26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 MAYIS 1991 DİZİRÖPORTAJ Gençler... Gençler... Erdal Atabek CUMHURİYET/15 GENÇLÎĞİN YENİ FOTOGRAFI 'Devlet, sosyalizm, işçi sıntfi, düny» degişmelidlr' îotoğrafı, artdc belkl de golda. Günttmttz gençliglnin 'i otograft', onlan geiecege dogru ve her biri kendi bttdigi şekUde yürürken gösteriyor. (Fotoğraf: Erdoğan Koseoğiu) 'Ah şu saygısız gençler!' "Sonımsuz bir gençlik yetisti. Kendİnden baska hiçbir şcy dü$ünmeyen, bcncü bir gençlik 12 Eylül'tin becerdiği işlerden biri de bu Ben öyle görüyorum. Böyle şeylerde kıyaslamalar elbette yanhştır ama kendi gençiik yıüanmua bakıyorum da, biz tcrphımda olup biten her şeyden kendımizi sorumlu [utardık nerdeyse. Her konu gttnierce tartışıhrdı. Eylem sözcüğü büyülü bir değnek gibi hepimizi harekete getirirdi. Her şeyı doğru yaptık demıyorum. Doğrular kadar yanlış.lar da yaptık, ama yaptık. Yasayan dünyaya seyirci kalmadık. Bugünün gençliğinı bu yüzden beğenmıyorum. Sorunlara seyirci, markalara duyarlı bir gençlik yetiştı. Ben 12 Eylüî'ü sorumlu görüyorum. Böyle yapmak istediler, btiyük ölçüde de başardılar." Belki de hiçbir kuşak kendinden sonra gelen kusakları beğenmemıştır. Her dönemde gençler eleştirümiş, hafîfsenmiş, dudak bükülmüştür. Ah şu saygıstz gençler.,. Her kuşak, kendinden sonrakı kuşak gençlerini "saygjsız" bulmakta gecıkmemiş, otobüse binen yaşlıyı görmemek için camdan dışarı bakan gençler hep eleştirilerin önemli konusu olmuştur. Ama "80 sonrasınm gençleri" içın değerlendırmeler bu çerçevede kaimanuş, "bir dünya goruşunden yoksun, bireyd doyumlar peşinde, marka duşkunü gençler" olarak nitelenen bu kuşak, "tuketim toplumunun şablonlanna uyarlannuş, kltap okumayan, kulturle ilgttenmeyen, kolahamburgerAdidas kıskacına alınmış, yoz gençlik" olarak değerlendırılmeye başlanmıştır. Bu değerlendırme doğru mudur? Fatma (22) farkh duşünuyor. "Bunlar genelleme. Genelleme olduğu için de yanlış. Boyle bir gençlik kesimi elbette var ama butun gençligi boyle görmek yanhş. Bir de gençliğin yeni arayışlar içinde olduğu unutuluyor. Bugünun gençligi kendi kimliğini anyor. Belki her donemin gençleri kendi kimliğini anyordu. Hepsinin toplumsal koşullan da birbirinden farkh. Bunlar neden gorulmek istenmiyor. BugUn dünyayı sarsan buyuk duşunceeylem dalgalan yok. Tam tersine, dunyanın her yanında bireyin kendini arayışı öne çıktı. Batıda da, dogu toplumlannda da böyle. Eski kuşaklar kendi kimliklerini toplumsal hareketlerde anyordu. Bugünün genci ise, kendi UmUgini kendini geliştirmefcte anyor. Belki de en önemli fark bu." Bireysel kimliktoplumsal kimlikevrensel kimlik. Kimlik arayışı belki de hiç bitmeyecek. Hızla değişen dünyada toplumlar da, bireyler de yeni kımliklerinin ne oiduğunu sorguluyorlar. Değışmenın özelliği bu. Elbette bedelı de var. B#delı sorularyanıtlar, yemden sorularyenıden yanıtlar. Bu slireç belki de hıç bitmeyecek. Eskı dostum Halıt beyle (64) bunlan konuştuk. Halıt bey şöyle dedi: "80 sonrası gençlik bence henüz nesnel olarak değerlendirümedi. Kimimiz "yoz gençlik" dedik, kimimiz 'depolitizasyon çocuklan' dedik, kimimiz 'modern çağın bilgisayarcı gençleri' olarak gördük ama değışen dünya kültürünü yeterınce ırdelemedık Bugünün gençleri çevre sorunlarına çok daha duyarlı, bizim kuşaklarımızdan çok daha barışçı, bizden daha çok geleceğe bakıyorlar. Bunlan görmek ıstemıyoruz, anlamak ıçın de çaba harcamıyoruz Bir etiket takıyoruz, bütün gençlığı de bu etıketin arkasına sıralıyoruz. Neden? Bence bunun nedeni, biz eski kuşakların uzun yıllar boyunca 'toplumsal kımltğımızi' bırey olmanın çok üstünde tutmamız. Birey olarak değerimizi hep toplumsal kimliğimizde aradık. Dikkat edin, bizim kuşaklarımız bırey olarak kendıne hiçbır zaman özel bir önem vermedı. Türkiye de Her dönem olduğu gibi 80 sonmsı gençliğine de dudak bükülüyor, *tiwm zamanımızıda böyle miydi?* deniyor 1 i JDugünkü gençlikî 4Bir dünya görüşünden yoksun, bireyd doyumlar peşinde, marka düşkünü' olarak tanımlanıyor yaşlı kuşaklar tarafından. 'Tüketim topluımmun şablonîarma uyarlanmış, kitap okumayan, kültürle ügilenmeyen, kolahamburgerAdidas kıskaana alınmış yoz gençlik' değerlendirmeleri doğru mu? dik, Atatürk dedik, devlet dedik, sosyalizm dedik, işçi sınıfı dedik, dünya değişmelidir dedik. Hep toplumsal kimhğimizi yücelttik. Belki de bu fotoğraflar soldu, eski renklerini kaybetti. Bence eskı kuşaklar da kimlik arayışı içinde. Açıkça söylemesek de, hepimiz belki kendimizie yeniden hesaplaşıyoruz. Bugünün gençleri ise toplumsal kimliklerini buralarda ararmyor. Belki de bize ters gelen budur. 80'ler sonrasının depolitizasyon poîitika fençler bu *genellemelefe katılmıyor. *Bugün dünyayı sarsan büyük düşünceeylem dalgalan yok. Tam tersine hem Batı'da hem Doğu'da bireyin kendini arayışı öne çıktı. Eski kuşaklar kendi kimliklerini toplumsal hareketlerde arıyorlardı. Bugünün genci ise kendi kimliğini kendi gelişiminde anyor* diyorlar. Şimdi size bir sorum olacak: Ve bir mektup... "Ben Ankara'nın en iyi semtlerin Ankara'da gençlik marka düşkünü, kade oturan, Türkiye genelinde şansh çocuk lite düşkünü. (Sonradan ben de öyle oldum) lar arasına giren ve kültürel bakımdan do Levis îcotu giymeyen, Benetton switshirt'ü lu bir cevresi olan gençlerdenım. Ailemle obnayan, Burlington çorap giymeyen, Beolan diyaloğumda, derslerimde başanhyım. ta ayakkabısı obnayan nerdeyse dışlanıyor. Ve umut doluyum. (Her şeye rağmen) ül Yabancı, yabanı gözüyle bakılıyor. Kültürkemin geleceğinden umutluyum. Eminim süz, gıyinmeyı bilmeyen oluyor. Bu dedikbaşaracağız. Belki yann, belki 10 yü son lerim daha çok gençlerin uğrak yeri olan ra, belki 300 yıl sonra. (En sonuncusu da Tunalı Caddesı ıçın geçerii Yani orada bu ha doğru bir tahmin oldu galiba) ama ba saydıklanmdan giymeyene rastlamak çok zor. Söyleyin lütfen, bu ne şekiiciük? Hiç şaracağsz. G, anlayamıyorum ki. Böyle gjyinmezseniz küçumsenirsimz, dışlanırsımz orada. Dönüp de bakmazîar bile. Bu ne saçmahk?... Ama ben de bunlann ıçmdeyim. Tunalı'dan başka yere gitmiyorum. Geneîde böyle giyiniyorum. Ama istemiyonım ki... Diyeceksiniz, "istediğin gibi davran, giyin, k,eadı# o\". Bu hıç kolay değıL O zaman genç sayılmıyorsunuz. Onlar gibi olamamak sizi üzüyor, yıpratıyor. Ve benzemeye çahşıyorsunuzî' sı, dünyadaki birey kimhğinin öne çıkışıyla paralel gelişti. Bence, bizler geçmişimizle boğuşmaktan geleceğe yeterince bakamıyoruz. Gençler için gelecek geçmışten çok daha önemli. Biz bugun bile özlediğimiz bir geçmişte yaşıyoruz ama gençlerin özlediği bir geçmiş yok. Onlann özlediği bir gelecek var. Kimse de bu geleceğin nasıl olacağını onlara söyleyemiyor. Ben gençierı de gelecekten çok umutlu görmüyorum. Çünkü oniara güveniiir bir geieceğı gösteremiyoruz." Çocukluk yıllanmız, gençlik yıllannuz ne denli farkh geçmişti. Esra'nın mektubu bana o gtinleri ammsattı. Her şey "gfizel yordumuz" ıçmdı, hep "yerli malı" kullanmalıydık, "kumbaramız" ona para atmamızı beküyordu. Taşra tlçelerimn tozlu sokaklannda, Cumhunyet Bayramı'nı kutlarken göğsümüzü diker, gözlenmiz ilerıde, var gücümuzle "Dağ başım duman almış"ı söylerdik. Sert adımlanmız, yollann tozunu kaldınrdı. Biz, gerçekten de göğsümüzü gururia kabartır, nelere inandıgımızı da tam bümeden çok inançh, çok güvenlı çocuklardık. Her seyi yapacağımıza inarurdsk. Cumhunyet çocuklan yetışıyordu. Şimdi geçmışe bakıp da "biz ne iyiydik, şimdikuer ne kota" demek, yanhş bir nostalji olur, elbette kı böyle düşunmüyorum, O günlerin toplumsal ideolojisi buydu. Buydu ve kendi çocuklarını yaratıyordu. Bu çocuklar, özverili, "ner şey vatan için" diyen, geieceğı de bu ideallerîe kurmaya hazırlanan, kendini ülkesınin geleceğinden sorumlu kuran kuşaklar olacaktı. Toplumsal değer yargıları bir yandan değişiyor, bir yandan sağlamlaşıyordu. lnsanlar neyi niçm yaptığmı bıliyorlardı (ya da öyle sanıyorlardı). Cumhuriyet kuşakları böyle yetişti. 30'lar kuşağıdır bu. Sonra yeni kuşaklar yetişti. 50'ler kuşağı çok partili bir dönemı tanıdı. 60'lar kuşağı toplumsal başkaldınyı yaşadı. 68 kuşağı, bugün bile tartışılan büyük olaylann içinde yetişti. 12 Mart'lar yaşandı. 70'lerden sonra toplumsal çatışmalar yaşandı. 12 Eylül dönemi de '80 sonrası kuşağı" etkiledi. Her dönem kendi kuşağını yarattı. Anlaşılması gereken de bu. Geleneksel aile beklentileri değişiyor, sloganlar yerini sözlere bırakıyor Baskıdan a Birçok aile artık 'çocuklann kendilerine bağımlı olmasım' değil, 'özgür hayatını' yaşamasını kabul etme eğiliminde. Ailelerin bugunkü beklentileri eski dönemlerin daha belirgin çızgılerle çizılmiş görürrtlyor: Çocuklannın iyi bir eğitim görmesı, iyi bir iş bulması, hayatını kurması (iyi bir evülik yapması, mutlu ohnası, çocuklannın olması...), kendüeriyle ilişkilerinin iyi olması. Geleneksel aile beklentileri olan 'çocuklannın kendilerine bakması' isteği, değişik nedenlerle azalmış durumda. Gene geleneksel aile yapısından kaynaklanan 'çocuklannın kendilerine bağırnU olması' isteği yerine çocuklannın özgür hayatını kabul etme oranı artrruş, görünüyor. Ailenin baskıcı tutumu da eskisine oranla gevşemış durumda. Baskımn yerini değişik ölçeklerde de olsa, daha anlayışlı, daha çocuğu anlamaya çalışan bir yaklaşım altna yolunda. Bu değışımlerin kökemnde toplumun ekonomiksosyal değişimi, kültürel yaklaşım değişmeleri, kitle iletişim araçlarun bu konulara egılmesı var. Gene de bu değışım daha çok eğıtimli çevrelerde ve kentlerde etkısim göstenyor. Kırsal kesimde, eğiümsiz aile çevrelerinde geleneksel aile beklentısı çok fazla bir değişime uğramadan etkisıni sürdürüyor. En çok çatışma da bu çevrede yetışen çocuklann büyük kentlere (eğitim ya da çalışmak içın) gelişlerinden sonra yaşanıyor. marştan şarkıya İTÜ'ltt Mustafa ne diyor? " Bugunun duzeni boyle bir gençlik istiyor. Yalnız kendi sorunlannı dıişiınen, bunlara çozum arayan bir gençlik istiyor. Boyle bir gençlik kendi işine yarayacaktır. Toplumsal sonınlan duşunen, tarUşan bir gençlik bugünkü dtizeni sardurenlerin işine gelmiyor. Gençliğin kendi sorunlanna yönlendirilmesindeki asıl neden budur..." Gençlikle ilgili bu kanı eski kuşakların politik kesiminde yaygın bir kabul görüyor gibi. özellikle, bugünün gençlerınin annelerı babaları olan 60 kuşağı gençlen (68 ruhunun gençleri) kendi çocuklarını "bireysel sonınlarına ükantmş gençler" olarak görüyor. Burada değişik bir kuşaklararası çatışma ortaya çıkıyor: Politik gençlikdepolitize gençlik. Onceki kuşakların belirleyici davranış sloganı olan "kesin tavnnı koy" mesajı, bugünün gençlığı ıçın önemini yitirmiş durumda. Bugünün gençhğınin davranış modeli böyle kesm tavır koymalar yerine "önce kendini anla, sonra dünyayı tam" mesajına daha uygun görünüyor. Elbette "bugünün gençligi" gibi bir genelleme yapmak doğru olamaz, ancak çoğunluğu belirleyen bir ortalama çizgiyi bulmaya çalışırsak, içinde bulunduğumuz durumu anlamak kolaylaşır. Gençleri yemden görmek gerekiyor Bugünün gençlerini önyargılan bir yana bırakarak yeniden görmek gerekiyor. "80 sonrası gençleri", "düzenin uydumcu gençleri", "yoz kulturun gençliği", "kaybolmuş kuşak" diye nitelemeden gençleri anlamak, bugünkü toplumumuzun gerçekçı bir portresmı çızmek ıçın gerekli. öncekı kuşakların bugüne bıraktıkları kültürel birikimi, sanatsal birikimi, polıtik birikimi gerçek bir nesnellikle sorgulamadan bugünün gençlerini yargılamak nesnellikle bağdaşmıyor. Sloganlann yerini sözlere bıraktığı, şablonlann ortadan kalktığı, duvarlann yıkıldığı yeni dünyanuzda olup bıtenlere daha akücı bakmamız gerekiyor. tnsanlan sert adımlarla yürüten marşlann yerini el ele tutuşan insanlann söylediği şarkılar aldı diye yerinmek gerekmiyor. Bugün gerekli olan, birbirimizi daha iyi anlamak, bunun için de bırbınmıze ıçımızdekı binkımlerin tortusuyla değil, gerçekten anlamak için bakmak, anlamak için dinlemek, anlamak için buluşmak. Bugünün dünyasının hepımızden bekledığı bu değil Yaşb kuşakların, gençleri yargılamadan önce, onlann portresi'ni gerçekçi biçimde kavramalan gerekiyor. mi?.. Yann: Bıktık bu yaşlılar toplumundan...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle