03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 NİSAN1992 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Memphis'te açılacak olan Osmanlı eserleri sergisinde Türk çağdaş sanatına da yer veriliyor Türkiye'ırin20. yüzyüsanatıyok mu?BEFAL MADRA (İstanbul) - Nisan ayı içinde ABD'de Memphis'te gerçekleştirilen Osmanlı sergisi kapsamında yer alan etkinlikler arasında, çağdaş sanatın da yer aldığınıöğrendik. Kanuni Sultan Süleyman Sergisi'nden son- ra yine ABD izleyicisınin yüreğini hoplata- cağı anlaşılan bir tarihsel sergi yanında, gü- nümüz sanatının da gösterilmesi, sergi dü- zenleyicilerinin kendılerine o zaman yönel- tilen eleştirilen dikkate aldıklanm mı gös- teriyor? Ancak Türkiye'nin çağdaş sa- natını temsil edecek kişinin Alişan Dobra adlı New York'ta yaşayan bir Türk. res- samı olduğunu öğrenince, bilgisizliğimden dolayı utandım! Demek New York'ta Tür- kiye çağdaş sanatını (ya da resmini) temsil eden, çok önemli tarihsel sergiye eşlik ede- bilecek nitelikte resimler üreten sanatçımız var da biz bunu bilmiyoruz. Bizim, New York'ta Türkiye'nin çağdaş sanatını temsil ettiğini bildiğimiz Erol Akyavaş, Burhan Doğançay. Serdar Arat, Yankı Erimtan ve bu ay İstanbul'da sergisini açan Suzan Batu var. Eğer New York'ta oturmak bir koşulsa. böyle bir sergıde Türkiye sanat or- tamında tanınan bu sanatçılann yer alması doğru olmaz mıydı? Burada anlaşılama- yan şey. birkaç müze malı, paha biçilmez değerde tarihı eserler ABD'ye taşırurken bir gmp Türk çağdaş sanatçısının yapıünın neden taşınamayacağıdtr. Anlaşılamayan başka bir şey de serginin genel koordinaıö- rü olan Sayın Prof. Nurhan Atasoy'un "çağdaş sanat" konusunda kendini bu denli yetkili görerek karar vermesidir. Bu- güne değin çağdaş sanatla ilgili hiçbir kim- senin, yurtdışına hangi minyatürün, hangi kaftanın götürüleceğine kanştığı duyul- mamıştır. Türkiye'den nasıl bir çağdaş sa- nat sergisinin ABD'de gösterileceği başlı- başına bir uzmanlık işidir ve bir sanat ta- rihçisinin böyle bir uzmanhğın varlığından haberdar olması beklenir. Kanuni Sultan Süleyman Sergisi sırasın- da çok büyük bir sorumsuzlukla çok bü- yük bir fırsat kaçınlmıştır. Türkiye'deki çağdaş sanat birikimi iyi tasarlanmış, iyi düzenlenmiş bir sergı ıle o tarihte ABD'de gösterilebilırdi. Gösterilmediği için Kanu- ni Sergjsı uluslararası kültür ortamında şu soruyu gündeme getirmiştir: Tarihsel sana- tı görüyoruz, hayranlık duyuyoruz. ancak Türkiye'de 20. yy. sanatı ve kültürü yok mu? Bu "vahim" sorunun yanıtlan ise bu du- Ayşe Erkmen'in 'Burası ve Orası' sergisinde yer alan bir çağdaş sanat yapıtı. rumda şunlar olabılir mi? Türkiye 20. yy. sanatını önemsemiyor. tanıtmasını bilmi- yor, böyle bir sanatı yok, uluslararası sanat ortamınaçıkaracak sanatı ve sanatçısı yok. Evet, Türkiye uluslararası kültür ortamına yalnız tarihsel sanatlan. el sanatlan, meh- teri. folkloru ve en kötüsü "ersatz modern sanatı" ıle tanıtılıyor da gerçek anlamda bir çağdaş sanat sergisi ile tanıtılamıyor ne- dense!.. Çünkü son otuz yılda (daha önce- sini belirtmeyeceğim) Türkiye'den dışanya uluslararası sanat ortamındaki üretime eş- değer bir üretimi temsil eden bir çağdaş sa- nat sergisi çıkanlmamıştır. Türkiye sanat ortamı ve sanat politikasını yönlendiren kişi ve kuruluşlar. Cannes Festivali'ni, Avignon Festivali'ni, Venedik Film Festi- vali'ni, bilumum folklor şenliklerini iyi bili- yor, ama Venedik Bıenalı, Dokumenta Kassel, Sao Paolo Bienali gibi uluslararası etkinlikleri, Roma'da, Almanva'da Kunst- hallelerde, Paris'te Pompidou Sanat Mer- kezfnde sergi açmanın önemını bir türlü kavrayamıyor; bunlara katılmamış olma- nın hiç eksikliğini duymuyor. Memphis sergisi ile birlikte ABD'de bir çağdaş sanaı sergisinin gerçekleştirilmeme- si, yine Türkiye çağdaş sanat ortamı için büyük bir kayıp olacaktır ve bunun acısını da en çok sanatçılar çekecektir. Sanatçılar en kısa zamanda durum değerlendirmesi yaparak dünyaya açılmalannı engelleyen bütün bu geri kalmış uygulamalara karşı çıkmalan ve en azından başka sanat alan- lanna verilen olanaklan kendileri için de is- temelidirler. Bu bağlamda. tüm sanatçılara haziran aymda Almanya'da Kassel'de açılacak olan IX. Dokumentada Türkiye'den hiç- bir sanatçının yer almadığını hatırlatmak isterim. Dokumenta Kassel'in yapıması Jan Hoet, iki yıl önce Türkıye'ye gelmiş. bir galerinin düzenlediğı gençler arası resım yanşması sergisinin jünsine katılmıştır. Hoet'in buraya kadar geldikten sonra hiç kimseyi seçmemiş olması, Türkiye'deki çağdaş sanatın kendisine gerektiği gibi ta- nıtılmamış olduğunu gösterir. Aynca Jan Hoet'in 3. İstanbul Bienali- ne sergi getırmesi için Belçika'dan öneri gelmiş, ancak öğrendiğimize göre bu öneri de zamanında değerlendirilmediği için askıda kalmışür. Dokumenta IX, 90'lı yıllann en önemli uluslararası sergi etkin- liklerinden birisidir, 36 ülkeden (Senegal, Kore, Nijerya gibi ülkeler de var) yüzü aşkın sanatçı bu sergiye seçilmiştir. Türk sanatçısı için bu da kaçınlmış bir olanaktır. Türkiye'de bu tür etkinliklere katılmayı gerçekleştirecek altyapılar ve kavramlar olmadığı açıktır. Bu durumda sanatçılann etkin bir bi- çimde bu konuyu gündeme getirip özel ve resmı kuruluşlan yönlendirmek zorunda oldukları anlaşılıyor. Sanatçı, isteklerini belirgınleştırmeli, vurgulamalı ve eyleme geçmelıdir. Sanat sistemini çağdaşlaştır- mak için gerçekleşürilecek bu eylem, aynı zamanda sanatçının üretımını de guçlendı- recektir. Bu konuda elde edeceği başanlar, sanat yapıtlannın kavramlanna ve estetiği- ne de yansıyacakur. Anburnu Odülleri sahiplerini bıüdu Kültür Servisi - Orhon Murat Anburnu anısına bu yıl üçüncüsü ger- çekleştirilen Anburnu Odülleri sahiplerini buldu. Birand Kaya Şiir dalında Ok- tay Akbal. Kcmal Özer. Hilmi Yavuz. Hüseyin Haydar. Turgay Fişekçi ve Hüseyin Alemdar'- dan oluşan seçici kurul. Ali Asker Barut'un "Rüzgârla Dolu" adlı şiir ki- tabını ödüle değcr gördü. Atıf Yılmaz. Ce\ at Çapan. Tank Akan. Türkân Şoray. Şenf Sczer ve Fehmi Yaşar'dan oluşan kısa meırajlı film seçici kurulu. Birand Kaya'nın "Farc " adlı video filmini birin- ciliklc. Mustafa Cnalın "TYKHE" ve Nur Akalının "Buradan Uzağa" adlı \ı- dco filmlerini ikinciliklc. Muammer Yan- maz'ın "Farc Kapanı" video filmini üçüncülükle ödüllendirdi. Bu dalda seçici kurul aynca Yücel Ünlü'nün "Sinemaya Sc\gi\lc" adlı \ideo filmini de "Yadigâr Ejder Sinema Emekçtşi Jün Özcl Ödülü"- ne değer gördü. Zcki Ökıen. Engin Ayça. Tunç Başaran, Or- han Oğuz ve Macit Koper'den oluşan sinema ütopyası se- çici kurulu bu dalda üç ütopyayı ödülc değer buldu. Meh- met Tığh'nın "Siyah Perde" ütopyası bi- rinciliği kazanırken, Halil Gökhan'ın "Saat" adlı «ütopyası ikinciliğe. Cengiz Asiltürk'ün "Kısacık Yaz Geceleri" ütopyası da üçüncülüğe değer görüldü. İsa Çelik. Mehmet Bayhan. Aclan Uraz, Rıza Baloğlu ve Yıldız Üçok'tan oluşan fotoğraf seçici kurulu. Güİ Ezen'in "Ha- yal Kadınlar" adlı fotoğrafını oy çoklu- ğuyla birincilığe değer görürken. Yaşar Ezbider'in "Bekleyiş" adlı fotoğrafını ikinciliklc. İsa Özdemir'in "Plastik" adlı fotoğrafını da üçüncülükle ödüllendirdi. Ödüller nisan ayının son haftasında İs- tanbul'da düzenlenecek bir törenle sahip- lerine verilecek. 'Altın Artemis' ödüllü yazar Agah Özgüç: Türk sineması krizde'AA(tzmir)-Sinema yazan ve araştırmacı Agah Özgüç.Türk sinemasının büyük bir kriz içinde olduğunu ve bu yıl sadece ıki film çekildiğini belirterek,maddi desteğin yeterli olmadığını.seyirci- t ^ r nin tekrar sinemaya dön- mesinin sağlanması gerek- tiğini söyledi. Dokuz Eylül Üniversite- si Güzel Sanatlar Fakültesi tarafından düzenlenen,4. Uluslararası Izmir Festiva- li'nin 'Altın Artemis Ödü- lü'nü alan Özgüç,ödülün kendisi için büyük önemi olduğunu soyledi. 30 yıldır sinemanın için- de olduğunu ve bugüne ka- dar sinema üzerine yazılmış Agab Özgüç 20'nin üzerinde kitabı bulunduğunu kay- deden Agah Özgüç şunlan söyledi.'Sine- ma en pahalı sanat dalıdır.Sinemanın en önemli kaynağı seyircidir.Seyircisi olma- yan bir sinemanın uzun süre yaşaması mümkün değil. Bugün Türkiye'de seyirci sinemaya gitmiyor.Türk sinemasına maddi destek yeterli değil.Kültür Ba- kanlığı.geçen yıl 30 film için 8 milyar lira yardımda bulundu.Ama seyir- cinin sinemaya nasıl dönecegi de araşünlmalı." Agah Özgüç,Yeşilçam'da geçen yıllarda bir yıl içinde 100 film çekildiğini,bu yıl ise sade- ce iki film yapıldığma dikkati çekerek.Türk sinemasının bü- yük bir kriz içinde olduğunu söyledi .Sinemada tekniğjn ya- nısıra, içeriğin de önemli ol- duğunu,bu nedenle Türk sine- masında son yıllarda yapılan filmlerin.Türk toplumuna uzak olduğunu belirten öz- güç.'Bu filmlerde entel kaygılar var. Sinemacılanmız hem ticari hem de sa- natsal filmlerde başan elde edemiyorlar. Bu da düşünce biçiminin değişmesi ge- rektiğini gösteriyor'diye konuştu. 5 En Güzel Aşk Hikâyemiz' adlı kitabı bu ayın içinde çıkacak olan Mario Levi: 4 Düşümüzdeki o aşka hiçbir zaman ulaşamayacağız' 'Hüzünlü Bir Komedi' • Kültür Servisi - Şehir Tiyatrolan'nın 6. sahnesi Ga/iosmanpaşa Tiyatrosu'nda 17 nisandan başlayarak "Hüzünlü Bir Komedi'yi sahneleyecek. Halen Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nde oynanmakta olan Şefık Onatın yazıp Başar Sabuncu'nun sahneye koyduğu ve M ithat Paşa'nın düzmece bir mahkemeyle yargılanmasını konu alan 'Hüzünlü Bir Komedi" müzikali. 17,18. 19 nisan ve 1,2,3 mayıs günleri Gaziosmanpaşa Sahnesi'nde sergilenecek. Kelepireşya müzayedesi • Kültür Servisi- Küsav İstanbul Mezat Ltd. işbirliği ile düzenlenen 'Kelepir Eşya Müzayedesi'yann saat I4.00'de Beşiktaş'taki Sinan Paşa İş Merkezi'nde başlayacak. Eski eşyalannı elden çıkearmak isteyenlerin bulunması ve saüşlann kurumsal bir nitelikte düzenlenmesi amaayla düzenlenen müzayedede yaklaşık 150 parça eşya yer alacak. Domeniconi Resitali • Kültür Servisi - Genç-Gürgün M üzik Merkezı kültür ve sanat etkinliklerine Carlo Domeniconi'nin gitar resitali ıle başlıyor. Saat 20.30'da EÜ Atatürk Kültür Merkezi A. Adnan Saygun Salonu'nda bir resital verecek olan Carlo Domeniconi, 1947yıhnda İtalya'nın Cesana kentindedoğdu. Gitar eğitimini Pesero Konservatuvan'nda tamamladıktan sonra Berlin'e geldi. 1969yıbndaBerlin Yüksek Müzik Okulu'nu büyük başanyla bitirdi ve aynı okulda öğretmen olarak görevlendirildi. Deneysel fotoğrafi sergisi • AA (İstanbul) - Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Ana Sanat Dalı öğrencilerinin çalışmalanndan oluşan "deneysel fotoğrafı 2. öğrenci çalışmalan sergisi" üniversitenin Osman Hamdi Sergi Salonu'nda açıldı. İlki 1989yılmda gerçekleştirilen fotoğrafi sergisinin ikincisinde 1990-1991 öğretim yılında deneysel fotoğrafı dersini takipeden 27 öğrencinin 60 kadar siyah-bryaz ve renkli baskı çabşmalan sunuluyor. 22 nisan tarihine kadar açık kalacak sergi için sponsorluğunu Türk Petrol Şirketi'nin üstlendiği bir katologda hazırlandı ASLI KAYABAL (İstanbul) - "İnsan her zaman söylediğim gibi geçmi- şinde bir şekilde tanığı oldugu olaylan günün birinde dile getir- meİc, dolayısıyla da yorumlaya- bilmek istiyor." Mario Levi, "Bir Şehre Gidememek" adlı ilk öykü kitabında böyle yazıyor, böyle düşünüyor. Başka hikâyelerle sü- ren tüm hikâyeleri, geçmişte yaşa- nanlan, "koruyucu" bir işlev yük- lenerek bugüne getiriyor. Bir Şehre Gidememek, Madam Floridis Dönmeyebilir... Sırada şimdi "En Güzel Aşk Hikâyemiz" adlı öykü kitabı var. Ki- tap, Afa Yayınlan'ndan bu ayın ortasında piyasaya çıkacak. Mario Levi ile bir iş gü- nünün bitiminde buluştuk. Haldun Taner'i konu alacak bir kıtabın. kendisine düşen bölümünü haarlıyordu Levi. Gerçek dün- ya ile öyküler dünyası arasmdaki perdeyi araladık ve söyleşiye başladık. Düşlerin ar- dındaki geçmiş, özlemler. aynntılar, yaşan- mamışhklar... Buradan hareket edersek Mario Levi'nin geçmişe ve yaşama bakışı şöyle izleniyor: "Hikâ\ elerimde geçmişe bir özlem olduğu düşüncesini pek kabullenmi- yorum. Özellikle kendı geçmişimi anlatma- ya özen gösteriyorum. Daha çok bir za- manlar yaşanmış ve çok uzaklarda kalmış olanlan bugüne getirmek, korumak ve kurtarmak. Artık yitirdiğımız ve yaşa- mayacağımız mekânlar. küçük alışkanlık- lar, aynntılar ve insanlar var. Bu insanlan aşklan ile paylaşmak ıstiyorum. Bu insan- lan anlatırken başka ınsanlann gecmişin- deki insanlara da ulaşacağım." Mario Levi'nin hikâyelerinde çıktş volunu gösteren izlek, küçük aynntılann şjirine ulaşmak. Madam Floridis Dönmeyebilir'de ay- nntılan. değeri ancak yaşanınca anlaşılabi- lecek. belli belirsiz bir geleceğe iaşınabile- cek çok özel güzellikler olarak tanımlıyor Levi. Yitirilen aynntılar da yitirilen insan- lar da hep aynı. Yaşama nasıl bakıyor? "Çağımız insanının çok az soluk alma alanı kaJdı.Hikâyelerimdeçıkışyolumugösteren bir izlek var: ' Küçük aynntılann şiirine ulaşmak.' Bu küçük aynntılar çok da iyi olmayan yaşamı daha da bağlanılası kı- lıyor. Yazmak... Mario Levi'yi hayata bağla- yan küçük aynntılardan biri. Hiçbir hikâ- yesinin bitmediğinden söz ediyor. Yarattı- ğı kahramanlardan kopmak istemiyor. Levi için belli belirsizlik güzel. Birtakım şeylerin bitmediğini gösteriyor. Ve soru- yor: "Yaşam da bir belli belirsizlik değil mi?" Medyalar ağının içine sıkışmış bir çağın insanlan olduk. Ya hayal güçlerimiz? Ma- rio Levi devam ediyor. "Bilgilendirilme fır- tınası ile karşı karşıyayız. Geçen yüzyıl BBT, Ahmet Gülhan'ın Bir Geçmiş Zaman Eğlencesi oyununu Aziz Nesin Sahnesi'nde sunuyor Geçen yüzyılm îstanbul'unda eğlence NALANMANYASLI (İstanbul)- Kanlı Nigâr ortaoyunu, Kel Hasan ve Agâh Efendi'nin atışmalan, kanto, düetto vetuluat tiyatrosu... Yüz- yü öncesinin İstanbul eğlence yaşamını oluşturan bu gösteriler, "Bir Geçmiş Zaman Eğlencesi"nde 22 kısım tekmili birden sunuluyor. "Bir Geçmiş Zaman Eğlencesi". Ahmet Gülhan'ın Bakırköy Belediye Tiyatrosu için hazırladığı ikinci oyun. Tiyatrodaki genç kadronun, Aziz Nesin'in yazdığı ve Karagöz'ün kaptanlığını konu edinen "De- mokrasi Gemisi" ile geleneksel tiyatroyu tanıdığını söyleyen Gülhan, derleme ola- rak hazırladığı "Bir Geçmiş Zaman Eğlen- cesi"nde (yönetmen olarak) bu türü sürdü- rüyor. "Yüzyıl öncekı İstanbul eğlence yaşamı, otantiği bozulmadan günümüzde sergile- nebilir mi" sorusu, Gülhan'ın yazar ve yö- netmen olarak bu çalışmanın içine girmesi- ne neden olmuş. Direklerarasf nda bir per- de kanto, bir perde düetto, bir perde ortaoyunu ve bir perde dram olarak ger- çekleşen gösteriler, "Bir Geçmiş Zaman Eğlencesi"nin de oyun düzenini oluşturu- yor. "Eskı Direklerarası'nın içeriği ve akışına uygun bir gösteri hazırladık" diyor Ahmet Gülhan. "îlk perde sandıklı oyunu ya da kadın hilesi ortaoyunu olarak da tanımlanan Kanlı Nigârilebaşlıyor. Kel Hasan ve Agâh Efendi'nin, Kavuklu ilePişekâr'ıyorumladıklanortaoyunundan sonra, gösteri kanto ve düettolar ile sürü- yor. İkinci perdede bir zaman aşımı var. 1935'lerdeyiz. Tanzimat sonrası yurdu- muzda Batı Jiyatro anlayışına uygun göste- riler sunuluyordu. Bu dönemde ortaoyunu, Batı tiyatro ör- nekleri ile kanştı. Ortaya, metne dayalı, ama doğaçlamayı da önemseyen tuluat ti- yatrosu çıktı. İkinci perde, tuluat tiyat- rosundan bir örnek getiriyor sahneye." Oyunun üç saate yakın sürmesi, Gül- han'ın seyirlik oyun, meddahlık, vb. gibi geleneksel tiyatromuzun diğer örneklerine bu çalışmada yer vermesini engellemiş. Bunlann. belki üçüncü bir oyunun konusu olabileceğini söylüyor sanatçı. "Bir Geçmiş Zaman Eğlencesi"nin Gü- lümser Gülhan. Nilgün Özhan Kasap- başoğlu, Ayşe Demirel. Munis Düşenkal- kar. Sevim Oral, Nurhayat Atasoy, Cihan Bıkmaz, Erkan Can, Ragıp Savaş. Sait Seçkin. Aytekin Özen, Şefik Kıran, Gürdal Tosun, Münir Akça ve Edip Saner'den oluşan bir kadrosu var. Koregrafisini Mehmet Akan, müziğini Arif Erkin'in hazırladığı oyunda dekor Ayçın Tar, kos- tüm ise Gönül Sipahioğlu imzalannı taşı- yor. Bakırköy Belediye Tiyatrosu "Demok- rasi Gemisi", "Kahvede Şenlik Var" ve "Bir Geçmiş Zaman Eğlencesi" ile reper- tuar tiyatrosu görünümü alırken, bu ku- rumda konuk yönetmen olarak görev alan Ahmet Gülhan, sekiz sanatçı, sekiz stajyer sanatçı ve altı konuk sanatçıdan oluşan 22 kişilik kadronun. 50 oyuncu gerektiren üç yapıt için üstün bir performans sergiledik- lerini söylüyor. Geçen yıl, Uluslararası İstanbul Tiyatro Fesüvali'nde üç kez sahnelenen ve iki ödül kazanan "İvan İvanoviç Var Mıydı. Yok Muydu" adlı oyun, izleyicisine ulaşmak için mayıs ayında Maçka Maden Fakül- tesi'nde sergilenmeyi beklerken, bu ve bu- nun gibi kalabalık kadrolu oyunlar için \taköy'delti Baruthane'nin kullanı- lacağını söyleyen Gülhan, "Bir buçûk mil- yonluk bir kent görünümündeki Ba- kırköy'de, belediyenin kültür ve sanat adı- na başlattığı bu olumlu çalışmanın daha özgün ve yeni çalışmalarla sürmesini dile- yelim" diyor. Nilgün Kasapbaşoğlu ile Erkan Can düşler alanı vardı. Dünyanın henuz keşfe- dilmemiş serüven bölgeleri vardı. 20. yüzyıl insanına bu bırakılmadı. Geçen yıl Körfez savaşını naklen izledik. Savaş kültürümvz arttı. Biz medyalann tutsağıydık. Düşünen birey yok olmaya başladı. Artık yapacağı- mız tek şey medyalann tutsağı olduğumu- zu söylemek. Mario Levi'nin yaşadığı birdiğer dünya- da roman kahramanlan var. Orflarla dert- leşiyor, paylaşıyor. Okur da bir kahraman. Levi'nin deyişi ile. "Bende bir cehennemi oluşturacak kadar tehlikeli bir kahra- man." En Güzel Aşk Hikâyemiz...Yazanndan dinliyoruz, "Hepimizin hayatında bir ha- yal olarak gördüğümüz bir aşk ya da sevgi- li vardır. Genç kızın beyaz ath prensini beklemesi gibi çeşitli şekillerde kurgulan- mıştır. Masallaştınlmıştır. Amacımız öyle bir sevgiliye giden yolu anlatmaktı. Bir Leyla ve Mecnun hikâyesi mi diye sordum kendi kendime, pek değildi. Leyla yoktu. Eğer ben Mecnun'sam Leyla zaten yoktu. Hiçbir zaman var olmamıştı. Hayallerle yaşayabiliriz, ama düşümüzdeki o sevgili- ye, o aşka hiçbir zaman ulaşamayacağız." Levi'nin son kitabında. önceki romanla- nn kahramanlan yeniden sahnede. Azın- lıklarla ilgili küçük hikâyelerin kahraman- lan olarak karşımızdalar. Bir de anlatıcı- yazar ilişkisi üzerinde duruyor Mario Levi, "Roman birinci tekil şahısla yaalmışsa eleştirmen "yazar bunu yaşamıştır" de- mekten kaçınır, "anlatıa bunu aktarmış- tır" demeyi yeğler. Anlatıa ve yazan iki ayn kahraman olarak işledim. Anlatıa da- ha önce yazarla iki öykü kitabında bir be- raberliği yaşamıştır. Artık bu tutsaklıktan kopmak istiyor. Yazara ihanet ederek ro- mandan çıkması gerekiyor. Yazar bize şöyle sesleniyor: "Onun geleceği yer tekrar burası." Anlatıanın döndüğü yer her insa- nın tutsak olduğu yerin dışavurumundan başka bir şey değil. Buradan da ideal sevgi- liye giden yol sorunu yalnızca bir tür fon olarak görûlüyor. Hep bir yere tutsağjz. Tutsak olduğumuz insanlardan hiçbir za- man kurtulamayacagız." "Bir Şehre Gidememek", "Madam Flo- ridis Dönmeyebilir" ve "En Güzel Aşk Hikâyemiz"inyazan Mario Levisessizliğini ve büyüsünü sevdiği geceleri çabşıyor. 22. 00'de başlayan bu yazma uğraşı bazen 02. 00/03.00'e dek sürüyor. Yazmasa da ma- sanın başında genelde. Böylesı durumlarda can simidi "şiir okumak." Çok zor yazan bir yazanm diyen Levi uzun süre bilgisaya- ra direnmiş. Son aşamaya dek mürekkebin kokusunu duymak için kalemle yazıyor. Sonra bilgisayannın rahatlığına sıgınıyor. Bazen kalabalık ortamlarda kalsa da yalnız olmayı tercih ediyor. "Sözcüklerle şarkılar, birçok yalnızlık zamanında anlatmaya çalıştığım gibi insa- nı durup dururken beklenmedik, hazırla- nılmadık bir geçmişe, kimi yaşantılardan, edinmelerden ve yenilgilerden sonra istense de istenmese de değişime uğratılan kimi çehrelerin, daha doğru bir deyişle o çok. uzak gölgelerin dünyasına götürüyor." Mario Levi bir öyküsünde yazıyor bu satır- lan. Çalışırken müzik dinliyor. Iskemlesine yaslanıp pencereden dışanrun ışıklanna bakarken tercihi gecentn sessizliğini boz- mayacak Mahler. Bach, ve Amalia Rod- rigues...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle