliğini de kanıtlıyor. Bilkent Üni-
versitesi'nin bir senfoni orkestrası ve bir oda orkestrası
var bugün. Yeteneğini kanıtlamış kişilerden, öğrencile-
rinden oluşan uluslararası nitelikte bir orkestra. Yeni
salonu henüz bıtmedi ama, spor salonu konser salonu-
na dönüştü. Sümerbanktan yüzlerce metre bez alarak
germışler, o bezler akustiği sağlıyor. BASO'nun bayrağı
gibi dalgalanıyor havada. Orkestra da pembe-bej seh-
palar ve sandalyelerle pembe ufuklara yönelir gibi. Her
şeyde sevgi ve özen göze çarpıyor. Sekiz yüz kişilik sa-
lon ağzına kadar dolu. Program yok, müzik fakültesi
dekanı konuşuyor mikrofonda. Ferft Tüzün'ün "Esinti-
ler"\ nedeniyle değerli bestecimizi anlatıyor, Suna Kan'-
ın çaldığı Sol Majör Konçertosu nedeniyle Mozart'ı
anlatıyor, Dördüncü Senfoni nedeniyle Beethoven'i...
Ersin Onay genç, güzel, şık bir dekan. Sesi ve anlatım
gücüyle konsere güzei bir boyut veriyor. Dediğim gibi,
insana coşku ve umut veren bir olay yaşadık BASO kon-,
serinde
Keman konçertosunu Mozart da dinleseydi keşke, gü-
zel bir Türk kemancısına nasıl gülümserdi kimbilir. Kimi
yapıtlarında Türk motifleri var, konçertolar, marşlar...
1993 yılının son akşamlarından birinde Bilkent tepeleri-
nin keman konçertosuyla çınlayacağını düşünür müydü
acaba? Bence düşünürdü, yoksa böylesine güzel çalın-
maz, böylesine coşkuyla dinlenmezdi o konçerto... Yüz-
lerce kez çaldım. ama her çalışta coşkuyla dolar ağla-
rım, diyor Suna Kan.
Keman konçertosunu Nadir Bey'le dinledik BASO sa-
lonunda. "Dostum Mozart' kitabını kucaklayarak. Ka-
çıncı baskı bilmem, yeşil kapağında Mozart da yeşeri-
yor, müzik bahçesinde yüce bir ağaç gibi, yeşilliği
solmuyor hiç! Suna Kan da başka bir boyut kattı o yeşilli-
ğe. Konser biletleriyle birlikte Nadir Nadi'nin kitabı da
sunuldu dinleyicilere. Çok hoş değil mi? Bu da yeni bir
yöntem, gelecek konserlerde de kaset vermeyi tarsarlı-
yor Ersin Onay. İyi bir ortam ve desteklerle ne güzel
şeyler üretiliyor...
Başkentimiz güzel bir orkestra kazandı BASO ile. Fe-
rit Tüzün'ü, Beethoven'i de güzel çaldılar. Müzik dalında
yeni bir orkestra, yeni sesler duyuracak, yeni yetenekler
tanıtacak müzikseverlere. Güzel olaylar yaşanacak. Bir
yazıya sığmaz bunlar. Döne döne yazacağım. Ben yaza-
rak mutlanacağım, siz okuyarak.
•
Suna Kan bizim çalgıcımız, Gürer Aykal bizim yöneti-
cımiz, Ersin Onay bizim dekanımız; daha kimler, ne gü-
zel insanlar var, bizim insanlarımız. Onlar varsa başka-
ları da olacak elbet. Güneydoğu'daki kanlı olaylara,
Meclis'teki boş sıralara, tutarsız politikalara, tekdüze
şarkılara, notayı unutanlara bakıp umudumuzu yitirme-
yelim. Bu yanlışlık düzelecek bir gün. Kalıcı barışı yaşa-
yacağız ülkemizde. Parlamentoda boş kalmayacak sıra-
lar. eski şarkılar sona erecek. geleceğe dönük şarkılar
söylenecek, halkımızın mutluluğuna yönelik politikalar
üreyecek.
Bunca aşınmaya dayanılmaz değil mi? Yenilenmek
kaçınılmaz.
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA:
1/ Değişik ırk ve uluslar
arasında düşmanlık ya-
ratmayı amaçlayan ve bu
yolda kışkırtmada bulu-
nan aşın ulusçuluk akı-
mı. 2/ Bizans döneminde,
İstanbul'da siyasal suçlu-
lann kapatıldığı ünlü zin-
dan... Notada durak işa- 6
reti. 3/-Neodim elementi- 7
nin simgesi... Utanç
duyma... Bir sayı. 4/ Be- 8
zek... Kısaçorap.5/Lou- g
is Malle'ın bir fılmi. 6/ El
ile dokunarak duyma... Bir sayı. 7/
İstanbul'un eski adlanndan biri.
8/ Anadolu'da kurulmuş eski uy-
garlık... Aralannda evülik bağı
olmayan kişiler arasmdaki cinsel
ilişki. 9/ Afrika'da yaşayan ve çok
hızlı koşabilen bir antilop.
YUKAR1DAN AŞAGIYA:
1/ Almanya ve A\oısturya'da hü-
kümet başkanı. 2/ Dalgalı, kıvnm-
lı... Bir cetvel türü. 3/ Bir bağlaç...
Halk edebıyatmda sekizlik hece
ölçüsüyle yazılan nazım şekli. 4/ Eski dilde bağırsaklar... Zolfu
LKaneli'nin bir fılmi. 5/ Kişinin kendi bedensel ve ruhsal benli-
ğıne karşı duyduğu aşın hayranhk. 6/ Duman lekesi... Rey...
Ilgi çekici ye değişik kimse. 7/ Japonlar'a özgü çiçek düzenleme
sanatı. 8/ Ördeğe benzer bir su kuşu.. Kendisine inanılan kimse.
9/ "Meh-i bürc-i ânzında gönül oldu hâle mail/ Bana kendi tali'-
imden bu siyah - - - düştü" (Şeyh Galip).