Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 A MART1992 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR SANAT 13
Izoılr'de kfittüp
etkinlikleri
• KûltürServisi - İzmir'de bu hafta
içinde, Atatürk ve Fransız kültür
merkezlerinde bırer sergı. gösteri, söyleşi
ve açıkoturumgerçekleştirilecek. İzmir
Kültür Sanat Derneği Başkanı Sadık
Kınmlı, 16 martta Atatürk Kültür
Merkezi'nde yapılacak, "Resimde
çağdaş sanat" konulu açıkoturuma Doç.
Dr. Doğan Özlem ile Yrd. Doç. Dr. Bilal
Erdoğan'ın konuşmacı olarak
katılacaklannı bildirdi. Sadık Kınmlı, 18
mart günü ise Fransız Kültür
Merkezi'nde gerçekleştirilecek
"tartışmalı felsefe söyleşisinde" bilim
felsefesinin ele alınacağını kaydetti. Öte
yandan, İzmir Amatör Fotoğraf ve
Şinemaalar Dernegi Yönetim Kurulu
Üyesı Cavit Kürnek, son yıllarda
objektifineyakalananlan, lömarttan
itibaren Fransız Kültür Merkezi'nde
sergileyecek.
Tıp Günleri 92' için
konser
• Kültür Servisi - Kültür Bakanlığı
Çukurova Devlet Senfonı Orkestrası,
Adana Tabip Odası'nca düzenlenen
"Tıp Günleri 91" etkinlikleri
çerçevesinde bir konser verecek. 13 mart
cuma günkü "TıpGünlen 92"
konserine. İstanbul Devlet Senfoni
Orkestrası sanatgsı Ayşcgül Sanca
Solist olarak katılacak. Pıyanist
Sanca'nm, Mozart'ın "21. Piyano
Konçertosu'nu sunacağı bu haftaki
konserde. CDSO ılk kez bir Türk
bestecininesennedeyer verecek. Nevit
Kodallı'nın '"Tellı Turna" suilini
seslendırecek orkestra, daha sonra
Ravel'inBolerosu ile Çukurovalı klasik
müziksevcrlere, bol ritimli ve hareketli
dakıkalar yaşatmaya çalışacak.
Atatürk
kitaplığı
• Kültür Servisi - Atatürk ve Kurtuluş
Savaşı hakkında çok yönlü
kitaplıklardan bin olan Yapı Kredi
Atatürk Kitaplığı, ODTÜ lü öğrenci ve
öğretim üyelerinın kullanımına açıldı.
Yapı Kredi Atatürk Kitaplığı'nda
bulunanyerli veyabancıdıldeyazılmış
Atatürk ile ılgili çok sayıdaki kitap, yine
yerli ve yabancı yazarlar larafından
kalemealınmış.
VVarren Beatty Evlendi
• AA(LosAngeles)-ABDliaktör
VVarren Beatty, "Bugsy" fîlmindekı rol
arkadaşı Annette Bening ile evlendi.
Beatty'nin menajerinin bugün yaptığı
açıklamada, çiftin kısa bır süre önce
evlendiği ve "çok mutlu" olduğu
kaydedildi. 55 yaşıdaki Beatty ile 33
yaşındaki Bening arasmdaki duygusal
yaltınltğm. "Bugsy" filmiçekimkrL- .
sırasında başladığı belirtıldı.
Tiyatro... Tiyatro'da
Muhsin Ertuğrul
• Kültür Servisi - Aylık Tiyatro...
Tiyatro dergısınin mart sayısıçıktı. 100.
doğum yilı nedeniyle Muhsin
Ertuğrul'un konuedildiği sayıda. Şakir
Eczacıbaşf nın sanatçı üzenneyazılan ve
çektigi
fotoğraflann
yanı sıra
Ertuğrul
üzerine
akademik
çalışmalar
yapan, kitap ve
yazılaryazan
Prof. Özdemır
Nutkuve
Efdal
Sevinçli'nin
özgün yazılan,
.. ._ - ^^_ «^ • Yıldız Kenter,
Mutasm Ertuğrul V a s f i
j ^
Zobu, M ücap Ofluogju, Necdet Mahfi
Ayral, Müşfik Kenter, Sadri Ahşık gibi
Muhsin Ertuğrul ileçahşmış
oyunculann. sanatçı ile ilgili anılan yer
alıyor. Dergıde aynca. bu ay yenı
kurulup gösterilenne başlamış olan
Oyuncular Topluluğu ve Yada Tiyatro
topluluklan, Şehir, Devlet ve özel
tiyatrolann sergiledikleri oyuniar
hakkında haberler de bulunuyor.
Anatolia'da haftasonu
etkinlikleri
• Kültür Servisi - Anatolia'da 14 ve 15
mart günleri çeşitli etkinlikler
gerçekleştirilecek.
14 martta saat 15.00'te Erdoğan Bozok
ve Sema Ündeğer'in "Merhaba Mizah"
konulu söyleşileri ile başlayacak günde
saat 17.30'da rock ve pop şarkılannı
içeren dinleti, saat 19.00'da ise
"Ballıkayalann doğal park ılan edilmesi
ûzerine" Grup Günbatmadan'ın söyleşi
ve savdam gösterisi yer alacak.
15 marttaki program saat 15.00'te Kamil
Yavuz ve Sema Ündeğer'in "Merhaba
Mizah" konulu söyleşileri ile başlayacak
Onok Bozkurt'un gitardinletisi saat
17.00'de, Tanju AkJeman'ın "Şiirlerle
İnsan" konulu saydam gösterisi ise saat
18.00'den itibaren izlenebilecek.
Baro Ljokali'nde imza
• Kültür Servisi - İstanbul Baro
LokalTnde, Varlık Dergisi'nin işbirliği ile
düzenlenen kültür ve sanat
etkinbklerinin 14martcumartesi günkü
konuklan Sennur Sezer ve Adnan
Özyalçıner olacaklar.
Sezer ve Özyalçıner, "İletişim araçlan
karşısında günümüzde şiir ve hikaye"
başlıklı konuşmalanndan sonra
kitaplannı imzalayacak ve okurlarla
söjleşecekler.
21 martta Sevilay Nihan ve Pınar
Çekirge'nin "Marjinal kadınlar" 28
martta ise Asım Bezirci ve Kemal Özer'in
"Şimegerçekçilik" konulannda
söjleşecekleri etkinlikler hercumartesi
saat 16.00'da Karya Sineması'nın üst
katında gcrçekleşiyor
istanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün'ünGüngör Dilmen'e yanıtı:
'Kuşlar' özgün bir müzikaldir, bir fantezidir
Kültür Servisi - 7 mart cumartesigünübusayfada, Güngör Dilmen 'in
Şehir Tiyatrolan 'nda sahnelenen ''Kuşlar''oyunuyla ilgilibir yazısım
yayımlamıştık, "Uyarlamamı, Çevirinin Çevirisimi?"başhğını
taşıyanyazıda Güngör Dilmen, Aristofanes'in "Kuşlar"ımn Gencay
Gürün tarafından "aklına estiğigibikalem oynatılarak "
yorumlandığınıyazıyordu. Dilmen, "Kuşlar" oyununu Yunanca
ashndan dilimize çeviren Azra Erhat-Sabahattin Eyuboğlu 'nun
Türkçe metinlerinden örnekler vererek Gencay Gürün 'ün asılolarak
bu metni kullandığmı ilerisürüyordu. Şimdi söz sırası Şehir
Tiyatrolan GenelSanat Yönetmeni ve ''Kuşlar''oyununun çevirmeni
Gencay Gürün 'de. Gürün 'ünyanıtını sunuyoruz.
GENCAY GÜRÜN (İstanbul) - Tiyatro
eleştirmenlerinin yeni oyunlan eleştirme-
leri, sadece haklan değil, üstelik görevle-
ridir. Eleştirmeden hoşlanılır veya hoşla-
nılmaz, ama buna saygı duyulur ve cevap
vermeye kaJkmak akla gelmez.
7 Mart 1992 tanhli gazetenızde,
"Uyarlama mı, Çevirinin Çevirisi mi"
başlığı altında Güngör Dilmen'in bir yazısı
çıktı. Bundan 5 yıl önce sahnelenen ve
temsilleri devam eden "Kuşlar" oyunuyla
ilgili bu yazı, eleştiri ile ilgisi bulunmayan
ve başlığından dahı anlaşılacağı üzere bir
suçlama ve şahsıma yönelik sebebini
anlayabilmeme imkan bulunmayan bir
saldın niteliğinde olduğundan cevap
vermek zorunluluğunu duydum.
"Kuşlar"ın, 5 yıl evvel sahnelenmeye
başladığı dönemlerde, Güngör Dilmen'in
bir eleştin yazdığını haurlamıyorum. 5 yıl
düşündükten sonra da yazabildiklerinin
gerceklerle ilgili hiçbir yönü bulunmsdığını
belirtmek zorundayım.
Güngör Dilmen, yazısında 3 nokta üze-
rinde durmaktadır.
Ele aldığı ilk nokta, klasık eserlerin aslı-
na sadık olarak sahnelcnmcsı gerektiğidir.
İkınci nokta, klasik bir yazann .eserine
sahıp çıkmaya çalıştığımdır. Üçüncü
nokta ise yaptığım tercümede, bu eseri as-
hndan tercüme etmiş A. Erhat-S-Eyuboğlu
1
nun çevirisini, "hatta bazen manasını
anlamadan" aynen aldığımdır. Bu son iki
hususu öne sürerek benı ne hikmetse
Türkçe yerine Arapça bir deyiş kullanarak
"intihal" ile suçlamaktadır.
Klasik
eserler
nasıl
salmelenir?
Bu 3 noktayla ilgili cevaplanmı aşağıda ya-
zıyorum.
"Şehir Tiyatrolan, klasikleri asıllanna en
yakın biçimde sahnelemeye özen göster-
miştir" diyerek bunu saygılı bir davranış
olarak niteliyor. Bu, ancak tiyatro ile ilgili
olmayan kişileri değişmez bir gerçek gibi
etkıleyebilir. Tiyatrocuiar bu kavramın ne
kadar tartışmaya açık olduğunu bilirler.
Declan Donellan'ın 12. Geceile Fırtına'-
yı tanınmaz hale getirdiği veya Richard
Eyre'i IH'üncü Rkhard'ı, pseudo-Nazi
gibi oynatüğı için eleştiren çıkmadığı gibi
gecen yıl Şehir Tiyatrolan'nda sahnelenen
Kral Lear hiç de klasik biçimde
sahnelenmediği halde en iyi yönetmen
ödülü aldı. ABD'de Hamlet'in modern
giysilerle sahnelenmesi de kimseyi rahatsız
etmedi.
Eleştinler seçilen biçime değil, sonuca
yöneliktir. Yoksa yönetmenleri kısıtlamak
hiçbir ciddi tiyatrocunun düşüneceği şey
değıldir.
Güngör Dilmen, Aristofanes'in isminın
yanına kendi ismimi de yazarak onun
eserine sahip çıküğımı iddıa ediyor.
Bir kere "Kuşlar" çeviri değildir.
Uyarlama bile değildir. Aristofanes'ten
yola çıkılarak yazılmış özgün bir
müzikaldir, bir fantezidir.
"Aristofanes buna razı olur muydu"
diye soruyor. Bu konulan çok iyi bildiği
anlaşılan Güngör Dilmen, Euripides'in,
"Medea"sını, "Kurban" ismiyle Ânadolu
köyüne getirdiğine göre yazarlann buna
itiraz etmeyecekleri anlaşıbyor.
Kaldı ki metin olarak bir klasikten veya
bilinen bir oyundan yola çıkılarak
bambaşka bir eser yaratmak da asırlardır
yapılagelen bir şeydir. Shakespeare'den
Anouiîh'a, VVesker'e, Stoppard'a kadar
pek çok örneği vardır. "Mme Butterfly"
operasınıalıp"MissSaigon", "RomeoJul-
iet"i de "Batı Yakası" müzikaline
dönüştürdüler diye kimsenin eleştirildiğıni
de duymadım.
Aristofanes'in oyunlan, yurdumuzda
çok uzun zamandır gcnellikle tutmuyordu.
Zamanında. danslı, müzikli, günccl
dedikodulu, geniş halk kitlelerine yönelik
İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan genel sanat yönetmeni Gencay Gürün: 'Kuşlar', benim ne ilk ne de son çevirim.
oyuniar yazan Aristofanes'in
günümüzdeki karşılığı müzikaldir diye
düşünerek Kuşlar'ın sadece iskeleti alındı.
Başarılı olup
olmadığına
seyirai
karar verir
Olaylar, kişiler, sahneler değıştmhp gün-
celleştirildi, şarkılar yazıldı. ortaya özgün
bir oyun çıktı. Aristofanes'in eserinden
hareket ettiğim için başa tabii onun ısmıni
koydum. Koymasaydım bu "intihal"
olurdu. Ama ilave edilen, değiştirilen
bütün bölümleri ve şarkı sözlenni yazan
kişi olarak kendi ismimi de eklemem
sadece bir hak değil, aynca yasal bir
zorunluluktur.
"Gürün . İstediği gibi kalem oynatmış,
sonra kendi adını Aristofanes'in yanına
ekleyivermiş, buna hakkı yok" demeye asıl
Dilmen'in hakkı yoktur. Çünkü her
yazann her konuda kalem oynatmaya
hakkı vardır. Başaralı olur ya da olmaz,
ona seyirci karar verir. "Kuşlar", 5. yılında
hala Şehir Tiyatrosu'nun en çok seyirci
çeken oyunlanndandır. Belki de Dilmen'i
böyle bir saldınya yönelten unsur.
genellıkle Türkiye'de az seyirci çeken
Yunan klasiklerinin böyle bir
çeşitlemesinin rağbet görmüş oluşudur.
Geielim üçüncü. Erhat-Eyuboğlu
çevirisini, b*.zen de anlamadan yanlış
kullandığım ıddıasına.
Evvela tevazu kaidelerine aykın bile olsa
bir hususu belirteyim: "Kuşlar" benim ne
ilk cevinmdir ne de sonuncusudur. Türk
sahnelerinde oynanmış bır haylı çevirim
vardır ve bunlar eleştirmenler tarafından
genellikle başanlı olarak tanımlanmış ve
hatta ödüllendirilmiştir.
Çeviri açısından "Kuşlar"ın durumu
biraz değişiktir.
Dilmen'in de dediği gibi "istediğim gibi
kalem oynattığım iÇin" oyunda
Faruk Cimok'un resimlerinden oluşan sergi Galeri Lebriz'de sürüyor
Neşeli resimlerin 'yok olan' insanlarıAHU ANTMEN(lstanbul)- Yağmurlu bir İstanbul sabahı, Taksim Mey-
danı... Bir gece, akordeon sesleriyle yankılanan Çiçek Pasajı. Güneşli
bir öğleden sonra "aileye mahsus" birçay bahçeşinde yaşanan bir ke-
yif, Anadolu Kavağı...Bir piknik, Çamlıca'da. İstanbul. Yitip giden
çoğu güzelliğine karşın, dimdik olmasa da ayakta, yaşını dolduruyor.
Nişantaşı'ndaki Galeri Lebriz'de resim-
lerini sergileyen Faruk Cımok. yok olan
Istanbul'a ağıt mı yakıyor? Hayır. Cimok'-
un resimlerinde İstanbul tüm neşesiyle gü-
lüyor izleyiciye; bir Çiçek Pasajı gecesi ya-
şatıyor, ışıklara bürünmüş "yılbaşı Beyoğ-
lu"sunda yürüyüşe çıkanyor. Bu "neşeli"
resimlerde izleyiayi "eskiye götüren",
daha çok insanlar, giyim tarzlan ve şık şap-
kalan ile.
Aslında Faruk Cimok, "Yok olmaması-
ru istediği mekânlarda, 'yok olan' insanlan
göstermek' istiyor...
1980 yılmda Galata Sanat Galerisi'nde
açtığı ilk sergisi "Sansıcak İnsanlar"dan
bu yana resimlerinde hep insan öğesini ön
,plana çıkaran Faruk Cimok, resmi araab-
ğıyla öyküler anlattı. "Sansıcak İnsanlar"-
da ve bu serginin ardmdan gelen birkaç ser-
gjde, bu öykü, Faruk Cimok'un doğup bü-
yüdüğü, gördüğü ve belli ki "beslendiği"
yer olan Çukurova yöresiydi. Cimok, bitip
tükenmeyen bir tutkuyla Çukurova insa-
nının resmini yaptı, öyküsünü anlattı ve bu
arada kendine özgü deformasyon tekniğiy-
le kendine özgü ifade tarzını yakaladı.
Öğrencilik döneminde etkilendiği min-
yatür, derinlik arayışına girdiği sonraki yıl-
larda Pieter Bruegel'in etkisine bırakmış
kendisüıi,resmindekiçok fıgürlülük soru-
nunu çözmek için bu ressamdan yararlan-
mış. Faruk Cimok, resminde 'insan kala-
balıklan'na yer verirken fıgürlerin kendi
aralannda konuşmalannı da istiyor.
Yeniden İstanbul'a dönecek olursak; yıl-
lardır İstanbul'da yaşayan ve en iyi Çuku-
rova'yı bilse de (çünkü Cimok için resim
bir araştırma, hayal gücü sonra geliyor)ar-
tık İstaubul'u soluyan ressam, bu son sergi-
sinde İstanbul'u anlaüyor, çelışkileriyle.
Bazen seviyor İstanbul'u, bazen alay edi-
yor insanlanyla. Lüks bir fınonun yanına
bir sokak köpeğini yerleştiriveriyor. bir bo-
yaa çocuğunun tebessümünü göstermeye
çalışıyor. Bir "sergi açılışf'nda en zengin,
en şişman adamı en öne yerleştirip "resmi
gerçekten bilenler" dediği kesimi galerinin
arkasına itiyor, bir müzayedeyı neredeyse
saf denilebilecek bir bakış açısıyla inceden
inceden alaya alıyor... Faruk Cimok tükenmeyen bir tutkuyla Çukurova insanının resmini yaptı.
Sanyer Halk Eğitim Merkezi, 'Bildirim* adlı ojoınu yann sahneliyor
HayeFin yapıtı bürokrasiyi eleştiriyor
Kültür Servisi - On iki yıldır aralıksız perde açan tek amatör tiyatro
topluluğu olan Sanyer Halk Eğitim Merkezi Tiyatro Kolu, bu sezon
sunduklan yedi oyunla repertuar tiyatrosu görünümü veriyor.
Sanyer Halk Eğitim Merkezi oyunculan bu yıl 7 oyun sergileyecek.
Topluluk. Sanyer Sanat Tiyatrosu ör-
nekleri olarak adlandırdığı çahşmalannda
Sabahattin Mutluer'in "'Sihirli Çizmeler",
Haldun Taner'in "Gözlerimi Kapanm,
Vazifemi Yapanm". Vaclav Havel'in "Bil-
dirim", kolaj bir çalışma olan "İstanbul
Hikâyeleri", Alfred Jarry'nin "Übü", Gür-
can Başaran'ın gençlik oyunu "Herkes Bı-
ze Bakıyor" ve Aziz Nesin'in çocuk oyunu
"Pırtlatan Bal"ı sunuyor. Tüm oyunlann
yönetmeni Sabahattin Mutluer.
Oyunlardan "Sihirli Çizmeler", "Gözle-
rimi Kapanm, Vazifemi Yapanm", "İstan-
bul Hikâyeleri" ve "Pırtlatan Bal'ıngöste
nmleri sürerken "Übü" 28 martta, "Her-
kes Bize Bakıyor" 21 martta prömiyer ya-
pacak. Havel'in "Bildirim"i ise yann saat
20.00'de Maçka Maden Fakûltesi'ndeki
gala ile izleyici karşısına çıkacak.
Vaclav Havel, "Bildirim"i ilk kez 1961-
de yazmış, iki yıl sonra ise ekleme ve deği-
şikliklerle yeniden kaleme almıştı. 1965'te
Prag'da ilk kez sahnelenen oyun büyük ilgi
ile karşılandı. "Bildirim", Dostlar Tiyat-
rosu'nun hazırladığı "Buruk Ezgi" ve Şe-
hir Tiyatrolan'nda sahnelenen "Görüşme-
Kutlama-Çağn"dan sonra ülkemizde oy-
nanan üçüncü Havel oyunu. Bu yapıt da
Havel'in diğer çahşmalannda olduğu gibi
bürokrasiyi eleştiriyor.
"Bildirim"in iki kahramanı var, bürok-
rasinin ıam ortasında yer alan müdür Josef
Gross ile yardımcısı Jan Balas. Oyun, mü-
dür ve yardıme. • ının çeşitli hile ve aldatma-
calarla sürekli yer değiştinîielerini konu
alıyor.
Her terfı ve görevden alınma kısırdöngü-
nün yeni bir halkası olurken yönetmen Sa-
bahattin Mutluer'in yorumuyla. "... Oyu-
nun kurgusal yapısında gördüğümüz gibi
bireylerin kendini var etme çabalannı. bir
şeylerin tek hâkimi olmaya yöneltmeleriyle
birey olmaktan çıkıp hiçbir şey olamama
ve sonuçta benzerleri arasında kaybolup
gitmeleri, ardından gelenlerin de benzer bir
fınale ulaştıklannın anlatımı ile yaşanan
gerçeğın algılanmasına yardımci olmak-
tadır."
Zehra İpşiroğlu'nun Türkçeye çevirdiği
oyunda Ümıt Arslan. Tarkan Çeper, Emın
Meral, Melih Karaman, Üveyz Akınca,
Zuhal Karademir, Deniz Selçuk, Bengül
Akyıldız, Sanıye Bayraktaroğlu. Mehmet
Öge, Abdullah Alparslan. Mustafa Kemal
Bayrak ve Gülver Yenimahalleli rol alıyor-
lar.
Yönetmen yardımcılığını Gülver Yeni-
mahalleli. Tarkan Çeper, Abdullah Al-
parslan ve Deniz Selçuk'un üsilcndiği
oyunda Mozaik. Cem Karaca, Jethro Tull.
Yellovv Jackets ve Steve VVonder'ın bestele-
rinden oluşan müzığı Erscl Scrdarlı \e Tar-
kan Çeper düzcnledıler
Aristofanes'ten o kadar az şey kaldı ki
Dilmen'in, mal bulmuş mağribi gibi
yazardan kalan o birkaç cümlenin
çevirisine sanlarak "intihal" çığlıklan at-
ması ve sankı bütün oyun birçeviriymiş iz-
lenimini vermesi tuhaf oluyor. Malum ya
intihal, bir başkasının eserini kendi eseri
gibi sunmaktır.
Fazla uzatmamak için Dilmen'in verdiği
örneklerden sadece binne değineceğim.
Erhat-Eyuboğlu'nun, Yunancadan
yaptıklan çeviride yer alan:
"- Sonra ağaç işlerinı kim yaptı?"
"- Ağaçkakanlar ne güne duruyor, kapı-
lan biçime sokuverdıler", cümlelerini ben,
İngilizce metınden:.
"- Peki tahta bölümleri nasıl halletüniz?"
Onlan ağaçkakanlar halletti.
Gagalanyla tak tak tak kapılan
biçimlendiriverdiler" şeklinde çevirdiğim
için "intihal" yapmakla suçlanıyonım.
Aristofanes'in metninin kullanıldığı yer-
lerde. çe\iri daha değişik nasıl yapılabilirdi
de intihal olmazdı merak ediyorum. Yoksa
sırf Erhat-Eyuboğlu'dan farklı olmak için
tahtalan, ağaçkakanlan bir tarafa bırakıp
- - Pckt«imalan nasıl soyduıuıü-.. -.._-
- Tabii bıçakla diye mi çevirmeliydim?
Tüm örnekler böyle olduğundan, Erhat-
Eyuboğlu'dan bu İcadar farklı bir metne
çalıntı damgası vurmaya Dilmen'in bile
gücü yetmez. Zira verdiği örnekleri
okuyanlann mantıklan bunu engeller.
Güngör Dilmen, bir de Erhat-Eyuboğlu
tercümesinde, "egemen sultan" diye özgün
bir deyiş kullanıldığmı belirtiyor. "Başka
dillerdeki çevirilerde böyle bir şey yoktur"
diyor ve benim "nedir, ne değildir diye
düşünmeden", Eyuboğlu'nun o "özgün
deyişini" alarak "egemen kız" diye
anlamsız hale getirdiğimi ekliyor.
Bu deyiş başka dillerdeki tercümelerde
yoktur diyen Dilmen hesabına
üzülüyorum, çünkü bal gibi var. Elimdeki
İngilizce metin şöyle: "... The gjrl,
soverenignty" kelime kelime çevirirsek:
"Şu kız, egemenlik".
Demek Dilmen'in mantığına göre İngiliz
çevirmen de Erhat-Eyuboğlu'dan çalmış.
Aynca Dilmen benim metnimi, Erhat-
Eyuboğlu çevirisine benzettiği zaman
suçladığı gibi o çeviriden farklı bulduğu
zaman da suçluyor. Mesela Erhat-
Eyuboğlu çevinsınde, Herakles'e, "Sana
hiç nüfus kağıdı çıkarttı mı baban" diye
sordururken ben bunu "Baban seni nüfus
memurluğuna götürdü mü?" diye saçma
bir haJe getirmiş imişim.
Çok ûzgünüm,
olay
Olimpos'ta
geciyor
Dilmen, bununla da yetinmeyıp benimle
alay ediyor, o sözlerin aslının, "baban seni
oymağa götürdü mü" olduğunu, o devirde
babalann çocuklannı oymaklanna götür-
düklerini yazıyor ve "Demek bizim
memlekette babalar yenı doğan çocuklan
kaptıklan gibi nüfus dairesine
götürüyorlar. işte bu komiklik
Aristofanes'te yok" diyor.
Dilmen hesabına göre çok üzgünüm,
ama bır kere ola\ bizim memlekette değil,
Olimpos'ta geciyor.
Sonra da bu "komiklik" Aristofanes'te
-hiç değilse benim okuduğum yabancı me-
tinlerde- var.
İngilizce metin aynen şöyledir: "Did
your father take you along to the phratry
and haveyou enrolled?".
Yani "Baban seni mensup olduğu akra-
ba grubuna ya da oymağa götürüp kaydet-
tirdi mi?"
Günümüzde "phratry"nın karşılığı nü-
fus kayıtlannın olduğu yerdir ve babalann
çocuklan kapıp oraya götürmeleri de be-
nim değil Aristofanes'in "komiklıği" olu-
yor.
5 yıl rötarla kaleme alınmış ve aynca iler
tutar yeri bulunmayan bu eleştirinin gerçek
sebebini bilseydim Güngör Dilmen'e o
konuda da şüphesiz cevap verirdim.
Şimdilik sadece eleştiri, olması gerektiği
gibi iyi niyetli. yapıa ve objektif değil de art
niyetli. hırçın. güdümlü ve başanlı şeyleri
yıkmaya yönelik olursa elcştinlenden çok
eleştireni yaralar, demekle yetineceğim.
Eğer >azdıklanna saygı duyulmasını isti-
yorsa sanınm Güngör Dilmen, daha
dikkatli olmak. kişısel antipatilerini işine
kanşlımıadan. yıkma\a değil. yapmaya
vönelmek zorundadır.