22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 DİZİRÖPORTAJ 20 MAYIS 1991 Kürtler 'ulusal azmlık' mı? B O Yıl 1920, Kürtler Sevr'in uygulanmasını isterler ALPAY KABACALI Koçgiri Ayaklanması, 1920 sonrasında Doğu Anadolu'da yer alan üç büyük ayaklanmadan biridir (ötekiler, 1925'teki Şeyh Sait ve 193S soarasındaki Dersim ayaklanmalandır.) Mondros ateşkesinden sonraki gelişmelere daha önce biraz değinmiştik. Bu sıralarda Istanbul'da kurulan KUrt Teali Cemiyeti, Sait Abdülkadir Başkanlığı'nda çalışrrîalarını sürdürüyordu. Abdülkadir, 1880'deki ayaklanmaya önderlik etmiş olan Şeyh Ubeydullah'ın oğluydu. Aynı zamanda Şura'yı Devlet reisiydi (Danıştay Başkanı). Koçgiri asiretleri reisi Mustafa Paşa'nın oğlu ve Dersim'in Ümraniye (Imranlı) bucağı müdürü Haydar Bey, burada derneğin şubesi adına Jepin adlı bir gazete yayımlamaya başladı. Gazetede Kürt bağımsızhğını sayunan yazılar yer alıyordu. Kardeşi Alişan, babasının kâtibi Alişer ve daha önce adı geçen Baytar Nuri gibi kişiler, Kürt bağımsızlığıyla sonuçlanacak bir ayaklanmanın hazırlıkları içerisindeydiler. Büyük Millet Meclisi Ankara'da toplanırken Dersim ve Koçgiri asiretleri reisleri, Meclis'i kurulacak hükümetin Kürdistan'ı özerk yönetim sayması koşuluyla destekleyeceklerini ifade ettiler. öteki Doğu illerinden gelen 72 mebus ise Ankara hükümetini desteklediklerini itilaf devletlerine bildirmişlerdi. Meclis'in açıldığı sıralarda kimi KUrt asiretleri karakol baskınlanna başlamışlardı. Şadan aşireti reisi ve eski Jandarma Komutanı Paşo, ağustos 1920'de, Kuruçay'a cephane götürmekte olan birliği tutsak alıp cephaneye el koyduktan sonra Refahiye'yi işgal etti, hükümet konağına Kürdistan bayrağı çekti. . BcMıtdkekrKMnüfu^ Türkiye kabuletmiyor KURTLER cak 1989*da Viyana îzleme Toplantısı'nda kabul edilen bir belge, ulusal azuılık haklannın yanı sıra 'bölgesel kültür'lerin kendi dillerini, dinlerini koruma ve bu kapsamda eğitim görme haklannı da güvenceye aldı. Bu belgeye imza atan Türkiye^ topraklannda Kürt azınlık olduğunu kabul etmediği gibi, Kürtlerin *bölgesel kültür' tanımına giıdiğini de onaylamadı. YASEMtN ÇONGAR ANKARA Ulusal azınlıklann hakları ilk kez 1975 yıhnda Helsinki Sonuç Belgesi'yle Avrupa'nın otuzbeş Ulkesi tarafından "siyasi güvence" altına alındı. Bu güvence "genel" nitelikteydi ve "ulusal azınlık" statüsüne sahip etnik gruplarm dil, din, kültür, ekonomik koşullar, eğitim ve toplumsal düzey açısmdan "çogunlugu oluşturan etnik grupla" eşit olmasını gerektiriyordu. Ulusal azınlıklann hakları konusunda daha kapsamh ve ayrıntıh çahşmalar ise, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nın (AGİK) "insani boyut" diye adlandırılan bir süreç başlatmasıyla yoğunlaştı. u yüın temmuz ayında Cenevre'de AGİK (Avnıpa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı) çerçevesinde yapılacak toplantı, ulusal azınhklar konusunda bir uzmanlar toplanusı olacak. Kuzey Iraklı sığınmacılann Batı'da 'Kürtlerle dayanışma' böyutunda algılanması üzerine, Türk Dışişleri bu toplanuda, Türkiye'de yaşayan Kürtlerin, Türk toplumsal yaşamıyla kaynaşnğı' tezini savunacak. Ocak 1989"da Viyana Îzleme Tbplantısı'nda kabul edilen kapanış belgesi, ulusal azınlıklann haklarının yanı sıra "bölgesel kültürlerin" de kendi dil ve dinlerini koruma, kullanma, geliştirme ve bu kapsamda eğitim görme haklarını güvenceye aldı. Türkiye'nin de imzaladığı bu belge, Kürtlerin durumu konusunda Ankara'ya "yükümlülükler" getirdi. Ancak gerek Helsinki Sonuç Belgesi, gerekse Viyana kararları karşısında "topraklannda Kürt ulusal azınlığı barındırmayan bir ülke" olarak davranan Türkiye, Kürtlerin "bölgesel kültür" tanımına girdiğini de kabul etmedi. Türkiye'deki KUrt nüfusunun "azınlık haklan"na kavuşturulmasına yönelik siyasi propaganda, ABD, Ingiltere ve Fransa başta olmak üzere bazı Batı ülkeleri tarafından yoğun biçimde yürütüldü. ABD Dışişleri Bakanhğı yıllık insan hakları raporlannda Kürtlerin dillerini kullanma ve kültürlerini koruma haklanna ısrarla yer verdi ve Türk hükümetini bu hakların uygulanmasını sağlamaya çağırdı. ABD Dışişleri Bakanüğı'nın Türkiye'deki Kürtleri yakından ilgilendiren bir başka girişimi de, 1990'da AGİK bünyesinde azınlık sorunlarımn ayrı ayn ele abnması doğrultusundaydı. Bu girişime göre, AGİK üyesi ülkelerin etnik gruplarının temsilcileri görüşerek "azınlık sorununa" çözüm arayacaklardı. Henüz yaşama geçirilmeyen bu öneri, Türkiye'de hükümet temsilcileriyle Kürtlerin temsilcileri arasında bir di yalog başlatılmasını da kapsıyordu. Ancak Türkiye "koşullar düşünülmeden yapılmış, soyut ve bgşansızlığa mahkum" diye nitelendirdiği bu öneriye diplomatik kanallardan karşı çıktı. Azınlıklar konusunun en son ve en kapsamh biçimde ele ahndığı belge ise aralık 1990'da 34 ülkenin devlet ya da hükümet başkanları tarafından imzalanan Paris şartı. Bu belgenin başlangıcındaki "Gelecek tçin Behber tlkeler" bölümünde ulusal azınhklara ayrılan paragraf aynen şöyle: "Ulusal azınlıklann toplumlanmızın hayatına zengin katkılannı arttırmak azmiyle, dunımlannın daha da iyileştirilmesine çalışacağız. Banş, adalet, istikrar ve demokrasinin yanısıra halklannuz arasındaki dostane ilişkilerin de ulusal azınlıklann etnik, kultfirel, dü ve dini kimliklerinin korunmasını ve bu kimliğin kuvvetlendirilmesi için gerekli şartlann yaratılmasını gerektirdigine ilişkin derin inancımızı teyit ederiz. Ulusal azmlıklarla ilgili sorunların ancak demokratik bir siyasi çerçevede tatminkâr olarak çözümlenebUeceğini beyan ederiz. Ulusal azınhklara mensup fertlerin haklanna, evrensel in san haklannın bir parcası olarak, bütünüyle saygı gösterilmesi gerektiğini de kabul ediyoruz. Ulusal azınlıklann daha iyi korunması ve ulusal azınlıklar konusundaki işbirliğinin arttırılraası yönündeki acil gereksinmeyi mfidrik olarak, Cenevre'de 119 Temmuz 1991 tarihlerinde ulusal azınlıklar konusunda bir uzmanlar toplanusı düzenlenmesini kararlaştırmış bulunuyoıuz." Cenevre'de yapılacak bu toplantı, Kuzey Iraklı sığınmacılar sorununun, Batı'da "Kürtlerle dayanışma" boyutunda algılanması üzerine Türkiye açısmdan "ek bir önem" kazandı. Dışişleri Bakanhğı yetkilileri, 1991 yılı temmuz ayında, Cenevre toplantısında Türkiye topraklannda yaşayan Kürtlerin durumunun da gündeme getirilebileceğini hesaplayarak, hazırlıklannı yoğunlaştırdılar. Bu çerçevede, Türkiye'de bir "Kürt azınlığı bulunmadığı", Türkiye'de yaşayan Kürtlerin "çok kültürlü" bir mozayiğin parçası olduğu ve Türk toplumsal yaşamma kaynaştığı tezleri savunulacak. Türkiye ayrıca KUrtçe konuşma yasağının kaldırılması yönündeki adımı da Cenevre'de Avrupa kamuoyunun dikkatine sunacak. Once tufan vardı, sonra Qzre ŞENAY KALKAN Düğünün ikinci günü havaya ateş açüarak karşılanıyoruz. Düğün evinin yanındaki çayırhkta Aşağı Azıklı'nın ve civar köylerin ileri gelenleri, aşiret reisleri karşılıkh oturmuş sohbet ediyor. Evde de hummalı bir çalışma var. Yemek pişiriliyor. Orkestra yok. Davulcu davulunu evde bıAyaklanma başlıyor rakıp gelmiş, çalmış ya da çalıYine bu sıralarda, Yıldızeli ayaklanmasında parmağı olan yormuş gibi para topluyor.ve eşkıyahkla geçinen Zalim Çavuş bölgeye geh'p çapulculuZaten artık kimse davul zurğa, soygunculuğa girişti. Bunun Uzerine Sıvas'ta kurulmakta na çaldırmıyormuş. Bizi ağalaolan 6. Süvari Alayı Zara'ya gönderildi. Alay tmralı'ya giderm yanına baş köşeye oturtuyorcekti. Havanın bozuk, yolların kapalı oluşu dolayısıyla harelar. Köyün ekonomik durumu ketini geciktirdi. Ve tmralı'ya 14 Şubat 1921'de ulaşabildi. Bugayet iyi. Ağalan DYP'Ii oldunun üzerine Dersim'de Kürtler, Türklerin kendilerini yok etğu için bütun köy DYP'yesv ve•Mitk SftMctyla bölgeye birlikler göndetdikleri yoltında pröpa riyor. Herkcs Şakir Aga'yı açtırganda yaparak ayaklanmaya geniş bir katılım sağlamaya çamaya çalışıyor. Sohbetini çok hştılar. beğeniyorlar. Şakir Ağa sözünü Bölgedeki asker kaçaklarından 15 kadannı yakalayan 6. Süsakınmayan biri. Hepsi altın vari Alayı, bunları 4 mart günü bir süvari bölüğüyle Zara'ya olan dişlerini göstere göstere bir söylüyor bir gülüyor. Şakir Ağa "Ağahk, mağalık kalmadı buralarda' diyor: "Ağalık demek zulüm yapmak demektir. Artık buralarda ağalığı ya devlet yapıyor ya Apocu'lar. Bizim agalığımız sözde kaldı." Köylüler gülme konusu çıksın diye Şakir Ağa'nın kaç karısı, kaç çocuğu olduğunu sormamızı istiyorlar. Şakir Ağa çekinmeksizin daha sormadan söylüyor: "Dördü içeride, dışarıdakileri sorma. Çocukların da adını sormazsan sayıları 2030 arası. Ama isimlerini sayamam şimyolladı. Yolda bölük baskına uğradı; hayvanlarını bırakarak di.." güçlükle Zara'ya ulasabildi. Imralı (Ümraniye) bucak müdüSıra düğün yemeğinde. Yine rü Haydar Bey, olup bitenlerden haberli olmakla birlikte ses ortaya uzun muşamba örtü seçıkarmıyordu. 6 mart günü Kürtler Imrah'ya saldudılar. riliyor. Üzerine tandır ekmekleÇarpışma sabahtan akşama kadar sürdü ve cephanesi biri, etli pilav, cacık, yoğurt, salaten birlikler teslim oldu. Bu arada Alay Komutanı Miralay ta, yeşilsoğanlar yerleştiriliyor. (Binbaşı) Halis başta olmak Uzere komutan ve erlerden kaDüğün evi 12 koyun kesmiş, yıplar, yaralılar verildi. Geri kalan 90 erle 5 komutan da tut150 kilo pirinçten pilav, 1 çuve.l sak alındı. 135 hayvan, 118 eyer takımı, 203 tüfek, 2 ağır makadar da kurufasülye pişirmiş. kineli tüfek deayaklananların eline geçti. Haydar Bey, tutsak Yemek molasını fırsat bilip gealman subay ve memurları kendi konağında konuk etti. Ger lin odasım görmeye gidiyoruz. çek amacı, bunları gerektiğinde hükümete karşı rehine olaEvin en geniş odası, gelin odarak elinde bulundurmaktı. Kürt kaynaklarına göre Halis Bey sına ayrılmış. Genç kızlar, denekurulan Divanı Harpte yargılanarak ölüm cezasma çarptıyimlilerin önerilerine göre odanldı ve kurşuna dizildi; öteki subay ve erler birer terhis belyı hazırlıyor. gesi verilerek serbest bırakıldılar. Kadınlar yandaki b ü ^ k saAlişan Bey, Tunceli ve Hozak'taki (Dersim) aşiretlerden toplonda yemek yiyorlar. Genç kızladığı beş yüzü aşkın Kürtle Imranlı'ya geldi. Gectikleri yolların başlarını rengârenk yemelarda silahsız bütün Türk köylerini yağma etmişler, halkını niler süslüyor. Özellikle de mor. öldürmüşlerdi. (İstiklâl Harbi'nde Ayaklanmalar, Ank. 1974). Evliler ise başlanna beyaz örtü lmralı'ya Kürdistan bayrağı çektiler. örtüyor. Böylece kim evli kim Ayaklanmaya katılan aşiretlerin reisleri Meclis'e telgraflar değil anlaşılıyor ki kısmet çıksın. çekerek Kürtlere özerklik verilmesini, Sevr Antlaşması'mn uyErkek evinden bir grup da kız gulanmasını, Kürt çoğunluğu bulunan bölgelerde Türk meevinde, gelini hazırlıyor. murların geri çekilmesini istiyorlardı. Yemekler yendikten bir süre sonra birkaç metre uzaktaki geAyaklanma bastınhyor lin evinin önünde bir hareket Ayaklanmanın yayılması üzerine bölgeye "Nasihat heyetbaşhyor, havaya ateş açıhyor. leri" gönderildiyse de bunlann çabaları sonuçsuz kaldı. AyakGelin beyaz gelinlik içinde türlanma giderek yayılıyordu. Hükümet, 10 Mart 1921 günü Elaküler, alkışlarla dışarı çıkarılıp zığ vilâyetiyle Erzincan sancağında (vilâyetle kaza arasında mesafe çok kısa olmasına karyönetim birimi) ve Sıvas vilayetinin Divriği, Zara kazalarınşın gelin arabasına bindiriliyor. da sıkıyönetim ilan etti. Eskiden ata bindirilirmiş şimYunanlılann Ege'de ilerlediği bir dönemde patlak veren di atm yerini arabalar almış. Buayakianma hükümeti telaşa düşürmüştü. 13 martta Merkez gün orkestra yok. Aslında olurOrdusu Komutanı Nurettin Paşa, seferde ordu komutanı gömuş, ama köyde taziye var. Sayrev ve yetkisiyle ayaklanmayı bastırmakla görevlendirildi. gısızlık olmasın diye eğlenceyi Çarpışmalar uzun sürdü. Nisan 1920'deki harekâta düzenazaltmışlar. li birliklerin yanında Kemah ve Eğin müfrezeleriyle Osman Ağa'nın (Topal Osman) yönetimindeki "Glresun Miifrezesi" Cizre sıcağı ("Laz Alayları" ya da "Giresun Alaylan"da deniliyordu) kaKızıltepe'den Cizre'ye geçiyotıldı. ruz. Havanın sıcaklığı anlatılaNurettin Paşa, 24 Mayıs 1921'de Genelkurmay'a çektiği maz. Cizreliler "Tanrı Cizre'yi telgrafta, "Koçgiri tepeleme harekâtının bitmek iizere olducehennem hakkında bir fikir ğunu, şimdiye kadar Fırat nehri, Erzincan, tmralı arasındaki versin diye yarattı" diyorlar sıbölgenin temizlenmiş bulunduğunu, 500 kadar asinin öldücağını tarif edebilmek için. Bir rüldügiinü" bildirdi. Kurt yerleşim birimini anlatmak 2 hazirandaki son çarpışmanın ardından ayaklanmacıların için Cizre'yi seçmemizin birçok ele geçirilmesine çalışıldı. 17 haziranda Haydar Bey'in karnedeni var. Abdullah Yaşın'ın deşi Alişan ile 32 Kürt ileri geleni teslim ahndı. 400500 dola"Bütün yönleriyle Cizre" adlı kiyında ayaklanmacı yargılanmak uzere Sıvas'a gönderildi. tabında Cizre'nin tslam tarihçiYargılama sonunda Haydar Bey ve Seyit Aziz başta olmak lerine göre Tufan'dan sonra Nuh Uzere 17 kişi idama, geri kalanlar yaşam boyu ile beş yıl arapeygamber tarafından kurulan smda değişen hapis cezalarına çarptınldılar. Yüz kişi de yokikinci şehir olduğu, Kuran'da luklarında (gıyaben) idarrra mahkum edildi. Nuh'un gemisinin Cudi dağında olduğu yazıyor. Yaruı: Lozan Konferansı ve Musal sornnıı Yaşın, Cizre'de tarihteki ilk Islam tarihçilerine göre Cizre, tufandan sonra Nuh Peygamber tarafından kurulan ikinci şehir. Kuran'da Nuh'un gemisinin Cudi Dağı'nda olduğu yazılı. Eskiden Cizre'yi çeviren surlar, baş tarafı Cudi Dağı'nı gösterecek şekilde, gemi biçimindeymiş. Tarihte Kürt imparatorluklarına başkentlik ettiği ileri sürülen Cizre, Nuh Peygamber'in türbesini de barındınyor. Nuh Peygamber'in insanlığın ikinci babası olarak burada yaşadığına ve tüm insanlann onun üç oğlundan yeniden türediğine inanılıyor. JVürt aşiretleri 1920 yılının sonlarına doğru Refahiye'yi işgal edip hükümet konağına Kürdistan bayrağı çekerler. Koçgiri ayaklanması başlamıştır. Ayaklanmaya katılan aşiretler Meclis'e telgraf çekerek Kürtlere özerklik verilmesini talep . ederler. Ayaklanma 1921'in haziran ayına kadar sürer. NUH'U ZİYARET tslami kaynaklar Cizre'nin tufandan sonra Nuh Peygamber'in gemisinden çıkan sekiz ya da seksen kişi tarafından kurulan ikinci kent olduğunu yazıyor. Nuh Peygamber'in türbesinin Cizre'de bulunması da buna kanıt olarak gösteriliyor. Nuh'un yaklaşık 10 metre uzunlugundaki sandukası yöre halkı tarafından ziyaret ediliyor ve çocuklar sandukaya sttrülerek kutsanıyor. (Fotoğraf: Banş BU) Kürt devleti olan Gudi Imparatorluğu'nun kurulduğunu ve Cizre'nin M.Ö. 4 bin yılından bu yana Kürt imparatorluklarının başkenti olduğunu savlıyor. Abdullah Yaşın'la avuicat Orhan Doğan'ın burosunda buluşacağız. Ama önce Cizre'yi gezmek istiyoruz. Doğan'ın yeğeni Sait bize rehberlik ediyor. Cizre'nin gemi şekljnde yapılan ve baş tarafı Cudi dağını gösteren surlannı, Nuh'un türbesini, Mem u Zin türbelerini, Ulu Cami'yi ve çarşısını geziyoruz. Tarihi eserlerden cami olanlar ayakta kalabilmiş ama özellikle surlar yok olmaya terk edilmiş durumda. Cizre'nin arkeologlar, sanat tarihçileri için bulunmaz bir hazine olduğunu düşunüyoruz. Tarihi eserlerin üzerlerinde hiçbir açıklamayok. Kimsenin onlarla ilgilenmediği apaçık. Zaten tek ziyaretçileri yöre halkı. Geçmişte Batılı arkeologlar, sanat tarihçileri de araştırma yaparmış. tanına yer veriyor. Yaşın 200 sayfalık kitabının girişinde de yer verdiği tarihçeyi şöyle özetliyor: "İslam tarihçileri Cizre'yi yeryüzünde tufandan sonra yapılan ikinci şehir olarak yazarlar. Bütün dünyayı suların altında bırakan tufanın bitiş noktası Cudi (Gudi) dağıdır. Kuranı Kerim çok açık bir şekilde belirtmiştir ki suların çekilmesi, yagmurun durması ve yerin kuruması ile gemiden çıkan sekiz veya seksen kişi önce Seman (Heştan Semanin, Timanin) yerleşim yerini kururlar. Daha sonra Şehrinun diye adlandırılan Şırnak'ı ve Kardu Gazartası yani Cizre'yi kurarlar. Nuh Peygamber insannaklara kolayca ulaşabiliriz." Abdullah Yaşın'ın araştırmalarına göre Kürtlerin ilk imparatorluğu M.Ö. 4 bin yıhnda kurulan Gudi Imparatorluğu. Ardından Subarular, Huriler, Mitaniler, Loriler, Medler, Azizanlar, Zengiler, Eyyubiler, Mervaniler geliyor. Bu arada sayısız da Kürt beylikleri kurulmuş. 1514'ten sonra Bitlisli Molla İdris'in yardımıyla Kürt Beyleri içte bağımsız, dışta bağımlı olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu 1 na bağlanıyorlar. Ancak daha sonraki yıllarda Kurt Beyleri oldüruluyor, 400 bin aile mecburi iskâna tabi tutuluyor. Yaşın bugün Kırşehir, Konya, İzmir gibi birçok yerde Doğan, Türkiye'nin batısının Kurtleri tanımadığı, bölgenin her türlü kanunsuz işin yapıldığı ve insanlann öldürüldüğü bir yer olarak algılandığı düşüncesinde. Öncelikle batılıların gözündeki bu imajm değişmesi gerektiğini savunuyor: "Burada halkın büyük çoğunluğu ayrılık, ayrı bir devlet özleminde değil. Burada insanlar demokrasi özleminde. Burası demokrasinin sıfır noktası. Gece hava karardıktan sonra sokağa çıkılamaz. Yoksa Kürtlerle Türkler etle tırnak gibi olmuşlardır. Kız alıp vermişler, ekonomik ilişkiler içine girmişler, yıllardır iç içe, omuz omuza yaşamışlardır. Hal böyleyken neden rın tanınmasımn yanı sıra ekonomik yapının da geliştirilmesi gerektiğinin altını çiziyor Doğan: "Örnegin büyük umut bağlanan GAP eğer toprak reformu yapılmazsa hiçbir sonınu çözmez. Olağanüstü Hal Valiliği Türkiye'nin önde gelen işadamlarını, girişimcilerini toplayıp bölgeyi gezdirmeli ve 'işte sizin eseriniz' demelidir. Onlara 1923'ten beri bölgeye hangi hizmeti getirdiklerini sormalıdır. Ekonomik problem çok önemli. Çözümünün de çok büyük bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Örnegin büyük şirketlere doğu ve güneydoğuda yatınm yapma zorunluluğu getirilebilir. Ancak bu bölgede yatınm yapanlara batıda iş yapabilme fırsatı tanınabilir." Kürtlerin kendi dillerini konuşmalarında, isteyenlerin Kürtçe öğrenim görmesinde, Kürt enstitülerinin kurulmasında hiçbir sakınca olmadığını söyleyen Doğan, "Baskıyla, zorla isteklerin kabul ettirilemeyeceği bunca seneden sonra anlaşılmış olsa gerek diye düşiinüyorum. Devletin yanhş tutumu sorunu bugünkü boyutuaa getirmiştir. Bir yandan var olanlar baltalanıyor, yok edilmeye çalışılıyor. Bu çelişkiyi anlamak mümkün değil" diyor. Sohbetimizin sonuna doğnı Cizreli bir mahalle muhtarı geliyor. Bir ricası var. Cizreliler il olmak istiyorlar ve Orhan Doğan'ın da onlara yardımcı olmasını, öneriler getirmesini bekliyorlar. Muhtar il olurlarsa yeni iş sahalannın doğacağuıa ve Cizre'nin kalkmacağına inanıyor. Bizden de bu isteklerini duyurmamazı istiyorlar. Biz de yazacağımıza söz vererek Cizre'den ayrılıyoruz. Tufandan sonra Cizre İsmail Ebuliz tlkokulu Müdürü Abdullah Yaşın'la buluşuyoruz akşam. Yaşın 1%9'da Diyarbakır Öğretmen Okulu'ndan mezun olduktan sonra dışarıdan da imam hatibi bitirmiş. Öğretmen okulundayken başladığı araştırmalarını 1983'te kitap haline getirmiş. Yaşın ana dili Kurtçenin yanı sıra Osmanlıca, Arapça ve Farsça biliyor olmasının da avantajıyla çeşitli kaynaklardan yararlanabilmiş. Kitabında Nuh peygamberden başlayarak cumhuriyet dönemine kadar Cizre tarihine, Cizre'deki tarihi eserlerin, yörenin coğrafi durumunun tanımına, Cizre'de yetişen ünlü sanatçı, edebiyatçı, bilim adamlarının tanıtım:na ve Kürtlerin Romeo Jüliet'i olan "Mem u Zin" des Orhan D o ğ a n (Cizre İnsan Hakları Derneği Başkanı) Burada halkın büyük çoğunluğu ayrılık, ayrı bir devlet özleminde değil. Burada insanlar demokrasi özleminde. Burası demokrasinin sıfır noktası. Kürtlerle Türkler etle tırnak gibi olmuştur artık. Kız alıp vermişler, ekonomik ilişkilere girmişler. Yıllardır iç içe, omuz omuza yaşamışlar. Hal böyleyken neden Türklerin sahip oldukları haklara sahip olmasınlar? lığın ikinci babası olarak burada yaşamış ve tüm insanlar yeniden üç oğlundan türemiştir. Nuh peygamberin mezarının Cizre'de olması ve Cizre'nin etrafındaki surlann gemi şeklinde olması da bunu kanıtlar." Cizre tarihi Yaşın, Cizre'nin tarihini araştırırken doğal olarak Kürtlerin tarihini de araştırmış. Kürtlerin âdet, gelenek, gorenek, giysi, yemek, türkü, atasözleri gibi konuları içeren yüzlerce sayfalık araştırmasını 1980 sonrası aramalar sırasında korktuğu için yakmak zorunda kalmış. Ancak bundan sonrası için umutlu: "Kanunlarımız inşallah daha da iyileşir biz de tarihi gerçekleri gün ışığına dökebilir, kay göç sonrası giden Kürtlerin ol Türklerin sahip oldukları haklara sahip olmasınlar." duğunu söylüyor. Doğan'a göre Türkiye'de "Bütün Yönleriyle Cizre" ki 'Saddam yöntemi' benimsentabında Yaşın, Cizre'nin ünlü ki miş. Yani birincisi bölgeyi insanşilerine de geniş yer ayırmış. sızlaştırma, ikincisi korucu mo14041479 yılları arasında yaşa deli. Ancak bir farka da dikkat mış ve 2 bin beyitlik divan yaz çekiyor: mış tslam filozofu Şeyh Ahmet "Saddam Kürtlere kültürel El Cezeri, "Fen, teknik, sanat adamı ve sibernetik alimi" diye özerkligini vermiştir. Siileymanitanıtılan İsmail Ebuliz El Ceze ye'deki özel televizyon günde 9 ri (11531283), "İslam alim ve saat Kurtçe yayın yapar. Televizyazarlarından" İbnulesir lakablı yonun yöneticilerinin çoğu Ebulkerem oğullarından üç kar Kürttür. Bizim GAP televizyodeş, şair Muhammed El Cezeri nu da böyle olabilir. Bence ileride böyle de olacaktır. Tabii bunlardan bazıları. eğer bundan daha kötü bir hüKonu Kürtlerin bugününe, so kümet gelmezse." runun nedenlerine ve çözüm GAP ve sonrası yollanna gelince Orhan Doğan'a Sorunun çözümü konusunda Yarın: ldü'de dönüyoruz. Cizre İnsan Hakları Derneği Başkanı olan Orhan da demokratik, külturel hakla Mezopotamya
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle