Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 NİSAN1992 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Memphis'te açılacak olan Osmanlı eserleri sergisinde Türk çağdaş sanatına da yer veriliyor
Türkiye'ırin20. yüzyüsanatıyok mu?BEFAL MADRA (İstanbul) - Nisan
ayı içinde ABD'de Memphis'te
gerçekleştirilen Osmanlı sergisi
kapsamında yer alan etkinlikler
arasında, çağdaş sanatın da yer
aldığınıöğrendik.
Kanuni Sultan Süleyman Sergisi'nden son-
ra yine ABD izleyicisınin yüreğini hoplata-
cağı anlaşılan bir tarihsel sergi yanında, gü-
nümüz sanatının da gösterilmesi, sergi dü-
zenleyicilerinin kendılerine o zaman yönel-
tilen eleştirilen dikkate aldıklanm mı gös-
teriyor? Ancak Türkiye'nin çağdaş sa-
natını temsil edecek kişinin Alişan Dobra
adlı New York'ta yaşayan bir Türk. res-
samı olduğunu öğrenince, bilgisizliğimden
dolayı utandım! Demek New York'ta Tür-
kiye çağdaş sanatını (ya da resmini) temsil
eden, çok önemli tarihsel sergiye eşlik ede-
bilecek nitelikte resimler üreten sanatçımız
var da biz bunu bilmiyoruz. Bizim, New
York'ta Türkiye'nin çağdaş sanatını temsil
ettiğini bildiğimiz Erol Akyavaş, Burhan
Doğançay. Serdar Arat, Yankı Erimtan ve
bu ay İstanbul'da sergisini açan Suzan
Batu var. Eğer New York'ta oturmak bir
koşulsa. böyle bir sergıde Türkiye sanat or-
tamında tanınan bu sanatçılann yer alması
doğru olmaz mıydı? Burada anlaşılama-
yan şey. birkaç müze malı, paha biçilmez
değerde tarihı eserler ABD'ye taşırurken
bir gmp Türk çağdaş sanatçısının yapıünın
neden taşınamayacağıdtr. Anlaşılamayan
başka bir şey de serginin genel koordinaıö-
rü olan Sayın Prof. Nurhan Atasoy'un
"çağdaş sanat" konusunda kendini bu
denli yetkili görerek karar vermesidir. Bu-
güne değin çağdaş sanatla ilgili hiçbir kim-
senin, yurtdışına hangi minyatürün, hangi
kaftanın götürüleceğine kanştığı duyul-
mamıştır. Türkiye'den nasıl bir çağdaş sa-
nat sergisinin ABD'de gösterileceği başlı-
başına bir uzmanlık işidir ve bir sanat ta-
rihçisinin böyle bir uzmanhğın varlığından
haberdar olması beklenir.
Kanuni Sultan Süleyman Sergisi sırasın-
da çok büyük bir sorumsuzlukla çok bü-
yük bir fırsat kaçınlmıştır. Türkiye'deki
çağdaş sanat birikimi iyi tasarlanmış, iyi
düzenlenmiş bir sergı ıle o tarihte ABD'de
gösterilebilırdi. Gösterilmediği için Kanu-
ni Sergjsı uluslararası kültür ortamında şu
soruyu gündeme getirmiştir: Tarihsel sana-
tı görüyoruz, hayranlık duyuyoruz. ancak
Türkiye'de 20. yy. sanatı ve kültürü yok
mu?
Bu "vahim" sorunun yanıtlan ise bu du-
Ayşe Erkmen'in 'Burası ve Orası' sergisinde yer alan bir çağdaş sanat yapıtı.
rumda şunlar olabılir mi? Türkiye 20. yy.
sanatını önemsemiyor. tanıtmasını bilmi-
yor, böyle bir sanatı yok, uluslararası sanat
ortamınaçıkaracak sanatı ve sanatçısı yok.
Evet, Türkiye uluslararası kültür ortamına
yalnız tarihsel sanatlan. el sanatlan, meh-
teri. folkloru ve en kötüsü "ersatz modern
sanatı" ıle tanıtılıyor da gerçek anlamda
bir çağdaş sanat sergisi ile tanıtılamıyor ne-
dense!.. Çünkü son otuz yılda (daha önce-
sini belirtmeyeceğim) Türkiye'den dışanya
uluslararası sanat ortamındaki üretime eş-
değer bir üretimi temsil eden bir çağdaş sa-
nat sergisi çıkanlmamıştır. Türkiye sanat
ortamı ve sanat politikasını yönlendiren
kişi ve kuruluşlar. Cannes Festivali'ni,
Avignon Festivali'ni, Venedik Film Festi-
vali'ni, bilumum folklor şenliklerini iyi bili-
yor, ama Venedik Bıenalı, Dokumenta
Kassel, Sao Paolo Bienali gibi uluslararası
etkinlikleri, Roma'da, Almanva'da Kunst-
hallelerde, Paris'te Pompidou Sanat Mer-
kezfnde sergi açmanın önemını bir türlü
kavrayamıyor; bunlara katılmamış olma-
nın hiç eksikliğini duymuyor.
Memphis sergisi ile birlikte ABD'de bir
çağdaş sanaı sergisinin gerçekleştirilmeme-
si, yine Türkiye çağdaş sanat ortamı için
büyük bir kayıp olacaktır ve bunun acısını
da en çok sanatçılar çekecektir. Sanatçılar
en kısa zamanda durum değerlendirmesi
yaparak dünyaya açılmalannı engelleyen
bütün bu geri kalmış uygulamalara karşı
çıkmalan ve en azından başka sanat alan-
lanna verilen olanaklan kendileri için de is-
temelidirler.
Bu bağlamda. tüm sanatçılara haziran
aymda Almanya'da Kassel'de açılacak
olan IX. Dokumentada Türkiye'den hiç-
bir sanatçının yer almadığını hatırlatmak
isterim. Dokumenta Kassel'in yapıması
Jan Hoet, iki yıl önce Türkıye'ye gelmiş. bir
galerinin düzenlediğı gençler arası resım
yanşması sergisinin jünsine katılmıştır.
Hoet'in buraya kadar geldikten sonra hiç
kimseyi seçmemiş olması, Türkiye'deki
çağdaş sanatın kendisine gerektiği gibi ta-
nıtılmamış olduğunu gösterir.
Aynca Jan Hoet'in 3. İstanbul Bienali-
ne sergi getırmesi için Belçika'dan öneri
gelmiş, ancak öğrendiğimize göre bu öneri
de zamanında değerlendirilmediği için
askıda kalmışür. Dokumenta IX, 90'lı
yıllann en önemli uluslararası sergi etkin-
liklerinden birisidir, 36 ülkeden (Senegal,
Kore, Nijerya gibi ülkeler de var) yüzü
aşkın sanatçı bu sergiye seçilmiştir. Türk
sanatçısı için bu da kaçınlmış bir olanaktır.
Türkiye'de bu tür etkinliklere katılmayı
gerçekleştirecek altyapılar ve kavramlar
olmadığı açıktır.
Bu durumda sanatçılann etkin bir bi-
çimde bu konuyu gündeme getirip özel ve
resmı kuruluşlan yönlendirmek zorunda
oldukları anlaşılıyor. Sanatçı, isteklerini
belirgınleştırmeli, vurgulamalı ve eyleme
geçmelıdir. Sanat sistemini çağdaşlaştır-
mak için gerçekleşürilecek bu eylem, aynı
zamanda sanatçının üretımını de guçlendı-
recektir. Bu konuda elde edeceği başanlar,
sanat yapıtlannın kavramlanna ve estetiği-
ne de yansıyacakur.
Anburnu Odülleri
sahiplerini bıüdu
Kültür Servisi - Orhon Murat Anburnu anısına bu yıl üçüncüsü ger-
çekleştirilen Anburnu Odülleri sahiplerini buldu.
Birand Kaya
Şiir dalında Ok-
tay Akbal. Kcmal
Özer. Hilmi Yavuz.
Hüseyin Haydar.
Turgay Fişekçi ve
Hüseyin Alemdar'-
dan oluşan seçici
kurul. Ali Asker
Barut'un "Rüzgârla
Dolu" adlı şiir ki-
tabını ödüle değcr
gördü. Atıf Yılmaz.
Ce\ at Çapan. Tank Akan. Türkân Şoray.
Şenf Sczer ve Fehmi Yaşar'dan oluşan
kısa meırajlı film seçici kurulu. Birand
Kaya'nın "Farc " adlı video filmini birin-
ciliklc. Mustafa Cnalın "TYKHE" ve
Nur Akalının "Buradan Uzağa" adlı \ı-
dco filmlerini ikinciliklc. Muammer Yan-
maz'ın "Farc Kapanı" video filmini
üçüncülükle ödüllendirdi. Bu dalda seçici
kurul aynca Yücel Ünlü'nün "Sinemaya
Sc\gi\lc" adlı \ideo filmini de "Yadigâr
Ejder Sinema Emekçtşi Jün Özcl Ödülü"-
ne değer gördü. Zcki Ökıen. Engin Ayça.
Tunç Başaran, Or-
han Oğuz ve Macit
Koper'den oluşan
sinema ütopyası se-
çici kurulu bu dalda
üç ütopyayı ödülc
değer buldu. Meh-
met Tığh'nın "Siyah
Perde" ütopyası bi-
rinciliği kazanırken,
Halil Gökhan'ın
"Saat" adlı «ütopyası ikinciliğe. Cengiz
Asiltürk'ün "Kısacık Yaz Geceleri"
ütopyası da üçüncülüğe değer görüldü.
İsa Çelik. Mehmet Bayhan. Aclan Uraz,
Rıza Baloğlu ve Yıldız Üçok'tan oluşan
fotoğraf seçici kurulu. Güİ Ezen'in "Ha-
yal Kadınlar" adlı fotoğrafını oy çoklu-
ğuyla birincilığe değer görürken. Yaşar
Ezbider'in "Bekleyiş" adlı fotoğrafını
ikinciliklc. İsa Özdemir'in "Plastik" adlı
fotoğrafını da üçüncülükle ödüllendirdi.
Ödüller nisan ayının son haftasında İs-
tanbul'da düzenlenecek bir törenle sahip-
lerine verilecek.
'Altın Artemis' ödüllü yazar Agah Özgüç:
Türk sineması krizde'AA(tzmir)-Sinema yazan ve araştırmacı
Agah Özgüç.Türk sinemasının büyük bir
kriz içinde olduğunu ve bu yıl sadece ıki
film çekildiğini belirterek,maddi desteğin
yeterli olmadığını.seyirci- t
^ r
nin tekrar sinemaya dön-
mesinin sağlanması gerek-
tiğini söyledi.
Dokuz Eylül Üniversite-
si Güzel Sanatlar Fakültesi
tarafından düzenlenen,4.
Uluslararası Izmir Festiva-
li'nin 'Altın Artemis Ödü-
lü'nü alan Özgüç,ödülün
kendisi için büyük önemi
olduğunu soyledi.
30 yıldır sinemanın için-
de olduğunu ve bugüne ka-
dar sinema üzerine yazılmış
Agab Özgüç
20'nin üzerinde kitabı bulunduğunu kay-
deden Agah Özgüç şunlan söyledi.'Sine-
ma en pahalı sanat dalıdır.Sinemanın en
önemli kaynağı seyircidir.Seyircisi olma-
yan bir sinemanın uzun süre yaşaması
mümkün değil. Bugün Türkiye'de seyirci
sinemaya gitmiyor.Türk sinemasına
maddi destek yeterli değil.Kültür Ba-
kanlığı.geçen yıl 30 film için 8 milyar lira
yardımda bulundu.Ama seyir-
cinin sinemaya nasıl dönecegi
de araşünlmalı."
Agah Özgüç,Yeşilçam'da
geçen yıllarda bir yıl içinde 100
film çekildiğini,bu yıl ise sade-
ce iki film yapıldığma dikkati
çekerek.Türk sinemasının bü-
yük bir kriz içinde olduğunu
söyledi .Sinemada tekniğjn ya-
nısıra, içeriğin de önemli ol-
duğunu,bu nedenle Türk sine-
masında son yıllarda yapılan
filmlerin.Türk toplumuna
uzak olduğunu belirten öz-
güç.'Bu filmlerde entel kaygılar var.
Sinemacılanmız hem ticari hem de sa-
natsal filmlerde başan elde edemiyorlar.
Bu da düşünce biçiminin değişmesi ge-
rektiğini gösteriyor'diye konuştu.
5
En Güzel Aşk Hikâyemiz' adlı kitabı bu ayın içinde çıkacak olan Mario Levi:
4
Düşümüzdeki o aşka hiçbir zaman ulaşamayacağız'
'Hüzünlü Bir Komedi'
• Kültür Servisi - Şehir Tiyatrolan'nın 6.
sahnesi Ga/iosmanpaşa Tiyatrosu'nda
17 nisandan başlayarak "Hüzünlü Bir
Komedi'yi sahneleyecek. Halen Fatih
Reşat Nuri Sahnesi'nde oynanmakta
olan Şefık Onatın yazıp Başar
Sabuncu'nun sahneye koyduğu ve
M ithat Paşa'nın düzmece bir
mahkemeyle yargılanmasını konu alan
'Hüzünlü Bir Komedi" müzikali. 17,18.
19 nisan ve 1,2,3 mayıs günleri
Gaziosmanpaşa Sahnesi'nde
sergilenecek.
Kelepireşya
müzayedesi
• Kültür Servisi- Küsav İstanbul Mezat
Ltd. işbirliği ile düzenlenen 'Kelepir Eşya
Müzayedesi'yann saat I4.00'de
Beşiktaş'taki Sinan Paşa İş Merkezi'nde
başlayacak. Eski eşyalannı elden
çıkearmak isteyenlerin bulunması ve
saüşlann kurumsal bir nitelikte
düzenlenmesi amaayla düzenlenen
müzayedede yaklaşık 150 parça eşya yer
alacak.
Domeniconi Resitali
• Kültür Servisi - Genç-Gürgün M üzik
Merkezı kültür ve sanat etkinliklerine
Carlo Domeniconi'nin gitar resitali ıle
başlıyor. Saat 20.30'da EÜ Atatürk
Kültür Merkezi A. Adnan Saygun
Salonu'nda bir
resital verecek olan
Carlo Domeniconi,
1947yıhnda
İtalya'nın Cesana
kentindedoğdu.
Gitar eğitimini
Pesero
Konservatuvan'nda
tamamladıktan
sonra Berlin'e geldi.
1969yıbndaBerlin
Yüksek Müzik Okulu'nu büyük
başanyla bitirdi ve aynı okulda öğretmen
olarak görevlendirildi.
Deneysel fotoğrafi
sergisi
• AA (İstanbul) - Mimar Sinan
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Fotoğraf Ana Sanat Dalı öğrencilerinin
çalışmalanndan oluşan "deneysel
fotoğrafı 2. öğrenci çalışmalan sergisi"
üniversitenin Osman Hamdi Sergi
Salonu'nda açıldı. İlki 1989yılmda
gerçekleştirilen fotoğrafi sergisinin
ikincisinde 1990-1991 öğretim yılında
deneysel fotoğrafı dersini takipeden 27
öğrencinin 60 kadar siyah-bryaz ve renkli
baskı çabşmalan sunuluyor. 22 nisan
tarihine kadar açık kalacak sergi için
sponsorluğunu Türk Petrol Şirketi'nin
üstlendiği bir katologda hazırlandı
ASLI KAYABAL (İstanbul) - "İnsan
her zaman söylediğim gibi geçmi-
şinde bir şekilde tanığı oldugu
olaylan günün birinde dile getir-
meİc, dolayısıyla da yorumlaya-
bilmek istiyor." Mario Levi, "Bir
Şehre Gidememek" adlı ilk öykü
kitabında böyle yazıyor, böyle
düşünüyor. Başka hikâyelerle sü-
ren tüm hikâyeleri, geçmişte yaşa-
nanlan, "koruyucu" bir işlev yük-
lenerek bugüne getiriyor.
Bir Şehre Gidememek, Madam Floridis
Dönmeyebilir... Sırada şimdi "En Güzel
Aşk Hikâyemiz" adlı öykü kitabı var. Ki-
tap, Afa Yayınlan'ndan bu ayın ortasında
piyasaya çıkacak. Mario Levi ile bir iş gü-
nünün bitiminde buluştuk. Haldun Taner'i
konu alacak bir kıtabın. kendisine düşen
bölümünü haarlıyordu Levi. Gerçek dün-
ya ile öyküler dünyası arasmdaki perdeyi
araladık ve söyleşiye başladık. Düşlerin ar-
dındaki geçmiş, özlemler. aynntılar, yaşan-
mamışhklar... Buradan hareket edersek
Mario Levi'nin geçmişe ve yaşama bakışı
şöyle izleniyor: "Hikâ\ elerimde geçmişe bir
özlem olduğu düşüncesini pek kabullenmi-
yorum. Özellikle kendı geçmişimi anlatma-
ya özen gösteriyorum. Daha çok bir za-
manlar yaşanmış ve çok uzaklarda kalmış
olanlan bugüne getirmek, korumak ve
kurtarmak. Artık yitirdiğımız ve yaşa-
mayacağımız mekânlar. küçük alışkanlık-
lar, aynntılar ve insanlar var. Bu insanlan
aşklan ile paylaşmak ıstiyorum. Bu insan-
lan anlatırken başka ınsanlann gecmişin-
deki insanlara da ulaşacağım."
Mario Levi'nin hikâyelerinde çıktş volunu gösteren izlek, küçük aynntılann şjirine ulaşmak.
Madam Floridis Dönmeyebilir'de ay-
nntılan. değeri ancak yaşanınca anlaşılabi-
lecek. belli belirsiz bir geleceğe iaşınabile-
cek çok özel güzellikler olarak tanımlıyor
Levi. Yitirilen aynntılar da yitirilen insan-
lar da hep aynı. Yaşama nasıl bakıyor?
"Çağımız insanının çok az soluk alma alanı
kaJdı.Hikâyelerimdeçıkışyolumugösteren
bir izlek var: ' Küçük aynntılann şiirine
ulaşmak.' Bu küçük aynntılar çok da iyi
olmayan yaşamı daha da bağlanılası kı-
lıyor.
Yazmak... Mario Levi'yi hayata bağla-
yan küçük aynntılardan biri. Hiçbir hikâ-
yesinin bitmediğinden söz ediyor. Yarattı-
ğı kahramanlardan kopmak istemiyor.
Levi için belli belirsizlik güzel. Birtakım
şeylerin bitmediğini gösteriyor. Ve soru-
yor: "Yaşam da bir belli belirsizlik değil
mi?"
Medyalar ağının içine sıkışmış bir çağın
insanlan olduk. Ya hayal güçlerimiz? Ma-
rio Levi devam ediyor. "Bilgilendirilme fır-
tınası ile karşı karşıyayız. Geçen yüzyıl
BBT, Ahmet Gülhan'ın Bir Geçmiş Zaman Eğlencesi oyununu Aziz Nesin Sahnesi'nde sunuyor
Geçen yüzyılm îstanbul'unda eğlence
NALANMANYASLI (İstanbul)- Kanlı Nigâr ortaoyunu, Kel Hasan ve
Agâh Efendi'nin atışmalan, kanto, düetto vetuluat tiyatrosu... Yüz-
yü öncesinin İstanbul eğlence yaşamını oluşturan bu gösteriler, "Bir
Geçmiş Zaman Eğlencesi"nde 22 kısım tekmili birden sunuluyor.
"Bir Geçmiş Zaman Eğlencesi". Ahmet
Gülhan'ın Bakırköy Belediye Tiyatrosu
için hazırladığı ikinci oyun. Tiyatrodaki
genç kadronun, Aziz Nesin'in yazdığı ve
Karagöz'ün kaptanlığını konu edinen "De-
mokrasi Gemisi" ile geleneksel tiyatroyu
tanıdığını söyleyen Gülhan, derleme ola-
rak hazırladığı "Bir Geçmiş Zaman Eğlen-
cesi"nde (yönetmen olarak) bu türü sürdü-
rüyor.
"Yüzyıl öncekı İstanbul eğlence yaşamı,
otantiği bozulmadan günümüzde sergile-
nebilir mi" sorusu, Gülhan'ın yazar ve yö-
netmen olarak bu çalışmanın içine girmesi-
ne neden olmuş. Direklerarasf nda bir per-
de kanto, bir perde düetto, bir perde
ortaoyunu ve bir perde dram olarak ger-
çekleşen gösteriler, "Bir Geçmiş Zaman
Eğlencesi"nin de oyun düzenini oluşturu-
yor. "Eskı Direklerarası'nın içeriği ve
akışına uygun bir gösteri hazırladık" diyor
Ahmet Gülhan. "îlk perde sandıklı oyunu
ya da kadın hilesi ortaoyunu olarak da
tanımlanan Kanlı Nigârilebaşlıyor.
Kel Hasan ve Agâh Efendi'nin, Kavuklu
ilePişekâr'ıyorumladıklanortaoyunundan
sonra, gösteri kanto ve düettolar ile sürü-
yor. İkinci perdede bir zaman aşımı var.
1935'lerdeyiz. Tanzimat sonrası yurdu-
muzda Batı Jiyatro anlayışına uygun göste-
riler sunuluyordu.
Bu dönemde ortaoyunu, Batı tiyatro ör-
nekleri ile kanştı. Ortaya, metne dayalı,
ama doğaçlamayı da önemseyen tuluat ti-
yatrosu çıktı. İkinci perde, tuluat tiyat-
rosundan bir örnek getiriyor sahneye."
Oyunun üç saate yakın sürmesi, Gül-
han'ın seyirlik oyun, meddahlık, vb. gibi
geleneksel tiyatromuzun diğer örneklerine
bu çalışmada yer vermesini engellemiş.
Bunlann. belki üçüncü bir oyunun konusu
olabileceğini söylüyor sanatçı.
"Bir Geçmiş Zaman Eğlencesi"nin Gü-
lümser Gülhan. Nilgün Özhan Kasap-
başoğlu, Ayşe Demirel. Munis Düşenkal-
kar. Sevim Oral, Nurhayat Atasoy, Cihan
Bıkmaz, Erkan Can, Ragıp Savaş. Sait
Seçkin. Aytekin Özen, Şefik Kıran, Gürdal
Tosun, Münir Akça ve Edip Saner'den
oluşan bir kadrosu var. Koregrafisini
Mehmet Akan, müziğini Arif Erkin'in
hazırladığı oyunda dekor Ayçın Tar, kos-
tüm ise Gönül Sipahioğlu imzalannı taşı-
yor.
Bakırköy Belediye Tiyatrosu "Demok-
rasi Gemisi", "Kahvede Şenlik Var" ve
"Bir Geçmiş Zaman Eğlencesi" ile reper-
tuar tiyatrosu görünümü alırken, bu ku-
rumda konuk yönetmen olarak görev alan
Ahmet Gülhan, sekiz sanatçı, sekiz stajyer
sanatçı ve altı konuk sanatçıdan oluşan 22
kişilik kadronun. 50 oyuncu gerektiren üç
yapıt için üstün bir performans sergiledik-
lerini söylüyor.
Geçen yıl, Uluslararası İstanbul Tiyatro
Fesüvali'nde üç kez sahnelenen ve iki ödül
kazanan "İvan İvanoviç Var Mıydı. Yok
Muydu" adlı oyun, izleyicisine ulaşmak
için mayıs ayında Maçka Maden Fakül-
tesi'nde sergilenmeyi beklerken, bu ve bu-
nun gibi kalabalık kadrolu oyunlar için
\taköy'delti Baruthane'nin kullanı-
lacağını söyleyen Gülhan, "Bir buçûk mil-
yonluk bir kent görünümündeki Ba-
kırköy'de, belediyenin kültür ve sanat adı-
na başlattığı bu olumlu çalışmanın daha
özgün ve yeni çalışmalarla sürmesini dile-
yelim" diyor.
Nilgün Kasapbaşoğlu ile Erkan Can
düşler alanı vardı. Dünyanın henuz keşfe-
dilmemiş serüven bölgeleri vardı. 20. yüzyıl
insanına bu bırakılmadı. Geçen yıl Körfez
savaşını naklen izledik. Savaş kültürümvz
arttı. Biz medyalann tutsağıydık. Düşünen
birey yok olmaya başladı. Artık yapacağı-
mız tek şey medyalann tutsağı olduğumu-
zu söylemek.
Mario Levi'nin yaşadığı birdiğer dünya-
da roman kahramanlan var. Orflarla dert-
leşiyor, paylaşıyor. Okur da bir kahraman.
Levi'nin deyişi ile. "Bende bir cehennemi
oluşturacak kadar tehlikeli bir kahra-
man."
En Güzel Aşk Hikâyemiz...Yazanndan
dinliyoruz, "Hepimizin hayatında bir ha-
yal olarak gördüğümüz bir aşk ya da sevgi-
li vardır. Genç kızın beyaz ath prensini
beklemesi gibi çeşitli şekillerde kurgulan-
mıştır. Masallaştınlmıştır. Amacımız öyle
bir sevgiliye giden yolu anlatmaktı. Bir
Leyla ve Mecnun hikâyesi mi diye sordum
kendi kendime, pek değildi. Leyla yoktu.
Eğer ben Mecnun'sam Leyla zaten yoktu.
Hiçbir zaman var olmamıştı. Hayallerle
yaşayabiliriz, ama düşümüzdeki o sevgili-
ye, o aşka hiçbir zaman ulaşamayacağız."
Levi'nin son kitabında. önceki romanla-
nn kahramanlan yeniden sahnede. Azın-
lıklarla ilgili küçük hikâyelerin kahraman-
lan olarak karşımızdalar. Bir de anlatıcı-
yazar ilişkisi üzerinde duruyor Mario Levi,
"Roman birinci tekil şahısla yaalmışsa
eleştirmen "yazar bunu yaşamıştır" de-
mekten kaçınır, "anlatıa bunu aktarmış-
tır" demeyi yeğler. Anlatıa ve yazan iki
ayn kahraman olarak işledim. Anlatıa da-
ha önce yazarla iki öykü kitabında bir be-
raberliği yaşamıştır. Artık bu tutsaklıktan
kopmak istiyor. Yazara ihanet ederek ro-
mandan çıkması gerekiyor. Yazar bize
şöyle sesleniyor: "Onun geleceği yer tekrar
burası." Anlatıanın döndüğü yer her insa-
nın tutsak olduğu yerin dışavurumundan
başka bir şey değil. Buradan da ideal sevgi-
liye giden yol sorunu yalnızca bir tür fon
olarak görûlüyor. Hep bir yere tutsağjz.
Tutsak olduğumuz insanlardan hiçbir za-
man kurtulamayacagız."
"Bir Şehre Gidememek", "Madam Flo-
ridis Dönmeyebilir" ve "En Güzel Aşk
Hikâyemiz"inyazan Mario Levisessizliğini
ve büyüsünü sevdiği geceleri çabşıyor. 22.
00'de başlayan bu yazma uğraşı bazen 02.
00/03.00'e dek sürüyor. Yazmasa da ma-
sanın başında genelde. Böylesı durumlarda
can simidi "şiir okumak." Çok zor yazan
bir yazanm diyen Levi uzun süre bilgisaya-
ra direnmiş. Son aşamaya dek mürekkebin
kokusunu duymak için kalemle yazıyor.
Sonra bilgisayannın rahatlığına sıgınıyor.
Bazen kalabalık ortamlarda kalsa da
yalnız olmayı tercih ediyor.
"Sözcüklerle şarkılar, birçok yalnızlık
zamanında anlatmaya çalıştığım gibi insa-
nı durup dururken beklenmedik, hazırla-
nılmadık bir geçmişe, kimi yaşantılardan,
edinmelerden ve yenilgilerden sonra istense
de istenmese de değişime uğratılan kimi
çehrelerin, daha doğru bir deyişle o çok.
uzak gölgelerin dünyasına götürüyor."
Mario Levi bir öyküsünde yazıyor bu satır-
lan. Çalışırken müzik dinliyor. Iskemlesine
yaslanıp pencereden dışanrun ışıklanna
bakarken tercihi gecentn sessizliğini boz-
mayacak Mahler. Bach, ve Amalia Rod-
rigues...