22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
lCUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 12 AĞUSTOS 1991 Mayın Tarlasıııda Ikinci Kilometre! Devlet üst yönetimi ile, YOK'ü ile, TRT'si ile, kâh en tutucu dinsel öğelerden, kâh liberalizmin en görgüsüz öğelerinden kaynağını alan inanılmaz lezzetsizlikte bir toplumsal yabancılaştırma, ucubeleştirme dramı sahneleniyor. Tüketime ve sadece ona kurgulanmış insanlar ve hele hele güneş sistemi ötelerinden bir yerden bu topraklara düştüğünü derin hüzünle düşünebildiğiniz son derece pragmatik ve duyarsız koşullandırılmalar içindeki genç insancıklar!.. Tüm cıvataları sökülmüş bir kamu yönetimi. Yağmaya dayalı bir yeni tür özel girişimcilik dünyası... ERHAN KARAESMEN Osmanlı'run son iki yüz yıb çileli bir ytlrü- yüştür. Birkaç yüzyülık egemenlik ve üstün- îflk parça parça sona eriyor. Başın dik, rilz- gânnı savurarak gittiğin yerlerden kamburu çıkmış, avurdu göçük bir dönüşü yaşıyorsun. Akbabalar lime lime etmeye hazırlanıyorlar yorgun bedenini. Derin uçurumlann kenann- daki kayalık, kıraç patikalarda ayağın delik deşik, aç-susuz, düşe kalka yüriltülüyorsun. Ama tam dibe iterlerken şahlaruyorsun. Öz- gürltik ve bağımsulık diyorsun. Akbabalan kaçırıyorsun. Yeni ufuklara doğru yeni yürü- yüşünü hazırbyorsun. Asbnda Türk toplumu, cumhuriyet dönem- lerini de daraltılmjş çukuriu yollarda yurüdü. ; tçerde yeni bir toplum düzeni yaratmanın ül- ' külü coşkusu ve dışarda yedi düveli dize ge- ;tirmiş bir Mustafa Kemal Atatürk'ün çizdiği iolağanüstü bağımsızhk portresinin prestijiy- j le ilk otuz yıl boyunca bu engebeler belki faz- la duyumsanmadı. Bu ilk dönemin hemen son rasmda ise uluslararası siyasal ve ekonomik düzenin denetimi geliverdi. Yoldaki çukurlar ' dış yardımlarla falan biraz dolduruldu. Ama yürüyüşün temposuna uluslararası denetim igeldi. Bu tarafa yaklaştıkça ve hele yeni kuşaklar- • da yeni tür bağımsızlık rüzgârları esmesiyle ! Türk toplumunun yürüyüşü artık mayın tar- ! lalarına doğru yönleniyor, yönlendiriliyor ol- du. ! Bu tarlayı miUicilikten gittikçe uzaklaştın- ! lan iktidarlar ile dostluk mertebesi tam kesti- irilemeyen, gözükür-gözükmez dış merciler, ! tahriklere kapılmaya yatkın Doğu Akdenizli ,'ve erkeksi toplumsal yapımızdan, ülkedeki et- ;nik köken, mezhep çeşitliliği öğesinden ve de- ' mokratik ulusal çıkarcı bir platformda buluş- jmadaki tutukluluğumuzdan da yararlanarak, fbirlikte, çabucak döşeyiverdiler. Uçurum ke- nanndaki patikanın ve sivri taşların ezası belki biraz daha mertçe bir açık işkenceyi gösteri- yordu. Mayın tarlası ise sinsiliğin, kalleşliğin simgesi. Ovanın ortasında yürürken aniden ta- rakalar. Kol, bacak, omuz birbirine kanşmış, havalarda uçuyor. Geçiştirildiğini sanıp iki adım daha attığında yeni bir gümbürtü. Ye- niden havalarda uçuşma. 1960'ların sonları ve 70'ler işte böyle geçti. Haşhaşta ve Kıbrıs'ta uluslararası çıkarlara biraz kafa tutayım de- diğinde seni birkaç yüz metre daha tarlaya sür- düler. Ekonomi batağa gitti. Sosyal dengeler altüst oldu. Çok adam kınldı. Çok adara mah- puslukta cefa çekti. Bu gelişmelere, daha fi- lozofça ve iyimser bir yaklaşımla sanayileşme- nin bedeli gözüyle bakanlar da oldu. Ancak dünya tarihinde bu bedeli bu denli ağır öde- yen pek az ülkenin adı geçecektir herhalde. Kahrolarak seyrediyoruz 1980'ler kafa göz yarmanın doruğudur: Üni- formalı müdahaleciler önce, onlan da aratan siviller sonra, ülkenin ve toplumun üzerinden silindir gibi geçiyorlar. Kahrolarak seyrediyo- ruz. Devlet üst yönetimi ile, YÖK'ü ile, TRT'si ile, kâh en tutucu dinsel öğelerden, kâh libe- ralizmin en görgüsüz öğelerinden kaynağını alan inanılmaz lezzetsizlikte bir toplumsal ya- bancılaştırma, ucubeleştirme dramı sahnele- niyor. Tüketime ve sadece ona kurgulanmış in- sanlar ve hele hele güneş sistemi ötelerinden bir yerden bu topraklara düştüğünü derin hü- zünle düşünebildiğiniz son derece pragmatik ve duyarsız koşullandırılmalar içindeki genç insancıklar!.. Tüm cıvatalan sökülmüş bir ka- mu yönetimi. Yağmaya dayah bir yeni tür özel girişimcilik dünyası... On yıla bir güzel sığdı- rılmış yetmiş küsur milyar dolar dış borcun tutsaküğı, stratejik mühimmatını tek bir kay- nağa bağlamış olmanın ezeli bağımlılığına ek- leniyor. Uluslararası ilişkilerdeki ciddiyetsiz- lik ve basiretsizlik ulusal onuru giderek ayak- lar altına alıyor. Gittikçe daha bağımlı bir ül- ke oluyorsun. Hem de olmayacak şeyler uğ- runa ulusal kişilik ödünü vere vere!.. Bunlar da, mayın tarlasının son on yılda üzerinde yürünen üç beş yüz metrelik bölü- münün çıkardığı toz duman, havada uçuştur- duğu kaslar, eklemler, parmaklar. Böylece bu acımasız yolculuğun yaklaşık birinci kilomet- resi tamamlanıyor. Ikinci kilometreye karşı yurtseverlik: Bu ka- rabasanın (kâbusun) yaratıcısı, bilinçli yıirü- tücüsü ve kaçınılmaz sorumlusu olan sistemin göçüşü yakın. Ufukta gözüküyor. Birileri yer- lerini alacak. Ama Türk tarihinin en ağır ve sevimsiz miras dosyasıyla birlikte!.. Bu devir- teslim işlemi tamamlanırken, gözükmez eller içine düştüğün ateşli bataklığın mayınlarım daha irileriyle, ileri teknolojili-elektronikli fa- lan daha bir modernleriyle takviye edecekler. Kendini, daha da cehennemleştirilmiş bu yü- rüyüşün ikinci kilometresi üzerinde bulacak- sın. Yurtseverlik zor iştir. Katlanacaksın bu bü- yük eziyete. En büyük gücün olan yetişmiş adamının son on yılda çok az başvurulduğu için epeyce körletilmiş de olsa hâlâ yeterince mevcut yaratıcı zekâsını, akhm, toplumsal çı- karlarm çevresinde halka oluşturacak kamu vicdanını ve olabildiğince tekndojini seferber ederek... Böylece hasan en azda tutarak; dün- ya ile arana haysiyetli bir mesafe koyarak; in- sanına Türk yurttaşı olmanın gururunu yeni- den belleterek; toprağındaki yabancıya ait ölüm kuşlarımn ve çevik güç madrabazlığırun onur kmcı ve hepimizi minnacık düşürücü an- lammı algılatarak, bu ülkenin kahbına uygun bir genç insan tipolojisini yeniden var ederek 2000 yılını tutacaksın. Ondan sonra daha ki- lometrelerce mayın döşense de yollarına, üze- rinden ucarak geçer gidebilirsin artık. Ama ille de bu ikinci kilometre. Sizlere sesleniyorum! Ey bu ülkenin vicdanı hâlâ körletilememiş tüm insanlan; abluka alandaki bir basuun hâ- lâ namuslu kalabilmiş kaJem sahipleri; üniver- sitelerin içine diişürüldüğü ve bilgi üretimini de, iletişimini de kısırlaştıran dehşetengiz tu- zaktan hâlâ rahatsızlık duyabilen duyarlı ho- calan; 12 Eylül afetine on iki-on üç yaşında yakalanıp ulusal-toplumsal bilinç salgı bezle- ri dumura ugratılmış ve uyur-gezer luketira hayvancıklanna çevrilmek üzere üstün dene- timli işlemlere tabi tutularak yirmi küsur ya- şına ulaşmış gençlerinden, her şeye karşın sar- saklaşmamayı becermiş olanlan: devlet ku- rumlannı, bankalannı söğüşleme yerine hâlâ bilgi-beceri-emek kullanarak iş gönneye de- vam edebilen işadamları; akıl-teknoloji- organizasyon destegiyle üretimi arttınp kali- teyi uluslararası pazan da gözeterek yüksel- tirken maliyeti düşürme aray ışını hâlâ sürdü- rebilen has sanayicileri ve onlann eodüstri çağı zekâsıyla donatılmış işçileri; Arap çölünün kızgınlıgından Sibirya buzullarının taş kesici- liğine koşabilen ve evrensel bir yanşta kanıt- lanmış mühendisleri - mimarlan - kalfaları - ustalan - işçileri; eline aldıgı işi düzgün yap- mayı hâlâ bir mesleki beceri gururu konusu ya- pabilen ve parayı, "işi adam gibi yaparak" ka- zanmak isteyen kaportacısı - mushık tamirci- si - saat onancısı - terzisi - berberi - aşçısı - bahçıvanı - temizlikçisi - kaynakçısı - boya, ba- danacısı, dogalgaz boru döşeyicisi - hastaba- kıcısı - marangozu; mal ya da bizmet sunusu- nu yaparken hâlâ terbiyeli ve tokgözlü davra- nabilen şoförii - manavı • kasabı - bakkalı - otelcisi; muayenehanesini hastanesinden hâ- lâ bagunsız düşünebilen doktoru; arsa spekü- lasyonundan ve kaçak kat ilavesinden degil de işi çabuk ve temiz yapmaktan para kazanma- yı hâlâ planlayabilen düriist yapsatçısı; o çok bozuk devlet düzenindeki başıboşlugun vah- şi özendiriciliğine ve insan onurunu çiğneyid ücret politikasına karşın hâlâ haraç-rüşvete di- renen ve ek gelir sağlayabilmek için geceyan- lanna kadar ikinci bir kaçak işte çahşmayı göze alan düriist memuru; kurulu düzenin güçlü yönlendirmesine karşı çıkarak duyarsız robotlar değil de, insan yetiştirmeye hâlâ ca- balayan çilekeş öğretmen; çevrenin tüm küs- türücülüğüne karşın hâlâ düşünebilen, ürete- bilen, söyleyebilen ve ulusal onur, ülkenin ba- gımsızlığı gibi köklü, yüce kavramlara hâlâ duyarlı kalabilmiş sanat-kültür insanlan, ay- dın yurttaşlar; tartışılabilir bazı özellikleri bir yana, ulusal çıkarlardan kesinlikle ödün ver- meyecegi açıkça gorülen ve şu dönemde altın degeri taşıyan, bu yanıyla yakın geleceğin top- lumsal sigortası bir ana muhalefet liderine, az farklı, ama anlamlı bir onay vermis, ancak bu- nu yaparken toplumdaki atılımcı muhalefet özlemine ve beklentisine yanıt verebilecek da- ha dinamik, karma bir üst yönetim ekibini oy- lamış sağduyulu kurultay delegeleri... Evet, siz hepiniz... Sayımzın, sayımızın son on yılda azalması için elden gelen her şey ya- pıldı. Azaldık da. Ama hâlâ varız. Bu kahre- dici yürüyüşün ikinci kilometresini bizim vic- dammız, bizim inançlı coşkumuz, bizim gu- rurumuz, bizim akhmız, bizim yaratıcıhğımız, bizim yurt sevgimiz denetleyecektir. Yakm geleceğin bu büyük yürüyüşünde bu- luşmak üzere. EVET/HAYIR ÖKTfff AKBAL Bir İnadı Sürdürmek! ! Eski DP Bakanlarından Sayın Hayrettin Erkmen'den bir 'mektup aldım. TV'deki açıkoturumda öfkelendiğine üzülen Erkmen bunun nedenini şu sozlerle açıklıyor: "... inanırlığı- )nı yitirmiş, eski doyimle fersudeleşmiş 27 Mayıs edebiyatı, jBitılan bayat bir yemek gibi önümüze getiriliyordu" diyor. p J t 30 yıJ sortra hâiâ 0 inat" başlıklı yazımı doğal olarak hiç toeğenmemiş Sayın Erkmen... Hâlâ o inatta direnenin benim Igibiler otduğunu aöyiüyor. Ona göre "zamanın CHP yöneti- lcileri ve militanlan tarafından üretilmiş" o iftira ve isnatlar... Yoksa DP iktidarının hiçbir kusuru ve suçu yokmuş! Bir ta- ;kım askerler CHP'lilerin kışkırtmasıyla 27 Mayıs darbesini yapmış! Bay Erkmen'e göre artık bu gerçek herkes tarafın- dan aniaşılmalı imiş! Mektubunun sonunda da 'batıla çakılı, inadını sürdürmek- ten kurtulamamış kişi"nin ben olduğumu belirten Erkmen'e 1960 yılının acı gerçeklerini bir kez daha anımsatmak gerek- mektedir. ûnce şunu sormak isterim: Mademki Türk halkı DP ikti- dannı o kadar çok seviyor ve beğeniyormuş, DP iktidarı her alanda güçlüymüş, öyleyse yüzbaşı, binbaşı rütbesindeki on beş yirmi askerin giriştikleri darbeyle niye bir anda çöküver- di? Başbakanından Cumhurbaşkanına, Genelkurmay baş- kanına kadar o güçlü DP yönetimi nasıl oldu da bir tek yum- rukta yerlere serildi? Demek, DP iktidarı iyiden iyiye bitmişti, iflas etmişti, halk desteğini yitinmişti. Bir darbede yıkılacak hale düşmüştû. Se- çimden kaçmaktan başka çareleri kalmamıştı. Zorbalığa baş- vurmak, Tahkikat Encümenleri kurmak, 28-29 nisan günle- rinde gençlere ateş açmak, hatta öldürtmek... Bay Erkmen niye o mayıs günlerinde parti büyüklerini uya- np gorevini yapmadı, sonuna kadar Menderes ve Bayar zor- balıklannın yanında yer aldı? Bunun sorumluluğunu bugün bile duymuyorsa, ne demeli bilemem! Aradan otuz yıl geç- iniş, hâlâ DP yönetiminin demokrasi koşullarına uygun dav- 1-andığını, ama CHP'lilerin kışkırttığı on beş yirmi askerin ih- Jilal suçlusu olduğunu yınelemek biraz garip kaçmıyor mu? ; Ben o sıralarda 'Vatan'da DP'nin bir an önce seçime git- rnesini yazmaktaydım. 'Paraşütle düşmesini bilin' başlıklı ya- pm ve onun gibi yazılar ortadadır. Kimse ülkede bir asker- 6el darbe istemiyordu. On yıllık bir iktidardan sonra DP'nin kendiliğinden bir yana çekilmesi halk yığınlarının tek istegi idi. Zaten 1957'de Türk seçmeni oylarıyla bu özlemi belirt- mişti, ama DP türlü sandık oyunlanyla iktidardan kopmamıştı. Menderes'in "Allah bir daha böyle bir geceyi bize yaşatmasın" sözü anımsanmalıdır. ; Hem 27 Mayıs tek başına ele alınmamalıdır. Daha önce ^8 ve 29 nisan gençlik direnişleri vardır. Bu direnişleri silah eoruyla bastırmaya kalkışan, tenkil tenkil diye bağırarak de- mokrasiye son vermeye kalkışan bir anlayış ve iutumun et- lüsi de gözden kaçırılmamalıdır. \ 27 Mayıs günü, DP iktidarının ortadan kaldırılması üzeri- (ie bûtün Türkiye'nin bir bayram yerine dönüştüğünü de mi bilmiyorlarl Biliyortar, ama otuz yıl sonra bile o günlerin ger- çeklerini görmek istemiyorlar. { Kimse üç DP liderinin asılmasını istemedi. Bu olayın han- çi koşullarda gerçekleştiğini herkes biliyor. DP'liler idam ko- nusunda duyarlı davranıyoriar, ama daha sonraki idamlar kar- şısında sustular, hatta kimilerinin asılmasından hoşnutluk bile tiuydular. Deniz'ler, Aydemir'ler, 12 Eylül'de sehpaya giden genç insanlar... Menderes'lerin asılması yanlış, ama öteki- (erin asılması doğru! f Sayın Erkmen geçmişin olaylarına hâlâ tek yanlı bakıyor. |<endini DP'lilik tutkusundan bir türlü kurtaramıyor. Artık ona ye onun gibilere ne dense boş! Özel Televiz>onun Özellikleri Ozel televizyon, özel hayatımızı sivilleştirecek bir demokratikleşme araçı olarak görülüyor; bir de tabii güzel bir kâr elde etme alanı. Özel televizyonculuğun özelliklerini incelediğimiz zaman bu iki amacın da pek öyle yaygın ve gerçekleşen hedefler olmadığını görüyoruz. Doç. Dr. VEYSEL BATMAZ Bir zamanlar özerk televizyon (TRT) is- terdik, şimdi özel televizyonlar istiyoruz, Bir tane özel televizyonumuz var; diğerlerinin de kurulma isteklerini ve girişimlerini ga- zetelerden izliyoruz. özel televizyon, özel hayatımızı sivilleş- tirecek bir demokratikleşme aracı olarak gö- rülüyor; bir de tabii güzel bir kâr elde etme alanı. Özel televizyonculuğun özelliklerini incelediğimiz zaman bu iki amacın da pek öyle yaygın ve gerçekleşen hedefler olma- dığını görüyoruz. Televizyon teknolojik olarak çok demok- ratik bir iletişim aracı fakat hiç de demok- rat değil; özel televizyona diktatörlüklerde de rastlanıyor. CNN ilk 7 yılda büyük za- rarlar etti; hatta Körfez krizinden de zarar etmiş durumda. TRT'nin durumu malum; özel bir televizyon kurumu olsaydı çoktan iflas etmişti. özel televizyonumuz için he- nüz bir analiz yapacak durumda değiliz, fa- kat gazetelerin yazdıklanna bakarsak, PTT'ye olan borçlannı ilan karşılığında ödediklerine göre, orada da durum pek iça- çıcı değil. Türkiye'nin ekonomik paramet- releri, henüz 5 küsur kanal TKTTV'yi ve iki- üç özel televizyon kurumunu, devlet ve teş- vik desteği olmadan besleyebilecek bir rek- lam potansiyeline sahip değil. Peki, eğer özel televizyon sanıldıgı gibi kârh bir alan ve demokrasinin bir koşulu değilse, bu koşuşturmaca ne? Folitik bir güç kazanmak ve "zihinlerin yeni efendisi" ol- mak mı, girişimcilerimizi, partilerimizi, be- lediyelerimizi özel televizyon kurmaya cez- beden şey? Liberal piyasa ekonomisinde ko- lay mı böyle bir şey? Televizyonun, teknik özelliklerine ve va- rolan evrensel ticari formatına uyulmadığı zaman, politik bir güç olmak mümkün mü? Türkiye'de gazetelerle televizyon arasında, etki gücü, gündemi belirleme ve kitleleri yönlendirme açılanndan bir fark var mı? Hangisi daha etkin? Izlemek, hatta yoğun olarak izlemek, bir şeyden etkilenme ve dav- ranışlan o etki yönüne çevirmek demek mi? Teknolojik bir araç olarak televizyon ve ga- zetelerin içerik biçimlenmeleri arasında iliş- kiler ne? On tane özel televizyon, beş tane de TRT-TV kanalı olursa, kim kime sesle- necek, politik olarak kim güçlü kalacak? Bütün bu sorulara cevaplar bulundu mu? Yine, bir on yıl kadar sonra "biz öyle zannediyorduk" mu denilecek? Yeni iletişim teknolojileri, geleneksel te- levizyonun temel özelliklerine nasıl etkide bulunuyor? Çauşmalar, çeviriler, araştırma- lar yapıldı mı? Kısacası, özel televizyonun ve bir iletişim aracı olarak televizyonun özel- liklerini, girişimciler, partiler, belediyeler, baskı gruplan, üniversiteler, aydınlarınuz bi- liyor mu? Ne yazık ki bu ülkede istim hep arkadan geliyor. Televizyon, iletişim, politika ve top- lum konularında, bu ülkenin özelliklerini de içeren bilgilenme sürecinde, henüz, sa- dece "doğru sonı"lan keşfetme aşamasın- dayız. Bu da önemli, çünkü, doğru cevap- lar ancak doğru sorulara verilebilir. Kurulacak bir politik parti televizyonu zarar ederse, bu zararı kim karşılayacak? özel televizyonlar, Yunanistan'da yaşandı- ğı gibi iflas ederlerse, onlan, devlet, yani vergi yükümlüleri adına karar veren birta- kım politik gruplar mı kurtaracak? Fatura kime çıkacak? Belediye televizyonlan fi- nansmanlanm nereden bulacaklar? Birile- rini reklam vermeye mi zorlayacaklar? TRT'yi kim finanse ediyor? Üstelik bir televizyon şirketi, iflas ettir- seniz bile sadece zarar etmekle sonımlulu- ğundan kurtulabileceğiniz bir rulman fab- rikası değil; kültürel ve toplumsal bir ileti- şim aracı. Onu biçimlendirmek için kültürlü olmanız ve toplumsal düşünmeniz gerekü. Televizyon, insanlann gözüne hitap eden çarpıcı ilan ve seçim afişlerinin gelişigüzel asıldığı bir sokak duvarı da değil. Bizim oturma odamızda. Televizyon, iyi biçimlendirUirse bedava bir iletişim aracı. Anti-elitist; sizden hiçbir önkoşul istemiyor; ne okuma-yazma ne me- kân değiştirme ne de kültürel birikim. Çok demokratik; ayru anda, aynı içerikle herkese hitap ediyor. Yazı yazan bir kişinin elinde tuttuğu kalenü aklına getirmemesi gibi, çok doğal olarak kullanılan bir iletişim aracı. Türkiye'nin bugünlerinde ve bu aşama- da ve bu özelliklere sahip bir kitle iletişim aracı olan televizyonla ilgili çok gencl öne- riler neler olabüir? 1) Yasal değişiklikler yapılarak, TRT- TVnin bir kanahnı, kira yolu ile politik par- tilerin seçim kampanyalanna ya da kendi- lerini daha genel ve elektronik olarak ifade etmelerine tahsis edilmeli. Böylece demok- ratik bir kitle iletişim aracını demokratlaş- tırmak mümkün olabilir ve "seçim televizyonlan" israfmdan kaçınılabilir. 2) TRT-TV'nin tüm kanallannda politik reklamlar serbest bırakılmalı. Böylece, TRT'nin kendiliğinden özerkleştirilmesi adı- mı atılmış olabilir. 3) Özel televizyonun anayasal statüsü sap- tanmalı ve iletişim araçlannın kurulması ve kullanılması, TCK'nın sınırlan içinde ser- best bırakılmalı. Böylece toplumu sivüleş- tirebilmek için bir iletişim zemini hanrla- nabüir. 4) tletişim alanlarında çalışan bilim ada- mı ve uygulayıcı kişilerin maddi ve manevi olarak, hem devlet hem de özel girişimci- lerce desteklenmesinin motivasyonlan (vergi indirimleri, araştırma fonlan ve araç-gereç temini vs.) yaraülmalı. 5) Basındaki krizden ders alınarak, daha sistemli ve akıla bir elektronik, tele ve kit- le iletişim sistemi (basını da kapsayacak bi- çimde) kurulmalı. 6) Zaman geçirmeden, ulaşım ve iletişim- de "kamusal taşıyıcı" (common carrier) kavramım incelemeye başlamalı. Bütün bunlar kuşkusuz bu ülkede ütopik önermelerden başka şeyler değil. Ama insanın, bir iletişim büimcisi olarak, ne de olsa yaşadığı bir toplumda, "seçim propagandası için televizyon kanalı kurmak" gibi bir garabetle ve iflas eden özel televizyon şirketlerinin vergilerle kurtanlma- sı felaketiyle ve en önemlisi de televizyonun çok etkili gücünün sadece birey çıkan uğ- nına kullanılma tehlikesi ile karşüaşmak is- tememesi; yani kısacası, 'zihninin kendi efendisi olma' hakkını kullanması ve bunu ifade etmesi gerekiyor. SATILIK RENAULT 1990 model Renault Brodvvay 10 bin kilometrede, kapalı garaj bakımlı 40 milyon. Tel: 527 51 55 • 522 89 90 (Mesai saatlerinde) HAYDARPAŞA GİRİŞ GÜMRÜK MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN TEBLİGAT İLANIDIR Aşağıdaki isim ve unvanları, teşvik belgeleri, ödemeleri gereken gelir eksikliği tutarı ve bunun gerekçesi döküm haJinde belirtilen, gümrü- ğümüzce tescilli giriş beyannamelerinden aramlan ve tahsil edilmesi gereken gümrük vergi ve resimleri ile fonların tahsili için yapılan tebli- gatlardaki adreslerinde bulunamamalan nedeni ile 7201 sayıU Tebligat Kanunu gereğince ödeme emri yerine kairn olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Firma «Jı-onvım Aydın Dış Tic. Ltd. Şti. Aydın Dış Tic. Ltd. Şti. Aydın Dış Tic. Ltd. Şti. Aydjn Dış Tic. Ltd. Şti. Beyaonjune No. Tar. 21541/25.9.1987 24019/27.10.1987 13162/17.6.1987 12498/10.6.1987 Talep edilen meMa£ 71.5O8.233.-TL. 585.073.692 TL. 123.417.709 TL. 660.296.520 TL. Basın: 33247 İlgili belge 87/2-672/25.5.1987 87/2-672/25.5.1987 87/2-672/25.5.1987 87/2-672/25.5.1987 Gerekçesi Teş. Bel. iptali-Müey. uy. Teş. Bel. iptali-Möey. uy. Teş. Bel. iptali-Müey. uy. Teş. Bel. iptali-Müey. uy. KRİSTAL-İŞ SENDİKASI'NDAN KAMUOYUNA ÇAĞRI Bugün 18. gün. Cam işçisi, çalışma hakkını savunmaya devam ediyor. Bugün 18. gün. Cam işçisi, bütün çalışanları, bütün yurttaşları dayanışmaya çağırıyor. —Çalışma hakkını birlikte savunalım. —Paşabahçe'de olalım. —Dayanışmaya katılalım. Maddi dayanışma için, Ziraat Bankası Istanbul Şubesi Kristal-İş Sendikası Dayanışma Hesabı Hesap No: 30003 0162607 KRİSTAL-İŞ SENPİKASI OKURLARA. OKAYGÖNENSİN Döneme Ayak Uydurmak eaşyazanmız Nadir Nadi anlatıyor: "1940'ta İnönü döneminde gazete benim yazdığım bir yazı nedeniyle 3 ay kapatıldı. O yazı, o günkü koşullar içinde yazılmalıydı. Babam bana bir gün bile herhangi bir serzenişte bulunmadı. Diğer yazarlarını da serbest bırakırdı. Ancak gazetenin yayın politikasına aykın bir durum gördüğü zaman stylerdi... O dönemde Refik Saydam başbakandı. Gazetelerin başyazarlarını bir basın toplantısı için Ankara'ya çağırdı. Hüseyin Cahit Yalçın, Necmettin Sadak, Asım Us, Falih Rıfkı Atay gibi ünlüler arasında ben de vardım. Ben çok gençtim. Başbakan Refik Saydam direktif verir gibi bizlere 'Şunu şöyle yazarsınız, şunu yazmazsınız' diyordu. Sözlehni bitirince tekrar bizlere döndü ve bana bakarak, 'Sen söyle bakalım, yarın sen ne yazacaksın, yani ne yazacaksınız anladınız mı?' dedi... Ben de yarım ağız ve biraz da müstehzi bir şekilde 'Anladık" diye cevap verdim.. Bu kez biraz kızgın bir tarzda 'Eh, söyle bakalım yarın ne yazacaksın?' diye sorusunu tekrarladı. Bunun üzerine ben, kelleyi koltuğa alarak ve yeni açılan gazetenin yeniden kapanmasını da göze alarak, 'Onu da yarın gazete çıkınca görûrsünöz' dedim. Bu sözûn kendisini fena sinirlendirdiğini gördüm." Başyazarımız Nadir Nadi, bu anısını aktardığı, 5 yıl önceki konuşmasında basının durumuyla ilgili olarak da şunu söylüyordu: "Bugün paramızın istikrarsızlığı gibi basın hayatı da bir istikrarsızlık içinde. Yasal koşulların yani sıra ekonomik baskılar da gazetenin yaşamasını güçleştiriyor... Ama ya özgür basın vardır, onun şartlannı yerine getireceksiniz ya da döneme ayak uyduracaksınız..." • Sanatçı Uğur Yücel sahnede siyasal liderferin taklitlerini yapıyor, hicved'ıyor. Sıra özal'a gelince, Uğur Yücel uzun bir liste çıkanyor ve ÖzaJ'ın ağzından malvarlığı açıklaması yapıyor. Önce evler, arabalar sıralanıyor ve sonra çarpıcı bir madde: "İsmi lazım değil çeşitli gazeteciler, ismi lazım değil iki televizyon istasyonu.." • Makro Araştırma Tanıtım kuruluşu, İstanbul'un 8 ilçesinde bir araştırma yapmış. Araştırmaya katılan ve tesadüfi örnekleme ile seçilmiş 900 kişinin 420'si kadın, 480'i erkek. Bu kitlenin yaş ve eğitim durumuna göre dağılımı şöyle: Yasa göre: 18-24 yaş <Vo25.9, 25-29 yaş %19.1, 30-39 yaş 0/623.7, 40-49 yaş %15.4, 50-64 yaş %15.9. Eğrtime göre: Diplomasız %3, llkokul %26.7, orta-lise %51.9, yüksek %16.8. Bu kişilere tek tek ürün söyleniyor ve ilk akıllanna gelen markayı söylemeleri isteniyor. Gazete deyince de ortaya şöyle bir dağılım çıkıyor: Sabah %27.8, Hürriyet %26.3, Cumhuriyet %16.9, Milliyet %11.7, Türkiye °M, Günaydın <Vo3.4, Meydan %2.3, Bugün %1.9, Zaman %1.4, Tercüman %1.2, Tan %1, dığer ve hatırlamayan %1.9. Cumhuriyet Kitap Kulübü Kadıköy Belediyesi Işbirliği... 2. KİTAP SENLIBI 9-18 AĞUSTOS • imza günleri • edebiyatçılarla söyleşiler HER TÜRDEN BİNLERCE YAPIT HERGÜN10.Q0: 20.30araa KaMfty - Eski tstrata y»m TÜM OKURLARA INDIRIM KIRKLARELİ CAM SANAYİİ A.Ş.'DEN TASARRUF SAHİPLERİNE DUYURUDUR Şirketimizce brüt % 77 (net % 68.915) oranı üzerinden iskonto edilmek suretiyle ihraç edilecek A tipi, 360 gün vadeli, 4. tertip 3. Seri 5.000.000.000.- (Beş milyar) TL. tutarındaki finansman bo- nolan; 12.8.1991 tarihinden itibaren 10 işgünü süre ile satışma ara- cılık eden, Camiş Menkul Değerter A.Ş. tarafından aşağıda belirtilen adreste satışa sunulacaktır. Bu finansman bondannın halka arzı, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından 2499 sayılı kanun ve 86/11130 sayılı Bakanlar Kurulu Karan na dayanılarak çıkarılan Seri: III. No: 4 sayılı tebliğ uyarın- ca verilen 12.3.1991 tarih ve FB.7/K-1 sayılı izne dayanmaktadır. Ancak, bu izin, finansman bonolarımızın ve Ortaklığımızın Kurul veya Kamuca tekeffülü anlamına gelmez. 1. Ortaklığın Odenmiş Ser- mayesi : 94.500.000.000.- TL. 2. Fin. Bon. ödeme Tarihi: 7.8.1992 3. Fin. Bon. Ödenmesini Garanti Eden Banka : Yoktur. 4. Satış Sûresinin Birinci Günündeki Satış Fiyatı : Kupür Değeri (TL.) 1.000.000.- 5.000.000- 10.000.000.- ilk gün Satış Fiyatı (TL) 592.014.- 2.960.069.- 5.920.137.- 5. Satışın Yapılacağı Yer. Camiş Menkul D eğerter A.Ş. Barbaros Bulv. No.125 Camhan, / Balmumcu / Beş iktaş İSTANBUL »/ 6. Diğer Hususlar i) Ortaklığın Eylül 1990 hesap dönemine ilişkin mali tablo ve ra- poriarı, denetleme kuruluşu Ergin UlusJararasj Denetim ve Yeminli Mali Müsavirlik A.Ş. tarafından denetlenmistir. ii) Olumlu göfûş içeren denetleme rapor özeti, izahnamede yer almaktadır. iii) 13.3.1991 tarihinde tescil edilen izahname. Camiş Menkul Değerler A.Ş.'nin yukarıdaki adresinde halkın mcelemesine açık tutulmaktadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle