23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 HAZİRAN 1989 PAZAR KONUĞU CUMHURİYET/13 Temel sorun demokrasiyi yerleştirmek 26 Mart yerel seçimlerinden sonra birinci parti konumuna gelen SHP, iktidara geldiği zaman demokrasiyi yerleştirmek, ekonomiyi ilerletmek, milli geliri arttırmak ve artan geliri hakça bölüşmek gibi üç unsuru temel sorun olarak görüyor. Sosyalist Enternasyoîıal'e tam üye olan SHP'nin Genel Başkanı Erdal İnönü, yazanmız Ali Sirmen ile yaptığı görüşmede bir başka amaçlarını daha açıkladn Daha az merkeziyetçi demokrasi. SHP Genel Başkanı Erdal tnönü, yerelyönetimlerin giicü artnrılmalıdır diyor PAZAR KONUĞU SÖYLEŞİ ALİ SİRMEN aym İnönü, 2000'liyıllara giderken Türkiye'nin temel yapısal sorunlarmm neleı olduğuna geçmeden önce, ızın verirseniz. bugünkü Türkiye'yi nasıl gördüğünüzü sormak istiyorum. Bugünkü Türkiye'nin durumunu oldukça aydınlık bir çerçeve içinde ele almak istiyorum. 26 Mart seçimleri önemli bir aşama olmuştur Türkiye'de. Bu seçimlerde, "Vatandaşlar istedikleri parti>e oy verirlersc, ANAP iktidardan giderse, bunun arkasından eski anarşi gelir, terör gdir, kargaşaya boguluruz" diye sürekli öcü masalı anlatan ÖzaTın girişimleri boşa gitmiştir ve bu yaklaşım 26 Mart'ta etkisiz kalmıştır. Bu noktayı özellikle belirtiyorum, çünkü demokrasiye yeniden geçerken, karşımızda normal demokratik gelişmeye engel olarak görülen başlıca duygusal ve psikolojik etken bu idi. Çünkü biz detnokrasinin tam manasıyla yerleşmesi amacına demokratik süreç içinde varacağımızı söylüyorduk. O zaman da halkın iradesini serbestçe kullanması, bu rahatlığa erişmes gerekiyordu. Ama evvelki dönemin sürekli olarak korkutucu biçimde öne sürülmesi yüzünden, ciddi bir korku engeli vardı. Bu aşıldı 26 Mart'ta. 26 Mart'tan sonra ben biraz da böyle engellerin bir tarafa bırakılarak, halkın istediğinin ortaya konmuş olmasının ınutluluk doğurduğunu görüyorum. Şimdi bu bana geieceğe umutla bakma olanağı veriyor. Çünkü halkın iradesiyle, demokratik düzenin eksikliklerinden kurtulması, yerleşmesi, gelişmesi yolu açılmıştır. Geleceği de bu doğrultuda görüyorum. Tabii bugünkü durum meydanda, demokrasimizin birçok eksikleri var. Ekonomimiz henüz bir türlü sağlıklı gelişmeye kavuşamamıştır. Milli gelirin artışı duraklamıştır ve gelir dağıhmının bozulması sürmektedir. Öte yandan enflasyon aleyhte puan almaya devam ediyor. Bunların hepsinin çözümü için bir iktidar değişikliği şart. Bunu yapacak irade olduğu da ortaya çıkmıştır. Halk ilk genel seçimde, artık ANAP'ı iyice ikjtıdardan göturür, yerel yönetimlerde de bunu yapü... ~ yebilir, o zaman onlar kalır, ama ortak noktalarımız olacaktır. Onlan değiştireceğiz. Bir defa demokrasiye inanan bir partinin iktidara gelmesi uygulamada çok büyük değişiklikler yapacaktır. örneğin bu 141 ve 142. maddelerin değişmesi için anayasayı değiştirmeye gerek yok bence. Ama eğer değiştirmek istemezseniz, "tşte anayasa var, nasıl olacak bu iş?" diye uzatırsınız. ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ~ ^ • I ^ H Belki 163. maddenin yazılıs şekli de değiştirilebilir... Yazılış şeklini değiştiririz. Kaldınp belki başka madde koyanz. Yani bütün mesele, fikir suçunu ortadan kaldırmaktır. Kimse, anayasayı zorla, şiddet hareketiyle değiştirmek isteyene yolu açalım, demiyor. Avrupa'daki demokrasilerde böyle bir şey yok. Ama Avrupa'daki demokrasilerde fikir suçu da yok. Bunu sağlayacak değişiklik mümkün. Bunun için anayasayı değiştirmeye de gerek yok. Ama tabii ki, anayasa değişikliği yapılırken, daha net güvenceler konur, basın özgürlüğu ve fikir özgürlüğü açısından ve bunlar rahat bir zemine getirilir. Ve bu noktalarda bir anlaşmazlık olacağını sanmıyorum 3 parti arasında. Çünkü görüyorsunuz ANAP'ın itirazlan... 'ltirazlar bir yandan kaldınlır' diyor, bir taraftan 'gerekirse anayasaya konulur', diyor. Yani anayasa açısından bir engal çıkaracak durumları kalmadı artık onlarm. DYP ile bizim aramızda temel konularda bir anlaşraa yapılabilirse, umduğum gibi, o zaman demokratik yolla normal biçimler sonucunda ortaya çıkacak Mecliste bu anayasada pek çok değişiklikler yapılabilir. de bir sorun halinde göruyor. Ama enflasyonun kontrol edileceği görüşünün hâkim olması için iktidarın değişmesi gerekiyor. Hatta o bakımdan ÖzaFın seçimi geciktirmekle buyük hata yaptığına inanıyorum. Çünku yaygın bir kanı var. ANAP başta oldukça, ANAP iktidarda kaldıkça enflasyon inmeyecek. Ama iktidar değişince, yeni iktidara halkımız esaslı bir destek verecektir. Gerekli özverileri herkes yapmaya hazır olacaktır. Şimdi de hazırlar aslında, ama şimdi güvenemiyorlar. Bu özverilerin bir işe yarayacağma artık guvenemiyorlar. Çünkü, hep "özveri yapacaksımz" denmiş, denmiş, sonunda özveride bulunanlar daha güç durumda kalmışlar. Ama yeni iktidardan da aym şeyi bekleyecek insanlar diye bir şey olamaz. Çünkü insanlar doğuştan iyimserdirler. İktidar değişikliği iyimser bir hava yaratacak. Tabii kolay bir görev istenmeyecektir halktan, ona şüphe yok. Bir yanda da borçlar var. Yerel yönetimlerde işbaşına gelen arkadaşlarımızın durumlarını da görüyorsunuz. Hepsi de buyuk borç yükü altında. Üstelik devlet kurumları da anlaşılan, iktidarın talimatıyla, bunlara baskı yapıyorlar. Birdenbire yeni gelen belediye başkanı maaş verecek para bulamıyor, çünkü daha önce yapılmış borç yüzünden 111er Bankasf ndan gelen tahsisat kesiliyor veya birikmiş borç için birden belediye icraya veriliyor. Benzer bir durum gene gelecekte Maliye'de olacaktır. Ama halk bunu ve nedenlerini görüyor ve nedenini bildiği, durumun başka çaresi olmadığı için de destek sağlayacaktır. Bunu herkese de söyleyeceğiz. Tabii, tabii, bugünkü durum, çağdaş demokrasilere uymayan bir durum. Biz bu konularda DYP ile anlaşmaya varmıştık. Her çalışan, sendika kurma hakkına sahip olmalıdır. Bu konuda Sayın Demirel de aym kamda olduklarım söylemişlerdi. Hatta geçenlerde, sendikalar için 1LO standartlarının kabulünün şart olduğunu söyledi. Yapay engeller olmamalı, bizim ana politikamız bu. Bunlar yeni hükümetin yapacağı şeyler. ^^^^^Konuşmamızın sonuna yaklasırken.iki binli yılların Türkiyesi'ni nasıl gördüğünüzü ve sizin sosyal demokrat bir iktidar olarak, öbür partilerden değişik çözümlerinizin neler olduğunu sormak istiyorum. Ben iki binli yıllar Türkiyesi'ni oldukça iyimser olarak görüyorum son gelişmelerin ışığında. Demokrasinin yerleşmiş olduğu, fikir suçunun bulunmadığı, ekonomik gelişmesinin de AT ile bütünleşme halinde rahatlıkla ilerlediği bir ülke diye düşünüyorum. Yani şu anda ban öyle engeller var ki ve öyle etkili engeller ki gelişmenin her tarafını durdunıyor ve onlann kalkması halinde, ne oiacağı şimdiden kolayca belki düşünulemiyor. Ama inanıyorum ki biz rahat bir demokrasi haline geldiğimizde, her doğrultuda gelişme olacaktır. Bugün gıpta ettiğimiz Avrupa'da veya başka ülkelerde, sanatta, kültürde, ekonomide meydana gelen gelişmeler, demokrasi rahat yerleştiğinde Türkiye'de de kendini gösterecektir. O açıdan ben umutla bakıyonım iki binli yıllara. Bu bakışın Özal'mkinden farklı olduğunu da söylemeliyim. Onların bakışı "tşte bizim nüfusumuz çok olacak, milli gelirimiz artmış olacak, Avrupa'daki her şey burada olacak." Tabii onlar da olacak bir ölçude, ama bizim insanımızın gelişme potansiyeli kullamlmaya başlanacak bizim modelimizde Türkiye'nin havasını değiştirecek olan da işte budur. UBERTüm konuşmalarda hep A vrupa 'dan A vrupa Topluluğu 'na tam üye olmaktan söz ediliyor. Parlamentodaki tüm partiler, Avrupa'ya üye olmaktan yana. Fakat, bu girişimin ne anlam taşıdığı ve boyutlarının ne olduğu konusunda halka yeterince bilgi verilmiyor, Türkiye'de konu pek yüzeysel ve pek yetersiz biçimde ele alınıyor gibi bir izlenim doğuyor zaman zaman. Ne dersiniz? Evet, tamamen anlatılmıyor şüphesiz. Tamamen rahatlıkla ve açıklıkla bunun ne anlama geldiği tartışılmıyor. Ne gibi gereksinmeler getireceği, ne gibi kısıtlamalar oiacağı, bunlar söylenmiyor. Ama belli bir istek olduğu da açık Avrupa'da yer alma isteği. Küçük bir azınlık dışında Avrupa içinde ilerlemeyi doğal bir yol olarak göruyor Türk vatandaşları. Onun için de ne anlama geldiğini bilmeden vatandaşlanmız doğal karşılryorlar, destekliyorlar Avnıpa ı ile bütünleşmeyi. Ama bu yetmez. Dediğiniz gibi, YENİDEN YAPILANMA I H H İ A ı / ' nevi ulusal uzlaşma...Evet ve bunları da imkânsız görmemeli. tşte bir ihtilal oluyor, anayasa baştan aşağı değişiyor, ondan sonra nasıl olacak diye şupheye düşüluyor. Gerek yok böyle şeylere, evrim içinde halkın demokrasiyi benimsemesi sayesinde anayasa demokratik bir yola girer. IPeki efendim. Anayasa demokrasinin önünü tıkayan engellerden birisi. Başka hangi engeller var? Tabii arada cıkanlmıs pek çok yasa var. Onların ERKEN SEÇİM ŞART ialk gerçekten iradesiyle ve de büyük bir çoğunlukla demokrasiye geçme isteğmi dile getirdi. Ve bir anlamda bir dönemi kapattı. Ama şimdi bu tradeyi yaşama nasıl geçirebileceğiz? tşte bunun yolu genel seçim... Tabii burada demokrasinin kuramsal veya bir ölçüde kuramsal çerçeveden gelen güçlükleri var. Seçim olmadan iktidar değişemez ki seçime de TBMM karar veriyor. Şimdiki anayasaya göre öyle. TBMM'deki çoğunluk da ANAP'ın elinde. Dolayısıyla özal "92'ye kadar seçim yapmayacağız" dediği zaman sanki öyle olacakmış gibi bir hava doğuyor. Bundan da kaygı doğuyor. Bence bu kaygı sürmez, 92'ye kadar iktidarda kalamayacaklan gibi, yakmda erken genel seçim yapmak zorunda kalacaklanna da inanıyorum. Biz söyleyerek, vatandaş isteyerek, ekonominin kendi içindeki duraklamalann da zorlamasıyla erken seçimin gündeme gelip gerçekleştirileceğine inanıyorum. Onun için umutluyum ve halk temel demokratik bir karan vermiş olduğuna göre arkası gelecektir. Deraokrasinin bir gereği de bu, belki çok çabuk olmuyor, bir süre alıyor, ama olunca da kesin oluyor. Erken seçime giderken umudumun arttığını belirtiyorum. Bir de ANAP'ın, son seçimde ortaya çıkan 21.80'lik tabanına karşın cumhurbaşkanını seçmek istemesi sorunu var... Evet o da bir talihsizlik diyelim. Sistemimizin işleyişinden karşımıza bu sonuç çıktı. Şimdi azınlıkta kalan bir iktidar, kendi içinden birisini cumhurbaşkaru seçtirmeye çalışabilir. Formel olarak bu olanak elinde var. Çünkü parlamentoda çoğunluğu var. Ama böyle bir azınlık oyuyla bunu yapmaması gerekir. Bu, üstelik gittikçe azalan bir azınlık. Bugün seçim yapılsa 26 Mart'ta aldıklan oyu da alamayacaklannı kamuoyu yoklamaları gösteriyor. Eriyen bir iktidarın kendi içinden cumhurbaşkanı seçmesi son derece ters bir iş. Onun için bunu yapmayacağıru, yapmamasını istiyorum, yapamayacağmı uyan olarak dile getiriyorum. Bunların yeterli olacağma inanıyorum. 'unlar yeterli olmazsa, zorlayıcı... Tabii zorlamak... 3ir yaptırım var mı? Tabii elinden tutup da yaptıracak bir olanak yok. Ama toplumun bütün katmanları hep birlikte bu girişimi engelleyeceklerdir diye düşünüyorum. 1926yılında Ankara'da doğdu. Eski cumhurbaşkanlarından tsmet Inönü'nun ikinciçocuğu. tlk, orta, lise öğrenimini Ankara'da yaptı. 19431947 yıttarında Ankara Fen Fakültesi'nden fizik lisansı diploması aldı. Amerika'da Kaüforniya Teknoloji Enstitüsü'nde fizik dalında yüksek lisans vedoktora öğrenimi yaptı. 1952 yılında Türkiye'yedönen tnönü, bir süre Ankara Üniverşitesi Fen Fakültesi'nde çalıştt 60 74 arasında ODTÜ'de fizik pro/esörü olarak görev yapan tnönü Teorik Fizik Bölüm Başkanlığı, Fen Edebiyat Fakültesi dekanlığı, üniversitenin rektör vekilliği ve rektörlüğunde bulundu. 19741983 dönemi içinde de Boğaziçi Üniversitesi'nde fizik profesörü ve 6 yıl kadar da Temel Bilimler Fakültesi Dekanı olarak çalıştı. Erdal tnönü, siyasete 1983 yılının mayıs ayında alıldı. SODEP'in ilk genel başkanı oldu. 6 Kasım seçimleri öncesinde parti kuruculuğu veto edildi. 6 Kasım seçimlerinden sonra yeniden SODEP Genel Başkanlığı'na seçilen İnönü, HP Genel Başkanı Aydtn Güven Gürkan ile SODEP HP birleşmesini gerçekleştirdi. SODEP HP birleşmesi sonucu oluşan SHP'nin Başkanlar Kurulu üyesi olan Erdal tnönü, SHP'nin ilk büyük kongresinde genel başkanlığa seçildi. İnönü 1986 ve 1987 seçimlerinde Izmir2. bölgede milletvekili seçildı. I lEfendim, söylediklerinızden anlaşılan, önümüzdeki genel seçimlerde bir yeniden yapılaşma dönemi başlayacak gorunüyor ki bu donem eğilimi geliştirme, katılımcı demokrasiyi gerçekleştırme, idariyapıyı yenileme, ekonomide köklü bir operasyon ve demokrasinin kuralları üzerinde anlaşarak yeni bir anayasa kurmak gibi konuları içeriyor. Şimdi bazı çevrelerde deniyor ki bu yeniden yapılanma geniş bir ulusal uzlaşmayı gerektirir. önümüzdeki erken seçim de bunun için bulunmaz bir firsattır. Belki de o erken seçimle oiuşacak parlamentoda geniş tabana sahip partiler belirli bir gündem çerçevesinde bu meclisi bir kurucu meclıse çevirebilecek, ulusal uzlaşmayı yansıtacak birformul çevresinde işbirliğı yapabilir; şimdi bu konuda sizin görüşlerinizi almak istiyorum. Bu, zamansız bir yorum. Zaten yukanda ileri sürdüğüm görüşleri bugün halk'n üzerinde birleştiği şeyler olarak görüyorum. O açıdan, yeniden yapılanmayı, bu doğrultuda gelişmeleri sağlayacak bir partiye halk inanarak iktidara getirecektir dıyorum. Dolayısıyla şimdiden iktidara gelmek için güçluk çekeceğiz, onun için bir koalisyon istiyoruz gibi bir hava vermek yanlış olur. Secimler yapılmalı, halk, partileri dinledikten sonra durumun ciddiyetini kavrayarak karar vermeli. Ortaya çıkan sonuca bakarak nasıl bir formül ister, bu yeniden yapılanma nasıl yürütülür, ona o zaman karar vermeli. Ve ben, bu kararın da en doğru şekilde verileceğine inanıyorum. Kararı verecek olan halktır. Halkın yapacağı bir seçim sonunda ben ik ir ihtilal oluyor, anayasa baştan aşağıya değişiyor. Ondan sonra nasıl olacak diye şüpheye düşülüyor. Gerek yok böyle şeylere, evrim içinde halkın demokrasiyi benimsemesi sayesinde anayasa demokratik bir yola girer. bunları tartışmak, daha geniş biçimde ele alıp incelemek gereklidir. Siyasi ve ekonomik entegrasyonun neler doğuracağmı tartışmak gereklidir. Üstelik Avrupa bizi almaya hevesli değil. İtirazlar başladı. Türkiye'nin çok kalabalık olduğu, çok fakir olduğu, dini bazı saplantılar oiacağı, bunların bazı güçlîıkler çıkaracağı söylenmeye başlandı. Bu tartışmalar olacak, zaman zaman bizleri korkutmak için bunlar daha çok dile getirilebilir. İZ parti olarak bu alanda ne yapıyorsuBiz parti olarak, konuklar çağırıyoruz. Sosyal demokrat parti başkanları geliyor, Belçika'dan tanınmış bir sosyalist parti başkanı geldi. Onlarla bu konuları enine boyuna konuşup, tartışıyoruz. Avrupalı sosyal demokrat partilerin ekonomik ve sosyal yaklaşımlan konusunda tstanbul'da büyük bir toplantı duzenliyoruz. Başka toplantılar da olacak, bunlar, Avrupalı olduğumuzu hem bize daha çok duyuracak hem de dısanya. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde sosyal demokratların gücünun artması^ güçlü olasılık olarak dolayısıyla sosyal demokrat forumlar bizim oraya girmemizde büyük rol oynayacaklar. ^KK^^MBir de şu söyleniyor: Türkiye, son yıllarda A vrupa 'ya girmekten yoğun biçimde söz ediyor, ama gittikçe daha skolastik, düşünce tabanında daha az akılcı ve tutucu bir ülke olarak Avrupa'nın temel görüşunden sürekli uzaklaşıyor deniyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu kimi insanlann kendi karakterlerinden doğan bir durum, demokrasi içinde bunların hepsini geçeriz. Avrupa ile ilişkilerimiz artmaya devam ediyor. Onun için de ben olaya iyimser bakıyorum. Zaman zaman duygusal saplannlar oluyor, birdenbire duygusal bir akım çıkıyor, pek çok insanı peşinden sürüklüyor, ama bunları aşarft demokrasiyle, kimi zaman böyle gelişmeler Avrupa'da da oluyor. I SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, katılımcı, çoğulcu demokrasiye yor" diyor Inönu, demokrasinin kurallarını bir kez koyduğumuz takdirde. o üemokrasi olan isteğin arttığını vurgulayarak; "Bugun artık yerel yönetimler aktif organlar haline geli işlemesi gereken yenilikleri getirecektir göruşünde. (Fotoğraf: Rıza Ezer) hepsini değiştirmek, demokratik hale getirmek gerekiyor. Çalışma yasaları 2822, 2831, basınla ilgili çıkan çeşitli yasalar, derneklerle ilgili yasalar vb. MKKKMEfendim, bu yasalardan başka, gerek ekonominin sağlığa kavuşturulabilmesi, gerek rejimin oturtulup Türkiye'nin yöneülebilır hale getirilmesi açısından düzelıilmesi gereken temel yapı bozuklukları hangileri? Temel deyince, tabii eğitime kadar gider. Demokki leri arttırdı. Ama sanıyorum, bizim artık ikisi arasında orta yolu bulacak tecrübemiz var. Bunun ötesinde, demokrasinin yerel yonetimden başlayarak her kademede halk tarafından benimsenip geliştirilmesi için yapılacak şeyler var. Bu konuda yapılacak yasal duzenlemeler var gündemde. Eğer demokratik hava, halkın iradesiyle oiuşacak demokratik bir hükümet eliyle sağlamlaştınlırsa (halkın gayretiyle tabii) o yetkinin kullanılış şekli, demokratik yapının sağlamlaşmasına yardımcı olacaktır. Bugün artık yerel yönetimler, aktif organlar haline geliyor. özellikle küçük yerlerde kişilerin tanınmışlığı partilerin etkisinin ötesine geçiyor. Dolayısıyla katılımcı, çoğulcu demokrasiye geçiş yönünde büyük bir istek var. Birbirimizi kandırmadığımız, katılımcı demokrasinin kurallarını bir kez koyduğumuz takdirde, o demokrasinin işlemesi gereken yenilikleri getirecektir diye düşünüyorum. lYani daha az merkeziyetçi bir demokfcvet... Zaten bütün dünya o doğrultuda gidiyor, biz de gidiyoruz. Hem nüfusun hem de bilincin artması da buna yol açıyor. t^^^KMBir de idari bolünmemiz var, tüm idariyapırraz İS milyonluk bir Türkiye döneminden kalmış, çok geride kalmış. Acaba bunların değişmesi ve tabandan gelen yepyeni bir orgütlenmeyle ve kırsat kesimin de aym biçimde yönetimi konusunda da bazı önlemler düşünüyor musunuz? Evet, Mecliste yasalar görüşülürken, il genel meclislerindeki yetkilerin arttırılması, bu meclislerin adeta yerel meclisler gibi çalışması, bu meclislerdeki görüşmeleri halkın da izlemesi ve yerel konulara sahip çıkması konulannı dile getirdik. Bütün bunlar bizim istediğimiz şeyler ve gelişmeler de o doğrultuda olacaktır. 9ir de ekonomik durum ve enflasyon sorunu var. % 35 veya 40 ile iktidar olmuş bir hükümet, böylesi güç bir sorunun altından nasıl kalkacak? Şimdi birinci derecede büyük bir beklenti var. Enflasyonun konlrolunü her kesim birinci derecetidar krizi olacağına inanmıyorum. Tam tersine, iyi çalışan bir hükümet kurulacaktır. Yerel yönetimlerden söz ederken bunlara yetki verilmesini vurgulamıştınız. O noktaya dönerek, küçük bir açıklama rica ediyorum. Yani yetki verilecek olan bugünkü yerel yönetimler mi? Yoksa daha desantralizasyona dönük yeni bir düzenleme mi söz konusu olacak? Yani Ankara, tüm işlerin çdzüldüğu merkez olmaktan çıkıp, bir denetim merkezi olurken, topluluklar kendi sorunlarmı çöz 141, 142 VE 163. MADDE ~ \Peki efendim, bir erken seçimle oiuşacak yeni iktidarın önündeki sorunların başında demokrasinin eksiksiz işlemesinı sağlayacak bir anayasa var. Bu anayasa değişikliği nasıl gerçekleşecek. Çünkü bugün anlaşıldığına gore oyların dağılımından hiçbir partiye anayasa değişikliğini gerçekleştirecek bir çoğunluk çıkmayacak. Gerçi Özal, geçen genel seçimde neredeyse bu çoğunluğu sağladı. Ama o da tabanda ancak V&36 oy aldı. Vo36, 37 veya 40 oranında oy almış olan bir parti, anayasayı değiştirip, yeni anayasa yapsa bile, halkın azmlığının oluşturduğu bir iktidarın anayasası olacak bu. Anayasa değişikliğinde tabii gerekli çoğunluk şart. Dolayısıyla yapılacak olan değişiklikler, çoğunluğun isteğiyle oiuşacak değişikliklerdir. Onlar sağlanabilir Bu imkânsız bir şey değil. Biz şimdi seçime giderken tekrar söyleyeceğiz anayasada istediğimiz değişiklikleri. Öbür partiler de söyleyecekler. DYP ile bizım aramızda bazı farkhlıklar olmakla birlikte, demokrasinin temel bazı özelliklerini ikimiz de isteyeceğiz. Yalnız Özal'ın ne istediği belli değil. Dolayısıyla oradan açıkça bir şey söyleyemem. Ama umarım o da seçime giderken söyleyecektir. Şimdi bu söyleyişler içinde bile anlaşılıp değiştirilecek maddeler olacaktır. Buna inanıyorum. Onun ötesinde iktidara geldiğimizde, umduğumuz gibi, belli bir çoğunluğumuz olaca.k, o çoğunlukla öneriyi yapacağız, herkesi çağıracağız. Ve böyle bir iyiniyetle ve belli bir güçle yapılan çağrı üzerinde ortak noktalar bulunacaktır. Her noktada bir araya gelinme sanki böyle olacakmış gibi bir hava doğuyor. Bundan da kaygı doğuyor. Bence bu kaygı sürmez. 1992'ye kadar iktidarda kalamayacaklan gibi, yakında erken genel seçim yapmak zorunda kalacaklarına inanıyorum. ratik yaklaşımı eğitimden başlayarak yurutmek önemli... Demokratik yönetim şeklini hâlâ iyi anlamış değiliz. Ya her adımda herkesin her işe karışması veya kargaşa ya da tam tersine kimseye söz hakkı vermemek gibi iki uç arasında gidip geliyoruz. Bunun temeli eğitimde yatıyor. Eğitirken, öğrencilerimize fîkirlerini rahatça söyleme ahşkanlığı vermemiz gerek, onlan duşündüklerini soyleyecek, bundan korkmayacak biçimde yetiştirmeliyiz. Ama onlara aym zamanda tartışıp da bir düşuncenin doğruluğunu kabul ettikten sonra, o yolda yürüyenlere yetki vermeyi de öğretmeliyiz okuldan başlayarak. Devlet kuruluşlarının çok yerinde bu eksikliği göruyoruz. 61 Anayasası, merkezin gucünu azalttığı için eleştirildi. Şimdiki anayasa iyice merkezi yet O 'zal 1992'ye kadar seçim yapmayacağız dediği zaman E, mflasyonun kontrolünü her kesim birinci derece sorun olarak görüyor. Ama enflasyonun kontrol edileceği düşüncesinin hâkim olabilmesi için iktidann değişmesi lazım. Çünkü yaygın bir kanı var: ANAP iktidarda oldukça enflasyon inmeyecek. SHP'NİN OZELLIGİ eki efendim, iki binliyılların Turkıyesi'ne hazırlanırken Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nın öbür partilerden farklılığı ne olacak? Ağırlıkları, oncelikleri ne olacak? Bizim özelliğimiz, Sosyalist Enternasyonal'in bildirgesinde de dile getirilen ilkelerde yatıyor. Gerçi o bildirgenin hazırlanmasında bizim katkımız olmadı. Ama metni okuduğumda baktım ki bizim goriışlerimize yaptığımız şeylere tamamen uyuyor. Bazı global meselelerin dışında. Yani temel mesele demokrasiyi tam manasıyla yerleştirmek, ekonomiyi ilerletmek, milli geliri arttırmak ve artan geliri de hakça bölüştürmek. Bu üç amacın bir arada yürütülmesi temel yaklaşım. Sosyal Demokrat Parti olarak, başka türlu söyleyiş şekli de ki bize de uyuyor, Fransız ihtilalinin "özgürlük, eşitlik, kardeşlik" ilkelerinden özgürlük yine kullanılıyor. Eşitlik yerine sosyal adalet konuyor ve duygusal kardeşlik yerine daha iyi bir ilke olan dayanışma getiriliyor. Yani "özgürlük, sosyal adalet, dayanışma." İşte bunlar sosyal demokrat bir partinin ilkeleri. Boylece bizim komünist partilerden ve sağ partilerden farkımız da ortaya çıkıyor. Çünku biz uç ilkeyi birlikte yürutuyoruz. Komünist partiler ise eşitliğe önem veriyor, ama özgurlüğe o kadar Onem vermiyorlar. Sağcı partiler de dayanışnıaya onem vermiyorlar. Bence bizim benimsedigimiz ilkeler, en doğru ilkeler. ınede daha mı yetkili olacaklar? Bir ölçüde olacaktır. Burada tabii aynntıların dikkatle çizilmesi gerekir. Bu konuda, genel konuşmak belki müphem olur. Belli bir mali denetim gerekiyor, ama yetki de verilmesi şart yerel yonetimlere. O yuzden daha fazla ayrıntıya girmeden, bu şekilde bırakmakta yarar var diye düşünüyorum. Yani gelişme doğrultusu yerel yönetimlerin etkilerini arttırma doğrultusundadır. İktidara gelince yapacağımız şey budur. Hü^^^Bfi/r de kalılııncılık derken, işçı sendikalarının siyasete aktif olarak kalılması, ınemurların sendıkala nası gibi sorunlar...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle