25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 NİSAN 1989 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 Kıbns'ta, "mevzilerin uzaklaştırılması" konusunda Türk tarafı hiçe sayumak istendi Barıs Gticü olclu bittisi LEFKOŞA (AA) Lefkoşa'da Türk ve Rum askerlerinin birbirlerine çok yakın olduğu bazı mevzilerin geri çekilmesi (Deconfrontation) konusu, iki taraf arasında yeni bir anlaşmazlığa yol açtı. Birleşmiş Milletler'in, henüz konuya ilişkin anlaşma imzalanmadan tedbir aJmaya gırişmesi de KKTC'de tepkiyle karşılandı. Lefkoşa'daki bazı mevzilerin geri çekilmesi konusu, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş tarafından, Nevv York'taki kasım toplantısında ortaya atılmıştı. Banş Gücü aracüığıyla uzun zamandır devam eden görüşmeler, mart ayı sonunda olumlu sonuçlanmış ve iki tarafın mutabakata varmalan uzerine, konu imza aşamasına gelmişti. Ancak, bu noktada ortaya bazı pürüzler çıkmaya başladı. Rumlaı, önceki mevzileri boşaJtacaklan bölgelere sivil halkı yerleştirmek istediler. Turk tarafı buna karsı çıktı ve Banş Gücü'ne verdiği mutabakatın altına bu konuda çekince de koydu. Bunun ardından Rumlar, yeni bir anlaşmazlık konusu çıkardılar ve anlaşmaya, KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tüğ ALİStRMEN BUGUN KKTC Başbakanı Eroğlu, "deconfrontation" fmevzileri uzaklaştırma) konusunu BM Banş Gücü ile Rum tarafımn olumsuz tutumlan nedeniyle dondurduklarını açıkladı. Eroğlu, Banş Gücü'nün tutumunu "art niyetli" olarak niteledi. neral Ali Yalçın yerine Kıbrıs Türk Banş Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Eşraf Billis'in imza koyması talebinde bulundular. Türk tarafı bunureddettive Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı, 31 martta Barış Gücü Komutaniığı'na bir mektup göndererek Türk tarafımn varılan mutabakat çercevesinde anlaşmayı imzalamaya hazır olduğunu bildirdi, imza zaman ve yerinin bildirilmesini istedi. AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Banş Gücü, anlaşma imzalanmadan, Rum tarafımn tek taraflı olarak mevzilerini geri çekeceğini Türk tarafına bildirdi ve pazar sabahı 02.30'da emrivaki olarak ara bölgeye kendi gözetleme kulelerini yerleştirmeye başladı. Bunun uzerine KKTC Gü öte yandan, KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu, dün düzenlediğı haftalık basın toplantısında, "Deconfrontation" konusunu BM Barış Gücü ile Rum tarafımn olumsuz tutumlan nedeniyle dondurduklarını açıkladı. Medvedev meclise girdi MOSKOVA (AA) Sovyetler Birliği'nde, Halk Temsilcileri Meclisi seçimlerinin önceki gün yenilendiği bölgelerden birinde, tarihçi Roy Medvedev seçildi. Moskova Radyosu, 8 milletvekilinin seçileceğı Moskova 'da kazanan adaylardan birinin Roy Medvedev olduğunu bildirdi. Stalin dönemini eleştiren eserleri bulunan Roy Medvedev, Brejnev döneminde baskı göriiyordu. Eroğlu, "Banş Gücü, taraflarla göriişerek bir anlaşma metni ortaya çıkanyor, divenlik Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Ali ğer taraftan da anlaşma metni taraflarca Yalçın, Banş Gücü Bölge Komutanı Gene parafe edilmeden uygulamaya konuluyor. ral Koreiç"i derhal arayarak, böyle bir ha Barada bir art niyct aramamak mfimkün reketi tek taraflı yapamayacaklan uyansın degildir. BM gözetleme kalderine bir raüdda bulundu ve şöyle dedi: det Rumlann gelmeyeceklerini ncreden "KKTC hükümetinin bu konuya ilişkin bUelim" dedi. görüşleri bilinmektedir. BM Banş GücüRumlann, anlaşmayı Kıbrıs Türk Banş nan bu konuda izlemekte olduğu yöntem ve bu yönteme ilişkin yaztşmalar kabul edi Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Bitlis'le lir nitelikte bolunmamışür. KKTC hükü yapmak istemelerinin maksath olduğunu metinin bana verdiği talimat uyannca öne beliıten KKTC Başbakanı, "Rumlar, Korrilen anlaşmaya, her iki tarafia BM Banş general Bitlis'le imza yapmak istemekle, gücü arasında usulune uygun olarak sonuç dünyaya 'Kıbns'ta işgaJ ordusu vardır. Bilandınnazdan önce nöbetçüerin geri çekil zim muhatabımız Kıbrıs Türkü değil, mesi ne ilişkin önlemlerin yürüriüge girme Türkiye'dir. Dolayısıyla işgalci ordudur' sinin raümkun görülmedigiai size bildir mesajıaı vermeye çahşıyorlar" şekliode komek isterim." nuştu. tşgal altındaki Batı Şeria'da bir yerleşim merkezi daha açıldı Belçika: Türk işçileri grevde LIMBOURC (AA) Belçika hükümetinin Limbourg bölgesindeki HeusdenZolder ve Beringen maden ocaklannı kapatma kararım protesto eden 800'ü Türk, 6.000 madenci dün sabah greve başladı. Sabah ocaklara inmeyerek HeusdenZolder'de gösteri yapan işçiler, daha sonra maden işletmelerinin bulunduğu Hasselt kentinde eylemlerini sürdürmek istediler. LsraiTden yeni bir kışkırtma Dış Haberier Servisi tsraıl işgali altındaki Batı Şeria ve Gazze'de Filistin ayaklanması sürerken tsrail, Batı Şeria'nın Kalkilya kasabası yakınlannda yeni bir Yahudi yerleşim merkezi daha kurdu. tsrail eski Savunma Bakanı Ariei Şaron, Filistin ayaklanmasırun bastınlması amacıyla kendisinin 1971'de uyguladığı taktikleri önerdi. AA'nın haberine göre Batı Şeria'daki Filistin kasabası Kalkilya yakınlannda kurulan Tsofim yerleşim merkezine, aşm sağcı milliyetçi "Goş Emunim" hareketi, dört Yahudi aile yerleştirdi. Yeni yerleşim merkezine 11 ailenin daha taşınmasının beklendiği kaydedildi. Tsofim merkezi 1500 kişiyi banndırabiliyor. Yeni yerleşim merkezini kuran Yahudilerin, Başbakan Izak Şamir'in, işgal topraklannda Filistinlilerin seçim yapabilmesine ilişkin önerisine karşı çıktıklan bildirildi. Yerleşimcilerden bazılan, "Vurgulamak istediğimiz şeylerden birisi, tsrail topraklannın gelecegini Yahudi haUunın belirleyeceğidir, Ameıikalılar degil" dediler. Ote yandan, tsraiPin eski Savunma Bakanı Ariel Şaron, 17'nci ayına giren Filistin ayaklanmasını bastırmak için, 1971'de Gazze Şeridi'nde kullandığı yöntemlere yeniden başvurulması gerektiğini söyledi. Beyrut Kasabı" olarak tanınan Şaron, "TIME" Dergisi'ne verdiği demeçte, "1971'de Gazze'nin askeri komutanı oldugum dönemde, bugünküne benzer bir durumla karşı karşıyaydını. Gazze'ye gittiın ve 7 ay süreyle gece günduz çalışarak, Gazze'de sesi kestim. 15 yıl boyunca Gazze'de ses çıkmadı" dedi. Şaron şöyle konuştu: "Bunu nasıl mı yapüm? Bize karşı çalışan teroristler ve terör taraf tarlan ile bizden nefret etseler bile eylemlere kaulmayan insanlar arasuıda kesin bir aynm yaparak... Teroristler bertaraf edildi ve onhunn destekcileri de hapse abidı." TIME muhabirinin, "bertaraf etmenin" öldürmek anlamına mı geldiğini sorması uzerine, Şaron, "Bertaraf edildiler dedim. Bu, terör birimlerindeki bütün aktif liderier için kullandığım sözcüktür" dedi. Ariel Şaron, Filistin ayaklanması nın, Kudüs'te yaşayan 50150 kişilik bir grup tarafından yönlendirıldiğini ve bu kişilerin ülkeden sımrdışı edilebileceğini söyledi. Bir Filistin devleti kurulmasım kesinlikle reddeden Şaron, ABD'nin FKÖ"yle diyaloğu kesmesini de istedi. Filistin Kurtuluş örgütü' ne bağlı iki grubun, Israil Başbakanı tzak Şamir'in işgal altındaki arap topraklannda seçim düzenlenmesi önerisini reddettikIsrail işgali attındaki Arap toprakiarında Filistin ayaklanması surerken İsrail kamuoyu da Filistin sorununun çözumü leri belirtildi. için kendi içindekı tartışmaları yoğun bir biçimde yaşıyor. (Fotoğraf: Reuter) Mandela'nın kuzeni öldürüldü JOHANNESBURG (AA) Güney Afrika'da beyaz azınlık yönetimine karşı mücadele veren yasadışı Afrika Ulusal Kongresi lideri Nelson Mandela'nm kuzeni Jackson Nkosiyane'nin, geçen hafta polisin açtığı ateş sonucu . Oldüğü bildirildi. Yakmlan tarafından dün yapılan açıklamaya göre Jackson Nkosiyane (74), Sov/eto'daki evine polisin el bombası atması ve ateş açması sonucu yaşammı yitirdi. Dünyanın en pahah saati CENEVRE (AA) Cenevre'deki Patek Philippe firması tarafından üretilen "Calibre '89" marka kol saati Cenevre'de önceki gün düzenlenen açık arttırmada 4.5 milyon Isviçre Frangı'na (yaklaşık beş buçuk milyar TL) satıldı. tlk kez satışa çıkarılan saat, en yüksek fiyatı veren bir Güney Amerikalı tarafından satın alındı. Dünyanın en pahah saati olan "Calibre '89", 9 yıl süren bir çalışmanın ürünü. 1728 parçadan oluşan saatin 33 ayrı fonksiyonu var. Banker Koskotas, Yunan halkına bu kez mdyodan ifşaatta bulundu: Papandreu her şeyden haberdardı ABD'de tutuklu olan Koskotas'm kasete aldığı ifşaatlar, Atina Belediye Radyosu ve bazı özel radyolarca yayımlandı. Yeni bir ifşaat yok, ancak iddialann Koskotas'm kendi sesinden duyulması Yunan kamuoyunu yeniden dalgalandırdı. STELYO BERBERAKtS ATtNA Yunanistan'daki skandal olaylannın "baş aktörii" olarak tanınan bankacı Yeorgios Koskotas, tutuklu bulunduğu Amerika'mn Salem Cezaevi'nden Atina'ya şimşekler yağdınyor. Sahibi olduğu Girit Bankası'nda yapılan milyarlar düzeyindeki yolsuzluklann PASOK hükümeti ve Başbakan Andreas Papandreu'nun "ygranna" olduğunu çeşitli TV kanallarına verdiği demeçlerinde iddia eden Koskotas, şimdi de kendi sesiyle hazırlanan bir bant kaydını Atina'daki özel radyo istasyonlanna iletmeyi başardı. Koskotas'm pazar günü, Atina Belediye Radyosu ve özel radyo istasyonlarırun haber bültenlerinde yayunlanan bir saat 45 dakikalık bant kaydı, Yunanistan'da yeni tepkilere yol açtı. Koskotas bu bant kayıtlarında, Girit Bankası'mn tarihçesinden ve hükümet ile ilişkilerinden söz etmekle birlikte, Başbakan ya da başka bir hükümet yetkilisi ile yaptığı anlaşmalardan söz ediyor. Koskotas'ın bu "itirafnamesinde' Papandreu'yu ya da yolsuzluklarda kenduiyle işbirliği yapanlan şimdilik ele vermek istemedigi gözleniyor. Koskotas yalmz Papandreu'nun seçimlere hazuianan PASOK Partisi'nin seçim kampanyası için oldukça buyük paralar talep ettiğini, PASOK lehine cahşacak basın organlarııu satın alması için telkinlerde bulunduğunu ve tüm bunlann karşıhğında Girit Bankası'ndaki yolsuzluk olaylannın "görmezden gdinecegi" sözünü aldığını öne sürüyor. Koskotas aynca PASOK hükümetinde Deniz Ticaret Bakanlığı görevini yapmış Yeorgios Katsifaras'a 1985 seçimlerinden önce 40 milyon drahmi (500 milyon lira) verdiğini, Papandreu'nun damadı Tbeodoro Katsaneva'mn tş ve lşçi Bulma Kurumu (OAED) Baskam'vken sık sık temaslar kurduğunu ve PASOK'un en sert, ancak en tartışmalı bakanlanndan Başbakan Yardımcısı Agamemnon Kutsogeorgas'ın, istifa etmesinden önce yolsuzlukları "örtbas" etmek amacıyla özel yasa çıkardığını iddia ediyor. kaydında yeni bir unsur yok. Koskotas bu gibi iddialarım gerek el yazısıyla Yunan basınına gönderdiği notlarda ve yabancı TV kanallarına verdiği özel demeçlerinde ve son olarak dunya çapında büyük yankılar uyandıran Amerikan 'Time' Dergisi'ne verdiği demecinde belirtmişti. Ancak bu kez, Yunan kamuoyuna kendi sesiyle olayları anlatması oldukça büyük yankılar uyandırdı. Atina Savcısı Yeorgios Skarlatos, özel radyolardan yayımlanan Koskotas'm ses kayıt bandına "delil oluştnrmasına yardımcı olacagı" gerekçesiyle el koydu. Başbakan Özal, İspanya'nın El Pais Gazetesi'ne verdiği demeçte türban olayına değinirken, "Bu sorun bazı gazetelerin daha fazla satmak için oiayı büyütmesinden başka bir şey değil. Avrupa'da Katolik mezhebini her şekliyle uygulamak isteyenler olduğu gibi, bizde de az da olsa çok dindar kışiler var. Anayasa Mahkemesi kanunu iptal etti, ama kanun ortadan kalkmadı. Karar daha Resmi Gazete'de yayımlanmadı. Hele bir yayımlansın, ne yapacağımıza o zaman karar veririz. Biri türban takmak istiyorsa, kimsenin buna engel olmaya hakkı olmamalı" demiş. Bu arada başka bir soruyu yanıtlarken de yine basın ile ilgili olarak "Gazetecilerin söylediklerini ciddiye almayın" buyurmuş. Asıl konumuza girmeden önce hemen bir noktayı belirtmekte yarar var. Bir ülkenin yöneticisinin, demokrasinin siyasal partiler kadar ayrılmaz öğesi olan basına karşı bu denli olumsuz yaklaşımı kendisi için olduğu kadar, rejimin geleceği açısından da tehlikelidir. Açık ya da yarı açık rejimlerde basının gerçekleri uzun süre gözden uzak tutabilmesıne olanak yoktur. Basın organları da eğer TRT benzeri bir devlet tekeli oluşturmuyorlarsa siyasal partıler gibi halkın onayına sunulurlar, hem de her gün... işlevmi yerine getiremeyen bir yayın organı, varlığını da yitirmek tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu noktayı böylece vurguladıktan sonra basınımızın, yani bizlerin her türlü yanlıştan uzak olduğumuz savına sarılmadığımızı da belirtmek isteriz. Bir ülkenin basınının düzeyı o ülkenin genel düzeyi ve demokrasisinin düzeyi ile eşdeğerdedir. Çünkü basın toplumun ve rejimin aynasıdır. Bu durumda, basındaki aksaklıkları gören yönetici kendi kendisine "Nerede yanlış yaptık? Toplumun düzeyi hâlâ neden daha yükselmedı" sorusunu sormalıdır. Sayın Özal'ın, "Gazetecilerin söylediklerini ciddiye almayın" sözü de bir talihsizliktir. Daha 26 Mart günü Türk insanı kimin sözünü ciddiye alıp kiminkini almadığmı sandık başında kanıtlamıştır. Başbakan ın türban konusundaki sözleri de gerçeği yansıtmakian çok çarpıtmak amacına yönelik izlenimini uyandırıyor. Türkiye'de kimse kimsenin örtünmesiyle uğraşmıyor. Bugün Türkiye'de güvence altında olmayan örtünmek değil, belirli inançların sahiplerinin isteklerı doğrultusunda hareket etmeyebilmek özgürlüğüdür. Uğur Mumcu arkadaşımızın 6 nisan günkü yazısında da belirttiği gibi, bugün ülkemizde şeriatçı terör uygulanmakta ve şeriatçılarla aynı doğrultuda olmayan insanlar sindirilmeye çalışılmaktadır. Sinemalara baskınlar, salonları bombalamalar hep bu senaryonun birer parçasıdırlar. Üstelik de bu baskınlar polisin gözleri önünde olmakta, güvenlik güçleri, kendi elemanları içinde görevini yerine getirmek isteyenlerın dayak yemelerıne bile seyırci kalmakta, şeriatçı güçler emniyetin açıkça savsaklanmasından yararlanmaktadırlar. "Günaha Son Çağrı" filminin Emek Sineması'nda oynatılması sırasında çıkan olaylarda, şiddete başvuranların İstanbul'un göbeğinde ellerini kollarını sallayarak eylemlerini sürdürmelerindeki rahatlık, yurttaşın şeriatçılar karşısırtda devlet tarafından umarsız bırakıldığını düşünmesıne yol açacak boyuttadır, Gündüzün işi polis dövmeye kadar vardıran göstericileri karşısında eli kolu bağlı duranlann, gece yalnızca bıldırı dağıtan bir iki şaşkın yabancı uyruklu gözaltına alması ise tam anlamıyla bir skandaldır. Öte yandan artık olayların her an gelişmesi beklenirken, aynı filmin Moda Sineması'nda oynatılması sırasında salonun bombalanması "Acaba bu kadar beklenen bir olay karşısında polis neden tutarlı ve etkili önlemler almadı? Yoksa önlemleri engelleyen güçler, en olmadık yeriere kadar sızdılar mı?" sorusunun bir kez daha gündeme gelmesıne neden oldu. Ramazanın hemen başında pazar günü Burdur'da ellerinde demir çubuklar ve sopalarla "Allah Allah." diye bağırarak sol görişlü öğrencilere saldıran Burdur Meslek Lisesi'nin şeriatçıları hiçbir kovuşturmaya uğramazken, saldırıdan zarar görenlerin gözattına alınması da Türkiye düzeyinde uygulanmaya başlanan senaryoların yaşama geçirilmesi konusunda devlet güçleri içinde işbirlikçiler olup olmadığı sorusunun haklı olarak sorulmasına neden olmaktadır. Milli Eğitim'in şeriatçılarla nasıl parsellendiğini, Arap sermayesine sırtını dayamış biraderlerin Türkiye için nasıl bir şeriat düzeni senaryosunufütursuzcageliştirdiklerini, tarikatların hükümetin oluşturulmasında bile ne denli etken olduğunu bilenlerin yukarıdaki soruları sormalarını da yadırgamamak gerekir. Türban sorunu artık bir örtünme sorunu olmaktan çıkmış, devlet içinde çöreklenmiş en yüksek yeriere kadar tırmanmış bazı odakların devlet güçlerini kullanarak devletin laikliğine son verme çabalarının bir aşaması haline gelmiştir. Sayın Özal, El Pais Gazetesi'ne yaptığı açıklamada gerçeğin bu yönünü gizlemeye yönelmiştir. Başbakan, İspanyolları belki bir süre için kendi görüşlerinin doğruluğuna inandırabilir. Ama bizler aynı çarpıtmanın kurbanı olmayacağız ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temeline yönelik bu saldırılar karşısında kamuoyunu sürekli uyanık tutma görevimizi yerine getireceğiz. Çaıpıtma Sovyet nükleer denizaltısı Atina'da bombali saldırı A TİNA (Cumhuriyet) Yunanistan'da Yüksek Mahkeme hâkimi ve ttiraz Mahkemeleri Başkanı ' Samuil Samuil'in Atina'daki evine dün sabaha karşı bombali saldında bulunuldu. Apartmanın girişinde önemli bir hasara yol açan patlamada ölen ya da yaralanan olmadı. Atina'daki bu yeni saldınnın sorumluluğunu bir süre önce Savcı Yorgo Venardos'u öldüren "1 Mayıs" isimli terör örgütü üstlendi. Denîzde radyasyon yok Dış Haberler Semsi Norveç kıyılan açıklannda gecen hafta batan Sovyet nükleer denizaltısına ilişkin tartışmalar sürüyor. Sovyetler Birliği, radyasyon tehlikesi bulunmadığını vurgularken Norveçli uzmanlar da şimdiye dek incelemelerde herhangi bir radyasyon belirtisine rastlanmadığım belirttiler. iki torpilde nükleer başlık olduğunu bildirdi. Norveçli uzmanlar "Denizalü nükleer silah taşısa da bu tip gemilerdeki güvenlik sisteminin, suvun 1500 metre derinliğiode bile radyasyon sızmasını önleyebilecegini" belirttiler. Norveç hükümeti denizaltının battığı yöreye radyasyon düzeyini yıllarca ölçebilecek aygıtlar yerleştirmeyı planladıklannı açıkladı. Yunan hukümet sözcüsü Sotiris Kostopulos ise hükümetin bilinen görüşlerini tekrarlayarak, "Koskotas'm bu ses kayıtlan, diğerleri gibi PASOK hükümeti akyhinde sürdürülen asüsız ve güAP'nin haberine göre Sovyetlünç mücadelenin çerçevesinde ler Birliği önceki gece yaptığı Aslında Koskotas'm bu ses bulunmaktadır" dedi. açıklamada, batık denizaltıdaki DlS BASIN Walesa'ya protesto Polonya'da meçhule doğru adım "Eğer iktidara adım atmak isteniyorsa", diye anlatıyordu bir gün Jacek Kuron yani Polonyadaki Dayanışma hareketinin kurmaylarından biri, bu, ya "bir ordunun başında ya da rejimle görüşerek olabilir" Bir bakıma Dayanışma'mn 1980'deki girişimi, daha çok birinci yönteme uygundu. O tarihte, sosyalist blok Brejnevci buzulun içinde kaskatıydı ve on milyon Polonyalmın üye olduğu bir hür sendika kabul edilemez bir şeydi. Dolayısıyla bu deneme 1981 aralığında bastınldı. Yedi yıh biraz aşkın bir süre sonra aynı adamlar, yani Lech VValesa ve yaııdaşları, hapisanenin verdiği olgunluk ve Doğu'daki açıklık atmosferinin verdiği cesaretle daha önce umutlanru yok etmiş olan bu aynı yöneticilerle uzlaşmayı kabul ettiler. Polonya bir kez daha görülmemiş bir tarihsel denemeye girişerek geleneksel öncü rolüne yitne soyunuyor. Varşova'da imzalanan uzlaşma, aslında hem kaçınılmaz hem de rizikoludur. Kaçınılmaz, çunkü geçen yıldan beri iktidann ve muhalefetin sorumlulan ülkenin dosdoğru bir patlamaya gittiğinin, geçen mayıs ve ağustos aylanndaki grevlerin bu patlamanın birer ön habercisi olduğunun bilincine varmışlardı. Polonya toplumu hiçbir zaman lukla hayır oyu kullanmışlar ve hükümetin ekonomik önlem paketini geri çevirmişlerdi. Muhalefet henüz siyasal parti olarak örgütlenmek hakkına sahip değil. Sadece basın yayın organlarına bir parça uzanabiliyor. Son olarak yasal bir günlük gazete ve haftalık dergi çıkartma hakkı muhalefete tanındı. Öte yandan, iktidar nomanklatura (yönetici zumre) aracılığıyla ekonomik ve sosyal karar mekanizmalannı elinde tutuyor. Bu bağlamda rejimin, yargıçların parti uyesi olmamaları yolundaki muhalefet talebini kesin olarak geri çevirmiş olması anlamlıdır. Butun bunlar Dayanışma içinde riziko oluşturuyor. Dayanışma bölgesel düzeyde seçimler düzenlenmesinin kaldırım taşlarını yerleştirme>'i başardı, ama bu "yasadışı" muhalefete seçimlere hazırlanmak için çok az zaman kalıyor. Kuşkusuz Walesa ve arkadaşlan göze aldıklan bu rizikolu yolun ne tehlikelerle dolu olduğunu çok iyi biliyorlar. Bu yolun sonunda, komünist rejimlerin geleneksel taktiği olan "atama yoluyla sorumluluğa katma" yönteminin kurbanı olarak Daysmışma'nın öz kimliğini yitirme olasılığı da var. Eğer Polonya toplumunu seferber edebilirlerse Dayanışma'cılar bu tehlikeyi göğüsleyebilirler. (7 Nisan) Hurrıye S A N A OÖSTEEİ T E D E B İ Y A T D E R G İ S İ VARŞOVA (AA) Polonya'nın liman kenti Gdansk'ta yüzlerce öğrenci, Dayanışma Sendikası lideri Lech Walesa'nın, ülkede haziranda yapılacak parlamento seçimleri için verdiği desteği protesto etti. Resmi basın yayın organlarında yer alan haberlere göre, radikal öğrenciler yaptıklan protesto yürüyüşunde, seçimlerin boykot edilmesini isteyerek, Dayanışma Ue yönetim arasında kısa bir süre önce sona eren "yuvarlak masa" toplantılannı kınadılar. Dayanışma lideri Lech Walesa ise, "Olayı bilmiyorum " dedi. Ö 1 K 1 Yakup Kadri Karaosmanoğhı 100 Yaşmda: Eşi Leman Karaosmanoğlu yanm asrı aşan ortak yaşamlarını anlattı. Kbnur Ertop, Emre Kongar, Niyazi Akı, Mehmet Başaran, Şükran Kurdakul, Inci Enginün, Turan Alptekin, Tahir özçelik, Selim İleri, Ahmet Yurdakul değişik cephelerden Yakup Kadri'yi yazdılar. Ubdararası İstanbul Film Festivali: Sieçkin Yönetmenler izleyeceğiniz fılmler uzerine konuştular Melihı Cevdet Anday, Nezihe Meriç, Fethi Naci, Tomris Uyar, Fusun Akatlı, Hilmi Yavuz, Cemal Süreya, Asım Bezirci, İsmet Doğan, Jale Erzen, Melike Abasıyanık Kurtiç, Sevda Şener, Burhan Uygur. Yenilenen Gösteri'de. VARŞOVA (AA) FKÖ lideri Yaser Arafat dün Polonya'nın başkenti Varşova'ya gitti. Arafat, Devlet Başkanı ve Komünist Partisi lideri tVojciech Jaruzelski Ue görüşmelerde bulunacak. Arafat Hırşova'da dikta yönetimini içine sindiremedi. Sürekli derinleşen bir ekonomik bunalım, önünde seçenek olarak güç ya da şiddet bulunan bir gençlik: Toplamsal patlama, iktidarı olduğu kadar kapatıldığı yıllar boyunca yeraltında varlığını sürdürmüş olan Dayanışma'yı da tehdit ediyordu. Sadece Polonya'yı kurtarmak için değil, mevcut toplumsal yapılanmaları da kurtarmak için bir uzlaşmaya varmak şarttı. Tavizin büyüğünü parlamentodaki iktidar tekelinden vazgeçerek Komünist Partisi verdi. Bir gün nasıl olsa bunu yapmak zorunda kalacağının bilinci içinde hiç değilse şimdi tedrici bir biçimde ve görüşmeler yoluyla yaptı. Bulunan formul bir geçiş formülüdür. Elbette, 4 ve 18 haziranda yapılacak seçimler, alınan bütün önlemlere rağmen bir meçhule atlayış olacaktır ve Polonya Birleşik lşçi Partisi (iktidardaki Komünist Parti) seçmenlerden ağır bir darbe yemek tehlikesiyle yüz yüzedir. Aslında böyle bir şey daha önce de başına gelmişti. 1987 kasımında ekonomik önlemlerle ilgili reformda seçmenler büyük çoğun NİSAN 1 9 8 9 1 0 1 . S A Y I D A
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle