25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 NÎSAN 1989 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 MÜZİK FtLİZ ALt HAYVANLAR ISMAtL GÜLGEÇ Müzikal ustalık, dinamik yorum Sovyet besteci ve şef Vyaçeslav Ovçinnikov, bu hafta Azerbaycanlı genç piyanist Adile Aliyeva'nın solist olarak katıldığı Rahmaninof'un op. 18 do minör ikinci piyano konçertosunu ve P. İ. Çaykovski'nin op. 36 fa minör dördüncü senfonisini yönetti. 1415 nisan İDSO konserlerini yöneten Sovyet besteci ve şef Vyaçeslav Ovçtanikov, Bondarçuk'un "Savaş ve Banş", Tarkovdd'nin "tvan'm Çocukluğu" ve "Andrey Rublev" fümlerınin muzığinjn yaratıcısı aynı zamanda. Ovçinnikov, "Sinema Senfonisti" yakıştırmasıyla taıunıyor Sovyetler Birliğj'nde. Sinema ıçın yazdığı müzikler, behrli durumlan, duygulan, gerihmleri destekleyen, eşlik eden türden eserler değil. Ovçinnikov'un fılnı müziğı, fılmın ana fıkriıu tasıyan, sürukleyen, ama kendi başına ayn hayatı olabilen türden fılnı müzikleri. Tıpkı Prokoflyef'in Eisenstein içın yarattığı müzikler gibı, hepsi kendi başına birer senfonik yapıt. Ovçinnikov, bestecüığı yanında orkestra şefi olarak de epey ünlu özgeçmişinden anlaşılacağı uzere. Besteci olarak Rus geleneğiru sür ÎDSO konserlerini Sovyet besteci ve şef Vyaçeslav Ovçinnikov yönetti KtM KÎME DUM DUMA BEHİÇ AK Sovyet şef «e AzerbaycMriı piyanist Sovyetier Bırlığı'nde "Sinema SenfonıstT yakıştırmasıyla tanınan Vyaçeslav Ovçınnikov'un yönettıği konserde Adıle Alıyeva teknık ve muakal ustalığını sergıledı (Fotoğraf Yıldız Clçok) dürdüğü, halk müziğine yönelik yaratılan ile ulusal külture hizmet ettiği ıçın, çok sayıda madalya kazanmış bir sanatçı. Yülarca sahneye çıkmaya yanaşmayan Ovçinnikov, radyo ve sinemadaki çalışmalarıyla şefbk sanatını olgunlaş tırmış ve 1973'te Rahmaninof'un anısına düzenlenen bir konseri yöneterek ilk büyuk başarısını kazannuş. O gün bu gün, başarısını uluslararası şeflik kariyeri ve plaklanyla sürdüruyor. tstanbul'daki iki konserde Ov Akustik sorunu ve yeni çözümler Salonları akort etmek nede çalarken çaldığını du\mak. çıkan sesten zevk Akustik sorununun iki yüzü var: Biri dinleyiciler cenahı, diğeri ise sahnedeK almak, birlikte çaldığı kişilerin enstrumaolannmüzisyenler. Akustiğin her iki tarafı dc dan çıkan sesi de du>mak ve birlikte çalmaktan zevk almakür. Yoksa 18. sıradan ses fevkalade memnun etmesi gerek. Ancak duyuluyormuş, bana vız gelir." müzisyenlerin memnun olmaları daha Böylece akustik sorununun iki yüzü olduğunu önemli, zira akustiğin onlann görüyoruz. Biri dinleyiciler cenahı, öteki ise sahyorumlarını olumlu ya da olumsuz nedeki muzisyenler. Akustiğin her iki tarafı da etkilemesi söz konusu. memnun etmesi gerek. Ancak müzisyenlerin Akustık, makustik diye diyeTürkiye'nin başına bir sorun daha çıkardık galiba... Son zamanlarda kımi görsem "Yahu şu >eni salonun akustik meselesini bir konuşalım" diye söze baslıyor, sanki bunca yıl hep akustikle uğraşmışız gibi... Ünlü kemancı Isaac Stern'e sormuşlar: "Aknstik uzerine gelişmeler hakkında ne düşnnüyorsunuz?" diye. Üstadın yanıtı biraz ters: "Ne akustik gelişmesi? Kim geliştirmiş akustiği? Sen hiç Grek j a da Roma açıkhava thatrolanna gitmedin mi? L'çdort bin yıl önce \apılmış onlar, hem de akustik muhendisleri filan yokmuş o zamanlar. Ama sahnede iğne duşse >ere bir kilometre öteden duynlur. Hangi gelişmeden söz ediyorsun sen allahaşkına?" Isaac Stern'ı bu derece öfkelendıren nedir acaba? "Bak kardeşim akustik Uim, bilim degildir. Peki peki, fazla ileri gittim. tliffl gibi bir seydir, ama aslında bir doğa olayıdır. Benim gibi pek çok müzisyen tçin önemli olan, sahmemnun olmalan daha önemli, zira iyi ya da kötü akustiğin onlann yorumlarını olumlu ya da olumsuz etkilemesi söz konusu. AKM'deki akustik meselesınin sürekli eleştirilmesinin aaa nedcni, hem sahnedekilerin hem de salondakilerin memnun olmamasıdır. Sahnedekiler ne kendi seslerini ne de yanındakilerin sesinı duyabilirler. Bir kör dövüşüdür gider bu yuzden. Opera sanatçıları sahnenin sağır noktalarını tespıt etmişler örneğin. Bu durumda önemli aryasını söyleyecek olan sanatçı, mizansen ne olursa olsun, o sağır noktadan uzaklaşıp sesin iyi kötü tınladığı bir noktaya ulaşma savaşımı veriyor. Bu arada olayın akışı içinde hiç de gereğı olmayan bir yerde durabiliyor tabiı. Orkestra ıçin sorun daha da vahim. Orkestra ü>elerinin birlikte guzel muzik yapabUmelen, ilerleyip gehşebilmeleri ıçin birbırlerını dinleyerek, duyarak, karşılıkh iletişim kurarak çalabilmeleri gerek enstrümanlannı. Oysa AKM sahnesinde akustik koşullann olumsuzluğu nedeniyle iletişimsızlik sürüp gidiyor. fstanbul Konser SaJonu'nun "elektronik akustik yansıtma" sistemini, "ERES"i kuran Chris Jafîe, çalgılardan çıkan sesın yüzde on beşının yansıtıcılarla sahneye gen dönmesi gerektiğini vurgulujor. Viyana'daki Musikverein Salonu'nu, Boston'daki Senfonı Salonu'nu, Amsterdam'dakı Concertgebouw Salonu'nu sesin yansıması ve emilmesi arasındaki denge bakımından kusursuz bulan Jaffe, yansıma \e emme arasındaki dengenin ilk baştan sağlanamadığı felonları sonradan ekstra panolar, duvarlar ve kumaşlarla kaplamanın bir ise yaramayacağını vurgularken, "ERES" sisteminin bu aşamada devreye girdığini, bu dengenin elektronik olarak sağlandığını anlatıyor. Konser salonlannı herhangı bir çalgı gibi akort edebilsek ne iyi olurdu değil mı? îşte elektronik akustik yansıtma sistemi bu isteğe yanıt veriyor ve panoların, döşeme ve kaplamalann, yükseklik ve genişliğin yetersiz veya eksik olduğu salonların akordunu yaparak hem sahnedekileri hem de salondaküeri mutlu ediyor. çinııikov, Azerbaycanlı genç piyanist Adile AH>eva'nın solist olarak katıldığı Rahmaninof'un op. 18, do minör ikinci pıyano konçertosunu ve P.l.Çaykovski'nin op. 36 fa minör dördüncü senfonisini yönetti. Piyanist Aliyeva, doğuştan kolayhğı olan bir piyanist belli. Tuşlar eüerınin altında doğmuş sanki. Pedal ve tuşe ile renk zenginliğine ulaşmayı başanyor. Oktavh akorlann pek temiz olmamasırun tek nedeni bence telaş. Zira sefın, AMyeva'mn tempolannı değil kendi hızh ve koşan tempolannı tercih ettiği, hatta empoze ettiği kalusındayım. Solistlerin şefler tarafından terörize edılmeleri konusu hep güncelliğini korur. Pek çok şefın ne kadar ünlü olursa olsun alçakgönüllülukle ikinci planda kalmayı kabul ettiği hiç görülmemiştir. Sahne ışıklannı kimseye kapürmamak dürtüsü bir içgüdü, "Benim dediğim, benim istediğim olacak" bencilliğmden başka birşey değildır aslında. Gelelim konçertoya... İkinci piyano konçertosu ile ikinci senfoni Rahmaninof'un ilham perilerinin çok yoğun çalıstıklan dönemlerin eserleridir. Bestecinin yaşamı boyunca iki zıt duygusal uç arasında gidip geldiği göz önune alınırsa, ikinci piyano konçertosunun en hummalı çalışkanlık ve yaratıcıük sürecinin ürünü olduğunu anlamak zor olmaz. Rahmaninof bu konçertosunda piyanistin bütün olanaklarını sergilemesini sağlaı. Yoğun, dolu dolu akorları sever besteci ve piyanist Rahmaninof. Uzun soluklu, içli, duygusal ezgilerin piyano ve orkestra arasında gidıp gelmesini sever. Yoğunluk, renk, volüm ve melodi zenginliği ile dopdolu, yüklü bır konçertodur bu ve AByeva, Rahmaninof a yakışır teknik ve muzikal ustahkla konçertoyu yorumlar bu konserde. Konserin ikinci yansında yer alan Çaykovski'nin dörduncu senfonisini Sovyet şef Ovçinnikov gayet dinamik bir yorumla sundu dinleyiciye. Fazla duygusalhğa kapılmaya izin vermeyen, canlı tempolann sünıkleyici ve itici gücüyle dmamizmi sürekli kılan Ovçinnikov'un ayaklan sımsıkı yere basan, göstenşe pek pabuç bırakmayan bir şeflik anlayışı var. Ancak, solo çalan sanatcüann kimini kütlayıp, selama kaldırması, buna karşın kimini de yok saymasının nedenini anlayamadığımızı beürtmekte yarar var. PİKNİK PtYALE MADRA YOKMU? KIMSE HIZLI GAZETECİ NECDETŞEN "SİZ'Lİ \ KOMUŞIUÛKVSN VAZ6EÇELM i^n .u ı 1A 1 / v~TT^ ÇİZGİLtK KÂMtL MASARACI AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAIS GÜRSES Steve Winwood'un (Rol Wîth If albümü ABD'de büyük ilgi gördü Steve Winwood'un 'Roll With It" albümü ABD'de büyük ilgi görürken, Avrupa'da iyi kabul görmedi. Bu, belkı de bir önceki albümünden çok belirgin biçimde ayrılmasına bağlı. Içerik değeri bir sonraki sayıyla anlaşılabileek bir müzik fasikülü gibi olan 'Rol With It' albümünün en iyi çalışmalan, 'Holding On' ve 'The Morning Side' adlı parçalar. Rock tarihinin en önemli sayfalarından birini, 15 yaşındayken Spencer Davis Ryhtm and Blues Quartet'e katılarak açtı. önce gitar çaldı. Topluluk, adıru Spencer Davis Gronp'a çevirince, o da klavyelilere geçti. Sonralan Chicago'ya büyük ün kazandıran I'm A Man'i 17 yaşında besteledi. Bir süre sonra da rock klasikleri arasma giren Gimme Some Lovin tırmandı listelere. Rock müziğinin çok yönlü dehası YAVUZ BAYPAR Rockm canh tarihlerinden bi1 ri, geçen yıl, Ingiltere'den ABD ye göçtu. Ve bu göc, vankısını büyük bölümü Nashvüle'de doldurulan bir yeni 33'lükte buldu. Steve Winwood'un iki yıllık bir boşluğu izleyen Roll With It başlıklı yapıtının, Avrupa'da geçiştirilirken Atlantik'in batısında buyük ilgi görmesinin nedeni, belki debu. Rocktan açık kahverenkli bir "sonl" söyleyişine kaymasının, Grammy üe kendisinı yüz yüze getirecek ölçüde kabul görmesinde yadsınmayacak bir payı var. Winwood, rockı karartma eyleminin ilk vurucu sloganlannı, nefis bir besteler seçkisi halinde, 1986 tarihi taşıyan aJbumü Back In The High Life'ta toplamış; büyük yanküar yaratan bu çahşmayla müzik dehasının çok yönlulüğünü bir kez daha kanıtlamıştı. O albümün de gerisinde, rock tarihinden çarpıcı kesitler saklı. Bazı fosiller de var. Bugün 40 yaşında olan bır sanatçıda fosillere rastlaraanın olumlu nedenleri olamaz mı? Var tabii. Profesyonel müzisyenliğe 14 yaşında, ustelik bir jazz grubunda piyano çalarak baslamış olmak, başka nasıl açıklanabilir? Dehasını klasik müzik yerine "böyle saçmalıklara" kullandığı için, birkaç okuldan da atılacaktı Winwood. Ama pazarlan org çaldığı kiliselerde her zaman bir yeri oldu. Steve Winwood Spark Of The High Heeled Boys gibi bir dizi yetkin çalışmadan sonra, bunlar gibi bir klasikle, When The Eagle FUes'la 1975'te noktalandı. Geriye yakalanması güç anlann ses fotoğraflarını bırakarak. Tarihe bir başka sayfayı Eric aapton, Ginger Baker ve Rick Grech'le kısa ömurlu Blind Faith'i kurarak ekledi. Al Di Meola, Michael Schrieve (Santana), Klaus Schulze ve SloSpencer Davis Group dağıldı mu Yamasbta ile 1970'lerin soğında 18'ine basmamıştı henüz. nunda doğan süper grup "Go!"nun da üyesi oldu. Yeni bir sayfa açtı; Dave Mason, Jim pıpaldi ve Chris VVood^ İlk solo çalışması "Steve la birlikte, 196768 ruhsal/topium Wlnwood" (1977) ne yank küsal başkaldınsının en içtenlikli, yeterli yankı yaratmadı. idealizminden en az ödün veren, Ağır bir hastalık geçirdi. Arc Of en saygın topluluğunu kurdu. a Diver (1980) albümü, müziğinin Mr. Fantas> albumüyle başla bu hastalıktan etkıknmediğıru kayan Traffic serüveru, Jobn Bariey nıtladı. cora, Must Die, Last Exlt ve Low Traffic'ten iki arkadaşının, Chris VVood'la Reebop Kvvaku Baah'ın yuksek dozdan olumu uzerine, uyuşturucu aleyhtarı bestelerle dolu Talking Back To The Night'ı (1982) çıkardı. Bütün çalgılan kendisinin çaldığı bu iki album, sadece adınm unutulmamasında yararlı oldu. Patlamayı gerçekleştirmesi içın, 1980'leri etkisi altına alan VeniDalga fırtınasının dinmesini beklemesi gerekti. Benzersiz sesinin blues/soul bağlamında hak ettiği değeri bulduğunu 198286 arasında fark etti, başka muzisyenlerle birlikte çalışmasmdaki yararları da. Back In The High Life hareketli, gerilimli bır beste çoğunluğu içeriyor, yer yer Afrika öğeleri bile taşıyordu. Roll With It'te bunlardan eser yok. Orta tempo, şık baladlar tespih tanelerı gibi dizüiyor albüm boyunca Besteler arasındaki ritmik ve melodik yakınlık, giderek bir tekdüzelik duygusunun doğmasına da yol açıyor. Belki işin içinde acelecilik de var. Albümün Avrupa'da iyi kabul görmemesi, belki bir öncekinden çok belirgin bıçımde aynlmasına da bağlı. Holding On ve The Morning Side, albümün en iyi çalışmaları. Winwood'un dehasının hakkını pek vermeyen Roll With lt'i galiba genel takdire, gunlük ruh haline terk etmekten başka çare yok. Kayıtsız da kalınabilecek bir albüm. Içerık değeri bir sonraki sayıyla anlaşılabilecek bır müzik fasikülü. GARFIELD m DAVİS' f G£Bf lr E E V ^ \ J ı •$7s • 1) J f M P»V"r5 V*"\ = fj> a= ULj TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN CUMHURIYETİNILANI ULUSAL BAYRAM.. 132S'r£ BüSUM, 23 EKiM GUNUNUN HER YIL ULUSAL BAYRAM OLAISAK KUTt^KIMASINA, Tltetzıye SÜYÜK MlLCEr MECLiGÎ'MPE' &HSA/Z VER.lLMffTl: 6ÖYL£Ce, İLK K£2 192.S VILIN&A, BAy/ZAMl TORENLE/SLE TVM YU& CAKTJ. 23 EKıto 1923 'r£, MuSTMFA tcEMAL VE 6AZI ARt^OAÇLAS/ TARAFtNPAN YASA TA£/\Bt£l MECLİSe SUUULMUÇ, YET YÖMETfMI, AUCtÇLrtĞ VE ~y/4&4CfıV CUMHURİYET " SESCE/e/ AJZAsrNPA ONA YLAA/M/Ş77 &£ CtiM 19 Nisan daı Cumhurtyetın ı/am gununün ulusa/ bayrtfm l edıtoiığı ıki/ıcı meclıS bı'utasr goru/ujfor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle