25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 AĞUSTOS 1989 * •* * CUMHURÎYET/17 İngiltere'de 40 binden fazla üyesi bulunan Hınt kökenlı Hare Krisna tarikatının 5 binden fazla üyesi pazar gunu Londra Park Lane'öeyurüduler. 1969'dan bu yana Londra'da örgütlenmeye başlayan tarikat uyeleri 20. yıllannı kutlamak için 40 metre yuksekliğinde inşa ettıklerı araba içinde tarikatın önde gelen üyelerini taşıdılar. (Fotoğraf: AP) Hare Krisna 20. yılını kutladı Üçlü reçete uygulaması başarısız tZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Maliye ve Gümrük Bakaıılığı, bazı hekimlerin üçlü reçete uygulamasına uymadıklannı açıkladı. Bunun yerine reçete niteliği taşınıayan boş kâğitlara ilaç yazıldığı ve bazı eczanelerin de buna dayanarak ilaç satışında bulundukları belirtildi. Maliye ve Gümrük Bakanhğı tarafından Türk Eczacılar Birliği'ne gonderilen yazıda, "Yanıltıcı vesikalar kullanarak vergi kaybma neden olan hekimler hakkında kanunun 'kaçakçılık' hukümleri uygulanacaktır" denildi. Aynca 3 aydan üç yıla kadar hapis cezası ile bu kadar süre ticaret, sanat ve tneslekten mahrumiyet kararının da verilebileceği vurgulandı. Balon kazası Avustralya'nın orta kesimlerındekı Alice Sprıngs kentı yakınlarında dün meydana gelen aalon kazasında, 13 kişınin öldüğü bildirildi. Polıs yetkilıleri, balonun Alice Springs Havaalam'nın 10 km. kadar yakınında düştüğünü ve balonda bulunanlardan kurtulan olmadığmı belirttiler. (Fotoğraf: AP) Didim'de arkeolojik kazılar başlıyor DİDİM (AA| Aydm'ın Söke ilçesine bağlı Didim kasabasında, bu yılki arkeolojik kazılara bugunden itibaren başlanacağı bildirildi. F. Almanya Arkeoloji Enstitüsü'nder bir heyetin ustlendiği bu yılki kazılara, Prof. Klaus Tuchelt başkanlık edecek. Geçen yıl Kutsal Yol ve Apollon Tapınağı çevresinde kazı çalışması yapılmadığını belirten yetkililer, 12 yıl süren kazılarda bulunan tarihi eser ve bilgilerin incelenerek derlendiğini kaydettiler. Yetkililer, şunları söylediler: "Geçen yıl ayrıca, bu ekibin arkeologlarından Thomas Schatner arkaik seramikler üstüne çalışmalarını Didim'de surdurmüş, Ulrike Wintermayer HelenistikRoma seramikleri konusundaki kitabını bitirmişti. Utanç duvarını protesto 1961 yılının ağustos ayında inşa edilen Berlin'deki utanç duvarı 28 yaşında. Federal ve Demokratik Almanya'yı birbirinden ayıran utanç duvarını protesto etmek ısteyen F. Alman yurttaşı Karl VVolfgang Holzapfel sınırını geçerek yere yattı. Bunun uzerine güvenlik gOçleri kendisini kaldırarak sınırın öte yanına taşıdılar. (Fotoğraf: AP) Güven Kalmayınca... (Baştarafı 1. Sayfada) şetinde yer alan TUSİAD Başkanı Cem Boyner'in açıklamalarıdır. Bazı noktaları, altlarını çizerek aynen aşağıya alıyoruz: • "Türkiye'de keyfi yönetimin adtnı, piyasa ekonomisi koyduk," • "Hukümetin ağzından düşürmediği ve benimsemediğini söylediği güdümlü ekonominin en güzel örneğidir bunlar." • "Yapmış olmak için diyalog yapılmaz. Diyalog sonuç almak için yapılır. Ancak daha hukümetin kendi içinde, bakanlan arasında, bakanlarla bürokratlar arasında ve bürokratların kendi arasındaki diyalog içler acısıdır." • "Hiçbir zaman tek yanlı katı korumacılığı benimsemedik. Bütün gelişmiş, sanayileşmiş ülkeler, sanayisini, işçisini, iş güvenliğini dış rekabete karşı korurken, hukümetin kendi evladının cellatlığına neden bu derece hevesti olduğunu sormak lazım gelir." • "Son nokta ise ekonomi yönetimine güven mese/esıd/r. Ekonomi yönetiminin inandıncılığı önemli yaralar almıştır. Bundan daha büyük haşar düşünebiliyor musunuz?" TÜSİAD Başkant Cem Boyner'in altını çizdiğimiz bu açıklamaları, kişisel, kendi başına yaptığı açıklamalar değil, büyük iş çevrelerindeki, tabii TÜSİAD'daki havayı yansıtıyor genel olarak. Birçok kez vurguladığımız gibi, Başbakan Özal'ın ekonomi yönetimine ilişkin güven duygusu yıllar içinde sıfırlanmıştır. Bu konuda değişik nedenlerden söz edilebilir. Doğrudur; Turgut Özal 1983 sonundan başlayarak piyasa ekonomisine ilişkin bazı reformcu adımlar atmıştır. Ancak zamanla piyasa ekonomisi adı altında, bir ekonomik başkanlık sistemi kurmaya yönelmiştir. Ekonomide tüm manivelaları elinin altında toplayarak iş dünyasına korku salan herhalde liberallik adına olacak bir tek adam yönetimine kaymıştır. Aynca devleti ekonomide küçültme sloganıyla iktidara gelmesine karşriık, altı yıl içinde sürekli büytitmüşiür. (Bu konuda aynntılı bilgi sahibi olmak isteyenler, 4 Nisan 1988 tarihli TÜSİAD raporunu okuyabilirler.) Önce istikrarcı politıkalar demiş, enflasyona karşı mücadele açacağını söylemiş; ama sonra buyümeci politikalarla enflasyonu azdırmıştır. 4 Şubat Karariarı, 14 Ekim Karariarı sözde kararlılıkla açıklanmışlar, fakat bir süre sonra unutulmuşlardır. Turgut Özal'ın herhalde yüzeysellikten kaynaklanan, başlayıp da sonunu bir türtü getırememe alışkanlığı, temel ekonomik politikalara da damgasını vurmuştur. Çizdiği zikzaklarla, işletmeye hiç yanaşmadığı diyalog mekanizmasıyla, inandıncılığını sürekli olarak aşındırmıştır. Geniş kitleler, Özal'ın ekonomideki iflaşını 26 Martta 21.80'le tescil etmişlerdir. TÜSİAD Başkanı'nın açıklamaları da iş dünyasında Özal'a artık nasıl bakıldığını hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya koymuştur. Artık bir daha 1983 sonundaki o havayı yakalamak olanaksızdır; çünkü treni kaçırmış bulunuyor Başbakan Özal. 89 Ağustos Karariarı'na gelince... Konvertibiliteye gitmek ve itrralatı serbestleştirmek, piyasa ekonomisi çerçevesinde ilke olarak yerinde adımlardır. Dışa açılma ve Avrupa Topluluğu ile bütünleşme öngörülünce, bu adımların atılması işin doğasına uygundur. Bu bakımdan, 89 Ağustos Kararları'na genellikle ilke olarak karşı çıkılmamıştır. Ancak zamanlama açısından sakıncalı bulunmuştur. Bu görüşe katılıyoruz. Enflasyon yüzde 70'lerdedir.Döviz rezervleri ekonomideki durgunluğun sonucudur; yapısal, sistemli bir birikimden kaynaklanmamıştır. Yani bugün var, yarın yoktur! Sanayi dış rekabete hiç kuşkusuz açılmalıdır. Fakat bunu yaparken, beliıii ilkelerin, zamanlamanın göz önünde tutulması gerekir. ABD'nin kendisini Japon arabasına, yabancı tekstil ürününe karşı koruduğu; AT'nin Türk tekstil dışsatımını sınıriadığı bir dönemde yaşıyoruz. AT çerçevesi içinde bile binbir türlü gizli koruma duvarları geçerlidir. Onun için Türkiye'nin Donkişotluğa soyunması ve zaten geçici gözüken döviz birikimini biraz da partizanca kokan çıkarlar uğruna çarçur etmesi herhalde doğru olmaz. Türk sanayiini dış rekabete açarak terbiye etmek, daha kaliteli mal üretmeye zorlamak hiç kuşkusuz yerinde bir hedeftir; buna ihtiyaç da vardır. Ama yolunu yordamını bulmak koşuluyla... Turist yerine terör, öltiııı ve asker CELAL BAŞLANG1Ç CİZRE Cudi'nin en sivri tepelerinden Ceko'nun eteklerinde kurulu yan yana iki köy aynı anda basılıyor. Köylerin arası birkaç kilometre. İki köyde de birer tabur var. Bu nedeııle teröristler silah kullanmama kararındalar. Ceko'dan inen yüz kişilik PKK grubu ikiye bölunuyor. Ellisi Hisar, ellisi de Çağlayan Köyü'ne giriyor, tam 22.10'da. Hisar Köyu'nün iki korucusu direnince silah kullanmak zorunda kalıyor teröristler. Kalaşnikofların patlaması üzerine koyü koruyan taburdan ateş açılıyor. Dört kişiyi öldürup köy dışına çıkıyor teröristler. Çatışma başlıyor. Çağlayan Köyü'nü koruyan tabur da destek veriyor komşu birliğe. Aydınlatma mermüeriyle havan atışı püskurtüyor Hisar Koyü'nu basanları. Askerlere göre üç terorist öluyor çatışmada. ama gece karanhğında ölülerini kaçırıyorlar. Hisar ve Çağlayan köylerini koruyan taburlar, Hisar'ı basan teröristlerle çatışırken, Çağlayan Köyu'nu basanlar altı kişiyi köyün dışına çıkartıyorlar. Öidürecekleri kişileri tanımadıklarından, ellerindeki listeye göre kimlik kontrolü yapıyorlar. Listede dört isim yaalı. Altı kişiden ikisini serbest bırakıyorlar. Sonra yeniden köye gelip korucuların evlerinde kalan silahlarını alıyorlar. Kadınlar, "Onları öldürmeyin, evimizi yakın" diyor. Korucuların evini ateşe veriyor teröristler. Yanlannda dört korucu ve silahlarıyla çıkıp gidiyorlar köyden. Sabaha köyün hemen dışında dört korucunun boğazları bıçakla kesilmiş cesetleri bulunuyor. Çağlayan, Guneydoğu'nun belki de en sulak köyü. Yollanndan, evlerin önünden gurül gürul su akıyor. Köy çıkışında toplanan su selale olup köyün altından akan Nerdüş Çayı'na karışıyor. Çağlayan Köyu'ne gitmek için CizreSilopi asfaltından, toprak bir yola sapmak gerekiyor. Çağlayan'a kadar on bes kilometre süren toprak yol, kimi yerde Nerdüş Çayı'yla buluşuyor, kimi yerde ayrılıyor. Yörede hüküm süren Rumların kadınlanna "döş", erkeklerine de "dük" denirmiş. Bir gün "düş" çaya duşüp boğulmuş. Bu nedenle oradan akan çaya "Düş Nehri" anlamına gelen "Nerdüş" adı verilmiş. Çay boyunca, göçerler hasırlardan ve ağaç dallanndan barınma yerleri yapmışlar. Çağlayan'a giderken yeni kurulmuş köylerin içinden geçiliyor. Bunlann çoğu, Cudi'nin yükseklerindeki köylerde yaşayanlar. Terörden bezenler ya da korunamaz durumda olanlar, köy olarak duze indiriliyor. Köylerin yeni olduğu, hemen tüm evlerinin briket olmasından anlaşılıyor. Güneydoğu'da vadisinden bir parmak su akan dağlar bile, eğer yanında bir karış da toprak varsa yeşile bürünüveriyor hemen. Çağlayan tepeden tırnağa yemyeşil bir köy. Meyve ağaçianndan, kavak ve cevizlerden köyün on evi bile yan yana görünmüyor. Insan, bir yeşil denizinde yüzdüğünü sanıyor. Köyün ortasında su değir• meni var. Yapının dibinden kaynağın bembeyaz köpükleri fışkırıyor. Köyü koruyan birliğin komutanı, yanında bir su tankı ve bir cemse askerle geldi. Köyü koruyan birliğin su ihtiyacı, köyün ortasmdan akan sudan karşılanıyor. Askerler hemen çevreyi sardılar. Biri hortumla tankı doldurmaya başladı. Komuianın çevresine köylüler de toptandılar. Önceki gece PKK'nın yaptığı baskın konuşuluyor. Birkaç yıl önce bir PKK'lı pusuya duşürülerek öldürülmüş suyun ortasında. Bu yıl da PKK köyü basıp ilkokulu yakmış. bir de asker öldürmuş. Köyün ilkokulu hâlâ onarılmış değil. Komutanın köylülere en çok sorduğu, "Neden haber vermediniz"di. Köylülerden yakınıyor komutan: Adamlar köyde iki saate yakın kalmışlar. Tam karşınızda bir askeri tim var. Hiç değilse konıcular götürülürken gören iki kişi ya da evdeki kadınlar haber verse en geç yanm saat içinde müdahale ederdik. Belki olümleri onleyemezdik. ama onlardan da birkaç kişi götüriirduk." Çağlayan'da 15 korucu varmış önceleri. Ancak 10'u bırakmış silahlarını. Yanımızda eski bir korucu var. Neden koruculuğu bıraktığını, "Çevre köylerdekiler bırakmaya başlamıştı. Biz de korkumuzdan teslim ettik" diye açıklıyor. Komutan, "Çevrenizdekilerden size neydi? Siz kendi köyunüzü korusanız ya... Ama bunlar böyle işte, biri kendini suya atsa, diğerleri de peşinden atlar" diyor. Eski korucu "He vallah" diyerek onaylıyor. Köyde geriye kalan beş korucudan dördü öldürülmüş. Bir tek o gün koyde olmayan korucu rastlantı sonucu kurtulmuş. Cizreliler için bulunmaz bir yazlık Çağlayan Köyü. llçe halkı HABERLERIN DEVAMI GÜNEYDOĞU GÜNLÜĞU Dçeye baskın (Baştarafı 1. Sayfada) bastılar. Evi oıomatik silahlarla tarayan teröristlerin açtığı ateş sonucu Seyfettin Akbaş (53), Şirin Akbaş (12) ile Hafiye Akbaş (20) yaşamlannı yitirdi, Adalet Akbaş ile Gülistan Akbaş yaralandılar. Olağanüstu Hal Bölge Vali Yardımcısı Nafiz Kayalı, bu arada bir PKK'lı teröristin de ölü olarak ele geçirildiğini söyledi. Bir başka grup PKK'lı terorist de Bahçesaray'ın Lican rnezrasım basarak Hasan Talyak adlı köy korucusunu öldürdü. Çatışmanın olduğu saatten bu yana Bahçesaray ilçesinin bütün telefonlarının kesik olduğu, bazı söylentilere göre güvenlik güçleriyle teröristler arasındaki çatiîmanın dün de sürdüğü bildirildi. Ancak Olağanüstu Hal Vali Yardımcısı Nafiz Kayalı, çatışmanın sona erdiğini, teröristlerin yakalanması için bölgede büyük çaplı operasyona başlandığını söyledi. Hakkâri'nin Çukurca ilçesine bağlı Narlı Köyü yakınlanndaki yaylayı basan bir grup PKK'lı terorist de köy korucusunun kardeşi ile annesini öldürdü, 5 genci de kaçırdı. Oğrenildiğine göre Narlı Köyü yakınlanndaki "Semedar" Yaylası'na önceki gün akşam saatlerinde baskın düzenleyen bir grup PKK'lı terorist, köy korucusu Kadir Kaplan'ın kardeşi Eyiip Kaplan (15) ile annesi Adile Kaplan'ı (55) otomatik silahlarla öldürdu. Teröristler daha sonra köy korucusuna ait 30 küçükbaş hayvanı süngüleyerek telef ettiler. Kimlikleri belirlenemeyen 5 genci de yanlarına alarak kaçtılar. Olay sırasında Kadir Kaplan'ın köyde olduğu bildirildi. Bu yöredeki teröristlerin yakalanması için de geniş çaplı operasyonlar sürdürülüyor. Mardin'in Cizre ilçesinde cuma gecesi clektrik trafosunun yanmasına neden olan paniğin bir benzeri de önceki gece Şırnak'ta yaşandı. Saat 01.50 sıralarında ilçenin girişinde denetimlerini sürdüren güvenlik guçlerinin yakınlannda bulunan boş bir araziye roketatar mermisi düştu. Bunun üzerine güvenlik güçleri ilçenin dört bir yanından aydınlatma mermileri, iz fişekleri ve otomatik silahlarla ateşe başladı. tlçe halkının paniğe kapılmasına neden olan olaylar saat 03.00'e kadar sürdü. Olay üzerine dun sabahtan itibaren Şırnak'a Eruh, Cizre ve Uludere yönünden yapılan giriş ve çıkışlarda sıkı kontrollere başlandı. Çmar ılçesıne bağlı Ovabağ Köyü'nden Diyarbakır'a giden ticari taksiye ateş açılması sonucu bir kişinin ölümu, iki kişınin yaralanmasından sonra Olağanüstu Hal Bölge Valiliği'nin başlattığı soruşturma sürdürulürken, olaya adı karışan askerlerin ifadelerinin alındığı öğrenildi. Güvenlik guçlerinin ateş açtığı belirtilen araçta bulunan Beneklitaş Köyü muhtarı Sabri Kara dün toprağa verildi. Sabri Kara'nın yakınları bugün Çınar ve Diyarbakır cumhuriyet savalıklarına başvurarak suç duyurusunda bulunacaklannı bildirdiler. Diyarbakır Devlet Hastanesi'ne kaldınlan taranan aracın şoförü tsmail Uslu dün taburcu edildi. Başmdan ve kasıklarından yaralanan Aziz Bülbül'ün \se yoğun bakım servisindeki tedavisi sürüyor. Sosyalist Parti Diyarbakır 11 Başkanı Veysi Göral, bölge halkının her an ölümle karşı karşıya olduğunu öne sürerek, "Bu olayla devletin bölge halkına bakış açısı ortaya çıkmıştır. Güvenlik güçleri, bölge halkını açıkça potansiyel suçlu olarak görmektedir" dedi. nın bir kısmı sıcak yaz ayiarım, burada tuttukları çardak ve evlerde geçiriyorlarmış. Köyün üstünde çepeçevre tarihi surlar var. Köyün kuzeyindeki Kayzer Kalesi'ne çıkarken, Ceko'nun zirvesine doğru altı heykel yapılmış. Aynı tarzdaki heykeller tek bir kişiye ait. Başında püsküllü bir prens takkesi, üstünde uzun ve aşık kemiklerine kadar cübbesi var. Ayaklan çıplak ve sakallı. Sakalları boncuklarla süslü. Heykellerin belindeki kemerlerde çeşitli motifler var. Normal bir insan boyundaki heykellerin elleri bellerindeki hançerin üzerinde, sağ ellerinin işaret parmağı da Cudi Dağlan'run zirvelerini gösteriyor. Bu yazdıklarımızı Abdullah Yaşin'in "Cizre" adlı yapıtından öğreniyoruz. Çünkü tarihi yapıtlann olduğu yere can güvenliği olmadığı için gitmek yasak. Köylüler 1984 yılına kadar çok sayıda turistin gelip yöredeki kaleleri, heykelleri ve kiliseleri gezdiğini, ancak beş yıldır köye sadece teröristlerin ve askerlerin geldiğdni anlatıyorlar. 1984 yılına değin, sulu tantnın yanı sıra hayvancılık da yaparmış Çağlayanülar. Ancak terör başlayınca, köyün kuzeyindeki meralara çıkmalan yasaklanmış. Bu nedenle de satmıs hayvanlanm köylüler. "Şimdikrte geçim iykc zoriaşü. Su fazla, ama toprak yetmiyor. Bu yüzdeo çok göçen var" diyorlar. Köyü gezerken teröristlerin iki gece önce yaktıkları evi görüyoruz. Daracık sokaklı, kemerli, birbirine bitişik eski evlerden biri kül olmuş. Geride sadece sacı erimiş bir buzdolabı iskeleti var. Birlik komutaruna köyün üstündeki Çeko Tepesi'ne doğru giden yolda bulunan heykelleri görmek istediğimizi söylüyoruz. "Bu olanaksız" diyor, "Tepelere doğru can güvenHğiniz hiç yok." Asmalar, cevız, nar, elma, armut, çınar, kavak ağaçlanyla yeryuzündeki cennetin Cudi'nin eteğinde olduğunu sanki kanıtlamaya çalışan Çağlayan Köyü'nden aynlırken kayalann onasında, evlerini yeşil bir örtüyle gizleyen inanılmaz bir guzellik, tarihi yapıtlarıyla boynu bükuk duruyor. Çağlayan'a kimbilir daha ne kadar zaman turist yerine; terör, ölüm ve asker gelecek? TUSIAD Ozal'a sert (Baştarafı 1. Sayfada) mayıp ekonomide fevkalade önemli bir durgunhık yaşanırken, sanayilerin kapasite kullanım oranlan aşağıya düşmuşken, yüz'oinlerce işçi işini kaybetmişken, tekrar bu sanayiye darbe vurmak için sözde enflasyon düşürmek amacıyla daha da maliyet enflasyonunu körükleyecek bir uygulamayla bir gecede gümrük oranlannın bir derece duşürülmesinin akılla, mantıkla bağdaşır tarafı yoktur." AT ile yapılan görüşmelerde topluluğun gümrük oranlannın 510 yılda düşüriılmesini istediğini belirten Boyner, rakip hükümetlerin anlayışı buyken kendi hukümetünizin akşamdan sabaha radikal biçimde gümrük ve fonlan duşürebildiğini söyleyerek şoyle konuştu: "Biz Türkiye'de doğru işi doğru zamanda yapmayı heniiz öğrenemedik. Ve Türkiye'de keyfi yönetimin adını da piyasa ekonomisi koyduk. Böylece yaptığımız yanlışları da mazur göstermenin yolunu bulduk. Hiçbir zaman tek yanlı katı korumacılığı benimsemedik. Bütun gelişmiş, sanayileşmiş ülkeler sanayisini, işçisini, iş güvenliğini dış rekabete karşı korurken hukümetin kendi evladının cellatlığına neden bu derece hevesli olduğunu sormak lazım gelir." Hükümetle diyalog konusunda da göruşlerini açıklayan Cem Boyner, yapmış olmak için diyalog yapılamayacağını belinerek, hukümetin kendi içindeki bakanlarla bürokratlar ve bürokratların kendi arasındaki diyaloğu "içler acısı" olarak niteledi. Boyner, "Hukümetin kendi birimleri içindeki komünikasyonun hali gözler önündedir. Bu şartlar altında iş âlemi ile hukümet arasındaki diyaloğun sonuç üretir şekilde işlemesini beklemek belki de önümüzdeki dönemde çok iyimser olacakar. Mevcut hukümetin kendisine hasım olarak gördüğü iş âlemi UeMiyalogun anlamım takdirinize bırakıyorum. Ancak bizler görevliyiz, ümidimizi hiçbir zaman kaybetmeden doğru bildiğimiz konulan anlatmaya devam etmek zorundayız, devam edeceğiz" dedi. Bu kararlann ekonomi üzerinde, her şeyden önce manevi hasarları olduğunu belirten Boyner şunları soyledi: "Hukümetin pek sık ağzından düşürmediği ve benimsemediğini söylediği güdumlü ekonominin en güzel örneğidir bunlar. Yapılanlar güdumlü bir ekonominin uygulamasının sonuçlarıdır. Bir başka önemli husus da hükümetin iş âlemine 'Sanayiciliği bırak, tüccar ol; Türk insanıru, işçisini kalkındırmayı bırak, kalkınmış zengin ülkelerdeki sanayinin işçisini kalkındır; uretme ithal et' raesajını vermesidir. Bunlann getirecegi manevi hasar, belki maddi hasann da üzerindedir. Son uokta ise ekonomi yönetimine güven meselesidir. Ekonomi yönetiminin inandıncılığı önemli yaralar almıştır. Bundan daha büyuk bir hasar düşünebiliyor musunuz?" Yünsa'Spof Sezonu Açtı. Transferler Sürüyor... Yeni sezona hazırlanan oteller, mağazalar, lokantalar, Yünsa "Spor" transfer ediyor, Yünsa Spor ile yenileniyor. İşyerleri, Yünsa Spor ile çarpıcı, göz okşayıcı, çağdaş görünüm kazanıyor. Yünsa Spor dayanıklıdır; kondüsyonu her sezonda mükemmeldir. Değişik renkleri ve desenleri ile her yere uyum sağlar... Yünsa Spor, işyeriniz için ideal bir transferdir: duvardan duvara yumuşakhk ve sessizlik kazandınr... çok hesaplıdır! İşyerinizin halısı için seçim yaparken, Yünsa Spor'u taklitlerinden ayıran üstün teknik özelliklerine dikkat edin... Yeni sezona sağlam bir transferle girin. Gelin bir Yünsa Bavü'ne, yerinde karar verin. DAYANIKLI.HES APLI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle