15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31MART1992SAU CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 'TiPkiye'de Fotoğpar • tûltûr Servisi-Fotoğraf tarihçisi Enpn Çizgen'in yenı kıtabı "Türkiye'de FotDğraf'yayımlandı. İletişim Ya-nnlan Cep Üniversitesi dizisi araanda çıkan kitapta fotoğrafın keşlnden önce dûnyadaki gelişmelerk, fot»ğrafin bulunduğu 1839yıllannda Osnanh İmparatorluğu'nun durumu ve irr.paratorluğa fotoğrafın gjrişi ile getşmesi inceleniyor. Kitapta Cıunhuriyet dönemindeki fotoğraf anlıyışı ve bunun eıkileri ile dernekler, eğitm ve yayınlara da yer veriliyor. Enpn Çizgenbundan önce, 1987'de "Photography ın the Ottoman Empire 1839-1919" ve 1989'da "Photographer Ali sami 1866-1939" kitaplannda Osnanh dönemi fotoğrafçıhğını incdemişü. "Türkiye'de Fotoğraf kitabında tüm dönemlenn önemli fotcğrafçılannın biyografileri de bulmnuyor. Varlık dergisi ödülleri • kültür Servisi- Varlık dergisi, Yaşar Natw Nayır adına kuruluş yıldönûmü olat temmuzayındabuyıldanitibaren şiir ve öykü dallannda Gençlik Ödülleri verecek. Ödüle 30 yaş ve altındakiler katLabilecek. Jüri üyelenni şiir dabnda Kenıal Özer, Hilmi Yavuz, Metin Alüok, Ataol Behramoğlu, Sennur Sezer, öykü dalında Leyla Erbil, Tank Dursun K., Orhan Duru, Adnan Özyalçıner ve Sulhi Dölek'in oluşturduğu Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri'ne kaulmak isteyenlerin şiir dalında 10, öykü dabnda 5 ürünü 6 ayn dosya halindeen geç 1 mayıs tarihine dek Varbk Dergjsı Y aşar Nabi Nayır Gençlik Odülü, Cağaloğlu Yokuşu Edes Han No:40/2 34440 Cağaloğlu / İstanbul adresine yollamalan gerekiyor. Ressamın 'Gündem'i • Kültür Servisi- Ender Savaşkurt'un "Gündem II" başlıkb sergjsi yanndan itibaren Akbank Bebek Sanat Galerisi'nde görülebilecek. Sanatçırun sergisi 17 nisana dek açık kalacak. Resim eğitimiru 1957-1961 yıllan arasında ressam Sırn Erdem'den alan Ender Savaşkurt, halen İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde bale sanatçısı olarak görev yapıyor. Bugüne dek dört kişisel sergi açan Savaşkurt, resimleri hakkında şunlan söylüyor: "Günlük yaşarn içinde gözle görülebilen nesnelere değişik bıçımsellık vererek, gerceğı 'lirik-fantastik realizm' dılinde anlatıyorum. Resımlenm sürrealizmle kanşünlmamah. Burada sürrealizm ile kesinlikle aynlmaktayım çünkü düşsel anlatıcı değilım. Fantastık dılın resimle bütünleşmesini gerçekle bağlanük olarak alabildiğine alaya imlemekte ve doğadaki en estetik canb olarak kadıru simgesel resmetmekteyim." Kuruç'a soruşturma • AA(Ankara)-Yönetim karmaşasının sürdüğü Devlet TiyatrolarTndayetkileri elinden ahnan Genel Müdür Bozkurt Kuruç hakkında çok sayıda yapıtı programsız olarak provalara alıp repertuvan tıkadığı gerekçesiyle soruşturma açıldı. Kültür Bakanı Fikri Şağlar, yaptığı açıklamada özellikle İstanbul'daki "Çıplaklan giydirmek" ve Ankara'daki "Tann" adh oyunlariie birçok yapıtın programa alırup gerekçesiz olarak kaldınlması nedeniyle soruşturma açıldığını söyledi. Aya İrini'de sergi • AA(İstanbul)- Kültür Bakanı Fikri Sağlar, Aya İrini'de "Osmanblar ve Habsburglar" konulu birserginin açılışıru yaptı. Sergiyi bir konuşmayla açan Kültür Bakanı Sağlar, ıki devletin tarihin birçok evresinde karşüaştıklannı, kültür alanında da birbirlerinı etkilediklerini söyledi. Osmanb ve Avusturya Habsburg devlet büyüklerinin portrelen ve Osmanb çini sanatının ömeklerinin yer aldığı sergi, Aya İrini'de 28 nisana dek açık kalacak. Avusturyalı Aldo Mondino ve Paul Nerren'in çalışmalannın sergilendiği etkinbğin açılışma çok sayıda yabancı ve yerli sanatçı katıldı. 'En Kötü Film' • AA(Los Ange)es)-Baş rolünü Bruce NVilbs'in üstlendiği 'Hudson Hank'fılmi En Kötü Film,En Kötü Yönetmen ve En Kötü Televizyon filmi ödüllerini aldı.Oscar ödülleri en iyi olanlara verilirken.Golden Resberry Fonu tarafından 12 yıldır verilen ödüller sinema çevresi için birövünç kaynağı oluşturmuyor.Sean Young 'Ölümden Önce Öpücük' adlı fîlmdekurtulan ikiz rolüyle rolü ile En Kötü Kadın Sanatçı ve öldürülen ikiz rolü ile En Kötü Yardımcı kadın Sanatçı ödüllerini aldı.Robin Hood fılmindeki rolüyle Kevin Costner'a En Kötü Erkek Sanatçı Ödülü verildi.En Kötü Yıldız Ödülü de 'Buz Gibi Soğuk' ve 'Ninja Kaplumbağlan II' fılmlerindeki rolüyle Vanilla İce'a verildi.Mc.Hammer'ın Addams Ailesi' için yaptığı'Addams Groove' parçası da En Kötü Film Mûziği seçildi. Fransızca ders verilir. Ebru 325 69 47 Gertrude Stein,'Alice B. Toklas'ın Özyaşamöyküsü'yle Türkçede Yargılayan ben, okuyan ben, yaran ben Alice B. Toklas'ın Özyaşamöyküsü / İngilizceden çeviren: Nesrin Ka- sap I Metis Yayınları. ENÎS BATUR - Gertrude Stein nihayet aramızda! Türkiye'ye, Türk okuruna bir "labirent-ben" konuk geldi. Şüphesizepey gecikmeli olarak. Neyse ki doğru seçimle: "Alice B. Toklas'ın özyaşamöyküsü", Ste- in'ın dehlizlerden örülü yeraltı dünyasında (Kafka, bütün iyi yazarlann gerçekte kös- tebek olduklannı kanıtlamamış mıdır?) bir devnâleme başlamak için en uygun kitap. Önce "figür"e bakmak gerek belki de: Gertrude Stein, modem Amerikan yazmı- nın öncü isimlerinden biri. Tıpkı Pound ve Eliot gjbi Avrupa'da, yaşb kıtanın uğur- suzluklarla çepeçevre kuşatıb olduğu bir dönemde yaşamış; kalıa etkisini ağır ağır duyurmuş bir yazar. Tıpkı Pound ve Eliot gjbi belb bir yaratıcı topluluğu içinde mer- kez olma konumunda yaşamış, Picasso'- dan Hemingway'e uzanan bir portre gale- risinde yol gösteriçilik üstlenmiş, çetrefil özel yaşamı nedeniyle hem ilgi odağmda kabp hem de örtünmeye çabşmış bir gerçek uçbeyi. Yazar, yıllar yıb bu "figür"ün arkasında kalmayı neredeyse secmiştir Stein'da. Bun- da, yapıtının temelde bütün bütüne aynksı sayılabilecek bazı çetin engeUerle okur kar- şısına çıkmış olmasının payı az değildir şüphesiz. Geleneksel anlatı kurallanru al- tüst eden, sözdizimi konusunda devrimci arayışlann ardını arkasını bırakmayan Ste- in'dan, bu anlamda, ne dinlendirici bir ya- zar olarak söz edilebılir ne de avutucu bir yazar olarak. Tam tersine, döneminin ba- şat okur duruşuyla çebşen bir yanya ça- hşmışür hep: Bitmek tükenmek bilmeyen "tekrar"lan, onlara yüklediği müzikal geo- metri işlevi, en çok da cümle-içi dizimsel dönüştürümler, yazan yer yer Faulkner'ın klasik anlatı karkaslanna yönelttiği şidde- tın de ötesinde bir noktaya yerleştirir. Bu zorluklar, "Abce B. Toklas'ın özya- şamöyküsü" konusunda okunı tedirgin etmemeli gene de: Söz konusu anlatıda da Stein'ın ahşılagelmiş cümle denklemlerin- den bir ölçüde koptuğu görülür gerçi, ama "Tender Buttons"taki gemici düğümüyle kıyaslandığında, buradaki zorlanma payı kolaylıkla gözardı edilebibr. "Düğmeler", sonuç olarak bir şair çıkanr karşımıza, oy- sa "Özyaşamöyküsü"nde yetkin bir anlatı- cı onun yerini almışür. "Alice B. Toklas'ın özyaşamöyküsü", Paul de Man'ın başka bir yazımda da de- ğindiğim, benler-arası iüşküerin labirenti- ne sokar okuru: "Yargılayan ben, okuyan ben, yazan ben, kendini okuyan ben; este- tik bilincin birliğini meydana getirmek üze- re bu çeşitli "özne"Ierin hangi düzeyde bu- luşup birbirlerine kanştıklannı ortaya koy- mak sorunu", anlatımn daha ilk satırla- nndan başlayarak içine ahr bizi, sonuna kadar da terk etmez: Blanchot'nun biraz da umutsuzlukla Beckett'in yapıtı adına yönelttiği ve yanıtlanmazbjını gösterdiği "Kim konuşuyor burada" sorusu, Stein'ın kitabında ilerlerken, kılıktan kıbğa girer: Kim, bir ayna mı, yoksa aynanın 'öteki ta- raf ına geçnıiş biri (Alice, hangi Alice'tir?) mi yazar? Bu temel varlıksal 'şüphe'nin yarattığı amansız ürperme bir yana, "Alice B. Tok- las'ın özyaşamöyküsü" son derece eğlen- dirici, başınabuyruk bir kitaptır da. Belli bir dönemin 'özel' insanlannın özel perde- sini ikidebir aralar. Stein, kimi zaman tülü hepten kaldınr, kimi zaman ise bile isteye bir sis atmosferi bırakır ortada. Arkada ça- tırdayan bir dünyanın döndüğünü mutlak bir dengeyle sezdirir okura, ama durma- dan kalemini gözüne sokmaz. Gerçekte, çağdaş edebıyatın en gamb, en çoşkulu, aşk hikâyelerinden birini okuduğumuza neden sonra, Robinson Crusoe Cuma ile buluştu- ğu anda, son saürlarda uyanz: Kimin yaşa- mı daha öz, anlatılabilmiştir? Nesrin Kasap'ı kutluyorum: Gertrude Stein, bu dilde bundan iyi ağırlanamazdı. Gertnıde Stein (soida), Alice B. Toklasia. Şehir Tiyatrolan Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün'ün Güngör Dilmen'e son yanıtı 'Müzikal, daha giincel bir dil gerektiriyordu9 GENCAY GÜRÜN - Güngör Dilmen'in 22 mart tarihli yanıtıma yanıtı- nı okudum. Gösterdiği örneklerin tutarsızhğı ortaya konduğunda susmayı tercih edecek yerde, tüm mantık öğelerini karşısına alma pa- hasına, bir 'dediğim dedik' inatçılığına saplandığı için onun hesabına üzüldüm. 'İntihal' çok ağır bir suçlamadır ve iki eser arasında, temelde, ağırhkh ve gerçek benzerbkler bulunmadan ortaya atılamaz. Hele Dilmen'in yaptığı gibı, "Eyuboğlu- Erhat'ın eseri çoğaltılmış, kütüphaneye konmuş, demek ki Gürün ondan kopya et- miş" mantığı çok yaya kalır. Dilmen kütüphanede araşürma yaparak zehir hafıyeliğe özenıyorsa, önce daha çok pobsiye kitap okumabydı. Çünkü suç işle- yecek kişi deblin fotokopilerini çoğaltarak kütüphanelere dizmez; tam aksine, olanla- n yok etmek ister. Aynca, 'tiyatrocuyum' diyen herkes bibr ki böyle bir çalışmada, eserin orijinalini okumak isteyecek yönet- men, koregraf ve oyunCular için bu eserin çoğaltılması doğaldır, hatta gereklidir. Ikinci mantık dışı varsayım: "Yunanca asbndan yapılmışçeviri varken.. oyunu ye- niden çevirrniş. Hiç inandına değjl" diyor. Gencay Gürün. Anlaşılan Dibiıen, böyle bir durumda, ye- niden çevirmez, hanr çeviriyi kullanırdı; ama kendi eğilimlerinden yola çıkarak var- sayımla suçlama yapılamaz. Ben öyle çabş- mam. Aynca bir çeviriyi değiştirme çabası. yeni çeviri yapmaktan daha zordur. Erhat- Eyuboğlu çeyirisi de benim yapmak istedi- ğim oyuna hiç uygun düşmeyen bir üslup- taydı. Müzikal, daha güncel bir dil gerekti- riyordu. Dilmen. varsayımlardan, somut örnek verme çabasına geçtiğinde de maalesef mantık engelini aşamıyor: Saydığı on beş madde. Aristofanes'in oyununun iskeletini oluşturan sahne baş- bklandır ve ben, daha önceki yanıtımda, bu iskeleti aldığımı ve onun için de Aristo- fanes ismıni kullandığımı yazmıştım. Her- halde gözünden kaçmış! Aristofanes'in te- mel sahneleri tabii abnmıştır, ama diyalog- lar çok değişiktir ve Erhat-Eyuboğlu çevi- risiyle ilgjsi yoktur. Bir müthiş örnek daha veriyor Dilmen: 'Egemen Kız'. İlk yazısında, 'egemen' söz- cüğunün Aristofanes'in kullandığı 'Basile- ia' isminin bir aksan değişikliğinden kay- naklandığını, özgün bir yorum olduğunu ve başka dillerdeki çevirilerde olamayaca- ğını kesinlikle söylemişü. Ben de İngilizce ceviriden somut örnek vererek iddiasını çü- rütmüştüm. Bu defa fütursuzca tam tersini söyleyebiliyor. "İngiliz çevinnen... 'The girl sovereignity' diye çevirmiş. Bence de en doğrusu bu" diyebibyor. Sırtında yumurta küfesi yok. Özgün yorum iddiasını bir ya- na bırakıyor, ama gene beni suçlamadan edemiyor. Neden 'Egemenlik Kız' deme- mişim de "Egemen Kız' demişim? Demek, 'Egemen Sultan' deyimine takılmışım. Ta- kılmam, çünkü o deyimi hiç sevmedim. 'Egemenlik Kız' değil, 'Egemen Kız' de- dim, çünkü Türkçe öyle istiyor. Çünkü, Egemenlik Bostana değil, Egemen Bos- tana'dır, Kahramanlık Bapçum değil, Kahraman Bapçum'dur! Bu mantık sistemiyle gjdilirse, Dihnen en kesin debli unutmuş. Ben hatırlatayım da 'intihal' iyice kesinleşsin, tüm okuyucular da şüpheden kurtulsunlar! Erhat-Eyuboğlu çevirisinde oyunun ismi 'Kuşlar'. Ben de aynı ismi kullanmışun. Hem de harfiyen. Hiç değiştirmeden. İnti- hal'ın bundan kesin debli olabilir mi?! İşlerimin çokluğu abesle iştigale zaman bırakmadığı ve bu pehüvan tefrikasından sıkıldığım için konuyu burada kapaüyo- rum. Kalender, çelebi, utangaç bir 'usta'nın ardından Kare Metal'de başlayan serüven SEYHAN TOPUZ - Geçen şubat ayın- da İsmail (Sakızb) Usta'yı (1935-992) kaybettik... Kalp krizi... Bir grup sanatçı son yolculuğunda ya- nındayız. Eksiklerimiz var, haberin ula- şamadığı. Sonralan sık sık onu konuşu- yoruz, sevgiyle, saygıyla. Seramik sanatçılan için Hasan (To- gay) Usta neyse, biz heykelciler için de ismail Usta odur. Edirne'den 2. Dünya Savaşı sırasında her şeyini bırakıp İstanbul'a göç eden bir ailenin oğlu olan İsmail Usta, 7 yaşında bir karyola fabrikasında çırak olarak ça- Uşmaya başlar. Oklua gitmeye, çocuklu- ğunu y^.şamaya vakti obnaz. Askerlik dönüşü, bir raslanü sonucu, İlhan Ko- man, Şadi Çabk, Sadi Öziş tarafından 1956'dâ kurulan ve İstanbul'daki ilk de- mir eşya tasanm atölyesı olan Kare Me- tal"e gelir ve işe alınır. Kare Metal'de bir araya gelen sanatçılann özgün tasanm- ları o sıralar yurtdışında da ilgi çekmiş, Fransa'da L- Architecture Aujourd'hui, 1958-yayım- lanmıştır. İsmail Usta arük 20 yaş- lannda, öz- günlük ve es- tetik gibi kaygılan ön planda tutan sanatçılarla birlikte ola- cağı uzun bir serüvenin başlangjcın- dadır. 1958'de, dönmemek üzere yurt dışına giden İlhan Koman ve daha sonra Şadi Çabk aynbr. Sadi Öziş ile birlikte Kare Metal 1967 yıbna kadar sürer. 70'li yıllann başında Çağlayan'a taşı- nan İsmail Usta artık yalnızdır. Demir atölyelerinin tekdüze işlerinden pek hoş- lanmaz, sanatçılann, daha çok uğraşü- ran ve daha az para getiren işlerinde ça- bşmayı yeğler. İlk bakışta, atölye, diğer demirci atölyelerinden farksız gibi görü- nür. İçeri girince, önce hayvanlar dikka- tinizi çeker. Köpek, kedi, kanaryalar he- men her zaman vardır. Arka odalan gü- vercinler ve tavşanlar mekân tutmuştur. •peçeb süs tavuklan ve kuzular ortabkta dolaşır. Maymun, tilki, sülün ve keklik- ler gelir, giderler. Sonra, göz duvarda ve raflarda öylece isııflenmiş bazı objelere takıbr. İsmail Usta'nın heykelleridir bunlar. özenle ve saygıyla yapılmış- lardır. Onlardan söz etmek istememesi, başını eğip gülümseyerek dudaklarnun arasından bir şeyler mınldanması sizi ya- nıltmasın. Bunlar otuzu aşkın yıldır sa- natçılarla bırbkte olan ve benzer heye- canlan paylaşan Usta'nın duyarb ve öz- gün ürünleridir. Onunla çalışmak ayn bir âlemdir. İşini bilir, malzemesini iyi tanır. Ustabkta ek- siği yoktur. 7 yaşından beri duraksız ça- bşmış; çoğumuza ayn ayn emeği geçmiş- tir. Yapı olarak içe dönük, sessiz, utan- gaç, mütevaa, az konuşan, parayla ilgili obnayan. kalender, çelebi bir adamdı sevgili İsmail Usta. tsmail Sakızh Bakan Sağlar: Amaç, kitaba özgürce ulaşabilmek İstanbul Maber Servisi - Kütüphane Haf- tası'nın başlaması nedeniyle Kültür Baka- nı Fikri Sağlar yaptığı konuşmada 10 yılı aşkın bir süredir özgürce düşünebilme ve düşündüğünü özgürce ifade edebilmenin önüne engeller getirildiğmi söyledi. Sağ- lar, amaçlannın hiçbir yasak ve sınırlama olmadan kitaba özgürce ulaşabilen bir toplum yaratmak olduğunu vurguladı. 28'inci Kütüphane Haftası nedeniyle Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde düzenle- nen törene katılan Fikri Sağlar, Bilgi İşlem Merkezı, Görme Engelbler için Okuma Bölümü ve Ses Kayıt Stüdyosu'nun açıbş- lannı yaptı. Sağlar. törende yaptığı konuş- mada kütüphanelerin demokrasi bilinci ve kültürünün oluşması sürecinde vazgeçil- mez işlevleri bulunduğunu belirterek, kü- tüphanelerin farklı bir bakış açısı ile ele alınmasının , zorunlu olduğunu söyledi. Gecmış hük^met döneminde yapılanlan eleştiren Sağlar, daha sonra şunlan söyle- di: "Bir yandan çağ atlama nutuklan atıbr- ken, diğer yandan kitaplar yasaklanmış, yazarlan kovuşturmalara uğramış, salt yazarlar değil kitaplan da tutuklanmış, gazete. dergi, televizyonda birer suç aleti olarak sergilenmiştir." Türkiye'deki 997 kütüphanede toplam 8 milyon 930 bin 267 kitap bulunduğunu, bunlardan yararlanan okuyucu sayısının ise 18 milyon 730 bin 918 olduğunu bebr- ten Sağlar, bu sayılann son derece yetersiz olduğunu söyledi. Sağlar büyük kentlerde "örnek Halk Kütüphaneleri" oluşturula- cağını, biçim ve personel 'yaklaşımı ve kapsam açısından toplumun beklentileri- ne uygun hale getirileceğini bebrtti. Yaz- ma ve Basma Eserlerini yaşatmak ve korumak amaayla "Kitap Hastanesi" kurulması için çalışmalann yapıldığını be- lirten Sağlar aynca "Kitap Pataloji Araş- tırma Merkezı" ve "Restorasyon Merkez- leri" kurulması için etüd projeleri hazırla- tıldığını da söyledi. Öte yandan çocuk romanlan ile tanınan yazar Kemalettin Tuğcu kütüphanesini Çocuk Vakfı'na bağışladı. Hafta nedeniyle bugün "Köy Enstitüle- rinde Kütüphane Kitap ve Okuma" ko- nulu bir panel düzenlenıyor. Uluslararası Seramik Akademisi genel kurulu 5-10 ekim tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleştirilecek Seramikçiler tstanbul'da buluşuyor Kültür Servisi-UNESCO'nun bir yan kuruluşu olarak Cenevre'de kurulan Uluslararası Seramik Aka- demisi'rin (IAC) genel kurulu 5-10 ekim tarihleri arasında İstanbul'da toplanıyor.43 ülkeden 400'e yakın üyesi bulunan kuruluşun İstanbul tpplantısı Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Ana Sanat Dalı tarafından düzenlenıyor. 25 yıl önce Prof. İsmail Hakkı Oygann girişimi ile ilki İstanbul'da gerçekleştiri- len IAC toplantısının ikincişinin tanıtımı ile ilgili dün Mimar Sinan Üniversitesi'- nde bir toplantı düzenlendi.Toplantıya Akademi başkanı İsviçre'li Rudolf Schnyder.genel sekreter Marie-Therese Coullery, MSÜ rektörü Prof.Gündüz Gökçe .Prof.Dr.Sadi Diren ve Prof.Dr. Benl Anılanmert katıldılar.Başkan Schnyder, Akademi'nin kendi yapısmda tek \e özel bir kuruluş olduğunu aktara- rak şu bılgileri verdi, 'Toplantılanmız görsel ve iletişim ağırlıklı oluyor. Ulusla- rarası düzeyde sanatçılann işlerini birbir- lenne göstenneleri ve karşılıkb bilgi alı- şverişi amaçlanıyor. Dünya önemli deği- şimlere sahne oluyor. Örneğin kısa süre önce Doğu Avrupa ülkelerinde yaşanan değişimler...İstanburda düzenleyeceği- miz toplantıyı da bildiğiniz nedenlerden ötürü protesto etmek isteyen gruplar var. Bu yönde merkeze çeşitli mektuplar gel- dı. Ama biz uluslararası bir organizasyo- nuz. Sanatla,sanatçılarla ve yaşamla ilgi- leniyoruz." Uluslararası Seramik Akademisi genel sekreteri Marie-Therese Coullery, resmi değil 'gönüllü' bir kuruluş olduklanna dikkat çekerek.ınsanlara yönelmeyi he- deflediklerini, bu işte zevk ve görevi bir- likte yürüttüklerini aktanyor. Akademi'- nin Cenevre'deki merkezi tüm dünya sa- natçılannın kayıtlı olduğu bir bilgi mer- kezi görevi görüyor. Uluslararası Seramik Akademisi'nin İstanbul toplantısı ıçın belirlenen bütçey- Rudolf Schnyder 18 yıldır Uluslararası Seramik Akademisi'nin başkanlığmı yürütüyor. le ilgili olarak şu bilgiler aktanbyor,'Bu tür organizasyonlarda sanatcılar kendi mas- raflannı kendileri karşılıyor. Kültür Ba- kanbğı'nın doğrudan katîcılan oldu.Örne- ğin sergi mekanlan ücretsiz olarak verildi. Dışişleri Bakanlığı Kültür İşleri Müdürlü- ğü de destek verecek. 'Akddemi başkanı Schynder, organizasyon bütçesi hakkında şu aşamada kesin bir rakam vermiyor. Uluslararası Seramik Akademisi'nin yıllık bütçesinı ise 25000 İsviçre frangı olarak söylüyor. Akademi toplantılan 25 yıl bo- yunca katıbm yönünden nasıl bir grafik çizdi? Schynder şöyle yanıtbyor.'400 üye- miz var. Katılımlar 80-100 arasında değişi- yor. İstanbul toplantısı için 130 kişi başvur- du." Genel Kurul sırasında İstanbul'da bir dizi etkinlik gerçekleştirecek. Bu çercevede 5 ekim pazartesi günü İbrahim Paşa Sa- rayı'nda Türk seramik sanatçılannın yapı- tlanndan oluşan bir sergi açılacak. Aralan- nda Füreya Koral. Candeğer Furtun,Beril Anılanmert, Sadi Dıren, Filız Özgüven Galatalı, Atılla GalatahAyfer ve Sabit Karamani, Şeyma Reisoğlu Nalça,Gün- gör Güner, Bingül Başanr, Dalya Anter ve Efsun Ergüven'in de yeraldığı 40 seramik sanatçısının yapıtlan yer alacak.Yabancı sanatçılann yapıtlanndan oluşan serginin açıbşı ise 6 ekim salı günü Yıldız Sarayı Si- lahhane'de gerçekleştirilecek. Bu sergiye seramik dünyaşının yakından tanıdığı Emidio Galassi (İtalya), Kyoko Tonegawa ve Dennis Parks (ABD). Suck Woo Park- (Finlandiya), Janet Mansfield (Avustral- ya), Jo-Anne Caron ve Carmen Dionyse- (Belçika), Arne Ase (Norveç) ve Ann Mor- timer (Kanada) gibi sanatcılar katılacak. İsrail 18 sanatçının 60 yapıtı ile, Almanya Karl ve Ursula Scheid'ın düzenlediği 'Grup 83'le temsil edilirken, Chambre Sy- ndical des Ceramistes et Ateliers d' Arts adlı Fransız grup da yapıtlan ile İstanbul'a bir köprü kuracak. 'Kobaltın Mavi Dün- yası' adlı sergiyle gündeme gelecek olan grupta Jacques Buchholtz,İstanbul'a kura- caklan bağlantıyı şöyle açıkbyor, 'Marco Polo'dan bin yıl önce de Roma İmparator- luğu ve Çın arasında ilişkıler vardı. Türk satıcılar, İskenderiyeli denizciler, Antak- yalı kervanalar, KonstantinopoUs'in göz- de olduğu dönemde Doğu ile Batı arasında dev bir ticaret ağı oluşturmuşlard: Kobalt, ipek ve değerli taş ticareti Kahraman ruhlu gezginler, birkaç imparatorun zevki için çamur ustalannın ellerinde harikalara dö- nüşen nadir bir madeni taşımak için akıl al- maz yollara başvurdular: Bu maden ko- balttı... UNESCO'nun bir yan kuruluşu olarak 1953 yıbnda Henry Raynaud tarafından Cenevre'de Ariana Müzesi'nde kurulan IAC,o tarihten bu yana seramik alanında etkinlik gösteren sanatçılan,müze müdür- lerini.öğretim kurumlannı.sanat yazarla- nnı ve galerileri çatısı altında toplayan uluslararası bir forum olma özelliğini ko- ruyor.IAC.yayınladığı bültenleri.düzenle- diği uluslararası sergi ve konferanslan ile seramik dünyaşının iletişim merkezı olarak algılanıyor Akademinin bünyesinde 302 seramik sanatçısı,20 müze müdürü,ı9 sa- nat eleştirmeni,5 koleksiyoncu,9 seramik okulu, 400'e yakın üye bulunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle