Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31MART1992SAU CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
'TiPkiye'de Fotoğpar
• tûltûr Servisi-Fotoğraf tarihçisi
Enpn Çizgen'in yenı kıtabı "Türkiye'de
FotDğraf'yayımlandı. İletişim
Ya-nnlan Cep Üniversitesi dizisi
araanda çıkan kitapta fotoğrafın
keşlnden önce dûnyadaki gelişmelerk,
fot»ğrafin bulunduğu 1839yıllannda
Osnanh İmparatorluğu'nun durumu ve
irr.paratorluğa fotoğrafın gjrişi ile
getşmesi inceleniyor. Kitapta
Cıunhuriyet dönemindeki fotoğraf
anlıyışı ve bunun eıkileri ile dernekler,
eğitm ve yayınlara da yer veriliyor.
Enpn Çizgenbundan önce, 1987'de
"Photography ın the Ottoman Empire
1839-1919" ve 1989'da "Photographer
Ali sami 1866-1939" kitaplannda
Osnanh dönemi fotoğrafçıhğını
incdemişü. "Türkiye'de Fotoğraf
kitabında tüm dönemlenn önemli
fotcğrafçılannın biyografileri de
bulmnuyor.
Varlık dergisi ödülleri
• kültür Servisi- Varlık dergisi, Yaşar
Natw Nayır adına kuruluş yıldönûmü
olat temmuzayındabuyıldanitibaren
şiir ve öykü dallannda Gençlik Ödülleri
verecek. Ödüle 30 yaş ve altındakiler
katLabilecek. Jüri üyelenni şiir dabnda
Kenıal Özer, Hilmi Yavuz, Metin
Alüok, Ataol Behramoğlu, Sennur
Sezer, öykü dalında Leyla Erbil, Tank
Dursun K., Orhan Duru, Adnan
Özyalçıner ve Sulhi Dölek'in
oluşturduğu Yaşar Nabi Nayır Gençlik
Ödülleri'ne kaulmak isteyenlerin şiir
dalında 10, öykü dabnda 5 ürünü 6 ayn
dosya halindeen geç 1 mayıs tarihine
dek Varbk Dergjsı Y aşar Nabi Nayır
Gençlik Odülü, Cağaloğlu Yokuşu Edes
Han No:40/2 34440 Cağaloğlu / İstanbul
adresine yollamalan gerekiyor.
Ressamın 'Gündem'i
• Kültür Servisi- Ender Savaşkurt'un
"Gündem II" başlıkb sergjsi yanndan
itibaren Akbank Bebek Sanat
Galerisi'nde görülebilecek. Sanatçırun
sergisi 17 nisana dek açık kalacak. Resim
eğitimiru 1957-1961 yıllan arasında
ressam Sırn Erdem'den alan Ender
Savaşkurt, halen İstanbul Devlet Opera
ve Balesi'nde bale sanatçısı olarak görev
yapıyor. Bugüne dek dört kişisel sergi
açan Savaşkurt, resimleri hakkında
şunlan söylüyor: "Günlük yaşarn içinde
gözle görülebilen nesnelere değişik
bıçımsellık vererek, gerceğı
'lirik-fantastik realizm' dılinde
anlatıyorum. Resımlenm sürrealizmle
kanşünlmamah. Burada sürrealizm ile
kesinlikle aynlmaktayım çünkü düşsel
anlatıcı değilım. Fantastık dılın resimle
bütünleşmesini gerçekle bağlanük
olarak alabildiğine alaya imlemekte ve
doğadaki en estetik canb olarak kadıru
simgesel resmetmekteyim."
Kuruç'a soruşturma
• AA(Ankara)-Yönetim
karmaşasının sürdüğü Devlet
TiyatrolarTndayetkileri elinden ahnan
Genel Müdür Bozkurt Kuruç
hakkında çok sayıda yapıtı programsız
olarak provalara alıp repertuvan
tıkadığı gerekçesiyle soruşturma açıldı.
Kültür Bakanı Fikri Şağlar, yaptığı
açıklamada özellikle İstanbul'daki
"Çıplaklan giydirmek" ve
Ankara'daki "Tann" adh oyunlariie
birçok yapıtın programa alırup
gerekçesiz olarak kaldınlması
nedeniyle soruşturma açıldığını
söyledi.
Aya İrini'de sergi
• AA(İstanbul)- Kültür Bakanı Fikri
Sağlar, Aya İrini'de "Osmanblar ve
Habsburglar" konulu birserginin
açılışıru yaptı. Sergiyi bir konuşmayla
açan Kültür Bakanı Sağlar, ıki devletin
tarihin birçok evresinde karşüaştıklannı,
kültür alanında da birbirlerinı
etkilediklerini söyledi. Osmanb ve
Avusturya Habsburg devlet
büyüklerinin portrelen ve Osmanb çini
sanatının ömeklerinin yer aldığı sergi,
Aya İrini'de 28 nisana dek açık kalacak.
Avusturyalı Aldo Mondino ve Paul
Nerren'in çalışmalannın sergilendiği
etkinbğin açılışma çok sayıda yabancı ve
yerli sanatçı katıldı.
'En Kötü Film'
• AA(Los Ange)es)-Baş rolünü Bruce
NVilbs'in üstlendiği 'Hudson Hank'fılmi
En Kötü Film,En Kötü Yönetmen ve En
Kötü Televizyon filmi ödüllerini
aldı.Oscar ödülleri en iyi olanlara
verilirken.Golden Resberry Fonu
tarafından 12 yıldır verilen ödüller
sinema çevresi için birövünç kaynağı
oluşturmuyor.Sean Young 'Ölümden
Önce Öpücük' adlı fîlmdekurtulan ikiz
rolüyle rolü ile En Kötü Kadın Sanatçı
ve öldürülen ikiz rolü ile En Kötü
Yardımcı kadın Sanatçı ödüllerini
aldı.Robin Hood fılmindeki rolüyle
Kevin Costner'a En Kötü Erkek Sanatçı
Ödülü verildi.En Kötü Yıldız Ödülü de
'Buz Gibi Soğuk' ve 'Ninja
Kaplumbağlan II' fılmlerindeki rolüyle
Vanilla İce'a verildi.Mc.Hammer'ın
Addams Ailesi' için yaptığı'Addams
Groove' parçası da En Kötü Film
Mûziği seçildi.
Fransızca ders verilir.
Ebru
325 69 47
Gertrude Stein,'Alice B. Toklas'ın Özyaşamöyküsü'yle Türkçede
Yargılayan ben, okuyan ben, yaran ben
Alice B. Toklas'ın Özyaşamöyküsü / İngilizceden çeviren: Nesrin Ka-
sap I Metis Yayınları.
ENÎS BATUR - Gertrude Stein nihayet
aramızda! Türkiye'ye, Türk okuruna bir
"labirent-ben" konuk geldi. Şüphesizepey
gecikmeli olarak. Neyse ki doğru seçimle:
"Alice B. Toklas'ın özyaşamöyküsü", Ste-
in'ın dehlizlerden örülü yeraltı dünyasında
(Kafka, bütün iyi yazarlann gerçekte kös-
tebek olduklannı kanıtlamamış mıdır?) bir
devnâleme başlamak için en uygun kitap.
Önce "figür"e bakmak gerek belki de:
Gertrude Stein, modem Amerikan yazmı-
nın öncü isimlerinden biri. Tıpkı Pound ve
Eliot gjbi Avrupa'da, yaşb kıtanın uğur-
suzluklarla çepeçevre kuşatıb olduğu bir
dönemde yaşamış; kalıa etkisini ağır ağır
duyurmuş bir yazar. Tıpkı Pound ve Eliot
gjbi belb bir yaratıcı topluluğu içinde mer-
kez olma konumunda yaşamış, Picasso'-
dan Hemingway'e uzanan bir portre gale-
risinde yol gösteriçilik üstlenmiş, çetrefil
özel yaşamı nedeniyle hem ilgi odağmda
kabp hem de örtünmeye çabşmış bir gerçek
uçbeyi.
Yazar, yıllar yıb bu "figür"ün arkasında
kalmayı neredeyse secmiştir Stein'da. Bun-
da, yapıtının temelde bütün bütüne aynksı
sayılabilecek bazı çetin engeUerle okur kar-
şısına çıkmış olmasının payı az değildir
şüphesiz. Geleneksel anlatı kurallanru al-
tüst eden, sözdizimi konusunda devrimci
arayışlann ardını arkasını bırakmayan Ste-
in'dan, bu anlamda, ne dinlendirici bir ya-
zar olarak söz edilebılir ne de avutucu bir
yazar olarak. Tam tersine, döneminin ba-
şat okur duruşuyla çebşen bir yanya ça-
hşmışür hep: Bitmek tükenmek bilmeyen
"tekrar"lan, onlara yüklediği müzikal geo-
metri işlevi, en çok da cümle-içi dizimsel
dönüştürümler, yazan yer yer Faulkner'ın
klasik anlatı karkaslanna yönelttiği şidde-
tın de ötesinde bir noktaya yerleştirir.
Bu zorluklar, "Abce B. Toklas'ın özya-
şamöyküsü" konusunda okunı tedirgin
etmemeli gene de: Söz konusu anlatıda da
Stein'ın ahşılagelmiş cümle denklemlerin-
den bir ölçüde koptuğu görülür gerçi, ama
"Tender Buttons"taki gemici düğümüyle
kıyaslandığında, buradaki zorlanma payı
kolaylıkla gözardı edilebibr. "Düğmeler",
sonuç olarak bir şair çıkanr karşımıza, oy-
sa "Özyaşamöyküsü"nde yetkin bir anlatı-
cı onun yerini almışür.
"Alice B. Toklas'ın özyaşamöyküsü",
Paul de Man'ın başka bir yazımda da de-
ğindiğim, benler-arası iüşküerin labirenti-
ne sokar okuru: "Yargılayan ben, okuyan
ben, yazan ben, kendini okuyan ben; este-
tik bilincin birliğini meydana getirmek üze-
re bu çeşitli "özne"Ierin hangi düzeyde bu-
luşup birbirlerine kanştıklannı ortaya koy-
mak sorunu", anlatımn daha ilk satırla-
nndan başlayarak içine ahr bizi, sonuna
kadar da terk etmez: Blanchot'nun biraz
da umutsuzlukla Beckett'in yapıtı adına
yönelttiği ve yanıtlanmazbjını gösterdiği
"Kim konuşuyor burada" sorusu, Stein'ın
kitabında ilerlerken, kılıktan kıbğa girer:
Kim, bir ayna mı, yoksa aynanın 'öteki ta-
raf ına geçnıiş biri (Alice, hangi Alice'tir?)
mi yazar?
Bu temel varlıksal 'şüphe'nin yarattığı
amansız ürperme bir yana, "Alice B. Tok-
las'ın özyaşamöyküsü" son derece eğlen-
dirici, başınabuyruk bir kitaptır da. Belli
bir dönemin 'özel' insanlannın özel perde-
sini ikidebir aralar. Stein, kimi zaman tülü
hepten kaldınr, kimi zaman ise bile isteye
bir sis atmosferi bırakır ortada. Arkada ça-
tırdayan bir dünyanın döndüğünü mutlak
bir dengeyle sezdirir okura, ama durma-
dan kalemini gözüne sokmaz. Gerçekte,
çağdaş edebıyatın en gamb, en çoşkulu, aşk
hikâyelerinden birini okuduğumuza neden
sonra, Robinson Crusoe Cuma ile buluştu-
ğu anda, son saürlarda uyanz: Kimin yaşa-
mı daha öz, anlatılabilmiştir?
Nesrin Kasap'ı kutluyorum: Gertrude
Stein, bu dilde bundan iyi ağırlanamazdı. Gertnıde Stein (soida), Alice B. Toklasia.
Şehir Tiyatrolan Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün'ün Güngör Dilmen'e son yanıtı
'Müzikal, daha giincel bir dil gerektiriyordu9
GENCAY GÜRÜN - Güngör Dilmen'in 22 mart tarihli yanıtıma yanıtı-
nı okudum. Gösterdiği örneklerin tutarsızhğı ortaya konduğunda
susmayı tercih edecek yerde, tüm mantık öğelerini karşısına alma pa-
hasına, bir 'dediğim dedik' inatçılığına saplandığı için onun hesabına
üzüldüm.
'İntihal' çok ağır bir suçlamadır ve iki
eser arasında, temelde, ağırhkh ve gerçek
benzerbkler bulunmadan ortaya atılamaz.
Hele Dilmen'in yaptığı gibı, "Eyuboğlu-
Erhat'ın eseri çoğaltılmış, kütüphaneye
konmuş, demek ki Gürün ondan kopya et-
miş" mantığı çok yaya kalır.
Dilmen kütüphanede araşürma yaparak
zehir hafıyeliğe özenıyorsa, önce daha çok
pobsiye kitap okumabydı. Çünkü suç işle-
yecek kişi deblin fotokopilerini çoğaltarak
kütüphanelere dizmez; tam aksine, olanla-
n yok etmek ister. Aynca, 'tiyatrocuyum'
diyen herkes bibr ki böyle bir çalışmada,
eserin orijinalini okumak isteyecek yönet-
men, koregraf ve oyunCular için bu eserin
çoğaltılması doğaldır, hatta gereklidir.
Ikinci mantık dışı varsayım: "Yunanca
asbndan yapılmışçeviri varken.. oyunu ye-
niden çevirrniş. Hiç inandına değjl" diyor.
Gencay Gürün. Anlaşılan Dibiıen, böyle bir durumda, ye-
niden çevirmez, hanr çeviriyi kullanırdı;
ama kendi eğilimlerinden yola çıkarak var-
sayımla suçlama yapılamaz. Ben öyle çabş-
mam. Aynca bir çeviriyi değiştirme çabası.
yeni çeviri yapmaktan daha zordur. Erhat-
Eyuboğlu çeyirisi de benim yapmak istedi-
ğim oyuna hiç uygun düşmeyen bir üslup-
taydı. Müzikal, daha güncel bir dil gerekti-
riyordu.
Dilmen. varsayımlardan, somut örnek
verme çabasına geçtiğinde de maalesef
mantık engelini aşamıyor:
Saydığı on beş madde. Aristofanes'in
oyununun iskeletini oluşturan sahne baş-
bklandır ve ben, daha önceki yanıtımda,
bu iskeleti aldığımı ve onun için de Aristo-
fanes ismıni kullandığımı yazmıştım. Her-
halde gözünden kaçmış! Aristofanes'in te-
mel sahneleri tabii abnmıştır, ama diyalog-
lar çok değişiktir ve Erhat-Eyuboğlu çevi-
risiyle ilgjsi yoktur.
Bir müthiş örnek daha veriyor Dilmen:
'Egemen Kız'. İlk yazısında, 'egemen' söz-
cüğunün Aristofanes'in kullandığı 'Basile-
ia' isminin bir aksan değişikliğinden kay-
naklandığını, özgün bir yorum olduğunu
ve başka dillerdeki çevirilerde olamayaca-
ğını kesinlikle söylemişü. Ben de İngilizce
ceviriden somut örnek vererek iddiasını çü-
rütmüştüm. Bu defa fütursuzca tam tersini
söyleyebiliyor. "İngiliz çevinnen... 'The
girl sovereignity' diye çevirmiş. Bence de en
doğrusu bu" diyebibyor. Sırtında yumurta
küfesi yok. Özgün yorum iddiasını bir ya-
na bırakıyor, ama gene beni suçlamadan
edemiyor. Neden 'Egemenlik Kız' deme-
mişim de "Egemen Kız' demişim? Demek,
'Egemen Sultan' deyimine takılmışım. Ta-
kılmam, çünkü o deyimi hiç sevmedim.
'Egemenlik Kız' değil, 'Egemen Kız' de-
dim, çünkü Türkçe öyle istiyor. Çünkü,
Egemenlik Bostana değil, Egemen Bos-
tana'dır, Kahramanlık Bapçum değil,
Kahraman Bapçum'dur!
Bu mantık sistemiyle gjdilirse, Dihnen en
kesin debli unutmuş. Ben hatırlatayım da
'intihal' iyice kesinleşsin, tüm okuyucular
da şüpheden kurtulsunlar!
Erhat-Eyuboğlu çevirisinde oyunun ismi
'Kuşlar'. Ben de aynı ismi kullanmışun.
Hem de harfiyen. Hiç değiştirmeden. İnti-
hal'ın bundan kesin debli olabilir mi?!
İşlerimin çokluğu abesle iştigale zaman
bırakmadığı ve bu pehüvan tefrikasından
sıkıldığım için konuyu burada kapaüyo-
rum.
Kalender, çelebi, utangaç
bir 'usta'nın ardından
Kare Metal'de
başlayan
serüven
SEYHAN TOPUZ - Geçen şubat ayın-
da İsmail (Sakızb) Usta'yı (1935-992)
kaybettik... Kalp krizi...
Bir grup sanatçı son yolculuğunda ya-
nındayız. Eksiklerimiz var, haberin ula-
şamadığı. Sonralan sık sık onu konuşu-
yoruz, sevgiyle, saygıyla.
Seramik sanatçılan için Hasan (To-
gay) Usta neyse, biz heykelciler için de
ismail Usta odur.
Edirne'den 2. Dünya Savaşı sırasında
her şeyini bırakıp İstanbul'a göç eden bir
ailenin oğlu olan İsmail Usta, 7 yaşında
bir karyola fabrikasında çırak olarak ça-
Uşmaya başlar. Oklua gitmeye, çocuklu-
ğunu y^.şamaya vakti obnaz. Askerlik
dönüşü, bir raslanü sonucu, İlhan Ko-
man, Şadi Çabk, Sadi Öziş tarafından
1956'dâ kurulan ve İstanbul'daki ilk de-
mir eşya tasanm atölyesı olan Kare Me-
tal"e gelir ve işe alınır. Kare Metal'de bir
araya gelen sanatçılann özgün tasanm-
ları o sıralar
yurtdışında
da ilgi çekmiş,
Fransa'da L-
Architecture
Aujourd'hui,
1958-yayım-
lanmıştır.
İsmail Usta
arük 20 yaş-
lannda, öz-
günlük ve es-
tetik gibi
kaygılan ön
planda tutan
sanatçılarla
birlikte ola-
cağı uzun bir serüvenin başlangjcın-
dadır. 1958'de, dönmemek üzere yurt
dışına giden İlhan Koman ve daha sonra
Şadi Çabk aynbr. Sadi Öziş ile birlikte
Kare Metal 1967 yıbna kadar sürer.
70'li yıllann başında Çağlayan'a taşı-
nan İsmail Usta artık yalnızdır. Demir
atölyelerinin tekdüze işlerinden pek hoş-
lanmaz, sanatçılann, daha çok uğraşü-
ran ve daha az para getiren işlerinde ça-
bşmayı yeğler. İlk bakışta, atölye, diğer
demirci atölyelerinden farksız gibi görü-
nür. İçeri girince, önce hayvanlar dikka-
tinizi çeker. Köpek, kedi, kanaryalar he-
men her zaman vardır. Arka odalan gü-
vercinler ve tavşanlar mekân tutmuştur.
•peçeb süs tavuklan ve kuzular ortabkta
dolaşır. Maymun, tilki, sülün ve keklik-
ler gelir, giderler. Sonra, göz duvarda ve
raflarda öylece isııflenmiş bazı objelere
takıbr. İsmail Usta'nın heykelleridir
bunlar. özenle ve saygıyla yapılmış-
lardır. Onlardan söz etmek istememesi,
başını eğip gülümseyerek dudaklarnun
arasından bir şeyler mınldanması sizi ya-
nıltmasın. Bunlar otuzu aşkın yıldır sa-
natçılarla bırbkte olan ve benzer heye-
canlan paylaşan Usta'nın duyarb ve öz-
gün ürünleridir.
Onunla çalışmak ayn bir âlemdir. İşini
bilir, malzemesini iyi tanır. Ustabkta ek-
siği yoktur. 7 yaşından beri duraksız ça-
bşmış; çoğumuza ayn ayn emeği geçmiş-
tir.
Yapı olarak içe dönük, sessiz, utan-
gaç, mütevaa, az konuşan, parayla ilgili
obnayan. kalender, çelebi bir adamdı
sevgili İsmail Usta.
tsmail Sakızh
Bakan Sağlar:
Amaç, kitaba
özgürce
ulaşabilmek
İstanbul Maber Servisi - Kütüphane Haf-
tası'nın başlaması nedeniyle Kültür Baka-
nı Fikri Sağlar yaptığı konuşmada 10 yılı
aşkın bir süredir özgürce düşünebilme ve
düşündüğünü özgürce ifade edebilmenin
önüne engeller getirildiğmi söyledi. Sağ-
lar, amaçlannın hiçbir yasak ve sınırlama
olmadan kitaba özgürce ulaşabilen bir
toplum yaratmak olduğunu vurguladı.
28'inci Kütüphane Haftası nedeniyle
Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde düzenle-
nen törene katılan Fikri Sağlar, Bilgi İşlem
Merkezı, Görme Engelbler için Okuma
Bölümü ve Ses Kayıt Stüdyosu'nun açıbş-
lannı yaptı. Sağlar. törende yaptığı konuş-
mada kütüphanelerin demokrasi bilinci ve
kültürünün oluşması sürecinde vazgeçil-
mez işlevleri bulunduğunu belirterek, kü-
tüphanelerin farklı bir bakış açısı ile ele
alınmasının , zorunlu olduğunu söyledi.
Gecmış hük^met döneminde yapılanlan
eleştiren Sağlar, daha sonra şunlan söyle-
di:
"Bir yandan çağ atlama nutuklan atıbr-
ken, diğer yandan kitaplar yasaklanmış,
yazarlan kovuşturmalara uğramış, salt
yazarlar değil kitaplan da tutuklanmış,
gazete. dergi, televizyonda birer suç aleti
olarak sergilenmiştir."
Türkiye'deki 997 kütüphanede toplam
8 milyon 930 bin 267 kitap bulunduğunu,
bunlardan yararlanan okuyucu sayısının
ise 18 milyon 730 bin 918 olduğunu bebr-
ten Sağlar, bu sayılann son derece yetersiz
olduğunu söyledi. Sağlar büyük kentlerde
"örnek Halk Kütüphaneleri" oluşturula-
cağını, biçim ve personel 'yaklaşımı ve
kapsam açısından toplumun beklentileri-
ne uygun hale getirileceğini bebrtti. Yaz-
ma ve Basma Eserlerini yaşatmak ve
korumak amaayla "Kitap Hastanesi"
kurulması için çalışmalann yapıldığını be-
lirten Sağlar aynca "Kitap Pataloji Araş-
tırma Merkezı" ve "Restorasyon Merkez-
leri" kurulması için etüd projeleri hazırla-
tıldığını da söyledi.
Öte yandan çocuk romanlan ile tanınan
yazar Kemalettin Tuğcu kütüphanesini
Çocuk Vakfı'na bağışladı.
Hafta nedeniyle bugün "Köy Enstitüle-
rinde Kütüphane Kitap ve Okuma" ko-
nulu bir panel düzenlenıyor.
Uluslararası Seramik Akademisi genel kurulu 5-10 ekim tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleştirilecek
Seramikçiler tstanbul'da buluşuyor
Kültür Servisi-UNESCO'nun
bir yan kuruluşu olarak
Cenevre'de kurulan
Uluslararası Seramik Aka-
demisi'rin (IAC) genel kurulu
5-10 ekim tarihleri arasında
İstanbul'da toplanıyor.43
ülkeden 400'e yakın üyesi
bulunan kuruluşun İstanbul
tpplantısı Mimar Sinan
Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Seramik Ana Sanat
Dalı tarafından düzenlenıyor.
25 yıl önce Prof. İsmail Hakkı Oygann
girişimi ile ilki İstanbul'da gerçekleştiri-
len IAC toplantısının ikincişinin tanıtımı
ile ilgili dün Mimar Sinan Üniversitesi'-
nde bir toplantı düzenlendi.Toplantıya
Akademi başkanı İsviçre'li Rudolf
Schnyder.genel sekreter Marie-Therese
Coullery, MSÜ rektörü Prof.Gündüz
Gökçe .Prof.Dr.Sadi Diren ve Prof.Dr.
Benl Anılanmert katıldılar.Başkan
Schnyder, Akademi'nin kendi yapısmda
tek \e özel bir kuruluş olduğunu aktara-
rak şu bılgileri verdi, 'Toplantılanmız
görsel ve iletişim ağırlıklı oluyor. Ulusla-
rarası düzeyde sanatçılann işlerini birbir-
lenne göstenneleri ve karşılıkb bilgi alı-
şverişi amaçlanıyor. Dünya önemli deği-
şimlere sahne oluyor. Örneğin kısa süre
önce Doğu Avrupa ülkelerinde yaşanan
değişimler...İstanburda düzenleyeceği-
miz toplantıyı da bildiğiniz nedenlerden
ötürü protesto etmek isteyen gruplar var.
Bu yönde merkeze çeşitli mektuplar gel-
dı. Ama biz uluslararası bir organizasyo-
nuz. Sanatla,sanatçılarla ve yaşamla ilgi-
leniyoruz."
Uluslararası Seramik Akademisi genel
sekreteri Marie-Therese Coullery, resmi
değil 'gönüllü' bir kuruluş olduklanna
dikkat çekerek.ınsanlara yönelmeyi he-
deflediklerini, bu işte zevk ve görevi bir-
likte yürüttüklerini aktanyor. Akademi'-
nin Cenevre'deki merkezi tüm dünya sa-
natçılannın kayıtlı olduğu bir bilgi mer-
kezi görevi görüyor.
Uluslararası Seramik Akademisi'nin
İstanbul toplantısı ıçın belirlenen bütçey-
Rudolf Schnyder 18 yıldır Uluslararası Seramik Akademisi'nin başkanlığmı yürütüyor.
le ilgili olarak şu bilgiler aktanbyor,'Bu tür
organizasyonlarda sanatcılar kendi mas-
raflannı kendileri karşılıyor. Kültür Ba-
kanbğı'nın doğrudan katîcılan oldu.Örne-
ğin sergi mekanlan ücretsiz olarak verildi.
Dışişleri Bakanlığı Kültür İşleri Müdürlü-
ğü de destek verecek. 'Akddemi başkanı
Schynder, organizasyon bütçesi hakkında
şu aşamada kesin bir rakam vermiyor.
Uluslararası Seramik Akademisi'nin yıllık
bütçesinı ise 25000 İsviçre frangı olarak
söylüyor. Akademi toplantılan 25 yıl bo-
yunca katıbm yönünden nasıl bir grafik
çizdi? Schynder şöyle yanıtbyor.'400 üye-
miz var. Katılımlar 80-100 arasında değişi-
yor. İstanbul toplantısı için 130 kişi başvur-
du."
Genel Kurul sırasında İstanbul'da bir
dizi etkinlik gerçekleştirecek. Bu çercevede
5 ekim pazartesi günü İbrahim Paşa Sa-
rayı'nda Türk seramik sanatçılannın yapı-
tlanndan oluşan bir sergi açılacak. Aralan-
nda Füreya Koral. Candeğer Furtun,Beril
Anılanmert, Sadi Dıren, Filız Özgüven
Galatalı, Atılla GalatahAyfer ve Sabit
Karamani, Şeyma Reisoğlu Nalça,Gün-
gör Güner, Bingül Başanr, Dalya Anter ve
Efsun Ergüven'in de yeraldığı 40 seramik
sanatçısının yapıtlan yer alacak.Yabancı
sanatçılann yapıtlanndan oluşan serginin
açıbşı ise 6 ekim salı günü Yıldız Sarayı Si-
lahhane'de gerçekleştirilecek. Bu sergiye
seramik dünyaşının yakından tanıdığı
Emidio Galassi (İtalya), Kyoko Tonegawa
ve Dennis Parks (ABD). Suck Woo Park-
(Finlandiya), Janet Mansfield (Avustral-
ya), Jo-Anne Caron ve Carmen Dionyse-
(Belçika), Arne Ase (Norveç) ve Ann Mor-
timer (Kanada) gibi sanatcılar katılacak.
İsrail 18 sanatçının 60 yapıtı ile, Almanya
Karl ve Ursula Scheid'ın düzenlediği
'Grup 83'le temsil edilirken, Chambre Sy-
ndical des Ceramistes et Ateliers d' Arts
adlı Fransız grup da yapıtlan ile İstanbul'a
bir köprü kuracak. 'Kobaltın Mavi Dün-
yası' adlı sergiyle gündeme gelecek olan
grupta Jacques Buchholtz,İstanbul'a kura-
caklan bağlantıyı şöyle açıkbyor, 'Marco
Polo'dan bin yıl önce de Roma İmparator-
luğu ve Çın arasında ilişkıler vardı. Türk
satıcılar, İskenderiyeli denizciler, Antak-
yalı kervanalar, KonstantinopoUs'in göz-
de olduğu dönemde Doğu ile Batı arasında
dev bir ticaret ağı oluşturmuşlard: Kobalt,
ipek ve değerli taş ticareti Kahraman ruhlu
gezginler, birkaç imparatorun zevki için
çamur ustalannın ellerinde harikalara dö-
nüşen nadir bir madeni taşımak için akıl al-
maz yollara başvurdular: Bu maden ko-
balttı...
UNESCO'nun bir yan kuruluşu olarak
1953 yıbnda Henry Raynaud tarafından
Cenevre'de Ariana Müzesi'nde kurulan
IAC,o tarihten bu yana seramik alanında
etkinlik gösteren sanatçılan,müze müdür-
lerini.öğretim kurumlannı.sanat yazarla-
nnı ve galerileri çatısı altında toplayan
uluslararası bir forum olma özelliğini ko-
ruyor.IAC.yayınladığı bültenleri.düzenle-
diği uluslararası sergi ve konferanslan ile
seramik dünyaşının iletişim merkezı olarak
algılanıyor Akademinin bünyesinde 302
seramik sanatçısı,20 müze müdürü,ı9 sa-
nat eleştirmeni,5 koleksiyoncu,9 seramik
okulu, 400'e yakın üye bulunuyor.