16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MART 1989 SEVEMA ATILLA DORSAY KÜLTÜRYAŞAM KİM KİME DUM DUMA HF.Hic AK Hgr iaraf 0f> doh TemkJ lH'olcak CUMHURİYET/5 6(üe kvndü/ar ve gökJe>er>/er Ertem Eğilmez'infılmi gişe rekoru kırmaya adoy Arabesk Yönetmen: Ertem Eğilmez / Senaryo: Gani Müjde / Görüntü: Aytekin Çakmakçı / Müzik: Atillâ Özdemiroğlu / Oyuncular: Şener Şen, Müjde Ar, Uğur Yücel, Necati Bilgiç, Tarık Pabuççuoğlu, Rasim Öztekin / Erjer FilmArzu Film ortak vapımı (Eınek, Reks) "Arabesk", kimi eleştirmenlerimiz tarafından "başyapıt" ilan edildi bile... Seyircimizin bu filme gösterdiği ilgiyse olağanüstü... Sanırız ki "Arabesk", bu yılın büyük iş yapan yabancı filmlerine yetişecek ve Türk sinema tarihinin en büyük gişe gelirini gerçekleştirecek. Bülün bunlardan ne denli sevindiğimizi söylemeye gerek yok. Hele güldürü seven ve Ertem Egilmez'in filmlerini (ZJmanmda) oldukça sevmiş, övmüş bir yazar olarak... Ama bu övgü ve beğenme (beğeni değil, beğenme) fırtınasına biz de katılacak mıyız? Sanmıyorum... Sinemamızda "Yeşilçam ıısulü filmler"le alay etmek, onları yerden yere vurmak birden moda oldu. Atıf Vılmaz'ın bunda (birçok şeyde olduğu gibi) öncülük yaptığı söylenebilir, özellikle "Hayallerim, Aşkım ve Sen'Me... "Arabesk" de bu açıdan tam bir "giinah çıkarma" filmi. Yalıuz sinemamızın değil, tüm bir Doğu (özellikle de Hint) sinemasının en görkemli kahpları, en koyu melodram öğeleri, bu bir türlü "kavuşamayan" âşıklar öyküsünde latlı tatlı (giderek acı acı) alaya alınıyor. Ağa kızı Müjde'yle yanaşma oğlu Şener'in "imkânsız aşk"lan, köyde (çocukJuktan) başlayıp tstajıbul'lara dek uzanan gelişmelerle sürıiyor. Bu arada âşıklanmızın başına neler neler gelmiyor ki!.. "Gazinocular kralı" ile karşılaşıp "şarkıcı bok .. OF'ufi Tfeşilçam'a 'Arabesk' taşlama boyutlardaki yansıması olan arabesk kültürün yapısını, mantığını. doğuş ve var oluş nedenlerini yer yer başarılı biçimde irdelemeye çalışıyor (Bu açıdan, filmde Özdemiroglu'nun bestesi olan "gerçek" arabesk parcaların kullanılması, diğer bir deyişle, müziğin kendisiyle değil, onun oturduğu temelle, çerçeveyle alay etmenin yeğlenmesi, akıliıca bir seçim). Bu bağlamda, örneğin Şener'in tutukevinde bir "folograf" (. bgnJf bu dirjfrv (jafttak ,plansi2ımJ i nedeniyle mahkumlarla takışması ve bunu izleyen "şarkı" bolühii bırim yqpamimü çok iyi. Çünkü bu bolümde, ^ . ^ ^ arabeskin (şarkı olarak, müzik olarak, kişisel/toplumsal ruh hali olarak) doğuşunun ipuçian var. Aynı biçimde, Hint müzikallerini andırır dansşarkı sahneleri, özellikle Batı'nın çok iyi bildiği bu türe gönderme yaparak, filmin evrenselleşmesine katkıda bulunu P I K M K PİYALE MADH4 yor. Ayrıca kimi sahneler, "grotesk" olsalar da güldürmeyi başarıyorlar. örneğin, ünlü "tecavüzcü" Coşkun'un başını ÜŞÜNt çektiği "dikiciler ordusu"nun kahvede fermuarlanna sarılma sahnesi gibi... Yine de "Arabesk" çok basarılı bir film değil bizce, bağlanan umutları tümüyle gerçekleştiremiyor. Çünkü film (senaryodan siYeşilçam melodramlan antolojisi ' • Arabesk" felakeöer ve bunlara ko nemalaştınlmasında) yalnızca tek şut giden "saadetler" antolojisi gibi. Ağa kızı Müjde'yle yanaşma oğlu Şe boyutlu, tek düzeyde olarak düner'in "imkânsız aşk'ları, köyde başlayıp, İstanbul'lara dek uzanan şünülmüş. En guldürücu sahneler, bölümler bile herhangi bir "ikingelişmelerle suruyor. ci düzeyde okuma" olanağı getiroluyorlar" (hem de ikisi birden!), nal ise yine aynı biçimde "mutlu miyor, herhangi bir derinlik içer HIZLI GAZETECİ tecavüzlere uğruyorlar (bu, doğal son"la mezarlıklı mevlutlu finalmiyor. Yalnızca "anında güldürlıkla Müjde için söz konusu olu lerin bir karması olarak geliyor. me"ye yönelik bir "boşalım yor!), Mecnun gibi çöllere düşüp "Arabesk", aslında aylar ön filmi" bu... Gerçek, has güldürüCahide gibi meyhanelerde alkole cesinden basına yansıyan dedikonün özelliğini olusturan boyutlarsığınıyorlar. Kör oluyorlar (ikisi duların, haberlerin, spekülasyondan, derinlikten, çift (veya çok) de, ama ne yazık ki aynı anda de ların veya yalnızca filmin adının anlamlılıktan yoksun... Diğer bir ğil!), gözleri açılıyor, ölüme mah kadrosunun resimleıinin getirdeyişle, filmden tam beklediklekum olduklarını sanıyor, sonra diği tüm beklentileri doğruluyor, rinizi buluyorsunuz, bir adım ötebunun "doktor yanhşı"ndan ileri bunları boşa çıkarmıyor. Olduksini veya bir gram fazlasını değil. geldiğini anlıyorlar. Film, bu açı ça akıcı, oldukça hınzır, oldukça "Arabesk", bu açıdan iyi bir podan tam bir "Yeşilçam melod ta^layıcı bir filmle karşı karşıyapüler gülduru örneği. Ama işte o raınlan antolojisi" gibi... Felâket yız. Film, melodram türünün ve kadar. Bu aıada oyuncu kadroler ve bunlara koşut giden bunun günümüz sineması, gidesunda özellikle Müjde Ar'ın ala"saadetler" antolojisi sanki... Fi rek kültürii/yaşamı içindeki dev bildiğine "epik", stilize, antidramatik oyununu filmin genel havasına uygunluğu yönünden olağanüstü bulduğumu belirtmeliyim. Maskeadamın öyküsü Günahlar (Mask) / Ycnetmen: Peter Bogdanovich / Oyuncular: Cher, Sam Eîliott, Eric Stoltz, Estelle Getty, Richard Dysart, Laura Dern / CİC (Universal) yapımı (Emek, Reks16.30 matineteri). Sinemada, diğer insanlardan farklı, bedensel veya ruhsal hastalıklarla zedeli kişileri anlatmak zordur. Bir zamanların filmlerinde. bu tür "farklılıkiar", bu tür "hasta insan" öyküleri, gözyaşı dolu melodramlara konu olurdu. Ancak modeın sinema, bu tür öykülere çok daha ölçülü biçimde yaklaşmasını biliyor. Hemen aklıma gelen örnekler arasında Dalton Trumbo'nun "Johnny Got His Gun", David Lynch'in "Fil Adam", Alan Parker'in "Birdy" veya Barry Levinson'un Berlin 89 bhincisi "Yagmur Adam" gibi filmler var. Peter Bogdanovich'in (bizde "Günahlar" gibi alabildiğine anlamsız bir adla gösterilen hangi "günaJılar?" Acaba fılm getirticilerimizin ki mi?) 1985 yapımı filmi "MaskMaske", gerçek bir olaydan yola çıkarak, 16 yaşındaki Rocky Dennis'in öyküsünü anlatıyor. Rocky, çocuk yaştan başlayarak "22 milyonda bir görülen bir hastalık nedeniyle" kafatası genişleyen ve bu nedenle, yüzü garipleşmeye, giderek korkunçlaşmaya başlayan bir genç adamdır. Öylesine ki kimi zaman onu ilk kez görenler "maskeni çıkar" uyarısında bulunurlar. Ancak bu "doğal maske"nin ardında, duyariı bir ruh ve yetenekli bir zekâ yatmaktadır. Bir grup moto&ikletli ınsarüa birlikte bir tür "koraiin yaşamı" sürmtkte olan "seksi hippi" kılıkü annesi ve dostlan, Rocky'ye karşı anlayış ve sevgiyle doludurlar. Annesinin eski ve yeniden çıkıp ge B£N ONCA WKUN ALTtHPAH ? "Arabesk"in asıl Uginçliği ise ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI bence sinemasal yanından çok, simgelediği toplumsal yanda yatıyor. Daha düne dek sincmaları dolduran, TV'nin ünlü cumartesi Türk filmlerinde milyonlara seslenen bir sinema anlayışı, bir film türü, bu filmde ciddi biçimde sorgulanıyor, alaya alınıyor, güldürü görünümü altında eleştiriliyor. Ve seyirci, gorebildiğira kadarıyla, bu sorgulamaya, bu alaya yürekten katılıyor, bol bol gülüyor, boşalıyor. Acaba Türk sinemasının seyircisi gerçekten de köktenci bir değişime mi uğradı, kimse farkına varmadan böylesine bir değişim/dünüşüm mü gösterdi? Yeşilçam'ın düne kadar AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAS "aydın işi" denilen elestirisi ve kiiR sabah uyandı ve. 9 mi filmleTdeki "aydınca" özellikkı DevUETARABpSKÎoUnOŞ... ler, acaba artık hatın sayılır önemde kitlelere mi mal oldu? "Arabesk", bu kuşkuyu, bu sorulan akla getiriyor. Ve eğer yanıtlar doğru verilirse, sinemamıza dolaylı olarak belki yeni kapılar açıyor... I E lütfen... zahtnet APAMA PA$Z 0UBPAACISIZ AüAUA Kültür merkezleri 'Anne' Cher Şarkıcıoyuncu Cher filmdeki anne rolünde anlamlı yüzü ve zengın kompozisyonuyla bizleri şaşırtıyor. Ve 0 AMPA I ' M BfiO '/M 4 S&VPAA \1> V&KÜİ1T len sevgilisi Gar da öyle.. Ama genç adam, yine de sorunlarla doludur. En iyi arkadaşırun onu bırakıp gitmesi ve bir yaz kampında tanışıp âşık olduğu kör bir genç kızdan, kızın ailesi nedeniyle kopması, bunalımlannı tırmandınr... "Maske", çok zor ve belalı bir konuyu ustaca, özenli ve dikkatli biçimde anlatan içburucu bir film... Bogdanovich, Rocky'yi filmin hemen başında karsımıza getirip seyirciye kabul ettirmekle en akıliıca işi yapıyor. Gereksiz bir beklentiyi ve onun getirebileceği düşkınklığı veya şaşkınlığı önlüyor böylece... Ağır makyajı altın da Eric Stoltz, hasta genci en inandıncı biçimde canlandınrken, annede şarkıcıoyuncu Cher, ilk kez dört başı mâmur bir rolde izlediğimiz bu ilginç sanatçı, anlamlı yüzü ve zengin kompozisyonuyla bizleri şaşırtıyor. Ve Rocky, tatil kampında kendisini belki de göremediği için kabul eden kör genç kıza "İki kişi aynı anıyı kullanabilir mi, ne dersin?" diye sorarken, sinema salonunda sanınm ki gözyaşlarım tutacak babayiğit pek yok. "Maske"yi tüm duyariı ve sinemada insan gerçeğinin değişik, farklı ve de hüzünlü köşelerini bulmayı seven okurlanma öğütlerim. Gitgide sertleşen (sertleştirılen?) bir siyasal ortamda, polisin üniversitelere girdiği, öğrencilerin tartaklandığt ve sanki eski bir filmin, TV'nin "tekrar programlan"ndaki gibi yeniden gözlerimizin önünden geçmeye basladığı şu günlerde, Ortaköy Kültür Merkezi'nin başına gelenleri son derece kaygı verici buluyoruz. Baştan beri koskoca bir semtin kültür gereksinmesini karşılamaya çalışan, küçük salonunun kaliteli filmlere (en son Sovyet klasiklerine), tiyatro, konser, söyleşi gibi etkin TARIHTE BUGUN MÜMTAZARIKAS liklerc açan bu salonun "ruhsatsız" bahanesiyle kapatılmasını eleştiriyor ve kınıyoruz. Sanat/kültür merkezlerinin var olmadığı, olanlann birerikişer kör ve cahil bir kapitalizmin kurbanı olarak yerlerini dükkânlara, pasajlara, iş merkezlerine bıraktığı günümüz İstanbulu'nda, karınca kararınca bir kültür işlevi yerine getirmeye çalışan bu merkeze yapılanlar, ibret vericidir. Burada gizli yeraltı siyasal etkinlikleri yapılmamakta, her biri sansürden geçmiş filmler, izni alınmış topiantılar, yararlı söyleşiler düzenlenmektedir. Salondaki tüm etkinlikler elbette ve kuşkusuz yasal denetıme açıktır. Ama "nıhsatsız" bahanesiyle yıllardır hizmet veren bir küitür rnerkezini basmak ve kapatmak? İşte bunun, özendiğimiz Avrupa Topluluğu ülkeleriyle ve oradaki uygutamalarla hiçbir ilişkisi yoktur. Aslında sanıyoruz, giderek biliyoruz ki sorun, daha derinlerde, bir sanat, kültür, gençlik semti haline dönüşınekte olan bir semtle, bu etkinlikleri hazmedemeyen, farklı dunya gorüşündeki bir kitle arasındaki celişkiden kaynaklanıyor. Ve kökleri daha derinde, toplumbilimsel bir sorun var ortada... Ancak, söz konusu polis müdahalesi gibi ateş üzerıne benzin dökmeye benzer davranışlar, bu sorunlara hiçbir çözüm getirmeyecek, olsa olsa çelişkileri bileyecek, bölücü sonuçlara yol acacak... Bizden uyarması... DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞIKURULDU.. 3 Mart Oliver Stone'un 'Salvador'u yürekli bir fılm ABD'nin arka bahçesi Salvador / Yönetmen: Oliver Stone / Senaryo: O. Stone, Richard Boyle / Görüntü: Robert Richardson / Müzik: Georges Delerue / Oyuncular: James Woods, John Savage, James Belushi, Michael Murphy, Elpedia Carillo 7 Bir Hemdale Films yapımı / 115 dakika (As, Fitaş) (filmde yer yer gösterildiği gibi) melek değıl kuşkusuz. Ama bu ülkede asıl kıyım, asıl baskı, sağcı polis rejiminin militanlarınca işleniyor. Bu rejimin "ölüm mangalan", halka şiddete son vermesini telkin eder. bir din adamını, piskopos Romeıo'yu, giderek tüm insanlık geleneklerine aykın biçimde, ülkedeki Kızılhaç hemşirelerini bile (tecavüz ettikten sonra) öldürmekten çekinmiyorlar. Bir vahşet ki sorma gitsin!.. Ve "uygar dünya"nın öncüsü Amerika, bu katiller yönetimini destekliyor. Başkan Re"Müfreze" ve "Wall Streef'le birden tanıyıp agan ve adamları, bunun için "ahernatif yoklubağrımıza bastığımız günümüzün ilgiye değer se ğu"ndan, iktidarı desteklemezlerse yerine gelebinaryo yazarı/yöneüneni Oliver Stone'u Berlin Şen lecek "Pol Pot veya Castro t a m " bir yönetimden liği'ndeki son filmi "Talk Radio" dolayısıyla "iç dem vuruyorlar... tensizlik'Me suçlamıştık. Ancak Stone'un 198S yaKüçücük El Salvador ülkesi, yalnızca ABD'nin pımı veilk yönetmenlik denemesi olan "Salvador"u görünce, bu yargıya katıimak zor. Gerçekten de "arka bahçesi" değil. "Özgiir diinya lideri"nin bu "Salvador", içtenliği bir yana, son derece yürekli dünyaya ancak utanç verecek olan yanlış, haksız politik seçimlerirun, desteklerinin de sahnesi... Halis bir film.. Amerikan tarzı bir gösteri sinemasıyla anlatılmış, Gerçek bir "savas muhabiri"nin, Richard Boy ama tüyler ürpertici bir fılm "Salvador"... Çağıle'un Salvador'daki serüvenini anlatan film, Boy mızda az sayıda filmin ulaştığı "röportajfilm" gerle'un da senaryoya "bizzat" katkısı ile oluşmuş. çekliğine ulaşabilen Costa Gavras'ın "Kayıp" ve "ABD'nin arka bahçesi" olan bu küçük Latin özellikle Roger Spo«iswoode'un "Ateş Altında" Amerika ülkesinde son yıilarda diinyanın dalgın bir filmlerini düşündüren bir yapım... Adına "savaş gözle uzaktan uzağa izlediği, ama aslında alabildi muhabiri" dediğimiz gazeteci türünün yaptığı işin ğine trajik olaylar yaşanıyor. Askeri nitelikli, bas zorluğu ve önemi konusunda da seyirciyi yeniden kıcı, yozlaşmış bir "sağcı" rejimi destekliyor Ame düşünmeye çağırıyor. Oliver Slone'u ise belki de rika... Bu arada, isyancıların, Sandinista gerilla filmin küçük bir şirketçe yapılmış olmasından kaylarının yaptıkları, Batılı ajanslarca bire bin katıla naklanan cesareti ve açıksozlulüğu için kutlamak rak düriya kamuoyuna naklediliyor. Gerillalar da gerek... 1S24'TE SU6ÜM, PİYANEr İŞLERİ BAŞKANUĞI KUÜULMUÇTU. İSLAM İNANÇLARt, İ8ADÇT VE AHLAK iLKEISfSıME İUŞKl'N İŞUEKf YÜR.ÜTMEK, 8U KOHJULA1S.DA TOPLUMU AYDIMLArMAK, t'BAOeT YERLE&İUİ YÖMErtoEKLE GÖRBVLİ OLAAI KuauLUÇ, SAt?BAH£A*JUĞA BASLANMtŞrt• TÜBKİYE BÜYÜK MİLLEr MECÜSİ'MDE SEÇİLEN fUÜ rCeA VEKİllEfİİ HEYET'AtOE "uturcMSu ÇEie/Y£" A0u B/R </£kALE( SULUfJUYOROU(JSZOy • A4USTAFA FEHMİ(GeRÇEJZER'S yAUJIZCA StG. OEI/B.E SUZDÜSOUĞÛ BU VEKİLÜK, Ü4IKLİ6İN ICA8ULÛYLE KALPtglLDI. ONUN YEHtNİ DİYANET İŞLERİ BAŞKANUĞI ALOI. /UC BAŞICAM PA fiîtK4r(gÖ<SEKÇİ) BEy'Dİ RlFAT BEY, KUeTUIMÇ SAl/AÇ/ SOŞAStUDA, MUOAFAAl UUKI/K CEUİYET/'NİfJ AAJK/tlSA ÖÜSÜTÜ &AÇX4A//Y£>/. ŞEYHULİSLAM OÛG/e/ZADE ABDULLAH SFENÛI 'NlN, tiUGTUUlŞ HAREICBTlNİ GAYGiAAE$eu SaSTEBEM FETVAStMA ÇİDDETLE &£$! ÇtKM/ÇTt.. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet 3 Mart 1929 ede,.ler risimlerinı Cumhuriyet 'in fotoğrafhanesinde hususi foloğra/çılarımıza çıkarıtırabileceklen gibi, bizim hesabımıza Beyoğlunda tsıiklal caddesinde Vayinberg fotoğrafhanesinde de çtkarttırabilirler. emirlerine itaat etmedikleri için 2 tiradan 20 liraya kadar tecziye edileceklerdir. tmla hataları her tarafta o kadar çoktur ki hemen bülün dükkarüardan ceza alınması lazım gelecektir. .M<K\ Af.KII.AKI IÇI.N Limandaki bıızlar Limamrmv istila eden buzlar Marmaraya doğru akıp gitmişlerdir. Boğazdan yeni buz kitleleri de gelmediğinden liman temizienmiştir. Seyrisefain ve Şirketi Hayriye vapurlan dün iflemişlerse de kar dolayısıyla biraz teahhura uğramıslardır. Dün akşama doğru Karadeniz boğazı Tahhsiye idaresine telefonla gelen malumata göre Kilyos ile Ağaçlı arasında yarım millik bir sahada şimdiye kadar emsali görülmemiş bir surelte loplanan buz killeleh dün gece şimal fırtmasının sevki ile Kilyosda sahile ve kumluklara alılmıştır. Kilyos tahlisiye mevkii, sahilin buzlar ile dolduğunu bildırmekledir. Buzlardan pek çoğu Tunadan Ibrail ve Şurnne larikiyle gelmekledir. Güzeller, resimlerinizi gönderiniz Bu perşembe giinünden Hibaren müsabakanuza iştirak edecek hanım kızlanmızın resimlerim dercetmeğe başlıyacağız. Bınaenaleyh resımlerin gönderilmesini rica ederiz. Musabakaya istirak etmek isteyen hanım kızlardan arzu Tabelalardaki itnla ynnhşları Şehremaneti mağazalar ve dukkanlardaki tabelalarda imla hatası yapanların bu yanlışları Uıshih edebilmeleri için I marta kadar müsade vermiştir. Bu müddet bittiği için dün teftişata baştanmıştır. İmla yanltşlarını düzeltmeyenler belediyenin Allcock's Porous Plaster
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle