27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17AĞUSTOS 1989 KÜLTÜRYAŞAM CVMHURÎYET/5 YAYEV DÜNYASEVDA SANATEDEBmT HAYVANLAR İSMAİL GİLGEÇ Doğumunun 125. yılında Hüseyin Rahmi Gürpınar Kadnılar arasuıda 1 7 ağustos, eski tstanbul'un gündelik yaşamından canlı sahneler betimleyen, çokluk halk çevrelerinden seçtigi kişilerini büyük bir ustalıkla konuşturan Hüseyin Rahmi'nin 125. doğum yıldönürnü. 1989 aynı zamanda yazarın ölümünün de 45. yıh. AYFER TUNÇ deni ıstiyorum. Bir soyleşide Hüseyin Rahmi'ye çok merak edilen bir şey soruluyor. Yazar, Heybeliada'daki koşkunden çok az çıktığı halde, boylesine gulünç ve garip olaylan, kişileri; Eyüp'un arka sokaklarından Şişli apartmanlanna, Erenkoy koşklerinden Üskudar mahallelevar. Hüseyin Rahmi çok titiz bir insan. Eldivensız dışanya çıkmıyor, kapı kollarını bile eteğiyle tutuyor açıyor. Tığ ile yun örmeyi çok sevdiğini gizlemiyor. O kadar kadmlann dünyasından bir yazar ki ahbaplarından bir kadın: "Ben Hüseyin Rahmi Bey'in reçeHerini, romanları kadar severim," diyor. . , „.,,. ., . Ved »« G u n > ° ' ' l 9 4 1 d e Y u c e l Dergisi'nın şubat sayısında yazar ıcln sunları soyluyor: "Hakikatı hakir ve cazibesiz vaziyetinden kurtarmak ve işe yarayacak surette tahrik elmek... tşle sanatkâra duşen ciddi vazife. Huseyin Rahmi bn varife sahasına. ( i „ ,» ö£piR. DONYANIN j ıNSANLAR BENiM lında kendi içinde de bu sorunu , çozemiyor. Ne evlilik kurumunun H yanında yer alıyor ne de serbestjj) ımsaH aşkı savunuyor. Ama toplumsal I kuralların biçimlediği ahlak ı red j deden kadınların ikiyuzlu olma O îlmadıklarını, bu nedenle daha ahlaklı . ye çalışıyor. İkinci Dunya Savaşı döneminde dağıtılan ekmek, şeker vs vesikaları ona fahişelere verilen vesikaları hatırlatıyor. Meşhur Viyana Opereti'nin primadonnası Miloviç'in sıgarasını banknotlarla yakan harp zengınlerinin, vagon ticaretinin, vurguncuların yanında; vesikalı fahişeleri daha onurlu, daha namuslu buluyor. say.lmalan gerektiğini gösterme K I M K İ M E D U M D U M A BEH1Ç AK Hayal Mecrauası, 4 Nisan 1958 tarihli sayısında Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın son sozjenni şoyle veriyor: "Soğuk bir mart giinu, Heybeliada'da, ufak tefek bir ihtiyar, hasta yatağında dogrulmak ister gibi kımıldandı ve başucunda bekleyenlere bir cumle so>ledi: Kedilcrimi iyi doyunınuz!" Doğumunun 125., ölümünün 45. yılında andığımız Hüseyin Rahmi ölürken kedilerini düşünüyor. Çok küçukken annesini kaybetmiş, hiç evlenmemiş, hayatının son on beş yılını Heybeliada'daki köşkünde; ayda en çok bir iki kez dışarı çıkarak geçirmiş bir yazar, kedilerini çok seviyor. Gribeyaz kedisi Nazlı, bir hikâyesine konu olnıuş. Romanlarını "balgözlüm" dediğı San'yı kucağından indirmeden yazarmış. Kedilerini insanlardan daha çok sevmiş. Çunku insanlar arasındakı didişmelerden, savaşmalardan, altta kalanın canı çıksınlardan tiksinmiş bir yazar. Ama gariptir, okurunu usul usul gülümseten, bir mizah duygusunu romanlarına yayan, yediren bir yazar. Yarattığı çoğu sevimli tiple ve hayatın içınden kopup gelen konuşturmalarvyla; okuruna insaru sevdiriyor. Her ne kadar romanları; aldatmalar, aldanmalar, aşk çıigınlığı, gozyaşları, intiharlar ile orülmuş olsa da kişileri hayatın içinden. tlk romanını on iki yaşında yazıyor. Bu roman Aksaray yangınında kül oluyor. On sekiz yaşına geldiğinde, ilk roman ı sayılan "Şık"ı yazıyor. önce ahbaplarma okutuyor. Okuyanlar "enfes" buluyorlar ve Ahmel Mithat Efendi'ye götürmesini sahk \enyorlar. "Ahbaplarımın tavsiyelerini dinledim. Romanımı nalamam olarak Mithat Efendi'ye gonderdim. Bir iki gün sonra gazetede bir fıkra gördıim. Açık muhabere. Mithat Efendi 'Şık' muharririııi matbaaya davet ediyordu. Ben o zaman Mithat Efendi yi Allah gibi büyük bir şey biliyordum. Görmek için çıldınyordum. Acaba nasıl adamdır diy« merak içindeydira. Mithat Efendi aynı zamanda Sıhhiye'de başkâtipti. Dairesine girdim. Beni gorunce: 'Vay\ dedi. 'Sen misin onu yazan?' Benim dedim. Yuzume dikkatli dikkatli baktı: Oglum, dedi. Yalan söyleme. Bu roman çocuk yazısına benzemiyor. Kime yazdırdınsa soylc, zaran yok." Babası bile inanmıyor bir türlü oğlundaki cevhere. Gürpınarın babası bir tarihte Yanya'da. Baba oğul mektuplaşıyorlar. Babasından bir cevap geliyor bir gun: "Oglum, kime yazdınyorstın bana gonderdigin mektuplan?... Ben böyle muntazam mektup istemiyorum. Senin samimi, masum ifa Bu savundukları nedeniyle dönemine göre bir adım ileride oluyor ve tabii gericilerin boy hedefi durumuna geliyor. Kitaplannı basan Mihran'ın matbaasına saldırıp camlarını kırıyorlar, yayıncısı ve kendi tehdit ediliyor, kitaplanna "tnıistehcen ve hayasızca" suçlamaları yapılıyor. Bema Moran. Türk Romanına Eleşlirel Bir Bakış adlı ıncelemesinde şunları söylüyor: "Romanı halkı egjtmek amaoyla kullanma konusunda Ahmet Mithat'ı izleyen Gürpınar'ın ondan ayrıldığı nokla, getirmek istediği değer değişiklîğinin çok daha koklu olmasıdır. Ahmet Mithat temelde, halkın, İslam ideolojisinden kaynaklanan değerlerini paylaşan bir adamdı. Gürpınar ise iGftrputar (17 Agustos 18644 Mart 1»*4) rine kadar her turden yaşama biçimini nasıl olup da yansıtabiliyor? Kafasının bir sinema makinesine benzediğini söylüyor Hüseyin Rahmi. Yıllar boyunca heT gorduğu ınsanı ve ilişki türlerini kaydetmiş. Hep kadınların arasında yaşadığını, kadınlan çok iyi tanıdıhadiselerin bilhassa gulünç taraflannı aksettiren bir realizm yoluyla girdi. Cemiyetin hatalannı. ahlak perdesi altında işlenen ahlaksızlıklannı pervasızca teşhir etti." Hüseyin Rahmı'ye gore toplumun kuralları ile tabiatın kanunları birbiriyle çelişiyor. İnsanlann hiçbir zaman tek eşe mahkum ol MU3GAN, Hüseyin Rahmi, İLK ASKINİ kafasının bir sinema makinesine benzediğini söylüyor. Yıllar boyunca gördüğü her insanı ve ilişki türlerini kaydetmiş. Hep kadınların arasında yaşadığını, kadınlan çok iyi tanıdığını, onlara çok alışık HIZLI GAZETECİ SECDEi'' olduğunu söylüyor. politika, ahlak ve din alanlannda halkın gonışunden çok ayn fikirler besliyordu. (...) Halkın geleneksel inançtara, yerieşmiş duşuncelere, goreneklere ve dinc dayalı zihniyeti yerine; Balı'nın akla, bilime dayalı pozitivist zihniyetini yerleştirmeye çalışmışCır. Onun içindir ki romanlannda hep 'eski kafa', 'yeni kafa' dediği iki zihniyeti n çatıştığı gorulur. Gerçi yeni kafayı lemsil edenler her zaman olaylara akıl yoluyla bakabilen; tarafsız, bilimsel bakışı hazmelmiş kişiler değildir, çoğu, içinde yaşadıkları toplumun ahlakını reddeden zıpçıktı kişilerdir, ama Gurpı g^jrwf~, fg 4»r birtakım yeni fikirieri ortaya surmek için kullanır." Hüseyin Rahmi, yeni Fıkirlerini biraz da bilerek boyle zıpçıktı kişilerine yükler. Toplumda egemen olan zihniyeti sarsacak yeni fıkirlenni aklı başında kahramanlara yüklemez. Toplumu önce haberdar eder. Sonralan daha da ileri gidecek, "Deli Filozor' adlı romanında filozofunu Allah'la konuşturacaktır: "Yeryu/unde şimdi çok moda olan cumhuriyet idaresi goklere de sirayet ederse, o zaman sen halini gönirsün. Çunkıi seni seçmek için oy veren bulunmayacaktır." barındıran, her çevreden insanı oldukları gibi, tutkuları, alışkanhkları, cinsel sorunlan, kor inançları, ahlaksızlıklan, hatta kimliklerine özgu şiveleriyle romanlarına, hikâyelerine sokan Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın hayata bakışı bıraz karamsar, hatta öfkelidir de. Şöyle der: " Ö l ü m hayatı, hayat ölümü yiyor; biz bu vahşi kanuna yaşamak, ölmek diyoruz." ERDÛ \ÇİH 0A6IŞLA.. BİJ? ZAAf Eldivensiz dışarı çıkmayan Hüseyin Rahmi, kapı kollarını eteğiyle tutup açıyor. Tığ ileyün örmeyi çok sevdiğini gizlemiyor. O kadar kadmlann dünyasından bir yazar ki ahbaplarından bir kadın, "Ben Hüseyin Rahmi Bey'in reçellerini, romanları kadar severim" diyor. ğını, or.lara çok alışık olduğunu soyluyor ve arkasındaki yastıkları gösteriyor: "Işte şu koltukta gordüğiinüz yastıkları bizzat ben ordıim." Ölümunden sonra eşyalarının arasından iki bohça çıkıyor. Biriııde yuzden fazla eldiven, diğerinde tığ işi bir yığın takke ve bere mamalarını, aşkın ilk cınsei doyumla birlıkıe sona erdığinı, ama toplum kurallarımn insanları tabiatları dışında bir yaşamaya zorladığını duşunuyor. Bu yuzden ahlak gorüntüsü allında buyuk ahlaksızlıkların yattığım, insanlann ikiyiızlü oldukça yeni bir ahlak geliştiremeyeceğıni savunuyor. As nar bunları yine de kendi tuttugu V İ Z G I L I K KAMIL ^ MASARACI Çevirileri ve başka türlerdeki yapıtları dışında Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın roman, hikâye ve oyun türlerindeki yapıtlarının sayısı 54. Yazarın doğumunun 100. yıldönümü olan 1964 yılında Atlas Kitabevi, Hüseyin Rahmi'nin bütün yapıtlarını dillerini sadeleştirerek yeniden basmaya girişti. Atlas Kitabevi'nin, Hüseyin Rahmi'nin roman, hikâye ve oyunlanndan oluşturduğu bu dizisi 54 kitapla 1973 yılında tamamlandı. YAYIN RAPORU ERMİŞ / ERMİŞİN BAHÇESİ / SÖZLER Yazan: Halil Cibran / E Yayınlan Lübnanh şair ve düşünur Halil Cibran, Doğu'nun geleneksel öğtetileriyle Batı düşüncesini karşılaştırmış, bireysel ve toplumsal olgulara çeşitli sentezler getirrniş bir sanatçı. 60*lı ve 70'li yıllarda Batı Avrupa ve ABD gençliği arasında en yaygın okunan ve tartışılan bir yarar olan Cibran'ın yapıtlan Japonca ve Sanskritçe dahil birçok dile çevTİlmiştir. Aynı zamanda ressam olan Halil Cibran yazılarında Doğu düşüncesini Batı diliyle aktarırken, resiralerinde insanı doğadaki haliyle çıplak olarak işlemiştir. E Yayınlan, Halil Cibran'ın "Ermişin Bahçesi" adlı yapıtını R. Tanju Sirmen'in, •'Sozler" ve "Ermiş"i de Aytunç \ltındal'ın çevrisiyle sunuyor. tKONALAR Yaklaşık 2000 yıllık bir geçmışe sahip ve Türk Halk Müziği'nin en çok kullanılan bir sazı olan bağlama değişik boy ve ebada, yoresel tavırlara, çalınış şekillerine, düzenlerine göre çeşitli sınıflara aynlıyor. Bağlamanın Cura'dan Meydan Sazı'na, 2 tellısinden 12 tellisine, 7 perdeden 24 perdeye kadar birçok çeşidi bulunuyor. Bugün çeşitli bağlama türleri, sayılan 35'i aşan belli duzenlerde (akort) çalınmakta. Ustaçırak ilişkisi içinde günumuze kadar çalınagelen bağlama hakkında yapıBAĞLAMADA DÜZEN VE lan çalışmaların genışletilmesi gerçeğinden yola çıkan trfan Kurt, POZİSYON bağlama ailesi, formları, duzenleri Yazan: İrfan Kurt / Pan ve pozisyon gibi kavramlara açıkYayıncıhk / 96 s. • lık getirmeye çalışıyor. Halen tTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı'nda Bağlama AĞLAMA DUVARI Sanat Dalı Başkanı olarak gorev Yazan: Zihni T. Anadol / yapan İrfan Kurt, "Bağlamada Düzen ve Pozisyon" adını verdiği Gerçek Sanat Yayınlan / 80 s. kitabında, bağlama tur ve stan"Ağlama Duvarı" Zihni T. Anadartlarırıı, duzenleri, duzenlerdeki dol'un bugune dek yazdığı şiirlepozisyonları inceliyor. rin bir bolumunden oluşuyor. Yazı sonralan ozellikle tahta lev'nalar üzerine yapılan, taşınabilir dini resimler için kullanıhr olmuştur. tkonalara ibadetin Hıristiyanlığın ortaya çıkışmdan yüzlerce sene sonra olduğu biliniyor. Günumuzde ikonalar dini anlamlanndan daha çok, sanat ve estetik ölçuler içinde ele alınmaktadır. Şinasi Başeğmez birinci hamur kâğıda renkli olarak basılmış kitabında çoğumuzun oldukça yabancı olduğu "Ikona"lar konusunda bilgi vermeyi amaçlıyor. Yazdıklarında ınce bir mizah ^ Ğ A Ç Y A S K E N E Ğ İ I İ R KEMAL GÖKHAN GVRSES * * ve şiirlerini çeşitli gazete ve dergilerde okuduğumuz Zihni T. Anadol'un anılannı içeren "Truva Atında tlk Akşam" adlı yapıtı geçen yıl yayımlanmıştı. Zihni T. Anadol 1944, 1951 ve 1957 yıllarında siyasi nedenlerle, çeşitli iddialarla tutuklandı, hapis yattı. Haien Türkiye Yazarlar Sendikası Onur Kurulu uyesi olan Zihni T. Anadol'un şiirleri, ozgür insanı temel alarak yaşamda yüz yüze kaldığımız insanlık durumlarını yansıtıyor. Kitabında yer alan "Lumumba, Olume Giden Çocuklar, Ağlama Duvarı, Kuşluk Vakti Vurdular, Turk Emekçi Sınıfının Büyuk Savunucusu Reşat Fuat Baraner Abiye" gibi şiirler bunlardan yalnızca birkaçı. Anadol'un "Kuşluk Vakti Vurdular" adlı şiirinin ilk dizeleri şöyle: "Ve bir lutam zambak gibi düştü kaldtnnılara / Yıllardan 1979 / Aylardan 15 mayıs / Kuşluk vakti saat on / İstanbul'un Yeditepesi / Oy anam oyyy..." GARFIELD JIM DAVIS TARİHTE BUGÜN MVMTAZ 17 Ağustos MAKARİOS. TÜRKİYE'DEN YAKINIYOR! 1976'DA BU6UN,SRI İANKA'NIH BAŞtCBMV COLOM&O'M YAPILAN 5.*BA(SlANriSIZLAÇ"KOK!F£GAN£l\I Tl. KOSJUŞMAStNDA, TZJfİiaYE'NlM KtB&IS HA&EKÂVtNfN 4DAYI BOLMEYE YOtJetIK OLDUĞUNU İPDlA ETM/f, B/£L£ŞMIÇ MİLLETl£R. ÖRGÛTÜNÜM BU KJÛKUÇÛK ÜLICEYl KOGUYAMADtĞtHt SOYLEMıÇTl SIYASÎ VE ASKÇfH' AÇlOAN HiÇgıR "8UOK°A U OLMAYAM ÜtKELEGfN KURDUĞU B.IÜ Yfl ÇlKMtŞn. ÖNCUİUĞÜhlU İSE, TİTO, MBH I?U VE NASIH YAPM'Çri. HAKEtCETiN rEMSL. /UCELEfSlMOBM Bıeı,7Z>P£AtCLAB/NPA YA~ SAMCr US SULUMDUeMA^Atrri. YALNIZCA /ıV( SıLlZ USLEgı OLAN KlBRtS'A IZıN YGItıLMıÇn(\ RUM TSMSlLClSl MAKAGIOÇ, TURKİYEVSN Yazan: Şinasi Başeğmez / Yapı Kredi Yayınlan Aslı Yunanca olan "ikona" sözcüğü, Hıristiyanlığın başlangıç devirlerinde resmin her türlusü için geçerli bir deyimdi. Bizanslılar sıva üzerine boyayla yapılmış duvar resimlerine, renkli cam tanecikleriyle mozaik halinde ışlenmiş duvar resimlerine, kitap sayfasını süsleyen küçuk tasvirlere ikona adıru veriyorlardı. tkona daha CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ'NDE YENİ KİTAPLAR Kod: 002 389 007.435 011086 016080 102091 142039 154.020 154 021 307014 Kitafaıo Adı: Guneşte Kalbtni Tanı Genç Kal Devlet Krizı Sıcak Bir Gunün Şafağında Nasıl Bir Demokrası Istiyoruz Astrolojı Noöar/Sanat Edebiyat1 Cağını Sorgulayan Sinema Yarın Bız Konuşacaöız (TIP Anıları) Yazar/Çevirmen: Melıh Cevdet Anday Doç. Or Besım Yığıter Hıkmet Özdemir A Kadır Konuk Server Tanıllı N RonaDeanna Erkut Kemal Tahır Ali Gevgılilı Omer Nida Yayınevi: Tün Adam Sıır Altıtı Afa Belge Say Yaprak Bağlam Bağlam G Sanat Fiyatı: 4400Sağlık 7700^ Inceleme 1 0 0 0 0 ^ 5250Roman Inceleme 5 5 0 0 Başvuru 2 0 0 0 0 Inceleme 10000TSinema 100006300rAnı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle