23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 A MART1992 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR SANAT 13 Izoılr'de kfittüp etkinlikleri • KûltürServisi - İzmir'de bu hafta içinde, Atatürk ve Fransız kültür merkezlerinde bırer sergı. gösteri, söyleşi ve açıkoturumgerçekleştirilecek. İzmir Kültür Sanat Derneği Başkanı Sadık Kınmlı, 16 martta Atatürk Kültür Merkezi'nde yapılacak, "Resimde çağdaş sanat" konulu açıkoturuma Doç. Dr. Doğan Özlem ile Yrd. Doç. Dr. Bilal Erdoğan'ın konuşmacı olarak katılacaklannı bildirdi. Sadık Kınmlı, 18 mart günü ise Fransız Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek "tartışmalı felsefe söyleşisinde" bilim felsefesinin ele alınacağını kaydetti. Öte yandan, İzmir Amatör Fotoğraf ve Şinemaalar Dernegi Yönetim Kurulu Üyesı Cavit Kürnek, son yıllarda objektifineyakalananlan, lömarttan itibaren Fransız Kültür Merkezi'nde sergileyecek. Tıp Günleri 92' için konser • Kültür Servisi - Kültür Bakanlığı Çukurova Devlet Senfonı Orkestrası, Adana Tabip Odası'nca düzenlenen "Tıp Günleri 91" etkinlikleri çerçevesinde bir konser verecek. 13 mart cuma günkü "TıpGünlen 92" konserine. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası sanatgsı Ayşcgül Sanca Solist olarak katılacak. Pıyanist Sanca'nm, Mozart'ın "21. Piyano Konçertosu'nu sunacağı bu haftaki konserde. CDSO ılk kez bir Türk bestecininesennedeyer verecek. Nevit Kodallı'nın '"Tellı Turna" suilini seslendırecek orkestra, daha sonra Ravel'inBolerosu ile Çukurovalı klasik müziksevcrlere, bol ritimli ve hareketli dakıkalar yaşatmaya çalışacak. Atatürk kitaplığı • Kültür Servisi - Atatürk ve Kurtuluş Savaşı hakkında çok yönlü kitaplıklardan bin olan Yapı Kredi Atatürk Kitaplığı, ODTÜ lü öğrenci ve öğretim üyelerinın kullanımına açıldı. Yapı Kredi Atatürk Kitaplığı'nda bulunanyerli veyabancıdıldeyazılmış Atatürk ile ılgili çok sayıdaki kitap, yine yerli ve yabancı yazarlar larafından kalemealınmış. VVarren Beatty Evlendi • AA(LosAngeles)-ABDliaktör VVarren Beatty, "Bugsy" fîlmindekı rol arkadaşı Annette Bening ile evlendi. Beatty'nin menajerinin bugün yaptığı açıklamada, çiftin kısa bır süre önce evlendiği ve "çok mutlu" olduğu kaydedildi. 55 yaşıdaki Beatty ile 33 yaşındaki Bening arasmdaki duygusal yaltınltğm. "Bugsy" filmiçekimkrL- . sırasında başladığı belirtıldı. Tiyatro... Tiyatro'da Muhsin Ertuğrul • Kültür Servisi - Aylık Tiyatro... Tiyatro dergısınin mart sayısıçıktı. 100. doğum yilı nedeniyle Muhsin Ertuğrul'un konuedildiği sayıda. Şakir Eczacıbaşf nın sanatçı üzenneyazılan ve çektigi fotoğraflann yanı sıra Ertuğrul üzerine akademik çalışmalar yapan, kitap ve yazılaryazan Prof. Özdemır Nutkuve Efdal Sevinçli'nin özgün yazılan, .. ._ - ^^_ «^ • Yıldız Kenter, Mutasm Ertuğrul V a s f i j ^ Zobu, M ücap Ofluogju, Necdet Mahfi Ayral, Müşfik Kenter, Sadri Ahşık gibi Muhsin Ertuğrul ileçahşmış oyunculann. sanatçı ile ilgili anılan yer alıyor. Dergıde aynca. bu ay yenı kurulup gösterilenne başlamış olan Oyuncular Topluluğu ve Yada Tiyatro topluluklan, Şehir, Devlet ve özel tiyatrolann sergiledikleri oyuniar hakkında haberler de bulunuyor. Anatolia'da haftasonu etkinlikleri • Kültür Servisi - Anatolia'da 14 ve 15 mart günleri çeşitli etkinlikler gerçekleştirilecek. 14 martta saat 15.00'te Erdoğan Bozok ve Sema Ündeğer'in "Merhaba Mizah" konulu söyleşileri ile başlayacak günde saat 17.30'da rock ve pop şarkılannı içeren dinleti, saat 19.00'da ise "Ballıkayalann doğal park ılan edilmesi ûzerine" Grup Günbatmadan'ın söyleşi ve savdam gösterisi yer alacak. 15 marttaki program saat 15.00'te Kamil Yavuz ve Sema Ündeğer'in "Merhaba Mizah" konulu söyleşileri ile başlayacak Onok Bozkurt'un gitardinletisi saat 17.00'de, Tanju AkJeman'ın "Şiirlerle İnsan" konulu saydam gösterisi ise saat 18.00'den itibaren izlenebilecek. Baro Ljokali'nde imza • Kültür Servisi - İstanbul Baro LokalTnde, Varlık Dergisi'nin işbirliği ile düzenlenen kültür ve sanat etkinbklerinin 14martcumartesi günkü konuklan Sennur Sezer ve Adnan Özyalçıner olacaklar. Sezer ve Özyalçıner, "İletişim araçlan karşısında günümüzde şiir ve hikaye" başlıklı konuşmalanndan sonra kitaplannı imzalayacak ve okurlarla söjleşecekler. 21 martta Sevilay Nihan ve Pınar Çekirge'nin "Marjinal kadınlar" 28 martta ise Asım Bezirci ve Kemal Özer'in "Şimegerçekçilik" konulannda söjleşecekleri etkinlikler hercumartesi saat 16.00'da Karya Sineması'nın üst katında gcrçekleşiyor istanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün'ünGüngör Dilmen'e yanıtı: 'Kuşlar' özgün bir müzikaldir, bir fantezidir Kültür Servisi - 7 mart cumartesigünübusayfada, Güngör Dilmen 'in Şehir Tiyatrolan 'nda sahnelenen ''Kuşlar''oyunuyla ilgilibir yazısım yayımlamıştık, "Uyarlamamı, Çevirinin Çevirisimi?"başhğını taşıyanyazıda Güngör Dilmen, Aristofanes'in "Kuşlar"ımn Gencay Gürün tarafından "aklına estiğigibikalem oynatılarak " yorumlandığınıyazıyordu. Dilmen, "Kuşlar" oyununu Yunanca ashndan dilimize çeviren Azra Erhat-Sabahattin Eyuboğlu 'nun Türkçe metinlerinden örnekler vererek Gencay Gürün 'ün asılolarak bu metni kullandığmı ilerisürüyordu. Şimdi söz sırası Şehir Tiyatrolan GenelSanat Yönetmeni ve ''Kuşlar''oyununun çevirmeni Gencay Gürün 'de. Gürün 'ünyanıtını sunuyoruz. GENCAY GÜRÜN (İstanbul) - Tiyatro eleştirmenlerinin yeni oyunlan eleştirme- leri, sadece haklan değil, üstelik görevle- ridir. Eleştirmeden hoşlanılır veya hoşla- nılmaz, ama buna saygı duyulur ve cevap vermeye kaJkmak akla gelmez. 7 Mart 1992 tanhli gazetenızde, "Uyarlama mı, Çevirinin Çevirisi mi" başlığı altında Güngör Dilmen'in bir yazısı çıktı. Bundan 5 yıl önce sahnelenen ve temsilleri devam eden "Kuşlar" oyunuyla ilgili bu yazı, eleştiri ile ilgisi bulunmayan ve başlığından dahı anlaşılacağı üzere bir suçlama ve şahsıma yönelik sebebini anlayabilmeme imkan bulunmayan bir saldın niteliğinde olduğundan cevap vermek zorunluluğunu duydum. "Kuşlar"ın, 5 yıl evvel sahnelenmeye başladığı dönemlerde, Güngör Dilmen'in bir eleştin yazdığını haurlamıyorum. 5 yıl düşündükten sonra da yazabildiklerinin gerceklerle ilgili hiçbir yönü bulunmsdığını belirtmek zorundayım. Güngör Dilmen, yazısında 3 nokta üze- rinde durmaktadır. Ele aldığı ilk nokta, klasık eserlerin aslı- na sadık olarak sahnelcnmcsı gerektiğidir. İkınci nokta, klasik bir yazann .eserine sahıp çıkmaya çalıştığımdır. Üçüncü nokta ise yaptığım tercümede, bu eseri as- hndan tercüme etmiş A. Erhat-S-Eyuboğlu 1 nun çevirisini, "hatta bazen manasını anlamadan" aynen aldığımdır. Bu son iki hususu öne sürerek benı ne hikmetse Türkçe yerine Arapça bir deyiş kullanarak "intihal" ile suçlamaktadır. Klasik eserler nasıl salmelenir? Bu 3 noktayla ilgili cevaplanmı aşağıda ya- zıyorum. "Şehir Tiyatrolan, klasikleri asıllanna en yakın biçimde sahnelemeye özen göster- miştir" diyerek bunu saygılı bir davranış olarak niteliyor. Bu, ancak tiyatro ile ilgili olmayan kişileri değişmez bir gerçek gibi etkıleyebilir. Tiyatrocuiar bu kavramın ne kadar tartışmaya açık olduğunu bilirler. Declan Donellan'ın 12. Geceile Fırtına'- yı tanınmaz hale getirdiği veya Richard Eyre'i IH'üncü Rkhard'ı, pseudo-Nazi gibi oynatüğı için eleştiren çıkmadığı gibi gecen yıl Şehir Tiyatrolan'nda sahnelenen Kral Lear hiç de klasik biçimde sahnelenmediği halde en iyi yönetmen ödülü aldı. ABD'de Hamlet'in modern giysilerle sahnelenmesi de kimseyi rahatsız etmedi. Eleştinler seçilen biçime değil, sonuca yöneliktir. Yoksa yönetmenleri kısıtlamak hiçbir ciddi tiyatrocunun düşüneceği şey değıldir. Güngör Dilmen, Aristofanes'in isminın yanına kendi ismimi de yazarak onun eserine sahip çıküğımı iddıa ediyor. Bir kere "Kuşlar" çeviri değildir. Uyarlama bile değildir. Aristofanes'ten yola çıkılarak yazılmış özgün bir müzikaldir, bir fantezidir. "Aristofanes buna razı olur muydu" diye soruyor. Bu konulan çok iyi bildiği anlaşılan Güngör Dilmen, Euripides'in, "Medea"sını, "Kurban" ismiyle Ânadolu köyüne getirdiğine göre yazarlann buna itiraz etmeyecekleri anlaşıbyor. Kaldı ki metin olarak bir klasikten veya bilinen bir oyundan yola çıkılarak bambaşka bir eser yaratmak da asırlardır yapılagelen bir şeydir. Shakespeare'den Anouiîh'a, VVesker'e, Stoppard'a kadar pek çok örneği vardır. "Mme Butterfly" operasınıalıp"MissSaigon", "RomeoJul- iet"i de "Batı Yakası" müzikaline dönüştürdüler diye kimsenin eleştirildiğıni de duymadım. Aristofanes'in oyunlan, yurdumuzda çok uzun zamandır gcnellikle tutmuyordu. Zamanında. danslı, müzikli, günccl dedikodulu, geniş halk kitlelerine yönelik İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan genel sanat yönetmeni Gencay Gürün: 'Kuşlar', benim ne ilk ne de son çevirim. oyuniar yazan Aristofanes'in günümüzdeki karşılığı müzikaldir diye düşünerek Kuşlar'ın sadece iskeleti alındı. Başarılı olup olmadığına seyirai karar verir Olaylar, kişiler, sahneler değıştmhp gün- celleştirildi, şarkılar yazıldı. ortaya özgün bir oyun çıktı. Aristofanes'in eserinden hareket ettiğim için başa tabii onun ısmıni koydum. Koymasaydım bu "intihal" olurdu. Ama ilave edilen, değiştirilen bütün bölümleri ve şarkı sözlenni yazan kişi olarak kendi ismimi de eklemem sadece bir hak değil, aynca yasal bir zorunluluktur. "Gürün . İstediği gibi kalem oynatmış, sonra kendi adını Aristofanes'in yanına ekleyivermiş, buna hakkı yok" demeye asıl Dilmen'in hakkı yoktur. Çünkü her yazann her konuda kalem oynatmaya hakkı vardır. Başaralı olur ya da olmaz, ona seyirci karar verir. "Kuşlar", 5. yılında hala Şehir Tiyatrosu'nun en çok seyirci çeken oyunlanndandır. Belki de Dilmen'i böyle bir saldınya yönelten unsur. genellıkle Türkiye'de az seyirci çeken Yunan klasiklerinin böyle bir çeşitlemesinin rağbet görmüş oluşudur. Geielim üçüncü. Erhat-Eyuboğlu çevirisini, b*.zen de anlamadan yanlış kullandığım ıddıasına. Evvela tevazu kaidelerine aykın bile olsa bir hususu belirteyim: "Kuşlar" benim ne ilk cevinmdir ne de sonuncusudur. Türk sahnelerinde oynanmış bır haylı çevirim vardır ve bunlar eleştirmenler tarafından genellikle başanlı olarak tanımlanmış ve hatta ödüllendirilmiştir. Çeviri açısından "Kuşlar"ın durumu biraz değişiktir. Dilmen'in de dediği gibi "istediğim gibi kalem oynattığım iÇin" oyunda Faruk Cimok'un resimlerinden oluşan sergi Galeri Lebriz'de sürüyor Neşeli resimlerin 'yok olan' insanlarıAHU ANTMEN(lstanbul)- Yağmurlu bir İstanbul sabahı, Taksim Mey- danı... Bir gece, akordeon sesleriyle yankılanan Çiçek Pasajı. Güneşli bir öğleden sonra "aileye mahsus" birçay bahçeşinde yaşanan bir ke- yif, Anadolu Kavağı...Bir piknik, Çamlıca'da. İstanbul. Yitip giden çoğu güzelliğine karşın, dimdik olmasa da ayakta, yaşını dolduruyor. Nişantaşı'ndaki Galeri Lebriz'de resim- lerini sergileyen Faruk Cımok. yok olan Istanbul'a ağıt mı yakıyor? Hayır. Cimok'- un resimlerinde İstanbul tüm neşesiyle gü- lüyor izleyiciye; bir Çiçek Pasajı gecesi ya- şatıyor, ışıklara bürünmüş "yılbaşı Beyoğ- lu"sunda yürüyüşe çıkanyor. Bu "neşeli" resimlerde izleyiayi "eskiye götüren", daha çok insanlar, giyim tarzlan ve şık şap- kalan ile. Aslında Faruk Cimok, "Yok olmaması- ru istediği mekânlarda, 'yok olan' insanlan göstermek' istiyor... 1980 yılmda Galata Sanat Galerisi'nde açtığı ilk sergisi "Sansıcak İnsanlar"dan bu yana resimlerinde hep insan öğesini ön ,plana çıkaran Faruk Cimok, resmi araab- ğıyla öyküler anlattı. "Sansıcak İnsanlar"- da ve bu serginin ardmdan gelen birkaç ser- gjde, bu öykü, Faruk Cimok'un doğup bü- yüdüğü, gördüğü ve belli ki "beslendiği" yer olan Çukurova yöresiydi. Cimok, bitip tükenmeyen bir tutkuyla Çukurova insa- nının resmini yaptı, öyküsünü anlattı ve bu arada kendine özgü deformasyon tekniğiy- le kendine özgü ifade tarzını yakaladı. Öğrencilik döneminde etkilendiği min- yatür, derinlik arayışına girdiği sonraki yıl- larda Pieter Bruegel'in etkisine bırakmış kendisüıi,resmindekiçok fıgürlülük soru- nunu çözmek için bu ressamdan yararlan- mış. Faruk Cimok, resminde 'insan kala- balıklan'na yer verirken fıgürlerin kendi aralannda konuşmalannı da istiyor. Yeniden İstanbul'a dönecek olursak; yıl- lardır İstanbul'da yaşayan ve en iyi Çuku- rova'yı bilse de (çünkü Cimok için resim bir araştırma, hayal gücü sonra geliyor)ar- tık İstaubul'u soluyan ressam, bu son sergi- sinde İstanbul'u anlaüyor, çelışkileriyle. Bazen seviyor İstanbul'u, bazen alay edi- yor insanlanyla. Lüks bir fınonun yanına bir sokak köpeğini yerleştiriveriyor. bir bo- yaa çocuğunun tebessümünü göstermeye çalışıyor. Bir "sergi açılışf'nda en zengin, en şişman adamı en öne yerleştirip "resmi gerçekten bilenler" dediği kesimi galerinin arkasına itiyor, bir müzayedeyı neredeyse saf denilebilecek bir bakış açısıyla inceden inceden alaya alıyor... Faruk Cimok tükenmeyen bir tutkuyla Çukurova insanının resmini yaptı. Sanyer Halk Eğitim Merkezi, 'Bildirim* adlı ojoınu yann sahneliyor HayeFin yapıtı bürokrasiyi eleştiriyor Kültür Servisi - On iki yıldır aralıksız perde açan tek amatör tiyatro topluluğu olan Sanyer Halk Eğitim Merkezi Tiyatro Kolu, bu sezon sunduklan yedi oyunla repertuar tiyatrosu görünümü veriyor. Sanyer Halk Eğitim Merkezi oyunculan bu yıl 7 oyun sergileyecek. Topluluk. Sanyer Sanat Tiyatrosu ör- nekleri olarak adlandırdığı çahşmalannda Sabahattin Mutluer'in "'Sihirli Çizmeler", Haldun Taner'in "Gözlerimi Kapanm, Vazifemi Yapanm". Vaclav Havel'in "Bil- dirim", kolaj bir çalışma olan "İstanbul Hikâyeleri", Alfred Jarry'nin "Übü", Gür- can Başaran'ın gençlik oyunu "Herkes Bı- ze Bakıyor" ve Aziz Nesin'in çocuk oyunu "Pırtlatan Bal"ı sunuyor. Tüm oyunlann yönetmeni Sabahattin Mutluer. Oyunlardan "Sihirli Çizmeler", "Gözle- rimi Kapanm, Vazifemi Yapanm", "İstan- bul Hikâyeleri" ve "Pırtlatan Bal'ıngöste nmleri sürerken "Übü" 28 martta, "Her- kes Bize Bakıyor" 21 martta prömiyer ya- pacak. Havel'in "Bildirim"i ise yann saat 20.00'de Maçka Maden Fakûltesi'ndeki gala ile izleyici karşısına çıkacak. Vaclav Havel, "Bildirim"i ilk kez 1961- de yazmış, iki yıl sonra ise ekleme ve deği- şikliklerle yeniden kaleme almıştı. 1965'te Prag'da ilk kez sahnelenen oyun büyük ilgi ile karşılandı. "Bildirim", Dostlar Tiyat- rosu'nun hazırladığı "Buruk Ezgi" ve Şe- hir Tiyatrolan'nda sahnelenen "Görüşme- Kutlama-Çağn"dan sonra ülkemizde oy- nanan üçüncü Havel oyunu. Bu yapıt da Havel'in diğer çahşmalannda olduğu gibi bürokrasiyi eleştiriyor. "Bildirim"in iki kahramanı var, bürok- rasinin ıam ortasında yer alan müdür Josef Gross ile yardımcısı Jan Balas. Oyun, mü- dür ve yardıme. • ının çeşitli hile ve aldatma- calarla sürekli yer değiştinîielerini konu alıyor. Her terfı ve görevden alınma kısırdöngü- nün yeni bir halkası olurken yönetmen Sa- bahattin Mutluer'in yorumuyla. "... Oyu- nun kurgusal yapısında gördüğümüz gibi bireylerin kendini var etme çabalannı. bir şeylerin tek hâkimi olmaya yöneltmeleriyle birey olmaktan çıkıp hiçbir şey olamama ve sonuçta benzerleri arasında kaybolup gitmeleri, ardından gelenlerin de benzer bir fınale ulaştıklannın anlatımı ile yaşanan gerçeğın algılanmasına yardımci olmak- tadır." Zehra İpşiroğlu'nun Türkçeye çevirdiği oyunda Ümıt Arslan. Tarkan Çeper, Emın Meral, Melih Karaman, Üveyz Akınca, Zuhal Karademir, Deniz Selçuk, Bengül Akyıldız, Sanıye Bayraktaroğlu. Mehmet Öge, Abdullah Alparslan. Mustafa Kemal Bayrak ve Gülver Yenimahalleli rol alıyor- lar. Yönetmen yardımcılığını Gülver Yeni- mahalleli. Tarkan Çeper, Abdullah Al- parslan ve Deniz Selçuk'un üsilcndiği oyunda Mozaik. Cem Karaca, Jethro Tull. Yellovv Jackets ve Steve VVonder'ın bestele- rinden oluşan müzığı Erscl Scrdarlı \e Tar- kan Çeper düzcnledıler Aristofanes'ten o kadar az şey kaldı ki Dilmen'in, mal bulmuş mağribi gibi yazardan kalan o birkaç cümlenin çevirisine sanlarak "intihal" çığlıklan at- ması ve sankı bütün oyun birçeviriymiş iz- lenimini vermesi tuhaf oluyor. Malum ya intihal, bir başkasının eserini kendi eseri gibi sunmaktır. Fazla uzatmamak için Dilmen'in verdiği örneklerden sadece binne değineceğim. Erhat-Eyuboğlu'nun, Yunancadan yaptıklan çeviride yer alan: "- Sonra ağaç işlerinı kim yaptı?" "- Ağaçkakanlar ne güne duruyor, kapı- lan biçime sokuverdıler", cümlelerini ben, İngilizce metınden:. "- Peki tahta bölümleri nasıl halletüniz?" Onlan ağaçkakanlar halletti. Gagalanyla tak tak tak kapılan biçimlendiriverdiler" şeklinde çevirdiğim için "intihal" yapmakla suçlanıyonım. Aristofanes'in metninin kullanıldığı yer- lerde. çe\iri daha değişik nasıl yapılabilirdi de intihal olmazdı merak ediyorum. Yoksa sırf Erhat-Eyuboğlu'dan farklı olmak için tahtalan, ağaçkakanlan bir tarafa bırakıp - - Pckt«imalan nasıl soyduıuıü-.. -.._- - Tabii bıçakla diye mi çevirmeliydim? Tüm örnekler böyle olduğundan, Erhat- Eyuboğlu'dan bu İcadar farklı bir metne çalıntı damgası vurmaya Dilmen'in bile gücü yetmez. Zira verdiği örnekleri okuyanlann mantıklan bunu engeller. Güngör Dilmen, bir de Erhat-Eyuboğlu tercümesinde, "egemen sultan" diye özgün bir deyiş kullanıldığmı belirtiyor. "Başka dillerdeki çevirilerde böyle bir şey yoktur" diyor ve benim "nedir, ne değildir diye düşünmeden", Eyuboğlu'nun o "özgün deyişini" alarak "egemen kız" diye anlamsız hale getirdiğimi ekliyor. Bu deyiş başka dillerdeki tercümelerde yoktur diyen Dilmen hesabına üzülüyorum, çünkü bal gibi var. Elimdeki İngilizce metin şöyle: "... The gjrl, soverenignty" kelime kelime çevirirsek: "Şu kız, egemenlik". Demek Dilmen'in mantığına göre İngiliz çevirmen de Erhat-Eyuboğlu'dan çalmış. Aynca Dilmen benim metnimi, Erhat- Eyuboğlu çevirisine benzettiği zaman suçladığı gibi o çeviriden farklı bulduğu zaman da suçluyor. Mesela Erhat- Eyuboğlu çevinsınde, Herakles'e, "Sana hiç nüfus kağıdı çıkarttı mı baban" diye sordururken ben bunu "Baban seni nüfus memurluğuna götürdü mü?" diye saçma bir haJe getirmiş imişim. Çok ûzgünüm, olay Olimpos'ta geciyor Dilmen, bununla da yetinmeyıp benimle alay ediyor, o sözlerin aslının, "baban seni oymağa götürdü mü" olduğunu, o devirde babalann çocuklannı oymaklanna götür- düklerini yazıyor ve "Demek bizim memlekette babalar yenı doğan çocuklan kaptıklan gibi nüfus dairesine götürüyorlar. işte bu komiklik Aristofanes'te yok" diyor. Dilmen hesabına göre çok üzgünüm, ama bır kere ola\ bizim memlekette değil, Olimpos'ta geciyor. Sonra da bu "komiklik" Aristofanes'te -hiç değilse benim okuduğum yabancı me- tinlerde- var. İngilizce metin aynen şöyledir: "Did your father take you along to the phratry and haveyou enrolled?". Yani "Baban seni mensup olduğu akra- ba grubuna ya da oymağa götürüp kaydet- tirdi mi?" Günümüzde "phratry"nın karşılığı nü- fus kayıtlannın olduğu yerdir ve babalann çocuklan kapıp oraya götürmeleri de be- nim değil Aristofanes'in "komiklıği" olu- yor. 5 yıl rötarla kaleme alınmış ve aynca iler tutar yeri bulunmayan bu eleştirinin gerçek sebebini bilseydim Güngör Dilmen'e o konuda da şüphesiz cevap verirdim. Şimdilik sadece eleştiri, olması gerektiği gibi iyi niyetli. yapıa ve objektif değil de art niyetli. hırçın. güdümlü ve başanlı şeyleri yıkmaya yönelik olursa elcştinlenden çok eleştireni yaralar, demekle yetineceğim. Eğer >azdıklanna saygı duyulmasını isti- yorsa sanınm Güngör Dilmen, daha dikkatli olmak. kişısel antipatilerini işine kanşlımıadan. yıkma\a değil. yapmaya vönelmek zorundadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle